Bu sahte gözlere kapılanlar utansın!

Edebiyat
Göz Kurân-ı Kerim’de çokluk kulak ve gönül (kalp) ile beraber anılır. Msl: ‘Allah size şükredesiniz diye, kulaklar, gözler, gönüller verdi’ (Nahl) İlahi kitapta kulağın daima gözden ...
EMOJİLE

Göz Kurân-ı Kerim’de çokluk kulak ve gönül (kalp) ile beraber anılır. Msl: ‘Allah size şükredesiniz diye, kulaklar, gözler, gönüller verdi’ (Nahl)

İlahi kitapta kulağın daima gözden önce zikredilmesi inanılması lazım gelen gaybî durumların ancak işitmekle idrak olunmasındandır. Müminler ‘İşittik ve iman ettik’ der Müşrikler gözle görmek ister, ama onlara kaç mucize gösterilse de yine inanmazlar. Bu açıdan ‘söz’ün önemi büyüktür. ‘Önce söz vardı’. İlahî kelama işaret eder. Günümüzde ‘görsel’ olanın öne geçmesi, aynı zamanda sözün gözden düşmesini getirmiştir. Jack Ellul bu durumu ‘Sözün Düşüşü – Paradigma Yay.’ adlı eserinde geniş olarak ele almıştır.

Tasavvuf ehli maddi göz ile ‘kalp gözü’ ayrımı yapmışlardır. Cenab-ı Hakk’ın veli kullarının ‘kalp gözleri’ açıktır. Onlar eşyanın hakikatını görürler. Bu onlara Cenab-ı Hakk’ın bir lütfudur. Yunus Emre şöyle diyor:

‘Göz oldur ki Hakk’ı göre, gündüz gören göz değil’.

Eski edebiyatımızda üzerinde en çok durulan unsurlardan biridir. Cismani âşık-maşuk ilişkisinde gözler (bakışlar) ön plandadır. Bunda tesettürün rolü vardır. Kadınlar sadece gözleri görünecek şekilde örtünürler. Âşık daima sevgilinin gözlerini arar. Onun bakışlarından mânalar çıkarmaya çalışır. Bu bakışlar bazan ‘cevr oku’ atar, bazan ‘muhabbet’ gösterir.

Sevgilinin bakışını gören âşık büyülenmiş gibi olur.

‘Didiler dü çeşm-i yâre ne dimek olur, didim

İki nergis, iki badem, iki sâhir, iki âhû

Ruhi

Sevgili çokluk naz ve gurur sarhoşudur. Bu sarhoşluk onun âşıklarına ızdırap çektirmesine sebep olur. Dolayısıyla göz cellad, kassab, hun-rîz, sayyad, haramî, ayyar vb. gibi sıfatlarla anılır.

‘Çeşmin o kahraman-ı gazabnâkdir senin

Kim hışmı zail olsa dahi bîeman olur’

Nef’î

Türkler hançer ve kılıç taşır. Bu sebeple göz Türk’e gamze de hançere benzetilir. ‘Bir Müslüman iki kâfire bedeldir’ sözü devreye girer. İki göz iki kâfire, âşığın gönlü de Müslüman’a benzetilir.

Divan edebiyatımızda en çok kullanılan göz rengi ‘elâ’dır. Onun ardından ‘siyah’ göz gelir.

Âşık açısından göz ‘belâ’dır. Çünkü eski edebiyatımızda ‘bir görüşte âşık olmak’ esastır. Âşık sevgiliyi bir görüp bir daha görmese dert değil. Onun hayali ile yaşar.

Âşık edebiyatımızda da ‘göz’ hemen hemen Divan edebiyatındaki gibi ele alınır.

‘Ela gözlerine kurban olduğum

Yüzüne bakmaya doyamadım ben’

Âşık Ömer

‘Be hey ala gözlü dilber

Vaktin geçer demedim mi

Harami olmuş gözlerin

Beller keser demedim mi’

Karacaoğlan

Halk arasında ‘göz’ pek çok deyim ve atasözüne esas teşkil eder: Msl: Göz koymak, göz açtırmamak, göz-kulak olmak, göz yummak, gözden çıkarmak, göze batmak, gözü kalmak, göz görmeyince gönül sevmez, gözden düşmek, göze görünmemek vb.

Folklorumuzda bazı insanların haset ile baktıkları nesnelere, canlılara zarar verdiklerine inanılır. Buna ‘göz değmesi’ (nazar) denir. Açık, çiğ, mavi gözlü olanlarda nazar aranır. Bundan korunmak için özellikle çocuklara, sevilen eşya ve hayvanlara mavi renkli ‘nazar boncuğu’ takılır.

Edebiyatımızda olduğu gibi musikimizde de güfteler ‘göz’le doludur. Güftelerde görülen ve çok kullanılan unsurlardan bazıları: Bahar, ayrılık, dert, gam, el (yabancı), gönül, gurbet, yol, yolculuk, gül, hicran, yar, sevda, unutmak, ömür vb.

Klasik Türk Müziği’nden bazı parçaların ilk mısralarına örnek:

Gözlerinin içine başka hayal girmesin

Ol gözleri âhû ile sohbet ne güzel şey

Bir gönül hikâyesi anlatırdı gözlerin

Yeşil gözlerinden muhabbet kaptım

Aklımı başımdan aldı gözlerin

Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın.

Sadece gözleri görülen tesettürlü kadın yerine tüm uzuvları görünen kadın geçince gözün önemi giderek azaldı. ‘Bir bakışta âşık olma’nın pabucu dama atıldı. Aşk ucuzladı.

Yazının devamını okumak için tıklayınız!