Ağustos ayında da yeni kitaplar raflardaki yerini almaya devam ediyor.
On5yirmi5 olarak yeni çıkan kitapları sizler için derledik.
DERGAH YAYINLARI
Türk Zihniyet Dünyası ve Hayat Felsefesi-Fatih M. Şeker
Türk medeniyeti İslâmiyet içinde teşekkül eder. Zihniyet dünyamızı ve hayat felsefemizi Müslümanlık yoğurur. Her şey din etrafında döner. Felsefe hayatla doğrudan temasa geçerek hikmet şeklini alır. Düşünce fikir hâlinde kalmaktan kurtulur, Tasavvurla icraat arasındaki fark ortadan kalkar. Manzara Selçuklu ve Osmanlı asırlarında böyledir.
Modernleşme dönemindeyse iklim değişir. Cevdet Paşa’nın şimdi ne o var ne bu var dediği bir döneme girilir, kökleri kurutulan şeylerin yerlerine yenilerini koymaktan vazgeçilir. Yeni bir eşikte eski âleme ağıt yakılır. Herkes bilir ki bir millet her şeyden evvel tarihinden ibarettir. Düşünce bir birikim eşliğinde yol alır. En zayıf yanımız burada toplandığına göre bizi en güçlü kılacak damarın neresi olduğu meçhul değildir.
Geleceğe inanmayan birinin geçmişe perestiş etmesinin bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Hâliyle kendisini mazide arayan bir kimse aslında dünü bugüne ve geleceğe aktarıyor demektir; zira geçmiş olmadan gelecek tasavvuru imkânsızdır. Bugüne dün istikamet verir fakat dünü de bugün yeni baştan yoğurarak şekillendirir.
İTALİK YAYINLARI
Hüseyin: Bir Erenin Kahramanlık ve Aşk Destanı-Gülağ Öz
Şamas Hüseyin Gazi’nin önünde di zçöküp duaya başladı.Yaptığı dualar Türkçe idi.Birden Şaması’ın dili çözülmüştü.- Bende artık sendenim Ya Hüseyin, diyerek Hüseyinle birlikte dışarı çıktılar.Doğruca Şahmas’ın evine yöneldiler. Kapıyı açan Şuşan Hanımdı. Ve Şahmas’ın karısıydı.Hüseyin Gazi kapıda görünce birden ürperdi, titremeye başladı.Hemen yere diz çökerek ona bağlılığını göstererk kendi dilinde dua etmeye başladı.Sonra ayağa kalkarak Hüseyin Gazinin elini Öpmeye çalıştı,Hüseyin Gazi buna izin vermedi.Asıl öpülesi kadındır,dedi.
İçeriye geçtiler Şuşan Hanım sanki Hüseyin Gazi’nin konuk olacağını biliyormuş gibi yemek sofrasını hazırlamıştı.Hemen sofraya geçerek karınlarını doyurdular.Şuşan Hanım tıpkı rüyasında gördüklerini uygulamaya başladı.Eline derin ve çamurdan yapılmış süsülü sürahide doldurulmuş şarabı olduğu gibi Hüseyin Gazi’nin önüne doğru uzattı ve elini göğsüne koyup,sağ ayağının baş barmağını sol ayağının başbarmağının üzerine koyarak duaya durdu.
PINAR YAYINLARI
Gelecek İçin Manifesto-Talat Özhan
Bilindiği gibi, Kürşad Atalar Düşüncenin Okullaşması adlı kitabında, yıllardır üzerinde çalıştığı konuyla ilgili tezlerini ortaya koymuştu. Burada öne çıkan husus, çağdaş dönemde faaliyet gösteren ‘İslâmî Hareketler’in çalışma tarzına yönelik eleştirel bir yaklaşımdı. Zira ‘düşüncenin okullaşması’ projesine göre, olması gereken, ‘niceliğe’ değil, ‘niteliğe’ önem vermektir. Fakat çağdaş dönemde faaliyet gösteren yapılar, genellikle bunu yapamamışlardır! Sadece bu özellikleri bile düşüncenin okullaşması projesinin tartışılmasını gerekli kılmaktadır. Ancak eser ‘yarı manifesto’ üslubuyla kaleme alındığı için, birçok konu ‘kapalı’ bir şekilde ifade edilmiş ve detaylı bir şekilde ele alınamıştı.
Örneğin, tartışma platformlarında “otorite olmuş âlim”, “çağın Gazalisi”, “eleştirel kitle”, “yetkin dil kullanmak” vb. kavramlara dair sürekli sorular geliyordu ve bunlarda yanlış anlamanın tezahürleri net olarak görülüyordu. İşte bu ‘kapalılığı’ gidermek adına, yeni bir çalışmanın yapılması gerektiği açıktı. Burada yapılması gereken, önerilen tezlerin örneklerle birlikte daha açık şekilde ifade edilmesi olmalıydı. Bu noktadan hareket eden Gelecek İçin Manifesto kitabı konu etrafındaki sorulara verilen ayrıntılı cevaplardan oluşuyor. Kitapta biçim olarak ‘söyleşi’ tar-
zını benimsenmesinin sebebi örneklendirmelerin ve tavzihlerin daha iyi yapılabilmesine imkân tanımasıydı. Sorumluluk taşıyan Müslümanlara, aydınlara ve âlimlere düşen görev, düşüncenin okullaşması çerçevesinde önerilen tezleri gereğince irdelemek ve projeye dair olumlu ve olumsuz kanaatleri açıklıkla ifade etmektir. Dolayısıyla okullaşmanın gerekliliği noktasında ortaya atılan tezlere bigâne kalmak doğru olmaz, çünkü nasıl bir gelecek bağlamında önerilen tezler, hepimizi yakından ilgilendirmektedir.
İSTANBUL TIP KİTABEVİ
Madde Bağımlılığı: Tüm Boyutlarıyla Bağımlılık ve Bağımlılık Yapan Maddeler-Prof.Dr. Tayfun Uzbay
Üsküdar Üniversitesi Nöropsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (NPFUAM) Müdürü ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof.Dr. Tayfun Uzbay’ın kaleme aldığı “Madde Bağımlılığı: Tüm Boyutlarıyla Bağımlılık ve Bağımlılık Yapan Maddeler” isimli kitabı İstanbul Tıp Kitabevi’nden yayımlandı.
Her türlü bağımlık anlatılıyor
5 bölümden oluşan kitapta madde bağımlısı olma riskini artıran etkenler, bağımlılığa neden olan maddelerin köken ve özellikleri ve ülkemizdeki temel problemler ile çözüm önerilerine kadar değişik konulara yer veriliyor. Kitapta yeme, seks, kumar ve alışveriş bağımlılığı gibi başka bağımlılık türleri de anlatılıyor. Özellikle madde bağımlılığı ile ilgili ülkemizdeki temel sorunlara da değiniliyor.
Bağımlılık hakkında yanlış bilinen şehir efsanelerini bu kitapta doğru bilgiler ile düzeltmeye gayret ettiğini belirten Prof.Dr. Tayfun Uzbay, “Yaratıcılık ve madde ilişkisine ve hiç farkında olunmayan, konuşulup tartışılmayan ama mutlaka farkındalık gerektiren önemli tehditlere de değindim.” dedi.
Bağımlılık bir beyin hastalığıdır
İnsanlık tarihi kadar eski olan ve insanoğlunun en eski sorunlarından biri olan madde bağımlılığının doğrudan beyinle ilişkili olduğunu belirten Prof.Dr. Uzbay, “bir beyin hastalığı” olarak tanımladığı bağımlılığın bu yönüyle nöroloji, psikiyatri ve klinik psikoloji gibi beynin işlevselliğini inceleyen tıbbi disiplinler ile yakından ilişkili olduğunu vurgulayarak “Bununla beraber madde bağımlılığı sadece sağlıkla ilişkili bir sorun değildir. Sosyolojik, kültürel, felsefi ve hukuki yönü de vardır. Bu nedenle madde bağımlılığını anlamak multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Bu kitapta karmakarışık ve multidisipliner fenomen olarak daha uzun yıllar toplumsal bir sorun olmaya devam edecek gibi görünen madde bağımlılığı tüm yönleri ile kolay anlaşılır bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır.” dedi.
900’den fazla kaynakla desteklediği kitabı yazarken popüler değil, bilimsel dil kullandığını belirten Prof.Dr. Tayfun Uzbay, “Amacım Madde Bağımlılığı alanındaki Türkçe bilimsel referans kitap eksikliğine ve ilgili literatüre katkı sağlamaktı. Bu alanda yıllarca çalışmış ve bir çok özgün makale yayınlamış bir bilim insanı olarak böyle bir eseri ortaya koymanın sadece bilimsel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Bir çok başka konuda olduğu gibi madde bağımlılığı konusunda da toplumun önemli bilgi eksiklikleri var. Dahası popüler ve popülist yaklaşımlar, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların iddialı ve hatalı mesajları internetteki bilgi kirliliği ile birleştiğinde ülkemiz için ciddi bir risk oluşturuyor. Amacım anlamak ve değerlendirmek isteyene güncel bilimsel veriler çerçevesinde doğru bilgileri ulaştırmaktı. Umarım amacıma ulaşabilmişimdir.” diye konuştu.
ENSAR YAYINLARI
Kelile ve Dimne (Arapça Metin ve Tercüme)
Hindistan’da yazılan Kelîle ve Dimne, milâdın VI. asrında Nûşirevan’ın teşvikiyle Pehlevîce’ye tercüme edilmiştir. 570 civarında Süryanîce’ye ve daha sonra Abdullah b. el-Mukaffa (ö.142/759) tarafından bazı tasarruflarla Pehlevî aslından Arapçaya çevrilmiş;Yunanca, Farsça, İbranice, Latince, İspanyolca, İtalyanca, Slavca, Türkçe, Almanca, İngilizce, Fransızca, Danimarkaca ve Felemenkçe’ye bu Arapça tercümeden nakledilmiştir.
Kitabın konusu amelî hikmettir. Amelî hikmet insanın iradesine tâbi davranışlarını idare edecek prensipleri tanıması ve ona göre hareket ederek umduğu olgunluğa ermesidir. Amelî hikmetin ferde ait olanına ahlâkî terbiye, aileye ait olanına ailevî terbiye, topluma ve ülkeye ait olanına siyasî terbiye denir. Bu eserde özellikle ailevî terbiye ile siyasî terbiyeye önem verilmiş, ahlâkî terbiyeyi ilgilendiren prensipler ise dolaylı olarak anlatılmıştır.
Çocuklara Allah ve Namazı Bilinçaltında Sevdirebilmek-Ahmet Akay Azak
Kitabımız, iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde, çocuklara Allah sevgisini öğretmek için yapılması gerekenleri anlattık. İkinci bölümde ise, “Çocuklara namazı nasıl sevdirebiliriz?” sorusunun cevabını ararken, konuyu, çocukların yaşını, zekâ seviyelerini, kişiliklerini ve çevresel şartlarını da göz önünde bulundurarak ele almaya çalıştık. Çocuklara bu değerleri öğretirken, onların yaş seviyelerini dikkate alarak bilinçaltlarının göz önünde bulundurulması gerektiği üzerinde durduk. Bilinçaltının daha iyi anlaşılması için de bu konuyu, ayrı bir başlık altında ele alarak kitabın en başında değerlendirdik. Bunun yanında, konuların daha iyi anlaşılması için yaşanmış hikâyelere yer verdik.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve Öğretim Yöntemleri- Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öcal
|
|
|
İster sınıf öğretmeni, ister branş öğretmeni adayı olsun, nasıl ki bir genç görevine hazırlanırken okullarda okutacağı derslerle ilgili yeterince bilgi ve öğretim yöntemleri edinerek yetişmesi gerekiyorsa, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi için de aynı şekilde yetişmesi gerekir. Yani, sadece bilgi edinerek değil, aynı zamanda edindiği dinî bilgileri öğrencilerine nasıl öğretebileceğini de öğrenmelidir.
Elinizdeki bu kitap; Eğitim Fakültelerinden sınıf öğretmeni adayı olarak yetişmekte olan gençlerimizle, İlâhiyat Fakültelerinin Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği Bölümünden mezun olup ilk ve ortaokullarda Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersini okutacak olan meslektaşlarımıza yardımcı olabilmek amacıyla, hem bilgi ve hem de öğretim yöntemlerini içerir biçimde hazırlanmıştır. Bilgiler, öğretmenlerin kendileri, öğretim yöntemleri ise ilk ve ortaokul öğrencileri içindir.
Bir İletişim Aracı Olarak Kur’an’da Beden Dili – Prof. Dr. Necati Kara
Günümüzde ilgi odağı haline gelen beden dili üzerine yaptığımız araştırmalar, bizi, Kur’ân metnini beden dili açısından incelemeye itti. Modern dilbilim ışığı altında Kur’ân metnini, dilbilimin farklı bilim dalları açısından değerlendirmeye tâbi tuttuk. Gördük ki, ta 7. asırda Kur’ân, hayvanların da bir dilinin olduğunu örneklendirerek; mesajını sunarken sözlü dili, semiyolojinin konusu olan evrendeki tabiat işaretlerini, sembol dilini ve beden dilini mesaj aracı olarak kullanmada eşsizliğini ortaya koymuştur.
Bu kitapta, “Zamanı geldiğinde insana evrenin uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi nefis (ruh ve bedenlerinde mucizelerimizi göstereceğiz ki, O’nun(Kur’ân) tartışılmaz bir gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbin her şeye şahit olması yetmez mi?” (Fussilet:41/53) âyetine bakarak;bir taraftan bedendeki güdü, düşünce, algı ve yetenekleri alanındaki olağanüstülükleri(mucize); bir taraftan da “De ki:And olsun, insanlar ve cinler, bu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar benzerini getiremezler.”(İsrâ:17/88) âyetinden hareketle de O’nun, beden dilini, duygularınifadesinde araç olarak kullanma konusundaki eşsizliği ortaya konulmayaçalışılmıştır.
NESİL YAYINLARI
Kâbe’yi İlk Gördüğümde
Öyle anlar vardır ki tarifi imkânsızdır.
“O an ne hissettin?” diye sorulduğunda genellikle “anlatılmaz, yaşanır” diye cevap verilir.
İşte “anlatılmaz, yaşanır” denen anların başında Allah’ın evi Kâbe’nin ilk görüldüğü an gelmektedir.
Herkesin ‘o an’ için yaptığı zbir planı vardır ama ‘o an’ o plan akla gelir mi gelmez mi bilinmez.
En iyisi ‘o an’ı yaşayanlardan dinlemek…
Ahmet Akgündüz, Ahmet Bulut, Fatih Çıtlak, İkbal Gürpınar, Leyla İpekçi, Mehmet Ali Bulut, Mehmet Fırıncı Ağabey, Mustafa Özcan Güneşdoğdu, Münib Engin Noyan, Saliha Erdim, Senai Demirci, Sibel Eraslan, Talha Uğurluel, Vehbi Vakkasoğlu ile Kâbe anıları…
YAPI KREDİ YAYINLARI
Muhtelif Evhamlar Kitabı
Öykü’nün imkânlarını ve inceliklerini alçakgönüllü ama yetkin bir dille birleştiren Ömür İklim Demir, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ilk kitabı olan Muhtelif Evhamlar Kitabı’nda, “anlatsan şiir olacak” o anları, birbiriyle bağlantılı on hikâyeyle sonsuza taşıyor.
Ömür İklim Demir’in öykülerinde, günlük yaşamın ve zorunlu ya da gönüllü temasların var oluşu lime lime eden “kurumsallığı” içinde huzursuzca çırpınan, muhtelif kuruntularla yontulan ve kalbini yalnızlıkla terbiye eden insanlar var; şu ya da bu mekânda, bugün ya da dün, öyle ya da böyle, birbirini ıskalayan insanlar: Çekirdek ailelerin yemek masalarındaki çatal-bıçak sessizliğinden aşktan başka her şeye dokunan kadın erkek ilişiklerine, toplumsal-kişisel trajedilerin hayatı “o âna” kilitleyen çaresizliğinden karanlık ofislerin ruhları uyuştura uyuştura eskiten “dokuz-altı” mecburiyetine…
Sese Gelen Sevgili
Toplu şiirlerinin yayımlandığı sırada, 2012’de yitirmiştik Sami Baydar’ı. Ardında iki de öykü kitabı bırakmıştı: Dünyadan Çıkış Yolları (1990) ve Dünyada Anılara Bakıyorum (1991). Bu iki kitaba, yirmi beş yıl boyunca, kimi dergilerde yayımlanmış, kimi daktilolu sayfalarda dostlarının elinde kalmış on altı öykü daha eklendi ve Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Sese Gelen Sevgili kitabı ortaya çıktı.
Toplu şiirleri Dünya İnancı’ndan sonra, Hasan Aydın’ın derleyip hazırladığı toplu öyküleri Sese Gelen Sevgili ile Sami Baydar edebiyatı tamamlanıyor.
Bir gürültü oldu, geldin mi? Kızdın mı bana? Bana hiçbir şey söylemiyorsun. Ne olacağım ileride ben? Sen benim uzaylı sevgilim misin? Ben uzayla hiç ilgilenmedim ki. Ben hiçbir şey bilmem. Aptal olmasam şimdi seni çağırır mıyım? İnsanlar korkarlar böyle şeylerden.
Zaman Yeli
“Zamanın geçişi, duruşlara benziyor. Zaman geçip gitti derken maddenin biçim ve yer değiştirdiğini söylemiş oluyoruz yalnızca; çünkü zaman bir soyutlamadan başka bir şey değil” diyen Gürsel Korat’ın Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Zaman Yeli kitabı, tarihsel bilinçaltını zaman’la kazıyan ve “yeniden kuran” bir roman.
Babai İsyanını’nın ardından Moğol istilasıyla sarsılan Selçuklu ülkesinde, Kapadokya’nın her göreni afallatan, çok dinli-çok dilli büyülü topraklarında dolaşıp duran kör bir Latin askeri ile “İnsan sevmeyen zalimler, nasıl tanrı adına hükmederler?” diyen sağır bir kilise ressamının, zamanın tozunu attıran hikâyesidir Zaman Yeli’nde anlatılan…
İsyancılara karşı Selçuklu askerleriyle birlikte savaşıp esir düşen, sonra da kendilerini yollara vuran Kör Leon ile Sağır Dimitri’nin yöredeki sıradışı varlığı, beyinden ırgatına, papazından dervişine, bölgenin çaresiz insanları için yeni bir isyanın kıvılcımı haline gelecek; hiçbir şeye inancı kalmamış Emîr Haydar’ı bile değiştiren bu “dünya depremi”, dinleri ve mezhepleri kaynaştırıp Kapadokya’nın karanlık yeraltı şehirlerini umutla aydınlatan “insanca” bir yaşamın müjdecisi olacaktır.
PENA YAYINLARI
Pena Yayınları, Amerika’nın en beğenilen çocuk kitabı yazarlarından derlediği bir seçkiyi minik okurları için öneriyor. Eğlenceli hikâyeleri komik çizimlerle destekleyen “Çubuk Köpek Sosis Peşinde”, “Erkekler Tuvaletinden Dedikodular” ve “Sadece Jake” yaz tatiline keyif katacak ve çocuklara okuma sevgisi aşılayacak üç kitap.
Kahkaha garantili bir hikâye
Tom Watson’ın çocuklar için yarattığı “Çubuk Köpek” serisinden çıkan “Çubuk Köpek Sosis Peşinde” çok komik bir hikâyeyi, basit çizimler eşliğinde anlatıyor. Çubuk Köpek’in karnı yine gurulduyor. Hem de öncekinden daha da fazla. O ve dört arkadaşı Ka-Ka, Karen, Çizgili ve Kuçu Kuçu bu kez sosislerin peşinde. Sosislere ulaşmak için dahice bir plan üzerinde çalışıyorlar fakat sosislere ulaşmak sandıkları kadar kolay değil. En büyük rakipleri ise kurnaz rakunlar.
Dedikoducu kızın komik maceraları
Rose Cooper’ın kaleminden çıkan “Erkekler Tuvaletinden Dedikodular” sevimli siyah-beyaz çizimleri, hınzır mizahı ve özel tasarımıyla özellikle ortaokul öğrencileri arasında fenomen olmaya aday. Middlebrook Ortaokulu’nun sıra dışı blogger’ı Sofia Becker, okuldaki dedikodu çarkı kontrolden çıkınca, işleri yoluna koymaya çalışıyor. Bu arada okula yeni gelen bir öğrenci, annesinin hamileliği, doğruluğundan emin olması gereken dedikodular ve tabii ki popülerlik yarışı var.
Bu çocuk kitabının yazarı bir çocuk
“Sadece Jake” ise New York Times’ın çoksatanlar listesine girmeyi başarmış bir çocuğun kaleminden çıkan bir kitap. Bu inanılmaz eğlenceli romanı yazdığında henüz 12 yaşında olan Jake Marcionette, kendinden esinlenerek yarattığı ve kendi ismini verdiği karakter sıradan bir çocuk olmasına rağmen hiç de mütevazı değil. Muhteşemlik gibi özel bir güce sahip olduğunu düşünüyor. Tabii bu durum yeni bir çevreye girip eski popülerliğini kaybedince pek çok çatışmaya ve bir dolu komik olaya yol açıyor.
TDBB’den Kardeş Şehirler El Kitabı
Türk Dünyası Belediyeler Birliği (TDBB), uluslararası alanda yerel yönetimlerin birbirleriyle ilişkilerinin önemli bir biçimi olan kardeş şehir uygulamaları hakkında pratik bilgiler içeren “TDBB Kardeş Şehirler El Kitabı”nı ilgililerle buluşturdu.
Türkiye’deki belediyelerin gündeminde yoğun olarak bulunan kardeş şehir projelerinin daha verimli ve işlevsel olmasına katkı sağlamak amacıyla hazırlanmış olan, Kardeş Şehirlerle ilgili bir takım genel bilgilerin de bulunduğu el kitabında ayrıca TDBB’nin konuyla ilgili faaliyetleri, çeşitli önerileri ve üyeleri arasındaki Kardeş Şehir ilişkilerinde kullandığı protokol taslağı da yer alıyor.
On5yirmi5