Abdullah Güner’in röportajı
Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde son 10 yıldır adını sürekli duyduğumuz Genç Siviller ODTÜ’lü bir grup öğrenci tarafından kurulur. Kaynaşlı Depremi sonrasında yardım için bir araya gelen bir grup gencin birlikteliği zamanla bir mail grubuna dönüşür. Daha sonra Gaziantep, Mardin ve Van’da Buluşmalar gerçekleştirilir. Bu Buluşmalar daha sonra birçok ilde de yapılır.
2003 yılında Ankara’da TBMM salonunda gerçekleşen Buluşma’larında ‘19 Mayıs Törenlerini Stadyumlardan Kurtaralım’ başlıklı bildirilerini Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’te dinleyince bu çağrıya medyanın ilgisi de artar. Burada Genç Siviller’i Genç Siviller olmaya taşıyacak olan ise Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet’in manşetine taşıdığı ‘Genç Subaylar Tedirgin/Rahatsız’ haberidir. İşte Genç Siviller adına ve spor ayakkabası sembolüne giden yol Balbay’ın bu haberine bir cevap niteliği taşıyan ‘Genç siviller de sizden rahatsız’ diyebilme hakkı Genç Siviller’in bugünkü adının tam karşılığı olur.
Genç Siviller Hareketi Sözcüsü Turgay Oğur ile hem Genç Siviller’i hem de Türkiye’deki gençliğe nasıl baktıklarını konuştuk.
GENÇ SİVİLLER
"GENÇ SİVİLLER ADINA VE SPOR AYAKKABISI SENBOLÜNE GİDEN YOL MUSTAFA BALBAY’IN HABERİYLE BAŞLADI"
Öncelikle bize Genç Siviller’i anlatır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?
Genç sivillerin içinde olan her bir ferdin kendi hikayesini Genç Siviller’in hikayesinin başlangıcı olarak alabiliriz aslında.
Herşey ODTÜ’lü bir grup öğrencinin Kaynaşlı Deprem bölgesine yardıma gitmesi, burada herkes gibi devlet baba ikonunun enkaz altında kaldığını görmesi, sivil inisiyatiflerin ve amatör radyoların ne kadar çok işe yaradığını anlamasıyla başladı. Bu birliktelik bir mail grubuna dönüştü. Mail grubuna başka üniversitelerden de öğrenciler katılmaya başladı. O yıllarda (1999) sanal ortamda biraraya gelmek, fikir tartışması yapmak henüz çok yeni bir şeydi.
Sanal ortamda biraraya gelen insanlar en az yılda bir defa fiziksel olarak da bir araya gelmeye karar verdi. İlk olarak DSP’li Kültür Bakanı Ahmet Tan’ın desteğiyle Ankara’dan bir tren dolusu üniversite öğrencisiyle Gaziantep, Mardin’e gittik.
Daha sonra 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nı vesile ederek ‘buluşma’ etkinliklerine başladık. İlk buluşma 2000 yılında henüz Olağanüstü Hal Bölgesi olan Van’da gerçekleşti. Dönemin ANAP’lı Kültür Bakanı Erkan Mumcu ve DYP Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in desteğini aldık. Bugün televizyoların en aranan yüzleri ile Van’a büyük bir çıkarma yaptık. 2000 yılı için radikal denilebilecek konular konuşuldu. Bu etkinlikten iki ay sonra Van’da Olağanüstü Hal uygulaması sona erdi.
Buluşmalar, İstanbul, Rize, Ankara, Konya, Diyarbakır, Bursa gibi şehirlerde yapılmaya devam etti. 2003 yılında Ankara’da TBMM salonlarında gerçekleşen Buluşma’da ‘19 Mayıs Törenlerini Stadyumlardan Kurtaralım’ başlıklı bir bildiri okundu. Henüz ‘Genç Siviller’ adını almadan ilk şöhret gelmişti. Ertesi gün bütün gazetelerde manşetteydik. Bu ilgi sadece bizim bildiriden dolayı değildi, DYP’den Ak Partiye geçmiş ve Milli Eğitim Bakanı olmuş Hüseyin Çelik’in de toplantının yapıldığı salona uğraması ve bu çağrımıza katıldığını söylemesi medyanın ilgisini daha da arttırdı.
Ertesi gün çıkan gazetelerden bizim bu çağrımızı olumlayan Radikal de vardı, konuya nötr kalan Milliyet de, ‘Hazmedemediler’ diye linç eden Cumhuriyet de.
Bizi buradan Genç Siviller olmaya taşıyacak olan ise Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet’in manşetinden görülen ‘Genç Subaylar Tedirgin/Rahatsız’ haberi oldu. Türkiye siyasi geleneğinde darbenin ayak sesleri vardır. Bu sesler genel olarak gazetlerin attıkları ‘Asker rahatsız’, ‘Genelkurmayın ışıkları sabaha kadar açık kaldı’, ‘Hişt hişt’ gibi manşetleri aracılığıyla duyurulur.
Ordu, klasik yönteme başvurmuş, AKP iktidarına ilk uyarısını yapmak için Balbay’a haber yaptırmış, bu iş için bizim çağrımızı da kullanmıştı. Tıpkı 27 Nisan e-muhtırasındaki Kur’an okuma yarışması gibi bizim 19 Mayıs tartışmamız askerlerin hoşuna gitmemişti.
İşte Genç Siviller adına ve spor ayakkabası sembolüne giden yol Balbay’ın bu haberiyle başladı. ‘Genç siviller de sizden rahatsız’ diyebilme hakkı elimize geçmişti artık.
Bu hakkımızı 2006 yılında "Kürt Sorunu" ile ilgili bir bildiride kullandık. ‘Bu dünyada Türklerle Kürtler de bir arada yaşayamayacaksa BATSIN BU DÜNYA’ diye biten bildirimiz çok ses getirdi. Çünkü ilk defa çok ciddi bir konu Orhan Gencebay’ın, Sezen Aksu’nun, MFÖ’nün şarkı sözleriyle anlatılmıştı.
O gün bu gündür adımız Genç Siviller Rahatsız’a çıktı. Postalı en çok andıran spor ayakkabısı da logomuz oldu.
"POPÜLER DİL VE MİZAH BİZİM EN BÜYÜK FAKLILIĞIMIZ"
Genç Siviller’i diğer gençlik STK’larından ya da yapılanmalarından ayıran özellikler nelerdir?
Bizim sırtımızda yumurta küfesi yok. Yaptığımız işlerin birilerini rahatsız veya memnun etmesini çok dert etmiyoruz. Vicdani siyaset yapıyoruz, interneti etkin kullanıyoruz ve hızlı hareket ediyoruz. Siyasetin çatık kaşlı yüzünü ve ciddi dilini değiştirmeye çalışıyoruz. Popüler dili ve mizahı kullanıyoruz. Bu, Türkiye’de siyaset yapanların çok alışık olmadığı bir durum. Sanırım en büyük farklılığımız da bu.
Açıkcası yaptığımız işler bizi eğlendiriyor ve amacına ulaşıyor. Sırf bir şey söylemiş olmak için konuşmuyoruz. Sonuç almayı, etki etmeyi, kendimizde söz ettirmeyi önemsiyoruz. Türkiye’de genelde eylem yönü olan örgütler eteklerindeki taşı dökerler, adeta ‘laflarını ortaya koyarlar. Beğenen alır gider beğenmeyen bırakır kaçar’. Biz bu tavrı şımarıkça buluyoruz. Tek dikkat edilmesi gereken şey söylediğin sözün doğru olması değil, ne zaman, nerede ve hangi cümlelerle söylediğin de çok önemli. Bizden hiçbir zaman şu şikayeti duyamazsınız. ‘Biz şu kadar faaliyet yaptık, basın bizi görmedi’, basın bize bakmıyorsa biz basının baktığı tarafta dururuz. 1 Mayıs 2008’de The Marmara Oteli’nden sarkıttığımız ‘1 Mayıs 1977’de buradan ateş edenler bulunsun’ pankartı eylemi tam olarak ne demek istediğimi çok iyi anlatıyor. Bütün televizyon kameraları Taksim Meydanı’na bakarken mesajı baktıkları tarafa asmak.
"KİMSEYLE 10 YILLIK AKTİVİZİM ANLAŞMASI YAPMADIK!"
Genç Siviller kurulduğu günden bugüne yaptığı faaliyetlerle adını çokça duyurdu. Son dönemde ise sessizliğe büründüğüyle ilgili eleştiriler duyuyoruz. Bunu da iktidarla temasınız olmasına bağlıyorlar. İçinizden biri mecliste olduğu için sesiniz çıkmadığı söyleniyor. Bu eleştirilere cevabınız ne olur?
Elelştirileri umursamıyoruz. Kimse ile 10 yıllık aktivizim anlaşması yapmadık. Devletten maaş almıyoruz. Kamu görevlisi değiliz. Keyfimiz nasıl isterse öyle yaparız.
Esas önemli konu şu: Genç Siviller’in sesinin çıkmadığını duyabiliyorsanız ortam çok sessiz olmalı. Demekki kimseden bir ses çıkmıyor. Doğrusu biz bu kadar büyük bir alanı kapladığımızı düşünmüyorduk.
CHP ile ilgili bir kaç eylemi hariç tutarsak; Genç Siviller parlamentoya yönelik değil Türkiye’nin rejimine yönelik eylemler yaptı. Türkiye’de siyasete vurmayan STK’ya kız vermiyorlar neredeyse. Bir de bizim bakanların milletvekillerinin peşinden koşmamıza gerek yok.
Kurumlar özel koşullarda doğuyor. Özel şahıslarla yükseliyor. Sonra o koşullar biraz değiştiğinde ya da lokomotif insanlar çaptan düştüğünde kurumlar da yıkılmaya mahkum kalıyor.
Biz Genç siviller’in iyi bir deneyim olduğunu, elindeki ‘know how’ın örgütlenme, ilginç fikir bulma ve iş yapma tarzının yeni nesil aktivizmine çok uygun olduğunu görüyoruz. Bu nedenle kendimizi tekrar ederek yavaş yavaş ölmek yerine yeni alanlar açarak kurumsallaşmayı tercih ettik. Genç Sivillerin kuruluşu üzerine hiç kafa yormamıştık. Herşey kendiliğinden olmuştu. Şimdiye kadar tepe tepe kullndığımız bu araç için ilk defa oturup düşünüyoruz. Bakıma sokuyoruz. Yeni modüller ekliyoruz.
"CHP’DEN OLMAK HALA MAKBUL, DİĞERLERİNDEN OLMAK KİRLENMİŞLİK"
Genç Siviller’in içinden arkadaşınız Bilal Macit’in Türkiye’nin en genç milletvekili olarak şu an mecliste olmasını nasıl buluyorsunuz? Bunun size olumlu-olumsuz etkileri ne yönde oluyor?
Emine Ülker Tarhan CHP’den vekil seçildi. Emine hanım hala halkın gözünde bir hukukçu. Osman Can Ak Parti MKYK üyesi oldu. Ancak kamuoyu bunu Osman Can AKP’li oldu diye okudu. Maalesef CHP’li olmak hala çok makbul, diğerlerinde olmak kirlenmişlik. Önce bu algı ile savaşmalıyız.
Bilal Macit’in Türkiye’nin en genç vekili olması bizim için iftihar vesilesi. Bir yıl içinde 30’yakın üniversitede konferans verdi. Malezya’dan Londra’ya kadar çok sayıda önemli toplantıda Türkiye’yi temsil etti. Meclis kürsüsünde ezber bozan konuşmalar yaptı. Seçim sürecinde medyanın en çok ilgi gösterdiği adayların ilk 10’unda yer aldı. Meclis Divan üyesi seçildi. Parlamentoyu çok iyi öğreniyor. Önü çok açık.
"TÜRKİYE’DE İNSANLAR YAŞLANDIKÇA ESNEKLEŞİYORLAR"
Genç Siviller "gençlik" kavramını nasıl tarif ediyor? Ayrıca gençlerle ilgili çalışmalarınızdan, birlikte neler yaptığınızdan kısaca bahseder misiniz?
Gençlik fikirlerin kemikleşmediği, etkiye açık olduğumuz biyolojik bir evredir. Henüz mal mülk edinme hırsları, aile geçindirme dertleri kapıya dayanmamıştır. Yapılabilecekler listesi tazedir. Hayat ajandasında plan yapacak çok fazla boş alan vardır.
Ancak bizde ana okulundan başlayan eğitim o kadar tek tipçi o kadar doktiriner ki bu tedrisattan geçmiş bir gencin zihini kaskatı olabiliyor. Hatta Türkiye’de insanlar yaşlandıkça esnekleşiyorlar.
Genç Siviller demokrasiyi savunuyor. Bunun herkese faydası var. Herkese faydası olanın gençlere de faydası var tabii.
"GENÇLERİ BÜYÜK SİYASETTEN AYRI BİR YERE KOYMUYORUZ"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Aslında gençlere yönelik pek bir faaliyetimiz yok. Adımızdaki ‘Genç’ ifadesi bizim genç olmamızla ilgili değil. Başta bahsettiğim ‘Genç Subaylar Rahatsız’ manşetinden geliyor. Yani biz Genç Tüsiad, Genç Müsiad gibi yetişkin bir grubun gençlik kolu değiliz.
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?
Gençlik, genel kabul gördüğü kadar özel bir grup değil. Örneğin; Aleviler, Kadınlar, Trabzon Sporlular, Rumlar kendi içlerinde ortak sorunları olan toplumsal gruplardır. Gençlik ise tüm bu tür grupları keser. Çünkü herkesin bir gençlik dönemi var. Bu yüzden gençleri büyük siyasetten ayrı bir yere koymuyoruz.
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken hangi gelenekten besleniyor musunuz?
Demokrasi geleneğinden…
"BİZİM ÜLKEMİZDE %65 DEVLETİN ÇIKARLARI ÖNCE GELİR"
Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların birçoğunun bugün çözülmüş durumda olduğunu görüyoruz. Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Özgürlük mücadelesi hep tetikte olmayı gerektirir. Hiç bir zaman ideale kavuşmaz. Özgürlük ve güvenlik çelişkisi hep var olacak. Özgürlükler için adeletin tesis edilmesi gerekir. Bizim ülkemizde hukuk eğitiminden çıkanlar, adalet mi devletin çıkarlarımı sorusuna %65 devletin çıkarları önce gelir cevabını vermiş. Bundan ötesi yok. Mücadele bitmeyecek.
"YURTDIŞINDA HAYATIN ‘CENNET’ OLDUĞU BİR EZBER"
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de gerçekten neyden memnun değil?
Bir kere yurtdışında hayatın ‘cennet’ olduğu bir ezber. Hiç bir yer ‘cennet’ değil. Türkiye de fırsatlar ülkesi. Ancak herkes keşke bir süre yürtdışında yaşayabilse. Bu beyin göçü değildir. Yurtdışından da birileri buraya gelir. Beyin ithalatı da olmuş olur. Ancak yine de ‘vatan’ diye bir şey var. İnsanın kendini oralı hissettiği yer. Kendini güvende hissettiği yer. Biber dolması kokusu.
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Bıçak, ateş, otomobil neyse internet ve televizyon da o. Dünyada herşeyin nimet tarafı da kötü tarafı da var. Ben bu nimetleri çok seviyorum.
"SOSYAL MEDYA DA OKUL BAHÇESİ, OTURMA ODASI GİBİ BİR ORTAM"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sosyal Medya da okul bahçesi, sokak, oturma odası gibi bir ortam. Diğerlerine göre de çok daha fazla insanın çok daha hızlı biraraya gelip dağılabildiği bir ortam. Kimlikler de kolay kolay saklanamıyor. Sokakta takınabildiğimiz maskeler bazen sosyal medyadan daha fazla olabiliyor.
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye gidiyor?
Dünya on bin yıldır biryere gidiyor. Teknolojinin de bu yolculuğun küçük bir parçası olduğunu düşünüyorum.
"ZAMANIMIZI SANATLA, SİYASETLE, SPORLA İLGİLENEREK GEÇİREBİLECEĞİMİZ BİR DÜNYA HAYAL EDİYORUM"
Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Teknoloji sayesinde emek yoğun üretimin azaldığı, mesai saatelerinin yarı yarıya düştüğü, Çarşamba günlerinin de tatil olduğu, zamanımızı güzel sanatlarla, siyasetle, sporla ilgilenerek geçireceğimiz bir dünyayı hayal ediyorum.
Ayrıntılı Bilgi İçin:
www.gencsiviller.net
www.facebook.com/gencsivillerpage
https://twitter.com/gencsiviller
On5yirmi5.com