Eylül ayı dergilerinde neler var?

Edebiyat
Eylül ayında dergiler zengin içerikleriyle okuyucularının karşısında. İşte ayrıntılar… UMRAN “MISIR: SİSTEMİN TURNUSOL KAĞIDI” DOSYASI Umran Dergisi Eylül 2013 Sayısında MISIR: SİSTEMİN TURNUSOL...
EMOJİLE

Eylül ayında dergiler zengin içerikleriyle okuyucularının karşısında. İşte ayrıntılar…

UMRAN “MISIR: SİSTEMİN TURNUSOL KAĞIDI” DOSYASI

Umran Dergisi Eylül 2013 Sayısında MISIR: SİSTEMİN TURNUSOL KÂĞIDI başlığıyla çıktı. Mısır darbesi ve ardından yaşanan katliamı, Katliam, Batı Dünyası ve Körfez Ülkeleri bağlamında ele alan Umran’da bakın bu ay hangi konular var…

3 Temmuz 2013’te Mısır ordusu, Mursi karşıtı gösterilerden sonra Mursi’yi görevden aldı. Bunun üzerine Müslüman Kardeşler, darbeye karşı geldi ve Mursi’nin yeniden görevine iade edilmesi için kalabalık gösteriler düzenlediler. Mursi taraftarları başta Kahire’deki Nahda Meydanı ve Rabiatü’l-Adeviyye Camii’nin civarını doldurdu. Güvenlik güçleri yüzlerce göstericiyi 14 Eylül 2013’te katletti ve başta İhvan liderleri olmak üzere binlerce kişi tutuklandı. Gezi Parkı olaylarında beş ölüm gerçekleştiğinde ayağa kalkan dünya ve özellikle de Batı medyası ve yönetimleri, Mısır’da beş bin insanın ölümünü görmezlikten geliyor, üstünü örtmeye çalışıyor. Yine Mısır’daki darbeye destek veren Suudi Arabistan, Mursi’nin devrilmeden önce ipleri tamamen kopardığı Suriye’deki Esed yönetimine nefes aldırdı ve Suriye konusunda ne kadar ciddiyetsiz olduğunu gösterdi. Bölgesel ve uluslararası güçlerin ikiyüzlülüğünden cesaret bulan Esed kendi halkını kimyasal dahil her türlü silahlarla katletmeyi sürdürüyor.  

Nasıl ki, Peygamberliğin ilk yıllarında İslâm düşmanı Mekke müşrikleri, İran’ın Bizans karşısındaki zaferinden kendilerine bir haklılık ve üstünlük payesi çıkarmaya çalışmışlarsa, bugünün İslâm karşıtı küresel ve yerel güç odakları da Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in bir askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasından kendileri için psikolojik avantajlar hatta meşruiyet gerekçeleri devşirmeye çalışıyorlar. Müslüman Kardeşler sözcüsü Mena el-Kazaz’ın sözleri Mısır’da yaşananları başka söze gerek bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ifade etmektedir: “Bu bir hükümet değildir, bu bir rejim değildir. Bu sadece bir mafyadır. Demokratik sürecin her aşamasında çuvalladılar. Onlar tankların ardına gizlenerek gelen liderlerdir. Mısır’ın güçlenmesine kastı olan gayrimeşru bir mafyadır. İnsanlığa karşı işledikleri suçlarının bedelini ödemek zorunda kalacaklardır. Onlar kanunsuz işler yapan insanlardır. Biz demokratik sürecin her aşamasını kazandık fakat onlar kaybetti. Onlar için tek yol, tankların ve silahların gücüyle gelmiş oldukları politika sahnesini terk etmektir.”

Mısır ordusu darbeyi gerçekleştirirken uluslararası meşruiyeti elde edeceği için ülke içerisinde Müslüman Kardeşler’den gelebilecek düşük yoğunluklu direnişi de izole edebileceğini düşünüyordu. ABD ve AB darbenin ilk aşamasında “darbeye darbe demeyerek” darbe hükümetine ihtiyacı olan manevra kabiliyetini yarattı ancak bu noktada daha önce tahmin edilmeyen ya da etkisinin düşük olacağı öngörülen Türkiye faktörü devreye girdi. Filistin-İsrail Barış görüşmelerinin başladığı bir dönemde Camp-David düzeninin devamından yana tavır koyan Ordu güçleri İsrail tarafından desteklenirken, ABD Mısır açısından vazgeçilmez rolünün de etkisiyle iç siyasetteki bütün aktörlerle görüşerek dış politika açısından kendi çizgisine yakın çıktılar üretilmesinin zeminini oluşturmaya çalışıyor.  

Uluslararası cılız kınamalara rağmen Mısır’ın kan dökücü darbecileri, “teröristler” olarak adlandırdıkları şeyi kökünden halletme kararında olduklarını hiç sıkılmadan, alçakça ilan ettiler. Mısır’daki çözümsüzlüğü tetikleyen en önemli unsurlardan biri de darbeye destek veren ABD, İsrail, Batı, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin bu desteklerini hafifletmeyi düşünmemeleri. Darbede etkin rol oynayan ve kanlı olaylardan sonra istifa eden Muhammed Baradey’i bile ihanet suçlamasıyla yargılama kararı alan darbeciler İhvan’a göz açtırmamakta kararlılar. 

Mısır’da ordunun darbe yapıp meydanlardaki göstericilere ateş açması yahut Müslüman Kardeşler hareketinin yönetici kadrolarını tutuklayıp cezalandırması gibi gelişmelere bakarak, Mısır’ın geleceğine ilişkin “eski düzene geri dönülüyor” tarzı bir yoruma gitmek asla isabetli değildir. Bu, artık Ortadoğu’da olabilecek bir şey değildir. Bölgede eski düzene geri dönülmeyecektir. Zira o düzen, zaten eskidiği, ‘işlevini tamamladığı’ için terk edilmiştir. Bundan böyle, ‘yeni düzen’ kurulmaya çalışılacaktır, süreç bu yönde devam edecektir… 

Daha da önemli esas nokta şu: “İslâmcılık başarısız oldu, İhvan-ı Müslimin hareketinin önderleri Hasan el-Benna ve Seyyid Kutup’ların devri tamamlandı!” diyenlerin unuttuğu bir husus var. Onların çabası kendi dönemlerinde siyasi bir başarı sağlamadı belki ancak Müslüman dünyada ilk defa düşünce, içtihat ve şuurun sokağa yansımasını/taşmasını sağladı onların fikirleri, ilkeleri ve çalışmaları…

İletişim: www.umrandergisi.com

YEDİKITA: OLİMPİYAT BİR ‘OYUN’ MU?

Olimpiyat oyunlarının 2 bin 789 yıllık tarihi serüvenini inceleyen Yedikıta dergisi, bilinmeyen ayrıntılara ulaştı ve ilgi uyandıracak önemli bir dosya yayınladı.   

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Eylül sayısında Olimpiyat Oyunları’na geniş yer verdi. Tarihçi Yazar Harun Tuncer’in yaptığı araştırmayı “Osmanlı’nın Olimpiyat Macerası Olimpiyat Bir ‘Oyun’ mu?” başlığıyla kapaktan farklı bir bakış açısıyla sunuyor. Olimpiyat’ın çıkış noktası, amaçları ve tarihi serüveninin ayrıntılı bir şekilde aktarıldığı yazıda, Osmanlı Devleti’nin konuya yaklaşımı da ortaya konuluyor.   

Hristiyan Kral’dan Olimpiyata Tepki 

Dergide yer verilen bilgiye göre; Yunanistan’ın batısındaki Elis kentinde bulunan Olimpia’da düzenlenen cemiyetin adı olarak milattan önce 776 yılında ortaya çıkan Olimpiyat, ilah addettikleri Zeus adına “beden ve ruh uyum içinde meczi” yoluyla yapılan bir merasime verilen isimdi. Bu oyunları seyredenlerden alınan ücret ise tapınak papazlarına bırakılıyordu. Kadınlar bu dini merasime alınmaz, gizli seyredenler yakalandıklarında ise uçuruma atılarak cezalandırılırdı. Oyunlardan umulan diğer bir maslahat ise sık sık çatışan site devletleri arasındaki çatışmalara son verilmesiydi. 

Makedon ve Roma krallığı döneminde de devam eden bu oyunlar Kral II. Theodiosius zamanında son bulmuştu. Hıristiyan krala göre bu bir putperest âdetiydi ve ortadan kaldırılmalıydı.  

Osmanlı’dan Olimpiyatlara Resmi Tavır

Modern olimpiyatların başlamasıyla birlikte Osmanlı Devleti’ne hem katılım hem de silah sergisi açması için tekliflerde bulunulduğunu ortaya koyan makalede, ilk resmi teklifin ise 1906 yılında yapıldığı kaydediliyor. Osmanlı’nın Olimpiyatlara mesafeli durduğu belirtilirken, resmi davetlerin Meclis-i Mahsusa’da görüşüldüğünü ancak nazikçe reddedildiği belirtiliyor. Gayri resmi katılımlara ise izin verildiği ancak genelde katılanların gayri müslim azınlıklardan oluştuğu anlatılıyor. 

Dergide ayrıca, Kasım Hızlı’nın “Suriye’de Müslüman Olan 100 Bin Nusayri”, Yrd. Doç. Dr. Selim Hilmi Özkan’ın “Zenta’da Esir düşen Mühr-i Humayun”, Prof. Dr. Kenan Ziya Taş’ın “Diyarbakır’dan Bağdat’a Kelekle Seyehat”, Erkan Kırın’ın Kubbeşehir İstanbul”, Hüseyin Cemil’in “Zavallı Türkçe!”, Yrd. Doç. Dr. Raşit Gündoğdu’nun “Yüce Osmanlı Meclisi Divan-ı Hümâyûn” ve arşivden çıkan ilginç bir belgeyi kaleme alan Ertuğrul Özbilen’in “Siyonist Yahudiler Filistin’e Değil Amerika’ya Gitsinler” başlığı ile verilen yazısı ilgiyle okunacaklar arasında bulunuyor. 

İletişim: www.yedikita.com.tr

TÜRK EDEBİYATI’NDAN “EVVEL GİDEN AHBAP” DOSYASI

Türk Edebiyatı dergisi bu ayki sayısında geçtiğimiz ay kaybettiğimiz edebiyatçılarımız Mustafa Miyasoğlu, Hilmi Merttürkmen, Ahmet Erhan, Servet Somuncuoğlu için “Evvel Giden Ahbab” başlıklı bir dosya hazırladı. Dosya konusunun yanı sıra bu ayın röportaj konuğu olan Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay kültür sanat faaliyetlerini anlattı. Türk Edebiyatı dergisinin eylül ayı sayısında bakın daha neler var?

Kültür ve sanat dünyamız, geçen ay tam bir yaprak dökümü yaşadı. Şair, deneme yazarı ve romancı Mustafa Miyasoğlu, sahaf Hilmi Merttürkmen, şair Ahmet Erhan, TRT yapımcısı, araştırmacı ve fotoğraf sanatçısı Servet Somuncuoğlu ve şair Sedat Umran, birbiri ardınca hayata veda ettiler. Miyasoğlu, Somuncuoğlu ve Umran çok yakın dostlarımızdı. Hepsine Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz. 

Türk Edebiyatı dergisi olarak elbette bu büyük kayıplara bigâne kalamazdık. Yahya Kemal’in “Veda Gazeli”ndeki bir mısradan ilham alarak “Evvel Giden Ahbab” başlığıyla bir dosya açtık. Bu dosyanın ilk yazısı Abdullah Uçman imzasını taşıyor. Abdullah Bey, 1970’lerin başında tanıştığı, hattâ bir ara aynı evi paylaştığı fakülte arkadaşı Miyasoğlu’yla ilgili hatıralarını yazdı. Sezai Coşkun, Dursun Gürlek ve Mehmet Nuri Yardım da Miyasoğlu hakkındaki kanaatlerini anlattılar. Ömer Erdem, “Fotoğrafsız Gökyüzü” başlıklı yazısında yakın dostu ve TRT’de mesai arkadaşı olan Servet Somuncuoğlu’yla ilgili hâtıralarından, Recep Seyhan ise iki ay önce hayata veda eden hocası Ali Tanyeri’den söz ediyor. Ben de, izninizle, Defterimde 40 Suret adlı kitabımdaki Sedat Umran portresini iktibas ettim. Merhum, 1996 yılında yazdığım, ilk defa Aksiyon dergisinde yayımlanan bu portreyi çok beğenirdi.

Bu sayımızda röportaj konuğu olarak, son zamanlarda kültür ve sanat alanında büyük hamlelerine şahit olduğumuz Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay yer alıyor. On yıl içinde üç büyük kültür merkezi (Cennet Kültür ve Sanat Merkezi, Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi, Halkalı Kültür ve Sanat Merkezi) açan ve bu merkezlerde çok ciddi kültür ve sanat faaliyetleri yürüten Küçükçekmece Belediyesi’nin son hamlesi, Halkalı’da yapılan ve açılışı geçen ay Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştirilen ArenaMega isimli dev gösteri merkezi oldu. Sayın Başbakan, açılışta bu gösteri merkezinin ismini eleştirmiş ve Türkçe bir isim bulunmasını istemişti. Aziz Yeniay, Türkçe isim konusunda çalışmaların yapıldığı, yakın bir tarihte yeni ismi kamuoyu ile paylaşacakları müjdesini verdi. 

Röportajımızı, Priştine’de bir üniversitede bir süre görev yapan genç akademisyenlerimizden Mehmet Samsakçı’nın Kosova’yı dünü ve bugünüyle anlattığı ilgi çekici yazısı takip ediyor. İnci Enginün hocamızın kedilerle nasıl tanıştığını anlattığı denemesiyle Tekin Şener’in “Unutuşlar Denemesi”ni severek okuyacağınızdan eminim. 

M. Selim Gökçe, Ahmet Hâşim’in değerli okuyucumuz Funda Durmuş tarafından bize dijital kopyaları ulaştırılan üç mektubundan hareketle büyük şairin hayatının bilinmeyen bir ayrıntısına ulaştı. Bu mektuplardan anlaşıldığına göre, Hâşim, Osmanlı Bankası’ndan aldığı bir ikramiye ile 1924 yılı ortalarında ilk Paris seyahatine çıkmış, ancak dönüşte parası bittiği için Venedik’te bir otelde mahsur kalmıştı. Funda Durmuş, ayrıca Hâşim’in dört fotoğrafının ve el yazısıyla “Başım” şiirinin dijital kopyalarını da göndermişti. Kendisine teşekkür borçluyuz. 

Edebiyat tarihimize karikatürün penceresinden baktığı yazılarıyla dikkatinizi çektiğinden emin olduğum Said Coşar, bu sayıdaki yazısında da çeşitli şekillerde soyulan edebiyatçılardan söz ediyor. Haluk Oral ise yine orijinal belgelerden hareket ederek Yahya Kemal-Vâlâ Nureddin dostluğunu ve Yahya Kemal’in Vâlâ’ya ithaf ettiği “Deniz Türküsü” şiirinin yazılış macerasını anlattı. Halk edebiyatının yaşayan büyük uzmanlarından Nail Tan da, doğumunun 100. yılı vesilesiyle ressam ve şair Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun şiirlerinde halk kültürünün izlerini tespit etti. Hülya Atakan’ın “Nabucco, İştar Kapısı, Babil Kulesi” başlıklı nefis denemesini de zevkle okuyacağınızdan eminim. Deniz Özbeyli’nin “İstanbul Karşılaş(tır)maları” denemesi de öyle…

Bu sayımızı Hatice Gökyılmaz bir hikâyesiyle; Cevdet Karal, Tarık Özcan, Mehmet Aycı, Ziya Paşa Akyürek,  Yasin Mortaş, Ali Oktay Özbayrak, Kerem Nadir, Muhammed Hüküm ve Bülent Gündoğan da şiirleriyle zenginleştirdiler. Kırkambar’ımız her zaman olduğu gibi dopdolu…

Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak ümidiyle ve muhabbetle efendim.

İletişim: www.turkedebiyati.com.tr

İTİBAR’IN EYLÜL SAYISINDA NELER VAR?

İtibar, ikinci yılının son sayısı olan Eylül sayısında geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz şair Sedat Umran’ı ve savaş fotoğrafçısı Coşkun Aral’ı gündeme getiriyor.

 İtibar, usta çizer Hasan Aycın’ın çizgilerini yayınlamaya devam ediyor. Türk şiirinin önemli isimlerini bir araya getirmesinin yanı sıra, genç isimlere yer vermesiyle tanınan dergi bu ay da yeni imzalara sayfalarında yer veriyor. Furkan Çalışkan’ın “Son Müdahale” şiiriyle açılan şiir bölümü Cevdet Karal’ın “Siyah Valiz”, Said Yavuz’un “Cephede Son Asker” ve Suavi Kemal Yazgıç’ın “Annemin Son Hıdrellezi” başlıklı şiirleriyle devam ediyor. Bu sayının diğer şairleri ise, Orkun Elmacıgil, Yağız Gönüler, Emel Özkan, Muzaffer Serkan Aydın, Salim Nacar, Murat Özel, Ertuğrul Gazi Demir, Tuba Kaplan, Fatma Şengil Süzer, Reha Akeloğlu, Sadık Altan ve Kâzım Berkay Özkardaş ise ilk kez İtibar’da şiir yayınlamaya başlayan genç isimler olarak yer alıyorlar.

Derginin Eylül sayısının öykü sayfalarında ise Işık Yanar’ın “Mezarlığa Bakan Sandalyeler”, Aykut Ertuğrul’un “Garip Azzam”, Müzeyyen Çelik’in “Yetiş Mihrimah Hanım Yetiş”, Numan Altuğ Öksüz’ün “Pembe Gülüş”  ve Zekiye Yaldız’ın “Sinek” öyküleri bulunuyor. Zeki Bulduk ise altı kısa öyküyle okuyucusuyla buluşuyor.

Coşkun Aral Söyleşisi ve Sedat Umran Günlükleri

İtibar’ın Eylül sayısında usta savaş fotoğrafçısı Coşkun Aral ile Ali Görkem Userin konuşmuş. Ortadoğu’nun bu karanlık günlerinde önemli tespitler ve bilgiler içeren bu söyleşi derginin öne çıkan metinlerinden birisi. Mustafa Ruhi Şirin’in 7 Ağustos’da kaybettiğimiz şair Sedat Umran ile ilgili tuttuğu günlükleri de dikkat çekiyor. M. Fatih Andı şiir üzerine yazmaya bu sayıda da devam ediyor. Andı bu kez Sezai Karakoç’u yazmış. N. Ahmet Özalp “Geleneksel Hikâyeler: Hikâye-i Mevlid-i Şerif’ten Hikâye-i Geyik” ile Eylül sayısına katkıda bulunan bir diğer önemli isim. Derginin bu ayki düşünce yükünü ise İhsan Fazlıoğlu, Emre Bağce ve Atasoy Müftüoğlu taşıyor. 

Hüsrev Hatemi “Aile Konusu”, Ercan Yıldırım “Aktüel İslamcılığın Kaynakları”, Yusuf Genç “İbrahim Paşalı’dan Alıp da Hiç Veremediğim”, Zeynep Kot Tan “Kapitalistleşmenin İki Osmanlı Veçhesi: Felatun Bey ile Rakım Efendi”, Samed Karataş “Pulbiber Mahallesi”, Büşra Dilek “Problemli Deha: Dostoyevski”, Güven Adıgüzel “Sonsuza Dek Bruce Lee” ve İbrahim Tenekeci “Paranın Seyri ve Koleksiyonculuk” yazılarıyla İtibar’ın Eylül sayısına katılan diğer isimler.

İletişim: www.itibardergi.com  

DİL VE EDEBİYAT’TAN “MUSTAFA MİYASOĞLU” ÖZEL SAYISI

Dil ve Edebiyat dergisi, 2013-Eylül sayısını, Ramazan ayının son günlerinde kaybettiğimiz, ömrünü kültür ve edebiyat dünyamıza adayan merhum Mustafa Miyasoğlu’na ayırıyor. Miyasoğlu’nun hayat hikâyesi, eserleri ve kültür tarihimizdeki yeri, ailesi, dostları ve edebiyat dünyamızın önde gelen isimlerince ele alınıyor.

Büyük Doğu ırmağının yetişmesine büyük katkılar sağladığı merhum Mustafa Miyasoğlu, gerek edebiyatın farklı türlerinde önemli eserler vererek gerekse yeni yazarların yetişmesine katkı sağlayarak edebiyat tarihimizde önemli bir yer edinmiş bulunuyor. Miyasoğlu’nun vefatı edebiyat çevrelerinde derin bir üzüntü oluştururken, kültür ve edebiyat camiasının da birçok etkinlik ve yayınla merhum yazara vefa borcunu ödemek istediği gözleniyor.

Bu bağlamda Dil ve Edebiyat dergisi de hazırladığı özel sayı ile Mustafa Miyasoğlu’nun çok yönlü dünyasını okurlara sunmaya çalışıyor. Miyasoğlu’nun “Şairin Duası” ve “Bir Gülü Andıkça” şiirleri ile başlayan dosya, Nevzat Bayhan’ın Mustafa Miyasoğlu ve Sedat Umran’a atfen yazdığı Yıldız Olmalı İnsan şiiriyle devam ediyor:

Yıldız olmalı insan “esma”nın derinliklerinde

“Miyasoğlu” gibi umman, 

Derya gibi “Umran” olmalı

Halkla hemdem, 

Hakk’la her dem 

Bir eli nefsinin yakasında, 

Diğeri öksüz, yetimlerin gönüllerinde

Dil ve Edebiyat dergisinde merhum şair Sedat Umran hakkında yer alan bir diğer yazı da Aykut N. Kelebek tarafından kaleme alınan “Şiiri ve Eserleriyle Kalıcı Bir Şair: Sedat Umran” başlığını taşıyor.

Karanlığa Mum Yakan Adam: Mustafa Miyasoğlu dosyasının ilk yazısı Dil ve Edebiyat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak’a ait. “Azizim Ağabey: Mustafa Miyasoğlu” başlıklı yazısında İlbak, Miyasoğlu ile 1980’li yıllardaki ilk tanışmalarından Dil ve Edebiyat dergisindeki birlikteliklerine uzanan kültür ve edebiyat eksenli serencamı özetliyor. Miyasoğlu’nun “Ağabey”lik kimliğine vurgu yapan İlbak, onu ülkemizin yakın tarihinde gösterdiği gayretler ışığında “karanlığa mum yakan adam” olarak tanımlıyor. İlbak şöyle diyor:

 “Mustafa Miyasoğlu, Müslüman edebiyat çevrelerinin içinde yer alamadıkları için sürekli eleştirdikleri edebiyat yıllıklarına alternatif edebiyat yıllığını hazırlayan ilk kişi oldu. ‘Suffe Yıllığı’ Miyasoğlu ağabeyin hazırladığı ve ‘İslami edebiyat’ duyarlılığıyla Türkiye’de hazırlanan ilk çalışmaydı ve sessizce bir mesaj veriyordu: ‘Artık biz de varız!’”

Dostlukları üniversite yıllarına; Ebubekir Eroğlu, Bekir Oğuzbaşaran, Durali Yılmaz gibi isimlerin birlikte kaldığı öğrenci evi arkadaşlığına kadar uzanan Prof. Dr. Abdullah Uçman ise kaleme aldığı yazısında bu ev hayatı yanında Miyasoğlu ile beraber girdikleri Mehmet Kaplan Hoca’nın derslerinden Sahaflar Çarşısı ve zaman zaman Cağaloğlu’nda Millî Türk Talebe Birliği Kitap Kulubüne yaptıkları ziyaretlere kadar birlikteliklerini aktarıyor. Miyasoğlu’nun, Mehmet Kaplan Hoca’nın yönetimi altında “Haldun Taner’in Tiyatroları” üzerine bir mezuniyet tezi hazırladığını hatırlatarak merhumun o günlerden başlayan çalışmalarına ve dönemin kültürel atmosferine işaret ediyor.

Dil ve Edebiyat dergisi okuyucusu, Abdullah Uçman’ın yazısından öğrendiği Ekrem Ocaklı’nın evindeki manevi, kültürel sohbetlerin perde arkasına Miyasoğlu ailesi ile gerçekleştirilen söyleşi yardımıyla geçiyor. Ocaklı’nın evinde gerçekleşen sohbetlere kimlerin katıldığı, bu mecliste nelerin konuşulduğu ancak Dil ve Edebiyat okuyucuların vakıf olabileceği bir merak konusu olsun diyerek dosyadaki diğer yazı ve yazarlara değinelim.

Vefatı geride büyük boşluk bırakan Mustafa Miyasoğlu üzerine Dil ve Edebiyat’ta yer alan bütün yazıların ayrıntılarına yer vermek mümkün değil elbette. A. Vahap Akbaş’ın “Azizim Mustafa Bey” başlıklı yazısı; Mustafa Miyasoğlu’nun kültür sanat dünyasında bütün olumsuzluklara nasıl direndiğini, başarmak için ısrarla nasıl çalıştığını göstermesi açısından iyi bir örnek. Miyasoğlu’nun Suffe Yıllığı çalışmalarının, en az Abdullah Uçman’ın yazısında belirttiği Yeni Sanat dergisinin yayımlanması için harcanan emek kadar yorucu olduğu anlaşılıyor. 

Mustafa Miyasoğlu edebiyatın birçok türünde eser vermiş bir isim; ancak onun dünyasına yalnız bunlarla girmek mümkün mü! Mustafa Özçelik’in yaklaşık yirmi yıl süren Miyasoğlu ile mektuplaşmaları üzerine düştüğü notlar sorumuza cevap oluşturuyor. Bu yazışmaların gün yüzüne çıkarak edebiyat tarihine katkı sağlanması, bundan sonra yapılacak işlerin başında geliyor sanırız.

Dil ve Edebiyat dergisinin Mustafa Miyasoğlu özel sayısı dosyasına katkı sağlayan diğer yazarlar ise şöyle; Bekir Oğuzbaşaran, Abdurrahman Şen, Faik Özdemir, Muzaffer Doğan, Mehmet Nuri Yardım, Ekrem Kızıltaş, Ahmet Kekeç, Hüseyin Altuntaş, Mehdi Ali Seçkin.   

Mustafa Miyasoğlu’na ait iki şiir dışında onu kendi kaleminden tanıtan bir yazı da, 1999 yılında Seviyye dergisi sayfalarından alıntılanan “Ben Nasıl ‘Ben’ Oldum” başlıklı yazı… Dil ve Edebiyat dergisinin arşivlenecek Mustafa Miyasoğlu özel sayısına ilişkin notları dergi editörü Hüseyin Altuntaş’ın önerisini hatırlatarak nihayetlendirelim. Altuntaş, “önemli kültür ve edebiyat adamlarımızın kaybı ile bir kez daha ortaya çıkan kültürel alana yoğunlaşma” gereğine değiniyor ve “bu yoğunlaşmayı başlatacak işaret fişeğinin özellikle ve ivedilikle Kültür Bakanlığınca atılması”nın altını çiziyor.

İletişim: www. tded.org.tr

GENÇ DERGİ: KORKUMUZ YOK, İNANCIMIZ TAM VE BAŞIMIZ DİMDİK!

Genç Dergi, eylül ayı sayısında Mısır direnişinin sembolü olan  R4BİA  işaretini kapağımıza taşıdı: Korkumuz yok, inancımız tam ve: “Başımız Dimdik!”

İşte Genç Haber Merkezi’nden Salih Yüztgenç’in kaleminden Genç Dergi’nin Eylül sayısında okuyacaklarınız…

Dosya konumuz yine dopdolu ve heyecan uyandıracak cinsten. Bu yaz Afrika’ya gidip oradaki kardeşlerimizle buluşan Genç Gönüllüler, ibretlik hatıralarını paylaşıyor bizlerle. İbrahim Özkahyaoğlu’nun hazırladığı dosyamızın başlığı şöyle: “Değişmeye Gittiler Değiştiler Geldiler”

Dünyaya ilişkin, öne çıkan haberleri, Beytullağ Demircioğlu’nun hazırladığı “Dünya Gündemi”nden, ülkemizdeki konu başlıklarını ise, İbrahim Özkahyaoğlu’nun hazırladığı “Türkiye Gündemi”nden takip edebilirsiniz.

Genel Yayın Yönetmeni’miz Mehmet Lütfi Arslan’ın, Resulullah (sav) Efendimiz’den bize miras kalan bir hadiseyle ilişkilendirdiği yazısı, günümüzdeki olayları anlamaya ışık tutuyor: “Başımız Dimdik”

Mehmet Köprülü, Afrika’ya giden Genç Gönüllüler’e, ölümsüz bir üslupla seslenmiş: “40 Yiğittiler”

“Rabia meydanına bu ismi kim koydu bilinmez. Fakat Mısır Firavunları bu mücadelenin adı ve mekânı ne olacak önceden bilselerdi, o meydanda taş üstünde taş, Mısır kitaplarında Rabia diye bir kelime bırakmazlardı.” Rabia Gülcan Kardaş’ın yazısı: “Zulme Direnişin Adı: R4bia”

“Videodaki çocuğun masumca etrafına bakışı şu an olmuş gözlerimin önünden gitmiyor. Burnum şu an sızlıyor mesela.” Ayşegül Genç yazdı: “İnekler ve Oksijen Tüpü”

Sevilay Kösebalan, bizi dünyadan bihaber olmamaya davet ediyor: “Coğrafya Bilginizi Artırın!”

İslâm bir kolaylık dinidir. Peki, buna rağmen, İslâm’ı anlama ve yaşamada neden zorluk çektiğimiz oluyor? Sinan Özgenç yazdı: “Mesele; Kolayın Zor Gelmesidir…”

“Daha çok yolun var. Sen daha çocuksun” gibi ifadelere mâruz kalıyor ya da küçümseniyorsanuz, Yazı İşleri Müdürü’müz Süleyman Ragıp Yazıcılar’ın, “Büyüklere Sesleniyorum: Sizin de “Daha Yolunuz Var!” başlıklı yazısı, ses getirecek cinsten!

Rabia Gülcan Kardaş, kendine has üslubuyla yazdı: “Sertifikalı Sertifikacı”

Klinik Psikoloğumuz Dr. Mehmet Dinç, meslek seçimlerinde yaşanan kargaşalara ilişkin bir yazı yazdı:“Ne İş?”

Dr. Adem Ergül, Manevi kişiliği inşâ ediyor… Bu ayki yazısının başlığı şöyle: “Esaretin Zilletinden Hürriyetin Zilletine”

Kitap sayfamızda Mehmet Emin Gül birbirinden önemli eserleri tanıtarak, şöyle mesajlar veriyor: “Hikmet Avcısından İki Yeni Kitap”  “Saraya Davetlisiniz” “Dil Sapkınlarına Tokat Gibi Kitap”ve “Sûfiliğin Anayasası”

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin eskimeyecek yazısı… “Tarih Şuurunun İnsana Kazandırdıkları”

Tüm bunlar ve daha fazlası Genç Dergi’nin eylül ayı sayısında…

İletişim: www.gencdergi.com

ACEMİ DERGİSİ EYLÜL-EKİM SAYISINDA NELER VAR?

Aktüel edebiyat dergisi Acemi Eylül-Ekim sayısı ile 10. kez okuyucularının karşısına çıkmanın heyecanını yaşıyor. 10. sayıda Acemi bizleri şair ve şiirlerler buluşturmaya devam ediyor. İşte 10. sayının içeriği….

Fatih Ahmet Çuhadar İntihar Eden Eski Devrimcinin Söylediği Şarkı, Bülent Taştan Bir Gün Hikâyesi, Deniz Dağdelen Düzgün Vakitlerden Tarihi On İki Saat, Enes Kolan Göbek Bağı, Tan Doğan 13 Üçlük, Ferda Baklaya Çetin Ateş Güneş Ve Gökyüzü, Kemalcan Açık Kendime Sitem, M.Sadi Karademir Matador, Serkan Demir Elest-Perest, Sertaç Gereç Kızıl Yolculuk, Sevda Kıdeyş Sükûnete Seranat, Şevket Önder Ben Annemden Öğrendim.

İçimizden Biri başlığıyla sunulan Ali Ayçil  söyleşisi de Ebru Öztürk Tınaz’ın sunumuyla derginin edebiyatçılarını okurlara daha yakından tanıtma geleneğinin bir devamı niteliğinde. 

Nesir yazılar ise şöyle: Cansaran Kızıltaş Dağ Başında, Erinç Büyükaşık Kıyı-Sız,Ebru Öztürk Tınaz Öyle Bir Gitmek, Aysun Gündoğdu Ok, Hasan Tüllüceoğlu Otoyoldan Tren Gelmiyor, Hatice Eğilmez Kaya Hep İstanbulu Anlatan Aslında Hüzün Dolu Bir Kitap, Sümeyye Asa Hayal Et, Birgül Balkıs Bankın Güncesinden, Anıl Tülü Başka, Ahmet Yalvarıcı Ben Bir Gün Cemal Süreya İle, Süheyla Yıldırım İnsan Kalmak, Aydın Uzkan Mutluluk Bir Tercihtir.

İletişim: www.acemidergisi.com

İNSAN VE HAYAT DERGİSİNDEN ENERJİ DOSYASI 

İnsan ve Hayat dergisi, enerji konusunu bütün yönleri ve çeşitleriyle ele alırken, güneş ve rüzgâr enerjisi üretimindeki fırsatları, kazanç yollarını gösteren önemli bir dosya hazırladı.

Eylül sayısında ‘enerji dosyası’ ile okurlarına ulaşan İnsan ve Hayat Aktüel Kültür Dergisi, lisanslı ve lisanssız enerji üreterek satış yapmanın avantajları ile zor yönlerini işin uzmanlarıyla görüşerek masaya yatırdı. Ömer Demir imzasıyla sunulan dosya haber “Rüzgâr, Güneş, Hidroelektrik ve Biyogaz Enerjinin Gücüne sahip Olmak” başlığını taşıyor.   

Yazıda, enerji ve enerji kaynaklarının tarihi gelişimine de yer verilirken, insanoğlunun alternatif enerji üretme yollarını bulmak için devamlı arayışını sürdürdüğü vurgulanıyor. Bugün enerji kaynaklarından en yaygın kullanılanın kömür, petrol, linyit ve doğalgaz olduğunun belirtildiği dosyada, enerjide dışa bağımlılığın insanları ve ülkeleri tedirgin ettiği de anlatılıyor. 

Elektriğini Kendin Üret 

Enerji dosyasında elektriğini kendisi üretmek isteyenler için uzmanların da görüşlerine yer verilerek yollar gösterilmiş.  Lisanssız Elektrik Üretim Derneği Başkanı Yalçın Kıroğlu, çıkan yeni kanunla 500 kilowata kadar lisanssız olarak elektrik üretilebilme imkânı sağlandığına dikkat çekerek, “Kurum, kuruluş, şirket ya da kişi kendi elektriğini üretebilir.” diyerek özellikle yüksek elektrik faturası ödeyen fabrikalara kendi elektriğini üretme çağrısı yapıyor. 

Enerji Danışmanı Orhan Polat ise güneş paneli tesisi kurmak isteyenler için önemli bilgiler aktarırken, Türkiye’de amorti süresinin 7 yıl oluğunu, ancak uzun süren prosedürlerin girişimciyi ürküttüğünü söylüyor.

5 Adımda Alternatif Enerji

-Elektrik faturasına ya da düşünülen yatırımın büyüklüğüne göre ilk önce ne kadarlık bir sistem kurulacağına karar veriliyor. Sistem şebekeye bağlanacak mı, yoksa müstakil mi çalışacak sorusuna cevap vermek gerekiyor. Burada şebekenin yerli üretimlerden elde edilen elektriği 20 kuruştan, ithal malzemeden kurulan sistemlerin elektriğini ise 16-17 kuruştan aldığına dikkat etmek gerekiyor.

-Kurulacak yerin elektrik tüketim maliyetleri farklı kurumlardan destek alınarak çıkarılıyor. Birkaç kurumdan bölgenin rüzgâr ya da güneş verileri alınıyor. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü her noktanın rüzgâr ölçümlerini 1750 TL ücret karşılığında veriyor. Veriler uygun ve sahada problem yoksa çalışmalara başlanılıyor.

-Önce bir firma ile ön protokol yapılıyor. Sahaya keşfe geliyorlar. Sistem nakit değil de finans kuruluşlarından alınan kredi ile kurulacaksa akredite kurumlardan rapor alınması gerekiyor.

-50 kilowatlık bir sistemin direği 22-24 metre olması gerekiyor. Pervane dönme çapı 14-15 metre olacak bu sistem için ayrıca belediyelerden izin almak gerekiyor.

-50 kilowatlık bir türbinin maliyeti rüzgarda 190-200 ile 250 bin TL arasında, güneşte ise 150-170 bin TL arasında değişiyor.

Çocuğun Mülkiyet Meselesi

Dergide ayrıca, “Çocuk Haklarında Mülkiyet Meselesi” başlığıyla verilen günümüzde pek dikkat edilmeyen bir konuya da yer verilmiş. Çocuklara ait mülkiyetlerin değerlendirilmesi, ebeveynleri dikkat etmesi gereken hususlar ile bu mülkiyet üzerindeki hakları İslam Hukuku cephesinden bakılarak işlenmiş. 

İnsan ve Hayat dergisinde dikkat çeken konular arasında, Dr. Efkan Uzun’un “Komşuluk İlişkisi Şuf’a Hakkı”, İdris Eren’in “Reklamların Aynısı”, Yunus Özen’in “Haberlerin Hamalı mısınız, Fikrinizin Mimarı mı?”, Dr. Orhan Dalkılıç’ın “Masum Görünen Tehlike: Nargile” başlıklı yazısı öne çıkıyor. 

İnsan ve Hayat dergisi, Rüzgârgülü çocuk dergisi ekini okurlarına hediye ediyor. 

İletişim: www.insanvehayat.com

MOSTAR: “ÜNİVERSİTE BAHANE GURBET ŞAHANE”

Mostar 103. sayısında “Üniversite Bahane Gurbet Şahane” diyerek evden uzak, gözden ırak kalıp ilim öğrenirken “neyi talep ediyoruz, ilimden maksat ne?” sorularının altını kazıdı. Eylül ayı kapak yazısını Mehmet Raşit Küçükkürtül yazdı. 

Mükkerrem Mete, Eğitimci Yazar Vehbi Vakkasoğlu’yla gençlik ve idealizm üzerine ilgi çekici bir söyleşi yaptı. Emre Baştuğ “Blagay: Bir Alperenler Tekkesi” araştırma yazısıyla, Mümin Munis “Pîri Ebedî: Hz. Şaban-ı Velî (k.s)”, Muharrem Yeşilyurt “Tibesti Dağları’nda Bir Türk: Adanalı Teğmen Mehmet”, Sedat Bayraklı “Mesela Çin’de Ölmek Değil Gömülmek” Mükerrem Mete “Râbiatü’l – Adeviyye Kimdir?”, Hüseyin Aymayan “Dua Taneleri: Türk Tespih Sanatı”, Argun Cevher  “Şu Numarayı Kaydetsene”, Attila K. Sezer “Çayına Öykü Batıranlar II”, Murat Aydoğdu “Sermayenin Zincir Kırma Cezası: Darbeler”, Beyaz Arif Akbaş “Edebiyatımızda İlk Mutasavvıflar ve Köprülü” Fahri Sezer “Fragmanlar” isimli yazılarıyla sizlerle buluşuyor. 

Dergide yer alan, genç yazarların uğrak yeri “Tezgâh” bu ay sizlerden gelenlerle daha bir hareketli oldu ve gün geçtikçe profesyonel bir edebiyat yayını olmaya doğru da gidiyor. Tezgâh’da bu ay yazı gönderen okuyuculardan seçilen metinleri sizlerle paylaştı. Ayrıca Muhammed Emin Selvi’nin hazırladığı Ödüllü hikâye yarışması “Alâmet-i Fârika” sizleri bekliyor. 

Gündelik hayatın, sosyal konuların, genel kültürün ve mizahın geniş yer tuttuğu yazılar da zevkle okuyacağınız bir bölüm oluşturuyor. “Gençliğin Gündemi”, “Kitap”, “Külliyat”, “Öğrenci Günlüğü”, “Rahle”, “Kırkambar”, “Bulmaca” “Çizgi Hikâye”, ve “Çizgili Düşler” bölümleri de ilginizi bekliyor.

İletişim: www.mostardergi.com

İLİM VE İRFAN 2 YAŞINDA

Yayın hayatına geçen sene başlayan ve Eylül’le birlikte ikinci yılına giren İlim ve İrfan dergisi bu kısa zamanda okurlarına nitelikli dergi sunmanın haklı gururunu yaşıyor. Dergi, ikinci yılına güzel sürprizle başlıyor, artık okurlarına her ay iki dergi sunuyor, daha önce dergi içinde yer alan aile sayfaları, yeni bir anlayış ve işleyişle Ailemiz eki olarak hediye ediliyor.

Dergide usta çizer Hasan Aycın tasavvuf kavramların çizgileriyle yeniden yorumlarken, derginin Sorgu-Sual köşesinde Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz soruları cevaplıyor.    

İlim ve İrfan dergisinin Eylül ayı dosya konusunu bizlere verilen en güzel emanetlerden olan çocukların terbiyesi oluşturuyor.  

Çocuk: Allah’ın emaneti, şuuruyla hareket eden dergi, bu hassasiyeti yazılarında paylaşarak okurlarına ulaşıyor. Çocuk terbiyesinin manevi, sosyal ve psikolojik yönlerinin ele alındığı yazılarda, emanet penceresinden bakılarak, terbiyenin, bireysel ve ailevi sorumluluğun ince hatları belirleniyor. Emir ve yargı dilinden kaçınılarak gönül dilinin merkeze alındığı her bir yazı, çocuğun terbiye dünyasının ve bizlere bir emanet oluşunun bilincini okurlara hissettiriyor. 

Nihayetinde Adem babamız ile Havva annemize giden bir büyük insanlık ailesine mensubuz. Bizler, onların evlatlarıyız, anne ve babalarımıza emanet edilmiş nesilleriz. Bizim anne ve babamızdan beklediğimiz, onlardan bizlere ulaşmasını arzu ettiğimiz bütün mana güzelliklerini, bilmeliyiz ki, yavrularımız da bizlerden beklemektedir.

Bu çerçevede, Selim Haşimoğlu, “Çocuk Terbiyesinde Neye Dikkat Edelim?”; İsmail Acarkan, “Onları Ne Kadar Tanıyoruz?” ve Cesur Küçük, “Çocuğun Eğitimi Nerede Başlar?” yazılarıyla dosyanın içeriğini oluşturuyor.    

Selim Haşimoğlu yazısında özellikle okul ve oyun dengesini kurmanın çokça zorlaştığı bir dönemde anne ve babalara bu yolda adeta bir itidali tavsiye ediyor ve: “Çocuğa okuldan geldikten sonra onu rahatlatacak, yorgunluğunu giderecek ve öğrenme için onu canlandıracak güzel oyunlar oynamasına izin verilmelidir; çünkü çocuğun oyun oynamasını engellemek ve sürekli ders çalışmaya zorlamak onun kalbini öldürür, zeka ve düşüncesini felce uğratır, ders çalışmaktan nefret ettirir ve hayatını zehir eder, hatta eğitimden kurtulmak için hileler arar.” diyor. 

İsmail Acarkan ise, hepimiz için vazgeçilmez bir örnek olan Peygamber Efendimiz hareketle O’nun torunlarına olan sevgisini hatırlatıyor: Oğlu İbrahim süt emme çağında iken onu koklar, öper ve kucaklardı. “Dünyada iki reyhanım.” dediği Hasan ve Hüseyin’i sık sık yanına çağırıp sever ve bağrına basardı.”

Bugün çocukların en büyük sorunlarından birisi parçalanmış ailelerdir. Kişinin, kendince makul gördüğü sebeplerden dolayı dağıttığı ailesiyle birlikte çocuklar da dağılmaktadır. Cesur Küçük, yazısında buna işaret ediyor ve şöyle diyor: “Ders verdiğim sınıfların çoğunda gözlemlediğim bir durum var. Anne ve babası ayrı olan çocukların her zaman bir yanı eksik oluyor ve gözlerinde hep bir hüzün bulutu yer alıyor.” 

Dergini orta sayfalarında İrfan Kaynağı köşesinde düzenli olarak yazıları, sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta’a Haznevi ise “Çocuklar Bizlere Teslim Edilmiş Bir Emanettir” başlıklı yazısında, “Çocuklarımızı küçüklüklerinden itibaren terbiye etmeli, onları dini muhabbetle yetiştirmeli, onlara

Muhammedî ahlakı öğretmeliyiz. Onların kalplerine kin ve nefret tohumlarını değil hayır ve yardımlaşma tohumlarını ekmeliyiz. Küçük çocuk, beyaz bir sayfa gibidir, her türlü yönlendirmeye açıktır; onun terbiyesinden sorumlu olan kimse bu sayfaya istediğini yazar. Ama anne-babaların bunun için önce kendilerini ıslah etmeleri gerekir. Ailenin, Allah’ın emirlerini yerine getirmesi ve ahlaklarının nebevi ahlak olması gerekir ki, çocuklarına her fazilet ve ahlakta güzel örnek olabilsinler.” diyor. 

Zengin içerik, farklı yazılar 

Dergi, sadece dosya içeriyle değil adeta her biri ayrı bir dosya oluşturabilecek zengin yazılarıyla da ilgi çekiyor. Mehmet Çetin, Resulullah’la dost olmak için O’nun sevdikleriyle dost olmalıyız dediği yazısında, dostluğun bizim dünyamızdaki temel ilkelerini belirliyor. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım ise, genelde peygamberler tarihinde özelde ise Resulullah Efendimizde cereyan eden hicret ve miraç ilişkisini yeni ve çok derin bir bakışla ortaya koyuyor. 

Sami Bayrakçı ise bir tasavvuf büyüğünü yeniden bizlere hatırlatıyor, Cüneyd Bağdadi Hazretlerini günümüz okuruna ve insanına tanıtıyor.         

Prof. Dr. Süleyman Derin de, İmam Rabbani Hazretlerinin hayatından örneklerle bu zulümler karşısında kanaat önderlerine sesleniyor ve: “Fikir sahibi aydınlar ve din bilginleri vazifelerini ifa etmezler ise Allah katında zorlu bir hesap vereceklerdir.” diyor. 

Yine dergiye Ahmet Birler Kırkambar köşesiyle, Lütfi Sağlam, Kemal Özer ve Kâmil Yeşil yazılarıyla ayrı bir zenginlik katıyor. 

İlim ve İrfan dergisine dolu dolu sayılarıyla nice yıllara diyoruz.

İletişim: www.ilimveirfan.com.tr

AY VAKTİ’NİN 146. SAYISI YAYINDA!

Ay vakti 146. sayısını üç bölüme ayırmış. Aramızdan ayrılarak baki âleme sefer eyleyen Mustafa Miyasoğlu ve Sedat Umran’ı unutmayan dergimiz yaşarken de unutmadığı bu iki güzel insana birer bölüm ayırmış. Üçüncü bölüm ise kanayan yaramız Mısır için ayrılmış 

Dergimizin giriş yazısı gündemimiz ile ilgili can alıcı sorular soruyor; 

“Ağaç kesildi, bir hayvan öldü diye feveran edenler.

Soruyoruz, neredesiniz?

Balkanlar’da, Doğu Türkistan’da, Irak’da, Afganistan’da, Myanmar’da, Somali’de, Sudan’da,

Çeçenistan’da, Libya’da ve diğer zulüm gören ülkelerde on binler ölürken neredeysek oradayız diyorlar.”

Dergimiz yaşanan tüm bu zulümlere karşı çözüm olarak ise “İslam Birleşmiş Milletleri dâhil, dünyaya şekil verecek yeni oluşumlara ihtiyaç var ve bunlar olmadığı sürece kan akmaya devam edecektir.” Diyerek bizi birliğe ve dirliğe davet etmektedir. 

Yine dopdolu içeriğiyle okuyucularını bekleyen dergiminin içeriği şöyle,

Rüyalarım İçin Uyandır-Semra SARAÇ

MUSTAFA MİYASOĞLU

Devrinin Efendisi Bir Aydın -A. Vahap AKBAŞ

Üstad Miyasoğlu -Şeref AKBABA

Mustafa Miyasoğlu’na Dair -Bekir OĞUZBAŞARAN

Velud Projeler ve Kadim Kültürde Kökler-Recep GARİP

Mustafa Miyasoğlu’na Veda -Mustafa ÖZÇELİK

Dostum Mustafa Miyasoğlu -Muhsin İlyas SUBAŞI

Hasbi Bir Dost: Mustafa Miyasoğlu -Recep SEYHAN

Gümüş Kanatlı Kartalım -Emre MİYASOĞLU

Bir Hatıra, Bir Hikâye ve Bir Güzel İnsan: Miyasoğlu -Eyyüp AZLAL

SEDAT UMRAN

Gittiniz Taş Atarak Denizlerimize… -Özcan ÜNLÜ

Şair Sedat Umran Neyimiz Olur? -Nurettin DURMAN

Sedat Umran Metafiziği -Recep GARİP

Sedat Umran’la Dar’ül-Aceze’de -İlhan ŞENER

MISIR

Ah! Rabia El-Adeviye -Semra SARAÇ

Kahire’de Adeviye Meydanında -Nurettin DURMAN

Kan Şiiri -Mehmet AYCI

Haykırır Meydanlar Mısır’da -Mehmet BAŞ

İntikamımızı Al Ya Müntakim -Selami ŞİMŞEK

Kalbimi Götürdün Çocuk -Adem ÖZBAY

Dejenere -Selma ÖZEŞER

Babil -Sertaç GEREÇ

Muhammed el Biltaci’nin Şehit Kızı Esma’ya Mektubu 

Toprağın Dedikleri -Şemsettin ÜNLÜ

Kitaplık -Fatih PALA

İletişim: www.ayvakti.net

GENÇ DOKU: OKUL BİZİM NEYİMİZ OLUR?

Genç Doku Eylül ayında yayınladığı 52. sayısıyla karşımızda. Okulların açılmasıyla birlikte Milli Eğitim Sisteminin okulları ve sivil eğitimin önemi konusunu masaya yatıran Genç Doku’da bu ay neler var Samet Öztürk’ün kaleminden birlikte okuyalım…

Hangi dert bizim değil ki?

Bir yandan Mısır’daki kardeşlerimiz, ellerinden alınan hakları için canlarını ortaya koyuyorlar, bir yandan gözlerimiz Mısır’a kaydı diye bu ay Suriye’de unutulup giden diğer kardeşlerimiz “Zulümden razı olan dilsiz şeytandır!” düsturuyla yıkılmış camilerinden, talan edilmiş evlerinden, kısılmış sesleriyle bizlere hiç susmayan çığlıklarını duyuruyorlar…

İslam coğrafyasında, uzun yıllardır yaşanmadığı kadar yoğun hareketlenmeler var. Müslümanlar olarak Rabbimizin apaçık ayetlerine kulaklarımızı tıkadığımızdan beri birleşip bütünleşememenin acısını, her defasında farklı bir kareden izlemeye devam ediyoruz…

Mısır’da katledilen, Suriye’de bombalanan, daha demokratik geçinen coğrafyalarda ise statüko ile boğuşan hep bizleriz, hepimiziz…

Kardeşlerimizin çektiği acılardan hiçbirini birbirinden ayırt etmiyoruz. Onları aklımızdan çıkarmadan bu topraklarda yaşadığımız sorunlardan birini daha ele alıyoruz bu ay: Resmî eğitimi sorguluyoruz ve alternatif eğitimden yola çıkarak çözümler arıyoruz…

Değerli psikoloğumuz Mehmet Dinç, hayırlı meraklara doğru yönlendirilmemiş sevdaların, kendi ilgilerini keşfedemeyen nesillerin çıkmaz sokaklarda tükendiğini açıklıyor: “Dünyada bir şeylere sevdalanacağız, bir şeyleri merak edeceğiz; yapımızda var bu… Bu sevda, uygun bir merak için yönetilmez ve yönlendirilmezse bir ömür öylesine geçip gider.”

Hayati Kaan Özer, Darul Erkamlara dönüştürülemeyen resmî eğitim kurumlarımızı en temelinden eleştiriyor ve yakın tarihimizin ilginç eğitim uygulamalarını gözler önüne seriyor. “Resmî Eğitim Masalı” yazısını en az birkaç kere okumanızı öneriyoruz…

Her ağacın altına hikmeti ders olarak işleyen medreselerimizi inşa edebileceğimizi, niyet ettikten sonra eğitimde de okulda da hiçbir engelimiz olmadığını belirten Nureddin Yıldız Hocamız, okuyabildiğimiz her şeyi yeniden okumayı öğretiyor bizlere: “Öğretmeni büyük, öğrencisi değerli, zamanı tekrarsız dünyanın okunacak çok şeyi vardır. Gecesi okunur, gündüzü okunur, ağacı okunur, hayatı okunur, ölümü okunur, soğuğu okunur, sıcağı okunur, dünü okunur, yarını okunur…”

Vaktiyle dönemin Milli Eğitim Bakanı ile görüşmeler yapan öğrenci temsilcisi bir dostumuz vardı. Bu dostumuz eğitim ile ilgili toplantılara katılır, Ankara’dan aktif görevler alır, öğrenciliğinin yanı sıra toplantılarından arta kalan zamanlarında bizlerle de yazılarını paylaşırdı. Hatta ilk yayın dönemimizde kendisiyle Gençdoku olarak bir röportajımız da gerçekleştirmiştik. Dostumuz Melih Kahramanlar, artık (muhtemelen değişen bir şey olmadığından) o tür toplantılara katılmasa da eğitim konusunda olan biteni bir de bizim için gözden geçirdi ve öyle anlatıldığı gibi düz gitmeyen okul yolunda bir soruya cevap aradı: “Okul bizim neyimiz olur?”

Dosya konumuzun dışında tarihten, ümmetten, bizden konularla da dergimizin içeriğini elimizden geldiğince zengin tuttuk yine. Ruhunun gençliğini hiç kaybetmeyen ve doğumundan ölümüne dek cihat şuuru ile yaşayan iki insanın hayatından kesitler sunuyoruz. İlki yakın bir zamanda aramızdan ayrılıp ebediyete intikal eden Muhammed Emin Er Hocaefendi… Hocaefendinin âlim, âmil, mücahid, dâî ve müttaki hayatından en seçkin kesitleri bizler için Mehmet Nezir Gül Hocamız derledi. Her ay dergimize birbirinden farklı güzellikler katan Mehmet Hocamıza çok teşekkür ediyoruz.

Bir diğer biyografimiz ise Kanije Efsanesi ile Osmanlı tarihinde derin izler bırakmış olan Tiryâkî Hasan Paşa’nın… Boğaziçili genç yazarımız Abdullah Şak, kütüphanesinin tozlu raflarından derleyerek Gençdoku okuyucuları için hazırladı.

Genç kalemlerimizden Hasan Benna Gürbüz, toplumumuzda yaygınlaştıkça gözlerden kaçan ahlak erozyonunu masaya yatırdı: “Ahlaksızlaştıramadıklarımızdan mısınız?” yazısı özellikle üniversite gençliği için ibretlik bir yazı…

Birbirinden değerli iki büyüğümüzle röportajımız var bu ay. Yıllarca eğitim yönetimi görevini layıkıyla yerine getirmiş olan, günümüzde konferanslarından, seminerlerinden ve Akit gazetesinde haftada dört kez hazırladığı sayfalarından tanıdığımız Yaşar Değirmenci ile hem biraz resmî eğitim dedikodusu yaptık, hem de sonuçsuz eleştirilerden Allah’a sığınıp alternatif eğitim çalışmaları ve sivil eğitim ile ilgili Hocamızın değerli fikirlerini almış olduk. Dedikodu demişsek, resmî kurumların yüzüne de söylüyoruz biz bunları(!), sıkıntı yok!..

Diğer röportajımızı ise, kurmuş olduğu Aydıner Vakfı ile eğitim ve hizmet konularında örnek çalışmalara imza atan değerli eczacımız Mustafa Aydıner ile gerçekleştirdik. Laboratuvara çevirdiği eczanesinde soluklandığı bir anda kendisiyle röportaj yapma fırsatı yakalamışken, kurucusu olduğu Akıncılar Derneği faaliyetlerinden başladık, gençlik hareketlerinin değişen heyecan ve hedeflerini çekiştirdik, bize örnek olan STK çalışmalarının nasıl yapıldığını öğrendik.

Gezi yazısı yarışmalarımızda birinci ve ikinci olan yazılarımızı önceki sayılarımızda kısmen dergimizde yayınlamıştık. Bu ay bu yazılardan -son olarak- üçüncülük ödülü kazanan yazımızın ilk yarısını sizler için yayınlıyoruz. Genç yazarımız Mine Taşdemir Hanımefendi, bizler için Edirne’de gördüklerini aktarıyor. Kazandığı fotoğraf makinesi ödülü nedeniyle kendisini tebrik ediyor, halen göndermeye devam ettiği fotoğraflar için ayrıca teşekkür ediyoruz.

Yrd.Doç.Dr.Fırat Erdoğan, bu ay ilacın ne olduğunu anlatıyor; Evliya Çelebi “Tell-i Ferik” ile dolaşıyor; ilim talipleri içinse yeni yanıtlanmış fetvalarımız var. Ayrıca Hasan Aycın Üstadımız, siyah-beyaz çizgileriyle dergimize renk katmaya devam ediyor…

Dergimizi okuyalım, yetiştirilmesi gereken işlerimizi yetiştirelim ama hiçbir namazımızda Mısır’da, Suriye’de ve kayıp coğrafyalarda katledilen kardeşlerimiz için dua etmeyi elimizden geleni yapmayı unutmayalım…

İletişim: www.gencdoku.com

HAKSÖZ: İSLAMİ HAREKET ENGELLENEMEZ

Ağustos-Eylül 2013 tarihli 269-270. sayısıyla okurlarının karşısına çıkan Haksöz Dergisi, Mısır İntifadasını kapağa taşıdı.

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Dergisi, uzun süre sonra Ağustos ile Eylül’ü birleştirerek iki sayı bir yayınlandı. Özellikle Mısır konusunun öne çıktığı derginin manşeti “Adeviyye Tarih Yazıyor: İslami Hareket Engellenemez!”

Mısır gündeminin yanı sıra Suriye Kürdistanında yaşanan gelişmeler, dezenformasyonlara genişçe yer verilmiş. Bu bağlamda “Rojava” ifadesinin arka planına dikkat çekilerek PYD’nin neye ve kime hizmet ettiğini ortaya koyan yazılara yer verilmiş. Özgür-Der’e yönelik saldırılara da dikkat çekilen dergide yer alan yazılar şunlar:

Gündem – Firavun Düzenini İhya Çabasına Karşı İhvan’ın Direnişi

Hamza Türkmen – Mısır’da “Barışçıl Direniş” Modeli ve “Mekke Direnişi”

Rıdvan Kaya – Mısırlılar Kardeşimiz Suriyeliler Neyimiz?

Bahadır Kurbanoğlu – Mısır Direnişi ve Küresel Operasyon

Bel Trew – Mısır’da Parti Temsilcileri Darbeye Ne Diyor?

Vail Navara – Bu, Mısır Kimliği, Saçmalamayın!

Bahadır Kurbanoğlu – Mısır’da Darbe: Dezenformasyonlar, Kara Propagandalar

Rıdvan Kaya – Baas Rejimine Yeni Bir Nefes Borusu: Rojava Hadisesi

Murat Koç – Rojava Yalanlarının Gösterdiği Gerçek

Haşim Ay – Rojava Nedir? Bölgede Yaşananları Nasıl Okumalı?

Hasip Yokuş – Suriye Direnişiyle Dayanışmak Sorumluluğumuzdur!

Murat Özer – Özgür-Der Nerede Duruyor?

Hayat Yahya – Gazze’nin Nefes Borusu: Tüneller

Musa Üzer – Manipülasyon ve Gerçeklik Arasında İslamcılar ve Solcular

Lokman Doğmuş – İbadilik ve Siyaset Fıkhı

Mustafa Siel – Tekvir Suresinde Ahiret İnancı ve Kur’an

Ali Ekber Konuk – İslam Devletinin Dirilişi

Abdurrahman Çeliker – Gezi’den Tahrir’e Yeni Bir Kimlik İnşası

Gülşen D. Özer – Ey Adalet!

Bünyamin Doğruer – Banyas; Zamanın Kerbelası

İletişim: www.haksozhaber.net

Müze dergisinin 10. sayısında neler var?

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla üç ayda bir yayınlanan “Müze” dergisi Temmuz-Ağustos ve Eylül ayı sayısıyla karşımızda. 10 sayısını yayınlayan dergi sanatsever okuyucularına güncel sanat olayları ve müzeler hakkında derinlemesine bilgi vermeye devam ediyor.

Müze dergisinin bu sayısında Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Sait Faik Müzesi, İstanbul Kadın Müzesi, Uçurtma Müzesi, ABBA Müzesi gibi müzeler hakkında bilgi veriyor. Ayrıca bunların yanı sıra 10. sayıda yer alan haber içerikleri şöyle:

-Kültürel zenginliğimiz onlara emanet: DÖSİMM

-RIJKSMUSEUM

-Haydi Gençler Müze’ye

-Tralleis antik Kenti

-Oryantalizm’in 1001 yüzü

-Kırşehir Müzesi

-Otantika: Etnografya Müzesi

-Balın sırrı bu müzede

-Burhan Doğançay

-Eski Roma’da Tiyatro: Sahnede ölüm!

İletişim: www.muze.gov.tr

ÖZLENEN REHBER BU AY KIYAMET ALAMETLERİ’Nİ İŞLEDİ

Aylık ilim, kültür, fikir ve ahlak dergisi Özlenen Rehber Dergisi Eylül ayında çıkardığı 126’ıncı sayısıyla okurlarıyla buluştu.

Özlenen Rehber Dergisi bu ay kapak konusu olarak Kıyamet Alametleri’ni işliyor. Birbirinden güzel yazılarla okuyucularına Nüzul-ü İsa, Deccal, Mehdi hakkında bilgiler veriyor. “Dünya hayatı ahiret saadetini kazanma adına bizlere insan edilmiş büyük bir ganimettir.” düşüncesinden hareketle Ahiret’e nasıl hazırlanmalı konusunda da önemli bilgiler veriyor. Mısır’da yaşananlara da sessiz kalmayan dergi, “Gösterilenler ve Görünler ile Mısır” başlıklı analiz ile Mısır’daki darbeye ve yaşanan katliama ışık tutmaya çalışıyor. 

İşte Özlenen Rehber dergisinde bu ay okuyacağınız konular:

-Ahireti dünyaya tercih etmek kulluğun esasıdır

-Allah’a vasıl olmayı istemek

-Mehdi (a.s.); ismi, nesebi, doğumu…

-Nuzul-i İsa (a.s) meselesi

-Mümine has bir özellik feraset ve kıyamet alametleri

-Kaza-i  hacet adabı

-Kıyamete hazırlık

-İntihar etmek/Yüzüstü yatmak

-Dövme yaptırmak fıtratı değiştirmektir

-Seçmeli ders

-Ne hazırladık ki?

-Gösterilenler ve görünenler ile Mısır

-Yaz okulu faaliyetleri ve çocuk eğitimi

İletişim: www.ozlenenrehber.com

HAYAL BİLGİSİ 10. SAYISI İLE KARŞIMIZDA

Hayal Bilgisi Edebiyat Dergisi 10. sayısı ile edebiyat okurunun karşısına çıkıyor. 38 farklı ismin yer aldığı bu sayıyla birlikte Hayal Bilgisi’nin heyecanı durmaksızın devam ediyor. Dergi okuyucularına şöyle sesleniyor;

Kıymetli okur,

Edebiyat dergileri kapanıyor, her ay yenileri kitapçı raflarında yerini alıyor. İlk sayısı yayınlandıktan sonra devam edemeyen çok dergi var ve bu dergilerin tek sayıları, yüzlerce sayı devam eden herhangi bir derginin herhangi bir sayısından daha az değerli değil. 

Edebi kaygı ve heyecan ile birden çok kişinin kaleme sarılarak oluşturduğu bu ürünlerin hepsi çok değerli. Ve aslında, zamanla heyecanını yitirerek yalnızca ticari bir organa dönüşen dergilerden çok daha değerli, yayın hayatına devam edemeyen bu dergiler. 

Biz, Hayal Bilgisi olarak, üç yıla ancak 10 sayı sığdırabildik. 2011’de bir deprem yaşadık. Ardından maddi depremlerle ara verdik. Yola birlikte çıktığımız insanların yarısını kaybettik, bir o kadar yol arkadaşı kazandık. Hayal Bilgisi, adı değişmese de, her sayı kapanıp yeniden yoluna devam eden bir dergi gibi. Bu yüzden heyecanını koruyor, en çok heyecanını…

Mısır ve Suriye’de kan akıyor. Bizim, aklımız ermiyor zalimlerin oyunlarına. Ama yüreğimiz sessiz kalmadı. Şiirler yazdık. Masum insanlar hayatlarını kaybediyorken, yalnızca yazarak onların yanında olmak, çok ağır. 

Kitaplara dair çok şey var bu sayımızda ve genç kalemlerden ilk yazılar. Kapısı herkese açık bir dergi Hayal Bilgisi. Ve bir iyilik projesi, ilk gününden beri. Her türlü konuda fikir ve önerilerinizi, eleştirilerinizi, yorumlarınızı bizimle paylaşın. 

İlerleyen sayfalarda, mutlaka size hitap eden bir yazı ve yazarla tanışacaksınız. 

İyi okumalar…

Bu sayıda: 

Ayşe Ünsal, Cihat Albayrak, Emre Gürkan Kanmaz, Müştehir Karakaya, Adige Batur,Emre Küçükoğlu, Mavi Esra Pak, S İclal Tiryaki, İbrahim Sarp Baysu, Abdulkadir Üstündağ, Cahit Tan, Gülşen Çağan, İnci Erkan Taş, Zelal Akgün, Mehmet Türkmen, Pınar Doğu, Rukiye Bayır, Emine Köseoğlu, Şen Çakır, Yelda Karataş, Yaşar Bedri, Yasin Börekoğlu, Yasin Altunbay, Kemal Acar, Lütfi Demir, Hızır İrfan Önder, Benjamin A.E., Yunus Ünsal, Ebru M. Kayır, Emrah Adaklı, Atilla Yaşrin, Semrin Şahin, Özge Öndüç, Meltem Dağcı, Aziz Küçük, Burcu Türkmen, Fatma Tanrıkulu, Umut Talha Sevgi, Selin Gamze Aşkın

İletişim: www.edebiyatdergisi.org

TÜRKİYE BİLİŞİM DERGİSİNDE BU AY NELER VAR?

Türkiye Bilişim Derneği (TBD) BİLİŞİM Dergisi’nin 157. sayısı yayında. 136 sayfa olarak çıkan BİLİŞİM Eylül 2013 sayısının “Dosya” sayfalarında  “İnternet’in izlenmesi, izlemenin amacı, yasal dayanağı, yarar ve zararları, izlenmemenin mümkün olup olmadığı ile izleme için tarafların önerdiği en uygun model” konusu “ İnternet izleniyor, ne yapmalı?” sorusu ile ele alındı.

BİLİŞİM Dergisi’nin “Gündem” sayfalarında ise  Dijital Türkiye Platformu’nun hedef,  amaç ve çalışmaları ayrıntılı olarak yer aldı.

“Endüstriden Haberler”  köşesinde Eylem Cülcüloğlu, “Nerede bu e-devlet?” diye sorarken yurtdışında yaşayan biri olarak Türkiye’nin e-devlet konusundaki durumunu irdeliyor. Microsoft CEO’sunun bir yıl içinde emekli olacağını açıklaması üzerine  “Güle güle Ballmer” diyen Cülcüloğlu, ayrıca “CIA ve NSA’in dev gizli bütçesi” yazısında da Amerikan haber alma teşkilatlarının veri izleme takibi için yılda 37 milyar dolar harcadığını anlatıyor.

İlker Tabak, “Simge” köşe yazısında “BÜYÜ’ME” ile, 5-7 Eylül 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen “Herkes için ulaşım ve hızlı erişim” ana temalı, 11. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Şûrası’nında ele alınacak konulara değiniyor.

Derginin bu sayısında “Farklı bakışları içeren bir e-kitap” olarak “Hack Kültürü ve Hacktivizm” kitabının tanıtımı yapılıyor. Assange ve Swartz’ın çevirilerinin yanı sıra bilişim ve medya sektöründen birçok akademisyen ve yazarın yazılarının yer aldığı kitap, konuyu tarihsel, sosyolojik, güncel, politik ve kültürel yönleriyle tartışmaya açıyor.

E-dergi için tıklayınız! 

YEDİ İKLİM, EYLÜL’A ‘AĞIT’LA KARŞILADI

Yedi İklim; “Ağıt yakacak ne çok acı var çevremizde.  Her gün katlanarak büyüyen.” cümleleriyle açıyor sayfalarını eylülün.

Yedi İklim’de bu ay yakın zamanda ‘Savrulan’ adlı kitabıyla gündeme gelen Selvigül Kandoğmuş Şahin dosyası yer alıyor. Dosyaya Ali Haydar Haksal : Gerçek ile Gerçeklik Arasında Selvigül Kandoğmuş’un Öyküsü, Osman Bayraktar : Selvigül Kandoğmuş Şahin: Bir Aile Öykücüsü, Münire Daniş : Gelecek Öykü, Fatih Pala : Acıların Taç Edildiği Öyküler Kitabıdır Savrulan, İbrahim Eyibilir : “Kurban Olam Kalem Tutan Ellere”, Yusuf Tosun : Gürül Gürül Akan Bir Nehir başlıklı yazılarıyla katkı sunuyor. Fatma Rânâ Çerçi’nin Selvigül Kandoğmuş Şahin ile ‘içinde bulunduğumuz zamana, hayatın gerçeklerine ve gereklerine dair yaptığı söyleşi ise dikkat çekici.

Nurettin Durman; Cebrail, Erkan Kara; Bahçeni Fark Etmekti Yaz, Suavi Kemal Yazgıç; Ömür, Mehmet Özger; Öksüz Minare, Gökhan Serter; Ziyan, Recep Seyhan; Hanfes’in Toprakları, Fatma Şengil Süzer; Bir Varmış Bir Yokmuş, Ahmet Tahsin Erdoğan; Neyin Hikâyesi, Ferhat Toka; GDO başlıklı şiirleriyle bu sayının şairleri.

Hasan Aycın, Mustafa Cemil Efe, Özden Aydın ve Serap Ekizler her sayıda olduğu gibi çizginin gücünü ispat eder gibiler.

Veysel Akdoğan’ın Ebû Talib. b. Abdülmüthalib’in Kaside-i Şib’iye, Hatice Çay’ın Emily Dickinson’ın Umut Bir Nesnedir Kuş Tüyleriyle ve Serkan Doğan’ın Rainer Maria Rilke’den Komşu başlıklı çeviri şiirleri yer alıyor.

İsmail Demirel;  Kültür Bakanlığı’nın “Sezai Karakoç” kitabı üzerinden Üstad hakkında yeni keşiflerden söz açıyor. Hüseyin Alemdar; Dünya Vakti / Vicdan Türküsü Sosyal Ekinci İnceliği, Mete Çamdereli; Bosna, Avrupa’nın Müeddep Siması yazılarıyla, Selvigül Kandoğmuş Şahin;  İnşirah’a Uymak ve Hüner Şencan; Mokan başlıklı öyküleri okuruyla buluşuyor bu sayıda. Yeni okumalar ve değiniler bölümünde ise Erkan Kara, İbrahim Coşkun ve Hatice Çay imzalı yazılar bulunuyor.

Yedi iklim son sayfalarını ise Yasin Vurgun’un hazırladığı Dizin’e ayırmış durumda.

Topraklarımızda yakılan ağıtlar bir gün dinecek ve dünya yeni inşirahlara uyanacak umuduyla iyi okumalar.

İletişim:  www.yediiklimdergisi.com

BİZİM BAHÇE’DE BU AY NELER VAR?

Çocuklar için karakter eğitim dergisi Bizim Bahçe Eylül sayısıyla yayında. Bu ay yayınlanan sayısı ile birilkte 9 yaşından gün alan Bizim Bahçe’ye uzun bir yayın hayatı dileyerek, bu ay neler var birlikte göz atalım…

Yeni bir yayın döneminde önemli konularla okurlarının karşısına çıkan Bizim Bahçe’de “Anne-Babaya Sevgi ve Saygı” konusu ele alınıyor: “Anne, baba sizi çok seviyoruz”

Eylül ayı sayısında başka neler var?

-Canım anneme, aslan babama…

-Dur! Yoksa yaşlanınca hapı yuttun!

-Depremler

-Öf bile demeyelim

-Annem ve babam

-Bizim bahçe kardeşlik kulübü

-İşler fena halde karışır

-Bir dilencinin ardından

-Devletlü kardeşler

-Ah, canım babacığım

-Annelik ücreti ödenmez

-Kaça kadar saymayı biliyorsun

-Asayiş berkemal mi?

-Dilimiz kandilimiz

-Okullar başlıyor

 

NİDA DERGİSİ 160. SAYISINDA GÖNÜLLÜ KÖLELİK KONUSUNU ELE ALIYOR

Nida Dergisi 160. sayısında;  kadim hastalığın modern vechesi gönüllü kölelik konusunu irdeliyor…

Başıboş olamaz insan, bir kişi veya bir mercii efendi edinir kendine. Odysseus, Homeros’ta şöyle hitab eder topluluğa: ‘Göremem hiçbir iyilik birçok efendinin olmasından. Yalnız tek bir kişinin efendi, tek bir kişinin kral olmasıdır gereken’. Bu hitap, yönetim şekliyle ilgili siyasal bir tartışmayı başlatmıştır. Etienne de La Botie’de Odysseus’a takdirle başladığı söylevinde monarşiden modern devlete uzanan devlet egemenliği üzerinde düşünür. Tiranları, tiranlara gönüllü kulluk ve köleliği sorgular. Tiranlığa haklı çıkışlarının yanında inanç düzeyinde başıboşluğa kapı aralayan bir özgürlük anlayışını idealize etmektedir. 

Kur’anda şöyle hitab eder Allah: ‘Allah size bir örnek olay anlatmaktadır: Tümü birbiriyle ihtilaflı birçok ortağı olan kimsenin emrindeki adam ile tamamen bir kişiye bağlı bulunan adam(ın hikayesi); içinde bulundukları şartlar açısından bu iki adam eşit olabilir mi? (Hayır,) bütün övgüler (yalnız) Allah’a mahsustur; fakat çoğu bunu anlamaz’. 

Kul/ köle-efendi ilişkisi, kul ile yaratıcı ilişkisine yorulduğunda insanı özgürleştirir, zihnî ve ameli dağınıklıktan korur ve kurtarırken, insan ile insan, insan ile eşya arasındaki ilişkiye yorulduğunda zulme yataklık etmektedir. 

Nida Dergisi’nin sayfaları arasında heyecan ve ilgi uyandıran yazılar ve yazarlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Cehennemin Var Diye Kurum Etme 

Nurettin ÖZCAN

Özgürlüğü Köleliğe Değişmek 

Altan Murat ÜNAL

Çobanın Aşkı mı Kompleksi mi 

Nusret ALTUNDAĞ

Adam Yerine Konulan Adam Yerine Konulduğu Yerin Kölesi midir 

Arif ARCAN

Süheyb ÖĞÜT ile

Röportaj: Mücahid SAĞMAN

İslam Özgürlük ve Üstünlük Çağrısıdır 

İbrahim SARMIŞ

SORUŞTURMA:

Ortadoğu ve Mısır Üzerine 

İtaat ve Müslümanlar Üzerine Mülahazalar 

Ömer KARATAŞ

Oruç

Hüseyin KARATAY

Modern Zamanlar Ertesinde Vaktin Evrimi

Mücahid SAĞMAN

Kuranda Neden Tarih Yoktur

Adil AKKOYUNLU

Sapkınlık Aracı Olarak Mal

Yılmaz ALTINÖZ

M. Fatih USLU İle Edebiyat Fakülteleri Ekseninde Sanat Ve Özgünlük

Söyleşi: Burak AYÇİÇEK

İletişim: www.nidadergisi.com

MUHAFAZAR DÜŞÜNCE DERGİSİ’NİN EYLÜL SAYISINDA NELER VAR?

Muhafazakar dergi Eylül ayı sayısında okuyucularına şöyle sesleniyor…

Son yıllarda hem ülkemiz de hem de uluslararası entelektüel dünyada değerlerle ilgili çalışmalara ilgi giderek artmıştır. Çağımızın “hoşgörü”, “öteki”, “savaş”, “barış, “özgürlük” gibi temel problemlerini göz önüne alırsak “Değerler”in bu yükselişi tesadüfü olmasa gerek. Aydınlanmayla birlikte başlayan “değerler”in değersizleştirilmesi anlayışı, hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurdu. Aydınlanmanın “akıl”ın güvencesinde kurmaya çalıştığı modern toplum, temel değer olarak meşrulaştırdığı “bilim”i, bütün değerlerin mihenk taşı olarak görüp sanattan dine kadar bütün alanları bu mihenk taşının sıkıdenetimine tabi tuttu. Bu meşrulaştırmanın aracı ve atölyesi de modern eğitim sistemi oldu. Bugün bunun sıkıntılarını her alanda derinden hissetmekteyiz. Değerlerin boşa çıkartılması yalnızca felsefede derin krizlere yol açmakla kalmadı, toplumda da telafisi pek de kolay olmayacak sonuçlara yol açtı. Değer kavramı “Nasıl bir dünyada yaşamalıyız?” sorusuyla doğrudan ilgilidir. Bugün bu soruyu sormanın zamanı gelmiş ve geçmek üzeredir.

Muhafazakâr Düşünce Dergisi değerlerle ilgili çalışmalara katkı yapmak amacıyla bu sayısında konuyu geniş bir alanda tartışmaya açmıştır. 

Sadık Türker “Malumat – Bilgi Ayrımı ve Bilginin Teşhisi” başlıklı makalesinde malumat (information) ve bilgi (knowledge) arasındaki ayrımı felsefi bir açıdan ele almakta ve bilginin epistemik karakterine dikkat çekmektedir. Malumatın salt hafızanın (hatırlamanın) konusu olduğunu fakat bilginin bunun ilerisinde şu özelliklere sahip olduğunu tartışmaktadır; yanlışlayıcı ya da doğrulayıcı olma, şüphe içerme, soru sorma ya da sorun oluşturma, kavramsal ayrım ya da kavramsallaştırma yapma, herhangi bir malumatı bilgiye dönüştürecek biçimde yeniden ifade etme.

Hakan Gündoğdu “Evrimci Etiğin Sorunları ve Antony Flew” başlıklı makalesinde Antony Flew’in evrimci etiğe ilişkin eleştirel değerlendirmeleri üzerinde durmaktadır. Makalede ele alınan bazı temel sorular şunlardır: Evrimci etik Doğalcı/Tabiatçı Yanlış’a düşüyor mu?, Mutlak bir ilerlemeci gelişme yasası gerçekten var mı?, Böyle bir yasa gerçekten var olsa bile o insanın ahlaki özgürlüğüyle çelişmez mi? İlerleme yasası, ahlaki iyi için bir ölçüt verebilir mi?, “Doğa yasası”, “en uyumlu olanın hayatta kalması”, “doğal seçilim” gibi ifadeler yanlış mı anlaşılıyor? Sadece hayatta kalmak ahlaken tek başına istenebilir bir şey midir? Aygün Akyol “İslam Ahlak Felsefesinde Değerler Eğitimi” başlıklı makalesinde İslam filozofu İbn Miskeveyh açısından değer eğitiminin özellikle aile bağlamında önemi üzerinde durmaktadır. Fikri Gül “Bir Değer Olarak İnsan Hakları ve İnsan Hakları Bilincinin Gelişiminde Demokrasinin Rolü” adlı makalesinde insan hakları bilincinin gelişmesinin demokrasi bilincinin gelişmesiyle paralel olduğunu ele almaktadır.

Ömer Faik Anlı “Bilim Sosyolojisi Bağlamında Bilimin Dışsal Belirleyenleri Olarak Değerler” başlıklı makalesinde Robert Merton’un ve Paul Feyerabend’in sosyal bir fenomen olarak bilimsel bilgiye ve bilime felsefi-sosyolojik yaklaşımlarını incelemektedir. Anlı, Merton’un, bilim ethosu’nda temellenen bilimin özerkliğinin, özgür toplum ve ilerleme için anahtar konumda olduğu görüşüne karşı Feyerabend’ın çoğulcu, özgür toplumun, geleneklerden ve ideolojilerden korunduğu gibi bilim tarafından çok fazla etkilenmekten de korunması gerektiği görüşünü tartışır.

Nazmi Avcı “Hilmi Ziya Ülken’de Muhafazakârlığın Temeli: Bilgi ve De-ğer” başlıklı makalesinde Hilmi Ziya Ülken’in muhafazakârlık tiplemesinde Yunus Emre’yi nasıl bir örnek insan olarak gördüğü incelenmektedir. Yunus Emre’nin “hoşgörü meziyetli değer” anlayışı, onun dinlerde ortak olanı, in-saniyi bulup görünüşü ve gösterişi aşmasını ve evrensel bir kişilik olmasını sağladığı ayrıca, dini, değerlerle bütünleştirerek insanlık ve doğruluk olarak yaşadığı ele alınmaktadır.

Murat Satıcı “Modernleşme-Değerler Sorunu ve Sinemamıza Yansıması” başlıklı makalesinde Türkiye’de modernleşmenin algılanış tarzının toplumsal, kültürel ve sosyo-ekonomik açıdan yeni modern değerler ile geleneksel eski değerler arasında bir çatışma alanı doğurduğunu ileri sürülmekte ve bu çatışmanın Türk sinemasındaki örneklerini ele almaktadır. Vefa Taşdelen “Varoluşun Anlamı Sorunu” makalesinde insanın en temel sorusunun felsefi anlamda varoluşumuzun anlamı sorusu olduğunu ele almakta ve bu soruya verilen cevapları geniş bir bağlamda tartışmaktadır. Sorunun hâlihazır bir cevabının olmadığını, aslında bu cevabı bulma serüveninin benliğimizi oluş-turması bakımından önemli olduğunu ileri sürmektedir. 

Muhafazakâr Düşünce Dergisi’nin Değerler sayısına makaleleriyle katkı veren kıymetli yazarlara ve derginin hazırlanmasında büyük emeklerinden ötürü S.Ertan Tağman’a teşekkür ediyouz.   

İletişim: www.muhafazakar.com

On5yirmi5