Haziran ayı dergilerinde neler var?

Edebiyat
Haziran ayında okuyucularıyla buluşan dergilerde neler var? İşte yanıtı… Umran Dergisi’nin Haziran ayında yayınladığı 238’inci sayısı  “SOMA: YAS VE HESAP: Krony Kapitalizm, Neol...
EMOJİLE

Haziran ayında okuyucularıyla buluşan dergilerde neler var? İşte yanıtı…

Umran Dergisi’nin Haziran ayında yayınladığı 238’inci sayısı  “SOMA: YAS VE HESAP: Krony Kapitalizm, Neoliberal Politikalar ve Üretimin Karanlık Aynası” başlığıyla çıktı. Umran’ın bu sayısında hangi konular var? Birlikte bakalım…

Türkiye mayıs ayında yürekleri sızlatan bir acıyı yaşadı. Soma’da bir kömür ocağında meydana gelen olay, netice itibariyle resmi rakamlara göre 301 canın aramızdan ayrılmasına sebep oldu. Allah hepsine rahmet etsin. Facia, an itibarıyla Türkiye’deki ölümlü kazaların en büyüğü haline geldi. Türkiye’nin madenlerde gerçekleşen kazalarda ilk sırayı çekmesinin aşırı büyüme hırsından taşeronlaşmaya birçok sebebi var. Bu sebeplerin başında denetimsizlik geliyor. Acaba, Soma kömür ocaklarında gerekli güvenlik önlemleri alınmış olsaydı, denetimler kâğıt üzerinde değil de gerçekten tam olarak yapılmış olsaydı, daha önce can kayıplarıyla sonuçlanan maden kazalarından ders alınmış olsaydı, Allah’ın bir başka kaderine yani can kayıplarının sıfıra yakın olacağı bir takdir-i ilahiye nail olunmaz mıydı?

Türkiye’ de kömür düşük kalorilidir, dolayısıyla verimsizdir ve maliyetler yüksektir. Bütün kömür kaynaklarını kullanma gibi bir politika benimsendiği için de maalesef şirketlerin maliyetlerden yapacağı kesintilere göz yumulabiliyor. Akhisar’da, Soma’da, Kırkağaç’ta, Kınık’ta, Savaştepe’de insanların hayatı bu madenler. Sağcısı, solcusu, Alevi’si, Sünni’si, Türk’ü, Kürd’ü beraber çalışıyorlar, beraber ölüyorlar, beraber sömürülüyorlar. Gerekli denetimlerin sağlıklı bir şekilde yapılmasını istiyorlar. Kalan yetimlere sahip çıkılmasını istiyorlar. O madenden sağ çıkan işçiler tekrar madene girmek istemiyorlar. Alternatif bir istihdam sağlanmasını talep ediyorlar. Öte yandan madenciliğin yüksek istihdam kapasitesi nedeni ile işsizliği emmede oynadığı önemli rol de bu meselede özel öneme sahiptir. 

Madencilik sektöründe yaklaşık 120.000 kişinin çalıştığı tahmin edilmektedir. Madencilik istihdam ağırlıklı bir sektördür. Sektörde çalışan 1 kişi diğer yan sektörlerde çalışan 12 kişiye istihdam sağlamaktadır. Türkiye’de işsizliğin önlenmesi için yeni istihdam alanlarının yaratılması zorunludur. Bunun için de en önemli sektörlerden biri madenciliktir. Özellikle riskli işlerde uygulanması gereken en başta gelen husus, iş güvenliği ve işçi sağlığı üzerine olan güvenliktir. Bir işten ya da yapılan işin kazancından ziyade en önemli konu, iş ve işçi güvenliğidir. Türkiye gibi neoliberalizme erken geçip geç yol alan, sadece belli sahalarda vitrin, tüketim, imaj gibi dar ama gözde alanlara yüksek maliyet çıkaran ülkelerde alt yapı sektörlerinde çalışanlar büyük sıkıntı çekmektedirler. “Güvenlik” sistemleri de neoliberal iktisadın alanına girmesine rağmen Türkiye’de hâlâ yer bulmamıştır. Neoliberal politikaları uygulama, Müslüman ülkelerde bunun taşıyıcılığını yapma gibi misyonlar, Soma ile birlikte ciddi olarak sorgulanır hale gelmiş durumda.  

AVM’lerde, taşeronda uzun saatler çalışıp, sabah 10 gece 10 arasında mesai yapıp, ailesi ve çocuklarıyla bağları zayıflayan bir düzenin de sınırlarına gelmiş durumda. O yüzden bu olaylar yaşadığımız hayat üstüne ciddi olarak düşünmemizi sağlamazsa çok daha yakıcı ve yıkıcı gelişmelerle karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. İmdi, Soma maden ocağındakilerin ülke yöneticilerine, siyasetçilere, iş adamlarına, yetkili ve yetkisiz tüm duyarlı çevrelere verdikleri dersleri çok iyi okumalı ve üzerimize düşenleri hakkıyla yerine getirmeliyiz. İşte tam da burada hiç kimse, ihmalleri, tedbirsizlikleri, “maliyet düşürme” adına emeği ucuza kapatan ve nice canları hiçe sayan “haram yiyici” mantığı görmezden gelemez ve işlenen cinayetin üzerini “kader” diyerek örtemez! Dolayısıyla bu ateşin hepimizi yakacağının şuuruyla hareket etmeli, Hesap gününü akılda tutarak yaşananların hesabının takipçisi olmalıyız!

Sayıdan Bazı Başlıklar:

Soma Şahidlerinin Mesajları

Abdullah Yıldız

İşçiler Verem Üretimi Düşürüyor:

Üretimci Fetişizmin Cinayetleri

Dilaver Demirağ

Suriye’de Plebisit:                                                                                                                   Beşar Esed Kalsın mı, yoksa Kalsın mı?

Öner Buçukcu

Tehcir ve Taziye

Sıbğatullah Kaya

Yorum ile Sapma yahut Paralel Dindarlık

Metin Önal Mengüşoğlu

(Ken)Dine Dönmeyen Çılgına Döner

Selçuk Kütük

İlim İmanın Sıhhat Şartlarındandır

Ahmet Yaşar

İletişim: www.umrandergisi.com  

DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ: DİL CANLI BİR VARLIK MIDIR? 

Dil tartışmalarının kökeninde ne var? Dil ve Edebiyat dergisi Haziran sayısının cevabını aradığı sorulardan biri bu…

Dil ve Edebiyat dergisinin Haziran sayısı çıktı! Dergi’de M. Atilla Maraş, Zafer Acar, Suavi Kemal Yazgıç şiirleriyle Yusuf Akçay, Murat Sadak, Ömer Çelik yazı ve hikâyeleriyle yer alıyor.

Dil ve Edebiyat dergisinin kapağına taşınan yazısında Yusuf Akçay, siyasi tartışmalarına da konu olan “dil” sorunlarını ele alıyor. Ana dili ile eğitim, savunma ve benzer tartışmaları tarihî felsefi sorunları bağlamında el alan Akçay, “resmî dil” kavramanın üretildiği on dokuzuncu asır şartlarını hatırlatıyor.  “Resmî dil”in  ilk defa 1876 yılında Kanun-i Esasi ile anayasal güvence altına alındığına vurgu yapan Akçay, kavramın imparatorluktan ulus devlete çevrildiğimiz zaman içinde “dil ulusçuluğu” açısından işlevsel bir rol üstlendiğine dikkat çekiyor.  19. yüzyıl ulus-devlet reflekslerinin sorun olarak günümüze taşıdığı  “resmî dil” kavramı gibi dilin ‘canlı bir organizma’ ve ‘temeli belli olmayan zamanlarda atılmış gizli anlaşmalar sistemi’ olduğu söylemi de yazıda ele alınıyor. Akçay, kültürü kutsallaştırarak ulus devlet düşüncesine dayanak yapılma çalışmalarının dil sorunları çerçevesinde sorgulanması gerektiğini dil canlı bir varlık mıdır, şeklindeki sorusuyla gündeme getiriyor. Resmî Dil başlıklı yazısında Akçay şöyle diyor:

“Türkiye’nin resmî dil politikası, 19. yüzyılın ulus-devlet refleksinden kendini kurtarmak zorundadır. Temelde dil tanımından kaynaklanan ve ulus devletler için bir argüman haline getirilmiş bu söylemin önce yanlışlığını ortaya koymak gerekiyor. Bu tanıma göre dil şöyle tarif edilmiştir. “Kendi kanunları olan, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli antlaşmalar sistemi, canlı bir varlık yahut canlı bir organizma.”

Dil canlı bir varlık, canlı bir organizma mıdır? Bu aforizma, 19. yüzyıl dil paleontolojisinin ürettiği ve bilimsel kültür ideolojisinin yerleştirdiği pagan temelli bir önermedir.”

Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkarılabilecek bazı yazılar şu şekilde:

Mehmet Atilla Maraş’ın bir dizi hâlinde sürdürdüğü biyografi metinleri Kemal Kelleci yazısı ile devam ediyor. Son dönem İslamcılık düşüncesi içinde ele alınan Kelleci’nin aykırı kişiliğini Atilla Maraş kendi hatıralarından yararlanarak resmediyor. Samiha Ayverdi’nini İstanbul Seyahatnamesi başlıklı yazısında Taner Özmen, Ayverdi’nin aynı adlı kitabının satır aralarına inerek İstanbul’u ele alışını, yansıtışını değerlendiriyor. Dergi’de yer alan edebî değeri yüksek metinlerden biri olan Geçmiş Zaman Gülleri’nde Murat Sadak, okurları Niğde’nin içine, sokaklarına hikâye üslubu içinde bir seyahate çıkarıyor. Erva Günay Berat Demirci Üzerine başlıklı denemesiyle hem deneme hem de Demirci’nin denemelerini kaleme alıyor. Dil ve Edebiyat dergisindeki şiirlerinden bazıları ise şöyle: Zafer Acar- Şehr-i Teneke Gazeli, Suavi Kemal Yazgıç- İnciri Bekleyen Kaya, Abdullah İlhan- Kardeşim…

İletişim: www.tded.org.tr

YÜZ AKI: CİNNETTEN CENNETE DOĞRU

Okuyucularına “Karamsar olmak için çok sebep olsa da ümitvâr olmalı… Diğer yandan aşırı iyimserlik de bizi almamız gereken tedbirlerden alıkoymamalı…” şeklinde seslenen Yüz Akı dergisine birlikte kulak verelim…

İşte hâlet-i rûhiyemizin fotoğrafı… 

Dosya konumuzu belirlerken; çocuk cinayetleri, evlâtlarını öldüren anneler, annelerini öldüren evlâtlar gibi kan dondurucu haberlerden hareket ettik. 

Toplum bir vücut ise, bu fâcialar büyük bir rûhî sancının belirtileri olmalıydı. Biz böyle bir cinnet toplumu olmamalıydık. 

Soma’da meydana gelen elîm kaza ve neticeleri de, sokaklarda yaşanan hercümerç de fertlerin hayatındaki rûhî sancıların topluma yansımaları gibi… Sadece ülkemiz değil, İslâm âlemi de dünya da fert ve toplum hâlinde ruh sancıları çekiyor. 

Fakat diğer yandan, cennete doğru bir çağrımız da var. 

Her problem, çözüm için bir anahtar aynı zamanda. Dikenler, güle basamak… 

Zulmü adâletle, vahşet ve şiddeti, incelik ve zarâfetle, haramı helâlle, fuhşiyâtı iffet ve ahlâk ile, cinneti huzur ve nezâketle, vicdansızlığı merhamet ve şefkatle yenmeli… Bu dikenlerden güller bitirmeli… 

Nasıl maddî tedbirsizlikten kaynaklandığı düşünülen bir kazadan sonra kanunlardan tatbikata büyük bir teyakkuz meydana geliyorsa, her cinnet vakası, her rûhî fâcia da bizde mânevî ihmal ve kusurların alârm zillerini çaldırmalı… İşte o zaman bu bir davet olur:

Cinnetten Cennete Doğru

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; başyazıda insanı dünya huzurundan da ebedî cennetten de mahrum eden cinnetlere ve onları tespit edebilmenin önemine dikkat çekti:

“Kulu eninde sonunda helâk edecek her günah, bir gaflet cinnetidir. Alevler ortasında yakacak her fuhşiyat ve iffetsizlik, perişan bir ahlâk cinnetidir. Şiddet ve vahşet sıfatlı her hamle, bir zulüm cinnetidir. Helâli yaralayan ve kirleten her yasak çiğneyişi, bir haram cinnetidir. Gerçekleri ve doğruyu hiçe saymak, bir yalan cinnetidir. Merhamet ve şefkati çöpe döken her acımasızlık ve gaddarlık, bir vicdan cinnetidir.”

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; insanların yaşadıkları rûhî bunalımlar karşısında psikolojik danışmanlara ve rehberlere sığındığı devrimizde, «Bize ve Nesillerimize En Güzel Örnek YEGÂNE REHBER»in Hazret-i Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- olduğunu esas alan bir makale kaleme aldı. Yaz mevsiminin Kur’ân ve Sünnet eksenli bir eğitime başlangıç için takdim ettiği fırsatları, ganîmet bilmeye davet etti.

Mevlânâ’dan tavşan ve arslan kıssasının ele alındığı «Sır ve Hikmet İncileri» köşesinde ise nefsin karanlıklarına, nefsâniyetin uçurumlarına dikkat çekildi. 

Dosya konumuzu yazarlarımız farklı zâviyelerden ele aldılar. Psikolojiye ve metotlarına, hatalarına ve doğrularına dikkat çekilen yazılarda, ihtimam gereken noktaların altı çizildi. Toplumun rûhî sancılarına, sadece kısa vâdede çözüm aranan muhakeme ve müeyyide tedbirleriyle değil, daha temel ahlâk eğitimiyle yaklaşmanın zarureti vurgulandı. İç ve dış saptırıcı her türlü etkiye karşı, kurtarıcının Kur’ân ve Sünnet olduğuna işaret edildi. Huzurlu mâzîden huzurlu istikbâle köprüler kurulması hatırlatıldı. 

Tarih köşemizde, batıdaki zâhirî ilimlerdeki yükseliş anlatılırken de mânevî dinamiklere ve ihmaline dikkat çekildi. 

Açe diyarına bir seyahat yazı dizisi, İskilipli Âtıf Efendi’nin uğradığı zulümler, Ahmet ZİYLAN’ın kaleminden rekabetin kuralları… Alâkanızı çekebilecek satırbaşları… 

Şairlerimiz cinnet ağıtları ve cennet nağmeleriyle davetin sözcüleri oldular. Kan dökmek yerine, gözyaşı dökmeye, ağyar peşinde dolaşmak yerine aslımıza dönmeye davet ettiler. 

Cinnet ve cennet hep var olacak. Firavun ve Musa -aleyhisselâm- gibi, Ebû Cehil ve Ahmed -aleyhisselâm- gibi, cehennem ve cennet gibi… 

Ne mutlu ikincilerden yana çağıranlara ve davetçilere icâbet edenlere…

İletişim: www.yuzaki.com.tr

KEÇİ EDEBİYAT E-DERGİSİNİN İLK SAYISI “İNADINA EDEBİYAT” SLOGANIYLA ÇIKTI!

Yılda iki kez yayımlanacak e-dergide, Günışığı Kitaplığı’nın yıllardır düzenlediği edebiyat ve yayıncılık konferanslarının içerikleri, ülke ve dünya çapında düzenlenen kitap fuarlarından yansımalar ve edebiyatın usta kalemlerinden değerlendirmeler yer alacak.

Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatının uzman yayınevi Günışığı Kitaplığı tarafından, uzun yıllardır düzenlenen konferans ve seminerlerin içeriklerini yayımlamak amacıyla yayın hayatına başlayan Keçi, 6 aylık ücretsiz bir elektronik edebiyat dergisi. Her sayısında kapsamlı bir dosyaya yer verecek olan Keçi’nin yaz sayısında, her ilkbaharda eğitimciler ve kütüphaneciler için düzenlenen Eğitimde Edebiyat Seminerleri’nin; kış sayısında ise her sonbaharda düzenlenen edebiyat ve yayıncılık konferansı olan Zeynep Cemali Edebiyat Günü’nün içerikleri yayımlanacak. 

Odağına edebiyatı ve insanı alacak dergide, konferans içeriklerinin yanı sıra ülke ve dünya çapında düzenlenen kitap fuarlarından yansımalar, edebiyatın usta kalemlerinin değerlendirmeleri gibi özellikle yayıncılık sektörü, üniversiteler ve kütüphaneler için kaynak niteliğinde içerikler yer alacak. Okuma kültürümüzü geliştirecek özgün içeriklere de sıklıkla yer verecek olan Keçi, Günışığı Kitaplığı ve genç edebiyat markası ON8’in edebiyat yayıncılığına kazandırdığı nitelikleri ve kazanımları paylaşacak. 

Günışığı Kitaplığı Genel Yayın Yönetmeni Mine Soysal’ın liderliğinde hazırlanan Keçi’nin editörlüğünü genç kalemlerden Halil Türkden üstlendi. Huban Korman’ın grafik tasarımıyla biçimlenen dergi keciedebiyat.com adresi üzerinden yayınlanacak.

Keçi editörü Halil Türkden’in başyazısından… 

“Türkiye’de çocukları ve gençleri edebiyatın usta kalemleriyle buluşturan Günışığı Kitaplığı yirminci yılına emin adımlarla yürürken, kitaplığın rafları arasında dolaşan bir Keçi göze çarpıyor. Edebiyat bir havuz problemine nasıl dönüşür? Bir çocuk kitap fuarından ne bekler? İnsan bir kitabı neden yedi defa okusun ki? Kant’ı çocuklara anlatmak mümkün mü? Edebiyat, eğitmek zorunda olmalı mı? Keçi, azık torbasında edebiyata ve insana dair sorularla geliyor. Düşünceye alan açmak için, rahatsız etmek için, edebiyatı insanın odağına alabilmek için sokaklardan ve caddelerden değil, daha zorlu yollardan seke seke geliyor…”

İletişim: www.keciedebiyat.com

İLİM VE İRFAN DERGİSİ: BİR KÂMİL MÜRŞİDE VARMADAN OLMAZ 

İrfan dünyamıza önemli katkılar sunan İlim ve İrfan dergisi her sayısında tasavvuf merkezli olarak hayatımızda yeni pencereler açmaya devam ediyor.

Haziran sayısında, “Mürşid-i Kâmil: Marifet Kapısı” başlıklı dosya ile okuruyla buluşan dergi, dinin, hayatın ve tasavvufun yüzyıllardır süzülerek gelmiş naif ama ciddi meselelerini asıl hakikatiyle bugünün insanıyla buluşturuyor. Mürşid ihtiyacı meselesinde bilhassa ülkemizde yersiz, mesnetsiz ve acımasızca yapılan eleştiriler bir ara zihinlerin bulanmasına sebep olmuş idi. Doğrudan bu eleştirilere hiç değinmeden, bütünüyle irfan ve tasavvuf kültüründen hareketle mürşid kavramını bu sahanın kıymetli ilim adamlarının katkılarıyla okuruna sunan dergi, aydınlık, bembeyaz ve gönüllere hitap eden yazılarla meseleyi gündeme taşıyor.

Tasavvuf yolu, ruhun derinliklerine ve nefsin kuytu bölgelerine ışık düşüren, kişiye kendisini tanıtan bir yoldur. Kişinin kendisini tanımasının zorluğu ortadadır. Bazı kaynaklarda hadis-i şerif olarak da anılan bir sözde, nefsini tanıyanın Rabbini tanıyacağı ifade edilmiştir. Yani Allah’ı tanımak nefsi tanıma şartına bağlanmıştır. Nefsi tanımak nefsi terbiye etmekle mümkündür. Terbiye edilmemiş bir nefs kendi asli özelliğini gizler. Ancak terbiye edildikçe, nefsin ne olduğunu, ne işe yaradığını, niçin yaratılmış olduğunu anlamak mümkün olur. Terbiye edilen bir nefs, üzerindeki yanıltıcı örtüleri ve maskeleri çıkartır ve bize aslını gösterir.

Nefs terbiyesi ve insanın Rabbini tanıyabilmesi yolunda mürşid, vazgeçilmez bir rehberdir; marifetin kapısıdır. 

Mürşid-i kâmil kimdir? 

Mürşid-i kâmil dosyası kapsamında Prof. Dr. Süleyman Uludağ, “Mürşid-i Kâmil Kimdir; Ona Neden İhtiyaç Duyulur?” başlıklı yazısında tasavvuf hayatından ve tarihinden süzerek başlıkta sorduğu soruların yetkin ve geniş bir cevabını veriyor. “Peygamberlerin varisleri, halifeleri, naibleri ve vekilleri olan kâmil insanlar ilim ve irfan, akl-ı selim/ kalb-i selim ve vicdan sahibidirler. Bunlara delil, kılavuz, rehber, mürşid, hâdi, mehdi, imam, pir ve şeyh gibi isimler verilir.” diyen Prof. Uludağ,  insan olmak için bu yolda irfan ve marifet tahsil etmek gerektiğine bunun da kâmil mürşidler vasıtası ile mümkün olacağına işaret ediyor.  Yine, bir veli Allah Tealanın sıfat, isim ve fillerinden nasip ve hisse aldığı nispette kâmil bir mürşid ve kâmil bir insan olur, diyen Prof. Uludağ, mürşinin Allah ile irtibatına da vurgu yapıyor. 

Prof. Dr. Süleyman Derin ise rehbersiz, mürşidsiz kemalatın olamayacağına işaret ediyor. Tasavvuf terbiyesinde bir şeyhe bağlanmanın önemine yazı boyunca değinen Prof. Derin, bu bağlanmanın bir sebebinin de tasavvufun sözden çok hal transferi ile gerçekleşmesi olduğunu belirtiyor.  Mürşid çoğu zaman müridini hali ve davranışları ile terbiye eder, diyen Prof. Derin, gerçek ile sahte şeyhin nasıl ayırt edileceğinin de yolunu şu cümleleriyle anlatıyor: “Gerçek meşayihi taklitçilerinden ayırmanın yolu, Kur’an ve Sünnet mihengidir. Mürşid, Hazret-i Peygamberin Sünnet’ine ve İslam’ın bütün emirlerine uyduğu miktarda kâmil ve mükemmil olacaktır.”

Doç. Dr. Selahattin Yıldırım ise dosya kapsamında, kalbimizi kime teslim sorusu etrafında, kalbimizi teslim edeceğimiz bir mürşide olan ihtiyaca vurgu yapıyor.  İnsan kullukta uzmanlaşmak istiyorsa nefsini ıslah etme mecburiyetindedir, bu ise ancak bir mürşid vasıtasıyla gerçekleşebilir, diyen Doç. Yıldırım, kulluk kavramının bir mürşidin rehberliğinde derinlik ve anlam kazanacağını işaret ediyor. 

Selim Haşimoğlu dosyanın tamamlayıcı unsuru olarak, bir mürşid-i kâmil portresi ve örneği sunuyor. Şah-ı Nakşibendilerden, İmam-ı Rabbanilerden, Mevlana Halid Bağdadilerden süzülerek bugünlere tasavvuf hayatının aynı hassasiyetleri, kemalatı, feyzi ve irfanı bugün de yaşattığının, bu yolda insanlara şeyh, rehber, kılavuz ve mürşid olduğunun bir delili olarak Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi’nin portresini sunuyor.

Evliyaullahın himmeti devam ediyor  

Derginin orta sayfalarında İrfan Kaynağı köşesiyle her ay sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi, bu sayıda, “Evliyaullahın Himmeti Kesintisiz Devam Eder” başlıklı yazısında, merhum şeyhi ve babasından hareketle velilerin himmetinin vefatlarından sonra da devam ettiğini beyan ediyor.  Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi, ayrıca, bu yolun önemine ve bugün de bir irşad yolu olduğuna dair şu hassas vurguyu yapıyor: “Haznevi şeyhinin tarikatı dünya çapında tanınmış, adabının Hak olduğu, Hazret-i Peygamberin şeriatına hizmet ettiği herkesçe bilinir hale gelmiştir. Herkesin kanaati şu ki, Nakşibendi-Haznevi tarikatı şan ve şeref mekanıdır, üzerinde en ufak bir leke yoktur. Bu yüzden bağlılarının başları dik, alınları açık ve Şeyh Hazretlerinin prensipleriyle serfiraz, üstün bir halde bulunmaktadırlar.”

Her yazı irfan deryasından bir damla   

Derginin bu ayki portre bölümünde Saadettin Acar imzasıyla önemli bir isim tanıtılıyor: Muhyiddin bin Arabi. İbn Arabi,  İslam düşünce ve tasavvuf tarihinin en önemli ve en çok tartışılan isimlerinden biridir, marifetullahı esas alarak hadis, tefsir, tasavvuf, fıkıh, tarih gibi alanlarda yüzlerce kitap yazmış, bu çerçevede şiirler kaleme almıştır. Derli toplu ve güvenilir bir portre sunuyor bu yazı.

Prof. Dr. Mustafa Kara, bu sayıdaki yazısında hikmet kavramını bilhassa müfessir merhum Elmalılı Hamdi Yazır’ın açıklamalarından hareketle yeniden dikkatlere sunuyor.

Prof. Dr. Ali Akpınar, düzenli olarak Kur’an kıssalarını yorumlamaya devam ediyor. Bu sayıda Hazret-i Meryem var. Kur’an’da ismi açıkça anılan tek kadın olan Hazret-i Meryem’in hayatı ve bir mucize olarak dünyaya getirdiği oğlu İsa peygamberin, bizim için tertemiz mübarek bir hayatı olmuştur.

Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, hayat bir samimiyet sınavıdır, merkezli yazısında samimiyetin berraklığını tanıtırken, Mona İslam, “Hangi İpe Tutunsak?” başlıklı yazısında, “Bir dağ tırmanışı gibi hayat. Tırmanış yapmaya niyet ettiğinizde öncelikle bir tırmanış yeri seçmelisiniz. Bir grubunuz olmalı. Bir de grup lideri.” diyor.

Osman Toprak bu sayıda, “Aklın ve Kalbin Yolu: İlim ve İrfan” başlıklı yazısında ilim ve irfan hayatımızın bütünlüğüne, ayrılmazlığına vurgu yapıyor. 

Lütfi Sağlam imzalı yazı ise, Selman-ı Farisi Hazretlerinin hayat yolculuğundan hareketle bir rehbere, mürşide olan ihtiyacı farklı bir cepheden gündeme getiriyor.  Lütfi Sağlam yazıda, ayrıca, şu vurguyu da yapıyor: “Selman’ın hikayesi, üstünlüğün neseple değil takvayla olduğunu bildirmektedir. Babası Mecusi olan bir insana Resulullah’ın kendisine, “Selman bizdendir, ehl-i beyttendir.” derecesini kazandıran, takvadır.”

Kemal Özer, fıtratın çağrısına kula vermeye davet ediyor bizi ve şifa kaynağı olan bitkilere dikkatlerimizi çekiyor.

Ailemiz ekiyle birlikte İlim ve İrfan, hayatımıza billur bir bakış kazandırmaya devam ediyor.

İletişim: www.ilimveirfan.com.tr

İTİBAR’IN HAZİRAN SAYISINDA NELER VAR?

İtibar’ın 33. sayısı olan Haziran sayısında uzun soluklu iki çalışma öne çıkıyor. Ercan Yıldırım’ın kaleminden Necip Fazıl ve Cemal Şakar’ın usta çizer Hasan Aycın üzerine yazdığı kapsamlı bir inceleme de bu ay okuyucuyla buluşuyor.

İbrahim Tenekeci’nin yönetiminde aylık olarak çıkan İtibar, Furkan Çalışkan’ın “E-77” başlıklı şiiriyle açılıyor ve İsmail Kılıçarslan’ın aynı başlık ve aynı girişe sahip şiiri ile bitiyor. Derginin şiir sayfaları Süleyman Çobanoğlu’nun “Bu Denizden”, Cevdet Karal’ın “Mezar Kazıcıları” ve isimli şiirleriyle devam ediyor. Bu sayının diğer şairleri ise, Mehmet Aycı, Nurettin Durman, Ahmet Edip Başaran, Adem Turan, Ünsal Ünlü, Belya Düz, Fatih Muhammet Atasever, Tevfik Emre Akın, İbrahim Tenekeci, Zeynep Tuğçe Karadağ, Rabia Gelincik, Ali Oturaklı, İlker Nuri Öztürk, Ertuğrul Demir, Enes Kılıç, Abdullah Mesud, Kaan Orhan ve Bahadır Sancak. Arka kapak şiiri ise Ali Emre imzalı bir Soma şiiri: “Kara Yara”. 

Derginin Haziran sayısının öykü sayfalarında ise Yıldız Ramazanoğlu’nun “Bu Kez Lila Olsun Saçlarım”, Işık Yanar’ın “Aynı Dünyada Başka Ruhlar”, Doğukan İşler’in “Hüsn-ü Kuruntu”, Betül Nurata’nın “Darmadağın” ve Fahri Ayhan’ın “Bakraçlar” öyküleri bulunuyor. 

Necip Fazıl ve Hasan Aycın İncelemeleri

İtibar’ın Haziran sayısında, Ercan Yıldırım “Cumhuriyet İslamcılığının Kurucu Unsurlarından Necip Fazıl Kısakürek” başlığıyla, geçtiğimiz günlerde ölüm yıldönümünde andığımız şairin düşünce dünyamızdaki etkilerini irdeleyen geniş oylumlu bir yazı ile yer alıyor. Bu sayıda öne çıkan bir diğer ürün de, İtibar’ın, çizgileriyle açılmasına alıştığımız usta çizer Hasan Aycın hakkında Cemal Şakar’ın hazırladığı önemli bir çalışma. Yazının başlığı: “Hasan Aycın: Kendi İzinde Yürümek”. İstikrarlı yazılarıyla her ay İtibar’da okuyucuyla buluşan İhsan Fazlıoğlu “Tasvîr, Tahkîk ve Tedkîk Açmazında Çağdaş İslam Düşüncesi” adlı çalışmasıyla yazılarına devam ediyor. Cihan Aktaş, oteller etrafında uzun soluklu bir yazı dizisine başladı. İlk yazısı “Cinayet Mahalli Olarak Otel Odası”. Geçtiğimiz yıllarda Suriye’de kaçırılan belgeselci Hamit Coşkun ise esaret günlüklerini İtibar’da yayınlıyor. İlk yazısı: Gez, Göz, Esaret. Mayıs sayısıyla birlikte düzenli olarak İtibar’da yazmaya başlayan Rasim Özdenören “Sınır”, Hüsrev Hatemi “Eşref Denizhan ve Yahya Kemal Sevgisi”, Leylâ İpekçi “Kelimelerin Kalbine Yerleşmiş Bir Sır”, Tarık Tufan “Mutluluğun Fiyatı” başlıklı yazılarıyla derginin fikriyat ve deneme sayfalarında. Zafer Acar, Mustafa Ruhi Şirin, Soner Karakuş, Yusuf Genç, Güven Adıgüzel, Suavi Kemal Yazgıç, Gökhan Ergür, Muzaffer Serkan Aydın, Nadir Aşçı ve İsa Darakçı yazılarıyla İtibar’ın Haziran sayısına katılan diğer isimler.

İletişim: www.itibardergi.com 

BİLGE ADAMLAR DERGİSİ: İSLAMİ UYANIŞIN KÖKLERİ

Bilge Adamlar Dergisi’nin 35. sayısı “İslamî Uyanışın Kökleri” başlığıyla çıktı. Derginin bu sayısında İslami hareketlerin özellikle son birkaç yüzyıllık oluşumu ve seyrine dair doyurucu yazılar bulabilirsiniz. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu ile “İslami Hareketler Üzerine” söyleşinin yer aldığı sayı 208 sayfa.

Sayıda yer alan yazılar:

Röportaj: M. Hayri Kırbaşoğlu İle “İslami Hareketler” Üzerine

Cağfer Karadaş: Eskiden Yeniye Zihniyet Değişimi ve İslamcılık Hareketi

Ramazan Kayan: Siyasal İslam’ın Sonu mu sabahı mı?

Adnan İnanç: İslami Uyanışın Kökleri

Abdulaziz Tantik: İslam Coğrafyası: Durum, Sorunlar ve Kökenleri

Hulusi Şentürk: Ümmetin Günümüzde Durumu

Kürşad Atalar: Ne yapmalı?

Ali Koçak: İslam Düşüncesinde Büyük Kopuşun Temellendirilmesi

Hasan Postacı: Postmodern Bir Paradigma Olarak İslamcılığın İmkanları

Muhammed Garip Cesur: Bir Direniş ve Islah Hareketi: el-Urvetul Vuska’dan Menar’a…

Davud Güler: Türkiye’de İslami Hareketler

Ali Şeriati: Gençlik, Batı Kültürü ve İslam İrfanı

Ebubekir Çakar: Uyku ve Uyanmak

Münire Kevser Baş: Sezai Karakoç ve Diriliş Akımı

Erdal Şahin: Şah Veliyullah Dihlevi Hareketi

Nuri Yılmaz: İslam Dünya Sahnesinde Yeniden Yer Alabilecek mi?

Ercan Çağlayan: İslamcıların Milliyetçilik ve Demokrasi İle İmtihanı

Ahmet Ayhan Koyuncu: Hakikat Tekelciliği ve Çağdaş Hariciliğin Zihin Haritası

Atasoy Müftüoğlu: İslamcı Muhalefetin Düzenle Bütünleşmesi

Müslih Sezer: Serhildana Şex Seid U Di Kurdistane De Vejandina Fikra Şoreşgeri

İbrahim Sediyani: Dünyanın En Mazlum Milleti: Rohingyalar

M. Ekrem Doğan: Anlamdan Ambleme…

Ejder Aşit: Türkiye’de İslami Hareketin Seyri

Şahin Doğan: Cemil Meriç’in Düşünce Dünyası

İletişim: www.bilgeadamlar.net

HAKSÖZ SOMA’DAKİ MADEN FACİASINI KAPAĞINA TAŞIDI

Haksöz Dergisi bu ay iki sayı birleşik çıktı. Soma’da yaşanan maden faciasını manşete taşıyan dergide; Mısır’daki idamlarla ilgili bir soruşturma yer alıyor.

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz, bu ay birleşik iki sayı ile okurlarının karşısına çıktı. “Yüreğimizi Sarsan Soma Faciasının Sorumlularından Hesap Sorulsun!” manşetiyle çıkan dergide Mısır’daki kitlesel idam kararlarıyla ilgili bir soruşturma yer alıyor. Orta Afrika’da yaşananlara ilişkin bir analizin de yer aldığı dergide Ali Şükrü Bey cinayeti hakkında tarih-araştırma yazısı dikkat çekiyor.

Dergide Soma’da yaşananlar Gündem’de analiz edilirken Abdurrahman Çeliker de meseleyi farklı boyutlarıyla ele alıyor.

Rıdvan Kaya, Mısır ve Suriye özelinden hareketle İslami hareketlerin sindirilmesinin despotik rejimlerle küresel güçlerin ortak hedefi olduğunu ortaya koyan bir makaleye imza atarken Musa Üzer, eylem ahlakı üzerine kaleme aldığı yazısında Rabia eylemlerindeki birtakım söylemleri eleştirel bir yaklaşımla tartışıyor.

Dergide Mısır’daki idam kararları için bir soruşturma yapılmış. Ahmet Varol, Cihangir İşbilir, Hüsnü Yazgan, İbrahim Sarmış, Mehmet Göktaş, Nurcan Büyük, Selahaddin Eş Çakırgil, Serdar Demirel, Şefik Sevim ve Yılmaz Çakır’ın katıldığı soruşturmada idam kararlarının arka planı, uluslararası kuruluşlar ve Batı’nın tavrı, Türkiye’deki siyasi çevrelerin yaklaşımı, Müslümanların ilgisi tartışmaya açılıyor. Mısır ve Suriye’deki gelişmeler birtakım çeviri yazılarla da okurların ilgisine sunuluyor.

Mustafa Yılmaz, Orta Afrika’da yaşananları tarihî arka plan eşliğinde değerlendiriyor ve bu konuda hassasiyet üretmenin önemine dikkat çekiyor.

Eyüp Togan, Batılı medya analizlerinden hareketle Erdoğan’ın Ortadoğu’da artık model olmadığı iddiasının ne kadar gerçeğe tekabül ettiğini tahlil ediyor.

Bahadır Kurbanoğlu, tarih araştırma dizisine Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan bir cinayetle devam ediyor. Lozan sürecinde Ali Şükrü Bey’in katledilmesi olayını irdeliyor.

Rıdvan Kaya, dergideki bir diğer yazısında doğru bilgilenme usulünü masaya yatırıyor ve sahih bilgilenmenin yollarına dikkat çekiyor.

Mustafa Siel, Mearic Suresinin 36-44. ayetlerinin tefsiri ışığında cennete gideceğini sanan cehennem yolcularını konu alıyor.

Hikmet Kızıl ve Ali Emre’nin şiirlerine yer verilen derginin arka kapağı ise Mavi Marmara ile ilgili bir çalışmaya ayrılmış.

İletişim: www.haksozhaber.net

ACEMİ DERGİSİ MAYIS-HAZİRAN SAYISI BU AY DA DOPDOLU

Yayınladığı 14. sayısıyla bir kez daha okuyucularının karşısına çıkan Acemi Dergisi şöyle sesleniyor…

Yeni bir sayımızla bir kez daha, edebiyata dair dağarcığımızı sizlere sunmak üzere huzurunuza çıkıyoruz. Bu defa, 14. buluşmamızın değerlendirmesinde en öne çıkan hususun, zaman itibariyle, deneyimlerimizin olduğu kadar sorumluluklarımızın da arttığı gerçeğidir. Bizler; Acemi dergimizle kader arkadaşlığı yapabilecek edebiyat gönüllüsü insanların samimi gayret ve katkıları, siz okurlarımızın da değerli destekleri ile yolumuza devam ederken, bir yandan da gerekli bulduğumuz yenilikleri de hayata geçirmeye başlıyoruz. 

Acemi dergimizin okul kimliğini sürdürmek yayın politikamızın değişmez ilkesi olmakla beraber, bundan sonraki sayılarımızda usta kalemlerin yazı ve şiirleriyle de karşınızda olacağız. Böylelikle, hem yeni kalemlerin daha iyiye doğru gelişmelerini sağlayacak cesaret ve fırsatı vermeye devam edecek, hem de daha profesyonel anlamda kaleme alınmış eserlerin okurlarımızla buluşmasını sağlayacağız. Yine bu sayıdan itibaren dergimizi artık, daha iyi okuma rahatlığı sağlayan kitap sayfalarına yapılmış baskısından okumaya başlayacaksınız. 

Acemi dergimizin İmtiyaz Sahipliği görevini her zaman ve koşullar çerçevesinde başarı ve özveriyle yapmış olan Nuran Aksoy hanımefendinin vefat eden değerli babasına rahmet, yakınları ve sevenleri için de sabr-ı celîl niyaz ediyoruz. Kendisine, ayrıca edebiyata Acemi dergimiz nezdindeki değerli mesailerinden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz. 

Bu sayımızda, Beyza Mutlu Soğuk Taş, Songül Karakoç Sustuğumuz Her Şey Hüzün, Ferda Balkaya Çetin Çağırdı Bak Güneş Bizi, Kübra Kopya Bir Türkü Gibi Bir Türkü Boyunda, Ömriye Karataş Zorunlu Yalnızlık, Dilek Ayrıbaş Rübai-1 ve Dünya Dediğin , Şevket Önder Hilmi Yavuz ve Ben, Amata, Ömer Töme Üzgünüm Saçlarımda İki Büklüm Bir Çocuk Uyuklar adlı şiirleriyle yer alıyorlar.

Nesirde ise; Mehmet Sağlam Mavi Tren, Gülnaz Eliaçık Kalbin Soğuk Algınlığı, Hatice Eğilmez Kaya Bir Kar Yağar İnceden , Yunus Emre Keleş Kan Uykusu, Semi Hü Polat Artık Biliyorum Ondan Geriye Başladı saatler, Gönül Şahin Sini, Burhan Gültekin Kara Fuat, Fatma Turan 5 Eylül 2013, Kadir Gönüllü Sabır Taşları Tesbihler, Salim Çağlar Kimin?, Binnur Tekinalp Hikâyedeki Kız, Eyyüp Yıldırmış 504 Numaralı Oda adlı eserleriyle okurlarımız karşındalar.

Röportaj bölümümüzde bu kez ağırladığımız konuğumuz spor dünyasından. Taekwondo antrenörü Erol Öztürk; Burhan Gültekin’in sorularına verdiği cevaplar ile özellikle spora meraklı okurlarımızın ilgisine değecek bir söyleşiyi sizlerle paylaşıyorlar.

İletişim: https://twitter.com/acemidergisi

GENÇ DERGİDE BU AY TAM 6 ADET RÖPORTAJ VAR

Genç dergi yaz mevsiminin ilk sayısıyla raflardaki yerini aldı. Bu ay yine zengin bir içerikle okuyucularının karşısına çıkan dergide 6 adet röportaj yer alıyor. 

İşte Haziran 2014 sayısının içerikleri şöyle anlatılıyor…

“Editörden” sayfamızda kıymetli editörümüz, “Derdinizin Uzmanı mısınız?” sorusunu yöneltiyor bizlere. “Gelin sahibi olduğumuz dertlerin kalitesini artıralım, bunun için de derdimizin uzmanı olalım.” diyor.

“Sorduk-Öğrendik” sayfasıyla Süleyman Ragıp Yazıcılar, sizden gelen soruları içtenlikle cevaplıyor.

Soma faciası gündemimizde. İbrahim Özkahyaoğlu’nun hazırladığı “Türkiye Gündemi” sayfası Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Gençlik Forumu`na da değiniyor.

Beytullah Demircioğlu, Ortadoğuyu, Afrikayı ve Avrupayı bu ay “Dünya Gündemi”nde yorumluyor.

Yeni Bir Dünya köşesinde Mehmet Lütfi Arslan, “Kıymetsiz, kimliksiz, hissiz ve hikmetten hissesiz yaşamaya bir dur de, reddederek yeniden başla.” diye bir çağrıda bulunuyor. “Reddederek Başla!” diyor.

Bu ayki dosya konumuzu Asım Gültekin kaleme alıyor. Büyüklerimize; “Genç olsaydınız…” diye yönelttiğimiz sorumuza verdikleri cevaplardan oluşan dosya konumuz Ahmet Taşgetiren`den Hekimoğlu İsmail`e birçok kıymetli ismin genç olsalardı neler yapacaklarına dair yorumlarını ihtiva ediyor.

Yusuf Kaplan, Gençlik Manifestosu isimli köşesinden biz, gençlere sesleniyor: “Çınar Gibi Metin, Buğday Gibi Serin Ol!”

Bu ay “Vatikan`da Namaz Kılmayı Hayal Eden Arnavut ” başlıklı yazısıyla Seyyah isimli köşesinden bize sesleniyor Âdem Özköse.

Harun Kırkıl ise “Sürtük!” başlıklı muhteşem hikayesiyle bu ay karşınızda.

Mesut Kaya, İslâm’ın köklerine tekrar geri dönüp kendi kimliğimizi bulmamız gerektiğinden bahsediyor. “Üçüncü Büyük Çağın Eşiğinde ”

“Kitap” köşesi yazarımız Mehmet Emin Gül’ün sizler için titizlikle seçtiği kitaplar ise şöyle;

– Zaman Yolcuları / Mehmet Kızılca

– Gençler İçin Peygamberimiz`in Hayatı / M. Yaşar Kandemir 

– Ateşten Kelimeler / Ömer Lekesiz 

– 17 Aralık Dostmodern Darbe / Hüseyin Kulaoğlu

GENÇ’in Haziran 2014 sayısında Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, “Vefâ Tezahürleri” konusuna değiniyor. Peygamber Efendimiz’in hayatından vefâ tezahürleriyle misallendirerek bu konuda bizleri aydınlatıyor.

Haziran ayının röportajları ise şunlar;

Derviş Zaim – “Sinemacı Gençler Hata Yapın! ” Konuşan: Alpaslan Öngel

Mustafa Uysal – “Kariyerin Yurdu Bulundu!” Konuşan: Huzeyfe Kıvrak

Erkan Tan – “Salihlerle Birlikte Olmak İstiyorum! ” Konuşan: Süleyman Ragıp Yazıcılar

Islam Shokry – “İspanya`da R4BIA Rüzgarı” Konuşan: Hatice Sarı

Ayşegül Genç – “Şehirde Hepimiz Çile Dolduruyoruz” Konuşan: Merve Kurtoğlu

Mahmud Sami Yücel – “İlim ve İrfanın Buluştuğu Adres: İLAM Akademi” Konuşan: Hikmet Sami Ay

İletişim: www.gencdergisi.com

YEDİKITA: TÜRKİSTAN’DAN ANADOLU’YA EMİR TİMUR

Haziran ayında 70’inci sayısını yayınlayan Yedikıta dergisi “TÜRKİSTAN’DAN ANADOLU’YA EMİR TİMUR” başlığıyla çıktı. İşte bu ayki Yedikıta dergisinde okuyacağınız konular şöyle; 

Türkistan coğrafyasında yetişip, tarihe yön veren kumandanlardan birisidir Emir Timur. Resmî tarihimizde genel olarak Yıldırım Bayezid’i mağlup etmiş, Osmanlı’ya aman diletmiş, Fetret Devri’ne sebep olmuş bir düşman olarak tanıtılır. Emir Timur, tarihî bir ibret tablosu olarak dipdiri karşımızdadır ve o devre hikmet gözüyle bakılması daha doğru olur. Anadolu seferinin sonuçları Osmanlı için birçok hayırlara vesile olmuştur. Timur, Yıldırım Bayezid’in seferde iken mukayyet olmadığı devlet adamlarının açtıkları rüşvet ve yolsuzluk suistimallerine devleti tırpanlayarak son vermiş, ondan sonra devlet daha sağlam temeller üzerine kurulmuştur. O, görünürdeki “gaddarlığıyla” esasen Osmanlı’ya birliğin ehemmiyetini, ihanete uğramanın ne demek olduğunu öğretmiş; Fatihlerin, Kanunilerin ve Yavuzların yetişeceği bir saha açmıştır. Bununla birlikte, onun Türkistan bölgesindeki mücadelesinde Semerkand, Semerkand olmuş, onlarca ilim adamı orada yetişmiş, önemli eserler kaleme alınmıştır.

Bu ay, Emir Timur’a sadece Anadolu penceresinden değil, İslam coğrafyası ve Türkistan penceresinden bakan önemli bir yazıyı sayfalarımıza taşıdık. Prof. Dr. Hayrunnisa Alan kaleme aldığı makalede Timurlular devri veya devletinden çok, bir insan ve kumandan olan Emir Timur Güregen’i farklı kaynakların ışığında, tanımamızı sağlıyor.

İlginizi çekecek bir yazımız da Kırkpınar. Bu yıl 16-22 Haziran tarihleri arasında Edirne’de Kırkpınar Güreşleri’nde kispetini kuşanan yiğitler çıkacaklar er meydanına. Artık gelenek halini almış Kırkpınar’ın gerçek hikâyesini okuyacağız.

İlk metromuz için ‘Şeyhülislam Engel Oldu’ yalanı uydurulduğunu, çiftçilerin korkulu rüyası çekirgelerin istilasına tarihte nasıl bir çözüm bulunduğunu, Anadolu’da Müslümanların ilk

fethettiği şehir olan Diyarbakır’ın nasıl “sahabe şehri” olduğunu ve Arabistan’a yönelik misyoner faaliyetlerinin ne şekilde başlatıldığını ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz.

Tecrübe Konuşuyor bölümünde ağırladığımız; İSAM’ın kurucularından, kütüphanecilik ve sahaflar üzerine kitaplarıyla tanınan sayın Prof. Dr. İsmail E. Erünsal da ilim sevdasına düşenler için çalışmalarından, kütüphanesinden ve ilmî gayretin anahtarlarından bahsetti.

İletişim: www.yedikıta.com.tr  

DÜNYALI DERGİSİNİN DOSYA KONUSU YALAN

Bu ayın dosya konusu “Yalan”. Neden yalan söyleriz? Gelmiş geçmiş en büyük yalan ne ve en büyük yalancı kim? Yalan bir alışkanlığa dönüşebilir mi? Acar hafiye Mehmet Sütlaç ile yalan yakalama sanatı üzerine… Yalanın ve yalancının dünyasına dair ne kadar ilginç şey varsa hepsi bu ayki yalan dosyamızda…

Futbolun kalbi her zamanki gibi yine Brezilya’da atıyor. 14 haziranda başlayacak şampiyona öncesinde, dünden bugüne tüm detaylarıyla Dünya Kupası’nın tarihsel gelişimine şöyle bir göz atmaya ne dersin?

Gezi sayfamızın bu ayki konuğu “Güneşin Çocukları” İnkalar. Saklı kent Maçu Piçu’nun bilinmeyenlerini keşfedeceğin büyüleyici bir geziye hazır mısın? Sahi, koca bir kent kimden ve neyden saklanır ki?

“Poptan sanat mı olur hiç?” deme sakın! Amerikan Pop Sanatı’nın en önemli ve aykırı isimlerinden Andy Warhol’un Pop Fabrikası’nda sıradan nesneler muhteşem birer sanat eserine dönüşüyor. Sence de günümüzde on beş dakikalığına ünlü olmak mümkün mü?

Hayvanlar âleminin en hızlı renk değiştiren hayvanını yakından tanımak ister misin? Benzersiz hünerleri ve pabuç kadar diliyle bukalemunların dünyasına kısa bir yolculuk…

Yok böyle tabela! Yolda gördüğün uyarı tabelalarını bildiğini sanıyorsan bir kere daha düşünmeni öneriyoruz. İşte sana Dünya’nın en ilginç, farklı ve garip yol tabelaları… 

SÜPER HEDİYELER!

Dünyalı’da bu ay yine muhteşem hediyeler var: Sizler için hazırladığımız bisiklet kitabı, Dünya Kupası fikstürü, yapışkanlı not kâğıdı, İlk üç bölümü geçtiğimiz aylarda yayımlanan Miyase Sertbarut imzalı “Sarı Maymun”un dördüncü bölümü ve dört harika poster…

İletişim: www.dunyalıdergi.com  

GEZGİN: SOM ACI’NIN ÖNCESİNDEKİ MADENCİ PORTRESİ

Haziran ayında 88’inci sayısını yayınlayan Gezgin Dergisi geçtiğimiz ay yaşadığımız Soma’daki maden faciasına kayıtsız kalmayarak, “Som Acı’nın Öncesinde Madenci’nin Portresi” konusunu kapağına taşımış…

Gezgin’de bu ay başka neler var:

Şen Gezgin’in Günlüğü’nde Hakan Şen, “Sıcak Kanlı Akdenizli” yazısıyla sizi Barcelona yolculuğuna çıkarıyor. 

Önder Kaya yeşilin bütün tonlarını görebileceğiniz Trabzon’un en yüksek, en yeşil ve en iç kesimde kalan ilçelerinden biri olan Tonya’nın bütün güzelliklerini gözler önüne seriyor. 

Fatih Yılmaz, karnaval coşkusu içindeki Şeyseller’deki izlenimlerini okuyucularıyla paylaşıyor. 

Serkan Doğan yazısı ve fotoğraflarıyla size Amerika Kıtası’nın Paris’i olarak anılan Buenos Aires’e davet ediyor. 

Eskimeyen ülke: Yeni Zelanda… Sevim Dalan Yeni Zelanda’yı hem yazdı hem de fotoğrafladı…

Tuğçe Yılmaz eşsiz güzellikteki Trabzon’u, Zeynep Yörük ise Yuvacık’ı yazdı…

Kendisi de kömür madeninde uzun yıllar iş yeri hekimliği yapmış Dr. Ergün Karadağ’ın objektifinden madende çekilmiş fotoğraflar da portfolyo bölümünde yayınlanıyor…

Bütün bunlar ve daha fazlası Gezgin Dergisi’nin Haziran sayısında.

İletişim: www.gezgindergi.com

GENÇ OKUR’DAN TATİL REHBERİ

Genç Okur dergisi haziran ayında yayınladığı 9. sayısında yaz tatiline girerken öğrencilere güzel bir  tatil rehberi sunuyor.  

Genç Gezer bölümünde Genç Okur bize Kadıköy’ün tüm güzelliklerini şahit olacağımız bir yolculuğa çıkarıyor.  

Dili olsa da konuşsa bölümünde bir kaplumbağa ile yapılmış keyifli bir röportaj okuyacaksınız. Ayrıca Ali Sözer Üç Aylar Takvimi bölümünde bu ay içinde idrak edeceğimiz Beraat Kandili ve Üç Aylar’la ilgili önemli bir yazı okuyacaksınız.

M. Fatih Çakır bu ay yayınlanan yazısında Kur’an-ı Kerim’in yazılması ve bir araya getirilip çoğaltılması üzerine bir yazı kaleme alıyor.

Müzeyyen Yıldız, bu ayki sayıda yazı iyi değerlendirmek için tatil rehberi ve Mustafa Yıldız’ın Emrullah Aslan ile yapılan röportajı da yine bu ay Genç Okur’da okuyacağınız konular arasında yer alıyor.

Eğlenceli bilmeceler, giyim-kuşam, sağlık, beslenme, psikoloji sayfaları ve birbirinden orijinal testleriyle okurlarına dopdolu bir içerik sunan Genç Okur, ‘gençliğin yeni trendi’ olma iddiasını sürdürmeye devam ediyor.

İletişim: www.gencokur.com.tr

ÖZLENEN REHBER: HADİS-İ ŞERİFLER BİZE NASIL ULAŞTI?

Aylık ilim, kültür, fikir ve ahlak dergisi Özlenen Rehber Dergisi Haziran ayında çıkardığı 135’inci sayısıyla okurlarıyla buluştu.

Özlenen Rehber Dergisi bu ay hadis-i şeriflerin yazılması ve sünnetin bizlere kadar ulaşması noktasında önemli tespitlerde bulunan “Hadis-i şerifler bize nasıl ulaştı?”, “Mü’mine hayat veren yol sünnet-i seniyye” konularını hazırladı. Ayrıca Ramazan ayına yaklaştığımız şu günlerde önceden bir hazırlık olması sebebi ile Ramazan ve oruç üzerinde çalışmalar da Özlenen Rehber dergisinin son sayısında yer alan çalışmalardan. 

Özlenen Rehber’de bu ay okuyacağınız konular şöyle;

Muzaffer Yalçın: Hakk’ın mahbubiyyeti makamına O’nun (sav)mütabaati sebebiyle ulaşılır

Ahmet Cambaz: Hadis-i şerifler bize nasıl ulaştı?

Cuma Eroğlu: Mü’mine hayat veren yol sünnet-i seniyye

Seyfullah Kılınc: Sık sorular sorularda oruç ve zekat

Abdullah Faruki el-Müceddidi: Şaban-ı Şerif ve Ramazan’ın başlangıcı

M. Eyüp Özberk: Ramazan’ın gelişine sevinmek ve Selef’in kulluk heyecanı

Kader Uslu: Server-i Kainat Efendimiz’in Halaları

Rifat Aksaçlıoğlu: Rasullullah’ın (sav) dilinden Ramazan

H. Özlem Aksaçlıoğlu: Hazreti Şit (as)

Berda Aksoy Çetin: Onlar birer inciydi

M. Eyüp Özberk: Soma… Ölümün acı yüzü…

İletişim: www.ozlenenrehber.com