Yeşil, “En üst düzeydeki siyasilerce dile getirilen, nefret suçu oluşturan söylemlerle toplum gerilmekte ve kasten kutuplaştırılmaktadır.” dedi.
ÜLKEMİZ HUKUK DEVLETİ OLMAKTAN ÇIKACAK
GYV Başkanı Mustafa Yeşil, Swissotel’de basın toplantısı düzenledi. Türkiye’de son dönemde demokrasi ve hukuk devleti konusunda kaygı verici gelişmelerin yaşandığını kaydeden Yeşil, “İfade özgürlüğün sınırlandırılması, teşebbüs hürriyetinin engellenmesi, özel hayatın dokunulmazlığını ihlal eden yasa dışı dinlemeler, anayasal suç olan fişlemeler, yargısız infaz niteliğindeki kitlesel tasfiyeler, medyaya yapılan baskılar, gazetecilerin susturulması, ayrımcılık, medyanın ihale alan iş adamları yolu ile dizayn edilmesi, internete getirilmek istenen yasaklar, YÖK’ün akademisyenleri memurlaştırma gayretleri, iş adamlarına yapılan baskı ve tehditler, artan tehdit dili, vatan haini söylemleri, yargıyı hükûmetin kontrolüne alma çabaları, ülkemizi demokratik hukuk devleti olmaktan çıkaracaktır.” şeklinde konuştu.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI FİİLEN RAFA KALDIRILDI
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının sağlıklı bir biçimde yürütülmesini engelleyen siyasi müdahale ve açıklamalarla hukukun üstünlüğünün çok büyük bir darbe aldığını belirten Yeşil, “Anayasanın yargı bağımsızlığını düzenleyen ve emreden 138. Maddesi fiilen rafa kalkmıştır. En üst düzeydeki siyasilerce dile getirilen, nefret suçu oluşturan söylemlerle toplum gerilmekte ve kasten kutuplaştırılmaktadır. Siyaseti bir savaş ve siyasi farklılıkları da düşman cepheler olarak gören bir anlayışla toplumsal barışa büyük zarar verilmektedir. Toplumun farklı kesimleri ötekileştirilmekte, düşmanlaştırılmakta ve hatta şeytanlaştırılmaktadır. Bütün bunlardan dolayı ülkenin huzuru, istikrarı ve ekonomisi büyük risk altına girmiştir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan bu durum, Türkiye’deki bütün vatandaşların ve toplumsal kesimlerin ortak sorunudur.” ifadelerini kullandı.
‘HİZMET HAREKETİ’NE KARŞI LİNK KAMPANYASI YÜRÜTÜLÜYOR’
Mustafa Yeşil, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Antidemokratik ve hukuk dışı gidişatın, sadece Hizmet Hareketini değil, iktidarı yönlendiren oligarşik yapıya mutlak itaat ve biat etmeyen diğer siyasi, sivil, ideolojik, etnik, ekonomik, mezhepsel ve dini gruplara yöneleceğini tahmin etmek zor değildir. Bu bağlamda;
1- Memleketteki anti-demokratik gidişatın bir parçası olarak Hizmet Hareketine yönelik yoğun bir linç kampanyası yürütülmektedir. En üst düzeydeki yetkililer ve hükûmete yakın medya tarafından sıkça zikredilen ‘paralel yapı, ananas cumhuriyeti, örgüt, çete, darbeci, casus, in, Haşhaşi, âlim müsveddesi, içi boş veli, sahte peygamber, kula kulluk yapanlar’ gibi öfke ve nefret içeren itham, hakaret ve iftiralarla nefret suçu işlenmektedir. Dikkatleri yolsuzluk soruşturmalarından uzaklaştırmayı amaçlayan bu tür şeytanlaştırmalar, kışkırtmalar ve linçlerin yakın tarihimizde nasıl acı sonuçlar doğurduğu açıktır. Kefen giyen insanların “öl de, ölelim” diye slogan atmaya başladığı, resmi sıfata sahip bazı kişilerin “ürpertici devlet geleneklerinden” ve “devlet için evlatların feda edilmesinden” bahseder olduğu bu ülkede, tarihteki acı olayların tekerrürü akıllara gelmektedir.
2- Anayasal düzen, güçler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün riske girmemesi adına Sayın Cumhurbaşkanını göreve çağırıyoruz. Kendilerinin yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında yaşanan hukukun işlevsiz hale getirilmesi yönündeki müdahaleleri araştırmak üzere anayasanın verdiği tüm yetkileri kullanması kamuoyunun beklentisidir. Ülkenin ve devletin birliğini temsil eden Sayın Cumhurbaşkanının bu süreçte sergileyeceği yapıcı ve provokatif yaklaşım, toplumsal barışın dinamitlenmemesi, ülkenin bir kaosa sürüklenmemesi, ülkenin önemli bir kesiminin siyasi, medyatik ve toplumsal bir lince tabi tutulmaması ve hepsinden öte adaletin temini adına elzemdir ve aciliyet kesbetmektedir.
3- Yolsuzluk ve rüşvetten tutuklu bulunanlar için dahi masumiyet karinesi esas iken Hizmet Camiasının, en üst düzey isimler tarafından mesnetsiz iddialarla ötekileştirilip hedef gösterilmesi haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir durumdur. Paralel yapı, çete, örgüt gibi iddialarla ilgili eğer somut ve inandırıcı deliller var ise, hukuk zemininde ele alınıp inceleme yapılması demokratik hukuk devletinin gereğidir. Hatırlanacağı üzere Ağustos ve Aralık 2013 aylarındaki açıklamalarımızda; “hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya teslim etmesini” çok açık ve net bir şekilde talep etmiştik. Yargıya mevzu teşkil eden bu iftiraların hiç bir delil öne sürülmeden defalarca tekrar edilmesi evrensel hukukta ciddi bir yeri olan nefret suçudur.
4- Son günlerde Camia hedef alınarak kullanılan nefret dilinin nice kanaat önderleri yetiştirmiş olan ortak geleneğimizi, bir arada yaşama idealimizi, toplumsal barışımızı ve vicdanları örseleyip tahrip ettiği aşikârdır. Vakfımızın Onursal Başkanı Muhterem Fethullah Gülen’in kim olduğunu, ideallerini, söylemlerini ve hepsinden önemlisi yaşayışını, altmış yıldan bu yana başta Erzurumlu hemşehrileri olmak üzere, yurt içi ve yurt dışında milyonlarca insan çok iyi bilmektedir. Yakın zamanda başka bir iftirası ile dikkat çekmiş olan İçişleri bakanının devlet terbiyesi ve nezaket sınırlarını aşıp hakaret ve nefret diliyle kullandığı ifadeler siyasi tarihimizin en talihsiz beyanlarından biri olarak hatırlanacaktır.
5 – Vakfımızın 13 Ağustos 2013 tarihli açıklamasında yer alan; ‘gerekirse hareketi iki polis bir savcı ile terör örgütü kapsamına sokarız” iddiaları hala yetkili ağızlarca yalanlanmamıştır. Bazı hükûmet yetkililerinin ve medya aktörlerinin pervasızca kullandığı tahrik edici dil, akıllara karanlık senaryoları getirmektedir. Kasten arttırılan gerginlikle toplumsal tahriklere zemin hazırlanmaktadır. Bu provokatif yollarla birilerinin, bizce asla tasvip edilmeyecek tepkiler vermesi sağlanarak, Hizmet Camiasının terör örgütü kapsamına alınması yönünde “şartların olgunlaştırılmak” istendiğine dair şüpheler güç kazanmaktadır. Camianın gönüllülerinden böyle bir tepki gelmesi beklenmeyeceğine göre, suni olarak provokatif eylem ya da eylemlerin organize edilmesinden ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Akıllardan çıkarılmamalıdır ki, Camianın gönüllüleri, muarızları kendilerine hangi kabul edilemez üslup ve metotlarla muamele ederlerse etsinler, anayasal çerçeveden ve demokratik hukuk devletinin sınırlarından asla ayrılmayacaklar, hiçbir zaman gayri meşru yollara da tevessül etmeyeceklerdir. Müspet hareketi şiar edinmiş olan Hizmet Camiası, ülkesini seven dürüst ve onurlu her bireyin yaptığı/yapacağı gibi hakkını ve hukukunu savunmaya devam edecek, ancak karanlık senaristlerin oyunlarına ve kışkırtmalarına, Allah’ın izni ve inayeti ile gelmeyecektir.”