İşte Mayıs ayı dergileri ve işledikleri konular…
UMRAN DERGİSİ 237’İNCİ SAYISINI YAYINLADI
Umran Dergisi’nin Mayıs ayında yayınladığı 237’inci sayısı “Zamane Reflekslerin Ötesinde TARİHSEL HAFIZA, MUHASEBE VE HAKİKAT” başlığıyla çıktı. Umran’ın bu sayısında hangi konular var? Birlikte bakalım…
30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerde AK Parti güç ve galibiyetini pekiştirdi. Aradan geçen bir aylık zamanda bu konuyla alakalı lehte ve aleyhte pek çok yorum/analiz yapıldı. Aslında seçim süreci boyunca yaşanan tartışmalarda ortaya konulan yaklaşımlar büyük ölçüde AK Parti iktidarı döneminde tarihe artan ilginin kaynaklarıyla da alakalıydı. Zira bu dönemde tarihsel hafıza AK Parti’nin siyaset dilinin önemli bir unsuru haline gelmişti. AK Parti, tek partili yılların CHP’sinin politikaları üzerinden bir tür hafıza güncellemesi yaparak, halkın hafızasını bir tür resetlemeye tabi tutarak, o tarihsel olay ve durumların sıcaklığını, tazeliğini arttırarak cephe siyasetini yürütmekte son derece başarılı oldu.
Doksanlı yıllardan bu yana yoğun olarak, İslâmcılığın karşısına yerleştirilen kültürel İslâm anlayışı geldiğimiz şu son durum itibariyle iflas etmiştir. Kültürel İslâm kategorisinde yer alan hareketlerin aslında siyasal yapılardan daha fazla politize olduğu, bunu şeffaf olmayan bir şekilde yaptıklarından istismar alanları oluşturdukları, pazarlıklara açık bir yöntemin araçsallık bağlamında ahlaki, hukuki sınırların dışına çıktıkları açıkça görülmüştür.
Başbakan Recep Erdoğan’ın beklenen balkon konuşmasında, defansif olmanın ötesine geçerek oyun kurucu olma vasfını daha donanımlı hale getirerek kuşatıcı olmayı, adalet ve hukuka daha güçlü vurguları ile siyasi tavır alışlarını ve sayısal meşruiyetini/üstünlüğünü siyasal olarak daha fazla güçlendirmeyi öncelemeliydi. Yani muhalefeti bir Balkon konuşması yapacak iklimi bile oluşturamamakla eleştirmeye devam ederken, siyasi ve sosyal yelpazedeki genişliğini aksiyoner bir şekilde söylemlerine yansıtabilirdi.
Şimdi, AK Parti’yi (ve Türkiye’yi) bekleyen muhtemel krizler, Türkiye sosyolojisinin ve bu bağlamdaki taleplerin siyaset katına, özellikle de iktidar partisi tarafından çıkarılamaması ve AK Parti’ye kulak kesilen yelpazenin giderek daralma ihtimalidir. İnsanlar, sorunlarının çözümü kadar ve belki ondan daha da fazla, güven duymak ve dinlenmek isterler. İktidar kendilerini görsün ve dikkate alsın isterler. AK Parti, tüm bu sesleri yeni bir heyecan ve arz yaratarak dinlemek zorundadır. Acilen üç noktanın düzeltilmesi büyük önem taşımaktadır: Hukuk ve adalet sistemindeki dağınıklık görüntüsünün sona erdirilmesi, siyasete müdahale etmek isteyen siyaset dışı güçlerle mücadelenin ancak hukuk yoluyla gerçekleştirileceği konusunda kamuoyunu ikna etmesi, farklılıkları ve onların taleplerini dinleyerek yeniden kuşatıcı bir söylem geliştirmesi, toplumsal muhalefetlere kulak vererek bunu kendisini yenilemek için bir fırsata dönüştürmesidir.
Bir diğer önemli mesele, AK Parti, sürekli yükselen “yolsuzluk” sesleri karşısında ciddi önlemler almalı, hatta kendi içerisinde dahi ciddi bir arınma gerçekleştirmelidir. Kamu kurumlarının işleyişinin daha da açık hale getirilmesi, harcamaların kontrollü ve adilane yapılması, kamu kurumlarına personel alımlarında adaletli imtihan sisteminin uygulanması ve bazı konularda mevcut algıyı değiştirecek ve gerçekten adalete dönüşü sağlayacak önlemler almalıdır. Yaşananları vesile bilerek, ciddi problemleri bünyesinde barındıran düşünüş tarzımız gözden geçirilmelidir. Kendimize ait değerlerin düşünme tarzımız üzerindeki etkisi, aslî bağlamlarından arındırılmış ve anlamsızlaştırılmış kelimeler düzeyinde.
Gelinen vasatta, Allah-insan, Allah-kâinat, insan-kâinat ve insan-insan ilişkilerinin aslî bağlamlarını kaybettiği bir zeminde atılacak her adımın zamane bir refleks olarak kalmaya mahkûm olmaması için ıslah çabaları süreklilik arz etmelidir.
Sayıdan Bazı Başlıklar:
30 Mart 2014 Seçimlerinin Ortaya Çıkardığı Gerçek: Milletin Şuuraltını Okuyabilmek
Burhanettin Can
Türkiye’nin Dinî Hafızasının Hareketlenmesi
Murat Erol
NATO’nun Geleceği ve Türk Dış Politikası
Öner BUÇUKCU
Muhammed Kutub’u Kaybettik
Sıbğatullah Kaya
İlm-i Halimizi Öğrenmek
Ahmet Yaşar
Benliğin Egemenlik Kuruntusu Üzerine Konuşlanan Ayrıştırıcı İhtilâflar
Naci Cepe
İletişim: www.umrandergisi.com
DİL VE EDEBİYAT KALICI OLAN NEDİR? DİYE SORUYOR
Dil ve Edebiyat dergisi Mayıs 2014 tarihli son sayısında, şair İbrahim Tenekeci ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Tenekeci, edebiyatta kalıcı olanın ne olduğunu Dil ve Edebiyat için açıkladı!
Dil ve Edebiyat dergisinin şiir editörü Zafer Acar’ın sorularını cevaplayan Tenekeci, söyleşide 1990 sonrası Türk şiirinin sorunlarını, önemli isimlerini ve kendi dergicilik serüvenini değerlendiriyor. İtibar dergisi etrafında şairlerin bir araya gelişlerini ve Tenekeci şiirinin ipuçlarını da yine söyleşiden edinmek mümkün… İbrahim Tenekeci ‘derdini’ söyleşiye yansıyan cümlelerle şöyle özetliyor: “Derdim şu: Bugüne kadar hep temiz kalanın, aziz olanın şiirini yazmaya çalıştım. Bunun yolunun ise berraklıktan, sadelikten, yalınlıktan geçtiğine inanıyorum. Özetle, sözü yormadan.”
Dil ve Edebiyat dergisinin 65’inci sayfasında yer alan bir diğer söyleşi de Mustafa Özçelik’le yapılıyor. Yıllarını Yunus Emre üzerine yaptığı çalışmalara yoğunlaştırmış Özçelik’le Mehtap Altan konuşuyor. Özçelik, Yunus Emre şiirinin estetik ve felsefi kaynaklarını değerlendirdiği söyleşide önemli tespitler yapıyor:
“Türkçe, onunla [Yunus’la] bir inanışın, bir medeniyetin dili oldu. Anadolu insanı, bu dilin yepyeni bir ruh ve mana kazanan kelimeleriyle kemale erdi. Osmanlı, böyle bir insan yapısının kurduğu bir medeniyettir. Biz, Yunus’la bu coğrafyada İslam’ı aşk ve mana boyutuyla idrak ettik ve bu ruhu dağa, taşa, mimariye, hayatın her alanına nüfuz ettirdik.”
Dil ve Edebiyat dergisinde Mehmet Atilla Maraş dizi yazılarına devam ediyor. Bu ay Maraş, Mehmet Ragıp Karcı’yı kaleme alıyor.
Mayıs sayısının dikkat çeken hacimli yazısında Nevzat Bayhan ise sosyal medya, dil ve haklar sorununu ele alıyor. Bayhan’ın yazısı özel hayat ve mahremiyet gibi sosyal olduğu kadar hukuki boyutları da bulunan noktaları aydınlatıyor. Sosyal medya mecralarını şirketler üzerinden de değerlendiren Bayhan sözlerini şu şekilde tamamlıyor:
“Başta sosyal paylaşım mecraları olmak üzere, sanal dünyanın bütün aktörlerinin; Amerika ve Avrupa’da uygulamaları, etik ilkeleri, bu ülke yönetim ve mahkemelerinin kararlarına ne ölçüde uyuyorlarsa, Afrika, Asya ve dünyanın en küçük herhangi bir ülkesindeki uygulama ve tutumları da aynı olmak zorundadır.”
Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkan diğer başlıklar;
Lay Lom Lom Gazeli, -şiir- Zafer Acar
İnziva, -şiir- Aykut Nasip Kelebek
Ateş Getiren Rüzgâr, -şiir- Arif Dülger
Vakıflar Haftası ve Ayasofya Vakfiyesi, Prof. Dr. Hikmet Özdemir
Bakara, İşçinin Emekçinin Bayramı, Yusuf Akçay
Tarihi Eskiye Adı Yenice, Mustafa Ökkeş Evren
Kötülükler Labirenti, -hikâye- Nurettin Durman
Yitik Sevgi, -hikâye- Muhammet Beyazal
İletişim: www.tded.org.tr
HAYAL BİLGİSİ EDEBİYAT DERGİSİ 12. SAYINDA NELER VAR?
Hayal Bilgisi Edebiyat dergisinin 12. sayısı çıktı. Bakın dergi okuyucularına nasıl sesleniyor…
“Tabutunu dört güzel kuş omuzlamış” diyor Şakir Kurtulmuş.
Evet, kuşlar omuzluyor Suriye’deki ölümleri; evet kuşlar daha şimdiden omuzluyor Mısır’da idama mahkûm edilen 529 masumu. Çocuk bedenine tecavüz edilen Mert’in tabutunu omuzluyor kuşlar.
Ölülerimizin karşısına çıkacak yüzümüz yok. İnsanız, o kadar insanız ki; önümüz-arkamız-sağımız-solumuz kan ve siyaset.
Markalı pantolonlarımıza bulaşan leke kadar önemi yok komşu ülkelerde kurşuna dizilen insanların. Altın ve dolar fiyatı kadar değeri yok. Borsa istatistikleri kadar derdimiz değil hayatını kaybedenlerin sayısı. Televizyon dizilerinin izleyemediğimiz bölümleri daha önemli. Arabamızın kaportasındaki bir çizik. Facebook’ta kaç kere beğenildiğimiz. Bir ünlünün başka bir ünlüye ettiği hakaret; bir zenginin bir gecede giydiği kıyafet. Hangi belediyeyi hangi partinin aldığı daha önemli.
İnsanız, o kadar insanız ki; kitaplarımız daha çok satılsın diye zulümler şiir. Partimiz daha çok oy alsın diye ölümler siyasilerimizin, liderlerimizin dilinde. Holdinglerimiz daha fazla ihale alabilsin diye arkasındayız toplumsal olayların ya da karşısında.
Entellektüelliğimiz özlü sözler çöplüğü. Kitaplarımız kapitalist tuğlalar. Gazetelerimiz birbirimizi yememiz için farkındalığın üzerine serilen sofra bezleri.
O kadar insanız ki, kimsesizler mezarlığına gömülüyor annesinin açlığa terk ettiği gayrı meşru çocuklar. Annesi de babası da yaşayan ölü çocuklar.
İnsanlığımıza rağmen, gene bahar. Gene kayısılarda çiçek şenliği. Karıncaların inşaat telaşı.
Bahar yüzlü çocuklar top oynuyor çimenliklerde, uçurtmalar el sallıyor yeryüzündekilere. Kuşların karnını doyuruyor gene Ayşe.
Bahar, Allah’ın ümit aşısı insanlara. Gül yapraklarındaki çiğ damlası gibi yanaklarımızdaki gözyaşları. Ümitliyiz; savaşlar bitmeyecek belki, ölümler son bulmayacak, siyasi kavgalar bitmeyecek, tecavüzler de. Ama ümitliyiz; Cennete gidecek çocuklar. Tek silahı dua olanlar… Anneler Cennete gidecek, babalar da öyle.
Hayal Bilgisi, bu bahar 36 sayfalık bir dua, 36 sayfa gözyaşı, 36 sayfa tebessüm.
Hayal Bilgisi iyi ki var.
12. sayıda yer alan isimler şöyle:
Arif Onur Solak, Ayşe Ünsal Albayrak, Müştehir Karakaya, Beyza Hilal Nur, Ahmet Can Altıok, Emine Köseoğlu, Emre Gürkan Kanmaz, Esra Pak, Tuba Küçük, Emrah Adaklı, Beyza Alioğlu, Sezgin Karadağ, Zeki Altın, Ümmü Erva, Pınar Doğu, Cihat Şit, Özlem Aydın, Çetin Tarı, Leyla Arsal, Hızır İrfan Önder, Cansu Delibaş, Sedat İpek, Ahmet Kurbani, İlknur Karanfil, S. İclal Tiryaki, Yaşar Bedri, Hasan Fahri Tan, Abdulkadir Üstündağ, Adige Batur, Serap Orhan Karabacak, Akın Akar, Cihat Albayrak
İletişim: www.edebiyatdergisi.org
YÜZAKI DERGİSİ: İSLAM GÖNÜLLERİN FETHİDİR
Aylık olarak yayınlanan Edebiyat, Kültür-Sanat, Tarih ve Toplum Dergisi Yüzakı Mayıs ayında yayınladığı son sayısında Fethin 561. Yıldönümünde hazırladığı özel dosya konusuyla karşımızda: “Fethin derin mesajı: Gönül Fethi…”
İşte Yüzakı Dergisi son sayısında yer alan konuları şöyle sıralıyor…
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; tarih ve siyer-i Nebî zâviyesinden fethin şifresini yazdı:
“Tarihten beri gerçekleştirdiğimiz bütün fetihlerin özünde bir mesaj var: Müjde-i Peygamber. Her müjdenin de bir şartı var: Şahsiyet-i Peygamber. O şahsiyetin de sırrı: Dîn-i Mübîn-i İslâm. Onun da bütün tecellîsi: Gönüllerin fethi.”
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Fetihlerdeki Ulvî Gaye»nin «Gönülleri Fethetmek» olduğunu, hasımların itiraflarıyla ve Mekke fethinden İstanbul fethine misallerle kaleme aldı.
Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncilerinde ise gönül fethinin toplum içindeki tezâhürü yer aldı. «Hakk’ın Hoşnutluğunu; Kalbi Kırıkların Yanında Ara…» başlıklı yazıda, günaha olan nefreti, günahkâra taşırmama fazîleti misallerle anlatılmakta.
Gönül Fethi ve Tebliğ dosyasında yazarlarımız, gündemdeki mevzulardan da hareketle; tebliğin inceliklerine temas ettiler. Tebliğde gizliliğin ve tedrîcîliğin gerçek anlamı aranırken, asıl tebliğin yaşanan bir ahlâk ve bizzat temsil olduğu vurgulandı. Hâl transferi olmadan tebliğin etkisizliği ifade edilirken, zorlamanın olmadığı tebliğde ısrarın ise zarurî olduğunun altı çizildi. Tebliğin özü olan kelime-i tevhîdin mânâ çerçevesi işlendi.
Mayıs ayıyla birlikte derûnî bir gönül fethinin mevsimi, üç aylar başlıyor. Recep ayında yaşanan Mîrac mûcizesine de dergimizde temas edildi. Mîrâcın hediyeleri ve mîrac sonrasındaki büyük imtihan: Sadâkat ve inanmanın önemi…
Tarih köşemizde; tarih boyunca hiç bitmeyen haçlı seferlerinin Karlofça öncesi sergiledikleri, yakın tarihimizden İskilipli Âtıf Efendi’nin ilim yolculuğu ve Abdurrahman Şeref GÜZELYAZICI’nın hüznü var.
Şiirler… Gönül coğrafyamızın engin genişliğini gönüllerinize aksettirmekte… Harameyn’den İstanbul’a, Kıbrıs’tan Çanakkale’ye «gönüller almaya» gelinen dünyadan, sadece “«kalb-i selîm»in fayda verdiği” âhirete…
Kutlu Doğum kitaplarımıza teveccühünüz için teşekkür ederiz. Sır ve Hikmet İncileri adlı eseri hediye ettiğimiz abone kampanyamız da sizlerin desteğiyle devam ediyor. Büyük ilgi gören hediye kitabımızın dağıtımı başladı.
Arzumuz; sizlere gönül fethinde en güzel malzeme olabilecek şiirler, eserler, dergiler, kitaplar takdim edebilmek…
İletişim: www.yuzaki.com
İLİM VE İRFAN: ÜMMETİN EN ÖZLÜ İBADETİ OLARAK DUA
Dünya hayatında türlü imtihanlardan geçerek ahirete doğru yol alıyoruz. Bu yolda kulluk şuurumuzun merkezini acizliğimiz, yalvarmamız ve yakarmamız oluşturuyor. İyi günde, kötü günde hep bir dua şuuruyla kulluğumuzu ikame ve idame ettiriyoruz. Bütün ibadetlerimizin özü de duadan oluşuyor. Bu özün üzerine ibadetin biçimini ve özelliklerini inşa ediyoruz.
Dua, yüreğin sesidir. Dua, dilimizin değil kalbimizin sözüdür. Duaya sarılmak hakikate sarılmaktadır. Kur’an bize, peygamberlerin kutlu bir mirası olarak hep duayı hatırlatmaktadır. İbrahim peygamberden Yusuf peygambere pek çok peygamberin duasını Kur’an ölümsüzleştirmiştir. Peygamberlerin hem peygamberlik hem de insanlık halleriyle, Rablerine karşı duaları Kur’an’ın diliyle insanlığa miras kalmıştır.
Duada, sıradan bir dilenci ritüeli olan tek eli açmakla yetinmiyor, açmışız-susuzmuşuz gibi, çaresizlikten kıvranıyormuşuz gibi iki elimizi açıyoruz. Çünkü biz gerçekten fakiriz, aciziz, çaresiziz ve gerçekten Allah Teala zengindir, ganidir, güçlüdür, kavidir. İşte dua, ebediyen Allah Tealanın dilencisi olmaktır. Biz O’ndan istiyoruz, sonsuz rahmet ve hazinesinden bizlere ihsan edecek de yalnız O’dur.
İlim ve İrfan dergisi, toprağın bir dua gibi binbir renkle kainatı süslediği bahar günlerinde özümüzü, sözümüzü, insanlığımızı ve kulluğumuzu bizlere dua dosyasıyla hatırlatıyor.
Mayıs sayısında, Dua: İbadetlerin özü, şiarıyla çıkan İlim ve İrfan dergisi kalbimizin bütün hassasiyetlerini taşımaya ve yansıtmaya devam ediyor. Dua dosyasında, Prof. Dr. Ali Akpınar, Prof. Dr. Süleyman Derin ve İsmail Acarkan imzaları yer alıyor.
Bela ve musibetler duayla kalkar
“Dua İbadetlerin Özüdür” başlıklı yazısında Prof. Dr. Ali Akpınar, ana hatlarıyla duanın çerçevesini çiziyor. Kabul olmasının şartlarından, belalara karşı bir tedbir olarak duaya, bedduanın zararlarından peygamberlerin dualarına kadar son derece derli toplu ve derin bir yazı kaleme almış Prof. Akpınar. “Dua, Rab ile kul arasında kurulan bir nevi canlı bağlantıdır. Aracısız olarak kulun Rabbine içini döküşü, sızlanışı, yakarışı ve nazlanışıdır. Dua Rabbe çağrı, ya da Rabbi yardıma çağrıdır.” diyen Prof. Akpınar, bu yakarışı Rabbimizin karşılıksız bırakmayacağının da müjdesini veriyor.
Prof. Dr. Süleyman Derin tarafından kaleme alınan “Dua ve Tevekkül Arasında” başlıklı yazı ise duadaki ince noktaları tek tek dikkatlere sunuyor. Tasavvuf büyüklerinden hareketle oluşturulan yazı, dua ile her şeyi kendi irademiz etrafında şekillendirmeye çalışmak yerine, başımıza gelenleri Allah’ın hükmü ve muradı olarak algılayıp tevekkül kavramında bir zedelenme oluşturmamız gerektiğinin altını çiziyor. “Gerçek mü’minler bela ve zorluk zamanında Rablerine yönelir, tazarru ve niyaz halinde O’na sığınırlar, belaları sabır, rıza ve sükunet ile karşılarlar.” diyen Prof. Derin, “Sufiyye ehlinin muradı Allah’ın muradına tâbidir, bu durumda sevgilinin işi nasıl güzelse, onun işinin zuhur etmesini sağlayan kulların işleri de güzeldir. Tarikat yolunda işlerin ölçüleri tersinedir. Bize eziyet eden şahsa kötülük düşünmemiz ve ona kötülük yapmamız Sevgiliye olan muhabbetimizle bağdaşmaz.” diyerek meseleye yeni bir boyut getiriyor.
İsmail Acarkan imzalı yazı ise, bir iç sesleniş olarak gönüllere hitap ediyor. Kulluk, acziyet, yalvarma ve yakarma gibi kavramlar dua etrafında bir araya gelerek Allah’a yönelmenin edebini hatırlatıyor.
Derginin orta sayfalarında düzenli olarak sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi, bu sayıda Peygamber Efendimizin hayatından bir dua örneğiyle, duadaki hassasiyeti ve ölçüyü hatırlatıyor. Peygamberimizin Taif dönüşü yaptığı tarihi duayı hatırlatan Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi, “ Bela ve musibetlerin ortadan kaldırılmasının en güzel aracı duadır. Dualar sayesinde en ağır bela ve musibetler ortadan kalkar. Nitekim, Allah Resulü de sıkıntıya düşenler için dua eder, onlar için Allah’a yalvarır, bela ve musibetlerin kalkması talebinde bulunurdu.” diyor.
Sohbet, bir tasavvuf geleneğidir
Tasavvuf tarihinin ve düşüncesinin en yetkin hocalarından olan Prof. Dr. Süleyman Uludağ derginin bu sayısında bilhassa Nakşibendi geleneğinde büyük önem atfedilen sohbet kavramını ve bu kavramın tasavvuf tarihindeki yerini ve önemini anlatıyor. Prof. Uludağ, bu sahanın önde gelen hocalarından birisi olarak, tasavvufun ana hatlarını ve kavramlarını derinlikli ve kuşatıcı bir bakışla dergide anlatmaya devam ediyor. Peygamber Efendimizin hayatından çizgilerle sohbete giriş yapan Prof. Uludağ, bu kavramın tasavvuf geleneğindeki önemini delilleriyle ortaya koyuyor. “Kur’an-ı Kerim Kime Sesleniyor?” başlıklı yazı, ülkemizin Kurra hafızlarından Fatih Çollak imzasını taşıyor. Kurra Hafız Fatih Çollak, “Kur’an eğitimi bir sanattır. Sanat, sanatçı tarafından, sanatkar tarafından bu işe talip olana öğretilir. Kur’an öğretiminin, tecvidin kaidelerini kapsayan bir ilim, bilgi yönü vardır, bir sanat yönü, icraatı vardır.” diyerek Kur’an eğitim ve öğretimindeki incelikleri anlatıyor.
Doç. Dr. Ahmet Albayrak, samimiyet sınavını geçmenin önemine ve yoluna işaret ediyor. Doç. Albayrak, “Samimiyetin başında insanın özünü keşfetme ideali vardır, sonraları ise insan artık özünü Allah’a, yani sahibine teslim etme aşamasına gelmiştir.” diyor.
Salih Kadri Oğul bu sayıda, ihlas ve riya ikilemindeki insanı konu ediniyor. Samimiyetin en büyük düşmanı riyayı ve onun zararlarını anlatan Oğul, bu ikilemde ihlas galip gelirse insanın huzura ereceğine işaret ediyor.
Derginin bu sayısında Sami Bayrakçı, tasavvuf tarihinin önemli şahsiyetlerin Malik bin Dinar’ın portresini kaleme alıyor ve onu günümüz dünyasına tanıtıyor. Dergide, gezi yazılarıyla okurları farklı mekan ve duygulara taşıyan Adem Dönmez bu sayıda ruhaniyeti yüksek, veliler diyarı Bursa’yı anlatıyor. Bursa yazısında, Ulu Camii, Emir Sultan Hazretleri ve Üftade Hazretlerine misafir gidiyoruz.
Kemal Özer ise bu sayıda hurmayı anlatıyor. Gıdalar üzerine yaptığı araştırımalar ve açıklamalarıyla tanınan Kemal Özer, gıda güvenliğimizin de önemli bir savunucusu. Özer, hurmanın gıda ve şifa olma özelliğini hatırlatarak, beslenmemizde hurmayı eksik etmeyelim uyarısından bulunuyor.
Dolu dolu bir bahara dolu dolu bir dergi sunuyor İlim ve İrfan.
İletişim: www.ilimveirfan.com.tr
AKTİVİST DERGİ 5.SAYISINDA BU KEZ “CESARET” DİYOR
Türkiye’nin değerler ana temalı ilk ve tek interaktif dijital dergisi Aktivist 5.sayısını okurlarıyla buluşturdu. Her sayısında bir değeri incelediği, sevilen dosya bölümünde bu kez “Cesaret” değerini masaya yatırdı. “Bazı şeyler parayla satılmaz” mottosundan hareketle ücretsiz olarak yayın yapan Aktivist, cesaretin en iyi dostu olan “özgüven” değerini de okurları için yeniden tanımladı.
Dijital dergiler arasında, sevilen yayınlardan biri olarak dikkat Aktivist Dergi, her sayfasını temelde, “değerler”e odaklıyor ve içeriğini bu amaca uygun olarak şekillendirmesiyle dikkat çekiyor. Değerlerimizin bir öz kaynak olarak, hayatımızda, kararlarımızda, tutum ve tepkilerimizde daha fazla etkili olması gerektiğinden hareketle hazırlanan Aktivist, her sayısında 5.000+ okura ulaşarak; bu idealin daha fazla kişiye ulaşmasını hedefliyor.
5. Sayı: “Cesaret&Özgüven”
Dördüncü sayısını “Yenilenmek & Şefkat, Merhamet, Affetmek” kavramları üzerine kurgulayan Aktivist, beşinci sayısında “Cesaret&Özgüven” değerlerine pek çok farklı açıdan yaklaşıyor. İçeriğinde yer alan yazı ve röportajları, bu değerleri açıklamak ve güncel örnekleri işaret edebilmek amacıyla gerçekleştiren Aktivist’in 5.sayı sloganı ise “Hadi Bi’Cesaret” olarak kapaktaki yerini aldı.
Aktivist’in yeni sayısında Nasuh Mahruki hem AKUT’un hem de dağcılığın cesaretini, Uzm. Psik. Esin Nur Akyıldız korkuyu, Juanita Puddifoot kültürel ve geleneksel ortamın benlik üzerindeki etkilerini anlattı. Dosya içinde ayrıca Deniz Işıksel de yer aldı. Deniz Işıksel, hayatını Atatürk’ün fotoğraflarını çekmeye adayan babası Cemal Işıksel’in sorduğu en cesur soruyu, Atatürk ile geçen dakikaların heyecanını Aktivist okurlarıyla paylaştı. Aktivist yazarları da birbirinden ilginç yaklaşımlarla Cesaret ve Özgüven’e değindiler. Funda Bilgili “Beden Dili&Özgüven”, finans yazarı Hakan Ayvaz “Pozitif Cesaret”, Yaşam&Girişimci Koçu Mustafa Emin Palaz “Kavga Etme Sanatı”, Elif Bayar “Cesur Kadınlar”, spor yazarı Canku Yaşlak “Yeşil Sahaların En Cesurları”, teknoloji yazarı Alper Ürersoy “Cesaretin Var mı?” adlı yazılarıyla Aktivist’teki yerlerini aldılar.
“Siftah Köşesi”nden Sonra Bir Yenilik Daha: “Teşekkür Ederim”
Derginin sevilen köşelerinden biri olan “Siftah Bizden”de, bu defa Ataşehir’de açılan Fuga Event konuk edilirken, Aktivist ekibi dergiye yeni bir köşe daha ekledi: “Teşekkür Ederim”. Günlük hayat içinde karşılaştığımız, teşekkürü hak eden işletmelerin yer alacağı köşenin ilk konuğu ise “Barış Büfe” oldu.
Aktivist’in son sayısında ayrıca CNNTURK’teki Para Dedektifi programının sevilen sunucusu Cem Seymen, ülkemizi Alkali Diyet ile tanıştıran Dr. Ayşegül Çoruhlu, yeni albümleri Geçsin Günler ile İncesaz ve kuşaklar araştırmacısı Evrim Kuran da verdikleri röportajlarıyla yer alıyorlar.
Altıncı sayısının hazırlıklarına şimdiden başlayan Aktivist’in bir sonraki sayısının dosya konusu ise “Bereket” olarak belirlendi.
İletişim: www.aktivistdergi.com
MAHALLE MEKTEBİ DERGİSİNİN 17. SAYISI ÇIKTI!
Nisan’a ve bittiğine üzülürken, sevinçli bir haber ile baharı yeniden yakalıyoruz. Edebiyat dünyasında hususi bir yer edinen ve her sayıda yerini perçinleyen Mahalle Mektebi Dergisinin beklenen 17. Sayısı (Mayıs-Haziran) okuyucusuyla buluşuyor.
Dergide ilk göze çarpan şey yine dosya konusu. Son üç sayısında dosya ile çıkan derginin bu sayısının dosya konusu Ahmet SARI. Daha önce İbrahim DEMİRCİ dosyası ile arşivlik bir sayı yayımlayan, Dede ve Dergi Büroları dosyaları ile büyük ilgi uyandıran Mektep, bu sayısında öykü ve çevirileriyle tanıdığımız Ahmet SARI’ya hakkını teslim ederek bir kez daha üzerine düşeni yapmış.
Şiir, Öykü, Deneme, Sinema yazılarının yanında bu sayıda ilk kez gördüğümüz Mektep Konuşmaları başlıklı köşe ile Mahalle Mektebi okuyucusunu bazı konularda bir daha düşünmeye sevk edeceğe benziyor.
Şiir;
İkisi çeviri olmak üzere toplam 16 şiirin bulunduğu dergide “Bir boşluğu doldurmak istiyorsak / İnsanlık bizi bekliyor” mısralarında dile gelen, çağa şiddetli sorularla birlikte çözüm önerileri sunmayı amaçlayan bir anlayış görülüyor.
Hayriye Ünal’ın “O iz yoksunluk kokar.” mısrası ile açılan şiir bölümünde Ünal aklın zoru bir izi, fakat dillenmeyen bir izi (belki de izin arayışını) yazıyor. Açılan bu izden geçerek Mustafa Köneçoğlu şiirine ulaşıyoruz. Köneçoğlu ise “Aşklar ve gerçekler sürekli değişiyor” diyor ve yalnız bıraktığımız şeyleri hatırlatıyor. Özgür Ballı bir hafta sonunu anlatırken, İsmail Aslan Kavafis’in beklediği barbarları uğurluyor.
Ertuğrul Rast “devletle ilgin yoktu / bir kargadan öğrenen ölüm karşısında / ne yapacağını, sen de onlardandın.” diyerek bitirdiği “Devletle Kurulan Üç Bağ” isimli şiirinde herkes gibi olunduğunun ve hatırlanması gereken bazı “şeylerin” vurgusunu, incelikle yapıyor. Ömer Korkmaz “Müjdeyi Alınca Alışverişe Çıkanlar İçin” yazdığı şiirde “her şeyi bu şiirin içine boca ettiğim gerçeği” diyerek itiraf ettiği -tavşanın küstüğü dağdan dünya ile yapılan kavgaya kadar uzanan- kalabalık bir şiirle sayıdaki yerini alıyor.
Sayının diğer Şair ve Şiirleri ise; Ali Berkay “Müdavat”, Rıfat Eroğlu “Kamu Spotu”, Hakan İsfa Şahin “Gündoğumu Bir İhtimaldir”, Aleyda Jeneska “Turuncu ve Goygoy”, Selman Ertaş “Uyur Uyanık”, Hatice Kübra Ardıç “Dera!”, İlhan Kayhan “Üşüyecek Geçmiş Zaman”, Vasfettin Yağız “Çelimsiz Sözler”, Kadir Korkut “Kadı Değilim, Şair Yeğeniyim”, Nuray Akkaya “Uzaklığa İnanalım.”
Ayrıca ve Elif Nihan Akbaş ve Ertuğrul Rast çevirileriyle William Butler Yeats’ın “sirk hayvanlarının firarı” ve Emily Dickinson’un “geçen yıl bu zamanlardı, ben ölmüştüm” isimli şiirlerini görüyoruz.
Öykü;
Mahalle Mektebi’nin 17. Sayısında toplam on iki öykü bulunuyor ve bu sayıda da ilk öykülerini okuduğumuz genç yazarlara yer veriliyor. Güçlü çeviriler yayımlayan derginin bu sayısında Mısırlı yazar Mustafa Sâdık er-Râfii “İki Çocuk” isimli öyküsü edebiyatımıza kazandırılıyor. “Yeryüzünde evini kaybetmiş bir çocuğun gecesinden daha kötü bir gece bulunabilir mi?” diyen Râfi kaybolan iki çocuğu anlatırken kaybedilen bir dünyayı da hatırlatıyor.
Ali Güney ise temiz dili ve samimi anlatımıyla karşılıyor bizi. “Kaleye Ben Geçmem Oğlum” isimli öyküde bizleri gözlerindeki heyecanı, korkuyu hissettiğimiz ve birlikte gazoz içip top koşturduğumuz bir çocuğun dünyasına sokuyor. Akif Karataş’ın yayımlanan ilk öyküsü olan “Bilyelerim” de de bizi karşılayan bu samimi ve çocuksu hava, derginin bu sayısı için hakim bir eda gibi görünüyor. Numan Altuğ Öksüz ise “Babam Bağlamasına Gömüldü” isimli öykü ile sayıdaki yerini alıyor.
Bu sayıda ilk kez öyküsünü okuduğumuz bir diğer isimse Betül Ok. Ok “Mahluk ve Velet” öyküsünde “Dönüşmüştüm. Şimdi sakin, uslu, kendini bilen, hâlâ bekar bir çirkin ördek yavrusuydum. Çirkin olan ördekti ben ise yavrusuydum…” diyerek akıp gittiğini sandığımız hayatın döngüsünü yazıyor. Hüzeyme Yeşim Koçak “Aralık” ile okuyucusunu tarihin içinden efendisi ile cariyenin nazik/nazenin aşk öyküsüne çağırıyor. Tarihin perdesini aralayıp kahramanlarını seyrettiğimiz bu aşk öyküsü meraklısına yeni kapılar açması bakımından ayrıca önemli görünüyor.
Sayının diğer öykücüleri ve öyküleri ise şöyle; Fahri Ayhan “Yaşlı Ağacın Kökleri”, Hâle Sert “Şimdi ve Huzur”, Safiye Gölbaşı “Susku”, Hüsniye Uludağ “Anneme Söylemek Yok!”, Orhan Onuk “Dut Ağacı”, Serpil Tuncer “Kombinasyon”.
Dosya;
Mahalle Mektebi Dergisinin 17. Sayısının dosya konusunun Ahmet Sarı olduğunu söylemiştik. Dosya başlığı olarak -baştan sona- Ahmet SARI diyebiliriz. Ahmet Sarı çocukluğu, gençliği, dostluğu, akademisyenliği, edipliği, çevirmenliği ve tüm diğer yönleriyle işleniyor.
Ali Utku Sarı’nın hayatının ana hatlarını yazıyor, Hasan Harmancı hayattaki Ahmet Sarı’nın portresini çizerken, hayranlıkla takip edilecek bir dostluk portresini de oluşturuyor. Gökçe Özder Sarı şairliğini incelerken, Mehmet Kahraman ve Ali Güney Sarı’nın öykülerini yazarak dosyaya katkıda bulunuyor.
Cem Ergener akademisyen ve edip Ahmet Sarı’yı irdeliyor. Davut Dağabakan çok sayıda çevri esere imza atarak Türk bilim ve edebiyat camiasına hususi kazanımlar sağlamış olan Ahmet Sarı’nın çevirmenliğini ele alıyor. Ahmet Sarı’nın Dostları başlıklı yazıyla Sarı; dostlarının ağzından anlatılırken ilginç hatıralar da kaydedilmiş. Ahmet Sarı ile yapılan geniş bir söyleşi ve Sarı’nın şiir ve öykü örneklerinin bulunduğu dosya Sarı hakkında yapılacak tüm çalışmalar için ulaşılması gereken kaynaklar arasında ilklerden olmaya aday bir dosya.
Söyleşi;
Mahalle Mektebi söyleşileriyle 17. sayısında dünya gündeminden biraz uzaklaşmış görünüyor. Her sayısında görmeye alışık olduğumuz Müslüman coğrafyaya yönelik söyleşiler bu sayıda yok. İki söyleşi bulunan sayıda, ilk söyleşi Ahmet Sarı ile dosya içerisinde yapılırken ikinci söyleşi geçtiğimiz yıl ilk kitabını yayımlayan İsmail Özen ile. Mehmet Kahraman’ın hazırladığı söyleşide; Özen öykücülüğü, karakter, ortam ve duygu kurgulaması, Türk öyküsünün bugünkü görünümü hakkında kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirilmiş oluyor.
Deneme/Kitap/Sinema;
Bu sayıda da yine hayat damarını kesmeden yoluna devam eden dergi İbrahim Alan’ın “dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm” başlıklı yazısıyla İslam dünyasının nabzını tutmaya devam ediyor.
Vefa Taşdelen daha önce de “cümleler” başlığıyla okuduğumuz özdeyişlerini yayımlamaya devam ediyor. Tugay Kaban “Kozmos” yazısında kozmos kelimesinin! birkaç farklı ekol tarafından izahına yer vererek kavram üzerine yoğunlaşıyor.
“Cenin” başlıklı yazısıyla büyük ilgi uyandıran Emre Tan ise bu sayı “Devrim Var!” isimli yazısında “Karanlık insanlık tarihini kan, metal ve plastiklere ayırıp geri dönüştürmenin vaktindeyiz. Ne kadınları yerlerde sürüklüyor erkeklerimiz saçlarından tutarak, ne de hayvanları öldürüp derilerini giyiyoruz artık. Yerçekimi kalkmış, kafamıza düşecek elma yerine meteorlar, uydular var, muhatabımız ise kablosuz duygular.” derken metne sinmiş eleştirilerinin yanında bir idealistin sergüzeştini kaleme alıyor. Beyaz Bulut Dergisi editörü Fatih Turanalp ise çocuk edebiyatı hakkında düşüncelerini sıralıyor.
Kitap yazılarında ise, Necip Tosun çocuk edebiyatı bağlamında Cahit Zarifoğlu’nu incelerken, Mehmet Kahraman Cemile Sümeyra’nın Hayatı Kurgulamak kitabını, Zeynep Arkan ise Bolano’yu “Uzak Yıldız” romanı üzerinden yazıyor.
Derginin sinema yazıları Ahmet Aksoy’un kaleminden. Aksoy, Tunç Okan’ın “Otobüs” ve “Sarı Mersedes” filmlerini Tunç Okan sinemasını, filmlerin zamansal analizini ve sosyolojik köklerini yazıyor.
“Sanat” hayatımızda nereye denk düşer, “Din” ile ilişkisi nedir?” sorusundan yola çıkan Ertuğrul Rast, Abdullah Kasay ve Ömer Korkmaz “Kafka, Hz. Mevlana, Nurettin Topçu, Ömer Lekesiz, Lütfi Bergen, R. Murray Schafer, Yusuf Kaplan, Niyazi Mısri” isimlerinin geçtiği “Mektep Konuşmaları” başlıklı dikkate değer bir köşe hazırlamışlar. Son olarak “Hayat Edebiyat” köşesinde derginin kültür faaliyetlerine dair haberler yer alıyor.
İletişim: www.mahallemektebidergisi.com
YEDİKITA MAYIS SAYISINDA KIRIM’I İNCELEDİ
Yedikıta dergisi, bugün Rus işgaline uğrayan Kırım’ın bugün pek bilinmeyen özelliklerini ve tarihte yaşanan olayları okuyucularına duyurdu. Dergi, zamanında Kırım’ın Lehistan Krallığı ile Moskova devletini haraca bağlayacak kadar güçlü bir devlet olduğunu yazdı.
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi mayıs sayısında Kırım’ın tarihteki yeri ve bugünkü önemine değinen geniş bir dosya hazırladı. Kırım üzerine araştırmalarıyla tanınan Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Öztürk ve Osmanlı Arşivleri’nden Kemal Gurulkan ile yapılan önemli bir röportaja yer verdi. Kapak konusu olarak verilen Kırım dosyasında pek bilinmeyen konulara yer veriliyor.
Şehzade Bayezid Afyon Kullandı mı?
Yedikıta dergisinde ayrıca, tarihçiler arasında yıllardır tartışılan Şehzade Bayezid’in afyon ve içki kullanıp kullanmadığı konusunu açıklığa kavuşturuyor. Tarihçi Yazar Özcan F. Koçoğlu tarafından kaleme alınan yazı “Şehzade Bayezid’in Afyon Meselesi” başlığını taşıyor.
Dergide bu ay başlatılan “Tecrübe Konuşuyor” başlıklı röportaj dizisinin ilki olarak Prof. Dr. Ali Birinci konuk ediliyor. Kültür hayatında “bibliyoman” olarak tanınan kitap sevdalısı, tarihçilik ve çalışma esasına dair önemli bilgiler sunuyor.
Diğer Yazılar…
Dergide yer alan dikkat çekici yazılar arasında, Kemal Erkan’ın “Osmanlı Robinsonları” Harun Tuncer’in “Fransızlar Almanları Yalnız Bir Şeyde Geçtiler”, İsmail Kahraman’ın “Somali’de Osmanlı İzleri”, Enis Erdoğan’ın “Suikast Hedefine Ulaşsaydı?” ve Yasin Özcan’ın “Bağdat Muhafazasına Gönderilen 400 Yeniçeri” başlıklı yazısı yer alıyor.
Yedikıta dergisi, bu sayısı ile birlikte Fatih’in son yıllarına ait resminin orijinali, “Fetih Kartpostalı” olarak okuyucularına hediye ediyor.
İletişim: www.yedikita.com.tr
İTİBAR’IN MAYIS AYI SAYISINDA NELER VAR?
İtibar, 32. sayısı olan Mayıs sayısında , yeni şiir kitabı Gelecek ve Diğer Meseleler’le dikkatleri yeniden üzerine çeken şair İsmail Kılıçarslan’la yapılmış bir söyleşi ve Saadettin Acar’ın Sezai Karakoç’ta medeniyet fikri etrafında yazdığı önemli bir yazı da yer alıyor.
İtibar, artık klasik haline gelmiş bir biçimde usta çizer Hasan Aycın’ın nefis bir çizgisiyle açılıyor. Hemen arkasından Hüseyin Atlansoy’un “Eskimek” şiiri geliyor. Derginin şiir sayfaları Süleyman Çobanoğlu’nun “Aşar Bir Dereden”, Ali Emre’nin “Büyük Beden” ve Said Yavuz’un “Cennette Bir Mevsim” başlıklı şiirleriyle devam ediyor. Yirmi dokuz şiirin yer aldığı bu sayının diğer şairleri ise, Cafer Keklikçi, İbrahim Gökburun, Emel Özkan, Tuba Kaplan, Nadir Aşcı, Gökhan Ergür, Yağız Gönüler, Murat Saldıray, Serkan Türk, Onur Bayrak, Furkan Çalışkan, Cengizhan Orakçı, Erdal Çakır, İlker Nuri Öztürk, Fatih Muhammet Atasever, Enes Kılıç, Mehmet Emin Küçüker, Rabia Gelincik, Tevfik Emre Akın, Bilal Can, Zafer Acar ve Cevdet Karal. Ayrıca, derginin bu sayısında üç genç şairin de ilk ürünleri yayınlanıyor: Kaan Orhan, Abdullah Mesut ve Yakup Yıldırım.
Altı öykünün yer aldığı Mayıs sayısının öykü sayfalarında Cihan Aktaş’ın “Küt Ayaklı Siyah Sehpa”, Işık Yanar’ın “Tul-i Emel”, Akif Hasan Kaya’nın “Yanlış Hesap”, İsmail Isparta’nın “İstanbul Gibi” Seyfullah Aslan’ın “Hamal” ve Mehmet Emin Gül’ün “Sığır Yetiştirmede Modern Teknikler”i bulunuyor.
İsmail Kılıçarslan Söyleşisi ve Sezai Karakoç’ta Medeniyet Fikri
İtibar’ın Mayıs sayısında, yeni şiir kitabı Gelecek ve Diğer Meseleler’le dikkatleri yeniden üzerine çeken İsmail Kılıçarslan’la Furkan Çalışkan konuşmuş. Şiir ve ülke gündemi üzerine gerçekleşen bu samimi söyleşi derginin öne çıkan metinlerinden birisi. Sadettin Acar ise usta şair ve düşünce adamı Sezai Karakoç’un medeniyet düşüncesi çerçevesinde emek mahsülü bir yazı yazmış. Düzenli yazılarıyla her ay okuyucuyla buluşan İhsan Fazlıoğlu “Yer’i, Yurt Yapmak: Hâfıza ve Mekân İlşkisi Üzerine” başlıklı çalışmasıyla yazılarına devam ediyor. Rasim Özdenören “İnsanlık Artık Ceset Sayısıyla mı Övünecek?”, Leylâ İpekçi “Bir Gözyaşı Damlası Kadarsın”, Hüsrev Hatemi “Joannes Mario Simmel İki Türlü mü Roman Yazdı?”, Kemal Sayar “Güzelliğin Saati”, Sibel Eraslan “Çözüm Süreci Raporuna Giremeyenler”, Sadık Yalsızuçanlar “Gördügü Rüyanın Tâbiri Olan Bir Ârif: Osman Kemâli Baba” başlıklı yazılarıyla derginin düzyazı sayfalarında yer alıyorlar. Emre Bağce, Mustafa Ruhi Şirin, Tarık Tufan, Ali Görkem Userin, M. Fatih Andı, Atasoy Müftüoğlu, Suavi Kemal Yazgıç, Doğukan İşler, Afşin Selim, Ercan Yılmaz ve Serdar Arslan, yazılarıyla İtibar’ın Mayıs sayısına katılan diğer isimler.
İletişim: www.itibardergi.com
SÖZ&KALEM: “DAVA YETİŞMİŞ BİR NESLİN OMUZLARINDA YÜKSELİR”
Söz&Kalem Dergisinin Mayıs sayısı çıktı. Mayıs sayısında sözünü kapağa taşıyan dergi, Ubeydullah Durna’nın katledilişinin 3. yılı münasebetiyle bir dizi makale ve şiir yayımladı.
Derginin başyazısında İslam davasının kalifiye elemanlara olan ihtiyacına vurgu yapıldı. Derginin başyazısında “Biliniz ki aziz İslam davasının, bugün hiç olmadığı kadar yetişmiş bir genç nesle ihtiyacı vardır. Sorumluluk sahibi, üretken, aktif, ilmi ve kültürel birikime sahip, belirli alanlarda kalifiye olmuş ve tüm potansiyelini İslami hizmete adamış bir gençliğe… Öyle bir gençlik ki, davanın neresinde bir gedik varsa, orayı dolduracak; dava neye ihtiyaç duyuyorsa o ihtiyacı giderecek, tıpkı Zeyd gibi…Öyle bir gençlik ki, üstün ahlaki meziyetleri ve sahip olduğu nebevi yaşayış tarzı ve metodu ile gittiği yeri ihya edecek, tıpkı Mus’ab gibi… Öyle bir gençlik ki, liyakat ve sorumluluk sahibi, ihtilafları çözüme kavuşturan, üreten, öğrenen, öğreten, irşad eden, tıpkı Mu’az gibi…
Özellikle eğitim süreci devam eden öğrenci kardeşlerimiz, aldıkları eğitime bu bakış açısıyla bakmalıdırlar. Zira İslam davasının hiç olmadığı kadar; öğretmene, doktora, mühendise, avukata… ihtiyacı vardır. Dolayısıyla tembellik ve akabinde gelen başarısızlık kavramları, kardeşlerimizin lügatinde bulunmamalıdır. O yüzden eğitim süreci, hizmetin bir parçası gibi görülmeli, eğitim görülen alan ile ilgili olarak en iyi pozisyona çıkılmalıdır.” İfadelerine yer verildi.
Söz&Kalem Dergisinin Mayıs Sayısından Öne Başlıklar:
“NASIL BİR ÜNİVERSİTELİ” : Bilal FİDANCI
“BATI’NIN VE YANLIŞ UYGULAYICININ KISKACINDA KADIN” : Muhlis HAFIZOĞLU
“MAVİ MARMARA” : Bedir KARAKAYALI
“GAZEL” : Necmettin EREK
“LEYL-İ HAZAN” : Abdusselam GÜLSEVER
“529 İDAM VE CUNTANIN SON KOZLARI” : Osman ÇELİK
“FİL YAVRUSU YİYENLER” : Kardelen BAHADIR
“OKUMAYI VERİMLİ HALE GETİRMENİN YOLLARI-2” : M. Akif TUNA
“AKILLI EŞYALAR AKILSIZ İNSANLAR” : Esra DEMİR
“HUZURDAN IRÂK BİR ÜLKE: IRAK” : Emrullah ARSU
“DAVET METODOLOJİSİ: BİRAZ DAHA İLERİ” : A. Selam DURGUN
“Bir Asrın Mücadelesi: İhvan Hareketi (1)” : Yusuf ÇELİK
“Aşık” : Huzeyfe TUĞLUK
“Davet Ama Nasıl?” : Ali Fuat ŞAHİN
Ayrıca Söz&kalem dergisi, yaz döneminde Haziran, Temmuz ve Ağustos sayılarının tek bir dergide çıkaracağını editör yazısında duyurdu.
İletişim: www.sozvekalem.com
DÜNYALI DERGİ’NİN 3. SAYISI ÇIKTI
Dünyalı Dergi’nin 3. sayısı raflardaki yerini aldı. Peki bu ay Dünyalı’da neler var, merak ediyor musun?
Bu sayının DOSYAsında her gün sıkça gördüğümüz bir nesneye yer verdik: Para. Sence para araç mıdır, yoksa amaç mı? İşte dosyada bu sorunun yanıtını arıyoruz. Paranın tarihine ve nasıl ortaya çıktığına bir göz attıktan sonra para biriktirmek ve para harcamak üzerine akıl yürüttük. “Parasız yaşamak mümkün mü?” sorusuna ise verecek çok yanıt var. Dosyaya Mert Tugen ve Yasemin Ezberci’nin çizgileri eşlik ediyor.
Birleşmiş Milletler, 10-16 Mayıs haftasını Engelliler Haftası olarak belirlemiş. Bu tarihlerde engellilerin sorunlarına dikkat çeken etkinlikler yapılıyor; “farkındalık” kazandırılmaya çalışılıyor. Oysa Simto Alev, farkındalık değil sıradanlık istiyor. Simto, şehirde sıradan bir günde tekerlekli iskemleyle yaşadıklarını anlattı, fotoğraf sanatçısı Latife Tunç görüntüledi.
Nihal Elvan Erturan GÜNCEL SANAT sayfalarında Türkiye güncel sanatının öncü isimlerinden Gülsün Karamustafa’nın işlerine yer verdi. “Tekerlekli Yorganlar” başlığı seni şaşırtmasın; çünkü Karamustafa göç eden insanların yaşamını tam olarak bu şekilde anlatmayı tercih etmiş.
Sırt çantalı gezgin Beyhan İslam, sıradışı mimar Antoni Gaudi’nin kenti Barselona‘yı gezdi. Bir mimar ile bir kent bu kadar mı iç içe geçer? Barselona’nın her köşesinde Gaudi’nin izine rastlamak mümkün. Beyhan’ın peşine takıl ve Gaudi’nin yapılarına daha yakından bak.
Gezmek yerine tembellik yapmak istiyorsan HAYVANLAR ÂLEMİ sayfasında dünyanın en uykucu altı hayvanı seni bekliyor. “En Tuhaf…” dizisinde konu bu kez “korkular”. Nezle olmaktan korkuyorsan SAĞLIK köşesinde bahar nezlesine karşı neler yapabileceğini okuyabilirsin.
Çoğu insan futbolu “erkek” sporu olarak kabul etse de, futbol aslında milyonlarca kadının da oynadığı bir spor. “7 Maddede Kadın Futbolu” yazısı ile konu hakkında pek çok ilginç bilgi edinebilirsin.
Ege Erim, DÜŞÜNCE BALONU’nda bu kez sevginin türleri üzerine akıl yürüttü: “Sevsem dert, sevmesem dert!”.
Doğa Derneği’nin yürüttüğü “Yaşayan Bahar” projesi, dünya çapında yürütülen bir etkinlik. Etkinliğin ayrıntıları Dünyalı’nın DOĞA sayfasında ve www.yasayanbahar.org sitesinde. ÇEVRE sayfalarında Yeşilist, 5 dakikada karbon ayak izini nasıl küçülteceğini anlattı ve 1 milyon çocuk karbon salımını engellemek için harekete geçerse neler olabileceğini hesapladı. EKO-YAŞAM köşesinde Mercan Yurdakuler Uluengin’in satın aldığımız ürünleri tekrar tekrar kullanma konusunda önerileri var.
Şimdiden iyi okumalar ve iyi eğlenceler!
ORİGAMİ sayfasında Nazan Tacer Anneler Günü için çiçekli bir kartpostal hazırladı. Hüdayi Cilasun, LABORATUVAR sayfasında “Yanmayan Balon” yaptı; SAKSIYI ÇALIŞTIR’da yine kafa kurcalayan sorular sordu. Acar Hafiye Mahmut Sütlaç ve Sudoku sayfaları yine çözülmeyi bekleyen bilmeceler içeriyor. Bu sayıda senin için iki yeni etkinlik sayfamız var. ÇILGIN MATEMATİK’te anlatılan “11 Kuralı” ile arkadaşlarını şaşırtacaksın. BEYİN SALATASI’nda ise laf salatasını bırakıp aklını kullanacaksın.
İletişim: www.dunyalidergi.com
GENÇ DERGİ’NİN BU AYKİ DOSYA KONUSU FURKAN DOĞAN
Genç dergi 2014 ilkbaharının son sayısında yine dolu dolu bir dergi hazırladı. Yusuf Kaplan ve Adem Özköse’de bundan sonra Genç dergide yazacak. Bu mutlu haberin ardından GENÇ’in Mayıs sayısıyla sizleri baş başa bırakıyoruz…
“Sorduk-Öğrendik” sayfasıyla başlıyor GENÇ bu ay. Süleyman Ragıp Yazıcılar, sizden gelen soruları içtenlikle cevaplıyor.
30 Mart, Cumhurbaşkanlığı seçimi, İşçi Bayramı… Politika gündemimiz oldukça revaçta şu sıralar. İbrahim Özkahyaoğlu’nun hazırladığı “Türkiye Gündemi” sayfası bu ay da oldukça dolu.
Beytullah Demircioğlu, dünyanın gözünü diktiği Ortadoğu ekseninde “Dünya Gündemi”ni yorumluyor.
Bu ayki dosya konumuzu Mehmet Lürfi Arslan kaleme alıyor. Mavi Marmara şehidimiz Furkan Doğan’ı rahmetle anıyoruz… “Nedir Gülüm Sendeki Sır?”
Gemilerden bazıları “Ne zaman döneceğiz?” diye sorduklarında; “Siz dönmeye mi geldiniz, ben ölmeye geldim!” cevabını vermişti Furkan… Yunus Emre Avşar yazdı: “Şehadete Yakışır Bir Hayat, Cennete Yakışır Bir Şehadet”
Furkan’ı belki de en iyi tanıyan insanın dilinden… Ablası Tuba Doğan anlatıyor: “Mert Ol Mert!”
Yusuf Kaplan GENÇ’teki ilk yazısıyla karşınızda. Gençlik Manifestosu isimli köşesinden biz, gençlere sesleniyor: “Çağrısı Çağını Kuracak Bir Gençlik Çağrısı…”
GENÇ için ilk göz ağrısını kaleme alan bir isim daha. “Taylandlı Müslümanlar Ve Bangkok” başlıklı yazısıyla Seyyah isimli köşesinden bize sesleniyor Âdem Özköse.
Memleket Halleri, Ali Can’ın kaleminden döküldü bu ay da. Fotoğraf artık bir hastalık, sınırlarımız ihlal edildi… “Çekim Kuvvetine Karşı Dur!”
Mesut Kaya, Cemaat kavramının hak ettiği yere tekrar dönmesi gerektiğini kaleme aldı… “Cemaat Kavramına İade-i İtibar”
“Kitap” köşesi yazarımız Mehmet Emin Gül’ün sizler için titizlikle seçtiği kitaplar ise şöyle; Osmanlı Entelektüel Geleneği / M. Fatih Şeker, Osmanlı İslam Tasavvuru / M. Fatih Şeker.
Geldik orta sayfaya… GENÇ’in Mayıs sayısında Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, “Din Kardeşliği Mes’ûliyeti” konusuna değiniyor.
Alican Tatlı, “Can Damlaları” köşesinde irfan dolu pasajları ile karşınızda…
Dertlerimizin miktarını değiştiremiyorsak biz de gönlümüzü genişletelim. Dr. Âdem Ergül yazdı; Derya Gönüllü Ol, Hayatın Huzur Dolsun.
“Tırnaklarımızla oyamaz mıyız anlamsızlığı? Bir yol açamaz mıyız bir metre ötesine?”. Asım Gültekin sizler için yazdı; “Her Şey Senin Elinde”
“Bir Nefes Sıhhat” köşesinde Hüseyin Küçükali, “Babaannemin Hastalıkları – 1 Şeker” başlığıyla şeker hastalığını mercek altına aldı.
Ayşegül Genç, “Bagamoyo Afrika!” sayfasıyla, bu ay da Afrika hakkında fikirlerinizi değiştirmeye devam ediyor.
“Küçük şey yoktur aşk yolunda. Küçük küçük adımlar, küçük küçük fedakârlıklar temizler insan içini. Fedakârlık, candan. Eğer sevda davasında isen.” Rabia Gücan Kardaş, “Sevda Formülü”.
“Portre” Sayfasında, Yusuf Temizcan “Varoluşçuluğun Öyküsü Jean-Paul Sartre” başlığını ele alıyor.
Yarım Derviş gönül zenginliğinin yanında maddi zenginliğin de formülünü anlatıyor. Zengin olmak isteyen mutlaka okusun. Sinan Özgenç’in kaleminden, “Bereket Ekonomisi”.
Klinik Psikolog Mehmet Dinç, bu ay benlik algısını ele alıyor; “Düşün, Dinle Ama Hemen İnanma.”
1 Mayıs bu yıl yalnızca işçinin emekçinin bayramı değil. Haşim Akın’dan “Bu Yıl 1 Mayıs’ta Meydanlardayız.”
Cihan Taştan, “Mikro Âlem Makro Âlem” köşesinde sezaryanın olumsuz etkilerinden bahsediyor; “Normal Doğumun Hikmetlerini Sezaryenle Aldırmamalı…”
Hande Berra, Gezi-Yorum sayfasında Vietnam’ı anlatıyor. Vietnam’ı sadece Amerikan filmlerindeki Vietnam’a katıldın mı sorularından tanıyorsanız, tam size göre bir sayfa; “Köstebeğin İzinden”
Halit Yasir Özoğul’dan iki acı hadise, iki ibretlik hatıra… “Kıvam, Dozaj, Ne dersen de…”
Sami Yaylalı, size hastalık tablosu sözcüğünü tüm halleriyle gösteriyor. “Bkz: Sendrom”
Muhammed Murat Tutar, teknoloji dünyasının yeniliklerini “Bilişim-Net” sayfasında aktarmaya devam ediyor.
GENÇ’i merak ediyor, faaliyetlerini takip etmek istiyorsanız, “GENÇ’ten Haberler” tam size göre.
İki usta iki ayrı bölüm… Halil İbrahim Kurucan sizlerden gelen fotoğrafları, Metin Karabaşoğlu ise yazdıklarınızı değerlendirmeye devam ediyor.
Ne mutlu ki İstanbul hem her geçen gün daha yaşanılır hale geliyor hem de bu rekabette emin adımlarla üst sıralara doğru tırmanıyor. Bir zamanlar köylerinden göç kervan gelip şehrin kıyısına ilişenlerin çocukları sayesinde.” Bülent Şirin yazdı, “Eski İstanbul ve Bizimkiler.”
Son olarak, Ödüllü Test de Mayıs ayında sizlerle. Bu ay tüm sorulara doğru cevap veren bir kişiye Osman Nûri Topbaş Hocaefendi’den 5 kitaplık Nebiler Silsilesi serisi hediye…
Mayıs ayının röportajları ise şunlar;
Ahmet Doğan – “Keşke Göndermeseydik Demedik Hiç” Konuşan: Süleyman Ragıp Yazıcılar
Markar Esayan – “En Büyük Dava İnsan Olabilmektir” Konuşan: Mehmet Emin Gül
Erfian Asafat – “Kur’an Ayetlerinin Ressamı” Konuşan: Hatice Sarı
İletişim: www.gencdergi.com
AY VAKTİ: “HERKESİN BİR ‘NUH’U VARDIR”
Ay Vakti Mayıs ve Haziran aylarında 150. sayısıyla raflardaki yerini aldı.
Bu sefer okurlarına ‘Herkesin Bir “Nuh”u Vardır’ diyerek sesleniyor.
Tüm Ay Vakti tutkunlarına keyifli okumalar diliyor, sizlerle Ay Vakti 150. sayı başlıklarını paylaşıyoruz.
DENEME
Şeref AKBABA “Darağacında Bir İnsanlık,Bir Yüzyıl”
Recep GARİP “Düş İle Düşünce”
Semra SARAÇ “Biraz Mesut Gezinebiliriz Sanatlı Bahçelerde”
Onur AKBAŞ “Bir Sükût Temrinidir”
Ahmet SEZGİN “Çile ve Sabırla Olgunlaşmak”
Ayhan SAĞMAK “İletişim ve Sohbet Üzerine”
“Bir Kapıda Durulmak” Mehmet AKSU
ŞİİR
Yavuz ERTÜRK “Santuri”
Sertaç GEREÇ “Kaos”
Mehmet BAŞ “Aşk Kırılgan Bir Güldür”
Selami ŞİMŞEK “Terk-i Terk”
Semra SARAÇ “Ölecek Sesim”
ÖYKÜ
Abdullah ŞEVKİ “Derviş”
Ömer ÇELİK “Roller ve Çemberler “
Mustafa Ökkeş EVREN “Göğün Kalp Atışları”
Nurşah KARACA “Ömer”
Kenan Yusuf TAŞKIN “Tabut Terapisi “
İNCELEME
Necmettin EVCİ “Sanat Oyundur, Sakın Şaşırma!”
Prof. Dr. Sami ŞENER “Türkiye’de Entelektüel Sermayenin Önemi ve Yeri Nedir ?”
SİNEMA
Abdullah Ömer YAVUZ “Herkesin Bir “Nuh”u Vardır”
KİTAP
Fatih PALA “Kitapları İkinci Ele Düşürmeyen Okurlar…”
İletişim: www.ayvakti.net
GEZGİN 87. SAYISIYLA BİR KEZ DAHA YOLLARDA!
Gezgin Dergisi mayıs ayında yayınladığı 87. sayısıyla yine okuyucularını güzel yolculuklara çıkarıyor.
Gezgin’de bu ay neler var:
Şen Gezgin’in Günlüğü’nde Hakan Şen, “Mümkünse bir festival alayım” yazısıyla okuyuculara merhaba diyor…
Niyazi Uğur Genca İtalya’nın Roma şehrinde yer alan şehir devleti Vatikan’ı hem yazdı hem de fotoğrafladı…
Kastamonu deyip geçme… Ülkü Özel Akagündüz yazdı, İbrahim Usta fotoğrafladı…
Ömer Koç, Konya’dan 10 km uzaklıkta Karapınar ilçesinde gözlerden uzak, sadece meraklısına özel ve sadece sevenlerine güzel bir göl olan Meke gölünü yazdı…
Atların hep dörnala koştuğunu zannederiz, oysa atların Rahvan adı verilen bir koşma stili de var. Bu koşma stili adına Anadolu’da yıl boyunca çeşitli yarışlar yapılır. İşte Kadir İrkin Rahvan At Yarışlarını yazdı…
Kadir İrkin’in kaleminden Alaçatı ot festivali…
Velit Gazel yazısı ve fotoğraflarıyla sizi Kenya’ya doğru bir yolculuğa çıkarıyor…
Aydın T.Palabıyıkoğlu Güney Kaliforniya’da yapılan Rönesans fuarı izlenimleriyle sizi o döneme götürüyor.
Sevde Sevan Usak Baharat kokulu ada: Zanzibar’ı; Cemre Nur Meleke Yedikule Zindanlarını, Hayrettin Oğuz da Kadın ve Anne Üzerine yazısıyla bu ayki Gezgin’de okuyucularıyla buluşuyor.
Bütün bunlar ve daha fazlası Gezgin Dergisi’nin Mayıs sayısında.
İletişim: www.gezgindergi.com
AYRAÇ MAYIS SAYISIYLA OKUYUCULARIYLA BULUŞTU
Ayraç Kitap Dergisi’nin 55. sayısı (Mayıs 2014) sayısı okurlarla buluşuyor. Bir İdeoloji Olarak “Bilim ve Teknik” başlığıyla çıkan dergide önemli yazılar ve kitap tahlilleri bulunuyor.
Mimarların ve mühendislerin toplumsal olaylara belli ve ortak bir yaklaşım tarzı olduğu kanısı çok yaygın bir düşüncedir. 1970′lerde ODTÜ’de sol gruplar arasında ortaya çıkan sinerjinin, 1990′larda özellikle YTÜ ve İTÜ’de yaygınlaşan muhafazakar düşünceli öğrenci eylemlerindeki hareketler, bugün Türkiye’de hem siyasette hem akademide hem özel sektörde birçok teknik insanın önemli yerlerde bulunmasına zemin hazırlamıştır. Peki, mimarlık ve Mühendislik mesleklerinin toplum hayatında rasyonel düşünmeye katkısı nedir? Bu katkının siyasal hayatla ilişkisi nasıl kurulabilir?
1950′lerden itibaren Türkiye’de şehirlere yapılan göçler sebebiyle şehirlerde önemli yoğunluklar yaşanmış, şehirlerin mimarlık ve mühendislik altyapı sorunları çok önemli bir hale gelmiş, sanki mimarların ve mühendislerin artık daha aktif olmaları bir zorunlu hale gelmiştir. O halde Türkiye’nin mimari yapısının değişmekte olduğu kentsel dönüşüm sürecine mimarların etkisi nedir? Mimarlar ve mühendisler böyle bir dönüşüm sürecinde nasıl bir rol oynarlar?
Bu soruları çoğaltabiliriz. Bu sayımızda mimarların ve mühendislerin siyasi arenada gözükmeye başladığından itibaren günümüze kadar hangi alanlarda nelerin değiştiğini inceledik. Üniversitelerin misyonunu, bir sınıf olarak teknokratların toplumsal hayattaki konumlarını tartıştık. Konuyla ilgili çok önemli makaleleri bulunan Mimar Mehmet Osmanlıoğlu ile de söyleşi yaptık.
Doç. Dr. İbrahim Tüzer yazılarıyla Ayraç’ta!
Ayraç’ın özellikle ilk sayılarından 25. sayılarına kadar önemli kitap eleştiri ve tahlilleri yayınlanan Doç. Dr. İbrahim Tüzer, Mayıs sayısıyla birlikte tekrar dergide yazmaya başladı. İlk yazısında Mustafa Kutlu hikayelerinde ve Nur kitabı özelinde yazan Doç. Dr. İbrahim Tüzer, kent hayatının insana kattıklarını ve insandan götürdüklerini tartışıyor. “Ayraç’la Araladıklarım” köşe ismiyle dergiye dönen Tüzer’in, önümüzdeki sayılarda Ahmet Mithat Efendi, İsmet Özel, Cemal Süreya gibi Türk edebiyatının müstesna yazarlarıyla ilgili yazılar kaleme alması bekleniyor.
İletişim: www.ayracdergisi.com
GENÇ İSTİKBAL DERGİSİ: FETHİN MÜJDESİYLE DEĞİŞSİN DÜNYA
Aştık geçilmez dağlar üstünden
öyle vakur, öyle heybetli
vardık ot bitmeyen vadilere
ayağımız değdi yeşerdi!
(İbrahim Minnetoğlu)
Hiç durmadan, kararlılıkla, vazgeçmeden üslup ve konu zenginliğiyle dinamik yazar kadrosuyla bu ay bambaşka.
Dergi mb’ nin “Uhuvet Ayrı Bir Şey Tabi Canım!” adlı çıkar ilişkilerine dayalı alışverişleri, bunun için insanların başka kisvelerin altına girdikleri, kutsal değerlerin bile hiçe sayıldığı, insanın bencil, çıkarcı servet biriktiren ve bu uğurda her şeyi mübah görmesini anlatan eleştirel bir yazıyla karşılıyor bizleri.
Dosya konusunda bu ay doğunun ve batının iki güzel şehrinin kutlu fetihlerini ele alıyor. İslam için önemli iki şehir. İstanbul ve Diyarbakır. Ömer Salman “fetih mi, savaş mı?” adlı yazısıyla fetih ve işgal kavramları üzerinde duruyor. Çünkü kavramlar, yaşanmışlıklarla oluştuğu gibi yaşanacakları yönlendirmek için önceden oluşturulur, yani hayatımız inandığımız değerler, anlamlandırdığımız kavramlar üzerinden yaşanır diyerek kavramların ne derece önemli olduğuna vurgu yapıyor.
İlk önce Mardin Artuklu Üniversitesinden Doç. Dr. İbrahim Özcoşar ile Diyarbakır’ın fethi hakkında yapılan röportajda çok önemli konulara değiniliyor. Toplumsal hafızanın oluşturulmasında yaptıklarımız “atalarımızın” yaptıklarıyla veya altın çağlarla övünen bir unsura dönüştürülmüş gibi. Eğer toplumsal hafızanın, bugüne ve geleceğe dair pratik yansımaları yoksa hikâyeden farkı kalmaz. Bu yüzden her çalışmamızda insanların kalbiyle iman arasındaki engelleri kaldırmak için daha fazla çaba göstermek, fethi anlamanın ve yeniden fethetmenin en kısa yolu” diyerek fetih ruhunun nasıl oluşması gerektiğine değiniyor. Bölgeye dair de birçok önemli bilgiler veren Doç. Dr. İbrahim Özcoşar İslam dünyasını yeniden kurarken, Diyarbakır’ı bölgesel merkezlerden biri olarak değerlendirirsek öncelikle modern dünyanın Diyarbakır’ı sadece Müslümanlardan oluşan İslami kimlik ve sadece kürtlerden oluşan Kürt kimliği” gibi mahkum ettiği bu iki sorundan kurtarılması gerektiğini ve yeniden fethin bu yolla olacağını ifade ediyor.
Hasan Alökmen “unutmayalım ki kendini bilmeyen, rabbini tanımayan, kendi içinde mücadele vermeyen insan içerisinde sahip olamadığı bir şey dışında da sahip olamaz” diyerek ilk önce kendi “ben” imizi fethetmemiz gerektiğini böylelikle zafer kazanan bir fatih olabileceğimizi anlatıyor.
Bir diğer büyük fetih olan İstanbul’un fethi romanları birçok dile çevrilmiş olan tarihi roman yazarı Okay Tiryakioğlu ile yapılan keyifli röportajda detaylı bir şekilde işleniyor.
Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı Salih Turhan, gerçekleştirilen önemli röportajda yeni bir dünyanın kurulabilmesi, güzel yarınların olabilmesi için yeniden fetih ruhuna ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Ahmet Avcı bu ay başlayan sınır tanımayan notalar adlı müzik sayfasında Erkan Oğur unun “karşıdan görünen yayla ne güzel yayla” adlı türküsünün hikâyesi çok güzel bir üslupla işliyor.
Coğrafya bölümünde Lütfullah Tarhan kardeşimizle bu ay Atavatan Türkmenistan’dayız.
Ve daha birçok farklı bölümleriyle Genç İstikbal Dergisi bu ay genç kalemleriyle birlikte farklı değişimlerin habercisi…
İletişim: www.gencistikbal.com.tr
GRANADA’DAN ORHAN VELİ’NİN GARİP POETİKA’SINA REVİZYON
Granada 1 yaşında. Granada 1. yaşını kutladığı 7. sayısında doğumunun 100. yılında “Orhan Veli ve Garip Poetikası” dosyasıyla okurlarının karşısına çıkıyor. Dosya, Orhan Veli’nin 1941 yılında kaleme aldığı “Garip İçin” adını taşıyan poetikasına yönelik güçlü bir revizyon gerçekleştiren yazılardan oluşuyor.
Engin Sezer, Orhan Veli’nin şiirini anlayabilmek için eleştiri kültürümüzde ciddi bir ilerleme olması gerektiğini öne sürdüğü yazısında “Şiir Kültürümüzde Orhan Veli”nin yerini yeniden konumlandırıyor. Şaban Sağlık, “Metonimik Bir Problem Olarak Garip Şiiri” başlıklı yazısında Orhan Veli’nin metonimik bakışla sorunlu bir yorumunun sürdürülegeldiğini belirttikten sonra Garip şiirinin Harold Bloom’un “yanlış okuma” adını verdiği okuma biçimiyle geleneği yanlış okuyarak düzelttiğini öne sürüyor. Abdullah Şevki, “Orhan Veli’nin Poetik Yalnızlığı” yazısıyla “Garip şiirine poetikasıyla postmodern bir şiirdir denilebilir.” diyerek yeni bir düşünme alanı açıyor okurların zihninde. Talat Sait Halman’ın 1975 yılında Milliyet Sanat’a yazdığı önemli yazı dosyaya alıntılanmış. Hala güncelliğini koruyan yazıda Halman’dan dikkat çekici bir tespit: “Amerika’daki “New Şairleri Akımı”, 1960’larda Orhan Veli doğrultusunda estetik değerlere ve dünya görüşüne yöneldiğinde, bizim rahmetli şairimiz aynı işi başaralı en az 15 yol olmuştu.” Dosyanın diğer yazarları İsmet Emre ve Said Coşar.
Ramazan Teknikel, Selçuk Küpçük, Kalender Yıldız, Bekir Şakir Konyalı, Nadir Aşçı, Mehmet Ali Sevgi, İdris Çakmak, Mahmut Feyzi, Zafer Zorlu, Eşref Yener ve Talha Kuru Granada 7’de yer alan şairler. Çeviri şiirler Servet Gündoğdu çevirisiyle F.G. Lorca ve İsmail Söylemez çevirisiyle Sohrâb-î Sipihrî’den. Öyküler ise İlhan Durusel, Recep Şükrü Güngör, İffet Oral, Mehmet Erikli, Celil Civan, Oğuz Ziya Anıl, Tanju Sarı, Orhan Kaylavaz ve Gökhan Çılgınoğlu’na ait. Çeviri öykü Merve Yalçın çevirisiyle Sonia H. Greene’den.
Orhan Pamuk’un 29 Haziran 2013 tarihinde Pankaj Mishra’ya verdiği New Republic’te yayımlanan önemli söyleşi dergide Engin Sezer’in Türkçesiyle yer alıyor. Söyleşide Pamuk, karşılaştığı siyasi sorunların romanlarından değil, hep söyleşilerinden kaynakladığını dile getirerek roman ve siyaset ilişkisini özellikle Kar romanı bağlamında etraflıca anlatıyor. Bir diğer söyleşi Bejan Matur’la… Matur, “Şair diye biz rüzgârın, yıldızın, taşın yanından geçerken ondaki kelimeyi duyana diyoruz belki de.” dediği söyleşide şiirle ilgili bazı görüşlerini ilk kez Granada Editörü Dr. Mustafa Bal’a aktarmış. Hayal Hanım ise bu defa, hayalhanesinde “Kafka, Svevo ve Pavese’in Sadık Okuru’nu misafir ediyor.
Granada’nın klasikleşen “Bir Gün Bir Kitap Okudum Ve…” sayfa¬sının bu sayıdaki konuğu Sadık Yalsızuçanlar. Geçtiğimiz yıl Penguin Klasikleri’nden basılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kapak tasarımını yapan Jim Tierney hazırladığı bu özel kapağın ilginç tasarım öyküsünü anlatıyor. Ömer Erdem, Mektup’unda “nerede buluşacağız?” diye soruyor. Mehmet Yaşın, “Kimlik Politikasının Bir Kurbanı: Erotik-Aşk Şiiri” yazısında, ‘aşk şiiri’ kavramını Kıbrıslı şairler üzerinden zorunlu politik ilintili irdeliyor. Virginia Woolf’ün “Gülmenin Değeri”ni anlattığı yazıyı Dr. Mustafa Bal dilimize çevirmiş. Mehmet Güneş, Abdurrahim Karakoç’un “Sıcak Afrika’nın Siyah Ağıdı” ve Sezai Karakoç’un “Ötesini Söylemeyeceğim” şiirlerinde Afrika’nın işgalini nasıl ele aldıkları üzerine karşılaştırmalı bir okuma yapıyor. Orçun Üçer, Orhan Veli’nin yakın zaman önce yayımlanan “Yalnız Seni Arıyorum: Nahit Hanım’a Mektuplar” isimli kitabı hakkında izlenimlerini paylaşıyor.
Granada her sayıda olduğu gibi edebiyat hayatımıza özel katkılar yapma çabasında.
İletişim: www.granadakitap.com
GENÇ OKUR’LA FETHİN RUHUNU YENİDEN YAŞA
Genç Okur dergisinin mayıs sayısı çıktı. Dergi bu ay, İstanbul’un Fethi’nin konu ediniyor…
Mayıs ayında 8’inci sayısını çıkaran Genç Okur dergisi , kapağına taşıdığı İstanbul’un Fethi dosyasıyla adım adım İstanbul’un fethedilişini anlatıyor.
Derginin portre bölümünde Fethin 561. Yıldönümü sebebiyle Fatih Sultan Mehmet’in Hocası Akşemseddin Hazretlerini ele alıyor.
Genç Okur yazarlarından M. Fatih Çakır ‘Kitaplara iman’ konusunda; Ali Sözer ise ‘Üç Aylar’da Ne Yapmalı?’ konularıyla bizlere ışık tutuyor.
Genç Gezer bu ay fethin ruhunu yeniden yaşamak için keyifli bir rota çiziyor. Bülent Ata ile yapılmış bir röportaj yine bu ay Genç Okur’da okuyacağınız konular arasında yer alıyor.
Eğlenceli bilmeceler, giyim-kuşam, sağlık, beslenme, psikoloji sayfaları ve birbirinden orijinal testleriyle okurlarına dopdolu bir içerik sunan Genç Okur, ‘gençliğin yeni trendi’ olma iddiasını sürdürmeye devam ediyor.
İletişim: www.gencokur.com.tr
MAVİ YEŞİL DERGİSİ 87. SAYISINI YAYINLADI
Mavi Yeşil dergisi Mayıs-Haziran 2014 tarihli 87. sayısıyla okurlarına ulaşıyor.
Bu sayıda, “2013 Cevdet Kudret Şiir Ödülü” sahibi Fırat Caner, yeni kitabı “Kuşla Kediye Ağıt” çevresinde edebiyat/kitap dünyasıyla ilgili görüşlerini anlattı. Nilüfer Aka, günümüzün şairi Haydar Ergülen’in şiirlerinde şehir ve taşra ilişkisini yazdı. Gülşah Şişman, başyapıt niteliği kazanan “Zaman ve Anlatı” kitabının dört ciltlik çevirisini değerlendirdi. Mehmet Nur Karakeçi, doğumunun yeni bir yılında “Mümtaz’ın Korkuları” başlıklı yazısıyla Tanpınar’ı gündeme getirdi. Fuat Arpa, edebiyat ortamında sıkça sözü edilen “saf şiir” konusuna açıklık getirmeye çalıştı. İlkay Coşkun, genç bir şairin “Gelirsen Bir Kimliğim Olur” adlı şiir kitabını; Hasan Öztürk de ortak bir çalışmanın ürünü “Edebiyatımızda Bireyselleşme Serüveni” adlı kitabı değerlendirdi. Ayşegül Özalp ve Yıldırım Türk, bu sayının iki öykücüsü. Fatma Yeşil, Yeşim Ağaoğlu, Erkan Karakiraz, Hasan Ildız, Kaan Turhan, Yavuz Demirci, Ömer Eski ve Nükhet Esen de şiirleriyle katıldılar.
87. sayının içindekiler
Şiir/Şehir/Taşra İlişkisi ve Ergülen / Nilüfer Aka… 2
“Edebiyatımızda Bireyselleşme Serüveni” Sorunu / Hasan Öztürk… 8
Bulantı / Fatma Yeşil… 10
Boşluk / Yeşim Ağaoğlu… 11
Yanılsamalar / Erkan Karakiraz… 11
Mümtaz’ın Korkuları / Mehmet Nur Karakeçi… 12
Fırat Caner ile Söyleşi / İlker Aslan… 16
Kandır / Hasan Ildız… 18
Bir “başyapıt”: Zaman ve Anlatı / Gülşah Şişman… 19
Gelirsen Bir Kimliğim Olur / İlkay Coşkun… 23
“Saf Şiir” Üzerine / Fuat Arpa… 24
Kadın ve Horoz / Kaan Turhan… 26
Babamın Duymadıkları / Yavuz Demirci… 27
Kepek / Ayşegül Özalp… 28
Günlüğe / Ömer Eski… 29
Bir Deli Rüzgâr / Yıldırım Türk… 30
Gretel’in Kelimeleri / Nükhet Elçin… 32