Gençliğin ciddi bir networkü oluştu

Stklar
Abdullah Güner’in röportajı Gençlerle ilgili çalışmalar yürüten Genç-FED (Gençlik Kulüpleri Federasyonu), 2011 yılında kuruldu. Türkiye’de 50 ilde yürüttüğü kulüp faaliyetleriyle gençlerle...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

Gençlerle ilgili çalışmalar yürüten Genç-FED (Gençlik Kulüpleri Federasyonu), 2011 yılında kuruldu. Türkiye’de 50 ilde yürüttüğü kulüp faaliyetleriyle gençlerle ilgili hem değerler eğitimi veriyor hem de sosyal ve kültürel gelişimlerinde katkıda bulunuyor.

Yaptıkları çalışmalar içinde izciliğe büyük önem veren Genç-FED, gençlerin eğitimi ve gelişimi için hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ortak projeler gerçekleştiriyor.

Genç FED’in yaptığı çalışmaları ve Türkiye’de gençliği Genç FED Genel Sekreteri Ahmet Sözbilir Bey’le konuştuk.


GENÇ FED ( GENÇLİK KULÜPLERİ FEDERASYONU)


"50 İLDE 143 İLÇEDE GENÇLİK MERKEZİMİZ VAR"

Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?

Genç FED 2011’de kuruldu. İstanbul’daki 30’a yakın gençlik kulübü ve derneğin bir araya gelmesiyle kuruldu. Fakat daha sonra bu Anadolu’yla olan iletişimimiz sayesinde genişledi. Şu anda bünyemizde 143 tane gençlik merkezi var. 50 ilde 143 ilçede gençlik merkezimiz var. Tabi bu gençlik kulüplerimizin 36’sı İstanbul’da.

Gençlik kulüplerinde neler yapılıyor?: Okul dışında proje saatleri,  kültür sanat faaliyetleri yapılıyor. Öğrencinin ilgisine ve seviyesine göre aikido,  vushu,  izcilik,  badminton, masa tenisi gibi spor dallarında oradaki öğrencinin kabiliyetine ve eğitmen profiline göre şekillenen eğitimler veriliyor. Bununla beraber şehir dışı gezileri ve piknikler oluyor.

Türkiye’deki bütün gençlik merkezlerimizde sömestr tatilinde en az 3 günlük ara dönem kampları yapıldı. İzcilik kampı olanlar izcilik kampı yaptı bunların dışındakiler de gençlik kampı olarak yaptı. Hepsinde bir şekilde bu kamplar yapıldı.
 

"YAKINDA GENÇ-KON GELİYOR"

Genç FED kapsamında yeni bir çalışmanız olduğunu öğrendik, Genç-KON adıyla. Daha hazırlık aşamasında olduğu için bu çalışmanın detaylarına geçmeyeceğim ama kısaca bu çalışmanızdan bahseder misiniz?

Genç-KON (Gençlik Eğitim ve Kültür Konfederasyonu) olarak üzerinde hala devam eden bir çalışmamız var. Genç-KON’un aşağı yukarı 15 bine yakın kitlesi var. Yine gençlerle ilgili yapacağımız bu çalışmanın detaylarını, nasıl ve ne şekilde çalışmalar yapacağımızı ilerleyen zamanda sizlerle paylaşacağız.

Peki, gençlik kulüpleri çalışmanızı anlatır mısınız?

Gençlik kulüplerinde daha çok kültür sanat faliyetleri üzerine bir çalışma yürütüyoruz. Şu an hâlihazırda İstanbul çapında bir projeyle meşgulüz. İstanbul’da 10 bin gence ebru, minyatür ve hat uygulaması yaptırıyoruz. 20 farklı okulda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteğiyle (hibe programı kapsamında) İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile ortak “Okuldan Okula Sanat” diye bir projemiz var.  Bu proje kapsamında İstanbul’da birçok genci ebru teknesiyle ilk defa karşı karşıya getirdik. Minyatürü sadece bir şeylerin küçültülüp maketinin yapıldığını zanneden gençlik, Osmanlı’dan günümüze gelen çok önemli bir sanatla tanıştı. Minyatür uygulamaları yaptılar.

Okullara gidip stant açıyoruz hocayla beraber. O hocalar grup grup o öğrencilere bir gün o okulda kalıp o sanatla ilgili uygulamalar yaptırıyorlar. Şu anda yaklaşık 7 bin kişiye ulaştık. Nisan ayı içerisinde de bu projenin ürünlerinden oluşan bir sergi açacağız inşallah. Projenin finalini de o şekilde gerçekleştirmiş olacağız. 

Bizim üyemiz olan gençlik klupleriyle yaptığımız rutin toplantılar oluyor. Gençlik kulüplerinde aktif çalışan gönüllü veya maaşlı personelleri yılda iki defa bir araya getirip onlara hizmet içi eğitim programları uyguluyoruz. Bu hizmet içi eğitim programlarının içerisinde toplantı yönetimi, zaman yönetimi, gençlik kulüplerinin kuurumsal kimliği, bürokrasi ile ilgili ilişkiler, proje döngüsü eğitimi, gençlik pisikollojisi, ekip çalışması, izcilik faaliyetleriyle ilgili temel bilgiler, ailelerle olan ilişkilerle ilgili dikkat edilecek meseleler gibi çeşitli başlıklar altında iletişim ve insan ilişkilerine dair kendi içimizde hem eğitimler yapıyoruz hem de atölye çalışmaları uyguluyoruz.

Bakanlığın birçok etkinliğinde paydaşız, ortak çalışmalar yapıyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığı kendi yapacağı büyük faaliyetlerde istişare edeceği büyük STK’lar arasında oldu Genç-FED.


"19 MAYIS’I ŞÖLEN HAVASINDA GEÇİRMEK İÇİN BAKANLIĞA DESTEK VERDİK"

Genç-FED, gençlik kulüplerinin ortak merkezi midir?

Evet. Genclikkulupleri.com diye bir sitemiz var. Bütün Türkiye’de benzer çalışmaları yapan kulüplerin haberlerini burada yayınlıyoruz. Hem üye gençlik kulüplerimiz birbirlerinin yaptıklarını görüyorlar (güzel faaliyetlerin örnek olması açısından böyle bir fonksiyonu oldu) hem de güzel bir çalışma olduğunda bir ilde diğer illerdeki kulüpler de bunun benzerlerini yapmaya çalışıyorlar. Ya da o ildeki arkadaşlar yaptıkları çalışmalarını tüm Türkiye’ye duyurabiliyorlar yaptıkları çalışmaları. Sadece gençlik kulüplerimizin çalışmalarını yayınladığımız bir sitemiz oldu. Bu da aktif olarak devam ediyor.

Birkaç defa TRT’de bazı programlara katıldık. Geçtiğimiz yıl Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın daveti üzerine Türkiye’nin 11 şehrinden 1600 kişiyle 19 Mayıs kutlamalarına gittik. O programda… biliyorsunuz artık 19 Mayıs’ta bir format değişikliği söz konusu. Bakanlık 19 Mayıs’ı törenlerden şölen havasına dönüştürmeye çalışıyor. Gençlik haftası, gençlik çalışmaları gibi düşünüyor. Biz de o projeye ciddi bir destek verdik. Hem bizim açımızdan iyi bir deneyim oldu hem de bu çalışmaların sivilleşmesi açısından iyi oldu. En son “Sarıkamış Şehitlerini Anma Yürüyüşü” vardı. “Gençlik Şühedanın İzinde” diye bir program vardı Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yapmış olduğu… Genç-FED olarak buraya da katıldık.

"KAOTİK, KARMAŞIK, DOĞADAN KOPUK BİR GENÇLİK PROFİLİ VAR"

Gençlik kulüplerinin ortak çalışmalarından biri de izcilik. Gençleri izciliğe siz mi teşvik ediyorsunuz?

Bu gençlik kulüplerimizin büyük bir kısmı aynı zamanda izcilik faaliyetleri de yapıyor. Gençliğin gelişiminde izciliğin çok önemli bir katkısı var. Artık çocuklar teknoloji ve bilgisayarla büyüyorlar. Sürekli oturuyorlar, apartmanların içinde yaşıyıorlar. En aktif olanı belki hafta içi, hafta sonu dershane ile derslerini takviye ediyor.

Böyle bir kaotik, karmaşık, doğadan kopuk bir gençlik profili var. İzciliğin şöyle bir önemli yanı var,  çocuğa ekip çalışması yaptırıyorsunuz. Oba sistemi dediğimiz sistemle obalar kuruluyor 6 ya da 8 kişiden. Gençler obalar sayesinde birbirilerine bir şekilde karar alma mekanizması, istişare mekanizması oluşturmuş oluyorlar. Kendi liderlerini seçiyorlar.

Şu an ailelerde de bu konuda bir yanlış var. Çocuklarını sürekli sakınan bir aile, çocuğunu ormana gönderdiği zaman çocuğunun gece ormanda nöbet tuttuğunu duyduğunda aile belki biraz şaşırıyor ama kendi çocuğunda nasıl bir özgüven patlaması olduğunu çocuk kamptan döndüğünde görerek bunu bizzat yaşıyor.

Peki izcilik kampında sadece izcilikle ilgili şeyler mi öğretiyorsunuz? İzcilik dışında ne gibi sosyal etkinlikler yapıyorsunuz?

Bugüne kadar birçok kamp yaptık. İzcilik kampında çocuk bisiklete biner, havuzda yüzer, ilkyardım eğitimi alır, ateş yakma ateş çeşitleri eğitimi alır, ormanda iz bulma eğitimi alır. Kamplarda istasyonlar kurabiliyorsunuz. Değerler eğitimi ile ilgili anlatımlar yapıyorsunuz. Kamp ateşi çok önemli her  aksam kamp ateşi yakılır çocuklar birbirlerine küçük skeçler yaparlar. İzci marşları, şarkıları vardır, oyunları vardır. Bu oyunlar çocukları eğlendirerek farkında olmadan birçok şeyi öğretir. Grup çalışması, dikkat ve hızlı düşünmeyi öğretir. Telsiz kullanma eğitimi veriyoruz. Bu birçok şeyi bünyesinde barındırıyor.

İzcilikle ilgili kötü bir algı var, maalesef şu anda. Bu son birkaç yıldır kırıldı ama İzcilik Federasyonu’nun çalışmalarıyla son 5-6 yıldır çok iyi gelişme oldu. Ama bundan önce izcilik deyince herkesin aklına “İnek Şaban ve Oynak Beyi” ki Oynak Beyi diye bir kavram yoktur zaten izcilikte, Oymak Başı vardır. İşte kısa pantolonuyla çadırda kalan, birbirine kötü şaka yapan arkadaşlar geliyor insanların aklına. Hâlbuki izci kampında ormanda gezmek kadar mantıksız bir şey yok. Her türlü haşerata açık bir şekilde gezmiş oluyorsun. Belki deniz kampları için uygun olabilir bu durum.


"GENÇLERLE İLGİLİ HEDEFİMİZ, GÖNÜLLÜ OLARAK HEM BU TOPLUMA HEM DE DÜYAYA HİZMET ETMEYE HAZIR HALE GELMELERİ"

Genç-FED hangi amaçla, ne zaman kuruldu?

Biz 2011 de kurulduk. Fakat 2007 den beri bu çalışmaları yapıyoruz. Bu gençlik kulüplerinin sayısı arttıkça biz kurulmak zorunda kalan bir federasyonuz. Birbirimizle olan ilişkiyi daha iyi koordine etmek, bunu toplumun bütün kesimlerine yaymak için bu çalışmayı yapıyoruz. Yani şöyle bir taassubumuz da yok: Açıkçası ‘gençlik kulüplerini biz kuralım, biz bu işi çok iyi biliyoruz’ diye bir şey demiyoruz. Biz gençlik çalışması yapacak herkese elimizdeki her türlü dokümanları, formları ve yönetmelikleri, yaptığımız bütün çalışmaların hepsiyle birlikte destek verme noktasında açığız. Bu konuda birçok gruba, çeşitli camiaya da elimizden gelen bilgi paylaşımını da yapıyoruz. Gerçi bu noktalarda insanlar şaşırıyorlar. STK’lar da bu çok az görülebilecek bir şeydir. Genellikle yapılan çalışmalar, projeler kendine özgü çalışmalar haline getirilir. Çok rahatız bu konuda. Artık sanal bir dünya oluştu ve çocuklar sosyal değiller. Sanal dünyada sosyalleşen bu grup gerçek hayattan koptu. Anne, babayla ciddi bir çatışma var.

Daha çok önleyici bir faaliyet olarak görmek lazım gençlik merkezlerini. Gençleri okul dışındaki serbest zamanlarında kötü arkadaşlıklardan, alışkanlıklardan muhafaza edebilecekleri ve severek gelip gidebilecekleri, mutlu olabilecekleri ve en önemlisi özgüven özgüven sağlayacağımız bir ortam hazırlamak. Fakat özgüvenle kibir arasında ince bir çizgi var. Çocuğa özgüven kazandıracağız diye kibirli ve kendini beğenmiş yapmayacağız.  Bu noktada da temel ahlaki değerler neyse o konuda dikkatli davranmaya çalışıyoruz.

Amacımız, gençleri kötülüklerden uzak tutmak ve onların sosyal ve ahlaki gelişimlerine katkıda bulunmak, hoşça vakit geçirecekleri mekanlar oluşturmaktır. Hedefimiz, bu gençlerin daha başarılı daha aktif olmaları ve kültürel, geleneksel değerlerine bağlı olmaları, onlara sahip çıkmalarıdır. Sonuçta varmak istediğimiz en önemli yer de gönüllü olarak hem bu topluma hem de dünyaya hizmet etmeye hazır hale gelmeleridir.

Çünkü bu noktada gençlik üzerinde yanlış bir algı da var. “Arkadaş sen de mi ya! Bırak sen mi kurtaracaksın dünyayı!” gibi ciddi bir sorunlu algı var. Bu her ne kadar gençler arasında geyik muhabbeti olmuş olsa da birçok gencin zihninde oturmuş durumdadır. Allah’tan son zamanda sivil toplum algısı, sivil toplum kuruluşları arttı da bu biraz daha kırılmaya başladı.

Gençlik kulüpleri çalışmalarınıza katılan arkadaşlarda bu bahsetmiş olduğunuz dünyayı değiştirme azmini görüyor musunuz?

Biz açıkçası bu kadar hızlı olacağını tahmin etmiyorduk ama bu konuda çok güzel sonuçlar aldık. Ben bu çocuğun 4 yıldır 5 yıldır öğretmeniyim son 3 aydır bu çocukta bir değişme var deyip bize gelen öğretmenler, aileler oluyor. Hatta okuldaki öğretmenleri bizlere ulaştılar, öğrencilerindeki değişimleri bize anlattılar, teşekkür ettiler. Ailelerden çok ciddi geri dönüşler alıyoruz. Ailelerin birbirine anlatması sonucu sayının artması gibi bir durum da var.

Eğitimle ilgili, gençlikle ilgili bir çalışma da tabi %100 başarı gibi bir amacımız var sma buna reelde ulaşmak çok da mümkün değil. ‘Elimizde sihirli bir değnek yok’ diyoruz.  Biz buraya gelen çocukların hepsinde ‘şu kadar başarılı olacaklar, şöyle üstün zekalı olacaklar’ böyle bir şey söz konusu değil. Fakat geçen zaman içinde buraya gelen çocuklarla hiçbir etkinliğe katılmamış çocuklar arasında çok ciddi farklar var. Bunu gözlemliyoruz.

Kulüp faaliyetlerinize katılan gençlerde neler değişiyor?

Oturup kalkması bile değişiyor. Bir gün bir kamp çalışması vardı orada  900 kişiydik. Kamp bitti, bütün çocuklar evlerine dağıldılar. Biz de bekliyoruz,  hani çocuklardan birinin bir sıkıntısı olursa yardım edelim diye. Akşama doğru bir telefon geldi, tanıdığım bir veli diyor ki: “Hocam bu çocuğa ne yaptınız siz?” dedi. Eyvah! dedim. Çünkü çok az bir sayı değil yüzlerce çocuğu sevk etmişsin. Dedim ya kayboldu,  ya bir yeri kırıldı ya da başına bir iş geldi, böyle bir korkuyla dinliyorum. Hayırdır Beyefendi, bir sıkıntı mı var? dedim. “Biz bu çocuğu bir hafta size verdik dedi, bu ne hale gelmiş böyle. Bu bizimle oturmazdı,  konuşmazdı, muhabbet etmezdi… Geldi selam verdi, halimizi hatrımızı sordu siz bu çocuğu bir hafta da bu hale getirdiyseniz alın bu çocuk ömür boyu siz de dursun” dedi. Tabi bu işin latifesi. Bu işi çocukların sevmeleri,  kendi yaş gruplarıyla beraber olmaları,  onların dilinden anlayan kadroların bu işleri yapmaları bir şıçrama yapıyor. Biz bu sıçramayı bize yapılan geri dönüşlerden anlayabiliyoruz.

"15-25 YAŞ ARASI GRUBA GENÇLİK DİYORUZ"

Genç-FED olarak ‘gençlik’ kavramını nasıl tarif ediyorsunuz?

Gençlikle ilgili tanımımız şu: Alt sınır olarak kendimizi 10 yaşına kadar indiriyoruz. Ve 25 yaşın üstü (bazı gruplarda 35 yaşına kadar çıkabiliyor bu sınır) bizim için bir sınır. Sizin web sitenize de atıfta bulunacağımız 15 -25 yaş arası gruba gençlik diyoruz.

Bizim gençlikle ilgili bakış açımız temelde şu: “Gençlik gelecektir” gibi çok klişe bir tabir var ama bizim için “gençlik gelecektir” kısmı çok önemli fakat gençlik bu günün lokomotifi olabilecek enerjidedir. Bu yüzden kullandığımız sloganlardan birisi “tarihin gücü gençliğin enerjisiyle buluştu”. Bu ikisini bir araya getirdiğimizde gençlikle yapamayacağımız iş ya da çalışma yok.


"GENÇLERLE BİZ VAKİT GEÇİRMİYORUZ"

Çalışmaları yürütürken en çok zorlandığınız şey ne oluyor? Ya da gençler de gördüğünüz en büyük eksiklik ne oluyor?

Şu an Y kuşağını büyüten ebeveynler kendileri de bir şekilde böyle büyüdüler. Yani gelenekten koparak büyüyen bir anne ve baba var. Çok kopuk ve uç noktada değil ama…

Klasiktir seksenler nosttajjisi sürekli döner. Biz apartmanda büyüdük ama gecekonduların bahçesinde de top oynadık, aşağı mahallede veya yukarı mahalledeki arkadaşlarımızla da temaslarımız oldu iyi ya da kötü. Şmidiki gençlikte kendi kendine yetebilme gibi bir durum var fakat bunun bir canlılığı yok. Sizinle oturup muhabbet ettiğimde alabileceğim lezzeti bilmiyor o gençlik. Bu bilgisayarla, teknolojiyle haşır neşir olurken… Biz daha çok arkadaş ve sohbet ortamlarıyla onlara yaklaşmaya çalışıyoruz aslında. O muhabbet ortamının tadını alan gençler daha sonra bunu pek bırakmak istemiyorlar.

Gençlerde gördüğümüz eksiklik nedir? Bu söyleme girmek istemiyorum ben. Gençler kötü, gençler başıboş, gençler şöyle böyle, mahvolduk, bittik!.. Evet, gençlerle ilgili sıkıntılı durumlar olabilir ama gençlerle biz vakit geçirmiyoruz. Gençlerin bir arada bulunmaları için ortamlar oluşturmuyoruz ki bu noktada bir şeyler söyleyelim. Hep kulaktan dolma şeyler dönüyor.



"TÜRKİYE’DEKİ STK’LARIN ORTAK SORUNU LİSE ÇAĞINDAKİ GENÇLİKLE TEMASA GEÇEMEMELERİ"

Türkiye’de gençlerle ilgili yürütülen çalışmalarda kendinizde ya da diğer STK’larda gördüğünüz en büyük eksiklik ne oluyor?

Açıkçası sivil toplum kuruluşları günü kurtarmayla ilgili şeyler yapıyorlar. Sorun var hemen çözüm ürettik. Öngörülebilirlik, uzun vadeli planlarla ilgili bir eksiklik var. Kısmen biz de bu konuda bir özeleştiri de yapabiliriz ama bunu aşmak üzereyiz. Kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapmalıyız. Öngörebilmemiz lazım!

Şu an Türkiye’de bu alanda çalışma yürüten bütün STK’ların ortak sorunu lise çağındaki gençlikle temasa geçememeleri. Bu alanda bir eksiklik olduğunu söyleyebiliriz. Bu sadece bize özgü bir eksiklik değil Türkiye’deki bütün STK’larda bu eksiklik var. Ergenlik dönemindeki gençlikle ilgili Türkiye’de boşluk var. Ve birçok şey de aslında o dönemde olup bitiyor.


"GELENEĞE VE DEĞERLERE SAYGI BU GENÇLİĞİN İÇİNDE VAR"

Gençlerde gördüğünüz en büyük artı özellik, güzel davranış nedir?

Şimdi bu teknolojinin getirdiği çok önemli bir şey var. Aynı anda birçok işi yapabiliyor gençler. Yani bir anda birçok kişi olabiliyorlar. Nasıl bilgisayar programında aynı anda birçok şey açılıp kapanıyorsa gençler de aynı anda birçok işi yapabiliyorlar.

Özgüvenleri çok yüksek fakat üst kuşaklar bu özgüveni ukalalık veya kendini beğenmişlik olarak algılayabiliyor. Bu böyle algılandığı zaman da karşıdaki de  ‘ben zaten böyle algılanıyorum’ diye kendini buna doğru kaydırabiliyor. Ve geleneğe ve değerlere saygı bu gençliğin içinde var. Mücevher var yani. Onu görürsünüz zaten Facebook’ta, Twitter’da. Sosyal medyada dinle, tarihle ilgili bir paylaşım olduğunda ciddi bir tıklanma ve beğenme oranı oluyor. İşte bu gençliğin içindeki cevherle ilgili bir şeydir bu. Belki küçük ve basit bir örnek vermiş oldum ama geleneğe ve tarihe büyük bir saygıları var ve bunu işlemek lazım.

Saygısız ve ukala bir gençlik gelmiyor. Biz onları nasıl yönlendirirsek o şekilde yürüyecekler. Biz onlara ‘saygısız ve ukala bir gençlik’ dersek öyle bir algı oluşmasına biz de katkıda bulunmuş oluruz.

Gençlere kılavuzluk yaparken örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz, değerleriniz nelerdir?

Biz birçok şeyi yaparak ve yaşayarak uygulamaya çalışıyoruz çocuklara. Bizim referans aldığımız değerler tarihi ve dini şahsiyetler. Bunlar üzerine çalışmalar yapıyoruz. Belirli gün ve haftalar okullarda her nekadar tören ve yönetmelik üzerine kutlanıyorsa da biz bunların üzerinde durup bunu fırsata dönüştürmeye çalışıyoruz.

Mesela Aşure Günü’nde hem öğrencilere hem de çevredekilere aşure yapıp dağıtıyoruz.  Aynı şekilde Kandil’de de öğrencilere ve konu komşuya kandil simidi ikram ediyoruz. Mesela bir gençlik kulübümüz Osmanlı zamanındaki gibi Hac’dan gelenlere “hoş geldiniz sefalar getiridiniz” diye bir proje uyguladı. Oradaki gençlerle ve çocuklarla Umre’den, Hac’dan gelen o mahalledeki amcalara ve büyüklere ziyarete gidildi. Biz bu çalışmaları tarihi, kültürel, dini kodlarımıza atıfta bulunarak yapmaya çalışıyoruz.



"DÜNYADAKİ BÜTÜN GENÇLER BİRBİRİNE BENZEMEYE BAŞLADI"

Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?

Gençlik yönlendirilmeye açık çok önemli bir alan. Birçok şey ilk önce gençler üzerinde tartışmaya açılır, onların nabzı yoklanır. Artık Türkiye’de gençliğin profili değişti. Özellikle bu teknoloji çağıyla birlikte dünyanın her yeri modern bir köye dönüştü. Aslında bu köydeki, dünyadaki bütün gençler birbirine benzemeye başladı.

Bu tarihten sonra bu gibi projelerin özel bir toplum mühendisliği çalışması olmadığı sürece çok tutabileceğini zannetmiyorum. Artık gençler dünyanın her yerinde kot pantolon giyiyorlar, Gangnam Style dinliyorlar. Bu iş küresel bazda olmaya başladı ve artık dünyanın gençliğine hitap edilir hale geldi. Bütün dünya gençliği ne yapsın isteniyorsa öyle bir şey servis ediliyor. Bütün dünya gençliği Facebook’ta, Twitter’da… Bütün dünya gençliği Gangnam Style dinleyecek. Biraz entelektüel eğilimi olanlar şunlarla uğraşacak.

Sanki gençlerin neler yapacağı belirlenmiş gibi…

Biraz her şey belirlenmiş gibi, evet. Biz açıkçası bu çarkın içine girmek istemiyoruz. Gençleri de burada dünyada olup bitenden de soyutlama gibi bir hakkımız da yok.

Burada gençlerin’ farkında olmalarını’ nasıl sağlıyorsunuz?

Farkında olma noktasında sürekli bir kaygı “Eyvah! Kültürümüz elden gidiyor, mahvolduk, şu elden gidiyor!.. Bize şunu dayatıyorlar…” sürekli bir felaket tellallığından ziyade açıkçası  işin ideolojik, siyasi boyutlarına hiç girmiyoruz. Siyaset ve herhangi bir ideoloji kurumlarımıza özel üzerinde durduğumuz hassasiyetle hiçbir şekilde giremez. Birçok noktada belki bazı yaptığımız çalışmalar siyasi şeylere mal olacaktır diye kurumlarla proje ortaklığından bile uzak durabiliyoruz.

 

"YENİ NESİL, BİRİLERİNİN NASİHAT ETMESİNİ HİÇ SEVMİYOR"

Gençlere nasıl bir dünyada yaşadıklarını, çağın dilini anlamak, anlatmak için ne yapmak gerekiyor? Bunu biraz açabilir miyiz?

Gençlerin kendilerinin bu işi çözmelerine yönelik ortam oluşturmak lazım… Özellikle bu yetişen gençlik ve alttan gelecek yeni nesil daha da hissettirecek bunu bize. Birilerinin nasihat etmesini yeni nesil hiç sevmiyor. Size bunu hissettikleri anda iletişim bitmiştir. Artık sizi ciddiye almayacak, kendilerine duvar öreceklerdir. Biz daha çok fark etmelerine yönelik çalışmalar yapıyoruz. “Yaşatma” dedik ya, biz Çanakkale’yle ilgili seminer vermek yerine 57. Alayın tamamının şehid olduğu yerde kamp yapmasını sağlıyoruz. Bu ruhu saatlerce seminer verseniz, film izletseniz, siperlerde yürüyen oralarda yatan çocuğa aktardığınız duyguyu aktaramazsınız. Yaptığımız çalışmalarda yerinde görmek veya yaptıkları çalışmalarda farkında olmak. Biz işte Aşure ayının bizim din ve tarihimizde ne kadar önemli olduğunu anlatsak anlatsak bu işi bir Aşure etkinliğiyle süslemiş olmasak belki o kadar akılda kalıcı olmayacak. Hep bir etkinlik bularak genci çocuğu çekmeye çalışıyoruz.

Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Gelenekten beslenme dediğimizde biz hep bu önemli günlerimizi bir fırsat olarak algılıyoruz. Bu anlamda geleceğe bakışımız da geçmişten aldıklarımızı geleceğe taşıyarak devam ettirme şeklinde kendini gösteriyor.



"GENÇLERİN YURT DIŞINA GİTME İSTEĞİNİN ÖNEMLİ BİR NEDENİ YURTDIŞINI ÇOK İYİ BİLMİYOR OLMALARI"

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkânı olsa yurtdışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?

Türkiye’deki gençliğin yurtdışına gitme isteğinin önemli bir nedeni yurtdışını çok iyi bilmiyor olmaları. Yurtdışının cazibesi; gideceğiz süper imkânlar var, oraya gideceğiz kapağı atacağız vb. Avrupa’dakilerin birçoğu Türkiye’ye geri dönmenin derdine düşmüş durumdalar.
 
Türkiye’deki gençliğin yurtdışında eğitim alıp Türkiye’ye gelmekle ilgili bir istek var. bu güzel bir şey. Uluslararası bir deneyim kazanarak belli bir ülkede dil öğrenmek, mastır yapmak için gitmek-gelmek bunlar güzel şeyler. Bunlar bize de değer olarak döner bunlar. Ama son yıllarda bu isteğin azaldığını görmekteyim. Yurt dışına gidip yerleşenlerden iyi imkâna kavuşanların sayısı da çok fazla değil.

Gençlerin içindeyim. Bu algı artık şuna dönüştü: Yurtdışına gidip dil öğrenmenin önemli bir şey olduğunu biliyorlar. Ama yurtdışına gidip yerleşmek, Türkiye’den göç etmek gibi bir durum söz konusu değil.

 

"GENÇLİĞİN CİDDİ BİR NETWORKÜ OLUŞTU"

80 sonrası doğanların hepsi TV’lerle büyüdü. Şimdikilerin haznesine bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?

Bu anlamda şu andaki sosyal medya gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bu anlamda yasaklı bir yaklaşım gençleri kötü etkileyecektir. İş artık bir bağımlılığa dönüştü. Alkol, sigara bağımlılığının dışında artık bizde de sosyal medya ve bilgisayar bağımlılığı oluştu. Özellikle bu akıllı telefonlarla beraber işin şekli biraz daha değişti. Tuhaf diyebileceğimiz “İnsanlar beni takip etsin!”, “Beni görmüşler mi?”, “Bana bakmışlar mı?” özgüvenli, hastalıklı bir ruh haline dönüşüyor.  Fakat bunun nimetleri de var. Tamamen “bu kötüdür, pistir, sosyal medyaya uzak durun, girmeyin” değil.

Bunu eğer kontrollü, bilinçli bir şekilde kullanırsak, gençlere bunun bilincini verirsek bu anlamda çünkü gençliğin ciddi bir networkü oluştu. Bugün oturduğu yerden bir bakana ya da üst düzey yöneticiye direkt olarak ulaşabileceğiniz bir mecra var. Gençler bunu çok iyi kullanıyorlar. Bunun örnekleri oldu. Kredi Yurtlar Kurumu’nda bir gecede bütün kalorifer sistemini devreye sokmaları veya bayram öncesi burslarının yatması için bakanlığa sürekli mesaj göndermeleri gibi.

Sosyal medyada hastalıklı bir ruh hali de oluşmaya başladı. Şu anda şuradayım, şununla görüştüm, şunu yaptım bunu yaptım. Yaptığı her şeyi bir şekilde başka insanlara duyurma çabası bu sıkıntılı bir durum. Sosyal medya dediğimiz şey bir bağımlılığa dönüştü. Gençlerde sürekli kendisinin reklamının yapılması gibi bir durum var ama bence bunun eğitiminin verilmesi gerekiyor okullarda. Bizim çok acil bu konuya el atmamız lazım. Gençlerle ilgilenen herkesin bu mecranın içinde olması gerektiğini de son olarak not düşelim. Bu mecrayı bilmeden gençlerin derdini anlayamazsınız.



"ARAP DEVRİMİNDE SOSYAL MEDYA ARAÇ OLARAK KULLANILDI"

Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söylendi. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Çok gerçekçi bir yaklaşım değil aslında. Bir ülkenin yönetimini sosyal medya üzerinden örgütlemek ne düzeyde olabilir bilmiyorum ama gençler ön plandaydı. Gençlerin ön planda olması demek işlerin daha meşru olabileceği anlamına da gelebiliyor.

Türkiye’de gençlerin içinde olduğu bir proje yaptığınız zaman herkes için çok daha kabul edilebilir ve daha makul bir şey oluyor bu. Baktığınız zaman gençlerin hep kullanıldığını da görüyoruz. 80’lerde yine hep gençler çatıştırıldı, kullanıldı. Evinde oturan amcalar, teyzeler bu konuyla ilgili bir şey yapmadılar ki. Gençlere atıfta bulunmak önemli bir şey yaptığınız işi meşrulaştırmak için. Ama Arap devriminde bu gerçekten sosyal medya üzerinden mi gitti? Sosyal medya olmasaydı bu iş olmaz mıydı? Ben sosyal medyanın orada sadece bir araç olarak kullanıldığını düşünüyorum.



"GEÇLER KENDİLERİNE YENİ İŞ ALANI OLUŞTURDULAR"

Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Gençlerin teknoloji ile kurmuş olduğu irtibatı nasıl buluyorsunuz?

Bu, gençlerin düşünme sistemini etkiledi aynı anda birçok işi yapabilme kabiliyetleri çok fazlalaştı. Bunu çok iyi yapabiliyorlar. Ama bu konuda gerekli motivasyonu sağlamak lazım. Bir de bu teknolojiyle ilgili gençliği üretim noktasında desteklediğimiz an belki yazılım ve donanım seviyesinde çok ciddi bir yere Türkiye’yi getirirler.

Bu anlamda teknoloji üreten ülkelerde bu alanda çalışan birçok genç arkadaş var. Bu konuyla ilgili kabiliyetli olanlar zaten kendilerine bir iş kuruyorlar. Sizin 50 yaşında sosyal medya sahibi bir iş adamı görmeniz çok zor. Ya üniversite okuyanlar ya da üniversiteden yeni mezun olmuşlar, bu alanda çalışıyorlar. Kendi sektörlerini oluşturdular. Yeni yeni iş alanları oluşturdular. Çok daha üretkenler. Bir de önyargıdan uzaklar. Bu arkadaşlar politikadan gayet uzaklar. Bu şöyle bir sıkıntıyı getiriyor: Bu arkadaşlar yaşadıkları ülkenin yönetiminden de kopuklar. Bu konu “ağlanacak halimize güleriz” moduna da dönüşebiliyor.


"ÖNEMLİ OLAN GENÇLERLE VAKİT GEÇİRMEK"

Türkiye gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunnuz nasıl bir gelecek düşünüyorsunuz?

Bu konuda çok ciddi heyecanım var. Yaptığımız çalışmalardaki arkadaşlar çok küçük yaşta birçok kabiliyeti kazandıkları için ileride daha başarılı olacaklarını umuyorum. Gelenekten, halktan kopuk olmayan herkesle temas kurabilen bir kitle var. Bunlar büyüyüp de bizim yaptığımız işleri yapmaya başladıklarında, iş hayatına girdiklerinde çok daha iyi olacaklar. Yaşadıkları dünyanın gerçeklerini bilerek kendilerini geliştiriyorlar ve bunu gelenekten kopmadan yapıyorlar.

Siyasi olarak Türkiye’nin durumu noktasında bir yorum yapamayacağım ama bu gençliğin toplumun kalkınmasına çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Gençlikle alakalı bir bakanlığın da kurulması arkasında çok büyük bir devlet desteğini de getiriyor. Biz bu bağlamda çok rahatız.

Bu çocuklar üniversiteye geldiklerinde kulüp çalışmasında, öğrenci konseylerinde iyi yerlere gelecekler. Kendi yaptıkları işlerle ilgili kabiliyetleri de gelişecek. Önemli olan şu: Gençlerle vakit geçirmeliyiz. Gençlerle oturup kalkmadan yargılıyor, değerlendirmelerde bulunuyoruz, o da bizi yanlışlara sevk ediyor. Herkesin yapması gereken şey şu: Üniversite gençleriyle ilgili çalışma yapıyorsanız ‘şu şöyle olsun, bu böyle olsun’ diyemezsiniz. Onlarla oturup karar alma sürecinde beraber hareket etmemiz lazım. Şu andaki gençler karar alma sürecine girdiklerinde sahada yapılabilecek iş bundan önceki nesillere göre 80’lerden örnek verilir o zamanlar gençler daha aktiflerdi diye… Çünkü o dönemde gençler karar alma sürecinin içindelerdi. Şimdiki gençler çok daha uyanık çok daha zekiler. Ümitsizlik meselesi bizim lugatımızdan çıkması lazım gençlerle, çocuklarla ilgili olarak. Çıkmadığı zaman yapılan işi manipüle etmiş oluyoruz. Çok daha güzel günler olacak. Biz umutluyuz.

Ayrıntılı Bilgi İçin:  www.genclikkulupleri.com

On5yirmi5