Eylül ayı dergilerinde neler okuyacaksınız?

Edebiyat
Türkiye’nin ilk haftalık kitap eleştiri dergisi Türkiye’nin ilk haftalık kitap tanıtım ve eleştiri dergisi Haftalık Kitap Postası her cumartesi günü okuyucularıyla buluşuyor. Deneyimli ve genç yazarla...
EMOJİLE

Türkiye’nin ilk haftalık kitap eleştiri dergisi

Türkiye’nin ilk haftalık kitap tanıtım ve eleştiri dergisi Haftalık Kitap Postası her cumartesi günü okuyucularıyla buluşuyor.

Deneyimli ve genç yazarların bir arada bulunduğu iddialı kadrosu ile dikkat çeken derginin kadrosunda yer alan isimler şöyle: Haluk Şahin, Füsun Özbilgen, Haluk Yurtsever, Ferhat Uludere, Burcu Arman, Levent Tülek, Serap Çakır, Hülya Soyşekerci, Ahmet Aksoy, Perihan Özcan, Ümit Gülsen, Aysel Sağır, Sevin Okyay, Veysi Erdoğan, Dr. Abulcabbar Boran, Emek Durmuş, Gülay Ozan, Nurduran Duman
Haftalık Kitap Postası’nda ayrıca ‘Şiir Sayfası’, ‘İçindeki Çocuğu Eğlendir’ gibi ilginç bölümlere de rastlayacaksınız… Tabloid boy olarak 48 sayfa ve tamamı renkli olarak yayınlanan dergi her Cumartesi okuyucularıyla buluşmayı bekliyor.
Detaylı bilgi için tıklayın!

 

İlim ve İrfan Dergisi okuyucularıyla ilk defa buluştu

İlim ve İrfan Dergisi eylül ayında yayınlanan ilk sayısıyla okuyucularıyla buluştu. İlmi ve tasavvufi dosya konularını anlaşılır bir dille anlatmayı kendine ilke edinen dergi, bidat ve hurafelerden arındırılmış bir tasavvuf anlayışını yayın diline taşımayı hedefliyor. Derginin ilk sayısında, dosya konusu olarak isminin dayanak noktası olan İlim ve İrfan kavramlarını inceleniyor.

İlim ve İrfan dergisi ilk sayısı ile okuyucularına şöyle sesleniyor:

Yayıncılık anlayışı, tüm dünyada baş döndüren bir hızla değişiyor. Yıllardır yayımlanan ve belli bir bilinirliği olan gazeteler ve dergiler basılı yayın yerine dijital yayını tercih etmeye başlıyor. Yeni medya ise günden güne güçleniyor. Bilgiye ulaşmak kolaylaşıyor ama nitelikli ve sahici bilgiye ulaşmak giderek zorlaşıyor. Her şeyin hızla buharlaştığı bu zaman diliminde İlim ve İrfan, söze, kağıda ve yazıya hürmetin yeniden gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyor.

İlim ve İrfan dergisi, ismini, medeniyetimizin ve tasavvuf geleneğimizin iki ana damarından alıyor. İlmi kendisine dayanak yapan dergi, irfani bilginin önderliğinde unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizin üzerindeki pasları silmeyi ve köklerimize can suyu vermeyi amaçlıyor. Sade ve anlaşılır bir dille yayın yapacak olan dergi, ehl-i sünnet çizgisi ve selef-i salihinin izinde,  bidat ve hurafelerden arındırılmış bir tasavvuf anlayışını yayın diline taşımayı hedefliyor. İlim ve İrfan, Türkiye’de yayın yapan tasavvuf dergilerinden birisi olmak için değil; İslam’ın bu en sırlı bilgisinin, sahih bir yolla anlatılması için yayına başlıyor. Yayıncılık alanında açılmış izlekleri takip etmekten çok kendisine yeni alanlar açmayı hedefliyor.

İlk Dosya: Bilmek ve olmak

Genel Yayın Yönetmenliğini Saadettin Acar’ın yaptığı derginin ilk sayısı, dosya konusu olarak isminin dayanak noktası olan İlim ve İrfan kavramlarını inceliyor. Dosyada, M. Selim Haşimoğlu, Ahmet Birler ve İsmail Acarkan’ın yazıları dikkat çekiyor. Mona İslam’ın yazdığı “Bir Ahir Zaman Hastalığı: Kusur Aramak” yazısı insana etrafta kusur aramayı bırakıp kendi iç dinamiklerine yönelmesini öğütlüyor. Mehmet Çetin, marifet kavramını etraflıca işliyor. Erdoğan Baş, Asr-ı Saadet’ten bir tabloyu gündeme getirerek “ayetlerin bize ne kadar tesir ettiğini” soruyor. Şeyh Muhammed Muta’ el- Haznevi hazretlerinin sohbetlerinden derlenmiş olan ve “İrfan Kaynağı” olarak isimlendirilen orta sayfada bu sayı “ilmin paha biçilmez bir mücevher olduğu” anlatılıyor. Derginin dikkat çeken yazılarından biri de Ahmet Hamdi Uzunyol’un yazdığı “Bir İrfan Mektebi: Haznevi Tarikatı” yazısı. Yazıda, yüzbinlerce insanı derinden etkilemiş Haznevi Tarikatı etraflıca tanıtılıyor.

Yayın anlayışını “İrfana götürmeyen bir ilim sığ ve ruhsuz kalır. İlme dayanmayan bir irfan köksüz ve zayıf olur.” cümleleriyle özetleyen dergi, doyurucu içeriğiyle gönül dünyasında bir iz bırakmayı amaçlıyor ve okura uzun soluklu bir yol arkadaşlığı çağrısı yapıyor.

Detaylı bilgi için tıklayın!

 

Mavi Yeşil dergisi 77. sayısını yayınladı

Mavi Yeşil dergisi yeni bir sayı ile okuyucularını selamlıyor. 77. sayısını yayınlayan dergide Esra Polat’ın, Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak romanında yeni bir rejim tarafından yaratılan kimlikler üzerine yaptığı çalışması yer alıyor. Sezgin Taş, bu sayıda hem roman sanatına hem de Orhan Pamuk’un romancılık serüvenine değiniyor. İlker Aslan çeşitli çevrelerin edebiyatı kendilerine mal ederken aslında neyi gözden kaçırdıklarını, son zamanlarda edebiyatın nasıl yozlaştığını gösteren eleştirel bir yazıyla bu sayıya katkıda bulunuyor. Hakan Bilge filmler yoluyla yapılan propagandaların verdiği mesajlar üzerine yazdığı yazısıyla bizleri izlediklerimiz karşısında bir kere daha düşünmeye çağırıyor. Ayşegül Özalp, Sezai Karakoç’un Balkon şiirini inceliyor. Gülnihal Keleş, divan şiirinin halktan uzaklığını sorguluyor. Servet Şengül ise Niall Lucy’nin felsefik yaklaşımlardan yararlanarak postmodern edebiyat kuramının ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini açıklayan Postmodern Edebiyat Kuramı Giriş kitabını tanıtıyor. Elif Balcı Kaştaş, Türk edebiyatında kadın yazarların varlığını sorguluyor. Sevda, edebiyatımızın Lirik Prensesi Tezer Özlü’ye göndermelerin olduğu öyküsüyle aramızda. Sadık Dal ise anılarda kalan eski bir dosta öyküsüyle sesleniyor. Erkan Karakiraz, Berdar Doğan, İsmail Kemal Durhan, A. G. Yörükoğlu, Aydın Meriç, Ömer Eski, Altay Taşkın ve Sebahattin Demirci bu sayının şairleri.
77. Sayının İçindekiler

Esra Polat / Ölmeye Yatmak Romanında Kimlikler… 2
Sezgin Taş / Roman Sanatı ve Orhan Pamuk… 6
İlker Aslan / Edebiyat Hangimizin Malı? … 10
Berdar Doğan / Yine Bahar… 13
Hakan Bilge / Propaganda Filminin Stil Araçları… 14
Erkan Karakiraz / Gönül Açılması… 17
Ayşegül Özalp / Sezai Karakoç’un Balkon Şiiri Üzerine… 18
Gülnihal Keleş / Divan Edebiyatı Yüksek Zümre mi İster? … 20
İsmail Kemal Durhan / Çekimli Zamanlar… 22
A. G. Yörükoğlu / Güzel… 22
Aydın Meriç / Geveze Sevdalar… 23
Sebahattin Demirci / İstiare… 23
Servet Şengül / Postmodern Edebiyat Kuramı… 24
Sevda / Üç Kişilik Dünya… 26
Altay Taşkın / Gece Düşüyor… 27
Elif Balcı Kaştaş / Türk Edebiyatında Kadın Yazarlar… 28
Ömer Eski / Aşkın Ayak İzleri… 30
Sadık Dal / Aramızda Kırk Gün… 31

Yedikıta’da bu ay neler okuyacaksınız?

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi bu ay, Osmanlı’da Derin Yapılanma: Şemsi Paşa Suikasti kapağıyla raflarda yerini aldı. Yaptığı faaliyetlerle Osmanlı Devleti’nin yıkılışını hazırlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti, özellikle Rumeli’nde organizeli faaliyet gösteriyor, devlet adamlarına karşı suikastlarda bulunuyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti için Rumeli’ni çok iyi bilen Şemsi Paşa en ciddi tehditti ve onun öldürülmesiyle bölgede cemiyetin faaliyetleri kolaylaşacaktı… Şemsi Paşa’nın oğlunun hatıratı ve birinci el vesikaların yer aldığı makale Ömer Faruk Yılmaz imzasını taşıyor.

Bu Eylül ayı, İkinci Abdülhamid Han’ın doğumunun 170. Sene-i devriyesi… “İzzetle Geldi Âleme Şehzademiz” başlıklı makale Selman Soydemir tarafından kaleme alındı. Makalede son devrin en kudretli padişahının ne zaman nerede doğduğu, niçin Abdülhamid ismi verildiği gibi ilgi çekici mevzular açıklığa kavuşuyor.

Dergide yer alan dikkat çekici konulardan biri de “Geçmişle Geleceği Bağlayan Köprü: Lisan” isimli makale. On dört asırlık bir medeniyeti taşıyan lisanımızın nasıl ve niçin değiştiği konusunu ilgiyle okuyacaksınız.

1664’te, Kara Mehmed Paşa’nın bir fatih unvanıyla Viyana’ya girişi, teşrifatta yaşananlar, ordunun ihtişamı, paşanın günümüze ders veren sözlerini gözler önüne seren Seyahatname’den bir bölüm ve İstanbul’da at arabasından otomobile varan ulaşım serüvenini anlatan makaleler de dikkat çekici makaleler olarak dergide yeri alıyor.

Derginin bu sayısında yazarlara ve konulara göre tasnif edilmiş Yedikıta Fihristi hediye ediliyor.
Birbirinden orijinal makalelerin yayınlandığı Aylık Tarih ve Kültür Dergisi Yedikıta, seçkin bayii ve kitap evlerinde…

Detaylı bilgi almak için tıklayın!
Uyanıkken Rüya Görenlerin Dergisi: Genç Dergi

Sevgili okurlar, bu ay Genç derginin 72. sayısını elinize alacaksınız.  Genç dergi bu ayki sayısında ‘Haydi Sosyal Meydana’ başlıklı haberini kapağına taşıyarak sosyal medya konusunu ele alıyor. Ayrıca bu sayıda Erol Göka ile gençler üzerine yapılmış bir röportajı da okuyabilirsiniz.

Bu ay yine dopdolu içeriği ile karşınızda olacak olan Genç dergi okuyucularına şöyle sesleniyor:

Elinizdeki sayı ile 6. senemiz bitiyor; hayırlı, uğurlu, bereketli olsun. Hani Yunus diyor ya; “Hele bana şöyle gelir/Bir göz açıp yummuş gibi…” 72 sayı nasıl geçti derseniz, aynen Yunus’un dediği gibi deriz: Bir göz açıp yummuş gibi… Ama bir farkla: Biz gözümüzü GENÇ’le açtığımızdan beri hiç yummadık. Evet, GENÇ bizim gözümüzü açtı; neyin ne olduğunu biz GENÇ’le öğrendik. O bizi sadece buraların değil, ötelerin hali, zevki ve bilgisi ile donattı. Bizi, hep beraber baktığımızda gözümüzün ışıdığı o tarife gelmez yerlerin heyecanı ve özlemi ile tutuşturdu. Öyle ki biz gözümüzü kırpmaya dahi fırsat bulamadık. Hep beraber nazar ettiğimiz, nazar ettikçe gözlerimizden yansıyan pırıltılarla birbirimize yakınlaştığımız, yakınlaştıkça çevremizi, yanımızı, yöremizi ışıttığımız o yerin heyecanı gözümüzü hep açık tuttu bizim.

GENÇ gözü açıkların dergisi oldu hep; bu dergiyi okuyanlar dünyaya, alâyişine kapılmayacak kadar uzak ve fakat yine ötelerin sermayesinin burada kazanılacağını bilecek kadar her şeye aşina oldular. Biz hep uyanık kaldık, çünkü GENÇ bize uyanıkken rüya görmeyi öğretti. Bize “hem bu hayatı yaşarız, hem bu hayatı aşarız” dedirtti. Biz, ondan aldığımız heyecanla dünyaya “hem kendimizi sana sevdirir, hem de seni sevmeyiz” diye meydan okuduk. “Hem kana kana içeriz buraları, hem bir yudum bile nasiplenmeyiz, hem her şeyden haberdar oluruz, hem her şeyden bihaber kalabiliriz, zahirde bigâne sanırlar bizi, derundan aşinayız” dedik. Böyle söyledik, böyle bildik, halimize de buna göre çekidüzen verdik, uyanıkken gördüğümüz rüyamıza sadakatimizi hiç terk etmedik. İşte bu bakış, bu duruş ve bu heyecanla yeni bir seneye daha başlıyoruz. Hiç bitmemek, hiç eskimemek, hiç pörsümemek, hep GENÇ kalmak, ebedi mutluluğa doğru giden doğru yolun doğru yolcusu olmak için… Bizimlesiniz değil mi? Mübarek olsun.

***

Yeni senemizde yine bir kitap hediye edeceğimizi söylemiştik. Bu seneki hediye kitabımızı Mehmet Köprülü kaleme aldı. Geçen sene hediye ettiğimiz 365 Kur’an Kelimesi kitabımızı tamamlayan bu kitabın ismi “Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemden 365 Örnek Davranış”. En Güzel İnsan’ın konu edildiği bir kitabın güzelliği hiç tartışma götürmez, ancak bu kitabın farklı bir özelliği daha var. Kitapta, her davranışla ilgili okuyucunun da katkı yapacağı bir bölüm bulunuyor. Aslında bu yönüyle kitabın nihai yazarı, okuyucusu yani sizler olacaksınız. Allah Rasulü’nün her davranışından ne anladığınızı ve onu nasıl tatbik ettiğinizi kitaba geçirebilecek ve böylece O’nun ahlakı ile ahlaklanma yolunda çok önemli bir adım atmış olacaksınız. Dahası elinizde bir belgeniz olacak. Neyin belgesi mi? Şimdilik bu kadar ayrıntı yeter, esas tanıtımı gelecek aya bırakalım.

***

Kapak konumuz, neredeyse her derde deva diye sunulan sosyal medyaya ve sosyal medya çılgınlığına “bir dakika” uyarısı taşıyor. Ne oluyorsa gerçek ilişkilerle, meydanlarda, yüz yüze ortamlarda ve rûberû oluyor. Sosyal medya ancak gerçek ilişkileri kuvvetlendirip, teşvik edebildiği ölçüde bir kıymete sahip… Bunu fark edemeyen ve her şeyin sanal ortamda olup bittiğini düşünenlere biraz sosyalleşmelerini öneriyor ve “haydi sosyal medyaya değil sosyal meydana” çağrısı yapıyoruz.

Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

Detaylı bilgi için tıklayın!

Umran Dergisi 217. Sayısı Çıktı!


Umran Dergisi’nin 217. sayısı yayınlandı. Umran’ın eylül sayısında Cevat Özkaya, “Suriye: Hem Arab’ın Yüzü Hem Şam’ın Şekeri”, Mustafa Aydın “Paylaşım ve Dezenformasyon Üzerine”, Abdullah Yıldız “Suriye ve Arakan’la İmtihanımız”, Öner Buçukçu “Mısır’daki Gelişmeler ve Bölgesel Yansımaları” ve Abdurrahman Arslan “Dini Eğitimin İslâm’a Rağmen Devletleştirilmesi” konularını ele aldı. Bu saydıklarımızın Umran’ın bu ayki sayısında okuyacaklarınızdan sadece birkaç tanesi.

Umran Dergisi editörü bu ay için bu yazıyı kaleme aldı:

Ortadoğu ve Arap yarımadasında birçok ülkede patlak veren olağanüstü hareketlerden bazıları 2011’den itibaren zalim iktidarlarıyla hâkimiyetlerini yürüten ve eski sömürgeci efendilerine yardım eden kokuşmuş hükümetleri ve iş dünyasının seçkinlerini alaşağı ederek çok kısa sürede başarılı oldular. Ortadoğu’daki gelişmelerin, henüz kuruculuk vasfı kazanamasa da Müslümanlara ilişkin bazı tartışmaları yeniden gündeme taşıdığı inkâr olunamaz. Uzun ve yaygın zamansallığı içinde bazı ülkelerde iktidar mücadeleleri şeklinde, bazı ülkelerde ise henüz direniş safhasında olan hareketler Türkiye’de şu ya da bu şekilde İslâmcılık tartışmalarını da beraberinde getirdi.
İslâmcılık esas itibarıyla, bir ‘fikri akım’ olma hüviyetindedir. Fikir ‘yeni’dir ve yavaş da olsa sürekli gelişmektedir. Henüz yaygın biçimde toplumsallaşma aşamasına geçememiştir. Zira ‘düşünce-de’ kimi eksikleri vardır. Fakat bu eksiklerini de zaman içerisinde giderme emareleri göstermektedir. Bırakınız ‘bitme’yi, düşünce okullaştığı zaman İslâmcılık küresel ölçekte bir atılım da yapacaktır. Türkiye bundan kırk yıl evvel, belki de Müslüman dünyanın en umutsuz vakıasıydı bu hususta. Çünkü gelişmeler son derece yavaştı. Lakin yetmişli yıllardan sonra, ciddi bir atılım göstermiş, nere-deyse şimdilerde, Müslüman âleminin en umutlu vakıası olma yolunda ilerlemektedir. Elbette bu son derece hayırlı bir gelişmedir.
Dilin kemiği yok; bu sebeple birileri rahatlıkla “İslâmcılık modern dünyanın ürünüdür” diyerek işin içinden kolayca sıyrılmaya çalışmaktadır. Oysa İslâmcılar, İslâm’ın bir ‘hayat tarzı’ olduğuna inanır ve kavram ve kurumlarıyla birlikte ‘özgün’ olduğunda ısrarcıdırlar. Bu yüzden İslâmcılık düşüncesinin yayın organları, İslâm’ın “emri bil maruf nehyi anil münker” ilkesi doğrultusunda, toplumsal hayatın her dokusundaki olumsuz davranışlar, fikirler ve çalışmalar karşısında ikazlarda bulunmuş, bunların İslâmiliği hususunda görüşler beyan etmiştir. Ancak Müslüman Modernistler, bu noktada ‘bağdaştırmacı’dır. Bu gruba göre, modernite, temel kavramları itibariyle olumlanabile-cek bir düşünce sistematiğidir. Bu nedenle de, örneğin “demokrasi İslâm’la bağdaşır”, “din bilimle çelişmez” yahut “asıl özgürlük İslâm’dadır.” İslâmcı: “medeniyet İslâm’dır” söylemini kullanırken, Müslüman Modernist: “İslâm, çağdaş uygarlık ile bağdaşır” söylemini kullanır. Dolayısıyla, bu iki
söylemi telif etmek mümkün değildir. Öte yandan gelenekçilerin modernizme bakışı da farklıdır ve ‘reddiyecidir.’ Gelenekçi için modernizm, kavram ve kurumlarıyla birlikte, ‘türedi’dir ve din, gele-nekle özdeş olduğu için, her türedi kavram veya kurum merduttur.
Bilindiği gibi İslâmcılık “harici”olan bir “duruma” karşı girişilmiş bir “nefsi müdafaa” hali olarak ortaya çıkmıştı. O nedenle İslâmcılığı var eden şartlar ortadan kalkmadı, ama ciddi bir dönüşümden geçti. İslâmcılığın bu dönüşen şartlar karşısında yeniden inşa edilmesi gerekliliği inkar olunamaz. Geçen yıl “İslâmcılığın Dönüşümü” başlığıyla yapılan kongreyi bu bağlamda anmak mümkün. Öte yandan medyalaştırılan İslâmcılık tartışmasından önce İmam Hatipler üzerinden sürdürülen tartış-manın bu tartışmaların zeminini hazırladığı da bir başka gerçek. Medyada konu etrafında yapılan tartışmalarda iki hat oluştu: Medya ofislerinden, konforlu salonlardan sürekli olarak İslâmcılığın bittiği, bitmese bile kötü ve totaliter bir ideoloji olduğu ifade edildi. Bir başka hat ise İslâmcılığın zaaflı yanlarına rağmen Müslümanlar için önemli bir imkan olduğunu ifade etti. Özellikle liberalizm  ve kısmen de milliyetçi bir zemin üzerinden yapılan İslâmcılık değerlendirmelerinde belirginleşen şantaj karşısında ayağa kalkıp, içindeki öfkeyi dışa vurmamak mümkün değil. Bu yüzden İslâmcılık yeniden düşünülmelidir. Şunu da hemen belirtmek gerekiyor ki; İslâmcılık konusunda medyada serd edilen kanaatlerin çoğu dikkate alındığında konu hakkındaki tartışmalarda doksanlı yıllara göre bir gerileme olduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Bu durum, İslâmcılığa ilişkin olarak tercüme edilen kitaplarda da görülmekte. Dergimizin bu sayısında meseleyi analitik olarak ortaya koyan ama aynı zamanda farklı dönemlere ışık tutan ve İslâmcılık tartışmalarında ortaya çıkan hatları yansıtan yazı-lara yer vermeye çalıştık. Konu hakkındaki tartışmaları ele almaya devam edeceğimizi de belirtelim. Nehri geçerken iman tazeleme dolayısıyla arınma imkânını içinde barındıran İslâmcılık tartışmalarından ümitvar olunmalıdır.
Dergimizin yeni çıkan sayısını anında okumak isteyenler yahut dergiyi internetten takip etmek isteyenler için e-dergi abonelik uygulamasını da başlatıyoruz. Cüzi bir ücretin alınacağı ve Umran’ın o ayki çıkacak sayısının tıpkı basım PDF’inden okunup bilgisayara indirilebileceği e-dergi abonelik’le ilgili olarak
www.umrandergisi.comsitemizden detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Yeni sayımızda buluşmak ümidiyle.

Detaylı bilgi almak için tıklayın!

İtibar bir yaşında!

İlk sayısı 2011 Ekim’inde yayınlanan aylık edebiyat ve fikriyat dergisi İtibar, Eylül ayında çıkan 12. sayısıyla ilk yılını tamamlamış oldu.

İtibar’ın 12. sayısının sunuş yazısında derginin bir yılının özet bir değerlendirmesi yapılıyor. Bu değerlendirmede derginin güçlü yönleri ve artılarının yanı sıra arzu edilen etkiye ulaşılamayan bölümlerle ilgili çeşitli özeleştiriler de mevcut. “Ne Yaptık, Ne Yapamadık” başlıklı sunuş bu açıdan bakıldığında hem İtibar’ın ilk yılını özetliyor hem de diğer dergilere bir değerlendirme ve özeleştiri modeli sunuyor. On iki sayı boyunca dergide 123 farklı imzanın ürünlerinin yer aldığı bilgisi verildikten sonra İtibar’ın seçicilik ve toparlayıcılık vasfının altı çiziliyor. Daha sonra bir yılın hasılasına geçiliyor: “Bir dergi, iyi şiir ve iyi hikâye yayınlamazsa, kayda değer bir iş yapmış sayılmaz. On iki sayı boyunca iyi şiirler yayınladığımıza ve bütünlüklü bir iş yaptığımıza inanıyoruz. İyi hikâyeler de yayınladık. Fakat hikâyede, bu sayı hariç, arzu ettiğimiz bütünlüğü tam manasıyla yakalayamadık.

Ve fikriyat. Dergimizi tasarlarken, fikriyat kısmını daha geniş kapsamlı düşünmüştük. Yıl içinde, Hüseyin Akın, Lütfi Bergen ve Yusuf Genç’in sağlam yazılarını yayınlamakla beraber, takviyeye ihtiyacımızın olduğunu biliyoruz.”

Derginin Eylül sayısının kapağında İbrahim Kalın’la yapılan söyleşi duyuruluyor. Yusuf Genç’in Kalın’la yaptığı söyleşinin merkezinde yazarın İslam ve Batı kitabında derinlemesine işlediği İslam ve Batı medeniyetlerinin çatışması ve ilişkisi yer alıyor. “…insan ne düşünüyorsa odur” diyen bir mütefekkir olarak Kalın’la yapılan bu söyleşi felsefeden dış politikaya uzanırken kadim hikmet ve medeniyetin takipçilerine sesleniyor. İtibar’ın bu ayki sürprizlerinden biri de Cahit Zarifoğlu’nun ilk kez yayınlanan bir radyo çocuk oyunu: “Cırcır Böceği ile Kaplumbağa”. Zarifoğlu’nun bu oyunu Mustafa Ruhi Şirin’in takdim yazısıyla sunuluyor. Şirin’in yazısında, ilerleyen sayılarda Zarifoğlu’nun kitaplarına girmemiş iki radyo oyununun daha derginin sayfalarında ilk kez okurla buluşacağı ifade ediliyor.
Derginin bu sayısında biri tercüme 14 şiir yer alıyor. Furkan Çalışkan, Ahmet Murat, Cevdet Karal, Ahmet Edip Başaran, Nurettin Durman, Büşra Dilek, Muzaffer Serkan Aydın, Howard Nemerov,  Said Yavuz, Salim Nacar, Cafer Keklikçi, Ertuğrul Gazi Demir, İsmail Kılıçarslan ve Fatih Muhammet Atasever derginin Eylül sayısında şiiri yayınlanan şairler. Sunuş yazısında da ifade edildiği gibi, İtibar’ın bu sayısında yer alan öyküler mühim bir bütünlük arz ediyor. Ahmet Büke, Aykut Ertuğrul, Cemal Şakar, Görkem Evci, Güray Süngü ve Mihriban İnan Karatepe imzalı bu öyküler günümüz Türk öyküsündeki kaydadeğer eğilimleri ve ekolleri yansıtması bakımından dikkat çekici bir toplamı yansıtıyor.

İtibar’ın Eylül sayısı, fikriyat ve inceleme yazıları açısından da zengin bir sayı. Lütfi Bergen’in “Nurettin Topçu: Anadolucu İslamcılık”, Yusuf Genç’in “İslamcılık Tartışmaları Neden Asli Mecrasında İlerlemiyor?”, Murat Erol’un “Hangi İslamcılık?” ve Ercan Yıldırım’ın “İslamcılar Türkiye’de İslami Dönüşüm İstiyor mu?” yazıları dört yazılık bir İslamcılık bölümü oluşturuyor. Derginin düzyazı sayfalarında bunlar dışında Mehmet Dinç’in “Gerçeğin Hırkası Hikâye”,  Hüsrev Hatemi’nin “Altmış-Yetmiş Yıl Önce Orta Halli İstanbul Halkının Şiirle İlişkisi”, Osman Toprak’ın “Değişim ve Dönüşüm”, Afşin Selim’in “Selam ve Selamet”, Bülent Parlak’ın “Bıraksalar Sefertasımla Yoluma Gidecektim”, Abdüssamed Bilgili’nin “Kral Yolu’na Yakından Bakış”, Serdar Arslan’ın “Halk Kime Denir?”, Mustafa Akar’ın “Bakmakla Yetinenler, Görmek Zorunda Olanlar”, Güven Adıgüzel’in “Doğu’nun Lirik Ozanı: Mohsen Namjoo”, İbrahim Tenekeci’nin Davlumbaz Yaylası ve Ali Görkem Userin’in “Gri Kentin Neşeli Kitabı” yazıları yer alıyor.

Detaylı bilgi için tıklayın!

Özgün İrade 101. sayısında İslamcılık konusunu işliyor

Aylık ilmi fikri edebi dergisi Özgün İrade eylül ayında 101. sayısında İslamcılık dosyasıyla okurlarıyla buluşuyor.

Özgün Duruş eylül ayı sayısında Anadolu Platformu’nun “İnsanlığın Adalet ve Özgürlük Arayışı” başlığı altında gerçekleştirmiş olduğu buluşmayı kapağına taşımış. İslamcılık konusunun ele alındığı bu sayıda Ümit Aktaş, “Bir yenilenme ihtiyacı ve İslamcılık tartışmaları” konusunu ele alıyor. Davut Güler, Hüseyin Aygün’ün kaçırılması sonrası gelişen olaylar üzerine bir değerlendirme yazısı kaleme almış.  Nuri Yılmaz yazısında “İslamcılık görevinin tamamladı yeni bir mücadele anlayışına ihtiyacımız var” başlıklı makalesinde İslamcılık’ı değerlendiriyor. Abdülaziz, “İslamcılık ve sekülerleşme” konusunu ele alırken, Hasan Eker ise “Televizyon ve İslami hocalar” konusunu masaya yatırıyor.
Bu haberleri ve daha fazlasını Özgün İrade dergisinin 101. sayısında okuyabilirsiniz.
Ay Vakti 12. Yılını Kutluyor

Uzun soluklu yayın periyoduyla 140. sayısına erişen dergimiz edebiyatımızın ve fikir dünyamızın önemli bir misyonunu yerine getirmenin ve milli kültürümüze hizmet etmenin kıvancıyla 12. yılını kutluyor.

Değişik ve çarpıcı kapak tasarımlarıyla her zaman dikkatleri üzerine çeken Ay Vakti bu sayısında bu zamana kadar eserlerine yer verdiği tüm yazarların isimlerini kapağına taşıyarak dostluğunun gelip geçici bir dostluk olmadığını göstermiştir.

Yine zengin ve dopdolu içeriğiyle okuyucunu selamlayan dergimiz dünyanın değişik yerlerinde ve Arakanda Müslümanlara yapılan zulümleri lanetlerken Müslümanları bir olmaya ve birbirlerine sımsıkı kenetlenmeye çağırmaktadır.

Edebiyatın her alanından seçtiği seçkin eserlerle 140. sayısında da yine dopdolu olan dergimizin bu sayısında yer alan eserler ve yazarlar şu isimlerden oluşmaktadır.

Denemeleriyle;
“Kırbaçlanan Ağıtlar Gibi’’ Şeref AKBABA-“Kalemlerin Rengi “Faik ÖCAL-“Selahaddin’in Kitabı” S. Ahmet KAYA-“Şehir “Berrin SÖNMEZ-“Denemeler”in Yazarına Göre Şüphe… “ İsmail BİNGÖL-“Eylül ve Ramazan “Esma BUDAK yer alırken

Şiirleriyle;
“Dağ Gazeli”Mustafa ÖZÇELİK-“Cinayetler Konvoyu”-Nurettin DURMAN-“Annesi Ölen Kızın Saçlarını Kim Tarar “Selami ŞİMŞEK-“Bir Yanım Hep Arakan “Selma ÖZEŞER-“Kanar Coğrafyası Vicdanın “Mehmet BAŞ-“Yalnız Şiiri Vardır Şiiri Olanın” İsa KARAASLAN-“Dokunursa Ağlarım “Mustafa KÜÇÜKTEPE-“Annemi Babamı Bir Daha Görebilecek miyim? “Selim AKDEMİR-“Kulbe-i Ahzan “Taner TAŞTEKİN-“Sağanak” Hilal BUĞAN-“İkinci Kez” Semra SARAÇ yer almaktadır.
“Orta Asya’dan Tuna’ya ” isimli gezi yazısıyla Abdullah Ömer YAVUZ okuyucularımızı seyahat ikliminin büyülü atmosferine taşımaktadır.

Öyküleriyle yer alan yazarlarımız ise;
“Cezada Elif Direnci “Naz FERNİBA-“Çilek, İpek Böceği Ve… “Ömer ESKİ-“Elif Uzunca ”
Fatma PEKŞEN-“Mavi Bir Kuşun Kanadında Yitip Giden Özgürlük “Nurşah KARACA-
“K. Durağında” isimli öyküsüyle “Ahmet DURMUŞ’dur.

İncelemeleriyle;
“Sanat ve Estetik Üzerine” Necmettin EVCİ-“Şiirselliğin Hüküm Sürdüğü Öyküler; Zemheri” Ercan KÖKSAL yer almaktadır.

Kitap tanıtımlarıyla;
“Herşey ‘‘Birdenbire’’ Oldu “Senem GEZEROĞLU ve “Türk Şiirinin Beyaz Kartalı Bahaettin Karakoç” Mehmet BAŞ okuyucularını selamlamaktadır.

Polisiye sevenler bu ayki Ayraç’ı kaçırmayın!

Ayraç Dergisi eylül ayında yayınlanan 35.sayısında polisiye edebiyat dosyası ile karşımızda.

Aylık kitap tahlili ve eleştiri dergisi Ayraç, eylül ayında 35. sayısıyla okuyucularıyla buluşuyor. 2009 yılının ağustos ayında ilk sayısı yayınlanan dergi bu ay tam 3 yılını geride bırakıyor. Şimdiden 40. sayının heyecanını ile dosya konularını oluşturmaya başlayan Ayraç yazar ve editörleri, bu ay polisiye edebiyat dosyası ile okuyucunun karşısına çıkıyor. Polisiye sevenlere duyurulur…

Ayraç eylül ayında okuyucularına şöyle sesleniyor:

Kitaplar yeni doğumlara gebedir!

Yeni bir deneme daha girmiş bulunuyoruz. Bu ay bizim doğum ayımız, 2009’da ilk sayımız Ağustos ayında çıkmıştı, 2012’de Eylül ayındayız, dile kolay tam 3 yıl, 35 sayı. Geçen sene bir hesaplama yapmıştık, şimdiye kadar bu sayfalarda 168 yazarın 762 kitabı tahlil ederek ve eleştiri yaparak yazdığını, 30’a yakın yazar ve şairle söyleşi gerçekleştirildiğini belirtmiştik. Sayılar gittikçe artıyor, çünkü her sayımıza yeni isimlere ve yeni kitaplara değiniyoruz. Kitapları önemsiyoruz çünkü, kitapları okumayı, anlamayı, sorgulamayı, kitaplar üzerine düşünmeyi ve en önemlisi kitaplar arası bağlar kurabilmeyi; bu bağlar vesilesiyle kavramları ve metaforları daha iyi anlamayı önemsiyoruz.

40. sayımıza az kaldı. 40. sayımızın heyecanı şimdiden Ayraç yazarları ve editörleri olarak bizleri heyecanlandırıyor. ‘Ayraç’ın Yolculuğu’nu, kültür ve sanat dünyasında mahiyetini işleyeceğimiz 40. sayımızın hazırlıklarına şimdiden başlandı bile. Bunun yanında bu sene üzerinde duracağımız dosya konularını da belirledik. Dosya konularını teker teker açıklamayacağız ama şehir üzerine yaptığımız okumaları dosya haline getireceğimizi belirtmeliyim. Şehir kavramı üzerine ilginç dosyalarımız olacak. Son zamanlarda tartışılan Kentsel Dönüşüm yasalarından şehrin tarihsel oluşum sürecine, insanın şehirle olan bağından İstanbul’un siluetine kadar birçok sosyolojik, psikolojik ve antropolojik konulara değineceğiz. Zaten son birkaç aydır yazarlarımızdan da şehir konusu üzerine çalışanların olduğunu görmüşsünüzdür. Şehirle alakalı çalışan, şehir konusuna önem veren mimar, mühendis, şehir planlamacı ya da herhangi başka mesleklerden ilgili olan okurlarımızın da katkısını bekliyoruz. Bizimle iletişime geçmek için iletisim@ayracdergi.org adresini kullanabilirsiniz.

Yeni dönemde bazı okurlarımız ve yazarlarımız dağıtım ağının sıklaştırılması gerektiğini belirttiler. Haklılar ama ne var ki bu ülkenin en büyük sıkıntılarından biri de dağıtım meselesidir. Dağıtım firmalarının “Dağıttık” demeleri ama dağıtmadıkları bir sistem işliyor maalesef. Bu yaz, dağıtım noktasında sıkıntılar yaşadık evet, farkındayız ama inşallah Eylül dönemiyle birlikte bu sıkıntıları azaltmaya çalışacağız. Sizlere en güzel çözüm olarak tavsiyemiz, dergimize abone olmanız olacaktır. Çünkü abonelerimize dergi matbaadan çıkar çıkmaz otomatik olarak gönderiliyor ve hiçbir sıkıntı da yaşanmıyor. Bu ayla birlikte abone kampanyamızı da başlatıyoruz. Abonelik için de iletisim@ayracdergi.org adresiyle irtibata geçebilirsiniz.

35. sayımızda size bir Polisiye dosyası hazırladık. Polisiye romanı önemsiyoruz, ileriki zamanlarda bu konuyla ilgili çok ilginç yazılar yayınlayacağız. Şimdilik Polisiye edebiyata giriş yapmış olalım. İyi okumalar dileriz.

Ayraç’ı Nerede Temin Edebilirim?

•Dergimiz her ay matbaadan çıkar çıkmaz size ulaşılması için abone olabilirsiniz:iletisim@ayracdergi.org
•Tüm D&R ve NT Mağazalarında bulunan Ayraç Kitap Dergisi, her ayın ilk haftasında temin edilebilmektedir.
•Kadıköy’de ve Yenikapı’da İDO Şubelerinde bulunan İstanbul Kitapçısı’ndan da temin edilebilir.
•Ayraç Dergisi Kültür ve Turizm Bakanlığı abonesi olup, yaklaşık 200′e yakın kütüphaneye her ay abone olarak gönderilmektedir.
•Bunların yanısıra merkez kitapevlerinden alınabilir.
•İnternetten kitapyurdu.com, idefix.com ve pandora.com.tr adreslerinden sipariş verilebilir.

Ayraç Sosyal Medyada!

Twitter: www.twitter.com/ayracdergisi @ayracdergisi
Facebook: www.facebook.com/ayracdergisi
Youtube: www.youtube.com/ayracdergisi
Google +: Ayraç Kitap Dergisi / ayracdergi@gmail.com

Sinemacılar 12 Eylül’ü Filmarası’na değerlendirdi