Aralık ayı dergilerinde neler var?

Edebiyat
Aralık ayı dergileri hangi içeriklerle karşımızda, birlikte göz atalım… UMRAN ARALIK AYI SAYISINDA 28 ŞUBAT DAVASINI ELE ALIYOR Umran Dergisi’nin Aralık sayısı  “28 ŞUBAT DAVASI’NIN SEYRİ: ...
EMOJİLE

Aralık ayı dergileri hangi içeriklerle karşımızda, birlikte göz atalım…

UMRAN ARALIK AYI SAYISINDA 28 ŞUBAT DAVASINI ELE ALIYOR

Umran Dergisi’nin Aralık sayısı  “28 ŞUBAT DAVASI’NIN SEYRİ:  Yargı Süreci, Müslüman Rehaveti ve Adalet” başlığıyla çıktı. Umran’ın bu sayısında hangi konular ele alındı, birlikte göz atalım…

28 Şubat 1997’deki postmodern darbe bir anlamda atanmışlar ve seçilmişler meselesiydi. Resmi kimliğin ‘kurucu güçleri olan ‘asker ve sivil bürokrasi’ uzun sayılabilecek bir zaman zarfında kendine ait bir ‘sermaye’ sınıfı oluşturmayı başarmıştı. Ardından bu üçlünün desteğiyle ‘aydınlar’, ‘üniversiteler’ ve ‘medya’ resmi kimliği topluma dayattı. Darbe Türkiye’nin siyasi hayatından ekonomisine, hukukundan eğitimine ve ahlaki ilkelerine varana kadar tüm alanlarda hâkim olacak değerler sisteminin kavgası için yapılmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşu ile resmi ideoloji haline gelen batıcı zihniyet İslâmi değerleri hedef aldı.  

Darbe İslâmi hareketliliği sekteye uğrattı. Gelişen, kat edilen mesafe İslâmi yükseliş için savrulmaya maruz kaldı. Buna bağlı olarak imanın en önemli gereği olan hareket, aksiyon (cihat) ruhuna darbe indirdi ki, bu İslâmi camia açısından önemli bir darbedir. Çok yönlü bir operasyon olan bu darbe sürecinde en büyük operasyon İslâmi kimliğin bir gereği olan başörtüsüne karşı sürdürüldü. Yasaklar milyonlarca insanı el ele tutuşturdu, protestolar, mitingler, eylemler, direniş sürdü, Ankara’ya yürüyüşler gerçekleşti, dilekçeler verildi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidildi. Leyla Şahin Davası vardı. BM’ye gidildi. Fakat direniş hiç bitmedi. O dönemde yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için açılan davalar yargının yanlı kararları yüzünden olumlu neticelenmedi.

Bu çerçevede 28 Şubat darbecilerinin yargılanması son derece önemlidir. Ama konunun en az bunun kadar önemli olan boyutuna, günümüz Müslüman zihnindeki yaygın hak-hukuk-yasa anlayışına, özetle çevremizde egemen adalet kültürüne de bakmak gerekiyor. Zira kamuoyunda “iddianame çok güçlü, devlet zaten gerekeni yapar, yapacaktır” denilerek davaya gereken ilginin gösterilmediği de bir başka hakikat! Mağdurların bu davaya sahip çıkmaması çok hazin bir durum! Vakıf ve dernekler hakkında kapatma davaları açılmış, bu dernek ve vakıfların temsilcileri şimdi nerede? Suçlamalardan, karalamalardan zarar görenler nerede? Bu nasıl bir duyarsızlıktır anlamak mümkün değil! Oysa iddianamenin tek başına iyi olması yeterli değildir. Mühim olan sadece iddianame değil, Türkiye’nin artık darbelere en ağır şekilde hukuki tepkiyi gösterebilecek bilinç düzeyine ulaşması ve bunu göstermesi gerekiyor. 28 Şubat sürecinden zarar görenlerin bu konudaki sorumluluklarını hatırlamaları ve hesap sormaları tarihi, hayati bir zorunluluktur. Şunu kesinlikle kabul etmeliyiz ki sanıkların yürüttüğü psikolojik harekât ancak davaya müdahil olunarak, dava takip edilerek kırılabilir.

İddianame hazırlanmış, hâkimlere teslim edilmiş. Davayı yakından takip edenler ciddiyetsiz, “adil yargılanma” ilkesine aykırı birçok hareketle karşılaştıklarını ifade ediyorlar. Şu an ki dava, özü itibariyle Batı Çalışma Grubu ile alakalı olan sınırlı bir kesime karşı açılmıştır. Ama 28 Şubat’ın sivil aktörleri diyebileceğimiz, 28 Şubat darbesine iştirak eden, destek veren, sürecin hazırlanmasında tahrikçi, teşvikçi olan, finans sağlayan, medya desteği sağlayan ve her aşamada organize hareket eden, örgütlü olan ve genel olarak aralarında bu darbenin gerçekleşmesine hizmet eden medya, üniversite, STK, Beşli Çeteleri ile ilgili soruşturma devam ediyor. 28 Şubat’ın diğer ayakları nerede? Ceza/fature sadece askere mi kesilecek?! 28 Şubat darbecilerinin tamamının yargılanması sürecinde bu noktanın iyice anlaşılmasının kritik önemi vardır. 

‘Demokratikleşme Paketi’ Üzerine Değerlendirme

Burhanettin CAN

28 Şubat, İddianame, Yargı Süreci ve Gelecek

AÇIKOTURUM

 28 Şubat Davası ve Sorumluluklarımız

Kaya Kartal

28 Şubat Davası ve Günümüz Müslüman Rehaveti

Filiz IŞIKER

Nükleer Müzakereler S. Arabistan-ABD Krizine mi Gebe?

Öner BUÇUKCU

İslâmcı Hareketin Özgün Fikir Adamı: Said Halim Paşa

Ercan YILDIRIM

Usul, Yöntem ve Yorum Denemesi

Metin Önal MENGÜŞOĞLU

İletişim: www.umrandergisi.com

GENÇ DERGİ: EVE KARDEŞ ARANIYOR

Genç Dergi, yeni bir ay, yeni bir sayı, yeni bir heyecan ile karşınızda…GENÇ dergi bu ay da heyecanımızı tazeleyecek, zihnimizi temizleyecek muhtevasıyla sizler için hazır. Hız kaybetmeden GENÇ’in bu ayki sayısında neler var hep birlikte bakalım.

“Sorduk-Öğrendik” sayfasıyla başlıyor GENÇ bu ay. Süleyman Ragıp Yazıcılar, sizden gelen soruları içtenlikle cevaplıyor.

Karma Öğrenci Evleri, Mecliste Başörtülü Vekil, İmam-ı Rabbani Sempozyumu… İbrahim Özkahyaoğlu’nun hazırladığı “Türkiye Gündemi “sayfası bu ay da oldukça dolu.

Beytullah Demircioğlu, dünyanın gözünü diktiği Ortadoğu ekseninde “Dünya Gündemi”ni yorumluyor.

Esas niyet Allah rızasıdır. İhlâs, buna başka bir şey karıştırmamaktır. Mehmet Lütfi Arslan “Yardım Niye Kesilir?” sorusunun cevabını sizler içi yazdı.

Aralık sayımızın dosya konusu; Öğrenci Evleri. Başbakan`ın karma evler hakkındaki açıklamalarından sonra, gözler bir anda öğrenci evlerine çevrildi. Ali Can kaleme aldı; “Eve Kardeş Aranıyor”

“Beytülhikme” köşesinde, gençlerin ve öğrencilerin sevilen “abisi” Asım Gültekin, kaldığı öğrenci evlerinden geriye kalan hatıraları paylaşıyor; “Benim Öğrenci Evlerim”

Harun Kırkıl, “Güncel” sayfasında dosya konumuzla paralel bir konuyu, üniversite öğrencilerinin yaşamlarını ele alarak öneriler getiriyor; “Üçü Bir Arada”

Sevilay Kösebalaban, “Stres Altında Öğrenme Mümkün mü?” sorusunu cevaplıyor.

Şiir edebiyatın en girift dalı. Bir kelimenin bin manaya çıktığı alem. Halit Yasir Özoğul “Kelebek İklimi” köşesini bu ay şiire ayırdı; “Şiir Olmadan Şair Olunmaz”.

Klinik Psikolog Mehmet Dinç, baba figürünün çocuğun üzerindeki etkilerini ele aldı; “Baba Olmazsa Ne Olur?”

İnsan emanetlerini kendinden bildi, sahip olduklarına nimet değil zaruret dedi. Rabia Gülcan Kardaş, “Kelimeler” köşesinde nimet konusunu ele aldı; “Fark Et Ki, Şükredebilesin”.

Büyüklerimiz, biz gençlerin halinden pek endişeli. Bugünlerde, akla gelen ilk soru; “Ne Olacak Bu Gençliğin Hali?” Cevabı, Süleyman Ragıp Yazıcılar’ın “Genç Gündem” köşesinde.

“Sinema” köşesinde, Aslı Toprak, Asmaa filmini sizler için tanıtıyor; “Günahlarımız Yüzümüzden Okunsaydı.”

Dr. Adem Ergül, “Manevi Kişiliğin İnşası” köşesinde, görmezden gelenleri, delile ihtiyaç hissetmeden reddedenleri ele aldı; “Kur’an-ı Kerim Işığında Körlük, Sağırlık ve Ahmaklık İlleti.”

Geldik orta sayfaya… GENÇ’in Aralık sayısında Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, “Tasavvuf; Duyguların Terbiyesi” konusuna değiniyor.

Alican Tatlı, “Can Damlaları” köşesinde üç menkıbe ile karşınızda; “Asla Alamam”, “İmdat! İmdat!” ve “Ölümsüz Hitabe!”.

Ayşegül Genç, “Bagamoyo Afrika!” sayfasıyla, bu ay da Afrika hakkında fikirlerinizi değiştirmeye devam ediyor.

Hüsameddin Ekmel, “Fıkıhkıh” köşesinde sorularınızı cevaplamaya devam ediyor. Kaçırmayın!

Hande Berra, Gezi-Yorum sayfasında Mekke’yi anlatıyor. İlk secde edilen topraklardan haber veriyor.

“Bir Nefes Sıhhat” köşesinde Hüseyin Küçükali, antibiyotiğe direnen bakterilerden dem vurdu; “Antibiyotik Savaşları”

Ayşegül Genç, İslami hassasiyetin yerini kapitalist hassasiyetin aldığı günümüzde gözümüzdeki perdeleri kaldırmaya çalışıyor; “Dünyayı Kurtaran Kız”

“Portre” Sayfasında, Yusuf Temizcan “İlklerin Adamı Ali Suavi” başlığını ele alıyor.

Salih Yüztgenç, ortaya bir soru attı, cevap vermesi size düştü; “Sahi Ne Oldu Lisedeyken Taktığınız Yüzüklere?”

Tüm bunlar ve daha fazlası Genç Dergisi’nin Aralık ayı sayısında…

İletişim: www.gencdergisi.com

DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ 60’INCI SAYISINA ULAŞTI

Dil ve Edebiyat dergisi yılın son ayında 60’ıncı sayısına ulaştı. Dil ve Edebiyat, Aralık ayında edebiyatımızla aramıza soğuk aralıkların girmesine izin vermiyor.

Dil ve Edebiyat dergisi Aralık sayısında dil ve edebiyatın farklı konularında hazırlanan makaleler, dil ve üslup zenginliği ile edebiyat dünyasına açılan denemeler, genç ve tecrübeli isimleri bir araya getiren hikâye ve şiirlerle okur karşısına çıktı.

Dergi, Mustafa Özçelik’in Resim adlı şiiriyle sayfalarını açıyor. Özçelik, En iyisi bir ateş yakıp /Bütün resimleri birer birer/ İçimden koparıp atarak/ Bir kuş gibi/ Hafif olmalıyım dizeleriyle selamlıyor okuyucuları. Bu şiirin ardından Zafer Acar’ın Öfffff Gazeli yer alıyor. Acar eski şiirimizin kalıplarından yararlanarak yeni bir şiir meydana getirirken poetik bir duruş da sergiliyor. Acar’ın dergideki bir başka çalışması olan, Hilmi Yavuz üzerinde yazdığı uzun makalesi Şiirimizde Hilmi Yavuz Olayı’nın üçüncü bölümü de şiir tarihimize poetik bir bakış olması açısından değerlendirilebilir.

Dil ve Edebiyat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak, İnsanın İnsanlık Provası başlıklı yazısıyla haccın birtakım ritüeller olarak algılanan görüntüsünün ötesine geçmeyi deniyor. İlbak’ın dikkat çeken satırları: “Putkıran İbrahim’in evlatlarının inşa ettikleri bu şehre Muhammed’i seçerek gönderen Allah’ın şuur inşa biçimini Nur Dağında ‘Alak Suresi’ne muhatap kılma idrak ve şuuruna varmaktır hac…” … “Beytü’l-Haram insana ‘hayır’ demeyi öğretir. Eğer Hz. Peygamber, Mekkeli müşriklere Kâbe’de olduğu rivayet edilen üçyüzden ziyade put ve/veya sembollere bir tane de İslam adına teklif etseydi, orada hiçbir eziyet ve zulme maruz kalmazdı. Kâbe, bir başkaldırı ve kıyam merkezidir.”

M. Atilla Maraş Aralık sayısında biyografi denemelerine devam ediyor. Maraş’ın bu ayki konusu Alaettin Özdenören. Özdenören, farklı ve ilginç kişiliğiyle tanıtılıyor. Özdenören’in dünyasına eğilmek ve onu tanımak isteyenler için arşiv değerinde bir yazı.

Dil ve Edebiyat dergisinin zengin içeriği ve düzenli yazan yazarlarının yazılarının dışında öne çıkan bir başka yazı sosyal medyayı konu ediniyor. Haluk Camcı, sosyal medyayı dil ve edebiyatımıza etkileri dışında ruh dünyamıza etkileri bakımından ele alıyor. Bu yazı, sürekli gündemimizde yer alan sosyal medyanın fert ve toplum hayatımıza etkileri üzerinde derli toplu bilgiler sunuyor. Camcı yazısını “Belki hiç kimseye sosyal medyayı kullanmamasını telkin edemeyiz ama sanal ya da gerçek platformlarda hiçbir düşünceyi aşağılamamayı, insan onurunu kırmamayı, bizim gibi düşünmeyenlere kin ve nefret kusmamayı, basmakalıp hazır fikir sloganlarıyla değil, basit de olsa karşımızdakilere kendi tefekkürümüzle ulaştığımız şahsi düşüncelerimizi nezaketle sunmayı başarabiliriz” şeklinde bitiriyor.

Dil ve Edebiyat dergisi Aralık sayısında kapağına harflerden oluşmuş bir kalemi âdeta kültür kaynaklarımıza yöneltircesine taşıyor ve yazarken beslenilecek membaı işaret ediyor.

Dergide yer alan diğer yazılardan bazıları şöyle:

Araştırmacıların Çağdaş Sorunu: Bilgi Yönetimi / Prof. Dr. Erdoğan Boz

Hatırat’tan Katreler/ Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Zaferin Victor’u, Hezimetin Hugo’su / Mehmet Habil Tecimen

Bir Köpek Bakıcısının Kedi Bakıcısıyla Sınanması (hikâye) / Recep Şükrü Güngör

Harfler, Rakamlar ve Felsefe Üzerine / Yusuf Akçay

Kurt Bakışı (şiir) / Hasan Suver

İletişim: www.tded.org.tr

HAKSÖZ’ÜN GÜNDEMİNDE BU AY MISIR, SURİYE VE DERSHANE KONUSU VAR

Aralık 2013 tarihli 273. Sayısıyla okurlarının karşısına çıkan Haksöz Dergisi, Mısır ve Suriye direnişini kapağa taşıdı. Dergide dershane tartışması da yoğun olarak değerlendiriliyor.

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Dergisi, Aralık 2013 tarihli 273. Sayısında Suriye’de Baas rejimine karşı ve Mısır’da darbecilere karşı verilen direnişi kapağa taşıdı. Suriye direnişinin yiğit komutanı Abdulkadir Salih’in de kapağa taşındığı dergide dershane gündemine yoğun yer veriliyor.

Gündem’de Tunus, Libya, Mısır ve Suriye’de yaşanan sürece dair genel bir muhasebe yapan Haksöz, Ortadoğu intifadalarına dair son süreçte ortaya çıkan karamsarlığın tutarlılığını sorguluyor. Bu minvalde Bahadır Kurbanoğlu, Mısır’da yaşanan devrim, Mursi dönemi ve darbe süreçlerini genel bir okumaya tabi tutuyor ve geleceğe dair yorumlarını paylaşıyor. Mehmet Ali Kaçmaz ise Mısır’da ordu, medya, yargı, İsrail ve ABD ile ilişkileri de irdelediği yazısında devrimden darbeye İhvan’ın tutumunu değerlendiriyor. Enes Hamid ise Müslüman Kardeşler Teşkilatı içinde Kız Kardeşlerin artan siyasal ve sosyal etkinliklerine dikkat çekiyor.

Dershane gündemi de dergide yoğun olarak tartışılmış. Rıdvan Kaya, dershane gündeminin ortaya çıkardığı soru işaretlerine cevap ararken tepkilerin ne kadar sağlıklı olup olmadığını sorguluyor. Ersoy Göveç, çeşitli verilerle desteklediği yazısında dershanelerin eğitimde ne gibi bir misyon üstlendiğini ve gerekli olup olmadıklarını ele alıyor. Musa Üzer ise bu tartışmanın hatırlattıklarını ele aldığı yazısında üslup sorununa dikkat çekiyor ve meseleye adalet merkezli yaklaşmanın önemine atıfta bulunuyor.

Mehmet Ali Aslan, Liva et-Tevhid komutanı Abdulkadir Salih’in şehadetini konu aldığı yazısında Salih’in hayatı, mücadelesi ve fikirlerinin Suriye direnişine katkılarına dikkat çekiyor. Tracey Shelton, Suriyeli kadınların yaşadığı dramı gözler önüne seriyor.

Mustafa Siel, Mearic Suresinin ilk 21 ayetinin tefsirini ışığında ahiret hayatı ve cehennemi ele alıyor.

Kenan Levent, toplumsal kutuplaşma ve diyalog konusunu fikrî, kurumsal, maddi ve inanç-ahlak alanı üzerinden değerlendiriyor.

Mustafa Yılmaz, “Yirmi Yan Değini” serisini eleştiri, akıl ve gelecek kavramları üzerinden sürdürüyor.

Ahmet Şat, Ortadoğu’daki mevcut tabloya dair değerlendirmelerini Haksöz okuyucularıyla paylaşıyor.

Gülşen Demirkol Özer, 28 Şubat sürecindeki dershane hatıralarını öykü tadında kaleme alırken Ali Ekber Konuk, son kitaplardan bir seçkiyi okurların ilgisine sunuyor. Bünyamin Doğruer, Hatice Kübra Baytap ve Gülfer Güzel’in şiirlerinin yayınlandığı dergide son olarak Ali Değirmenci’nin şehit komutan Abdulkadir Salih’in anısına yazdığı deneme ile son buluyor.

Derginin arka kapağı ise Mısır’da tutuklanan kız kardeşlerimize ayrılmış.

İletişim: www.haksozhaber.net

YEDİKITA HİNDİSTAN’DA UNUTULAN TARİHİMİZİ YAZDI

Yedikıta, Hindistan’da 650 yıl hüküm süren Türk hanedanlıkların unutulan tarihini araştırdı. Çok önemli bilgilere ulaşan dergi, bu ülkedeki varlığımızı, geride bıraktığımız şaheserleri, Hintli Müslümanların Osmanlı’ya verdiği değeri ve uğruna verdiği, bugün pek bilinmeyen diplomatik mücadelelerini yazdı.

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Aralık sayısında Hindistan’daki unutulan Türk hanedanlıklarını kapak konusu yaparak dikkat çekici bilgiler yayınladı. Ekrem Saltık’ın “Hindistan’da Türk Asrı” başlığıyla yayınlanan makalesine göre Hindistan’daki ilk Türk sultanlığını Kutbuddin Aybeg 1206 yılında kurmuş. Delhi Türk Sultanlığı olarak bilinen sultanlık 320 hüküm sürmüş ve Halaciler, Tuğluklar, Seyyidler ve Ludiler gibi farklı hanedanlıklar tarafından yönetilmiş. 1526 yılında da yıkılmış. Ardından Babür Şah’ın kurduğu Babür sultanlığı ise İngiliz sömürgesinin başladığı 1857 yılına kadar sürmüş.

Osmanlı Portekizliler Karşı Donanmayla Desteklemiş

Hindistan Türk hanedanlıklarıyla Osmanlı Devleti’nin ilk diplomatik ilişkisi İstanbul’un fethi sonrası tebrikleşme ile başlamış. Kanuni devrine Osmanlı Devleti’nin Hindistan’a, hususiyle Portekizlilere karşı mücadelesinde destek olarak Gücerat’a gönderdiği muhtelif büyüklükteki donanmalar, zamanla bölgede bir Osmanlı sempatisi doğmasını sağlamış.17. yüzyıla gelindiğinde Hintli âlimlerin kitapları İstanbul’da, pek çok Osmanlı âlimi ve ilim adamının eserleri de Hindistan’da bilinir hale gelmiş.

Hintli Müslümanların Bilinmeyen Diplomatik Mücadeleleri

Hintli Müslümanlar İngiliz sömürgesi altına girdikten sonra Osmanlı Devleti’ni sömürgeci Batı medeniyetinin karşısında hâlâ direnmekte olan yeryüzündeki son kale olarak görmüşler. Osmanlıları İslam’ın onuru, Sultan Halifenin de İslam dünyasının birliğinin sembolü ve dünya Müslümanlarının hamisi olarak gören Hindistan Müslümanları gerek 1877–78 Osmanlı – Rus harbi sırasında, gerek Hicaz demiryolunun yapımında, gerekse 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında her türlü maddi manevi, desteği vermişlerdir. Uzun mesafeler kat ederek Osmanlı’nın yanında savaşmışlar.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından da Osmanlı Devleti ve hilafetinin hukukunu desteklemek için Hindistan Hilafet Hareketi’ni kurmuşlar. 14 Kasım 1919’da Seyyid Chotani başkanlığında kurulan ve Avrupa’ya gönderilen heyetlerle Osmanlı Devleti’nin savunuculuğunu yapan Hilafet Hareketi, İngiliz Parlamentosu ve son olarak Lloyd George ile görüşmeler yapmış. Heyet, söz konusu görüşmeler sırasında; halifenin bütün dünya Müslümanlarının hamisi olduğunu, dolayısıyla İslam dünyasındaki nüfuz ve otoritesinin muhafaza edilmesi gerektiğini savunmuş. Lloyd George’dan olumlu cevap alamayan heyet, buna rağmen geri adım atmayarak Avrupa kamuoyunu etkilemek için büyük çaba göstermiş.

Mücadelede Trajik Son

Hindistan’ın Osmanlı Devleti ve Hilafet için verdikleri mücadele dışarıda diplomatik yollarla olduğu kadar ülke içinde de devam etmiş Avrupa malları boykot edilmiş, yürüyüşler yapılarak protestolar yapılmış. 1920 yılına gelindiğinde on binlerce Hintli, İngiltere’nin Osmanlı politikalarını ve Sevr anlaşmasını protesto için Afganistan ve Türkistan’a doğru dönüşü olmayan bir iltica yürüyüşüne çıkmışlar ancak aylar süren iltica yolculuğunda hastalanarak hayatlarını kaybetmişler.

Sultan Vahdettin Dosyası

Dergide bu ay bir diğer önemli yazı, Tarihçi Yazar Ömer Faruk Yılmaz’ın kaleme aldığı “Sultanın Tabutuna Haciz” başlığını taşıyor. Sultan Vahdettin Han’ın yurtdışına çıkması, yaşadıkları, vefatı ve tabutuna konan haciz konularının anlatıldığı makalede Mısır’da toplanmak isteyen Hilafet kongresine karşı Ezher Şeyhi Muhammed Ebu’l-Fazl’a yazdığı mektuba da dikkat çekiliyor.  

Yedikıta’da ayrıca, Prof. Dr. Necdet Öztürk’ün “Meşveret Eden Pişman Olmadı!”, Önder Kaya’nın “Dost İngilizlerle Düşman İngilizler Aynı Mezarlıkta”, Selman Soydemir’in “Sizin Müslümanlığınız Bizim Kabulümüze Bağlı Değildir!”, Osman Doğan’ın “Mimar Sinan’ın Unutulan Köprüsü”, Harun Tuncer’in “Titiz Bir Dilci veTürkçemiz”, Veysel Sekmen’in “Türkistan’a İslâmiyet’i Getiren Kumandan Kuteybe Bin Müslim El-Bâhilî” ve İsmail Kahraman’ın Anayurt’tan Ata Yurda İpekyolu” başlığıyla verilen yazısı yer alıyor.

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, Aralık sayısı ile birlikte “Bir Zamanlar Trabzon” ekini okurlarına hediye ediyor.

İletişim: www.yedikita.com.tr

İLİM VE İRFAN’DAN SEVGİLİNİN SEVGİLİLERİNE ÖZEL İLGİ  

İlim ve İrfan dergisi temel hayat ölçülerimizi merkeze alarak gündem oluşturmaya devam ediyor. Hazırladığı dosyalarla konu ve kavramlara yeni bir bakış getiren dergi büyük ilgi görüyor. 

Genellikle akademik dünyanın dar alanında kalmış ama hayatımızın da vazgeçilmezleri olan konuları dosya konusu olarak işleyen ve gündeme taşıyan dergi, yeni bir söz söylemenin heyecanını da duyuyor.

Usta çizer Hasan Aycın her sayı dergiye ayrı bir renk katarken, tasavvuf yolunun inceliklerini çizgileriyle yeniden gözlere ve gönüllere nakşediyor.  

İslam dininin sahih bir şekilde bugüne ulaşmasındaki en büyük pay hiç şüphe yok ki sahabe efendilerimizindir. Çünkü onlar, dinin temel kaynakları olan ayet ve hadisleri en güzel biçimde kayda geçirip bir sonraki nesle aktarmışlardır. Ve onların gayreti ve ihlasıyla İslam, küçük bir beldeden dünyanın en büyük metropollerine kadar ulaşmış ve yeryüzünü fethetmiştir.

Derginin Aralık sayısında ashab-ı kiram “Sevgilinin sevgilileri” ifadesiyle ilkesiyle dosya konusu olarak işleniyor.

Dosya kapsamında, sahabe efendilerimize çok daha yeni ve farklı yönlerden bakışın da yazılarda yansıdığını görüyoruz. Bu kapsamda Prof. Dr. Süleyman Uludağ, en çok tartışılan bir meselede, tasavvufun kökeni meselesinde, doğrudan dikkatleri Peygamber Efendimize ve O’nun rahle-i tedrisinde İslam’ı yaşayan sahabe efendilerimize çekiyor. Hamza S. Toprak ticaretle, sanatla, ilimle uğraşan sahabe portrelerinden okuru haberdar ediyor. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım meseleye temel bir yaklaşım getiriyor ve bir sahabe ile ilgili kavramlar sözlüğü sunuyor okura. Selim Haşimoğlu ise, ümmetin en hayırlı nesli olan ashab-ı kirama Ehl-i Sünnet’in nasıl baktığını işliyor. “İslam tasavvufunun kökünün ve kaynağının Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin dışında olduğunu iddia edenler daima mevcut olmuştur. Bunlara göre ne kelime olarak ne de ilim olarak Kur’an’da ve Sünnet’e tasavvuf vardır. Bu görüş isabetli değildir. Zira Hazret-i Peygamber ve sahabesi döneminde fıkıh, kelam, hadis, tefsir, meğazi ve siyer gibi ilimler de yoktu ama bunların temel ilkeleri ve özü bu iki kaynakta mevcuttu.” diyen Prof. Dr. Süleyman Uludağ, sahabe-i kiramın hayatı ile tasavvuf hayatını yanyana getirdiğinde ortaya son derece uyumlu diri, ahlaki bir hayatın ortaya çıktığını vurguluyor. Bu konuda Batılı araştırmacıların çalışmalarına işaret eden Uludağ, sufi hayatın köklerinin bütünüyle Efendimizin ve ashabının hayatında var olduğunu belirtiyor.

Altı dil bilen sahabe  

Hayatın tüm alanlarında varlıklarını sürdüren sahabe efendilerimiz, bu yönleriyle de kendilerinden sonra gelenlere örneklik teşkil etmişlerdir. Onların hayatına baktığımızda dini ve dünyayı birbirinden ayırmadıklarını, ibadet eder gibi çalıştıklarını, çalışır gibi de ibadet ettiklerini, dahası ibadet hayatı ve çalışma hayatı diye bir ayrım yapmadıklarını görüyoruz. Hamza S. Toprak ise sahabenin sadece ibadet hayatında öncü olmadığını, sanattan edebiyata, ticaretten mimarlığa birçok alanda sahabenin önder, örnek ve öncü olduğunu vurguluyor.  Yazıda, altı dil bilen sahabe şöyle anlatılıyor: Zeyd bin Sabit (ra) hükümdarlara gönderilen mektupları yazar ve Resulullah’ın huzurunda konuşmaları cevaplardı. Efendimizin Farsça, Rumca, Kıptice ve Habeşçe tercümanıydı. Bunları Medine’de, bu dilleri konuşan insanlardan öğrenmişti. Zeyd (ra), Farsçayı Kisra’nın elçisinden, Rumcayı Resulullah’ın hacibinden, Habeşçeyi O’nun erkek hizmetçisinden, Kıpticeyi de kadın hizmetçisinden öğrenmişti. Yine Resulullah’a Süryanice mektuplar geliyordu. Resulullah Zeyd bin Sabit’e (ra) Süryaniceyi öğrenmesini emretti, o da on küsur günde öğrendi.

Usta hatip Ömer Döngeloğlu, günümüz evlilik hayatında yaşanan çatırdamaları gündeme getirerek,  aile huzurunun temini için Efendimizin hayatından çizgilerle kadına bakışı konusunda örnek kareler sunuyor. Biz hatalı, kusurlu kullar olarak Efendimizin tertemiz hayatında gösterdiği örneği kendi hayatımıza taşımadıkça evlerimizde huzuru bulmamız mümkün değildir, diyen Döngeloğlu en güzel örnek olarak Efendimizin aile hayatının inceliklerini anlatıyor. 

Orta sayfada düzenli olarak İrfan Kaynağı köşesinde sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi bu sayıda, âşık muhabbetini ispatlamak zorundadır, diyor. Sevgi, muhabbet teması etrafında örülen yazı, ölümsüzü sevmenin gerçek sevgi olduğuna vurgu yapıyor. “Sevginin pek çok belirti ve işaretleri vardır. Her şeyden önce sevgiliyi görme arzunu taşımak gerekir. Çünkü sevgilisini görme özlemi içerisinde olmayan hiçbir kalp düşünülemez. Şu halde Hazret-i Peygamberi seven kimse O’nu görmeyi arzular. Allah’ı seven Allah ile buluşmaktan hoşlanır. Bu yüzden gerçek sevgi sahibi olan muhabbet ehli hep: “Ya Rab, bizi nur-u cemalini seyretmekle onurlandır.” şeklinde dua etmişlerdir.” diyen Şeyh Muta’ Haznevi sevginin ispatlanırsa ancak anlam bulacağına vurgu yapıyor. 

Âşıkların piri

Aralık Mevlana Celaleddin Hazretlerinin sevgilisine kavuştuğu zamandır. Sami Bayrakçı âşıkların piri Mevlana Celaleddin Hazretlerini portre yazısıyla gündeme taşıyor ve, “Şems’in aşk tezgâhından geçerek İlahi aşkın sonsuz ummanına kanat açan Mevlana, İlahi hakikati gönül aynasında seyretmeye başladığı andan itibaren müritleri ve sevenleri ile ömrünün son demine kadar aşkı söyledi, aşkı yaşadı, aşkı yaşattı.” diyor. 

Her sayı bir manevi hastalığı adeta ameliyat masasına yatıran İsmail Acarkan, bu sayıda riyayı işliyor. Riyanın insanda açtığı derin ve sonsuz boşluğa işaret eden Acarkan, amelin heba olmaması için riyadan arındırılmış olarak, halis bir niyetle yapılmasının önemini vurguluyor. 

Saadettin Acar, en köklü, en temel ve en derin meselelerin çözümü için atılacak ilk adımın sabah namazı hassasiyeti olması gerektiğine işaret ederken, o temel soruyu yöneltiyor: Sabah namazını kıldın mı?

Kâmil Yeşil kalp ağrılarını gündeme taşıdığı yazısında okura kalbinizle aranız nasıl diye soruyor ve aklın kalp olmadan tek başına yetersizliğini şöyle dile getiriyor: “Akıl insanın bir kabiliyetidir hem de en önemli bir kabiliyetidir. Akıl, yalnız kendi başına çalıştığı zaman yetersiz kalır. Akıl diğer kabiliyetlerimiz ile birlikte çalışırsa sıhhatli neticeler ortaya koyar.”

Said Yavuz medeniyetimiz içinde kaybolmaya yüz tutmuş her yanı derin anlamlar yüklü kavramları modern hayatın ortasına getirip dikkatleri çekiyor. “Bir Eşiğe Baş Koymak” başlıklı yazı, eşik kavramının tasavvufi ve kültürel arkaplanına bir kazı yapıyor. Eşiği, bütün anlam katmanlarıyla dünden bugüne taşıyor.

İlim ve İrfan Ailemiz ekiyle birlikte Aralık’ta da dolu dolu bir dergi sunuyor, okurlarına.

İletişim: www. ilimveirfan.com.tr

İTİBAR’IN ARALIK SAYISINDA NELER VAR?

İtibar’ın 27. sayısı olan Aralık sayısında, İslam dünyasının önemli düşünürlerinden Seyyid Hüseyin Nasr ve Yozgat Blues filmiyle birçok ödül alan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’la yapılan iki söyleşi yer alıyor.

İtibar, Aralık sayısında da her zamanki gibi usta çizer Hasan Aycın’ın bir çizgisiyle açılıyor. Hemen arkasından Hüseyin Atlansoy’un “Bugün Bayram” şiiri geliyor. Derginin şiir sayfaları Cevdet Karal’ın “Odamda Konuşmalar”, Hüsrev Hatemi’nin “Sürgünden Dönüş” ve İbrahim Tenekeci’nin “Hiç Bahar” başlıklı şiirleriyle devam ediyor. Bu sayının diğer şairleri ise, Fatma Şengil Süzer, Emel Özkan, Mehmet Aycı, Nurettin Durman, Berat Demirci, Elif Nuray, Soner Karakuş, Samet Karataş ve İsmail Kılıçarslan.

Aralık sayısının öykü sayfalarında ise Cemal Şakar’ın “Bahar”, Yıldız Ramazanoğlu’un “Çırpı Bacaklılar”, İsmail Isparta’nın “Ebabil”, Seyfullah Aslan’ın “Kâtip Efendi” öyküleri bulunuyor. Ayrıca Meryem Betül Altuntaş “Şahit” ve Seyhan Günay “Roza” isimli öyküleriyle ilk defa İtibar’da okuyucuyla buluşan isimler. Işık Yanar ise derginin arka kapağını “Mutsuz Manav” adlı kısa öyküsüyle süslüyor.

Seyyid Hüseyin Nasr ve Mahmut Fazıl Coşkun Söyleşileri

İtibar’ın Aralık sayısında çağımızın en önemli düşünürlerinden Seyyid Hüseyin Nasr ile Zeynep Kot Tan konuşmuş. İslam sanatı ve estetiği üzerine odaklanan bu söyleşi derginin öne çıkan metinlerinden birisi. Ayrıca, Furkan Çalışkan, ilk filmi Uzak İhtimal’le yurtiçi ve yurtdışında haklı bir ilgi gören yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ile bol ödüllü yeni filmi Yozgat Blues merkeze alınarak bir sinema söyleşisi gerçekleştirmiş. Derginin düzyazı sayfaları da birbirinden renkli metinlere ev sahipliği yapıyor. Haşmet Babaoğlu “İletişim” isimli şiirsel denemesiyle derginin bu sayısında. İstikrarlı yazılarıyla her ay okuyucuyla buluşan İhsan Fazlıoğlu “Türkiye’de, İslâm Felsefe-Bilim Tarihi Çalışmalarının, Bir Gerçeklik Küresi Var mı?” başlıklı çalışmasıyla yazılarına devam ediyor. Ercan Yıldırım “İslamcılık Hareketini Analizlere Sığdırmak”, Murat Erol “Türk Düşünce Hayatında Tercüme İzleri ve Etkileri”, Zeynep Fırtına “Kaleminin Götürdüğü Yere Git”, Atasoy Müftüoğlu “Zihinsel Arbedeye Maruz Kalmak”, Ali Görkem Userin “Düzyazının Düşüşü”, Hüsrev Hatemi “Tasavvuf ve Divan Edebiyatında Zerre-Güneş İlişkisi”, M. Fatih Andı “Celâl Fedai’nin ‘Parmak ile Boyanmış Bir Naat’i”, Nuri Sağlam “Mehmed Âkif’in ‘Firavun ile Yüzyüze’ Şiiri” başlıklı yazılarıyla derginin deneme ve inceleme sayfalarında yer alıyorlar. Mustafa Akar, Ercan Yılmaz, Suavi Kemal Yazgıç, Ahmet Edip Başaran ve Abdullah Harmancı yazılarıyla İtibar’ın Aralık sayısına katılan diğer isimler.

İletişim: www.itibardergi.com    

HAYAL PERDESİ TÜRKİYE SİNEMA SEKTÖRÜNDEKİ DAĞITIM SORUNUNU ELE ALIYOR 

Hayal Perdesi Sinema Dergisi Kasım-Aralık 2013 tarihli 37. sayısıyla yayında…

Derginin Vizyon sayfalarında bu sayıda, Aslı Özge’nin dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ikinci uzun metrajlı çalışması Hayatboyu, Noah Baumbach’ın Fransız Yeni Dalgası etkisindeki bağımsız filmi Frances Ha ve Danimarkalı yönetmen Thomas Vinterberg’in etkileyici eseri Onur Savaşı (Jagten) yer alıyor.

Hayal Perdesi’nin yeni sayısında Abbas Kiyarüstemi ile Tahran’daki evinde yapılan söyleşi öne çıkıyor. Dünyanın en büyük yönetmenlerinden Kiyarüstemi söyleşide, film yapma motivasyonu ve tefekkür süreçlerinden, filmlerinin seyirciyle kurduğu ilişkiyi kadar pek çok konuya değiniyor. Küre Yayınları’ndan çıkacak Yakın Plan: Kiyarüstemi isimli kitapta tamamının yayınlanacağı söyleşi, Kiyarüstemi’nin Türkiye’deki sinema dergilerine şimdiye kadar verdiği en geniş söyleşi olarak da öne çıkıyor.

Derginin bu sayıdaki dosya konusu ise, son zamanlarda artan alternatif gösterim yerleri. 34 ve 35. sayılarda hazırlanan Türkiye’de Dağıtım Sorunu başlığıyla yapılan dosyaları tamamlayan çalışmada, bağımsız filmler gösteren mekânların izleri sürülüyor ve bu mekânlardaki yöneticilerle yapılan söyleşilere yer veriliyor.

Türk Sineması Araştırmaları bölümünde, Türk sinemasının başlangıç tarihiyle ilgili yapılan tartışmalara atıfta bulunan Igor Stardelov söyleşisi ile Burçak Evren’in kaleme aldığı Manaki Kardeşler’le ilgili bir makale bulunuyor. Perspektif ‘de Zeynep Gemuhluoğlu Mühürlenmiş Zamanın İzinde Sinema ve Tarih başlıklı makalesinde, sinemanın tarih ile kurduğu ilişkiyi tartışmaya açıyor. Cihan Aktaş Büyülü Gerçek isimli köşesinde Casablanca filmine odaklanıyor. 

Belgesel Odası’nda BBC tarafından yapılan Osmanlılar: Avrupa’nın Müslüman İmparatorluğu belgesel dizisini tarihçi Yakoob Ahmed değerlendiriyor. Kamera Arkası’nda Kasaba, Mayıs Sıkıntısı, Uzak, Meleğin Düşüşü, İklimler, Yumurta, Üç Maymun ve Bal gibi önemli filmlerin kurgucusu Ayhan Ergürsel dergiye konuk oluyor. Festival Günlüğü’nde Sinan Sertel 4. Malatya Film Festivali’ni yazıyor, Dizikritik’te Remzi Şimşek Ben de Özledim dizisini ele alıyor.

Kitaplık’ta Sema Karaca Bela Balazs’ın Görünen İnsan kitabını tartışıyor, Keşif’te Ahmet Terzioğlu bu yılın en iyi filmlerinin başında gelen The Act of Killing’i öne çıkarıyor. Dergideki İngilizce yazıların yer aldığı English Section kısmında, Yakoob Ahmed’in makalesi ile Igor Stardelov’un söyleşisi bulunuyor. Neden Film Seyrediyoruz bölümünde ise Mustafa Demiray, film izlemenin önemini, film izlerken tuttuğu notlara atıfta bulunarak ifade ediyor.

İletişim: www.hayalperdesi.net

AY VAKTİ 147. SAYISINI YAYINLADI

Edebiyatın her türünden nitelikli, özgün yazı ve şiirlerden oluşan Ay Vakti raflardaki yerini aldı.

Zaman hızla ilerliyor. Ve dünya her gün yeniden kuruluyor. Ay Vakti dergisi bu değişimin ve dönüşümün farkında. Dergi 14 yıldır çıkıyor.

147. sayısı ile yine dopdolu yine özgün yazı ve şiirlerden oluşan dergi raflardaki yerini aldı.

Ay Vakti dergisi bu sayısında sanatı ana eksenine almış. Sanat içerikli yazıların çokluğu dikkat çekiyor. “Platon’dan Plotin’e Sanat”, “Yahya Kemal’in İstanbul Şiirlerinde Sanatın

Dili”, “Sanatçı Ruhu” isimli eserler sanatı derginin gündemine oturtmuş. Edebiyatın her türünden nitelikli eserlerle dergi okuyucularını bekliyor.

Derginin içeriği şöyle;

İster Gel İster Gelme -Adem Özbay

Tasavvuf Edebiyatımız -Prof Dr. Bilal Kemikli

Yahya Kemal’in İstanbul Şiirlerinde Sanatın Dili: Beyaz Lisan-Dilara Pınar Arıç

Akıllılar Tımarhanesi-Hasan Tiyek

Milat – Hilal Buğan

Yakarış Temrinleri-Mehmet Ragıp Karcı

Gül Ülkesinden Ağıtlar – Mehmet Baş

Nil’in Kirli Sisi-Muhsin İlyas Subaşı

Tükenmek- Mustafa Özçelik

Cezada Elif Aşkı-Naz Fernîba

Platon’dan Plotin’e Sanat-I-Necmettin Evci

Bir Yağmurun Kıyısında -Nurşah Karaca

Bahta Kerbelâ Düştü – Onur Akbaş

Leyla İle Hasbihal- II -Özlem Doğan

Sevgi Ve Aşk – Selami Yalçın

Sanatçı Ruhu -Semra Saraç

Gece – Semra Saraç

Bir Kedinin Melodramı Ya Da İns’in Kuyusu-Kavim-Sertaç Gereç

Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar

Ayın Ondördü- Şeref Akbaba

Kuşatma-Taner Taştekin 

GENÇ OKUR “DÜNYAYA GÜLÜMSE” DİYOR

Genç Okur dergisinin Aralık sayısı çıktı. Dergi bu ay, dünyanın somurtkan yüzünü gençliğin gündemine taşıyor. 

‘Gülmek bizim anadilimizdir.’ diyen dergi, ‘Dünyaya gülümse’ çağrısıyla herkesi ‘anadilimizi’ konuşmaya davet ediyor. 

Faik Gönül’ün şehir yazılarında, engellilerin şehirlerle imtihanı mercek altına alınıyor. Kendi ellerimizle inşa ettiğimiz şehirlerin; engelliler, yaşlılar ve çocuklar için nasıl kâbusa dönüştüğü gözler önüne seriliyor.

Her ay farklı bir hayvanla röportaj yapan Müzeyyen Bulur Yıldız, simit müdavimi ve vapur yolculuğunun biricik neşesi olan martılara mikrofonu uzatıyor ve deniz kirliliğinin sonuçlarına dikkatleri çekiyor.

Derginin kahramanlarından Süper Babaanne, verdiği giyim-kuşam tavsiyeleriyle ‘Bunun modası geçmiş.’ cümlesini tarihe gömüyor.

Eğlenceli bilmeceler, film eleştirileri, beslenme önerileri ve birbirinden orijinal testlerle dopdolu bir içerik sunan Genç Okur, ‘gençliğin yeni trendi’ olma iddiasını sürdürüyor.

İletişim: www.gencokur.com.tr

MOSTAR: “BENİ TANIYAN VAR MI?”

Mostar dergisi 106. sayısında “Beni tanıyan var mı?” diyerek yabancılaşma ekseninde insanın çıkmazlarını, kendi içinde yaşadığı çatışmayı ele alıyor. 

Beni Tanıyan Var mı?

Emre Baştuğ, Minyatür sanatçısı Özcan Özcan ile “Sınırları aşan sanat: Minyatür” üzerine ilgi çekici bir söyleşi yaptı. Murat Aydoğdu “Cumhuriyetle Demokrasi Aynı Şey Mi?”, Süleyman S. Şahin “Balkan Sinaması”, Emre Baştuğ “Kuşkonmaz Camii’nde İki Kardeş Çınar” araştırma yazısıyla, Mümin Munis “Padişahların İntisap Seceresi”, Sulhi Ceylan “Deri Değiştirmek”, Argun Cevher “Vizeler Ders Çalışmadan Nasıl Atlatılır?”, Attila K. Sezer “Çayına Öykü Batıranlar V”, Beyaz Arif Akbaş “Ayasofya’nın Hat Levhaları”, Sedat Bayraklı “Yasaklanmış Kitaplar” Muharrem Yeşilyurt “Metanet Örneği Bir Ömür: Muhammet Emin Er (rah.)” Fahri Sezer “Fragmanlar III” isimli yazılarıyla dergide yerini alıyor.

Dergide yer alan, genç yazarların uğrak yeri “Tezgâh” bu ay okuyuculardan gelenlerle daha bir hareketli oldu ve gün geçtikçe profesyonel bir edebiyat yayını olmaya doğru da gidiyor.

Gündelik hayatın, sosyal konuların, genel kültürün ve mizahın geniş yer tuttuğu yazılar da zevkle okuyacağınız diğer bölümler… “Gençliğin Gündemi”, “Kitap”, “Edebiyat”, “Külliyat”, “Öğrenci Günlüğü”, “Rahle”, “Kırkambar”, “Bulmaca” “Çizgi Hikâye” ve “Çizgili Düşler” bölümleri de ilginizi bekliyor.

İletişim: www.mostar.com.tr

AŞIKANE: AHİRETİN TARLASI DÜNYA

Aralık ayında 15. sayısını yayınlayan Aşıkane Dergisi, bu ay “Ahiret’in Tarlası Dünya” başlığıyla yayınlanıyor. Sıddık Naci Eren Efendi’nin  “Dünyaya Bağlanmak” başlıklı yazısı derginin orta sayfalarında yer alıyor. Muhammed Hikmet Bey “Tarla” yazısıyla ahirete hazırlık konusunu ele aldı, Mustafa Akgül “Mutlu bir yuva için” başlıklı bir yazı yazarken Dr. Talha Uğurluel “Osmanlı’da Hz. Peygamber (sav) sevgisi” konulu yazısıyla tarihe ışık tuttu. Hüseyin Vassaf Efendinin mevlid şerhi olan “Gülzar-ı Aşk” kitabını Dr. Mustafa Tatcı günümüz Türkçesine kazandırdı, yrd. Doç. Dr. Hamdi Kızıler, “Sufli Benliğinin Arındırılması” konusunu hazırladı.  

Bu sayıda “Allah Dostları” köşesinde Abdülkadir Geylani Hazretleri yer alıyor. Ayrıca bu sayıda Sadık Yalsızuçanlar makalesinde “Besmele ve istiğfar” konusunu işledi, Gülbeyaz Güner “Boş kaset” yazısında İslam çocukları hakkındaki görüşlerini özetledi, Havva Sönmez “Hz. Hatice”yi anlattı. 

İletişim: http://www.asikanedergisi.org/ussaki.php

GENÇ DOKU FETHİ GEMUNLUOĞLU’NU KAPAĞA TAŞIDI

Genç Doku Dergisi Aralık sayısında ‘Gençlere Aşk Aşılayan Ağabey’ başlığı altında genç neslin yetiştirilmesinde bedeniyle canıyla malıyla engin bir mücadelesi bulunan irfan havzamızın çok önemli bir ismi Fethi Gemuhluoğlu’nu kapağına taşıyor. 1977 Ekim’inde Hakk’a uğurladığımız Gemuhluoğlu, siyasetten kültür sanata pek çok alanda büyük ustaların beslenmesinde ve hizmete adanmasında büyük emeği olan gizli arifler neslinden. Yeni neslin onu daha yakından tanıması, İslam’ın diri tutulmasındaki hayat mücadelesini ve iyilik azmini damarlarında hissetmesi ve kendine çizeceği rotada bu büyük irfan ehlinden nişaneler bulundurması amacı ile bu sayının dosyası olarak karşımızda. 

İki özel söyleşi var bu sayıda. Muharrem Coşkun, Mehmet Şevket Eygi ile ilk Müslüman gazeteleri ve Sebilürreşad’ı konuştu. Fahri Sevimli ise, yakın zamanlarda kaybettiğimiz değerli sanat dostu Ahmet Ercan Gerçek beyefendi ile ilgili özel hatıralarını nakletti.

Mehmet Akif ile ilgili güzel hislenişler, Menemen vak’asına dair derinden düşündürücü sırlı bağlantıları bir araya getiren iki yazı dikkat çekiyor derginin aralık sayısında.

Güvenlik kameralarının ne kadar güvenli olduğu, sosyal medya kurbanlarından bahisten sonra sosyal medyada kimlerin takibinde fayda bulunduğu ve rol yapmayan rol modellere erişebilir miyiz sorgusu derginin güzel soru sorabildiği gibi cevaplarını da veciz şekilde verebildiğini gösteriyor.

Nureddin Yıldız hocaefendinin hangi asil değerlerin izini süreceğimiz konusundaki işaretlerinin de altını çizmek gerekiyor. Gençler bu yazıda kendilerine sahih roller tayin edilmesine şahit olabilir.

İletişim: www.gencdoku.com

FİLM ARASI DERGİSİNDE BU AY NELER VAR?

Film Arası’na konuşan ünlü oyuncu Nazan Kesal, sinemamızda özgün rollerinin yazılamadığını söyledi.

Kadınların kendilerine yönelik eziyete ‘artık yeter’ diyemediklerini ifade eden Kesal, ‘derdi olan karakterler oynamak istiyorum’ dedi.  

Film Arası Sinema Dergisi’nin Aralık sayısına konuşan ünlü oyuncu Nazan Kesal, sinema ve oyunculuğa dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. En son Tayfun Pirselimoğlu’nun yönettiği Saç ile Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan, Gülcan Tezcan’ın sorularını yanıtladı. Sinema sektöründeki kadın varlığının azlığına dikkat çeken ünlü oyuncu, ‘özgür kadın senaryoları, özgün kadın rolleri çok çıkmıyor karşımıza’ dedi. Rol aldığı filmlerle ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Kesal, hayatla derdi olan karakterler oynamaya çalıştığını söyledi. Eşi Ercan Kesal’ın oyunculuğuna da değinen oyuncu, eşinin dikkatli ve iyi bir anlatıcı olduğunu belirtti.  

İşte Nazan Kesal’ın Film Arası’na yaptığı açıklamalardan bazı başlıklar:  

KADINLAR “ARTIK YETER” DEMİYOR!  

Kadınların her konuda daha çok cesaret sahibi olması gerektiğini düşünüyorum. Toplumsal ve sosyal anlamda bastırılmış duygulardan arınıp kendi zihinsel özgürlüklerini yaşayabilseler o sinemaya da oyunculuğa da yansıyacak. Hangi işi yapıyorsa yapsın daha üretken ve hayata çizik atan, daha iz bırakan üretimlerin içinde olacaktır. Ama hâlâ o bastırılmış duygularla hareket ediyor kadınlar ve özgürleşemiyorlar ve istediğimiz anlamda özgür kadın senaryoları, özgün kadın rolleri çok çıkmıyor karşımıza. Tutukluk var. Hem oyuncu, hem yönetmen, hayatın içinde bir anne, eş ve kadın olarak benim de en büyük derdim kadınların önce kendilerine yaptıkları eziyet sonra da kendilerine yapılan eziyete katlanma oranları. Bir ‘yeter’ çıkmıyor ağızlarından.  

ROLLERİMİN HAYATLA DERDİ OLMALI 

Seçtiğim, oynamaya heves ettiğim her projenin, karakterin bu hayatla bir derdi olmalı. Bu hayatta derdi olmayan hiçbir karakter beni gıdıklamıyor beni çağırmıyor. Derdi olanlar iz bırakıyor aslında. O anlamda bende tabi ki izi kalıyor. Proje devam ettiği sürece karakteri unutmuyorum. Orada bırakıp kapıyı çekip gitmiyorum ama gündelik hayatıma da müdahale etmesine izin vermiyorum o çünkü şizofrenik bir durum. Aklımın bir köşesinde benimle beraber geziyor, dolaşıyor.  

SALONLAR BAĞIMSIZ FİLMLERE KAPILARINI KAPATTI  

15-20 sene önce bağımsız bir film çektiğiniz zaman iyi kötü bir sinemada oynuyordu. Az çok seyircisi geliyordu izliyordu. Şimdi bir sayı bile söyleyemiyorsun. Çünkü sinemalar kapılarını açmıyorlar bağımsız sinemaya. Bu çok caydırıcı bir şey. Bu anlamda sadece genç sinemacılara yüklenmek bana çok doğru gelmiyor. Bakanlığın da bu anlamda desteğini artırması lazım. Belki genç sinemacılara ayrı bir kontenjan sağlamak gerekir.  

KURUMSALLAŞMIŞ FESTİVALİMİZ YOK 

Festivallerin kendilerini sorgulaması lazım önce. Uluslararası İstanbul Film Festivali dışında Türkiye’de kurumsallaştığını düşündüğüm, gelenek haline gelmiş bir festival göremiyorum. Her sene rüzgâra göre yön değiştiren bir festival algısı var. Bir tek İstanbul Film Festivali’nde yok bu. Onu bir şekilde oturttular yıllardır ve çok saygı duyuyorum. 

EŞİM İNANILMAZ BİR ANLATICI  

İlk tanıştığınızda Oyunculuk mayasını fark etmemiştim çünkü o zaman oyunculuk yapmaya heves eden bir tarafı yoktu. Sinemacı ve yönetmen olmak istiyordu. Ama o zaten onda varmış. Annemizden, kayınvalidemden gelen bir genetik yatkınlık var. Ercan inanılmaz bir anlatıcıdır. Sohbetlerinde, yemeklerde derin derin takip edersiniz. Detayları çok iyi yakalıyor, çok dolu bir insan. Kendini beslemiş, üç kitap okuyayım bu bana yeter demiyor. Hâlâ öyle. Sabahlara kadar kitap okur.  

Sinema yazıları, söyleşiler, haber ve özel dosyalarla Film Arası’nın Aralık sayısı, Türkiye genelinde satış noktalarında.  

İletişim: www.filmarasıdergisi.com

GEZGİN DERGİSİ 82. SAYISIYLA BİR KEZ DAHA YOLLARDA!

Gezgin Dergi bu ay da yola çıktı, 82. sayısıyla raflardaki yerini aldı. 

Dopdolu içeriğiyle de ‘‘Görülecek daha çok yer var!’’ demeye devam ediyor.

Gezgin’in bu sayısında:

Mehmet İnanç  bizi Ukrayn’nın Lviv şehrine götürüyor; hava sıcaklığının sıfırın epeyce altında hissedildiği bembeyaz sokaklarında dolaştırıyor.

Tarih’te; Hitit, Asur, Babil, Pers, Makedon ve Türklere ev sahipliği yapan misafirperver şehir: ‘‘Uygarlıklar ve Tatlar Karması Hatay’’

Almanların başrol oyuncusu Rehn Nehri, baş rolü kimseye kaptırmaz. Adem Meleke’den ‘Romantik Rehn’.

Çömlekçinin çamura dokunduğu gibi ya da heykeltıraşın taşa dokunduğu gibi camcı dokunamaz eserine. O bir solukta doğar. Geçmişten günümüze  ‘‘Cam Sanatı’’.

Bir mekan, bir tutam Sosyoloji: Yerellik adına ‘Çarşamba Pazarı’

City Of Brotherlylove, kardeşçe sevginin şehri ‘Philadelphia’.

Hayrettin Oğuz’dan Adam ve Çiçeğin Hikayesi.

Portfolyo’da Samet Güler. 

Ayşe Sevim’den bir Boing 737 hikayesi  ‘‘Uçuş Korkusu’’. Yürüyen Budalalar röportajı  ve daha fazlası Gezgin Dergi Aralık sayısında.

İletişim: www.gezgindergi.com

İNSANLIĞIN HAYAT KİTABI KUR’AN

Bilge Adamlar Dergisi’nin 34. sayısı “İnsanlığın Hayat Kitabı Kur’an” başlığıyla yayınlandı. Sayıda seçkin isimlerin Kur’an çerçevesinde kaleme alınan 30’a yakın makalesinin yanısıra, ufuk açıcı nitelikte bir söyleşi de yer almakta: Prof. Dr. Mustafa Öztürk Hoca kendisine yöneltilen Kur’an’a dair birçok soruyu yanıtladı. Mutlaka okunması gereken bir söyleşi…

Kur’an Özel Sayısında şu çalışmalar yer almakta:

Röportaj: Mustafa Öztürk İle “Kur’an Anlayışımız, Meal ve Tefsir Geleneğimiz” Üzerine

Selim Türcan: Müslümanların Kur’an ile Kurdukları İrtibatın Keyfiyeti Üzerine

A. Hakan Çakıcı: Kitab’a Dair…

Adnan İnanç: Kur’an’ın Anlaşılma(ma)sı Üzerine…

Ömer Müftüoğlu: Kuranı Anlamada Usul Problemleri

Cemalettin Erdemci: Kur’an’ı Anlama ve İdeolojik Okuma Üzerine

Abdulaziz Bayındır: Kur’an’da Kur’an Kavramı

Sadık Kılıç: Kur’an Kesintisiz Bir İlahi Konuşmadır

Musa Şimşekçakan: Kur’an Okumalarında Galip Zihnin Oynadığı Rol

Mehmet Okuyan: Kur’ân’da Kıssalar ve Yer Alma Gerekçeleri

Mustafa Hocaoğlu: Kur’an’da Anlatılan Kıssaların Amacı ve Güncellenebilirliği

Ümit Aktaş: Yusuf (as), Tevili’l Ehadis ve Doğadaki Döngüler (Çevrimler)

Ahmet Baydar: Oğul Kurbanı

Cağfer Karadaş: İnsanın İrade ve Kudreti Açısından Kur’an Kıssaları

Mustafa Öztürk: Cumhuriyet dönemi Kur’an-Tefsir Çalışmalarının Genel Karakteristiği

Ramazan Kayan: Işıkların Işığı Kur’an

Mustafa Sülün: Tefsir Kendiliğinden Elde Edilen Bir Meleke midir?

Ramazan Yazçiçek: Kur’an’a Göre  Çoğulculuk Realitesi Karşısında Siyaset ve Davranış Etiği

Zülfikar Durmuş: Kur’an Meallerinin Getirisi-Götürüsü

Burhan Atsız: Tefsir İlminin Serencamı ve Kur’an’ın Anlaşılmasında Tarihi Bağlamın Etkisi

Hüseyin K. Ece: Kur’an’da Cihâd Ayetleri ve Cihâd Kavramı

İbrahim Sarmış: Kur’an’ı Herkes Anlayabilir, Ama Nasıl?

Ahmet Söğütçü: Kur’an’ın Toplum Modeli Tartışmaları

Ertuğrul Cesur:  Haricilikten el Kaide’ye, Bedevizm’in Maskeleri ve Kur’an

Hasan Alkan: Kur’an’ı Nasıl Anlamalıyız – Yorumlamalıyız?

Ahmet Gürbüz: Bireysel ve Toplumsal Varoluşun İnsanileştirilmesinin Biricik Yolu

Necmiye İkra Yener: Kurani Perspektiften Saliha Kadın

Gökhan Atmaca: Hz. Ömer ve Kuran

Ali İhsan Yolcu: Kur’an’ı Tanımada Esmau’l-Kur’an’ın Rolü

Nevzat Y. Aşıkoğlu: Yaz Kuran Kurslarında Kuran Öğretimi

Ömer Karataş: Kur’an ve Müslümanlar Üzerine Bazı Mülahazalar

İletişim: www.bilgeadamlar.net

On5yirmi5