Cezaevinden Sanat Galerisine

Edebiyat
Bursa cezaevinde Nazım Hikmet ile tanışması sonucu resim yapmaya merak salan ve 70 yıldır elinden fırçayı bırakmayan İbrahim Balaban’ın 140 eserinin yer aldığı retrospektif niteliğindeki ”...
EMOJİLE

Bursa cezaevinde Nazım Hikmet ile tanışması sonucu resim yapmaya merak salan ve 70 yıldır elinden fırçayı bırakmayan İbrahim Balaban’ın 140 eserinin yer aldığı retrospektif niteliğindeki ”Balabanizm” adlı sergi, 14 Ocak’ta Üsküdar’daki International Art Center’da açılacak.

Sergide, Balaban’ın ilk hapishane duvarları arasındaki oto portresinden Nazım Hikmet imzalı Balaban’ın portresine, gün yüzüne çıkmamış çini, desen, halı ve tuval çalışmalarına kadar birçok eser görülebilecek.

AA muhabirine açıklama yapan Balaban, Bursa’da doğduğu köyün 3 yıllık okulunda eğitim gördüğünü, resme olan merakının Bursa cezaevinde ”Şair Baba” olarak tanımladığı Nazım Hikmet ile tanışmasıyla başladığını söyledi.

Balaban, Nazım Hikmet’in desteği ve ilgisi sayesinde resim yeteneğinin ortaya çıktığını ve geliştiğini belirterek, Nazım Hikmet ile 7 yıl süren bir birlikteliklerinin olduğunu aktardı.

İlk kişisel sergisini 1953 yılında İstanbul’da açtığını dile getiren Balaban, sonraki yıllarda hem Türkiye’de, hem de yurt dışında pek çok sergi açtığını kaydetti.

Balaban, bir dönem tablolarından dolayı yargılandığını, ancak aklandığını anlatarak, Adana’daki bir sergide de eserlerinin saldırıya uğradığını ifade etti.

Bugüne kadar 2 binden fazla tablo ve bunun birkaç katı desen ürettiğini belirten Balaban, ayrıca yayınlanmış 11 kitabının bulunduğunu söyledi.

Balaban, ”Konu bir özdür, her öz kendi kabuğunu yapar” düşüncesi ile yola çıktığını aktararak, ”Bir ressam için resim yapmak hava almak gibidir. Eğer bir insan hava almazsa nefesi tıkanır. Resim çizmek de ressamın birinci soluk alma unsurudur” diye konuştu.

Nazım Hikmet’in ilk sergisini kendisine adamasını istediğini anlatan Balaban, şöyle devam etti:

”O dönemde sergiyi Nazım Hikmet’e adayamadım. ‘Şair babanın’ önerisi, aydınlığı dahilinde ressam Balaban ortaya çıktı. Kendisi bana ‘sen dünyanın en büyük ressamısın’ dedi. Ben dünyanın en büyük ressamı olduğumu biliyordum ama bir de dünyanın en büyük şairi bunu tasdik etti. Bütün dünyaya benim adımı yaydı. Ben bu sergiyi ‘Şair Baba’ Nazım Hikmet’e adıyorum.”

Nazım Hikmet’in çizdiği portreye ekleme yaptı

İbrahim Balaban, sergide Nazım Hikmet imzalı portresinin de görücüye çıktığına işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Cezaevindeyken Nazım Hikmet’in mahkumların resimlerini çizdiğini söylediler. Ben de kendi resmimi çizdirdim. Bana resmi gösterip ‘bitti’ dedi. Ben resmi beğenmedim, çünkü resimde üzerimdeki kravat ve ceket yoktu. Kendisine bunu söyledim. O da bana ‘seni tahsildara benzetmemek için yapmadım’ dedi. ‘Sen yapmasan ben yaparım’ dedim ve aşağı koğuşa inip 6 tane renkli kalem ısmarladım. Onları zeytinyağına batırdım resme kravat ile gömleği yaptım.”

Nazım Hikmet’in şiirlerinden esinlenerek çizilen resimler

Sergide, Nazım Hikmet’in şiirlerinden esinlenerek yaptığı tabloların olduğunu aktaran, bunlardan birinin ”Bugün Pazar” isimli şiirden ilham alarak geçen yıl yaptığı ”Mapushane Avlusu” adlı resim olduğunu anlatan Balaban, ”Bugün pazar/ bugün, beni ilk defa güneşe çıkardılar/ ve ben, ömrümde ilk defa gökyüzünün/ bu kadar benden uzak/ bu kadar mavi/ bu kadar geniş olduğuna şaşarak/ kımıldamadan durdum/ sonra, saygıyla toprağa oturdum/ dayadım sırtımı duvara/ bu anda ne düşmek dalgalara/ bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım/ toprak, güneş ve ben/ bahtiyarım…” şeklindeki şiiri okudu.

Piraye Hanım koleksiyonundan gün yüzüne çıkmamış iki eser

Sergide, Nazım Hikmet’in eşi Piraye Hanım koleksiyonunda yer alan ve ilk kez görücüye çıkan Balaban’ın 1946 yılında İmralı Cezaevinde aynaya bakarak yaptığı oto portresi ile ”Çeşme Başı” isimli eserleri de görülebilecek.

Piraye Hanım’ın torunu Kenan Bengü de, Piraye Hanım’ın Nazım Hikmet’le ilgili sakladığı pek çok eser, resim ve mektup olduğunu söyledi.

Bengü, Balaban’a ait bu iki resmin de bunlara bir örnek olduğunu belirterek, ”İbrahim Balaban bu resimleri İmralı Cezaevindeyken yapmış ve Bursa Cezaevinde bulunan Nazım Hikmet’e göndermiş. Nazım Hikmet de belli bir süre sonra bunları Piraye Hanım’a vermiş, oradan da bugüne kadar gelmiş” diye konuştu.

Ellerindeki arşivi 2000’li yıllardan sonra değerlendirmeye başladıklarını ve eserleri ortaya çıkarmak için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Bengü, şunları kaydetti:

”Yıllarca bu resimler tavan aralarında veya gizli saklı köşelerde saklandı. Oto portrenin Balaban’a ait olduğunu bilmiyordum. Bir ortak arkadaşımız vasıtasıyla yaklaşık 15 gün önce İbrahim beyle bir araya geldik ve bu resimleri ona gösterdim. Resimleri görünce çok heyecanlandı. O da ilk yaptığı çalışmalar arasında yer alan bu resimleri unutmuş. Resimlerin bu sergide olmasını istedi, biz de severek bu sergide bu resimlerin ortaya çıkmasını sağladık.”

İbrahim Balaban da oto portresini tekrar gördüğünde mutluluktan tabloyu öptüğünü söyledi.

Sergi, 14 Şubat tarihine kadar ziyarete açık kalacak.

AA