Umran Hareketi: Yeni bir 28 Şubat’mı tertip edilmek isteniyor?

Stklar
Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi, son günlerde gündemi meşgul eden Uşşak-i Tarikati ve bu tarikat üzerinden organize edilmeye çalışılan bir şeyler olduğuna işaret ederek bir basın açıklaması yayınla...
EMOJİLE

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi, son günlerde gündemi meşgul eden Uşşak-i Tarikati ve bu tarikat üzerinden organize edilmeye çalışılan bir şeyler olduğuna işaret ederek bir basın açıklaması yayınladı.

Metnin tamamı şöyle;

 

AYNI TEZGÂH

Yeni Bir 28 Şubat Mı?

 

Son günlerde -12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu iddiası ile- Türkiye’nin gündemine oturtulan Fatih Eyüp Şağban adlı şahıs tutuklanarak hapse atıldı. Öncelikle, bu şahsın sebep olduğu iddia edilen bu olayı şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. Olayın en kısa zamanda aydınlatılması için, yetkili makamlarca soruşturmanın en hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını bekliyoruz.

 

Uşşak-i Tarikatı; bu şahsın kendileriyle herhangi bir bağlantısı bulunmadığını;

5 Ekim 2016, 15 Şubat 2018, 16 Mart 2018, 2 Eylül 2020 ve 4 Eylül 2020 tarihlerinde kamuoyuna yaptıkları açıklamaları ile bildirmelerine rağmen, bu şahsın hâlâ neden kendi isimleriyle anıldığını anlamadıklarını ifade ediyor.

 

İddialara göre sık sık Almanya’ya giden Şağban, “dinler ve kültürler arası diyalog” çalışmalarının organizatörü Prof. Rudolf Prinz Zur Lippe ile sıkı dostluklarda bulunmuş, medyada çıkan haberlere ve iddialara göre, bu şahıs tarafından kendisine “halifelik teklifi”nin yapıldığı söylenmişti.

 

Bazı medya kuruluşları ısrarla “şeyh, tarikat şeyhi, dini lider” olarak lanse ettikleri, dinle alakası olmayan bir şahıs üzerinden, tıpkı 28 Şubat Postmodern Darbe sürecinde olduğu gibi İslâm’a ve Müslümanlara saldırıya geçtiler…

 

TV programlarında birden olay köpürtülmeye, hatta işi tüm İmam Hatip öğrencilerine ve mezunlarına getirerek asıl niyetlerini de ortaya koydukları görülmektedir. Böylece, Müslümanları karalayıp imaj kaybına uğratmak, camiayı bölüp parçalayarak kavgayı derinleştirmek, aralarındaki dayanışmayı, birlik ve beraberliği yok etmek istiyorlar. Bu tartışmalarla da gençliğin aklını karıştırarak bir yerlere kanalize etmeye çalışıyorlar. Yeni A. Kalkancı, M. Gündüz ve F. Şahinler üretiyorlar. Yeniden inancımıza hakaret etmek ve ülkeyi dizayn etmek için iyi bir bahane buldular.

 

Ne zaman bu ülkede olumlu şeyler yapmaya başlasak, ne zaman ayaklarımız üzerinde doğrulmaya çalışsak, ne zaman bu memleketin hakkını korumaya kalksak, birileri içimizdeki şarlatanları devreye sokarak bizi içe kapamaya çalışıyorlar. Karadeniz’de bulduğumuz gazın sevincini doya doya yaşayamıyoruz. Başımızı kaldırıp Libya’ya, Doğu Akdeniz’e, Ege’ye, Suriye’ye ve Irak’a bakmaya başladığımızda, haklarımızı korumaya çalıştığımızda birileri ciddi anlamda rahatsızlık duyuyor. Savunma sanayinde bir iki yerli ve milli hamle yaptığımızda içeriden ve dışarıdan koro halinde saldırıyorlar, bir bardak suda fırtına kopartıyorlar.

 

Bu millet için ölüm kalım meselesi olan “İstanbul Sözleşmesinin Feshi” ile ilgili olumlu gelişmeler yaşanırken “gizli bir el” daha önce defalarca seyrettiğimiz bu oyunu tekrar ortaya koydu. Bir anda gündem değişti, ortalık toz duman oldu.

 

Tezgâh aynı tezgâh, oyun aynı oyun, bölüm aynı bölüm, sahne aynı sahne sadece figüranlar değişiyor… Ortalama her on yılda bir, bu oyun sahneye konuyor. Millet olarak bizim de tecrübemiz arttı. Yeter artık bir daha bu oyuna gelmeyelim.

 

Bu millet; Elif-Ba, Kur’an-i Kerim ve İslâmî eserleri okumanın; takke ve tespih, çarşaf, başörtüsü bulundurmanın suç aleti olarak işlem gördüğü; Ezan’ın okunmasının yasak olduğu dönemlerden geçti. Bu millet, cenazesini kıldıracak imam bulamadığı dönemlerden, kurulan tuzakları parçalayarak bugünlere nasıl geldiyse, bundan sonra da inşallah bütün engellemelere rağmen yeniden eski ihtişamına kavuşacaktır.

 

Bunun için önce; “din, tasavvuf ve tarikat anlayışımızı” “Kur’an ve Sünnet”e uygun olarak yeniden gözden geçirmeliyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın koordinasyonunda; cemaat ve kanaat önderleri ile İslâm âlimlerinden oluşan ihtisas kurulları oluşturup “Müslümanlar arasında iman ve inanç birliğini sağlamanın önündeki engelleri kaldırmalıyız. Sadece, Din Eğitimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullar da değil, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm okullarda, bu milletin evlatlarına İslâm Dini gerçek kaynaklarından en saf, en temiz ve en berrak bir şekilde öğretilmelidir. Dinsiz insanlar gibi dinsiz toplumlar da yaşayamazlar. Siz gençlerinizi kendi kültür ve medeniyet değerlerinize göre yetiştirmezseniz başkaları sizin evlatlarınızı, size rağmen, kendi kültür ve medeniyet değerlerine göre yetiştirirler.

 

Tabiat boşluk kabul etmez. Sonra “Eyvah!” demenin de faydası yoktur.

 

“Henüz vakit varken, yarın çok geç olabilir…”

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ