Diyanet İşleri Başkanlığı niçin gereklidir?

Dinsel Tartışmalar
Hayrettin Karaman’ın Yenişafak gazetesindeki  yazısı… Ben oyumu Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırmayacak, İmam Hatip Okullarını kapatmayacak, başını örten Müslümanları te...
EMOJİLE

Hayrettin Karaman’ın Yenişafak gazetesindeki  yazısı…

Ben oyumu Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırmayacak, İmam Hatip Okullarını kapatmayacak, başını örten Müslümanları temel haklardan mahrum bırakmayacak, din derslerini kaldırmayacak, kadrosu içinde namazlı niyazlı nur yüzlü insanların bulunduğu partiye (Ak Parti’ye) vereceğim. Tenkit ve nasihat hakkım baki kalmak üzere böyle yapacağım.

Yıllardan beri bazı kalemler ısrarla “laik devletin dinden elini çekmesini, din eğitimi, öğretimi, ibadet yerlerinin yönetimi gibi faaliyetlerin halka bırakılmasını, sonuç olarak da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını, İmam Hatip Okullarının kapatılmasını, okullarda din derslerinin okutulmamasını…” yazıyorlar.

Gerekçelerinin özeti de şöyle:

Laik devlet dini hayata el atarsa bu dine zarar verir, din istismar edilir, din özgürlüğü kısıtlanmış olur, din bozulur ve laik devletin ilkelerini meşrulaştırma aracı haline gelir.
Bu özet üzerinden yürüyerek gerekçeleri iptal etmeyi ve “gereklilik gerekçelerini” açıklamayı deneyeceğim.

İslam’ın hayatın bütününe uygulanmasında baştan beri devlet birinci derecede sorumlu tutulmuştur. Kelam ve fıkıh kitaplarında “İslam devletinin ve bir başkanın mutlaka bulunması gerektiği, bu vazifeyi gerçekleştirmenin de farz-ı kifaye olarak ümmetin omuzlarında bulunduğu” ifade edilmiştir. Örnek olarak Mekasıd Şerhi’inden bir parçayı alalım:

Ümmet için “dini ihya etmek (bütünüyle yaşatmak), Sünnet’i ayakta tutmak, haksızlığa uğrayanların haklarını alıp kendilerine vermek, hukuku uygulamak ve herkesin hakkını almasını sağlamak” üzere bir başkan (imam, halife) gereklidir. Bu başkanın yükümlü (âkıl bâliğ), Müslüman, kamil ahlak sahibi ve adaletli, hür, erkek, birinci derecede alim (müctehid), cesur, vazife için yeterli, görüş sahibi, fiziki bakımdan da sağlam olması… şarttır.

İlgili naslar (ayetler ve hadisler) yanında Hz. Peygamber (s.a.) ve Raşid halifelerin uygulamalarına dayan bu teorik hüküm bütün İslam devletlerinde kabul edilmiş, zaman zaman eksikler ve kusurlar bulunsa da uygulanmıştır. Devlet başkanları itikad ve ibadetleri halka bırakıp, muamelat ve ukubat ile meşgul olmamış, dinin bütün hükümlerinin uygulanmasına nezaret etmiş, sapmalar ve ihmaller ile mücadele etmişlerdir. Devlet başkanları hem ordunun başkumandanı hem de namazlarda cemaatin imamı olmuşlardır. Sahih İslam’dan sapmalar olduğunda önce irşad ve nasihat ile bu fayda vermediğinde belli şekil ve derecelerde yaptırım kullanarak müdahil olmuşlardır.

Bugün İslam dünyasının bazı yerlerinde laik-seküler sistemin halka dayatıldığı olmuştur, ama Müslüman halkın kahir çoğunluğu itikad ve amel olarak seküler sisteme karşıdır, itaati çaresizlikten kaynaklanmaktadır. Laik-seküler sistemler sözde böyle olmakla beraber genellikle dine müdahale ederler, ama Müslüman halk bu müdahalenin doğru ve faydalı olanını destekler, bunlardan dini hayatın gelişmesi için yararlanır, yanlış olanları ise benimsemez.

yazının devamını okumak için….