Mevlana günümüze ne söylüyor?

Din Adamları
Gizem Gül’ün haberi Mevlana vefatının 740. yıldönümünde Şeb-i Arus törenleriyle anılıyor. Türk İslam medeniyetinin yetiştirdiği en önemli isimlerden biri olan Mevlâna Celâleddin-i Rûmî̵...
EMOJİLE

Gizem Gül’ün haberi

Mevlana vefatının 740. yıldönümünde Şeb-i Arus törenleriyle anılıyor. Türk İslam medeniyetinin yetiştirdiği en önemli isimlerden biri olan Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin vuslata ermesinin üzerinden bu kadar uzun zaman geçmiş olmasına rağmen öğretileri halen günümüze ışık tutuyor. “Mevlana ‘nın bugün bile bu kadar etkin olmasının sebebi nedir? Mevlana aslında günümüze ne söylüyor?” konusunu Mevlana ile ilgili araştırmalar yapan Yazar Mehmet Sait Karaçorlu ile konuştuk.

MEVLANA İNSANLIĞIN ORTAK MİRASIDIR

Öncelikle bize biraz Mevlana Celaleddin Rumi’yi anlatmanızı isterim. Mevlana nasıl bir insandı ve bizim için neden önemlidir?

Hazreti Mevlana, insanlığın ortak miraslarından biridir. Bir dünya mirasıdır. Belki en büyüklerinden biridir.  Neredeyse bin yıldır okunan eserleri, ondan bütün insanlığa ulaşan diriltici bir nefes gibidir. 1100 yıllarında Konya’da yaşamıştır. Yaşadığı dönem; Selçuklu Devleti’nin son günleridir. Moğol istilası da dahil, savaşların, ölümlerin, çatışmaların insanları insanlıktan çıkardığı bir ortamda bulunmaktadır. O bu karmaşada insanlara doğruyu, güzeli, gerçekten önemli olanı gösteren bir işaret feneri gibi yaşar. Bütün ömrünü bilgiyle haşır neşir olarak geçirmiştir. Babasından kalan miras ilim, yakın çevresinden  edindiği kazanım ilimdir. 60 yaşlarına doğru Şemsi Tebrizi ile tanışır. Kılıksız gezginci bir dervişten hikmeti alır. Böylece kendisinde mevcut bulunan Allah vergisi üstün yaratılışın gümrah toprağında bilgi ve hikmet boy atmaya başlar. Öylesine büyür, öylesine gelişir, öylesine yükselir ki insanlığın en yüksek burçlarından birine ulaşır. 

HEPİMİZ KARBON ASILLIYIZ, TERCİHLERİMİZ BİZ YA ELMASA YA DA MADEN KÖMÜRÜNE DÖNÜŞTÜRECEK

Mevlana insan olduğumuzdan dolayı bizim için önemlidir. Doğudan, batıdan, Avrupa’dan, Asya’dan, Amerika’dan, Afrika’dan her çeşit insanın nefesiyle kendini dirilttiği bir nefese gönlümüzü açmak, fısıldadıklarına kulak vermek insanlık borcumuz olması gerekir. Yoksa kayıtsızlık ve ilgisizliğin kalın derisi altında elmasa dönüşme imkânını kaybeder bir fosil bir maden kömürü oluruz. Hepimiz karbon asıllıyız ama tercihlerimiz bizi ya elmasa dönüştürecek ya da sadece ateşe güç veren bir yakıt yapacaktır. 

MEVLANA HASTA GÖNÜLLERİN DİNGİNLEŞİP ALLAH’A YÜKSELECEĞİ BİR HUZUR ADASIDIR

Ayrıca bize ait olması bir başka önem noktasıdır. Antik Yunan’ın, Roma’nın Aydınlanmacıların, Nihilistlerin,  Existensialistlerin,  Hegelcilerin, Kantçıların ve bilumum benzeri adamın ne söylediğine doyumsuz bir iştahla sarılıp kendi özünü unutanların da sığınacağı bir kuytu limandır Hazreti Mevlana. Aklın ve gönlün barıştığı, arayan, şüphe eden, kaos ve karmaşadan değer üreteceğini zanneden hasta gönüllerin dinginleşip Allah’a yükseleceği bir huzur adasıdır. 

MEVLANA GÜNÜMÜZDE BİLE ASLINI KORUYAN ÜSTÜN BİR DEĞERDİR

Bunun böyle olduğunun en basit kanıtı, neredeyse bin yıldır okunan insan elinden çıkmış bir başka eser bulmanın imkansızlığıdır. Bir gösteri malzemesi yapıldığı ve ücret tuzağına düşürülerek metaya dönüştürüldüğü şu günümüzde bile aslını koruyan bir üstün değerdir. Yapılan edilenler insanın biraz canını sıksa da değil mi ki konu Hazreti Mevlana’dır o korunmuştur, ona bir zarar gelmez, nasıl olsa ondan istifade edecek bir nasipli ile buluşur diyoruz. Biliyoruz ki cevahir bataklığa düşmekle değerinden bir şey kaybetmez. 

Mevlana’nın vefatının üzerinden 740 yıl geçmiş olmasına rağmen, felsefesi günümüze ışık tutuyor. Mevlana ‘nın bugün bile bu kadar etkin olmasının sebebi nedir? Mevlana aslında günümüze ne söylüyor?

İlk insan Hazreti Âdem’den bugüne kadar ne değişti? İnsanoğlu yapısal, zihinsel, duygusal, düşünsel olarak bir evrimden geçmiş midir? Eskilerin terakki veya tedenni kelimeleriyle ifade ettiği yükseliş ve alçalış hangi alanlarda oldu? Mesela insanların kafası eskiden dört köşeydi zaman içinde yuvarlaklaştı diyebilir miyiz? Mesela, önceden açık kalp ameliyatı yapılamadığından kalp damarların yedeği ayağında mevcut değildi sonradan yerleştirildi diyebilir miyiz? Görünen o ki insan değişmedi. İnsanı anlamak  ve açıklamak babından çok iddialı olan Freud, Niçe, Marks, Adam Simith gibi modernizmin kurucusu filozofların inşa ettiği yeni insan terakki değil tedenni hâlinde. Her şeyden önce mutsuz ve kafası karışık. Aynı zamanda kibirli ve nobran. “Yeni” sözcüğünü kutsal metin düzeyinde algıladı ve hayatı bu eksende kurguladı. Ama iş öylesine ekseninden çıktı ki “yeni” tatmin edilemez bir düzleme sıçradı. Artık biliyoruz ki her “yeni”nin yeniliği sadece on beş dakika sürmek durumunda.

MEVLANA İNSANA AYNA TUTUYOR

Hazreti Mevlana insana insanın değişmeyen özelliklerine, açmazlarına, çaresizliklerine, çelişkilerine ayna tutuyor. Bunu öylesine nahif, öylesine güzel, öylesine basit ve anlaşabilir bir üslupla yapıyor ki onun hikâyelerindeki kahramanları insan şu gün şu zamanda hatta şu anda biliyor ve buluyor. Papağanlar, Tuti Kuşları, Hüthüt Kuşu, Aslan, Tavşan, Kurt, Tilki, Bakkal, Bezirgan, Yılancı, Dövmeci, Kuyumcu,Tacir, Padişah, Vezir, Cariye, Hekim, Cengaver, Efendi, Köle adeta hayal dünyasında var olup karşılığı olmayan birer varlık değil tam aksine bir şahsı muayyen, bildik tanıdık birisiyle örtüşüyor. Başından geçen olay neyse, kavga, aşk, cömertlik, cimrilik, ihanet, cinayet, yalan, iftira, aptalca bir yorum, ahmakça bir çözüm aynı şekilde başımızdan geçmiş kendimize ait bir hikâyeyi hatırlatıyor. 

Böylece dün olduğu bugünde insan çaresizliğine çare, ölmüş ruhunu diriltecek ihya edici bir nefes, aklını doyuracak bilgi, gönlünü dinginliğin kucağına bırakacak bir hikmetle karşılaşıyor Hazreti Mevlana’nın neredeyse bin yıl önceden söylediklerinde. 

BİR SÖZÜ SEVMEK İLE ANLAMAK FARKLI ŞEYLERDİR

Mevlana’nın sözleri bugün çokça seviliyor, paylaşılıyor. Peki, Mevlana’yı biz bugün gerektiği gibi anlayabiliyor muyuz?

Mesela, “Nice insanlar gördüm elbiseleri yok, nice elbiseler  gördüm içinde insan yok” gibi mi? Eğer böyle olanlar ise maksat bunların seviliyor olmasını, sözün anlam derinliğinden çok söyleyişindeki hoşluğun dikkati çektiği şeklinde yorumlamak mümkün. Sözün, söyleyişteki asıl amaç olan anlamı insan zihnine taşıması gerekir. Fakat insan zihni genelde işin kolayına kaçar. Sözü hoş geliyorsa algılar, anlam dışarıda kalır. Böylece hoşluk uğruna anlamdan ödün verilir. Şiir ile şarkı sözündeki arasındaki fark da buradan gelir. Şiir sözdeki anlamı insan algısına yaklaştırmak içindir. Yazı kelimenin elbisesi, kelime anlamın bedeni, anlam ise işin ruhudur. Müziğin ritmiyle algısı kolaylaşan sözcük anlamı değil de duyguyu harekete geçirdiğinden ruhsuz, somut, derinliği olmayan sığ bir vadiye sürüklenmiş olur. Bu zihinsel bir eylemin, tefekkürün, teemmülün önündeki engeldir. 

Mevlana’yı anlamak insan algısındaki bu çemberlerin biraz kırılmasına bağlı. 

MEVLANA’NIN SÖZÜNÜ ÇOK SEVMEK ANLAMDAN VAZGEÇMEYE, PAYLAŞMAK İSE ANLAMININ BOŞALMASINA NEDEN OLUYOR

Hoşuna gitmek, dikkatini çekmek, güzel bulmak ve hatta beğenmek farklı bir eylem, anlamak, içselleştirmek o anlama yükselmek daha farklı bir edimdir. Mevlana’nın sözünü çok sevmek onun sözünün içindeki anlamdan vazgeçmeyi işaret ediyor. Paylaşmak da anlamı boşaltarak sözü ruhsuz bir harf yığınına dönüştürerek dolaşıma çıkarmak gibi duruyor. 

Mevlana, insana insanın ta kendisini anlattığından, dolaşımın dışarıda değil içerde olması gerekiyor. 

On5yirmi5