Gizem Gül’ün röportajı
Ülkemizde zararlı alışkanlık ve sigara, alkol gibi zararlı madde bağımlılığı yüksek bir oranda. Gençler arasında da sigara, alkol kullanma yaşı küçük yaşlara kadar iniyor. Siz ülkemizde zararlı madde kullanımı ve madde bağımlılığını nasıl yorumlarsınız?
Bağımlılık zarar verici sonuçlar doğurmasına rağmen zorlamalı veya özenti duyularak bir şekilde madde arama, o maddeyi kullanma ve bunun sonucunda o maddeye sürekli ve tekrarlayıcı bir şekilde ihtiyaç duyma sonucunda ortaya çıkan bir davranış şeklidir. Daha açık bir ifade ile bağımlılık bir beyin hastalığıdır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bağımlılık sorunu çok tehlikeli sınırlardadır. Bu sınırın zorlanmasının hatta sınırın geçilmesinin en büyük sebebi ise zehir tacirlerinin özellikle gençleri çemberleri içine almaları için tetikte beklemeleridir. Ülkemizde alkol, sigara, uyuşturucu gibi madde bağımlılığın başlama yaşları oldukça düşük. Yeşilay’ın 2009 yılında ve Milli Eğitim ve Emniyet Müdürlüğünün 2010 yılında yaptığı araştırmalarda sigaraya başlamanın ortalama yaşı 11, alkole 13, uyuşturucuya 14’e düşmüş bulunmaktadır. Bu çok ciddi bir durumdur. İlköğretim çağlarındaki çocuklar böylesi bir tehlike içerisindeler veya böyle bir tehlike kapanına düşmek üzereler. Bağımlılık bir sürecin ve kişinin bazı evrelerden geçmesinin sonucunda ortaya çıkar. Bu nedenle alkol ve madde bağımlılığında erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Bir maddeye başlama sebebine ise önce denemek amaçlı kullanım, daha sonra sosyal kullanım ve bu aşamadan sonra kötüye kullanım ve bağımlılık gösterilebilir. Denemek amaçlı ve sosyal kullanım gençler arasında çok yaygındır. Bir genç ergenlik dönemine girdiğinde kendini ispatlama yoluna gidebilir. Özenti ve kendini kanıtlamayı ise başta sigara olmak üzere, alkol, uyuşturucu, iddia vb. şans oyunları ile gerçekleştirir. Bu gibi zararlı alışkanlıkların teşviki ile de bağımlılık tehlikesi ülkemizde yaygınlaşmaya başlamıştır.
Zararlı alışkanlıklar ve bağımlılıkta elbette ki çok değişik faktörler söz konusu, ama siz hangi faktörün çok daha önemli olduğunu düşünüyorsunuz?
Her bir bağımlılık bir diğerini tetikler. Bundan dolayı bir kişinin en kolay olarak ulaşabildiği sigaraya başlaması diğer bağımlılıkların da habercisi olmaktadır. Bizler “Felaketten Önce Yeşilay” söylemi ile bağımlılık oluşturacak bir maddeye hiç başlamamış olanları muhatap alıyoruz. Bağımlı olanlar da Yeşilay’a başvuruyor. Biz onları gerekli yerlere AMATEM’e (Alkol Ve Madde Bağımlılığı Tedavi Ve Eğitim Merkezi), Sigara Bırakma Polikinklerine yönlendiriyoruz. Bağımlılığın engellenmesinde en önemli unsur bilinçlendirme ve eğitimdir. Böyle bir vazife ise öncelikle devlete, kamu kurumlarına, ebeveynlere ve öğretmenlere düşüyor. Bir çocuğu zararlı alışkanlıklardan uzak tutmak istiyorsanız aileyi ve öğretmenleri bu konuda bilinçlendirmeli, onlara bir misyon yüklemelisiniz. Bu konuda anne baba adaylarını eğitmek amacı ile evlilik öncesi zorunlu kurslar ve sertifika vermek suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bunu bir proje olarak teklif ettik.
Siz göreve geldikten sonra Yeşilay’da ne gibi değişiklikler oldu, bundan sonra zararlı alışkanlıklarla mücadele için neler yapacaksınız? Yeni bir stratejiniz var mı?
Yeşilay Cemiyeti mücadele ettiği alanlarda bugüne kadar hep sağlık söylemi ile gündemde idi. Ve bunu da çok iyi başardı. Ancak zayıf kaldığına inandığım bir yön daha vardı; hukuksal yönü. Bizler ‘insanın ne kendisine ne de bir başkasına zarar verme özgürlüğünün olmadığı’nı vurgulamak üzere Yeşilay’ın hukuk ayağını oluşturuyoruz. Bunun için de gerekli çalışmaları yapıyoruz. Zararlı alışkanlıklarla mücadele kapsamında okullarda etkinlik yapılması adına Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşmeler neticesinde Milli Eğitim Bakanlığı yılın ilk genelgesini Yeşilay üzerine yayınladı. Bu genelge ile 18 milyon öğreciye ulaşmayı hedefliyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile de görüşmeler içerisindeyiz. Bu görüşmeler neticesinde yurtların tümü Yeşilay’ın faaliyet alanına dahil edilecek. Ayrıca zararlı alışkanlıklar konusunda anayasaya madde tekliflerimizi Anayasa Komisyonu’na sunduk. TBMM’de başta Anayasa olmak üzere her türlü yasa çalışmalarında bağımlılıklarla ilgili önleyici hükümlerin düzenlenmesi, yasa yapıcıların bağımlılıklarla daha çok ilgilenebilmesi ve ülke sathına bağımlılıklarla mücadeleyi yayabilmek için milletvekillerinden oluşan Yeşilay Dostluk Grubu kurma çalışmalarmız devam etmektedir.
Farklı kurum veya kişilerden birçok proje teklifi gelmektedir. Bunlardan mücadelemize uygun olanları değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu kapsamda birçok projeye imza attık, farklı etkinlikler düzenledik. Türkiye’de 23 şubemiz ve her gün artan sayısıyla 90 temsilcimiz bulunmakta. Şube ve temsilcilerimiz de birçok faaliyet gerçekleştirmekteler. Bizler ayrıca her kamu ve özel kuruluşta bir Yeşilay Temsilcisi olmasını arzu ediyoruz. Bu yönde çalışmalarımızı başlattık, ilk örneğini de İstanbul İl Genel Meclisi’nde uygulamaya koyduk. Bu yeni bir konsept olarak değerlendirilebilir. Her özel ve kamu kurumunda, insanların toplu oldukları her zeminde ‘Yeşilay Temsilcisi’ olacak. Bu ülkenin her yerinde binlerce ‘Yeşilay Temsilcisi’ demektir. Buradaki amaç insanın olduğu her yerde Yeşilay’ın ve amaçlarına uygun davranışların da olmasını sağlamak.
Gençler arasında sadece sigara, alkol, uyuşturucu madde bağımlılığı gibi bağımlılıklar değil, internet bilgisayar, ekran bağımlılığı gibi bağımlılıklar da var. Bunu bir problem olarak görüyor musunuz? Görüyorsanız, Bununla ilgili nasıl bir mücadele yöntemi öngörüyorsunuz?
Yeşilay ilk olarak alkol karşıtlığı üzerine kurulmuştu. Günümüze baktığımızda bu bağımlılığın ardından birçok bağımlılığın da türemiş olduğunu gözlemliyoruz. Özellikle teknolojinin amaç dışı kullanılması olarak, sizin de belirttiğiniz gibi internet, bilgisayar, ekran bağımlılıkları. Bu bir tehlikedir. Hem de çağımızın en büyük tehlikesi. Bir çocuğun sokakta oynayacak bir tek arkadaşı olmazken sanal alemde milyonlarca arkadaşı olması, tüm gününü internette geçirmesi, bilinçsizce internet ve bilgisayarı kullanması çok büyük bir problemdir. Gençlerin kendilerini delice internete vermeleri, oyun bağımlısı olmaları, ekrana takılı olup, ekranın sunduğu fikirlere göre hareket etmeleri gençler için en büyük tehlikedir. Bu anlamda gençlerin ekran bağımlısı olmalarını önlemek amacı ile kendilerini spora, sanata ve müziğe yönlendirmeleri, bu gibi konularda eğitim veren, bilinçlendiren kişi veya kurumları dikkate almaları gerekir. Ayrıca ailelerin güvenli internet hizmetinden yararlanmaları, çocuğun bilgisayar kullanımını kontrol altına almaları, günde belli bir süre içersinde çocuğun bilgisayar kullanmasına dikkat edilmelidir.
Son olarak anne babalara, öğretmenlere ve gençlere tavsiyeleriniz neler olabilir?
Öncelikle gençlerin bağımlılığa bulaşmamaları için onlara farklı uğraş alanları öneriyorum. Sanat veya sporla ilgilenen bir genç tüm hayalgücünü, düşüncesini, zihnini yapmak istediği o objeye veya fiziksel aktvite olarak yaptığı spora yönlendirirse eğer, o genç daima madde bağımlılığından uzak durur. Bu garantiyi işin içerisine spor veya sanat girdiği için veriyorum. Yoksa kimsenin bağımlı olmama gibi bir garantisi yoktur. Bu garantiyi öncelikle devlet yasal düzenlemelerle, öğretim-eğitimle, anne babalar ve öğretmenler de aile içi ilgi ve okul içi çalışmalarla verebilir. Bir çocuğun yetişmesi ebevyne ve öğretmene bağlıdır. Bu bağlamda ebeveynlerin ve öğretmenlerin iyi bir bilinçlendirmeden geçmesi, bağımlılık gibi konularda onların duyarlı olması ve çocuklarının yapmasını istemedikleri şeylerden kendilerinin de uzak durması gerekir. Bir anne veya babanın, öğretmenin en klasiğinden sigara bağımlı olması o çocuk üzerinde büyük bir özenti ve merak uyandırır. Çünkü örnek aldığı insan o maddeyi kullanıyordur ve çocuk da bunu yapmak isteyecektir. Bu nedenden dolayı örnek olacak kişilerin de zararlı alışkanlıklardan uzak durması gerekir.