Her şey 90’lı yılların sonunda İnternet kullanıcılarının “benim de söyleyeceklerim var” diyerek sanal dünyada aktif rol üstlenmeye çalışmasıyla başladı. O güne kadar yalnızca İnternet tarayıcısına yazdığı adresteki sitelerin okuyucusu olan milyonlarca kullanıcı, tanıştığı ‘blog’ kavramı sayesinde sanal dünyada bağımsızlığını ilan etti. Önceleri kullanıcıların yalnızca günlük tutmak amacıyla kullandığı ve yaşadığı olayları paylaştığı blog’lar artık farklı amaçlara da hizmet eder hale geldi.
Araştırmalar dünyada yaklaşık 35 milyon çalışanın her gün blog’ları ziyaret ettiğini ve ortalama 3.5 saatini geçirdiğini ortaya koyuyor. Günde en az 40 dakika blog ziyaretleri için ayrılıyor. Blog’lar yalnızca kişisel kullanıcıların değil, şirketlerin, profesyonel yöneticilerin, danışmanların, yazarların ve hatta iş arayanların yeni iletişim silahı.
Microsoft’tan IBM’e dünya devi binlerce şirket, blog’ları üzerinden müşterilerine ulaşırken, Türkiye’de de Algida, UNO, Michelin, Miller gibi markalar, iletişim faaliyetlerinin bir ayağı olarak blog’ları kullanıyor. Microsoft’a “insan yüzü” kazandırmasıyla meşhur blog sahibi Robert Scoble ve Shel Israel’in iddiası ise durumu özetler nitelikte: Blog’suz şirket kalmayacak! İtiraf.com adlı sitenin kurucusu Ersan Özer de yeni medyanın ve blog yazarlığının gücünü, “Şu andaki medya patronlarının çocukları, torunları, ileride benim oğlumun yanında çalışacaklar, yeni teknolojide” iddiasıyla vurguluyor.
Değişim yalnız şirketler tarafında olmuyor. Kişisel blog sahipleri için de sürekli evrilen bir dünya söz konusu. Blog dünyasının nabzını tutan Technorati şirketinin istatistiklerine göre günde 50 binden fazla yeni blog sitesi yaratılıyor. İnternet araştırmaları yapan JupiterResearch’ün araştırması da, blog sitesi sahiplerinin yarısının, yıllık gelirinin 60 bin doların üzerinde olduğunu gösteriyor. Şirketlerin müşterileriyle, tüketicilerin markalarla, yöneticilerin çalışanlarıyla, yazarların okuyucularıyla iletişim şeklini değiştiren blog’lar, son yıllarda kariyer aracı olarak da kullanılıyor.
Kuvvetli bir CV silahı haline dönüşebilir
Profesyonel iş dünyası düşüncelerini, deneyimlerini ve iş yaşanma dair sıkıntılarını blog’lar üzerinden paylaşırken, iş arayan adaylar da blog’ları araç olarak kullanabiliyor. Hatta öyle ki kimi insan kaynakları danışmanları blog’ların kuvvetli birer CV silahı haline dönüşeceği görüşünde. Öğrenci ve yeni mezunlara kariyer danışmanlığı hizmeti veren Yasemin Sungur, henüz üniversite öğrenimi devam edenlere, ileride iş bulmalarını kolaylaştıracak bir “araç” olarak blog kurmayı öneriyor.
“Blog açmak, düşünceleriniz ve hayata bakışınız hakkında ipucu verir. İlgi alanlarınız, neleri takip ettiğiniz, sahip olduğunuz yetkinlikler blog’lar sayesinde ortaya çıkar. CV’nizde sahip olduğunuz blog’u yazmanız hem ilgi çeker hem de iş görüşmelerinde avantaj sağlar” diyor Sungur, tavsiyelerde bulunurken.
Kendisi de bir blog sahibi olan BSH Kurumsal İletişim Müdürü Fatmanur Erdoğan da bu fikri destekleyenlerden. Kuruduğu kariyeryoluculugu.com adlı blog’da iş yaşamına dair deneyimlerini okuyucularla paylaşan Erdoğan’ın blog’u, yoğun olarak üst düzey yöneticiler ve üniversite öğrencileri tarafından takip ediliyor. “Öğrencilerin ve iş arayanların uzmanlık alanları üzerine blog kurmalarının çok faydalı olacağını düşünüyorum. Yöneticiler blog dünyasında olup bitenleri takip ediyor. Hatta görüşmeye çağıracakları kişiler hakkında ön araştırmayı İnternet üzerinden yapıyorlar. Yıllardır online itibardan bahsediyoruz. İsminizi Google’da arattığınızda hakkınızda nasıl bilgi çıktığı hatta çıkıp çıkmadığı önemli artık” diyor Erdoğan.
Aslında rakamlar her iki ismin de görüşlerini destekler nitelikte. Türkiye’de blog yazarlığı üzerine yapılan bir araştırmaya göre bu alanda yazarlık yapan her üç kişiden biri ya üniversite mezunu ya da henüz üniversite öğrencisi. Kendisi de bir blog yazarı olan Murat Girgin’in Ocak 2009’da gerçekleştirdiği ve bin 500’e yakın blog yazarının katıldığı araştırmaya göre katılımcıların yüzde 70’i, kişisel konularda blog yazdığını belirtiyor. Bu da yüzlerce blog sahibinin bağımsız içerik üretmek için bilgisayar başında zaman geçirdiği anlamına geliyor.
Blog kurdu, işi kaptı
Kurduğu blog’u, kişisel düşüncelerini okuyucularla paylaşmaktan öte işler için kullananlar da var. Reklamcı Taylan Yapıcı bunlardan biri. Başka bir ajansta çalışırken TBWA İstanbul’a girmeyi kafasına koyan Yapıcı, iş deneyimlerini anlatan bir CV yazmak ya da daha önce yaptığı işlerden oluşan bir dosya hazırlamak yerine bir blog açmayı tercih etti. “Bu şirket beni işe alsın” demenin en etkin yolunun www.tbwabeniisealsin.com adresiyle bir blog kurmak olduğuna karar veren Yapıcı, ajansın dikkatini çekmek için sabırlı bir planı hayata geçirdi. Sonuç mu? Yapıcı, hayalindeki ajansa metin yazarı olarak girmeyi başardı…
İnternet dünyasının ülkemizdeki Oscar’ı sayılan Altın Örümcek Web Ödülleri’nde geçen yıl “En İyi Blog” ödülünün sahibi Natalie Yeşilbahar ise Türkiye’de bilişim, İnternet ve mobil yaşam üzerine gelişmeleri blog’unda paylaşıyor. Aynı zamanda sosyal ağ platformu XING’in iş geliştirme ve satış müdürü olan Yeşilbahar, “Ne iş yapıyor olursanız olun İnternet dünyasında görünürlüğünüzün olması ve ulaşılabilirlik önem taşıyor. Blog’um sayesinde sattığım ürünlere ilgi duyan veya ortak proje gerçekleştirebileceğimiz kişiler bana ulaşmaya başladı. Blog yazarak ilgili olduğunuz konularla kendinizi ‘etiket’lemiş oluyorsunuz. Örneğin blog sayesinde, çevremdekilerin kafasında ‘satış, iş geliştirme, internet, mobil’ etiketlerine sahip oldum” diyor.
Gazeteci Mansur Forutan da kişisel ilgi alanlarını, beğenilerini ve eleştirilerini sanal dünyaya blog’lar sayesinde taşıyan isimlerden. Birkaç ay önce Bizibozmaz.com’u hayata geçiren Forutan, ‘popüler ve şehir kültürü’ olarak tanımladığı blog’da sanat, tasarım, teknoloji, dijital dünya, müzik, grafik, popüler bilim, spor ve oyun gibi yaratıcılık içeren tüm konularda dünyada olan biteni okuyucularıyla paylaşıyor.
Reklamcı Haluk Mesci de blog’u farklı bir amaç için kullananlardan. Mesci derdimvar.blogspot.com adlı blog’unda, reklam dünyasına adım atmak isteyen adayların ya da profesyonel isimlerin sorularını cevaplandırarak bir anlamda ‘dertlerine’ çare oluyor. Reklamcılıkta nasıl kariyer yapılacağına ilişkin birçok konuya da değinen Mesci, yaklaşık dört yıldır aktif şekilde blog yazarlığı yapıyor.
Okunur bir blog için ipuçları
Türkiye’de aktif olarak blog yazarlığı yapanların büyük çoğunluğu İnternet, teknoloji, güncel olaylar, sinema ve müzik konularında içerik üretmeyi tercih ediyor. Üstelik bu blog sahiplerinin yüzde 26’sı blog’ları aracılığıyla gelir elde ettiğini de belirtiyor. Her iki blog sahibinden bir ise “İsterse gelir elde edebileceğini ama tercih etmediğini” ifade ediyor. Bu da blog’ların, iletişim kurma, kariyer yapma, çevre edinme gibi faydalarının yanı sıra gelir amacıyla da kullanılabileceğinin bir göstergesi aslında.
Tabii sayısı milyonları aşan blog dünyasında kaybolmamak ve okunabilir bir içerik hazırlamak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunuyor. Blog sahibi Fatmanur Erdoğan, “Daldan dala atlamamak gerekli. Blog yazmak her kafanıza geleni yazmak anlamına gelmemeli. Gelir modelli bir blog düşünüyorsanız, blog’unuzun her tarafında reklam olması yorucu ve okuyucular reklam alan blog sitelerinden pek hazzetmiyor gibi duruyor. Blog üzerinden para kazanmak full-time bir iş” diyor. Ödüllü blog sahibi Natalie Yeşilbahar da benzer tavsiyelerde bulunuyor: “Hedef kitlenizi belirlemeli, onlara uygun bir dille aklınızdakileri anlatmalısınız. Konununuz hakkında güncel bilgiler vermeli, yazarken mutlaka kaynak göstermeli ve emin olmadığınız konularda yazmamalısınız. Blog’unuzun doğru hedef kitle tarafından kolay bir şekilde bulunabilmesi için anahtar kelimelerinize dikkat etmeniz önem taşıyor”.
Dünyanın en önemli teknoloji dergilerinden Wired ise blog açmak isteyen kullanıcılar için birtakım tavsiyelerde bulunuyor.
İşte Wired’a göre okunur bir blog için yapılması ve uzak durulması gerekenler,
– Kendi düşüncelerinizi yazmaktan çekinmeyin. İnsanlar bir şirket yerine kendileri gibi biri tarafından yazılanları okumayı ve eleştirmeyi sever.
– Yazınızı blog’unuza koymadan önce İnternet’te tarama yapın. Düşüncelerinizin daha iyi bir anlatımla bir yerlerde yazıldığını görebilirsiniz.
– Orijinal düşüncelerinize bazı linkler ekleyebilirsiniz. Ancak linklerden daha orijinal düşünceleriniz varsa tevazu göstermeyi öğrenmeniz gerekir.
– Link verdiğiniz sayfa ile ilgili kendi görüşünüzü içeren bir sıfat kullanın. (harika, kullanışlı, yaratıcı, akıllıca… gibi)
– Okuyucuyu yazının açıkları ile ilgili uyarın, (formatı bozuk, çok uzun dosya gibi)
– Yazılarınızı kısa tutmaya çalışın. En ideali bir düşüncenizi 250 kelimeye sığdırabilmek.
– Güncel kalmaya gayret gösterin. Unutmayın ki eskimiş haber, haber değildir.
– Yazma sıkılığınızı aynı aralıkta tutmaya gayret gösterin. Örneğin haftada bir yazarken uzun aralar vermeyin. Verecekseniz de okuyucuyu bilgilendirin.
– Yazı dilinize ve dilbilgisine özen gösterin.
– Favori linklerinizi zaman zaman yeniden girin. İlk kez verdiğinizde kaçırmış olan okurlarınız için…
Rakamlarla Türkiye’de blog yazarlığı
– Yüzde 68 Blog sahibi erkek yazar oranı.
– Yüzde 47 Günlük 100 ve daha az ziyaretçiye sahip blog oranı.
– Yüzde 12 Blog yazmak için cep telefonunu kullananların oranı.
– Yüzde 41 Herhangi bir yerde tam zamanlı çalışan blog sahibi oranı.
– Yüzde 11’i ise işsiz.
– Yüzde 69 Blog yazarlığından hiçbir gelir elde etmeyen kişilerin oranı.