İkinci Yeni’yi genç şairler yıkacak

Edebiyat
Türkiye Yazarlar Birliği’nin Ankara Sohbetleri yeni dönemde Şair Mustafa Aydoğan ile başladı. 16 Kasım Cumartesi saat 14:00’de Yazarlar Birliği’nde yapılan toplantıda Şair Mustafa Aydoğan Modern Şiiri...
EMOJİLE

Türkiye Yazarlar Birliği’nin Ankara Sohbetleri yeni dönemde Şair Mustafa Aydoğan ile başladı. 16 Kasım Cumartesi saat 14:00’de Yazarlar Birliği’nde yapılan toplantıda Şair Mustafa Aydoğan Modern Şiirin Serüveni ve İnsan konulu bir söyleşi yaptı.

İKİNCİ YENİYİ GENÇ ŞAİRLER YIKACAK

Sohbetine Cahit Zarifoğlu’nun bir zamanlar çıkardığı Mavera dergisinden bahsederek başlayan Aydoğan, Mavera dergisinin uzaklarda, taşradaki gençlerin başını okşayan bir dergicilik anlayışı ile edebiyat tarihinde yer aldığını, derginin gençlere şiirin nasıl yazılabildiğini ve şair olmanın nasıl bir edep gerektirdiğini gösterdiğini söyledi. Ayrıca genç kuşağın nefesini hissetmeyen bir yazarın hantallaştığından bahseden Aydoğan, gençlerin hep yenilikle edebiyat dergilerine bir ses getirdiğini ve her yeni neslin yeni bir form getirdiğini ve bunun gerekli olduğunu belirtti. Gençlerin bu anlamda kaleminin özgür ve hırçın olduğunu da söyleyen Aydoğan, İkinci Yeni’den sonra yeni bir tür doğacak olursa bunun gençlerin sesinden doğacağını da belirtti. İkinci Yeni şiirinin hâlâ aşılabilmiş bir şiir olmadığını ve üzerine yeni bir türün inşa edilmediğini söyleyen Aydoğan, yeni bir şiir gelecekse bunun ancak İkinci Yeni şiirinin iktidarının kırılarak olabileceğini de sözlerine ekledi.

ACI AYNI AMA FORMU DEĞİŞTİ

Modern şiirin anlamlardan ziyade kendisini zihinlerde çağrışımlardan kuran bir şiir olduğunu ifade eden Aydoğan, modern şiirdeki varoluş yolculuğunu karşılaştırmak üzere Yunus Emre ve Cahit Zarifoğlu’ndan şiirler okudu. İnsanın acı kavrayışını gösteren bu şiirlerdeki ortak yanın aşk ve acı olduğunu ve metafizik unsuru kendisine hakim kılmış olan her şiirin lirizmi ana ögesi yapan şiir olduğunu söyledi. Son iki yüzyılda toplumun acıyı algılayışının değiştiğinden bahseden Aydoğan, acının aynı olduğunu ancak formun farklı olduğunu belirtti.

Tarihsel sürece de değinen Aydoğan, Fransız Devrimi’nin kendini Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışıyla taçlandırdığnı belirterek, 1839 Tanzimat Fermanı’nın ve devamında geçen dönemin lirizm ile mutlak gerçekçilik arasındaki gerilim ve savaş dönemi olduğunu; sonunda lirizmin savaşı kaybettiğini ve reel olanın, elle tutulabilir olanın tek hakikat olarak kabul edildiği bir dönemin başladığını ileri sürdü. Bunun da eski medeniyetimizin ruhunun kaybolduğu anlamına geldiğini; kendi ruhunu kaybetmiş olan her şeyin kendine ait olanları da doğal olarak kaybetme arzusu duyacağını ve bu nedenle seküler bir dönüşümün kaçınılmaz sonuç olarak gerçekleştiğini ifade eden Aydoğan, lirizm barındıran İkinci Yeni şiirinin aslında kaybedilen acı algılayışımızı yeniden elde etme teşebbüsü olduğunu da sözlerine ekledi.