Mustafa Mestur’dan İki Roman

Edebiyat
İranlı yazar Mustafa Mestur‘un "Cüzamlı Eller ve Domuz Kemiği" romanı aslında uzun bir hikaye gibi. Ya da romanla hikaye arasında bir tür sanki. Yazarın kendi coğrafyasından izler taşı...
EMOJİLE

İranlı yazar Mustafa Mestur‘un "Cüzamlı Eller ve Domuz Kemiği" romanı aslında uzun bir hikaye gibi. Ya da romanla hikaye arasında bir tür sanki. Yazarın kendi coğrafyasından izler taşıyan bu küçük hacimli roman okuyucunun bilinç altına ölüm, kadın, aşk, sevinç, hüzün karışımı bir duygu yerleştiriyor. Diğer eser ise Yunus isimli bir gencin tezi çerçevesinde gelişenleri ele alıyor.

Milli Gazete’nin haberine göre, Ağaç Kitabevi Yayınları tarafından iki önemli eser edebiyatımıza kazandırıldı. İranlı yazar Mustafa Mestur tarafından kaleme alınan "Cüzamlı Eller ve Domuz" ile "Tanrı’nın Gül Cemal’ini Öp" isimli romanlar edebiyat dünyasında sesiz sedasız yerini alırken bu arada Hece Öykü Dergisi de İran öyküsü üzerine kapsamlı bir dosya hazırladı Haziran-Temmuz 2009 sayısında. İRAN; hem edebiyat hem de sinema alanında devrimden sonra ciddi atılım ve açılımları olan bir komşu ülke. Türk okuyucu İranlı yazar Mustafa Mestur ile yeni tanışıyor. İnşaat Mühendisi olan Mustafa Mestur, ilk öyküsünü 1990 yılında Kiyan Dergisi’nde yayınladı. İlk kitabı ise 1999 yılında "Kaldırımdaki Aşk" ismiyle okuyucu ile buluşturuldu. Akabinde "Öykünün Temelleri"ni 2000 yılında, aynı yılın sonunda "Tanrı’nın Gül Cemal’ini Öp" eserini yayımladı ve kısa sürede 11 baskı yaptı. "Cüzamlı Eller ve Domuz" (2004) romanı İsfahan Edebiyat ödülüne layık görüldü. Bu eserlerinin yanı sıra "Ben Küll’ün Bilgesiyim" ve " K’sız Ş’siz Aşkın Hikayesi" (Hece yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı) eserleri bulunmaktadır.

Ağaç Kitabevi Yayınları tarafından yayınlanan birinci eser (Cüzamlı Eller ve Domuz); Turgay Şafak tarafından Farsçadan Türkçeye çevrildi. Kitap ismini Hz. Ali’nin dünyayı tanımlayan; "Allah’a yemin olsun ki; benim yanımda sizin dünyanız cüzamlı birinin elindeki domuz kemiğinden daha hakir ve alçaktır." sözünden alıyor.

Romanın ana mekânı Havran Apartmanı. Olayların büyük bir çoğunluğu bu apartmanda cereyan ediyor. Danyal’ın pencereden haykırışları, Muhsin’in boşanma davası için avukatıyla görüşmeleri, Hamit’in Mahzen’den aldığı aşk mektubu, eğlence kadını Süsen’in telefonla randevu kulübü, Nuzer’in sahte evrak düzenleme işi, Şehram’ın arkadaşlarıyla gece partisi düzenlemesi ve Havran apartmanının son katı olan 17.’de oturan Muhammed Müfid‘in oğlu İlyas’ın Süreyya hastanesinde verdiği yaşam mücadelesi… Bir apartman ancak bu kadar hareketli olabilir.

Romanda ölüm üzerine bilge pasajlar dikkatlerden kaçmıyor. Kitapkolik Danyal bütün yolların kesişim noktasının ölüm olduğu gerçeğini yarı ermiş bir havada seslendiriyor yer yer.

İranlı yazar Mustafa Mestur’un "Cüzamlı Eller ve Domuz Kemiği" romanı aslında uzun bir hikaye gibi. Ya da romanla hikaye arasında bir tür sanki. Yazarın kendi coğrafyasından izler taşıyan bu küçük hacimli roman okuyucunun bilinç altına ölüm, kadın, aşk, sevinç, hüzün karışımı bir duygu yerleştiriyor.

Dikkat çekici bir sahneyle romana girişte bulunup, güçlü bir final ile okuyucuyu belli bir sonuca kavuşturan İranlı yazar Mustafa Mestur’un özgün bir üslubu var. Ancak yer yer tercümeden kaynaklandığını tahmin ettiğim cümle bozuklukları okumayı biraz tutuklaştırıyor. Romanın bölümlenmesinde ve olay geçişlerinde sayfa başı yapılmasının okuyucuyu rahatlatacağını düşünüyorum.

Kanımca Mustafa Mestur, edebiyat dünyasında yine Ağaç Yayınları tarafından neşredilen "Tanrı’nın Gül Cemal’ini Öp" romanıyla daha çok ön plana çıkacağa benziyor. Yazarın Ağaç Kitabevi Yayınlarından çıkan bu ikinci romanı alan "Tanrı’nın Gül Cemal’ini Öp" İran’da Kalem-i Zerrin (Altın Kalem) sanat – Edebiyat Festivali süresince birincilik ödülüne layık görülmüş. Romanı Farsça aslından Veysel Başçı Türkçeye çevirmiş.

Mustafa Mestur‘un "Tanrı’nın Gül Cemal’ini Öp" adlı romanı; Yunus isminde doktora tezi hazırlayan bir öğrencinin tez konusu etrafında cereyan ediyor. Yunus, Prof. Muhsin Parsa’nın intihar sebebini araştırıyor. Yunus bunun için de öncelikle Parsa’nın yakın çevresi olan annesi başta olmak üzere öğrencileri, en son onu görenler ile bire bir görüşüp bilgi topluyor. Bunun için de gazeteye ilan veriyor. Mahkemeye gidip evraklarını inceliyor. Bu arada Saye ile nişanlı olan Yunus, Tanrı’nın varlığı üzerindeki tereddütleri yüzünden nişanlısı ile arası açılıyor. Aynı bölümü birlikte kazandığı fakat eğitimini yukarıda bırakıp dokuz yıl aradan sonra İran’a gelen arkadaşı Mihrdad da bu romanın önemli bir parçası. Parsa’nın günlüklerinden, annesiyle konuşmalarından, bilgisayardaki bilgilerinden ve okuldaki öğrencilerinden elde ettiği veriler neticesinde Mehtap adında bir öğrencisinin sesine aşık olduğu anlaşılıyor. Hem kendi deneyimlerinden, hem de Prof. Parsa‘nın Mehtap’a olan aşkından yola çıkarak aşk ve tanrının varlığı üzerine önemli saptamalarda bulunuyor yazar. Bence romanın asıl vurucu ve final kısmı da burası. Sosyal içerikli Mestur’un bu romanının aynı zamanda eğitici ve öğretici bir amacının olduğu da gözlerden kaçmıyor. Mestur’un insan zihnini yormayan, tam tersine dinlendirip zevk veren bir üslubu var. Bu arada romanın konusu da olabildiğince sürükleyici.

Ağaç Kitabevi Yayınları tarafından edebiyat dünyamıza kazandırılan İranlı yazar Mustafa Mestur’un Cüzzamlı Eller Ve Domuz Kemiği ile Tanrı’nın Gül Cemal’ini Öp romanlarının dikkatli edebiyatseverlerin gözlerinden kaçmayacağını umuyorum.