“Türkiye’nin ABD ve Batı ile ilişkilerinde ne zaman bir sertleşme olmuşsa, Türkiye kendi bağımsız politikasını uygulamaya sokmaya çalışmışsa, ülkede mutlaka çok özel cinayetler işlenmiş ve çok önemli stratejik alanlara sabotaj yapılmış, toplu kitle katliamlarına sebebiyet verecek bomba ve canlı bomba olayları vuku bulmuştur. Cumhuriyetin başlangıcından buyana bu politika hep yürürlükte olmuştur. Geçmişte gerçekleştirilen Kahraman Maraş, Çorum, Sivas, Malatya, 1 Mayıs Taksim, Gazi Mahallesi olayları, Güneydoğudaki ‘Hendek savaşları’, Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’da değişik zamanlarda meydana gelen canlı bomba vakaları, Muavenet Zırhlısının ABD Saratoga Gemisi tarafından vurulması, Kemal Türkler, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Kışlalı ve Gaffar Okkan’ın öldürülmesi, Kırıkkale Silah fabrikasında ve Afyondaki Silah Deposunda meydana gelen patlamalar, CASA uçakları, Eşref Bitlisin uçağı, Atlas Jet Uçağı ve değişik zamanlarda askeri uçak ve helikopterlerin düşmesi/düşürülmesi, Türkiye-Şer İttifakı(ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm-AB) ilişkilerinde meydana gelen gerilim sonrasında vuku bulmuş olaylardır. Bunların hiçbiri tesadüf değildir, rastgele olmamıştır. Bir stratejinin uygulanmasının sonucudur.”***
Diyarbakır Üs Komutanlığından kalkan F – 16 Tipi savaş uçağı Gümüşler Köyü yakınlarında düştü. Bu uçağın düşmesi de bu çerçevede düşünülmelidir.
Türkiye’de meydana gelen bazı uçak kazalarını, cinayetleri, toplumsal olayları göz önüne alındığımızda, bunların tesadüfi olmadığını görmekteyiz.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes’in Kıbrıs’la ilgili görüşmelerde bulunmak üzere İngiltere’ye giderken Menderes’in yaralı olarak kurtulduğu Türk Hava Yolları uçağının düşmesi,
1992 yılında Türkiye savaş gemileri ihalesini kazanan Alman firmaları ile anlaşma aşamasında iken, Amerikalıların; NATO Kararlılık Gösterisi – 92 Tatbikatında MUAVENET gemimizi vurması,
Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis Paşanın, “İncirlik Üssünden kalkan ABD uçaklarının, PKK’ya yardım dağıttığı” haberini tahkik etme ve “Kürt Sorununu Çözme” ile ilgili incelemelerde bulunmak üzere Güneydoğu’ya hareket eden uçağı, havalandıktan kısa bir süre sonra düşmüştür. Ardından Paşa’nın yakın çalışma arkadaşları Rıdvan Özden ve Bahtiyar Aydın Paşaların da görevleri başındayken şüpheli ölümleri,
Uğur Mumcu’nun arabasına bomba konularak öldürülmesi,
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın zehirlenerek öldürülmesi,
Adnan Kahveci’nin şüpheli trafik kazası ile ölmesi,
1997’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığının; “Deniz Karakol Uçağı”, “Sahil Güvenlik Uçağı” ve Meltem -1, 2 Projeleri çerçevesinde CASA firmasından yapılan uçak alımları sonrasında üç CASA uçağının belirli aralıklarla düşmesi,
24 Mayıs 1993’de PKK pususunda 33 silahsız erin adeta bile bile ölüme gönderilmesi.
Alevi – Sunnî çatışmasını körüklemek için sahnelenen -büyük ihmaller ve şüphelerin var olduğunu bildiğimiz- Sivas Katliamında insanların diri diri yakılarak öldürülmesi.
Başbağlar katliamında 33, Sündüs katliamında da 24 sivilin öldürülmesi,
Ayrıca;
Kırıkkale Silah Fabrikasının patlaması/patlatılması,
Afyon’daki silah deposunun patlaması/patlatılması ve
Türkiye’nin geleceğini yabancı boyunduruğundan kurtaracak önemli proje çalışmalarında bulunan Aselsan’daki mühendislerimizin şüpheli ölümleri,
“Karanlık Madde Arayan CAST Deneyi”, “Atlas Deneyi” projesi ile Toryum üzerinde çalışmalar yapan Prof. Dr. Engin Arık ve ekibinin bulunduğu Isparta uçağının düşmesi,
Suriye sınırında Türk Jetinin düşürülmesi,
24 Kasım 2015’te Rusya ile ilişkilerin bozularak savaşın eşiğine geldiğimiz Rus Uçağının düşürülmesi,
Temmuz İhanet Darbe Girişiminde Ankara semalarında halka korku salan, Meclisi, Emniyet Genel Müdürlüğünü, Gölbaşı’ndaki Özel Harekâtı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni bombalayan jetlerin yakıt ikmalini yapan tanker uçaklarının İncirlik Hava üssünden kaldırılması,
15 Temmuz İhanet Darbe Girişimini gerçekleştirmek için İncirlik Üssündeki – NATO Karargâhında 16 toplantının yapılması olaylarını ve daha onlarcasını sıralayabileceğimiz hadiseleri göz önüne aldığımızda şu gerçekle karşı karşıya olduğumuzu görürüz:
Uçakların düşmesi, bu memleket için ilmi çalışmalar yapan mühendislerimizin öldürülmesi, bu memleketin meselelerini çözmeye çalışan asker, yazar ve Devlet adamlarının öldürülmesi tesadüfle izah edilemez.
Ne zaman memleketimizin yararına yerli politikalar uygulamaya başlasak,
Ne zaman bu millet için hayırlı bir iş yapmaya kalkışsak,
Ne zaman kendi değerlerimizin hakim olması için bir adım atmaya kalkışsak,
O zaman;
ABD, İngiltere, AB ve Siyonizm/İsrail yani ŞER CEPHESİ ayağa kalkarak taşeron örgütlerini ve yerli iş birlikçilerini de devreye sokarak bunu yok etmeye çalışıyorlar.
Türkiye’yi gerilim ortamına sokuyorlar.
Çatışmaları körüklüyorlar.
Bombalar patlatıyorlar.
Uçaklarımızı düşürüyorlar.
Mühendislerimizi öldürüyorlar.
Ve son dönemler de de ekonomimizi çökertmeye çalışıyorlar.
Ve girilen yoldan, atılan hayırlı adımlardan geri çevirmeye çalışıyorlar.
Bu durum böyle devam edemez…
Bu milletin evlatları kendi Kültür ve Medeniyet değerlerine dönerek, bu değerlere uygun yeni bir insan, yeni bir aile, yeni bir toplum, yeni bir millet, yeni bir dünya ve yeni bir insanlık ve YENİ BİR MEDENİYET ortaya koyacaktır… Hem bu ülkenin insanları, hem İslam Ümmeti ve hem de tüm insanlık kurtulacaktır.
Bu milletin/ümmetin evlâtları, “Allah’ın ipine sımsıkı sarılıp”, “Birbirine kenetlenmiş bir sur gibi omuz omuza vererek” Haçlı – Siyonist (Şer )ittifakına karşı mücadele verecektir.
ABD – NATO – AB, İNGİLTERE, SİYONİST İSRAİL, TÜM TAŞERON ÖRGÜTLERİ İLE İSLAM COĞRAFYASINDAN DEFOLUP GİDECEKLERDİR!
ZAFER HAKKIN VE HAKKA İNANANLARINDIR.
UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ