Efendimiz Hazretleri (sas), sadece maddî alanda değil, duygusal alanda da çocuklara eşit davranılmasını isterdi. Nitekim Sevgili Peygamberimiz bir defasında bir adamın küçük yaşlardaki oğlunu kucağına alıp öptüğünü kızına ise bu ilgi ve sevgiyi esirgediğini görünce, ikisini de bir tutması doğrultusunda onu uyardı. Bu anlamda Sevgili Peygamberimiz çocuklarına düşkün olan ve hepsine hem maddî harcamalarda hem de şefkat ve merhametin gereği olan duygulu, içten ve samimi davranmada eşit davranan anne-babaları takdir eder, överdi.
Kutlu Zaman diliminde Efendimiz’in sağlığında bir hanım, yanına küçük yaştaki iki kızını da alarak Hazreti Âişe’yi ziyarete gitmişti. Olacak ya, o sırada Hazreti Âişe’nin yanında bir tek hurma vardı. O bir tek hurmayı hanıma ikram etti. Hanım ise kendisine ikram edilen hurmayı ikiye bölerek yarısını kızlarından birine, diğer yarısını da ötekine yedirdi. Anne şefkatinin bu samimi görüntüsünden son derece etkilenen Hazreti Âişe, daha sonra bu durumu Peygamber Efendimiz’e ilettiğinde Sevgili Peygamberimiz annenin bu yaptığı güzel davranışı takdirle anarak kız çocuklarına iyi davranıp onları güzel bir şekilde yetiştirenlerin cehennem ateşinden uzak olacakları müjdesini verdi.
Sevgili Peygamberimiz, özellikle hayatın zorluklarını omzunda taşımakta zorlanan yoksul, hizmetçi ve kimsesiz çocuklarla daha yakından ilgilenilmesini ister, kendisi de şahsen böyleleriyle ilgilenirdi. Bir gün gömlek satın almak için elbiseci dükkânına gitmişti. Cebinde on lirası vardı. Dört lirasına bir gömlek aldı. Dışarıya çıkınca yoksul bir Medineli, "Ey Allah’ın Resûlü! O gömleğe çok ihtiyacım var, onu bana verir misin?" dedi. Peygamber Efendimiz, elindeki gömleği yoksula verdi. Peşinden elbiseci dükkânına tekrar girdi, geri kalan paranın dört lirasına kendisi için bir gömlek satın aldı. Dışarıya çıkınca özgürlüğü kısıtlı cariye statüsünde hizmetçi bir kız gördü. Öylelerinin özgürlüğü, hizmet ettiği ailelerin elindeydi. Kız ağlıyordu. Hemen yanına yaklaştı, sebebini sordu.
Hizmetçi kız, "Ev sahibim bana un almak için iki lira vermişti, onu kaybettim, onun için ağlıyorum." diye sızlandı. Gönlü şefkat ve merhametle dolu Peygamberimiz, son kalan iki lirayı da bu kızcağıza verdi. Fakat kızcağız yine de ağlamaya devam ediyordu.
Peygamber Efendimiz tekrar sordu: "Kaybettiğin iki liraya yeniden kavuştuğun hâlde niçin ağlıyorsun?" Fakat hizmetçi kız bu sefer de, "Eve geç kaldım, beni dövmelerinden korkuyorum." diye dertlendi. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz küçük kızın elinden tuttu ve "Korkma yavrum, gel benimle." dedi. Onu eve kadar götürdü. Eve varınca önce selâm verdi. Ancak üçüncü selâmında kapı açıldı. Sevgili Peygamberimiz, "İlk selâmımı duymadınız mı?" deyince, "Duyduk ama selâmınızın artmasını ve sesinizi daha çok duymayı arzu ettik, sana canımız feda ey Allah’ın Resûlü! Buraya kadar niye zahmet ettiniz." dediler. Peygamber Efendimiz, "Şu kızcağız, geç kaldım diye dövülmekten korkuyordu da bunu size kadar getirdim." cevabını verdi. Ev sahibi, Peygamber Efendimiz’in gelişinden çok mutlu oldu ve O’nun eve gelişine vesile olan bu kız çocuğunu Allah rızası için özgür bıraktı. Böylece kız çocuğu, Peygamber Efendimiz’in gösterdiği sıcak ilgi sebebiyle özgürlüğü kısıtlı cariye statüsünden kurtulmuş oldu.