Katil Baas/Esed cuntasının bugün Suriye’de gerçekleştirdiği kimyasal saldırıyla katledilen yüzlerce kardeşimiz için İstanbul’daki İran Konsolosluğu önünde protesto gerçekleştirildi.
“Katil Beşşar, İşbirlikçi İran!”
Bugün ikindi namazını müteakip Cağaloğlu’ndaki Cezeri Kasım Paşa Camii önünde toplanan kalabalık bir grup Müslüman “Beşşar Kasabının Suç Ortağı İran, Hesap Gününün Dehşetinden Kork!” yazılı pankart eşliğinde İran Konsolosluğuna doğru bir protesto yürüyüşü gerçekleştirdi.
Ellerinde “Direnişin ‘Kimyasal’ Halkasına Lanet Olsun!”, “Müslüman Zulme Ortak Olamaz!”, “Baas Zulmünün Suç Ortağı, İslam Cumhuriyeti Olamaz!”, “Katil Beşşar, İşbirlikçi İran!”, “Mısır’da Suriye’de Direnişe Bin Selam!” yazılı dövizler taşıyan Müslümanlar İran’ı, Suriye konusundaki politikaları sebebiyle sert bir dille protesto ettiler ve şiddetle lanetlediler.
Esed’in Hamisi İran ve Rusya Lanetlendi
Murat Ayar’ın sunumunu üstlendiği protestoda İnsan ve Medeniyet Hareketi’nden Fesih Kaya, Uluslararası Hukukçular Birliği’nden Bilal Koldaş, Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Çakır, Gazeteci-Yazar Ahmet Varol, İmkander Başkanı Murat Özer, tarihçi-yazar Prof. Dr. Ahmet Ağırakça ve Haksöz Dergisi Yazarı Bahadır Kurbanoğlu birer konuşma yaptı.
Fesih Kaya, yaşanan katliamda İran ve Hizbullah faktörünün göz ardı edilemeyeceğini belirtti. Nasrallah’ın “Gerekirse ben de savaşmaya giderim.” sözünü eleştiren Kaya, “Çocukları, kadınları katledenlerin cehenneme kadar yolu var!” şeklinde konuştu.
Bir ay önce Adeviyye’de bulunduklarını söyleyen Bilal Koldaş, henüz Mısırlı kardeşlerimizin kanı kurumadan Suriye’de yeni bir katliam haberine uyandıklarını aktardı ve Baas rejimini eleştirdi.
Yılmaz Çakır, bir zamanlar “Humeynici” olmakla itham edildiklerini hatırlatarak “Bizi düşmanın tankı topundan ziyade dostun gülü yaralar.” dedi. İran’ın artık kendileri için bir “dost” olmaktan çıktığını ifade eden Çakır, İsrailleşme sürecine giren İran’ın Baas rejimine verdiği destek nedeniyle gerçekleşen Suriye’deki katliamların hesabını veremeyeceğini dile getirdi. Çakır, Baas rejimine destek veren çevrelerin bu kimyasal katliam için de dezenformasyona başvuracaklarını hatırlatarak herkesi yaşanan zulümlere karşı sorumluluklarını yerine getirmeye davet etti.
Ahmet Varol, Esed’in Sisi’nin bir günde iki binden fazla kişiyi katletmesine dünyanın sessiz kalmasından cesaret aldığını ve kimyasal silah kullanma rahatlığının bu sessizlikten kaynaklandığını söyledi. Suriye’deki katliamın asıl failinin adresini işaret etmesi açısından doğru yerde bir eylem yapıldığını belirten Varol, eylemi organize edenlere teşekkür etti ve İran desteği olmazsa Suriye’nin bu kadar katliamı gerçekleştiremeyeceğini vurguladı.
Murat Özer, Suriye’de katliamlar başladığı esnada İran’ın bu katliamları desteklediğini dile getirdiklerini ancak mezhepçilikle itham edildiklerini hatırlatarak artık İran’ın nasıl bir misyon taşıdığının bugün çok daha net anlaşıldığını söyledi. Özer, sözlerini “Hüseyin de biziz Ayşe de; Talha da Zübeyr de! Siz ancak Kâbe’yi mancınıkla yıkan Haccac veya Hüseyin’in başını kesen Yezid olabilirsiniz. Ehl-i Beyt mektebi olmak Suriye’de yaşanan vahşete karşı çıkmakla mümkündür!”
Ahmet Ağırakça, İslami direniş gerçeğinin İslam coğrafyasında yükselişe geçtiğini, Mısır’daki ve Suriye’deki saldırıların, darbelerin bu hareketi engelleyemeyeceğini ifade etti. Bir zamanlar İran Konsolosluğu önünden geçerken mutluluk hissettiklerini ifade eden Ağırakça, İran’ın günahlarını bilmelerine rağmen mezhepçi bir anlayışı beslememek için hep görmezden gelmek durumunda kaldıklarını ancak artık mızrağın çuvala sığmadığını belirtti. Ağırakça, Seyyid Kutubların mirasına sahip çıkan Müslümanların artık İran’dan da Hizbullah’tan da hep öfkeyle bahsedeceklerini vurguladı.
Bahadır Kurbanoğlu, Suriye konusunda üç yıla yakın bir zamandır işlenen kitlesel cinayetlere rağmen yaşanan kafa karışıklığına dikkat çekti. İki ayda Sisi’ye -haklı olarak- diktatör diyenlerin iki buçuk yılda Esed’e diyemediklerini belirten Kurbanoğlu, sözlerini İran Konsolosluğu önünde kurulan polis barikatına değinerek tamamladı: “Polisler konsolosluğu korumak için barikat kurmuş. Merak etmesinler bizim konsolosluk görevlilerine bir şey yapmaya niyetimiz yok. İran’a ve Hizbullah’a gereken cevabı Suriyeli direnişçiler zaten vereceklerdir!”
Konuşmacılar sıklıkla Suriye’de 3 yıla yakın bir zamandır devam eden katliamların kabul edilemeyeceğini hatırlatırken son olarak yaşanan kimyasal silahlarla özellikle çocukların yaşamını yitirdiği saldırı karşısında Beşşar Esed’e halen destek veren İran ve Rusya gibi devletleri lanetledi.
“Nasrallah, şimdilerde İsrail Saflarında Savaşıyor”
Bunun yanında Suriye’de fiili olarak savaşan Hizbullah ve lideri Nasrallah’ın son yaptığı açıklamayı da hatırlatan konuşmacılar Nasrallah ve hareketinin İsrail ve ABD saflarında yer aldığını kaydettiler. Suriye’de yüz bini aşkın şehide ses çıkarmayan dünyanın Mısır’da darbenin önünü açtığının vurgulandığı konuşmalarda Suriye ve Mısır’da direnen kardeşlerimize zafer temennilerinde bulunuldu.
“Esed’in Taşeronu İran ve Hizbullah!”
Eylem sırasında “Müslüman Zulme Ortak Olamaz!”, “Katil İran, Katil Hizbullah!”, “Suriye Halkı Yalnız Değildir!”, “Ya Allah Menne Ğayrek Ya Allah!”, “Katil İran Suriye’den Defol!”, “Lebbeyk Lebbeyk Lebbeyk Ya Allah!” “Katil Rusya Suriye’den Defol!”, “Katil Hizbullah Suriye’den Defol!” sloganları atılırken kalabalık sık sık tekbirler getirdi.
Yapılan konuşmalar ve atılan sloganlarda zalimlerin ve zalimlerle işbirliği yapanların feci akıbetini hatırlatan ayetlere atıflar yapıldı. Gerek Suriye’de gerekse Mısır’da askeri cuntalar eliyle işlenen katliam ve yıkımların İslami hareketlerin önünü alamayacağı ve Müslüman toplumları yeryüzünde ilahi adaleti hakim kılma çabasını engelleyemeyeceği vurgulandı.