Abdurrahim Karakoç’ın En Ünlü Şiirleri

Edebiyat
BEŞİNCİ MEVSİM Düştü can evime dördüncü cemre Dünyayı üçüncü gözümle gördüm. Dörtyüz seksenbeş gün çekti bir sene Onaltıncı aya takvimsiz girdim. Aynalara baktım korku gösterdi Saatler her sabah kırkı...
EMOJİLE

BEŞİNCİ MEVSİM
Düştü can evime dördüncü cemre
Dünyayı üçüncü gözümle gördüm.
Dörtyüz seksenbeş gün çekti bir sene
Onaltıncı aya takvimsiz girdim.

Aynalara baktım korku gösterdi
Saatler her sabah kırkı gösterdi
Namlular, nişanlar Türk’ü gösterdi
Hayatım boyunca hedefte durdum.

Gül sundum yediler, koklamadılar
Armağan can verdim saklamadılar
Gittim… gelir diye beklemediler
Kaybolan gölgemi yollara sordum.

Getirdim yanıma ay’ı bir karış
Ölçtüm ki dağların boyu bir karış
Şehiri bir adım, köyü bir karış
Damlada denizdir en küçük derdim.

Savurdum, eledim, seçtim zamanı
Yaprak, yaprak tel tel açtım zamanı
Haftada üç asır geçtim zamanı
Nerye gittimse zamansız vardım.

Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim
Yazık, kuklalara sığmadı sesim
Yaşadığım şimdi beşinci mevsim
Çağın çilesini sırtıma sardım

MİHRİBAN

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban 
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban 

Yar, deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban 

Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban 

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban 

Boşa bağlanmış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban

İSYANLI SÜKUT

Gitmişti makama arz-ı hâl için,
‘Bey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim…
‘Şey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı…
Bir baktı konağa alttan yukarı,
‘Vay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Çekti ayakları kahveye vardı,
Açtı tabakasın, sigara sardı.
Daldı.. neden sonra garsonu gördü,
‘Çay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

İçmedi, masada unuttu çayı;
Kalktı ki garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı,
‘Say’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş,
Sandım can evime döktüler ateş.
Sordum: ‘memleketin neresi gardaş? ‘
‘Köy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden,
Ağzına küfürler doldu zehirden;
Salladı dilini… vazgeçti birden,

Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldi hakim bey
Otuz yil da babam düstü ardina
Siz sagolun o da öldü hakim bey

Kirk yil önce yani babam ölünce
Kadiliklar hakimlige dönünce
Mirasçilar tarla takim bölünce
Irezillik beni buldu hakim bey

Yasim yetmis iki usandim gel git
Bini geçti burda yedigim zilgit
Eger diyeceksen bana ne öl git
Oglumun bir oglu oldu hakim bey

Sekiz evlek tarla bir geverlik su
Yüz yilda hüküme baglanmaz mi bu
Kazanmasam da hu kazansam da hu
Canim ta bunuma geldi hakim bey

Kesife mesife damgaya harca
Kanimiz kurudu harca da harca
Sayenizde avukatlar yillarca
Fakiri yoldu da yoldu hakim bey

Mübasir itekler katip zirvalar
Degisti bizde de güya devirler
Yüz yil önce adam yiyen gavurlar
Tapucuyu aya saldi hakim bey

Kabahat sizde mi kanunlarda mi
Sasirdim billahi yolu yordami
Kizma sözlerime alam kadani
Sikintidan içim doldu hakim bey

Mülkün temeliydi adalet hani
Bizim hak temelde sakli mi yani
Çikartip da versen kim olur mani
Yoksa hirsizlar mi çaldi hakim bey

Hem davaci pisman hem de davali
Bu yolda tükettik çulu çuvali
Sabret makamindan çalma kavali
Sürüler ekine daldi hakim bey
‘Oy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Doktur Bey

Avrat yeğin sayrı benim karnım aç
Keyf için gelmedik bura doktur bey
Fukara harcından yaz da bir ilaç
Olsun derdimize çare doktur bey

Tama vatandaşık kardaşık tama
Bunca pahıl m’olur adam adama
Geldik ta sabahtan kaldık akşama
Yarına mümkün mü sıra doktur bey

Yedi baş horanta yıkık hanede
Tüm kazancım bini bulmaz senede
Yüz pangunot helal olsun gene de
Ben nereyim beş yüz nere doktur bey

Tek kaşıkla çorba içer dördümüz
Kul başından ırak ola derdimiz
Senden benden asker ister ordumuz
Candan da mı yeğdir para doktor bey

Dert bela tebelleş oydu başıma
Her gece tahsildar girer düşüme
Beni mahcup etme can yoldaşıma
Erkeklik öldü mü bre doktor bey

Büyük oğlan asker öteki çırak
Han için param yok oteli bırak
Mevsim kış yollar sarp köy hayli ırak
Bir değil beş değil yara doktor bey

Memur gelir karşılarsın köşeden
Zengin gelir kırılırsın neşeden
Öte kaçma bizim garip Eşe’den
Bakıp boynundaki kire doktor bey

Hemi Müslümanım insanım hemi
Halimi arzettim darılma emi
İçinde mangır yok gördün kesemi
Bir de ceplerimi ara doktor bey

Daha sayayım mı noksan mı daha
Yalvara yalvara tükendim aha
Bu yüzle mi çıkacaksın Allaha
Vallahi yanarsın nara doktor bey

Gel de Gör

Bağladım nefsimi zincir yulara
Dünyayı duvara astım gel de gör
Rahatı huzuru attım kenara
Çileyi bağrıma bastım gel de gör

Yürüdüm sel oldum durdum göl oldum
Mazluma mağdura kıvrak dil oldum
Zulüm sıcağında serin yel oldum
Yürekten yüreğe estim gel de gör

Sonu hatırladım ilki duyunca
Kula kul olmadım ömür boyunca
Hakkın zehirini içtim doyunca
Batılın balina kustum gel de gör

Ülfetim olmadı iriler ile
Ağıla girmedim sürüler ile
Ölümden korkmayan diriler ile
Selamı sabahı kestim gel de gör

Aşk ceylanı emzirince sütünü
Taşa çalıp kırdım benlik putunu
Düşmanımdır inkarcının bütünü
Allah dostlarıdır dostum gel de gör

Bazı kötülüğü kovdum elimle
Bazı kötülüğü yerdim dilimle
Gücüm yetmeyince kendi halimle
Haksıza buğzettim küstüm gel de gör

Çıkar için laf davulu çalmadım
Hiçbir yerden makam rütbe almadım
Bildimse söyledim korkak olmadım
Bilmediğim yerde sustum gel de gör