Dünya gazetesinde yer alan haberin ayrıntılarında konuyla ilgili önemli ipuçları gizli… Birlikte bakalım… Birçoğumuz kambur bir şekilde ayakta durur veya büzüşük bir şekilde otururuz. Ancak sırtımız, belimiz ağrıdığında gerinir, bir süre omuzlarımızı geriye götürerek dik durmaya çalışır, birkaç dakika sonra tekrar eski düşük omuzlu pozisyonumuza geri döneriz. Bu yanlış oturma ve durma pozisyonları yüzünden ağrılarımız kronikleşir, fizik tedaviye veya masaja gerek duyarız. İşin ilginç yanı, sadece fiziksel anlamda etkilenmeyiz bu duruş bozukluklarından. Büzüşmüş, sıkılmış, kapanmış bir vücutla kendimizi içine kapanmış, güçsüz, sıkıntılı hisseder, çevremize olumsuz sinyaller veririz. Sıkıldığımızda kendimizi nasıl kollarımızı birbirine bağlamış, telefonumuzla oynarken buluyorsak, beraber çalıştığımız insanlara da onlarla ilgilenmediğimizi, konuşulanları yarım yamalak dinlediğimizi, zihnen tam olarak orada olmadığımızı hissettiririz. Bu kapalı pozisyon çevremizdekilerin de bize gereken özeni, saygıyı ve ilgiyi göstermemesine sebep olacaktır. Kendimizi vücut dilimizle verdiğimiz işaretlerin mahkûmu yapar, yanlış bir imajı kendi kendimize oluşturmuş oluruz.
Özellikle iş hayatında vücut dili karşımızdakilere değerlendirmemiz için altın bir anahtar gibi görülür. İşe alım görüşmelerinde adayı baştan aşağı süzer, konuşma sırasında duruşuna, mimiklerine, ellerini kollarını kullanımına, ayaklarını sallayıp sallamamasına dikkat eder, dile getirmediği ancak kişiliğinden ve duygu durumundan edinebileceğimiz her türlü detayı kaçırmamaya çalışırız. Daha aday ağzını açmadan bekleme odasındaki tavırları, oturuşu, el sıkması, göz teması ile kendine artı veya eksi puanlar kazandırır. Peki ya, biz? Masanın öbür tarafındaki kişi de bizi aynı şekilde izler, değerlendirir. Girmek istediği şirketin yöneticisi nasıl bir insan? Kendine güvenen, şirketinde çalışmaktan mutlu biri mi? İşini keyifle profesyonel bir şekilde yapıyor mu? Firmayı duruşuyla en iyi şekilde temsil ediyor mu? Siz böyle insanlarla beraber çalışmak istiyor musunuz?
Vücut dilini kendinizi tanımak için kullanın
Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyal bilimci Amy Cuddy sözsüz dil adını verdiği vücut dilini kendi kendimizi geliştirmek için kullanılabilecek bir araç olarak görüyor. Vücut dili bizi biz yapan benliğimizin en önemli parçası. Sözlü iletişimi anlamamız karşımızdakiyle tam anlamıyla anlaşmamız için bu sözsüz dili de çözmemiz gerekiyor. Vücut diline hakim olarak karşımızdakilere istediğimiz mesajı sözsüz bir şekilde aktarabiliriz ya da sözlerimizi vücut dilimizle daha inandırıcı ve ikna edici hale getirebiliriz. İlgili, istekli, başarabilecek olduğumuzu bir iş görüşmesinde işe alımdan sorumlu yöneticiye hissettirebiliriz. Yepyeni bir fikrin departmanınızı geliştireceğine genel müdürü ikna edebilirsiniz.
Vücut dilinden sırf diğerleri etkilenmiyor SİZ de kendi vücut dilinizden etkileniyorsunuz
Vücut dilinin çoğu zaman unuttuğumuz bambaşka bir yönü daha var. O da kendi vücut dilimizin kendimizi etkilemekte olduğu gerçeği. Vücut dilimizle kendi kendimizi engellememiz veya yüreklendirmemiz mümkün. Şöyle ki, Cuddy’nin TED konuşmasında değindiği gibi, güç ve üstünlüğü vücut dilinize yansıtarak hem kendinizi daha iyi, güçlü ve başarılı hissedersiniz, hem de çevrenizdekilerin sizi daha üstün ve etkili görmesini sağlarsınız. Nasıl mı?
Doğada hayvanların güç gösterdiği gibi ‘yer kaplayarak’ üstünlüğü hissettirmeniz mümkün. İnsanlar da hayvanlar gibi güçlü hissettikleri zamanlarda daha çok yer kaplarlar. Örneğin, birinci olarak bitiş noktasını geçen atleti düşünün. Gayri ihtiyari ellerini havaya kaldırır, çenesini hafif kaldırır, evrensel bir dille vücudunu Y şekline getirir ve başarısını dünyaya ilan eder. Tüm vücudunu genişletir, daha çok alana hakim olur. Peki ya, kendimizi güçsüz hissettiğimizde? Tam tersini yaparız, kendimizi küçültür, daha az alan kaplarız, kapanırız, toparlanırız. İlginç bir şekilde konu güç olduğunda güçlü ve güçsüz birbirini tamamlar. Yani, yanımızdaki kişi gerçekten güçlüyse, kendimizi küçültme eğiliminde oluruz. Güçlünün yanında güçlü olmak yerine, tam tersini yapar, güç dengesi kurarız.
Vücut dilinde genelde erkekler güçlü, kadınlar güçsüz pozisyonda
Cuddy işletme yönetimi alanında Harvard’ta verdiği derslerde öğrencilerinin vücut dilini gözlemlemekte ve öğrencilerin lider tanımına uygun güvenini vücut dillerinde de görmekte. Öğrencilerin çoğu ‘yer kaplamak’ yani güç göstermek istercesine sınıfa girmekte ve oturduklarında mümkün olduğunca çok yer kaplamakta. Bazı öğrenciler de sandalyelerine oturup kendilerini küçültmekte, adeta daha az yer işgal etmek için çaba harcamakta. Bu durumla ilgili Cuddy’nin iki çıkarımı var. Biri, cinsiyetin bu konuyla ilintili olduğu. Kadınlar erkeklere oranla daha az güç göstermekte. İki, yer kaplama ve güç göstermenin derse katılımla direkt bağlantılı olduğu. Vücut dilinde öğrenci ne kadar güçlü görünürse, derse o kadar katılıyor ve notları o denli yüksek oluyor. Cuddy bu sonuçlar doğrultusunda kafasına takılan bir soruyu test etmeye karar vermiş: ‘Güçsüz vücut dili sinyalleri veren öğrenciler güçlü vücut dilini taklit etse daha fazla katılım sağlanabilir mi?’
Berkeley Üniversitesi’nden Dana Carney ile bu soruya cevap aramaya başlamışlar. Bu sorunun cevabı aslında onları daha geniş bir kavrama götürmüş: İnsan kendi sözsüz dilini geliştirerek, düşünce ve hislerine olumlu etki edebilir mi? Bir diğer deyişle, güçlü hissetmeden güçlüyken yapılan vücut dili davranışlarını yaparak güçlü hissedilebilir mi? Yani, taklit ede ede, kendinizi de inandırıp gerçekten güçlü hissedebilir misiniz?
Biliyoruz ki düşüncelerimiz vücudumuzu değiştiriyor, peki, vücudumuzun da düşüncelerimizi değiştirebileceği doğru mu?
Güçlü ve güçsüz arasında hormonal farklılıklar var
Güçlü ve güçsüz arasında en büyük fizyolojik farklılık hormonlarda. Bunun sebebi, fikir ve duygularımızın fizyolojik olarak hormonlarımızdan kaynaklanması. Üstünlük hormonu testosteron ve stres hormonu kortizon karşı karşıya. Liderlik pozisyonlarındaki güçlü erkeklerin yüksek testosteron ve düşük kortizon seviyelerine sahip olduğunu görüyoruz. Bu durum hayvanlar aleminde de aynı. Maymunlar arasında, yüksek güçteki alfa erkekler yüksek testosterona ve düşük kortizona sahip. Üstelik hormonal değişiklikleri belli dönemlerde incelediğimizde, bir erkek maymunun liderliği devraldığında, testosteron seviyelerinin hızla önemli düzeyde yükseldiğini, kortizonun ise tam aksine düştüğünü görmekteyiz. Bu tür deneyler insanlar için geçerli belli bulguları beraberinde getirmekte: Vücut aklı şekillendirebiliyor ya da görev değişikliği gibi liderliği ön plana taşıyan durumlar hormonları da aktive ederek kişinin kendini daha güçlü hissetmesini sağlıyor.
Güçlü hissetmek için 2 dakikalık test yapın
Kendi kendinize hormon seviyelerini değiştirmeyi ya da en azından çok kısa bir süre için kendinizi güçlü hissetmeyi denemek ister misiniz? Son derece basit bir testle bunu yapmanız mümkün.
Cuddy bu deneyi gönüllülerle beraber laboratuvarına taşımış: Katılımcılardan güç ve güçsüzlük simgeleyen belli duruşları yapmalarını istemiş. Hormon düzeylerindeki değişimi görmek için ise, deney öncesinde ve sonrasında gönüllülerden tükürük örnekleri almış. Son olarak da, katılımcılara kumar oynamak isteyip istemediklerini sormuşlar.
Bu testte kumar olarak belirlenen risk toleransı, güç pozisyonlarını yapan katılımcıların % 86’sının kumar oynadığını, güçsüz pozisyonlardakilerin ise yalnızca % 60’ının risk almaya istekli olduğunu görmüşler. Güçlü duruşlar sergileyenlerin testosteron seviyeleri %20 artmış, kortizon seviyeleri %25 düşmüş. Güçsüz duruşlar yapmaları istenen katılımcıların ise, testosteronları %10 düşerken, kortizon seviyeleri %15 artmıştır.
Bu sonuçlar vücut dilimizin zihnimizi doğrudan etkilediğinin kanıtı. Üstelik sadece başkalarının vücut dilinden etkilenmiyoruz, kendi vücut dilimiz kendi zihnimizi etkiliyor. İşin en ilginç yanı ise tüm bu etkilenmenin 2 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleşmesi. Sadece 2 dakika süresince vücudunuzu dik, omuzlarınızı geri, çenenizi hafif yukarı kaldırın ve bu şekilde durun. Ayakta durmak istemiyorsanız, oturduğunuz koltuğa bacaklarınızı açarak ve vücudunuzu mümkün olduğunca yayarak oturun. Kendinizi büyümüş, genişlemiş, nüfuslu, kendinden emin, sağlam hissedin. 2 dakika boyunca bunu deneyin.
Laboratuvardan iş yaşamına
Güçlü bir vücut dili geliştirerek, bu dili sık sık pratik ederek, kendimizi olduğumuzdan pozitif, güçlü ve başarılı hissedebilir miyiz? İş görüşmelerinde, toplantılarda öğrenilmiş bir vücut diliyle karşımızdakileri etkileyebilir miyiz? Bunu yaparak samimiyetten uzaklaşıp yalan mı söylemiş oluruz? Yoksa bunu bir kişisel gelişim aracı olarak görüp vücut dilimizi güçlü duruşlarla mı zenginleştirmeliyiz?
Bu yöntem başlangıçta birçok sahici insana yapmacık gelecektir, kendi içinden gelmeyen duyguları rol yapar gibi karşısındakine yansıtmak rahatsızlık verecektir. Ancak, eğer başta yapay gelen jestler, duruşlar, kendimizi iyi hissetmemize, olaylara daha olumlu yaklaşmamıza ve çevremizdekilerin bizi daha güçlü algılamasına sebep olacaksa ve zaman içinde sizi istediğiniz konuma taşıyacaksa, bunun kime zararı olabilir? Üstelik başarılı olduğunuzda, hedefinize ulaştığınızda artık taklit etmiyor olacaksınız. Güçlü duruşlar sizin vücut dilinizin doğal bir parçası haline gelecek.