Şubat ayı dergilerinde neler var?

Edebiyat
Şubat ayı dergileri zengin içerikleriyle raflardaki yerini çoktan aldı bile. Peki dergiler Şubat ayında hangi konuları işledi? Birlikte göz atalım… UMRAN: “YENİ YOL AYRIMI-AHLAK, SİYASET, NEO VE...
EMOJİLE

Şubat ayı dergileri zengin içerikleriyle raflardaki yerini çoktan aldı bile. Peki dergiler Şubat ayında hangi konuları işledi? Birlikte göz atalım…

UMRAN: “YENİ YOL AYRIMI-AHLAK, SİYASET, NEO VESAYET”

Umran Dergisi’nin Şubat ayında yayınladığı 234’üncü sayısı  “ÇAPRAZ İLİŞKİLER: Güç Yapıları, İtaat Kültü/rü ve Değerler” başlığıyla çıktı. Umran’ın bu sayısında hangi konular var? Birlikte bakalım…

17 Aralık’ta başlayan ve “ameliyat, harekât, askerî girişim, bir sonuç almaya dönük eylem ve işlemler bütünü” anlamını içeren operasyon kavramıyla ifade edilen süreç değişik okumalara, değişik değerlendirmelere oldukça müsait. Birbirleriyle hiç ilgili olmayan davaların aynı anda açılması, davalıların ilk savunmaları alınmadan ve avukatlarının suçlama dosyasına bakmalarına dahi fırsat verilmeden basın ve internet yoluyla afişe edilmesi, aylarca hatta yıllarca önce sonuçlanması gereken soruşturmaların bekletilerek yerel seçime doğru kullanılması, gerçekten de davaları hukuki dava olmaktan çıkarıyor.

Mevcut hükümete yönelik olduğu açıkça belli olan bu durum karşısında, siyasi iradeyi desteklemek kesinlikle yolsuzlukları veya bu yöndeki iddiaları görmezden gelmek olarak yorumlanmamalıdır. Zira taraflar arasındaki güç rekabeti sadece basit bir rekabet değil, devlet kadrolarından sermaye ilişkilerine hatta ülke dışında birtakım güçleri gündeme getirmektedir.

TÜSİAD ekseninde yaşanan gelişmeler, ardından gelen faiz artırımı, kamuoyunu bu yolsuzluk operasyonunun arkasında aslında başka bir operasyonun olduğuna ikna etmeye yetti de arttı bile. Burada meselemiz, komplo zihniyetiyle izah edilemeyecek derecede açıktır. Merkez Bankası’nın faiz artırım kararıyla ilgili olarak görüşlerini yazılı açıklama ile bildiren MÜSİAD ise, yapmış olduğu açıklamanın son kısmında şu önemli noktaya dikkat çekiyordu: (…) Herkes, özellikle de olayların buraya gelmesine şu veya bu şekilde sebep olanlar, ellerini vicdanlarına koyarak, gelinen aşamadan kimlerin mutlu olduğuna, bu bedeli millet öderken kimlerin hesabına ödeme yapıldığına kafa yormalı, bu vebalin altında maşeri vicdanda verilecek hesabı unutmamalıdır.”

Meselenin bir başka boyutu devletin alanı ve sivil alan konusundaki devam eden tartışmalardır. Sahi dini veya din dışı bir cemaat, niçin özel bir istihbarat örgütü kurar veya devletin istihbarat örgütüne sahip olmaya kalkışır, ona başkan tayini için uğraşır, bununla cemaat adına ne sağlar, yani istihbarattan elde edilen bu bilgileri hangi işinde kullanır? Yahut İslâmcıların bürokraside görev almasından kimler tedirgin olur? Peki İslâmcıları her daim kökü dışarıda olmakla itham eden bildik retorik neden gündeme geliverir tekrar?

Sahabesine dünyevi ve aklî konularda kendini tenkit edebilme özgüveni veren Peygamber’in getirdiklerine inanan biri, hangi konumda bulunursa bulunsun zihnen hem tenkidî düşünebilmeli hem de samimi ve açık yüreklilikle tenkide açık olmalıdır. Son günlerde özellikle stratejik öneme haiz olan, medya organlarına verilen mülakatlarda, camianın bir dini cemaat olmadığı, bir sivil toplum kuruluşu olduğu ve küresel kültürün “İnsan Hakları evrensel beyannamesi” demokrasi ve AB Müktesebatı çerçevesinde çalıştığı şeklindeki beyan öne çıkmaktadır. Kabul edilmelidir ki, bu camianın mazisinde otoriteye karşı çıkmak diye bir durum yoktur. Bugün ise nasıl olduysa otoriteye karşı olağanüstü bir cesarete kavuşmuştur. Camianın bu cesareti nereden elde ettiğini ve neden böyle bir çatışmayı göze aldığını sorgulamamız lazım.

Kabul etmek gerekir ki, ihtilaf ve çatışma ortamında ne yazık ki ölçüler kaçıyor, itidal kayboluyor ve kişisel zaaflar, meşrepler öne çıkıyor. Böyle olunca da öfkeler kabarıyor, husumetler artıyor ve dedikodular, suizanlar, yalanlar, gıybetler, itham ve iftiralar, yakıştırmalar, hakaretler, en önemlisi de hurafe kaynaklı olduğu aşikâr olan bir sürü zan yağmur gibi yağıyor.

Günümüzde yürütülen psikolojik savaşta, son derece karmaşık haberler yaymak suretiyle muhatabın düşünme mekanizması çökertilmek istenmektedir. Bu hâle getirilen fert, sunulan her şeyi doğru kabul etmektedir. Bu ise Müslüman camia içerisinde büyük bir tahribata sebebiyet vermektedir.

Öfke duygularının kabardığı ortamlarda müminlere düşen görev, itidal yolunu tutmak, birbirlerini dost ve yardımcı edinmek, Kur’ân’ı bırakıp başka kitapların arkasına takılmamaktır. Başkalarının, başka kitapların, söz ve planların arkasına takılmayan, sadece İlâhi Kelam’a ve O’nun örnek/model şahsiyet Peygamberi’ne tabi olanlara Rabbimiz şöylece ümit ve teselli verir: “Onların yüzünden tasalanma, kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme!” (Neml 27/70) Zira, “Sinsi tuzak ancak sahibine dolanır.” (Fatır35/43)

Sayıdan Bazı Başlıklar:

“Din”i Yok Eden “Kin”

Abdullah YILDIZ

Taksim Kadife Darbe Sürecinde Kullanılması Gereken Dil ve Üslup

Burhanettin CAN

Hercümerç ile İntikal Güçleri ve Paralel Devlet Yapılanması

Mustafa AYDIN

Dost-Modern Darbe

Sıbğatullah KAYA

İnsan Kalitesi ve Ahlâk Sorunu

Selçuk KÜTÜK

Genç(sen)… Geç Olmadan Kendini ‘Var’ Et!

Alpay BOZDAĞ

İletişim: www.umrandergisi.com

Haksöz: “Zulme tepkisiz kalanlar zalimlerin suç ortağıdırlar!”

Haksöz Dergisi, Şubat 2014 tarihli 275. sayısında Suriye Baas rejiminin işkencelerini manşete taşıdı: “Zulme tepkisiz kalanlar zalimlerin suç ortağıdırlar!”

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Degisi, Şubat 2014 tarihli 275. Sayısıyla okurlarının karşısına çıktı. “İşkence Fotoğrafları Baas Vahşetinin Belgesidir! Zulme Tepkisiz Kalanlar Zalimlerin Suç Ortağıdırlar!” manşetiyle çıkan dergide Hükümet-Cemaat savaşı, TIR operasyonları, yerel seçimlerde oy sorunu ve Suriye’de yaşanan iç çatışmaya ilişkin analizler dikkat çekiyor.

Gündem’de Suriye’den yansıyan işkence karelerine rağmen vahşete yönelik duyarsızlığa dair eleştiriler getiriliyor.

Rıdvan Kaya, “Taifeci Körlük Zulme Hizmet Ettirir” başlıklı yazısında Suriye’ye yardım götüren TIR’lara yönelik operasyonları değerlendiriyor.

Hamza Türkmen, seçimlerden hemen önce Cemaatin yargı-polis-medya eliyle hükümete yönelik operasyonunu değerlendirdiği yazısında seçimlerde nasıl bir tavır takınmak gerektiğini tartışıyor.

Bahadır Kurbanoğlu, Cemaat-Hükümet savaşında yaşanan üslup sorununu ele aldığı yazısında tavır ve tahlillere yansıyan ölçüsüzlüklere dikkat çekiyor.

Musa Üzer, Suriye’de yaşanan ve Müslümanların üzüntüyle karşıladığı “iç çatışma”yı değerlendiriyor; IŞİD sorununa ve bu sorunun doğmasına yol açan zihniyete nasıl yaklaşmak gerektiğini tartışıyor.

İsmail Ceyran, Mısır’da Selefi akımların ve İhvan-ı Müslimin hareketinin dünden bugüne nasıl bir çizgiye sahip olduklarını tahlil ediyor.

Mustafa Siel, cennetlerde “onurlandırılmış konuklar” olarak ağırlanacakların vasıflarını Mearic Suresinin ayetleri ışığında tefsir ediyor.

Şuayip Mekeç, Kur’an ve hayat ilişkisini ele aldığı yazısında Kur’an’ı günümüzde ve güncelimizde yaşama-yaşatma kaygısını dergi okuyucularıyla paylaşıyor.

Mustafa Yılmaz, yirmi yan değini serisine bu kez “erdem” üzerinden devam ediyor.

Ali Değirmenci, “İslam Tarihinden Portreler” çalışmasına Hz. Sümeyye ile devam ediyor.

Bahadır Kurbanoğlu, Raşid Gannuşi’nin yeni çıkan kitabı “İslam Devletinde Kamusal Özgürlükler” kitabını etraflıca analiz ettiği yazısında İslam’da insan hak ve özgürlükleri, demokrasi sorunu ve İslami yönetimin ilkeleri gibi başlıkları tartışıyor.

Ali Ekber Konuk, Al Zubaidi, Cassel ve C. Roderick’in editörlüğünde çıkan “Devrimleri Yazmak” kitabını eleştiriye tabi tutarken, derginin edebiyat sayfalarında Bünyamin Doğruer ve Hatice Kübra Baytap’ın da birer şiiri yer alıyor.

İletişim: www.haksozhaber.net

İlim ve İrfan dergisi: Müslümanların varlıkla imtihanı

Tasavvufun özgün birikim ve değerleriyle günümüz hayatının farklı boyutlarına yeni, irfani ve insani bakış sunan İlim ve İrfan dergisi Şubat sayısında israf kavramı çerçevesinde tüketirken tükenmeyi dosya konusu olarak işliyor.

Dergide, usta çizer Hasan Aycın her sayı, kelimat-ı kudsiyenin bir sözünü çizgisiyle gönüllere nakşediyor. Bu sayıda baz-geşt kavramı Aycın’ın çizgisinde hayat buluyor.

Dergi, dosya konusunun yanında usta kalemlerin yazılarıyla hayata yeni bir yorum getiriyor.

Allah’ın muhabbetiyle rızıklanmak

Bu sayıda, “İsraf: Tüketirken tükenmek” söylemli israf dosyasında, israfın boyutları dini, psikolojik, sosyal ve ahlaki çerçevesiyle gündeme geliyor. Özellikle bir zühd hareketi olarak ortaya çıkan tasavvufun neden ve niçin böyle bir tecrübeyle hayat bulduğunu Prof. Dr. Süleyman Uludağ “Müslümanların Varlıkla İmtihanı: Dünyevileşme ve İlk Sufiler” başlıklı yazısında ele alıyor. Prof. Dr. Süleyman Uludağ, tasavvufun esasını oluşturan zühd boyutunu ele alıyor. “Dünyada zahid olmak İslam’da ve tasavvufta esastır. Dünyaya karşı zahid olmak, dünyadan çok ahirete rağbet etmek ve değer vermektir. Dünya nedir? Sufiler dünya kelimesiyle arzı yani yerküresini kastetmezler. Dünyadan maksat, insanın ölümden evvelki hayatı ve bazı şeylere yönelik arzularıdır.” diyen Prof. Uludağ, dünya sevgisi kavramından hareketle ilk Müslümanlardan bugüne varlık imtihanının uç noktalarını genel bir bakışla değerlendiriyor. Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe’nin yazısının başlığı ise, İsrafta Hayır Yok, Hayırda İsraf Yok. Cömertlikle israfı birbiriyle karıştırmak yanlış olduğu gibi, iktisat ile cimriliğin çok farklı şeyler olduğunu bilmek de gerekir diyen Gökçe şunları kaydediyor: “Harcamanın tefrit mertebesi cimrilik ve pintiliktir. Ne yer ne de yedirir. İyilik adına hiçbir faaliyette bulunmaz. Bitecek korkusuyla sahip olduğu malın sadece hamallığını yapar. İfrat noktası ise israftır. İsraf, sahip olunan imkanların yersiz ve hikmetsiz kullanılmasıdır.” Rukiye Karaköse, psikolog gözüyle sürekli reklam edilen modern hayattaki tüketim kültürünün insanda açtığı yaralara işaret ediyor. “Neredeyse duygularımızdan bahsetmeyi, hayata dair konuşmayı unuttuk, dost meclislerinde sohbetlerin konusu bile sadece tüketim nesneleri oldu.” diyen Karaköse içimizde yuvalanan ve sürekli yeni yaralar açan ihtiraslarımızın derinlerine iniyor. İsmail Acarkan, çok yeni bir dil, çok yeni bir bakış, çok yeni bir söylemle sesleniyor okura ve her şeyin en iyisine layıksın diyor: Namazın en iyisine, orucun en iyisine, tevbenin en iyisine…  Dünyadaki süslerimizin ahiretimizin yükü olacağını vurgulayan Acarkan, nimetleri nasıl değerlendirmemiz gerektiğine şöyle işaret ediyor: “Allah nimetinin üzerimizde görünmesini ister. Zenginlik nimetinin üzerimizde görünmesi cömertlikledir, yoksa kat kat elbiseler, süslü evler ve salonlarla değildir.” Dosya konusuna Hamza Toprak ve Salih Kadri Oğul’un yazıları da önemli bir katkı sağlıyor. Hamza Toprak, “Kanaat hali, malın azlığı veya çokluğu ile ilgili bir husus olmayıp kalbin her halükarda Allah’ın takdirine, verdiklerine razı olabilmesi halidir.” derken; Salih Kadri Oğul da önemli bir inceliği hatırlatıyor: “Büyüklerimiz, ev veya başka bir şeyle ilgili olarak, “Bu senin mi?” diye soranlara, “Emanetçisiyim…” cevabını verirlerdi. Gerçek manada insan, Allah’ın mülkünün emanetçisidir.”

Her sayı orta sayfada sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi, bu sayıda dünya sevgisinin bütün kötülüklerin başı olduğunu vurguluyor. İnsan, dünyanın kendisine egemen olmasına fırsat vermemelidir, diyen Haznevi Şeyhi, bütün kötülüklerin başı olan dünya sevgisinin çaresine şu sözleriyle işaret ediyor: “Dünya sevgisi dermansız bir dert gibiyse de bu hastalığın çaresi vardır. Dünya sevgisi hastalığının ilacı ölümü ve ölüm ötesini düşünmek; kabir azabını, haşir meydanını ve Allah’ın huzurunda hesap verilecek anı hatırlamaktır.”

Hayatın ve hikmetin izinde

Prof. Dr. Mustafa Kara, İbn Ataullah İskenderi Hazretlerinin Hikem-i Ataiyye eserinden hareketle, “Hikmetin Peşine Düşmek” başlıklı yazısında ibadet, kulluk, salih amel gibi kavramları bir bütünlük içinde yeniden dikkatlere sunuyor. Sevilen ve okunan yazılarıyla, asr-ı saadet iklimini bugüne taşıyan Ömer Döngeloğlu, bu sayıda, gönül dünyamızın kapılarını Resulullah’ın tesis ettiği muazzam kardeşliğe açıyor.

Prof. Dr. Ali Akpınar, “İmtihan Secdeyle Başladı” başlıklı yazısında, Hazret-i Adem kıssasını Kur’an-ı Kerim’de anlatıldığı biçimiyle ele alıp bu kıssadan alınacak dersleri irfan boyutuyla işliyor. “Kıssalar, Peygamberimizi ve mü’minleri teselli eder, onları tüm olumsuzluklarına rağmen hayata hazırlamak için anlatılır. Kıssaları okuyan kimse, kendini kıssanın içerisinde bulmalıdır. Kıssada anlatılan olumlu-olumsuz kahramanlarla kendini mukayese etmelidir. Aynı durumda ben olsam, ne yapardım, nerede dururdum sorusunu sürekli kendine sorarak okumalıdır.” diyen Prof. Akpınar, Kur’an-ı Kerim’de kıssaların niçin anlatıldığının da cevabını veriyor.

Doç. Dr. Selahattin Yıldırım, kurtuluşa ermek için sadıklarla, Salihlerle beraber bulunmanın önemine işaret ederek hepimizde bir miktar bulunan kötü hasletlere karşı bizi uyarıyor: “İnsanın içerisinde bir miktar Ebu Cehillik, Nemrutluk, Firavunluk ve Karunluk bulunduğu gibi insan pek çok hayvan hasletini de taşımaktadır.”

Belh padişahlığından gönül sultanlığına uzanan İbrahim bin Edhem Hazretlerini Sami Bayrakçı’nın kaleminden okuyoruz. Mona İslam, deneme tadında hayata farklı bir pencere açıyor. Bu sayıda hırslarımıza işaret ederek, “İnsanın kendi kendine değeri hiçtir, pahası sıfırdır, aşınırlığı maksimumdur, çabucak demode olur. İnsanı demirciler çarşısında satmaya çalıştığınızda ona üç kuruş fiyat biçilir. İnsan bir antikadır.” diyor.

Lütfi Sağlam imzalı yazı, çetin imtihanlarla dolu bu uzun hayat yolculuğunun rehbersiz yürünemeyeceğini vurguluyor.

Kemal Özer, fıtratı bozmadan beslenmenin önemine işaret ettiği yazıda, un, şeker ve tuzdaki hayati tehlikeleri gözler önüne seriyor.

Derginin Ailemiz eki ise özellikle çocukların ellerinden düşürmeyeceği çizgiler, hikayeler ve eğlenceli sayfalarla dolu.

Dolu dolu bir dergi, dolu dolu bir hayat için…

İletişim: www.ilimveirfan.com

İTİBAR’IN ŞUBAT SAYISINDA NELER VAR?

İtibar’ın 29. sayısı olan Şubat sayısında müzik kültürü üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Yalçın Çetinkaya söyleşisi ve geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan Milli Şairimiz Mehmed Âkif’in Darülfünûn’da verdiği edebiyat derslerinin notları hakkında M. Fatih Andı’nın kaleme aldığı bir inceleme de yer alıyor.

İtibar, her zamanki gibi usta çizer Hasan Aycın’ın çizgisiyle açılıyor. Hemen arkasından, uzun bir aradan sonra şiir yayınlayan Turan Koç’un “Artış” şiiri geliyor. Derginin şiir sayfaları Hüsrev Hatemi’nin “Saman ile Kehribar Hikayesi”, İbrahim Tenekeci’nin “Berhayat” ve Samed Karataş’ın “Tüm Saç Tipleri İçin” başlıklı şiirleriyle devam ediyor. Bu sayının diğer şairleri ise, Fatma Şengil Süzer, Nurettin Durman, Emel Özkan, Bilal Can, Serkan Türk, Cengizhan Orakçı, Serdar Arslan, İlker Nuri Öztürk, Tevfik Emre Akın ve İsmail Kılıçarslan. Bu ayın arka kapak şiiri ise Süleyman Çobanoğlu’na ait.

Derginin Şubat sayısının öykü sayfalarında ise uzun bir aradan sonra öykü yayınlayan Selçuk Orhan’ın “Kendi Malının Sahibi”, Yıldız Ramazanoğlu’nun “Döndü” ve Güray Süngü’nün “Ampul Kafa” öyküleri bulunuyor. Derginin Ocak sayısında Aykut Ertuğrul’un öykü atölyesinin ürünleri yer almıştı, Şubat sayısında ise Güray Süngü atölyesinden dört genç öykücünün ürünleri yer alıyor: Tülay Işıkdemir, Ersin Perk, Sinan Köse ve Nurdan Garpaslan.

Yalçın Çetinkaya Söyleşisi ve Mehmed Âkif’in Edebiyat Dersleri İncelemesi

İtibar’ın Şubat sayısında müzik kültürü üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Yalçın Çetinkaya ile Ali Görkem Userin konuşmuş. Müzikten felsefeye kadar geniş bir yelpazede gerçekleşen söyleşi derginin en dikkat çekici metinlerinden birisi. Dergide öne çıkan bir diğer çalışma ise, geçtiğimiz günlerde bulunan milli şairimiz Mehmed Âkif’in Darülfünûn’da verdiği edebiyat derslerinin notları üzerine M. Fatih Andı’nın kaleme aldığı inceleme yazısı: “Darülfünûn Müderrisi Mehmed Âkif ve Edebiyat Dersleri”. Derginin bu ayki bir diğer sürprizi ise Leyla İpekçi. Bu sayı ile birlikte düzenli olarak İtibar’da yazmaya başlayan İpekçi’nin ilk yazısı “An’da Olmak: Eski Dostum Fare” başlığını taşıyor. İstikrarlı yazılarıyla her ay okuyucuyla buluşan Atasoy Müftüoğlu “Radikal Kötülüklerle Uzlaşmak” adlı çalışmasıyla yazılarına devam ediyor. Mehmet Dinç “Nurettin Topçu’nun Türkiye’nin Maarif Davası Eseri Üzerine Bir Değerlendirme”, Ali Görkem Userin “2000 Sonrasında Türk Romanının Diline Bir Bakış”, Zeynep Fırtına “Kuş Kanadı Kalem Olsa, Ah Yazılmaz Benim Derdim”, Said Yavuz “Akif İnan’a Doğru Yirmi Adım”, Sait Mermer “Toprağın Hareketi” başlıklı yazılarıyla derginin düzyazı sayfalarında yer alıyorlar. Suavi Kemal Yazgıç, Saadettin Acar, Gökhan Ergür, M. Fatih Andı, Yunus Emre Tozal, Ercan Yılmaz, Kâmil Yeşil ve Ercan Yıldırım yazılarıyla İtibar’ın Şubat sayısına katılan diğer isimler.

İletişim: www.itibardergi.com

2013 Şiir Yıllığı ile beraber Dil ve Edebiyat dergisinin Şubat sayısı çıktı! “Kaynaklardan Mahrum Akıl”

Dil ve Edebiyat dergisi, 62’inci [Şubat] sayısına 17 Aralık’ta başlayan sürecin arka plandaki entelektüel kökenlerini irdeleyen Kaynaklardan Mahrum Akıl başlıklı yazısıyla başlıyor. Dil ve Edebiyat imzalı yazı; bir yönüyle güncel sosyo-politik konuları ele almakla beraber akıl-akletme gibi kavramaları hatırlatarak medeniyetler arası farklılıklara da dikkat çekerek sorunun kaynağına inmeyi deniyor.

İnsanı gerçeğin bilgisinden uzaklaştıran teslimiyetçi inanış biçimlerinin, -özelde Mesihçi dünya algısının- güncel sorunlar üzerindeki etkisinin değerlendirildiği metinde, bu inanış biçimlerinin gerek İslam tarihi gerek Batı medeniyetindeki izdüşümlerine değiniliyor. Yazıda; “Farklı kaynakların uzlaşmazlıklara sebep olan etkisi araştırılırken soruna önce kaynak sorununu çözmekle başlamak gerekiyor. İkincil ve ardıl kaynaklardan birine kapılandıktan sonra insanımızın ana kaynağa ne kadar yabancılaştığı bilinen bir gerçek.” tespiti yapıldıktan sonra, devamında şu ifadelere yer veriliyor: “Mesih’i bir restorasyon aracı olarak gören, onu geçmişin bozulan muhtevasını ıslah edecek ve bu yolla geleceği inşa edecek bir nosyon sahibi olarak yorumlayan bütün dinî cemaatler, geçmiş ve gelecek tahayyülünü mecburen Mesiyanizm ile sınırlandırmışlardır.” Yazıda, insanın düşünmesi, akletmesi, akıl nimetini geliştirip beslemesi gerektiğini söyleyen vahiy bilgisiyle çelişen teslimiyetçi inanış biçimleri eleştiriliyor.

Dil ve Edebiyat dergisinin bir diğer önemli başlığı Cahit Zarifoğlu dosyası… Zarifoğlu hakkında iki yetkin isim yazıyor: Mehmet Atilla Maraş ve Hüseyin Yorulmaz. Maraş, Şiiri Tüllerle Örtülü Şair: A. Cahit Zarifoğlu başlıklı yazısında “Cumhuriyet dönemi şiirimizin 1960 kuşağı içindeki en güçlü ve özgün şairi” dediği Zarifoğlu’nu anlamaya yardımcı olacak tespit ve hatıralarını paylaşıyor.

Hüseyin Yorulmaz ise uzun zamandır çalıştığı ve yakında yayımlanacak Necip Fazıl kitabından Üstad ile Zarifoğlu arasındaki ilişkiyi aydınlatan tadımlık parçalar sunuyor. Üstad Necip Fazıl ile ilişkisi bağlamında Zarifoğlu portresinin daha da belirginleştiğini söylemek mümkün.

Dil ve Edebiyat’ın Şubat sayısında yer alan Mevlâna İdris söyleşisi ise çocuk edebiyatı, çocukluk ve Mevlâna İdris’in dünyasına ışık tutuyor. Söyleşi başlığına da taşınan ve çocukları Dünyanın Kaçak Yolcuları olarak tanımlayan ifadelerinde İdris, kendini çocukluğun hususi dünyasına davet etmeyi sürdürdüğünü belirtiyor. Mevlâna İdris, çocukluk evreninde sürdürdüğü yolculuğun yazar olarak kendini yeni yöntemlere, teknik arayışlarına ittiğini de yine cevaplarında haber veriyor.

Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkan bazı başlıklar da şöyle;

Ezan ve Edebiyat, Prof. Dr. Hikmet Özdemir

“Toplum Sözleşmesi”, Mehmet Habil TECİMEN

Kura-hikâye-, Ömer Çelik

Döşek –şiir-, Nevzat Bayhan

Simsiyah–şiir-, Müştehir Karakaya

Aşıma Gazeli –şiir-, Zafer Acar

Dil ve Edebiyat dergisi “Şiir Yıllığı 2013” Çıktı

Dil ve Edebiyat dergisinin Şubat sayısının okuyucularına bir de armağanı var:

2013 Şiir Yıllığı…

Bu yıl da yine Zafer Acar tarafından hazırlanan yıllık, Zafer Acar ve Üzeyir İlbak’ın sunuş yazılarıyla açılıyor. İlerleyen sayfalarda ise Acar, İlbak ve Abdullah İlhan’ın modern şiirimizin ustalarından Cahit Koytak’la gerçekleştirdiği önemli bir söyleşi yer alıyor. Cahit Koytak’ın ilk söyleşisi niteliğini taşıyan bu sohbet, Koytak’ın şiirini kavramak isteyenler için sıkı ipuçları içeriyor.

Okuyucu, Zafer Acar’ın edebiyat dergilerinin geçen yılki verimlerini irdeleyen metninin ardından titizlikle seçilmiş şiirlerle buluşuyor. TDED 2012 Şiir Yıllığı gibi bu yıllıkta da dilimize kazandırılan şiirlere özel bir yer ayrılmış.

TDED yıllıklarını edebiyatseverler açısından gerçek bir şölene dönüştüren asıl etken, yıl içinde yayımlanmış edebiyat kitapları hakkında yazılmış derinlikli makaleler… Bu yılki yıllıkta da yine onlarca şiir kitabı hakkında Zafer Acar, Abdullah İlhan, Aykut Nasip Kelebek ve Selim Sina Berk tarafından kaleme alınmış eleştirel metinler bulunmakta. Bu eleştirel metinlerde yalnızca şiir kitapları değil, geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan Sedat Umran ve Ahmet Erhan gibi şairler de değerlendiriliyor.

Yıllığın bir diğer sürprizi ise soruşturma bölümü: Şiirimizin seçkin isimleriyle gerçekleştirilen bu soruşturma sayesinde, 2013’ün edebiyatımızda bıraktığı izler ve genel olarak edebiyatımızın gidişatı hakkında ufuk açıcı kanaatler edinmek mümkün…  Sonuç itibariyle 600 sayfayı aşkın hacmiyle TDED 2013 Şiir Yıllığı, bütün edebiyatseverlerin kitaplığında bulunmayı hak ediyor.

İletişim: www.tded.org.tr

Nida: Öze dönüş

Nida Dergisi 162. sayısında;  Islah ihya ve diriliş için ÖZE DÖNÜŞ konusunu irdeliyor…

‘Öz’ çağrışım olarak fıtrî olanın dillendirilmesidir. İnsanın özü, onu yaratan Allah’a karşı sorumluluk şuuru ile kuşanmış olmasındandır ki temize içkindir. Şeytan ise dışsaldır. Özün çağrışımlarına karşı kirlenmeyi, bozulmayı ve dahi çürümeyi temsil eder. İfsad ve zulüm çürümenin/bozulmanın adalet ve tevhid ise ‘öz’ün argümanıdır.

Yüce kitabımız Kur’ân ıslah ve ihya ederken, insanı kötüye karşı konumlandırır. Ona ayakta kalma gücünü, aklına ve kalbine nüfuz ederek verir. Akleden bir kalp, yüce yaratıcıya olan sevginin varlığını içkin bir çağrı ile duyar. Bu anlamıyla vahiy bir öze dönüş çağrısıdır. İbrâhîm’in (as) yüce mesajına Muhammed’i (as), Mûsâ’yı (as), Yûsuf’u (as), Îsâ’yı (as), Süleyman’ı (as) tâbi kılma çağrısıdır…

Yüzyıllar içinde toplumsal çalkantıların ekseninde yok olmaya yüz tutan ihsanı ve takvayı ümmetlerin kalbine nakşetme kaygısı bir öze dönüş mücadelesidir. ‘Cehd’ ile bir dâvayı ayakta tutma, gerek modern sürüklenişe gerekse çürümeye yüz tutmuş âtıl geleneklere neşter vurma gayretidir ‘öze dönüş!’

Bu anlamıyla Batı karşısında aldığı ağır yenilgi ile çıkış noktası arayan ıslah ve tecdid hareketlerinin temel söylemi olan ‘öze dönüş’ çağrısını işlemek istiyoruz. Bu söylemin İslâm düşüncesi bağlamında kazandırdıkları ve kaybettirdikleri, Müslüman neslin -her halükârda- mümeyyiz zihinlerinin istifadesindedir. Zira tecrübe insanlığın olgunlaştıkça çığır açan en önemli kazanımıdır. İslâm dünyasının son yüzyıllarına damga vurmuş büyük fikirlerin her biri öze dönüş söylemini ıslah, ihya ve tecdid için bir imkân görmüşlerdir. Bu imkân zaman zaman Batı karşısında özür dilemeci bir kılıfa bürünse de niyet olarak temelde İslâm coğrafyasında seküler Batılı tüketim kölesi olan toplumlara karşı dik duruşu temsil etmelidir. Aksi takdirde özünde Allah’a kulluk dışında tüm köleliklere karşı haysiyeti simgeleyen İslâm insanı, kapitalizmin bir nesnesi haline gelmeye başlar ki bu kesin bir yok oluşun ilanıdır.

Nida Dergisi’nin sayfaları arasında heyecan ve ilgi uyandıran yazılar ve yazarlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Aldanışlardan Damak Tadı Almak

Nurettin ÖZCAN

Öze Dönüş Çağrısı

Altan Murat ÜNAL

Öze Dönüşün Evrensel Veçhesi

Fatih BÜTÜN

Üç İsa Tek Promete Üç Muhammed

Nusret ALTUNDAĞ

Halil İbrahim YENİGÜN ile

Röportaj: Fatih BÜTÜN

Çağdaş İslâm Düşüncesinde Öze/Kaynaklara Dönüş Söylemi

Mehmet ULUKÜTÜK

Öze Dönüş Kavramsallaştırmasının Saflaştırıcı Kökenleri ve Siyasallığının Art Alanları

Arif ARCAN

Öze Dönüş Efsanesi ya da Boruya Giren Suyu Kim Çıkaracak

Murat ZENGİN

Sünnîliğin Tarihi

Pierre LORY

Öze Dönüş Vahye Dönüştür

Adil AKKOYUNLU

Ada’m

Ferhat ÇİFTÇİ

Hasbihal

Fatıma Neşe Tuna

Hülya YAZICI İle Resmin Anlamına ve Sanatta Yer Tuttuğu Alana dair…

Söyleşi: Selva ZEYVELİ

İletişim: www.nidadergisi.com

İnsan ve Hayat Kolay Para Tuzağını Kapak Yaptı 

İnsan ve Hayat Dergisi Şubat ayında yayınladığı 48. sayısında, kolay para tuzakları ele alınıyor. Mesele tarihi gerçekler ve yaşanmış hadiseler ışığında anlatılırken, kolay para kazanmanın hülyasına kapılanlar sosyal bir bakış açısıyla analiz ediliyor.

İnsan ve Hayat Aktüel Kültür Dergisi şubat ayında “Kolay Para”, “Doyumsuzluk Zinciri” ve “Köşeyi Dönmek ya da Duvara Toslamak” başlığı altında üç önemli makale yayınladı. Ferhat kaya, Orhan yıldız ve İdris Eren’in kaleme aldığı yazılarda zorluklarla mücadele ederek hayatlarını idame etmek yerine kolaycılığa kaçan, kolay para kazanma yolunu seçen kişileri ikaz eden bilgiler bulunuyor. Bunun yanında masum insanların tuzaklara düşmemesi için yapması gerekenler anlatılarak, “Adı ne olursa olsun, tuzağın yemlerini iyi bilirseniz kaçabilmeniz de o nispette kolay olacaktır.” deniliyor.

Yazıda ayrıca, “Titan (saadet) zincirindeki tuzaklar nedir? Kolay para kazanmak mümkün mü? Osmanlı devrinde yaşanan kalpazanlık hadisesi nasıl çözüldü? Kolay para arayanların unuttuğu iktisadi gerçek nedir? Kolay paranın hülyasına kapılanları ne tür tuzaklar bekliyor? Mutluluğun parayla ilişkisi var mı? Kalpazanlıkla kazanılan paralar, bulunan define, yeni bir kariyer, yeni bir araba insanı ne kadar mutlu eder ve bu mutluluk ne kadar sürer? Para kazanmanın en sağlıklı yolu nedir?” vb. soruların sosyo-psikolojik analizi yapılarak cevaplandırılıyor.

İnsan ve Hayat’ta Bu Ay

İnsan ve Hayat dergisinde dikkat çeken konular arasında, Huzeyfe Sırlı’nın “Eğitimde Alternatifler Aranırken Evde Okul Mümkün mü?”, Arzu Akça’nın “Önce Kendi Ateşimizi Düşürelim”, Doç. Dr. Hüseyin Bulgurcu’nun “Kapalı Alandaki Hava Kaliteniz Nasıl?”, Yavuz Selim Uysal’ın “Kocakarı Soğuklarının Kıyamet ile Alakası ne?”, Doç. Dr. Sinan Güner’in “Toprağın Özü”, Eyüp Özütemiz’in “İçimizdeki Düşman: Nefis” ve Mehmet Onur’un Anadolu’da İnşa Edilen İlk Cami Habibi Neccar Camii ve Külliyesi” başlıklı yazısı öne çıkıyor.

Dergide yeni açılan “Bizim Orada” bölümünde bu ay, Antalya’nın Finike ilçesinde bir ailenin seralarındaki tatlı telaşı “Hayallerin Kış Soğuğunda Seralara Dikildiği Yer” bağlığıyla sunuluyor. Seracılık hakkında çok önemli bilgilerin anlatılığı yazıda, Başkaya ailesinin 1970 yılından bu yana ekmeğini kazandığı seralarında verdikleri sebze yetiştirme mücadelesi ve tecrübeleri aktarılıyor.

İnsan ve Hayat dergisi, her ay Rüzgârgülü çocuk dergisi ekini okurlarına hediye ediyor.

İletişim: www.insanvehayat.com

Yedikıta: Kıymeti bilinmeyen hazine Vakıflar

Yedikıta dergisi, yurtdışında kalan Osmanlı vakıflarının bugünkü durumunu, sürdürülen envanter çalışmalarını ve vakıfların aslına nasıl kavuşturulabileceği ile ilgili önemli bir dosya yayınladı.

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, şubat sayısında bir asırdır kaderine terk edilen Osmanlı ve öncesi vakıf eserlerinin günümüzdeki durumunu araştırarak kapak konusu yaptı. “Kıymeti Bilinmeyen Hazine: Vakıflar” başlığıyla verilen dosyada Kuzey Afrika, Balkanlar, Ortadoğu, Kırım gibi Osmanlı topraklarının elden çıkmasıyla buralarda yoğun olarak bulunan ve medeniyeti ayakta tutan on binlerce vakıf eserinin, kaderine terk edildiğine dikkat çekiliyor.

Halkın Sosyal İhtiyacı Vakıflarca Karşılandı

Yazıda, Ertuğrul Gazi döneminde 4 bin 800 kilometre olan vatan toprağının yaklaşık 300 yılda 20 milyon kilometreye ulaştığı ve bu toprakların vakıf eserleriyle donatıldığı bilgisi veriliyor. Ayrıca, Osmanlı’nın camiler, çeşmeler, kervansaraylar, köprüler, medreseler, hanlar, hamamlar, şifahaneler, imarethaneler yaparak ayrımsız bütün halkın sosyal ihtiyaçlarını sadece kurbiyet esası, yani Allah rızası gayesiyle karşıladığı vurgulanıyor. Vakıfların toplum hayatındaki yerini anlatmak için ise Ord. Prof. Dr. Ahmet Esat Ersevük’ün şu ifadesine yer veriliyor:

“Osmanlılar devrinde vakıflar sayesinde bir adam, vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte uyur, vakıf mallarından yer ve içer, vakıf kitaplarından okur, vakıf bir mektepte hocalık eder; vakıf idaresinden ücretini alır ve öldüğü zaman vakıf bir tabuta konur ve vakıf bir mezarlığa gömülürdü. Bu suretle beşerî hayatın bütün icaplarını ve ihtiyaçlarını vakıf mallarla temine pekâlâ imkân vardı.”

Vakıfların Envanteri Çıkarılamadı

Araştırmacı Yazar Selman Kılıç, Ahmet Apaydın ve Hüseyin Güney’in hazırladığı dosyada, kültürel ve tabiî mirasın korunması çabalarının dünya ülkeleri nezdinde 2000’li yıllarda artış gösterdiği kaydedilerek ülkemizle ilgili şu bilgiler aktarılıyor: “Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türk Tarih Kurumu (TTK), Kültür Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Diyanet Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) ‘Yurtdışındaki Kültür Varlıklarının Tespiti Projesi’ kapsamında 2000’den beri yurtdışında Osmanlı ve Selçuklu mirası eserlere dair bir envanter ve restorasyon çalışması yürütüyor.”

Balkan ülkelerinde uzun yıllar envanter çalışması yürüten Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İbrahimgil’e göre yurtdışında yürütülen envanter çalışmaları yerinde; ancak koordinasyon eksikliği var. “Envanter çalışması çok zorlu bir iştir. Kurumların hepsi yapıyormuş gibi gözüküyor. Fakat sonuçta hiç kimse yapamıyor. Türkiye’de envanter çalışması yapmak gezi gibi algılanıyor.” diyen Prof. Dr. İbrahimgil, çalışmalara vakfiyeleri inceleyerek başlamanın önemine değiniyor.

Vakfiyeler Okunmadan Tarih Yazılamaz!

Envanter çalışmalarına arşiv kayıtlarını araştırarak destek veren Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamza Keleş ise vakfiyelerin yüzde 5’inin bile günümüz Türkçesine çevrilemediği bilgisini verirken, 90 yıldır derli toplu bir envanter çalışmasının da yapılamamış olduğunu belirterek vakfiyelerin önemini şu şekilde ifade ediyor: “Vakfiyeler, bir eserin kimin tarafından, nerede ve hangi amaçlarla yapıldığını, vakıf olup olmadığını söyler bize. Aynı zamanda o eserin hangi şehirde veya hangi şehrin hangi bölgesinde ise adresleri çok net bir şekilde, hudutları ile verilir. Vakfiye bir hudutnamedir… Türkiye’de arşivler gün yüzüne gerçek manada çıkmadan, ilim adamları o arşivleri tam anlamıyla incelemeden siyasî tarihe bir şey diyemem ama ne sosyal tarih, ne iktisadî tarih, ne hukuk tarihi yazılamaz.”

Şahıs Vakıfları Başkasına Verilemez

Yurtdışındaki vakıf mülkleri ile ilgili hukuki bilginin de verildiği yazıda şöyle deniliyor: “Vakıf hukukuna göre şahsi vakıfların hiçbir zaman kimseye temlik edilmesi yani mülk olarak verilmesi, devredilmesi veya başka bir şekilde kullanılması mümkün değil. İslam hukukunda da uluslararası hukukta da bunun yeri bulunmuyor. Ancak bu gerçekliğe rağmen gerek ülkemizde gerekse yurtdışında on binlerce vakıf eseri ve bunlara ait akarlar ya devredilmiş yahut işgal edilmiş. Bu duruma en çarpıcı örnek olarak Kıbrıs’taki Abdullah Paşa Vakfı ve Lala Mustafa Paşa Vakfı ile Bulgaristan’daki Rüstem Paşa Vakfı’nı gösterebiliriz.”

Vakıf Eserlerini Aslına Çevirmenin Hukuki Yolu

Bugün uluslararası hukuk normları işletilerek BM’ye başvurulduğu takdirde gerek Kıbrıs’taki gerekse Balkan ülkelerindeki vakıf eserleri ile bu vakıflara ait akarlar, araziler aslına rücu ettirilebilir. Prof. Dr. Halaçoğlu’nun tavsiye ettiği yol ise şöyle: “Vakıf sahipleri vâris olduklarını mahkeme kararı ile tescil ettirmeli. Ardından o ülkedeki yerel mahkemelere başvuruda bulunulmalı ve iç hukukun bütün yolları denenmeli. Kabul etmedikleri takdirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidilmelidir. Rumların açtığı davalarda AİHM bize tazminat ödettiğinden, emsal teşkil edecektir.”

Saraya Gönderilen Bulgaristan Vakıfları Raporu

Yedikıta dergisi, şubat sayısı ile birlikte 1902 yılında hazırlanarak Sultan İkinci Abdülhamit Han’a arz edilen “Bulgaristan Vakıfları Raporu” kitap ekini okurlarına hediye ediyor. Eser, yazıldığı devrin vakıf eserlerini ve bu eserlere bakışını yansıttığından büyük önem taşıyor.

İletişim: www.yedikita.com.tr

Genç Okur: “Sözünün eri misin?” diye soruyor

Genç Okur dergisinin Şubat sayısı çıktı. Dergi bu ay, verilen sözlerin üzerine birer ‘tik’ atarak sözünde durmanın önemini vurguluyor.

Sözünün Eri misin?

‘Nasıl emin oluruz?’ sorusuna cevap bulan dergi, ‘verdiğimiz sözlere ne kadar riayet ediyoruz?’ diyerek okuyucuların kendilerini sorgulamasını istiyor.

Bu ay ayrıca, yarıyıl tatiline özel birbirinden güzel önerilerle dolu bir dosya var: ‘Genç okurun yapılacaklar listesi.’ Dergi; başarı, sağlık ve mutluluk odaklı tavsiyelerle dolu bu listeyle gençlere harika bir tatil planı sunuyor.

Genç Okur’un yeni yazarlarından Feriduddin Mete, bilgisayar oyunlarını oynarken karşılaşılabilecek tehlikelere ışık tutarak, okurlara ‘Oyuna Gelmeyin!’ diye sesleniyor ve çok bilinen bir oyunu gündemine taşıyor.

Keyifle takip edilen bölümlerden biri olan ‘Panayır’ın çizeri Bahadır Dadak, yepyeni çizgi hikâyesi ‘Sulhi ve birtakım olaylar’ ile mizah severlere ilginç bir serüvenin müjdesini veriyor.

Eğlenceli bilmeceler, giyim-kuşam, sağlık, beslenme, psikoloji sayfaları ve birbirinden orijinal testleriyle okurlarına dopdolu bir içerik sunan Genç Okur, ‘gençliğin yeni trendi’ olma iddiasını sürdürmeye devam ediyor.

İletişim: www.gencokur.com.tr

Genç Dergi: Bekarlığın edebi

2014’ün ikinci sayısında Genç Dergi “Bekarlığın Edebi” başlıklı dosya konusu ile karşınızda.

Genç Dergi Editörü Mehmet Emin Gül şubat ayında hangi konular var, şöyle anlatıyor:

Editörden bölümünde, siz değerli okurlarımıza Türkiye düşerse ümmet düşer diyor, “Aman Türkiye Düşmesin” uyarısında bulunuyoruz.

Süleyman Ragıp Yazıcılar, “Sorduk-Öğrendik”te sizlerden gelenleri paylaşıyor, sorularınızı cevaplıyor.

Geçtiğimiz ay durulmak bilmeyen Türkiye Gündemi’ni İbrahim Özkahyaoğlu, Dünya Gündemi’ni ise Beytullah Demircioğlu kaleme aldı.

Mehmet Lütfi Arslan, bir hikaye ile, nizama sokulmak istenen Türkiye’nin, hizaya gelmeyeceğini ve bu noktada bütün “Dünya’nın hâlâ bizi beklediğini” söylüyor.

Şubat sayımızın dosya konusunun “Bekarlığın Edebi” olduğunu söylemiştik. Bu ayki dosya yazarımız Ali Can.

Dosya konumuzla alakalı röportajlarımızdan ilki Nureddin Yıldız ile. Yıldız, bekarlara kendini korumanın sırrını veriyor: “Oruç Tut, Kışkırtıcı Ortamlardan Uzak Dur, Salihlerle Birlikte Ol!” Konuşan; Selim Bozkurt.

Bekârlık üzerine bir diğer röportajımız Ali Rıza Demircan ile; “Bekârlar Bir An Önce Engelleri Kaldırmalı ve Evliliğe Yönelmeli.” Konuşan; Süleyman Ragıp Yazıcılar.

Portre sayfamızın bu ayki konuğu sesi ile ümmetin yüreğine dokunan, Abdulbasid Abdussamed. Yusuf Temizcan kaleme aldı…

Asım Gültekin’den Modern Müslüman(!) ritüellerine dair önemli bir yazı: “Ne İslami Noel Ne Kandilsiz Pozitivist Dindarlık.”

Zeynep Şahin, derdini bir mektupla paylaşıyor: “Bize Sıfır Kilometre Kalpler Lazım.”

Sinan Özgenç ise İsm-i Âzam’ın sırrını açıklıyor: “Sır Sizsiniz.”

Çayınızı ince belli bardakta mı yoksa kupada mı alırsınız? Adem Şahin yazdı; “Kupa Bardak mı? Kalsın Abi…”

“Dört Harf, Bir Ömür” diyerek ölüme dair önemli bir yazı paylaşıyor, Rabia Gülcan Kardaş…

Halit Yasir Özoğul, “Yârıgâr’a Dokunmak” diyerek, kulluk bilinci ve kulluğun gerekleri üzerine sözler söylüyor.

“Kitap: İlim ve Düşünceye Açılan Kapı” başlığı ile kitapların “ne”liği üzerine söz söylüyor Mesud Kaya…

Çok daha fazlası Genç derginin şubat sayısında…

İletişim: www.gencdergi.com

Granada Edebiyat Dergisi: Doğan Hızlan ve Eleştirinin Durumu

İki ayda bir yayınlanan Edebiyat dergisi Granada 5. sayısında, sahip olduğu eşsiz palimpsest belleğiyle Türk Edebiyatının yaşayan en önemli yüzlerinden biri olan Doğan Hızlan’ın eleştirmen kimliğinin irdelendiği bir dosya ile çıkıyor karşınıza.

Doğan Hızlan’ın bir dosya ile irdelenmesi dolaylı biçimde de olsa Türkiye’de edebiyat eleştirisinin durumunu ortaya koyacağı için “Doğan Hızlan ve Eleştirinin Durumu” olarak adlandırabileceğimiz bu dosyaya Cahit Koytak, Jale Parla, Şaban Sağlık, Haydar Ergülen, Sıddık Akbayır ve Bâki Asiltürk katkıda bulundu. Kurgusal taraftan, güzel sözlerin cini Cahit Koytak, Doğan Hızlan’a “Tersi ve Yüzü” adlı şiirini ithaf ederken, Haydar Ergülen “Kalem Efendisi”, Sıddık Akbayır ise “Yirmi Dört Kare Doğan Hızlan” ile Doğan Hızlan’ın çok özel bir portresini çiziyorlar.

“Tanıdığım Doğan Hızlan” adlı yazısıyla Jale Parla, Doğan Hızlan’ın eleştirel yönteminin temelini irdeliyor. “Eleştiri Kavramına İtibarını İade Etmek Yahut Eleştirinin Doğan Hızlan’cası” adlı yazısında Doğan Hızlan’ın“eleştirmenlik” ve “edebiyat tarihi” kavramına getirdiği farklılığa dikkat çeken Şaban Sağlık ise Hızlan’ın edebiyat karşısındaki tavrının, bizde nasıl “yeni bir edebiyat tarihi” tarzı olması gerektiğine işaret ettiğini vurguluyor. “Eleştiride Yeninin Takibi ve Doğan Hızlan” adlı yazısıyla Bâki Asiltürk ise Doğan Hızlan’ın, Türk edebiyatındaki eleştiri zincirinin neresinde durduğunu sorguluyor. Hazırladığımız bu dosya vesilesiyle Doğan Hızlan´ın yeni yaşını kutluyor, sağlıklı nice yıllar diliyoruz.

Bu sayının şiirleri Dinçer Ateş, Bekir Şakir Konyalı, Bilal Kolbüken, Ahmet Özbek, Mustafa Uysal, Serkan Ozan Özağaç ve Servet Gündoğdu’dan. Çeviri şiirler ise Cahit Koytak çevirisiyle Tao Yuan Ming ve İsmail Söylemez çevirisiyle Sohrab-i Sipihri’den.

2013 Nobel Edebiyat Ödülü’nü ekim ayı içeri¬sinde kazandığı ilan edilen “modern kısa öykünün ustası” Alice Munro’nun Jeanne McCulloch ve Mona Simpson’a verdiği 1994 tarihli uzun söyleşiyi Engin Sezer dilimize çevirdi. Munro bu söyleşide “Yazmayı bıraksam bunun bir önemi olmaz. Korktuğum şey, yazmayı bırakmak değil. Mesele, bu heyecanı ya da yazı yazmamı sağlayan her neyse, ondan vazgeçmek.” diyerek yazmayı sağlayan itici güçlerin önemine vurgu yapıyor. Bir diğer söyleşide Serkan Ozan Özağaç, Seyit Göktepe ile yeni çıkan kitabı Kanayan Ruhlara Armağan isimli öykü kitabı üzerine konuştu. Son söyleşi ise, kadınlar ve edebî metin oluşturma üzerine. Hayal Hanım muhayyilesini ‘Kendine Ait Bir Odası olan Kadın’la yaptığı söyleşi ile çalıştırmayı sürdürüyor.

Dursun Ali Tökel, Divan’dan köşesinde on altıncı yüzyılda yaşamış bir şair olan Bitlisli Şükrî’nin Cv’si olarak gördüğü bir şiirini irdeliyor. Şükrî şiirinde “Türk ile Türk Kürd ile Kürdüm, Altı Dilde Gazel Yazarım” diyor. Eliot’un henüz geçtiğimiz günlerde ortaya çıkarılan ve orijinal başlığı “A Neglected Aspect of Chapman” olan makalesini Mustafa Bal dilimize kazandırdı. Türkçede ilk kez yayınlanan bu makaleye özellikle dikkatinizi çekmek istiyoruz. Ömer Erdem Mektup’larına bu sayıda bıraktığı yerden devam ediyor. Selçuk Küpçük, müzik ve toplumsal senkron arasındaki ilişkiyi Orhan Gencebay üzerinden okumayı sürdürüyor. “Bir Gün Bir Kitap Okudum ve” köşesinde bu sayıda Yalçın Tosun yazdı. İbrahim Tökel sanat okumalarına Geçerken köşesinde bu sayıda da devam etmekte. Murat Saldıray Serkan Ozan Özağaç şiiri üzerine ayrıntılı bir okuma gerçekleştiriyor. Sadık Yalsızuçanlar, Seyit Göktepe öykücülüğünün ana hatlarını çiziyor. Emrah Pelvanoğlu, “Tanpınar ve Avrupamerkezci Şiir Eleştirisi” isimli yazısında Tanpınar’ı Şiir Dilinde Devamı Kurmak, Doğu Bilgisi ve Avrupalılaştırma kavramlarıyla ele alıyor.

Bu sayıda yer alan öyküler ise Washington Irving, Remzi Karabulut, Murat Taş, Recep Şükrü Güngör, Yılmaz Yılmaz, Orçun Ünal ve Atiye Gülfer Kaymak’a ait.

Granada her sayıda olduğu gibi yine yalnızca senin için açılıyor…

GRANADA EDEBİYAT DERGİSİ

BU SAYIDA

Tersi ve Yüzü / Cahit Koytak 4

Tanıdığım Doğan Hızlan / Jale Parla 5

Eleştiri Kavramına İtibarını İade Etmek Yahut Eleştirinin Doğan Hızlan’cası / Şaban Sağlık 8

Kalem Efendisi: Doğan Hızlan / Haydar Ergülen 11

Yirmi Dört Kare Doğan Hızlan / Sıddık Akbayır 13

Eleştiride Yeninin Takibi ve

Doğan Hızlan / Bâki Asiltürk 16

Gürültülü Şiir / Dinçer Ateş 19

Hoş Geldin Dünya / Bekir Şakir Konyalı 20

Çukur / Bilal Kolbüken 21

Uzun Yollar Gezginiyim / Ahmet Özbek 22

DÜŞTEN de MOR / Mustafa Uysal 23

Araf / Serkan Ozan Özağaç 24

Orman / Servet Gündoğdu 25

Soğuk Geçen Yıl / Tao Yuan-Ming 26

Aydınlık, Ben, Çiçek, Su / Sohrab-i Sipihri 27

Alice Munro ile Söyleşi / Jeanne McCulloch – Mona Simpson 29

Mektup IV Referans mı Kavga mı? / Ömer Erdem 40

Divân’dan: Bir Osmanlı Âliminin CV’si: “Türk ile Türk Kürd ile Kürdüm, Altı Dilde Gazel Yazarım” / Dursun Ali Tökel 41

Chapman’in İhmal Edilmiş Bir Yönü / T. S. Eliot 45

Tanpınar ve Avrupamerkezci Şiir Eleştirisi / Emrah Pelvanoğlu 51

Müzik ve Toplumsal Senkron Arasındaki İlişkiyi Orhan Gencebay Üzerinden

Okumak – 2 / Selçuk Küpçük 62

Bir Gün Bir Kitap Okudum Ve… / Yalçın Tosun 71

Alman Öğrencinin Macerası / Washington Irving 72

Merdiven / Remzi Karabulut 76

Nora, Ah Nora! / Murat Taş 79

Uyudum Uyandım / Recep Şükrü Güngör 81

İdiot / Yılmaz Yılmaz 86

Variæ Mortēs / Orçun Ünal 91

Oda Öyküleri / Atiye Gülfer Kaymak 94

Ağrılı Kitaplar Arkasında Akşam / Murat Saldıray 95

‘Seyit’in, Genç Usta’nın Kanayan Ruhlara Armağan’ı / Sadık Yalsızuçanlar 99

Seyit Göktepe ile Söyleşi / Serkan Ozan Özağaç 102

Geçerken IV / İbrahim Tökel 106

Ses Veriyorum, Korkmaaa! 110

Muhayyelât-ı Hayâl Hanım / Kendine Ait Bir Odası Olan Kadınla Söyleşi 111

İletişim: www.granadadergisi.com

Mostar: Dünyanın merkezi neresi?

Mostar, 108. sayısıyla 2014’e yeni bölümleriyle açılıyor

“Dünyanın merkezi neresi?”

“Tarih Diyalogları”, “Sayeban” ve “Aynelhayat” Mostar’ın sayfa sayısı artan bölümleri. Ayrıca kapak konusu ve röportajlara da daha geniş yer veriliyor. Şubat sayısının kapak konusu “Dünyanın Merkezi Neresi?”. Kapak yazısında yaşadığımız çağda varlığımızı anlamlandırmada coğrafya algımız önemli bir yer tutuyor. Mostar, bu algıdan hareketle bizim merkezimiz neresi sorusuna yanıtlar veriyor.

Mostar Şubat 2014 – İçindekiler

Hikmet – “İlim Bir Nokta İdi” Sulhi Ceylan

Kapak – “Dünyanın Merkezi Neresi?” Mehmet Raşit Küçükkürtül

Sayeban – “Modern Dünyada Don Kişot’un Yeri” B. Arif Akbaş

Tarih Diyalogları – “Yahudi’nin üretebileceği Tek Şey Fiyat Cetvelidir” Ahmet İlker Mercan

Gençlik Sohbetleri – “İlimsiz Olmaz, Mezhepsiz Olmaz” Ali Sözer

Söyleşi – “Mostar Söyleşileri”

Ahval-i Üdebâ – “Necip Fazıl Bey Evladım, Ahmet Hâşim Bey’i Niyçün Tokatladı”  Üstad Muharrem Cezbe

Hatırat – “Ne Kadar Manda O kadar Roman!” Peride Nigâr Hanımefendi

Mâverâ – “Bir Vacibi İfâ Ederken…” Mümin Munis

Portre – “Fransız Sömürgeciliğine Karşı Bir Sûfi: Emir Abdülkadir Cezayirî” Muharrem Yeşilyurt

Aynelhayat – “Notaların Yatağında Akan Bir Hayat: Razif Abdülaziz” Emre Baştuğ

Türkistan Hatıraları- “Gurbette Öğrencinin Ütüsünden Radyo Yaparlar” Davut Bayraklı

Fragmanlar- “Gangnum’da Balık Avı” Fahri Sezer

Markopaşa Üniversitesi- “Yaban Dili ve Edebiyatı” Feyyaz Avan

Kitap – Ahmet Kasım Fidan

Külliyat – N. Asaf Çelik

Gençliğin Gündemi – Ahmet Faruk Korkmaz

Sizin Fakülte – “Bu da mı Gol Değil Hâkim Bey?” Muhsin Erenalp

Öğrenci Günlüğü – Argun cevher

İnce Fikir- “Suyun Faturasının Faturası” Şahin Aslan

İletişim: www.mostar.com.tr

Türk Edebiyatı Dergisi’nin 484. sayısında neler var?

Türk Edebiyatı dergisi Şubat ayında “Ölümünün 50. Yılında Halide Edip Adıvar” başlığıyla çıktı. Türk Edebiyatı Dergisinin 484’üncü sayısında neler okuyacaksınız?

Sevgili Türk Edebiyatı okuyucuları,

Abdülbaki Gölpınarlı, hiç şüphesiz, divan edebiyatı ve tasavvuf tarihi alanlarında eskilerin “mütebahhir” dedikleri cinsten büyük bir âlimdi ve Osmanlı irfanının Cumhuriyet dönemine aktarılması için var gücüyle çalışmıştı. Ahmet Yaşar Ocak hocamızın ifadesiyle, Mevlevilik gibi büyük ve zengin bir tarikat geleneğinin içinden gelmiş olmasının ötesinde, birinci el kaynaklara derin vukufu, ona bu alanlarda çalışanlardan hiçbirinin sahip olmadığı büyük bir avantaj sağlıyordu. Yine Ahmet Yaşar Ocak’ın ifadesiyle, “bütün eleştirilebilecek noktalarına rağmen, Türkiye tasavvuf tarihçiliğinde merhum Gölpınarlı’nın ortaya koyduğu mesai” bugünkü araştırmaların altından çekildiği takdirde geriye çok fazla bir şey kalmayacaktır.

Gölpınarlı’dan ölüm veya doğum yıldönümü olmadığı hâlde söz etmemin sebebi, geçen yılın sonlarında bu büyük âlim hakkında iki önemli kitabın çıkmış olmasıdır. Birincisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Anma ve Armağan Kitaplar” serisinde çıkan Abdülbaki Gölpınarlı kitabıdır. Bu kitaptan M. Selim Gökçe kısaca söz etti. Aynı ismi taşıyan ikinci kitabın yazarı Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar da arkadaşımız Ercan Köksal’ın Gölpınarlı hakkındaki sorularını cevaplandırdı.

Röportajımızın hemen ardından, Elif Şafak’ın son romanı hakkında Sezai Coşkun’un, İskender Pala’nın son romanı hakkında da İnci Çetin’in değerlendirmelerini okuyacaksınız. Bayram Bilge Tokel, genç yaşta aramızdan ayrılan aziz dostumuz Şükrü Karaca’yla ilgili hatıralarını ve eserleri hakkındaki düşüncelerini yazdı. Prof. Dr. Birol Emil de, tam on üç yıl önce kaybettiğimiz Ahmet Kabaklı hocamızın bir “alperen” olarak portresini çizdi. Bu uzun yazının ikinci bölümünü gelecek sayıda okuyacaksınız.

Bu sayıda, kapağımızdan da anlaşılacağı üzere, ölümünün 50. yılı dolayısıyla Halide Edib Adıvar’a ağırlık verdik. Editörlüğünü Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi hocalarından yayın kurulu üyemiz Prof. Dr. Hülya Argunşah’ın üstlendiği bu zengin dosyayı beğeneceğinizi umuyoruz. Dosya, Halide Edip hakkında çok önemli bir eseri bulunan Prof. Dr. İnci Enginün’ün yazısıyla başlıyor. Onun isminin bugün çağrıştırdıklarını anlattığı yazısındaki şu cümlelere dikkatinizi çekmek istiyorum: “Halide Edib’in görüşlerinin hiçbiri sadece kendisine ait ve kendisiyle başlamış değildir. Fakat o, okuduklarını, çevresinde gördükleriyle birleştirebilen, gelecek için kurduğu hayallerin gerçekleşmesine katkıda bulunan bir aydındır. O, zamanla her şeyin eskiyebileceğini görmüştür. Fakat batıda eskinin nasıl yeninin içinde yaşamasına fırsat verildiğini de anlamıştır.”

Dosyamız Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın yazısıyla devam ediyor. Halide Edib’in Rıza Tevfik’le dostluğunu “hâtıraların ışığında” anlatan Abdullah Bey, ayrıca onun daha önce yayımlanmamış bazı mektuplarını da bizimle paylaştı. Prof. Dr. Hülya Argunşah da, aynı tarihlerde doğup aynı coğrafyada, aynı toplumsal olaylar içinde yaşayan ve benzer kaygıları taşıyan iki insanın, Halide Edib’le Ömer Seyfettin’nin birbirlerini nasıl değerlendirdiklerini anlattı. Ben de onun Yahya Kemal’le zaman zaman kopma noktasına gelen dostluğundan ve birbirleri hakkındaki düşüncelerinden kısaca söz ettim.

Yrd. Doç. Dr. Beyhan Kanter, Halide Edib’in Sinekli Bakkal ve Âkile Hanım Sokağı romanlarında, bu sokaklarda yaşayanların hayatlarını gelenek ve modernizm çerçevesinde nasıl ele aldığını anlatırken Doç. Dr. Nesime Ceyhan, Halide Edib’in yazarlık macerasında önemli bir yekûn tutan, fakat nedense ihmal edilen hikâyelerine yakından baktı. Yrd. Doç. Dr. Veysel Şahin’in ele aldığı konu ise “Kalp Ağrısı Romanında Aşk ve Kıskançlık”…

Halide Edib’in romanları sinemacıların da ilgisini çekmiştir. Vurun Kahpeye adlı tartışmalı romanının üç defa beyaz perdeye aktarıldığını söylersem, bu ilginin boyutları hakkında bir fikir vermiş olurum. Bu konu, sinema-edebiyat ilişkisi çerçevesinde Doç. Dr. Aslıhan Doğan Topçu tarafından incelendi. Çiğdem Tuğba Akdağ, Halide Edib’in kadın hareketi içindeki yerine, dolayısıyla feminizm meselesine nasıl yaklaştığını anlatıyor. Doç. Dr. Ülkü Eliuz, Halide Edib’in Maske ve Ruh adlı piyesini “ironik bir fantezi” olarak değerlendirdi. Yrd. Doç. Dr. Dilek Çetindaş da Frances Kazan’ın Türkçeye Halide adıyla çevrilen, roman olarak da okunabilecek bir “biyografi” olarak yazdığı eserini “Kurgunun Kahramanı Olarak Halide Edib” başlıklı yazısında ele aldı.

Bu sayıda dosya yazılarının çokluğu yüzünden maalesef şiir ve hikâyeye yer veremedik.

Kırkambar’ımız ise her zaman olduğu gibi dopdolu.

Daha güzel sayılarda buluşmak üzere, muhabbetle…

İletişim: www.turkedebiyati.com.tr

SÖZ VE KALEM 5. SAYISI İLE OKUYUCULARIYLA BULUŞTU

Aylık Gençlik, İlim ve Kültür Dergimiz Söz ve Kalem’ in Şubat 2014 sayısı çıktı. “Şubat Ayı Şehadet Ayı Dava Ayı” sözünü kapağa taşıyan dergi, bu ay “şehadet” konusunu ele aldı.

İşte Söz ve Kalem dergisi editörünün kaleminden şubat sayısı içerikleri…

Allah Azze ve Celle’ye hamd, Muhammed Mustafa’ya salât ve selam olsun.

Değerli söz&kalem okurları! Şubat ayında 5. sayımız ile karşınızdayız. Bu ay yine birbirinden güzel yazı ve çalışmaları istifadenize sunuyoruz.

Şubat ayı hepimizin bildiği gibi şehadet ayı olarak adlandırılır. Bu ayda İslam ümmetinin birbirinden değerli azizleri şehadet şerbeti içmişler, pak kanlarını yüce Rabblerine, davalarına adamışlar. Yani aslında bu ay dava ayıdır aynı zamanda.

Bu ayın bizim için önemi ise sabikun öncülerimize olan ahitlerimizi yinelemek ve yollarını takip edeceğimize dair azmimizi bilemekle anlam kazanır. Çünkü o yiğitler hayatlarını anılma için değil, anlaşılma uğruna adadılar. Bizlere vasiyetleri de yollarını takip etmemiz ve davalarını en yükseğe taşımamız idi.

Biz de bu vesile ile bu sayımızda ‘Şubat Şehitleri’ni özel olarak andık, anlattık, hayatlarından kesitler sunduk. Kendimize pay olarak ders ve ibretler çıkardık. Yollarını takip edeceğimize dair ahitlerimizi yineledik, bunun da meydanlarda koşturmak ile olacağını vurguladık. Ayrıca Şubat ayı şehitleri ile ilgili bir poster hazırladık, beğeneceğinizi temenni ediyoruz.

Değerli kardeşler, inşaallah artık her ay dergimizde başyazımız da yer alacaktır. Çok değerli tavsiye ve ‘yol işaretleri’nin olduğu başyazımızı mutlaka okuyalım ve okutalım.

Dergimizin bu sayısında Bilal Fidancı Şubat ayı şehitlerini, Ahmet Burak ise direniş meş’alesi Şeyh İzzeddin El-Kassam’ı yazdı.

Yusuf Çelik Cemaleddin Afgani’nin görüşlerini analiz ederken, Hüseyin Demir ise Arakan dosyasını masaya yatırdı. İdeolojiler kategorimizde Necmettin Erek Marksizm’i ele alırken, A. Selam Durgun ise davet metolojisi konusunu sizler için işledi.

Bu ayın röportajını ise eğitimci-yazar Abdulkadir Turan ile gerçekleştirdik. Özellikle üniversite sınavlarına hazırlanan kardeşlerimizin faydalanacağını düşünüyoruz.

Sizleri dergimizin dopdolu içeriğiyle baş başa bırakıyor, dualarınızı bekliyoruz. Allah’a emanet olun

İletişim: www.sozvekalem.com

GEZGİN’DE BU AY NELER VAR?

Gezgin, şubat ayında yayınladığı 84’üncü sayısında yine dopdolu bir içerikle okuyucularıyla buluşuyor. İşte Gezgin’in şubat sayısında yer alan konular…

Avustralya Kıtasının el değmemiş güzelliği. Büyüleyici bir doğal yaşam cenneti. Tuğba Akyıldız yazdı, ‘‘Suyun Ötesinde, Dünyanın Diğer Ucunda: Kanguru Adası ’’

Evliya Çelebiye göre Polta. Günümüzde Akçaabat, ya da eski adı ile Pulathane. Önder Kaya’dan,  ismiyle cismiyle  ‘‘Akçaabat ve Orta Mahalle’’

And Kondorunun izinde, Avrupalı efendilerinin gölgesinde; tarihe şahitlik etmiş kafası karışık bir ülke. Serkan Doğan’dan ‘‘İnkaların Kalbi: Peru’’

Hayaller ülkesinin kalbi. Amerika’nın rüya eyaleti. Halit Ömer Camcı’nın fotoğraflarıyla, Cemre Nur Meleke yazdı ‘‘New York’un Sesini Duy’’

‘Akdeniz’de bir ada var uzakta,  gezmesek de görmesek de o ada bizim Ada’mızdır. Canımızın parçası Kıbrıs’ta bir gün. Sami Becerikli ve Yaşar Şadoğlu hazırladı ‘‘Bir Günde Lefkoşa’’

16.yüzyıldan beri dimdik ayakta duran bir ticarethane, bir mekan bir tutam sosyoloji. Hatice Çizmecioğlu yazdı, Halit Ömer Camcı Fotoğrafladı ‘‘Gaziantep Bakırcılar Çarşısı’’

Fırtına Vadisi’ni keşfetmek için derin ormanların içindeki kadim patikalara dalmak gerekir. Uğur Biryol yazdı ‘‘Fırtına’nın Düş Patikaları’’

Gezgin dört arkadaştan bir Karadeniz macerası: Ayder, Karagöl,Cevizli Kilisesi ve Şavşat

Hayrettin Oğuz’dan Erciyes Evliyaları dosyasının ikinci bölümü, Portfolyo’da Şafak Tortu, Kapuzbaşı Şelaleleri ve daha fazlası Gezgin Dergi Şubat sayısında.

İletişim: www.gezgindergi.com

AŞİYAN’IN BU AYKİ KONUSU EDEBİYAT VE YEMEK

Aşiyan Şubat ayında yayınladığı 18. Sayısında Edebiyatta Yemek konusunu odağa alıyor.

Bu sayıda ayrıca Mario Levi’yle yapılan yemek dolu bir söyleşi Aşiyan okurlarını bekliyor.

Aşiyan’ın Şubat sayısında, dosya konusu: Edebiyatta Yemek. Dosyada yer alan yazılar ise şöyle:

-Sima Ay – Shakespeare’in Mutfağına Hoş Geldiniz!

-Aybeniz Ece Çetin – Divitoğlu’nun Mutfağında Tahsin Yücel

-Yonca Topal – Biraz Çikolata?

-Cansu Dikme – Edebiyattan Yemek Sahneleri (Derleme)

Melisa Sürücü, Murat Gülsoy ve Ayfer Tunç’un Diyaloglar etkinliğinin bu ayki oturumunda işlenen öldürmek konusunu anlatan değerlendirmeyi yalnızca Aşiyan okurları için yazdı.

Fırat Kargıoğlu’nun yazı dizisi “Postmodernist Zombi Zamazingosu”nun ikinci yazısı postmodernizme ve edebiyata özgün bir dille farklı bir açıdan yaklaşıyor.

Edgar Allan Poe’nun “Şehrazat’ın 1002. Masalı” adlı öyküsünü İsef Mert Işıktan, Aşiyan okurları için çevirdi.

Thomas Love Peacock’un “Şiirin Dört Çağı” denemesinin ilk kısmı da yine Şubat sayısında.

İletişim: www.asiyandergisi.com

AŞIKANE’NİN 16. SAYISININ KONUSU AHİRET

Aşıkane dergisi Şubat ayında ‘Ahiret’ konusunu izliyor. İşte Aşıkane 16. Sayısında okuyucularına şöyle sesleniyor:

Sevgili Gönül Dostlarımız;

İçinde bulunduğumuz bu aylarda Efendiler Efendisinin (sav), dünyamıza teşrifinin 1443. sene-i devriyesinde dergimizin 16. sayısına ulaştıran Rabbimize hamdolsun. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) sonsuz salât ve selâm olsun.

Bu sayımızı “Âhiret” ana temâsı ile yayınlamış bulunuyoruz. Bu anlamda Muhterem Sıddîk Nâci EREN Efendinin “Cennetteki Sonsuz Lezzet” isimli yazısını, dergimizin kalbi telakki ettiğimiz orta sayfalarında okurken ayrı bir mânevî tat alacağınızı düşünüyoruz.

İçinde bulunduğumuz mübârek günler hürmetine Rabbimizin, tüm insanlığın selâmeti adına en güzel isimleri ile tecelli buyurmasını temenni ediyoruz. Dergimizin bu 16. Sayısını Âşıkâne istifâdenize sunarken, bir sonraki sayımızda tekrar kavuşabilmeyi ümîd ediyoruz.

“Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!”

İletişim: www.asikanedergisi.org

HASAN KAÇAN EDEPSİZ SANAT DA,  MİZAH DA OLMAZ! 

Film Arası Dergisi’ne konuşan karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan, mizahın da sanatın da edepsiz olamayacağını söyledi. Gezi olaylarında kendisine kızan gençlerin onu bir gün anlayacaklarını belirten Kaçan, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ı eleştirenlere ‘hadi oradan!’ dedi.

Film Arası Sinema Dergisi, yeni yayın dönemine girdiği Şubat sayısında, ünlü karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan’ı ağırladı. Yazdığı senaryo ve rol aldığı dizilerle büyük beğeni toplayan ünlü oyuncu, Suat Köçer’in sorularını yanıtladı. 28 Şubat’ta vizyona girecek Sürgün İnek filminde başrol oynayan Hasan Kaçan, birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mizahın da sanatın da edepsiz olamayacağını ifade eden Kaçan, Gezi olaylarında yaptığı açıklamalardan dolayı kendisine kızan gençlerin onu bir gün anlayacaklarını söyledi. Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ı siyasi eleştiriler yapamamakla suçlayanlara ‘hadi oradan!’ diyerek tepki gösteren ünlü oyuncu, 28 Şubat süreci için, ‘yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda yaşadıklarımıza inanamayacağız’ dedi.  İşte söyleşiden bazı bölümler:

28 ŞUBAT’TA BÜYÜK ACILAR ÇEKİLDİ

Ülkemizde Sürgün İnek gibi bir sürü kara komedi var. Mesela insanların çok büyük acılar çektiği durumlar da oldu bu süreçte. O yüzden mizah nerede başlıyor, ciddiyet nerede başlıyor, nerede bitiyor? Durumun hastalıklı bir tarafı var işte. Ona gülüyoruz herhalde. Hayatla çatıştığı için de gülüyoruz. Sen hayatla ne kadar çatışırsan çatış, hayat her zaman seni alaşağı eder, hiçbir zaman yenemezsin. Meczubun dediği gibi; “Bu Allah’la başa çıkılmaz!” (Gülüyor) Neyle başa çıkacaksın, nasıl yapacaksın bunu?

MİZAH BİRLEŞTİRİCİ OLMALI

Mesafeli gibi görünen insanlar mizahla çok daha çabuk anlaşabiliyorlar. Ama hangi mizahla? Latif olan mizahla, o yumuşak olan mizahla, alay edici olmayan ama alttan alta dalgasını geçen, içinde çok yüksek derecede zekâ barındıran mizah olduğu zaman, insanlar dalga geçilmeyi de seviyorlar. Ama işin içerisinde ciddi bir zekâ sezecek dalga geçilen kişi ve ‘Helal olsun be!’ diyecek.  Helal olsun dedirtmediğiniz zaman muhatabımızla ya alay etmişiz ya aşağılamışsınızdır. Ayrıştırıcı bir şey olmamalı, yapıştırıcı bir şey olmalı mizah.

KAPİTALİZM ÖNEMLİ DE TOPLUMSAL DEĞERLER DEĞİL Mİ? 

Edepsizce sanat olmaz. Edepsizliği şirretlik, cinsellik anlamında söylemiyorum, genel olarak bir duruşunun olması lazım. Ayağın bir yerde sabit olmalı ki sen ona göre mizah yapacaksın. Bütün bunlar senin durduğun yeri gösterir. Eğer kaypak bir zemindeysen her şeyi yapabilirsin. O yüzden diyorum, insanın bir duruşu olmalı. Tabi ki mizahın da sınırı olmalı. Birincisi yaşadığın bir toplum var, bu toplumun kendine ait bir takım değerleri var. Eğer ki sen bir şeyi arz ediyorsan! Arz etmiyorsan hiç sorun yok. Evinde en kral karikatürü çiz, istediğin mizahı yap ama arz ediyorsan üstelik bunu bir de parayla satıyorsan, piyasa koşullarına göre bu işi yapıyorsan, piyasanın belli koşulları var ve sen bunları gözetmek durumundaysan, Kapitalizmin kendine göre birtakım kurallarını harfiyen uyguluyorsan, bu toplumun da kendine göre birtakım kuralları var, onları uygularsın. Uygulamazsan ne olur? Bir şey olmaz ama insanlarla buluşma noktasında zorluk yaşarsın. Gırgır gibi bir dergi 1 milyona varan o dönemde her şeyin az olduğu az satıldığı bir dönemde eğer bu kadar çok insanı yakalamışsa ama günümüzdeki mizah dergileri topladığında onun onda biri etmiyorsa burada bir problem var demek.

o halimize gülüyoruz. Orada da var. Toplumsal espri yoktur kişisel espri vardır ama neticede hepsinde var eleştiri. Gündelik siyasi espri bekliyorlar.

Çarpıcı söyleşinin tamamı, Film Arası Dergisi’nin Şubat sayısında.

İletişim: www.filmarasidergisi.com

SİNEMARMARA, İKİNCİ SAYISIYLA OKURLARIYLA BULUŞTU

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin araştırma ve uygulama birimi Marmara Medya Merkezi (MMM)’nin sinema dergisi Sinemarmara, ikinci sayısıyla okurlarıyla buluştu. Basılı ve dijital ortamda erişilebilen dergi yeni içeriğiyle sinema alanına taze bir soluk getiriyor.

Sinemarmara dergisi ilk kez matbu olarak okurların karşısına çıkıyor

İlk kez matbu olarak okurlarının karşısına çıkan Sinemarmara, “English Section” bölümüyle ingilizce metinlere yer verirken Sine-Arşiv bölümüyle de harf devriminden önceki Osmanlıca birikiminden örnekler sunmayı hedefliyor. Lisansüstü çalışma yürüten genç akademisyen adaylarının yanı sıra, akademi ve sektörden önemli isimlerin de düşüncelerine yer veren dergi, bu alanda var olan önemli bir boşluğu dolduruyor. Yoğun bir çalışmanın ürünü olan Sinemarmara, yer verdiği yeniliklerle akademik çıtasını da yukarılara taşıyor.

İki Yeni Bölümle Daha Zengin İçerik

Derginin bu sayısında Sine-Arşiv bölümünde “1920’li Yıllar Türkiye’sinden Bir Film Analizi: Bağdat Hırsızı (1924)” adlı çalışmayla Tuğba Aydeniz harf devrimi öncesinde Türkiye’deki sinema algısına dair izleri takip ediyor. English Section bölümünde ise Samiha  Khalifa’nin “The Maghreb Cinema: Between Insomnia and Hibernati: Maghreb Cinema or Sleeping Cinema?” başlıklı dünya sinemasına odaklanan makalesiyle dikkat çekiyor.

Genç Akademisyen Adaylarının Dinamizmi

Lisansüstü çalışma yürüten genç akademisyen adaylarının yanı sıra, akademi ve sektörden önemli isimlerin de düşüncelerine yer veren dergi, bu alanda var olan önemli bir boşluğu dolduruyor. Yoğun bir çalışmanın ürünü olan Sinemarmara, yer verdiği yeniliklerle akademik çıtasını da yukarılara taşıyor.

Ahmet Güven, Gökhan Şener, Elif Demoğlu, Havva Yılmaz, Harun İlhan, Sefer Kalaman, Ömer Faruk Özcan gibi isimlerin sinemanın farklı yönlerine odaklanan yazılarıyla okurları zengin bir içerik bekliyor.

Açıkoturum’da İhsan Kabil ve Mahmut Fazıl Coşkun

Bir klasik olma hedefiyle oluşturulan Açıkoturum bölümünde, Yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ile sinema eleştirmeni-yazarı İhsan Kabil’in, “Soğuk Savaş Sonrası Süreçte Türkiye’de Sinema” çerçevesinde son yirmi yıllık sinema birikimimizi çoklu katılımla tartışıyorlar. İhsan Kabil, Türk Sineması’nda 80’lerde yaşanan Fetret Dönemini anlatırken; Mahmut Fazıl Coşkun, AVM’lerle gelişen kapitalist mekânların sinema algısını nasıl değiştirdiğini ve kontrollü mekanlarda sinemanın sanatsal kalitesini tartışıyor.

“Türk Sineması 80’lerde fetret dönemini yaşıyor”, “Devlet sinema alanında desteği çok sınırlı oldu” ve  “Filmi seyrettiğiniz maddi ortam (Avm) sizi belirliyor”, “Nicelik niteliğe yansımıyor” gibi temel konu başlıklarının ön plana çıktığı Açıkoturum, önemli tartışmaları gündeme getiriyor.

Eleştirel bakışı temel almak suretiyle tarihi ve kültürel derinliği düşüncenin önemli bir yapıtaşı gören, akademik niteliğini her geçen gün arttırma hedefinde olan Sinemarmara, yeniliklerine sonraki sayılarda da devam edecek.

İletişim: http://e.yayincilik.marmara.edu.tr

YEDİ İKLİM’İN ŞUBAT SAYISINDA NELER VAR?

Yedi İklim Şubat 2014 sayısında; “Yüce Devlet’in tasfiyesinden sonra İslâm toplumları hukukun, adaletin arkasındaki dayanağı da kaybettiler.” diyerek “İçimizde olanlardan çevremizde olanlara hemen her sorun bize, ilkelere, tarihe ve sosyolojiye dönme zorunluluğunu canımızı acıtarak haykırıyor.” tesbitiyle hukuka ve ilkelere karşı duyarlığa çağıran bir sunuş yazısıyla açıyor kapağını.

Hasan Aycın ve Raziye Yıldız her sayıda olduğu gibi çizgileriyle yerini alıyor Yedi İklim’de.

Yedi İklim Mektebi

Usta şairlerin yanında genç şairlere de geniş ölçüde yer vererek mektep dergi vasfını sürdüren Yedi İklim’in şiir sayfalarında ise; Nurettin Durman / Yalvar Yakar Oldum, Seyfettin Ünlü / Telhis IV, Mehmet Özger / Hasar Tespit Raporu, Serdar Kacır / Paramparça, İbrahim Eyibilir / Teyzemin Radyosu, Suavi Kemal Yazgıç / Ah!, Mustafa Uçurum / Haberim Yokmuş Gibi Çek, Serkan Doğan / Güz Ezberleri – Hitabım, Ahmettahsin Erdoğan / Anlar,   Hatice Çay / Ölüme Sesleniş, Bilal Yavuz / Sonsuz Terapi, Mikâil Söylemez / Geceye Benzer Bir Şeydi Babam, Sümeyye Şeker / Beklemek Vezinleri, Mehmet Ertuğrul Evyapar / Henüz Ölmemişken, Enis Emre Yılmaz / Masal, Kadir Kaplan / Umudumdan da Vahim!, Feyza Hilâl Topçu / Sömürge – Sen Yetersin, N. Cihan Taşan / Yazgı, Berat Bıyıklı / Vatanperver İçin Ağıt – İlya, Esra Köse / Şu, Raşit Ulaş Çetinkaya / Tsunami yer alıyor.

Deneme ve inceleme yazılarında ise öne çıkan yazılar; Ali Haydar Haksal’ın “Oğlumun Gözüyle Tolstoy’un Dünya Görüşünün Değişmesi”, Osman Koca’nın “Öykü ve Kritik”, Cevat Akkanat’ın “İkinci Yeni Şiirinde ‘Allah’: İlhan Berk Örneği-3”, Elmas Şahin’in “Leyla Erbil’in Kaleminde Kadının Varoluş Savaşı”, Semira Hilal Aktürk’ün “Mutlak Hakikat”, Hayrettin Durmuş’ün “Göğün Bıçkın Delikanlısı”, İbrahim Arpacı’nın “Edebiyat ve İslâm” ve Adnan Demirkol’un “Diriliş Diyalektiğine Tutulan Üç Işık I” başlıklı yazıları bulunuyor.

Öykü sayfalarında ise; Ali Haydar Haksal / Gibi Götürüldüm, Osman Koca / İlenyum, Duygu Küçüker / Kısa Film, Sümeyye Odabaş / De/Deme öyküleri yer alıyor.

Çeviri şiirde Veysel Akdoğan “Ebû Talib. b. Abdulmuttalib  Divanı”ndan çevirilerini sürdürürken Hatice Çay Ezra Pound’un “Sınır Muhafızının Matemi”, Serkan Doğan ise  Frank Oneinman’ın “Avare”  şiirlerini buluşturuyor okurla.

Yeni Okumalar – Değiniler bölümünde ise; Gökhan Serter’in Yedi İklim Yayınlarından çıkan “Bana Şahdamarımı Getir” adlı şiir kitabı üzerine Selvigül Kandoğmuş Şahin’in  kaleme aldığı yazı ile yine Yedi İklim Yayınlarından çıkan Serkan Doğan’ın “Süzülen” adlı kitabı üzerine Hatice Çay’ın kaleme aldığı değerlendirme yazısı yer alıyor.

Pek Yakında; Serdar Kacır’dan “Uzak Ülkeme Doğru”

Bu arada Yedi İklim’in 2013 yılında çıkardığı şiir kitaplarına pek yakında Serdar Kacır’ın “Uzak Ülkeme Doğru” adlı şiir kitabını da ekleyeceğini okurlara duyurmuş olalım.

İletişim: www. yediiklimdergisi.com

AY VAKTİ YÜRÜYÜŞÜNÜ SÜRDÜRÜYOR

Ay vakti dergisi 148. sayısıyla yürüyüşünü sürdürüyor. Derginin bu sayısı edebiyatımızın her türünden seçilmiş eserlerle kışın ortasında bir bahar çiçeği gibi duruyor. Derginin giriş kısmında uhuvvet vurgusu öne çıkıyor. Gündeme dair sağduyulu bir yaklaşım sergilenerek meselelere ölçülü bir bakış açısı getiriliyor. Dr.Nizomiddin Murodi’nin “Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî ve Klasik Uygur Edebiyatı “isimli incelemesi ve Engin Elman’ın “Macid Macidi Sinemasında Su-Balık Metaforları” isimli sinema yazısı derginin öne çıkan yazıları.

Ay Vakti bu sayısında da siz değerli okuyucularına bir fikir ve edebiyat ziyafeti sunuyor. Hayırlı okumalar…

İÇİNDEKİLER:

PARADOKS-Şeref Akbaba-Deneme

BİRİ İKİ GÖRMEK –Semra Saraç-Deneme

PLATON’DAN PLOTİN’E SANAT-II-Necmettin Evci-İnceleme

RÜYANÂME -Burhan Barak-Öykü

YIRTIK BİR RESMİN KALP ATIŞI-Mehmet Baş-Şiir

MEVLÂNÂ CELALEDDİN-İ RÛMÎ VEKLASİK UYGUR EDEBİYATI-Dr.Nizomiddin Murodi-İnceleme

KIŞIN HAKKI-Onur Akbaş-Deneme

OKUMAK, OKUMAK VE YAZMAK-İsmail Bingöl-Deneme

GÖRÜNTÜLER -Mustafa Ökkeş Evren-Öykü

FİRAK- Ayhan Sağmak-Deneme

UZUN BİR HÜZÜN- KAR YAĞMASA -Selami Şimşek-Şiir

Müjdat Er-Şiir

HİÇLİK-Semra Saraç –Öykü

BURSA’DA, ŞİMDİKİ ZAMANDA BAŞKA HİÇBİR ŞEY…Abdullah Şevki-Deneme

ACININ TASVİRİ-Adem Özbay-Şiir

KOCAMUSTÂPAŞA-Dilara Pınar Arıç-Deneme

MACİD MACİDİ SİNEMASINDA SU-BALIK METAFORLARI-Engin Elman-Sinema

KUYU –Fahri Ayhan-Öykü

BİR DİRİLİŞ SAVAŞÇISI SEZAİ KARAKOÇ-İlhan Aygül-Deneme

ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN? Musa Özer-Deneme

EY AYNA-Nurşah Karaca-Öykü

PALYAÇO-AYIN-SAD-Rasim Demirtaş-Şiir

MAVİ BAVUL ORADA MI? – Samet Kara –Öykü

ŞİRÂZE’DEN ŞİRÂZE’YE SAKLI MEKTUPLAR 83.-Mektup

İletişim: www.ayvakti.net

GRANADA DERGİSİ’NDEN MUSTAFA KUTLU SAYISI

Granada, 6. sayısında, Türk öykücülüğünün yaşayan ustalarından Mustafa Kutlu’nun “Uzun Hikâye”si odağında “Edebiyatımızın Uzun Hikâyesi: Mustafa Kutlu” başlıklı bir dosya hazırladı. Dosya yazarları Şaban Sağlık, Necip Tosun, Lütfi Bergen, Necati Tonga ve Erbil Korkmaz. Şaban Sağlık yazısında, Baudelaire’in “spleen”inin karşısına Kutlu’nun “uzun hikâye”sini koyuyor. Necip Tosun, Uzun Hikâye’nin Kutlu’nun dönem kitaplarının en iyilerinden biri olduğunu söyleyerek bu kitap ile Türk toplumunun yaşadığı otuz yıllık serüvenini az çok yakalayabileceğimizi belirtiyor. Lütfi Bergen, Mustafa Kutlu’nun modernleşmeye karşı bir “sistem-düzen” önermese de kasabayı anlatarak “gecikmiş bir modernleşme”yi savunduğunu öne sürüyor. Necati Tonga, Kutlu’nun uzun hikâye döneminin ilk eseri olan Uzun Hikâye’yi yazar-hayat-eser bağlamında analiz ediyor. Erbil Korkmaz, Uzun Hikâye ile Topçu’nun isyan ahlâkı tezi, arasında bir bağlantı kurmanın ve Topçu’nun bu fikirleri bilinmeden Uzun Hikâye’nin anlaşılamayacağı iddiasının sorunlarını irdeliyor. Her bir yazıyı beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.

Bu sayının yer alan şiirler Hüseyin Peker, Ali Asker Barut, Berrin Karakaş, Mustafa Bal, M. Kadir Atasoy, Nazê Nejla Yerlikaya, Kamil Çağlar Aksu, Umut Durmuşoğlu, Kalender Yıldız, Eşref Yener, Zafer Zorlu, Fatma Yeşil, Serkan Ozan Özağaç ve Servet Gündoğdu’dan. Çeviri şiir ise Sevin Okyay çevirisiyle William Shakespeare’den.

Dergide yer alan söyleşilerden ilki geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz 2007 Nobel Edebiyat Ödüllü Britanyalı romancı Doris Lessing’ ait. Lessing’in Thomas Frick’e verdiği 1988 tarihli önemli söyleşi Engin Sezer’in çevirisiyle okura sunulmuş. Söyleşide Lessing’in tasavvufla olan ilişkisi, Jane Somers adıyla yazdığı kitaplarla eleştiri kurumunun olağanüstü sıradanlığını ispatlama girişimi gibi birçok ilginç konu yer alıyor. Lessing söyleşide yazarların görevini şöyle vurguluyor: “Sanırım bir yazarın işi, insanları soru sormaya kışkırtmak. Benim kitabımı okuyan birisi, nasıl diyeyim, edebî anlamda bir duş almış gibi olur diye düşünmek istiyorum. Belki bunun sonucu, biraz da olsa farklı şekilde düşünmeye başlarlar.” Bir diğer söyleşide V. Hüseyin Kaya, Yılmaz Yılmaz’la öykücülüğü üzerine konuşıyor. Bir başka söyleşide Ela Korgan, genç kadın öykücülerimizden Naime Erkovan’la yeni öykü kitabı “Asılsız Hikâyeler” üzerine söyleşmiş. Hayal Hanım ise bu defa, hayalhanesini en az kendisi kadar çalıştıran, ömrünü okuduğu hikâyelerin sıhhatine inanmaya ve onların gerçek hayattaki tatbikatına adayan Daniş Çelebi, nam-ı diğer İstanbul’da Don Kişot ile bir mülakat gerçekleştiriyor.

Dergiden yer alan eleştirel düzyazılar ise edebiyatın önemli sorunlarına ayrılmış. Ömer Erdem, Mektup’unda “sanattan çıkma” tabirini irdeliyor. Alphan Akgül’in yazısı, Bâkî’nin “Hazan Gazeli” şiiri ile Shakespeare’in “Sone 73”ü arasında anlam ilgileri kurma çabasını güderek divan geleneğine ait bir şiirin, bu gelenek dışında yorumlanması sırasında karşılaşılabilecek sorunların aşılabilmesi için bir örneklem vazifesi görme iddiası taşıyor. Yavuz Demir, endüstriyel edebiyatın imkânlarını ele alarak yaratıcılığı öne çıkaran bir edebiyat öğretimi tasarımını öne sürüyor. İbrahim Tökel, bu sayımızda da sanat okumalarına “Geçerken” köşesinde devam ediyor.

Bu sayıda yer alan öyküler Ethem Baran, Remzi Karabulut, Recep Şükrü Güngör, Murat Taş, Figen Öcal, Aslan Günhan ve Atiye Gülfer Kaymak, Ayla Yılmaz, Engin Türkgeldi ve Mert Yılmaz’a ait.

“Granada her sayıda olduğu gibi yine yalnızca senin için açılıyor…” sözüyle okuruna açılıyor.

İÇİNDEKİLER

“Spleen”e Karşı “Uzun Hikâye” / Şaban Sağlık

Bir Dönem Hikâyesi: Uzun Hikâye / Necip Tosun

Uzun Hikâye’de Göç -Toprak ve Sosyalizm / Lütfi Bergen

Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikâye’si / Necati Tonga

“Sosyalizm, Siyaset, İsyan Ahlâkı” ve Bulgaryalı Ali / Erbil Korkmaz

Sabır Çekirdeği / Hüseyin Peker

Ey Şehir Ey! / Ali Asker Barut

Berrin Karakaş

Beş Balbalın Türküsü / Mustafa Bal

Kavis / M. Kadir Atasoy

Yaprağın Düş’ü / Naze Nejla Yerlikaya

Kapanış Şiirleri / Kâmil Çağlar Aksu

Saklı / Umut Durmuşoğlu

Bahar Korkusu / Kalender Yıldız

Marla’ya Ağıt / Eşref Yener

Ard İzlenim / Fatma Yeşil

Araf / Serkan Ozan Özağaç

Sudan Katı / Zafer Zorlu

Günün Ötesi / Servet Gündoğdu

William Shakespeare Julius Caesar / Jül Sezar’dan

Doris Lessing ile Söyleşi

Yaratıcı Yazarlık: Endüstriyel Edebiyat Tasarımına Doğru / Yavuz Demir

Sanattan Çıkmak / Ömer Erdem

Bâkî ve Shakespeare Üzerine Metinlerarası Bir Yaklaşım: “Hazan Gazeli” ve “Sone 73” / Alphan Akgül

Bir Gün Bir Kitap Okudum Ve… / Dan Brown

Eve Gidecektim / Ethem Baran

Filit / Remzi Karabulut

İncinik/ Recep Şükrü Güngör

Habil ile Kabil / Murat Taş

Ne Rüya Ne Serap/ Figen Öcal

Yüz Hırsızı / Aslan Günhan

Oda Öyküleri/ Atiye Gülfer Kaymak

Bir Elma Daha Lütfen! / Ayla Yılmaz

Tekrar Anlat Semiha / Engin Türkgeldi

Kolaj Seyahat / Mert Öztürk

Yılmaz Yılmaz’la Söyleşi / V. Hüseyin Kaya

“Hem alaylıyım hem mektepli.” / Ela Korgan

Geçerken V / İbrahim Tökel

Ses Veriyorum, Korkmaaa!

Muhayyelât-ı Hayâl Hanım İstanbul’da Don Kişot Daniş Çelebi ile Mülakat

İletişim: www.granadadergisi.com

HAYAL PERDESİ SON SAYIDA NELERİ İŞLEDİ?

Hayal Perdesi Sinema Dergisi Ocak-Şubat 2014 tarihli 38. sayısıyla www.hayalperdesi.net adresinde yayında…

Derginin Vizyon sayfalarında bu sayıda, Coen Kardeşlerin bir müzisyenin yolculuğunu konu alan son filmi Sen Şarkılarını Söyle (Inside Llewyn Davis),  Romen yönetmen Calin Peter Netzer’in Altın Ayı kazanan filmi Çocuk Pozu (Pozitia Copilului) ve Chan-wook Park’ın Oldeuboi (2003) filminin Spike Lee tarafından yeniden çevrimi İhtiyar Delikanlı (Oldboy) yer alıyor.

Yeni yılın ilk sayısında Hayal Perdesi’nin kapak ve dosya konusu 2013’te Türk Sineması. Dosyada sinemamızdaki niceliksel artışın niteliği nasıl etkilediğini, hangi filmlerin öne çıktığını, festivallerde nelerin tartışıldığını sinema yazarları Kerem Akça, Tuncer Çetinkaya ve Gülşah Nezaket Maraşlı yorumluyor. Yazarların değerlendirmeleri 2013 vizyonu hakkında önemli veriler sunuyor.

2011 yılında Canavarlar Sofrası filmi ile sıradışı bir çıkış yapan yönetmen Ramin Matin, ikinci uzun metraj filmi Kusursuzlar ile Altın Portakal’ın galiplerinden oldu. Hayal Perdesi’nin yönetmen Matin ve senarist-yapımcı Emine Yıldırım ile Kusursuzlar hakkında yaptığı söyleşi filmin tartışmaya açtığı kadına yönelik şiddete ve kardeş ilişkisindeki gerilime uzanıyor.

Türk Sineması Araştırmaları bölümünde bu sayıda sinema tarihi meraklısı okurları bir sürpriz bekliyor. Türk Sineması Araştırmaları Projesi kapsamında yapılan arşiv taramalarında ulaşılan 1918 tarihli bir sinema mecmuasından seçilen bir makale orijinal belge ve transkripsiyonu ile birlikte yayınlanıyor. Temâşâ mecmuasından alınan bu metin o günün koşullarında bir film şeridinin yarattığı tartışmayı gösteriyor.

Perspektif’te Zeynep Gemuhluoğlu Âmentü Gemisi Nasıl Yürüdü? (1970) isimli kısa animasyonu “söz, imge ve varlık” ilişkisi bağlamında tartışmaya açıyor. Cihan Aktaş Büyülü Gerçek isimli köşesinde Dariush Mehrcui ve Woody Allen sinemasını tematik yakınlıklarını ve farklılıklarını ele alıyor. Belgesel Odası’nda ise Ayşenur Gönen ödüllü belgesel Saroyan Ülkesi’ni yolculuk teması açısından değerlendiriyor.

Kamera Arkası röportajlarında bu sayıda Gözümün Nuru filminin görüntü yönetmeni Meryem Yavuz, görüntü yönetmenliğini ve film hakkındaki tecrübelerini anlatıyor. Keşif bölümünde Ahmet Terzioğlu yaratıcı bir kıyamet hikâyesi olan Beşinci Mevsim (La Cinquème Saison) hakkında yazıyor. Kitaplık’ta ise Zeynep Köroğlu Jean-Luc Nancy ve Abbas Kiyarüstemi’nin sohbetlerinden oluşan Filmin Apaçıklığı kitabını inceliyor.

Neden Film Seyrediyoruz bölümünde şair Celal Fedai şiirin biçimlendirdiği sanat algısıyla sinemadan beklentilerini anlatıyor. 2013’ün En İyileri sayfalarında ise Hayal Perdesi yazarları geçen yılın en beğendikleri filmleri sıralıyor.

İletişim: www.hayalperdesi.net