Abdullah Güner’in röportajı
Evrensel kardeşlik değerlerini referans alarak “Biz Bir Milletiz” sloganıyla yola çıkan Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği; farklı coğrafyalardan üniversite eğitimi almak için ülkemizi tercih eden misafir öğrencilere yönelik, gönüllü çalışmalar yapmak üzere kurulmuş uluslararası bir öğrenci derneği.
Misafir öğrencilerin Bâb-ı Âlem çatısı altında evrensel kardeşlik bilincine sahip, temel dinî bilgiler açısından donanımlı, modern dünyayı ve dünya sistemini tanıyan, organizasyon kabiliyeti yüksek, ülkesinin durumunun ve ihtiyaçlarının farkında, İslam kültür ve tarihinin ana hatlarına vâkıf, farklılıklara karşı müsamahalı birer “gönüllü medeniyet elçisi” olarak ülkelerine dönmeleri temel gaye edinen vakıf, 97 ülkeden 2373 öğrenci ile büyük bir aile olarak çalışmalarına devam ediyor.
Hedefleri, Türkiye’de okuyan bütün misafir öğrencilere ulaşmak ve onları da bu aileye dâhil etmek olan Bâb-ı Âlem, bugüne kadar 55 ülkeden 799 öğrenciyi misafir ederek mezun edip memleketlerine gönderdi.
Bâb-ı Âlem, bünyesindeki öğrencilere eğitim ve rehberlik hizmeti vermenin yanında, maddi ve manevi destek sağlamayı, karşılaştığı her türlü sıkıntılarında da onlarla beraber olmayı misyon edinmiş bir sivil toplum kuruluşu.
Yedi yıldır Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği’nde öğrenci çalışmaları yapan ve aynı zamanda şu anda başkan yardımcılığı görevini yürüten Ali Arıkmert Bey ile Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği’nin misafir öğrenciler ile ilgili yapmış oldukları çalışmaları ve Türkiye’de gençliği konuştuk.
BÂB-I ÂLEM ULUSLARARASI ÖĞRENCİ DERNEĞİ
"BÂB-I ÂLEM ‘BİZ BİR MİLLETİZ’ SLOGANIYLA YOLA ÇIKTI"
Bâb-ı Âlem hangi amaçla, ne zaman kuruldu? Neler yapıyorsunuz? Bize Bâb-ı Âlem’i anlatır mısınız?
Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği ülkemizi okumak için tercih eden öğrencilere ev sahipliği yapmak, onları tanımak, birbirleriyle kaynaştırmak, eğitim ve öğretim hayatları boyunca karşılaşabilecekleri maddi ve manevi ihtiyaçların çözümüne ortak olmak ve ülkemizde edindikleri birikimleri farklı coğrafyalara taşıyabilecek vasıflı insanlar yetiştirmek amacıyla 2008 yılında kurulan bir sivil toplum kuruluşudur. Çalışmalarımızı Bâb- Âlem’den önce 2004 yılında kurulan SADER (Sosyal Araştırmalar ve Kültürlerarası Dayanışma Derneği) adı altında yürütmekteydi. Yani bu çalışmayı 2004 yılından bu yana, dokuz yıldır sürdürüyoruz.
"BÂB-I ÂLEM 97 ÜLKEDEN 2 BİN 373 ÖĞRENCİ İLE BÜYÜK BİR AİLE"
Bâb-ı Âlem uluslararası çalışma yürüten bir sivil toplum kuruluşu. Çalışmalarınızın kapsamını anlatır mısınız? Hangi ülkelerden kaç öğrenciye hizmet veriyorsunuz? Onlara ne gibi hizmetleriniz oluyor? Yaptığınız çalışmaları ayrıntısıyla anlatır mısınız?
Evrensel kardeşlik değerlerini referans alarak “Biz Bir Milletiz” sloganıyla yola çıkan Bâb-ı Âlem; farklı coğrafyalardan üniversite eğitimi almak için ülkemizi tercih eden misafir öğrencilere yönelik, gönüllü çalışmalar yapmak üzere kurulmuş uluslararası bir öğrenci derneğidir. Misafir öğrencilerimizin Bâb-ı Âlem çatısı altında evrensel kardeşlik bilincine sahip, temel dinî bilgiler açısından donanımlı, modern dünyayı ve dünya sistemini tanıyan, organizasyon kabiliyeti yüksek, ülkesinin durumunun ve ihtiyaçlarının farkında, İslam kültür ve tarihinin ana hatlarına vâkıf, farklılıklara karşı müsamahalı birer “gönüllü medeniyet elçisi” olarak ülkelerine dönmeleri temel gayemizdir.
Bâb-ı Âlem, çatısı altındaki Kenya’dan Afganistan’a, Kırım’dan Mısır’a kadar 97 ülkeden 2373 öğrenci ile büyük bir aile oluşturmuş durumdadır. Hedefimiz, ülkemizde okuyan bütün misafir öğrencilere ulaşmak ve onları da bu aileye dahil etmektir. Bugüne kadar Bâb-ı Âlem, 58 ülkeden 875 öğrenciyi misafir ederek mezun edip memleketlerine göndermiştir.
Bâb-ı Âlem, bünyesindeki öğrencilere eğitim ve rehberlik hizmeti vermenin yanında, öğrencilerine maddi ve manevi destek sağlamayı, öğrencilerin karşılaştığı her türlü sıkıntıda onlarla beraber olmayı bir misyon edinmiştir. Derneğimiz 2004 yılından bu yana Fatih’teki merkezinde çalışmalarını yürütmektedir.
Derneğimizin faaliyetlerini üç ana başlıkta toplayabiliriz:
Bir: Eğitim faaliyetleri olarak; Divan Seminerleri, Türkçe Öğretim Etkinlikleri, Üniversite Hazırlık Seminerleri, Arapça, İngilizce, Web Tasarım, Tiyatro, Fotoğrafçılık gibi seminerlerin yanında Temel Dini Bilgiler ve Kuran-ı Kerim eğitimleri düzenlemekteyiz. Ayrıca öğrencilerimizin yazılarıyla renklenen Sefine isimli bir düşünce&kültür dergisiyle birlikte, dünyanın dört bir yanında konuşulan dillerde yazılmış şiirlerin örneklerinin sunulduğu El-sine isimli bir şiir dergisi de yayınlanmaktadır.
İki: Sosyal Faaliyetlerimiz ise Uluslararası Öğrenci Buluşması, piknikler, geziler, ülke tanıtım ve yemek günleri, sportif turnuvalar, sinema günleri gibi aktivitelerden oluşmaktadır.
Üç: Öğrencilerimize üniversite başvurusu, bölüm tercihi, okul kaydı, ders seçimi, staj ve kurs yönlendirmesi gibi konularda rehberlik yapılmaktadır. Bunun yanında barınma ihtiyaçlarının karşılanması, ulaşım, iletişim ve sağlık sorunlarının çözülmesi gibi birçok hususta danışmanlık ve rehberlik hizmeti verilmektedir. Yıl boyunca düzenli olarak 578 öğrenciye burs imkânı sağlanmaktadır. Bütün bu rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini yürütmesi için 8 kişilik profesyonel bölge danışmanı ekibi derneğimizde öğrencilere hizmet vermektedir.
Mezun olup ülkelerine dönen öğrencilerimizle de iletişimimiz aktif şekilde yürütülmektedir. Bunun için kurulan mezunlar birimimiz ülkelerine dönen öğrencilerimizle farklı iletişim kanalları üzerinde irtibatları canlı tutmaktadır. Türkiye’den öğrencilerimizin ülkelerine gidecek STK temsilcileriyle, iş adamlarıyla, devlet yetkilileriyle mezun öğrencilerimizi irtibatlandırıp onların ülkelerde yapacakları çalışmalara yardımcı olmalarına vesile oluyoruz.
Başlangıçta tüm Türkiye geneline hizmet vermeye çalışan Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği, şimdi sadece İstanbul Avrupa yakasındaki erkek öğrencilere hizmet vermektedir. Ülkemizdeki ve İstanbul’daki diğer misafir öğrencilere hizmet vermek üzere derneğimizin teşvikiyle farklı illerde farklı isimlerde uluslararası öğrenci dernekleri kurulmuş ve aktif bir şekilde hizmet vermeye başlamıştır. Şu anda İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Kayseri, Bursa gibi 14 ilde 16 dernekle bu çalışma yürütülmektedir. Bütün bu derneklerin altında toplandığı bir çatı kuruluş mahiyetinde 2012 yılı sonu itibariyle UDEF (Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu) kurulmuştur. Bütün bu derneklerin Türkiye genelinde ulaştığı öğrenci sayısı 8 bini geçmiştir.
"BU İŞİN EN GÜZEL YANI DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN DOSTUNUZ, KARDEŞİNİZ OLUYOR"
Türkiye’ye ne kadar yabancı öğrenci geliyor? Yabancı uyruklu öğrencilerle ilgili yaşanan sıkıntılarınız neler oluyor? Bu öğrencilerle ilgili yaşadığınız mutluluklar neler oluyor? Yabancı öğrencilerin Türkiye’ye gelip eğitim-öğretim faaliyetlerine katılmalarının önemi nedir?
Öncelikle biz ülkemizdeki bu öğrenci kitlesinin “yabancı öğrenci” diye isimlendirilmesini doğru bulmuyoruz. Zira bu kardeşlerimizin hiçbiri bizim yabancımız değil. Bâb-ı Âlem olarak “misafir öğrenci” ifadesinin daha doğru ve yerinde bir kullanım olacağı kanaatindeyiz ve bu isimlendirmeyi kullanıyoruz. Geçtiğimiz yıl itibariyle resmi olarak da bu öğrenciler “uluslararası öğrenci” olarak isimlendirilmeye başlanmıştır.
Ülkemize taa Osmanlı zamanından bu yana farklı coğrafyalardan eğitim için öğrenciler gelmekteydi. 1950’li yıllardan itibaren bu sayıda artış görülmeye başlanır. Ancak öğrenci sayısındaki asıl artış, SSCB’nin dağılmasının ardından 1992 yılında hazırlanan Büyük Öğrenci Projesi ile sağlanmıştır. Bu projeyle ilk etapta Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinde ülkemize on bin öğrenci getirilmiştir. O tarihten günümüze kadar bu sayı sürekli bir artış göstermektedir. 2013 itibariyle ülkemizde 154 ülkeden 40 bin misafir öğrenci bulunmaktadır. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde bu sayının yüz bine ulaşacağını tahmin ediyoruz.
Ülkemizdeki misafir öğrenciler genel olarak şu konularda sıkıntılarla karşılaşıyorlar: Ülkemizdeki sosyal hayat uyum sağlamada sıkıntı yaşanıyor, kendi imkanlarıyla okuyan öğrenciler üniversiteye girişte sıkıntı yaşıyor, üniversite başvurularının maddi külfeti öğrencileri zorluyor, üniversite harç miktarlarının yüksekliği sorun oluyor, sağlık sigortasının öğrenci tarafından ödenmesi problem, üniversite kontenjanlarının yetersizliği ayrı bir sıkıntı, barınma imkânlarının yetersizliği ve pahalılığı sorun oluyor, emniyette ikamet işlemlerinde zorlukla karşılaşılması gibi daha bir dizi sıkıntı yaşanıyor.
Bu öğrencilerle ilgilenmek, misafir öğrenciler yardımcı olmaya çalışmak bunca sıkıntının yanında hakikaten çok zevkli bir uğraş. Sonra bu işin en güzel yanı kısa bir süre içerisinde dünyanın dört bir yanından dostunuz, kardeşiniz oluyor. Uzun soluklu düşündüğünüzde tüm dünya sizin bir aileniz oluyor adeta. Ülkemiz açısından da bu çok büyük bir fırsat. Türkiye’deki eğitimini başarıyla tamamlayıp ülkemizden memnun olarak ayrılan her öğrenci kendi ülkesinde milletimiz adına, ülkemiz adına birer gönüllü medeniyet elçisi oluyor.
"GENÇLİĞİN NE DEMEK OLDUĞUNU ANLAYABİLMEK İÇİN ORTADOĞU’DA YAŞANAN GELİŞMELERE BAKMAK YETERLİ"
Bâb-ı Âlem olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Gençlik sizin için ne anlam ifade ediyor?
“Gençlik” hayatın kendisi demek, enerji demek, aksiyon demek, istikbal demektir. Gelecek gençlerin eliyle inşa edilecektir. Bu günün gençlerin yarının kendisidir. Gençlik her şeyden önce bizim umudumuz, hayalimiz ve ideallerimizdir. Gençliğin ne demek olduğunu tam olarak anlayabilmek için son yıllardan Ortadoğu coğrafyasında yaşanan gelişmelere bakmak yeterli olacaktır.
"‘BİZ BİR MİLLETİZ’ DİYORUZ"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Evet, insan belki gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor. Onlar bir kardeş olarak yaklaşıp sorumlulukları hatırlatıldığında, görev verildiğinde, sorumluluk verilip takip edildiğinde gençlik enerjileri doğru kanallara yönlendirildiğinde bu özellikler birer faydaya dönüşüyor. Bu bağlamda biz dernek olarak İslam coğrafyasının geçlerine kardeş olduklarını, bir ümmet olduklarını göstermek, hissettirmek ve yaşatmak için “biz bir milletiz” diyoruz ve tüm çalışmalarımızı bu doğrultuda yürütüyoruz.
"İNANDIĞIMIZ GİBİ YAŞAMAMIZ VE YAŞADIĞIMIZLA ÖRNEK OLMAMIZ GEREKİYOR"
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?
Her şeyden önce geçlerimizle temel değerlerimizi paylaşmamız gerekiyor. İnandığımız gibi yaşamamız ve yaşantımızla örnek olmamız gerekiyor. Temel değerlerimize bağlı bir kimliğe sahip olmalıyız ki bu standartlarda bir kimliğe sahip gençlik inşa edilebilsin.
"GELENEKSEL DEĞERLERİMİZİ ÖNCELİYORUZ"
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Çalışmalarımızı yürütürken tümüyle geleneksel değerlerimizi önceliyoruz. Örneğin bayan erkek ilişkilerinde harama ortam hazırlamamak için Bâb-ı Âlem olarak sadece erkek öğrencilere yönelik çalışma yapıyoruz. Bayan misafir öğrencilerle ilgili çalışmalarımızı Sefire-i Âlem Uluslar arası Öğrenci Derneği olarak farklı bir mekanda hizmet veriyoruz. Bu bağlamda tüm çalışmalarımız yaparken geleneksel değerlerimize bağlı kalmaya dikkat ediyoruz.
"TÜRKİYE’DEKİ GENÇLERİN EN BÜYÜK SORUNU MODERNİZME BOYUN EĞMELERİ, EN GÜZEL ÖZELLİKLERİ İSE AKTİF VE KATILIMCI OLMALARI"
Türkiye’deki gençlerin en büyük sorunu ve en güzel özelliği nedir sizce?
Türkiye’deki gençlerin en büyük sorunu modernizme boyun eğmeleri ve manevi değerlerden uzaklaşmalarıdır.
En güzel özellikleri ise aktif ve katılımcı olmaları, çalışkan olmalarıdır.
Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Her yerde olduğu gibi ülkemizde de özgürlükler tamamen yönetim ve otoriteye göre şekilleniyor. Bana göre kastedilen özgürlük tamamen siyasi otoritenin çizmiş olduğu çerçeve içerisindedir. Dünkü siyasi ortam farklı biz özgürlük sınırı çizerken, bugünün siyasi ortamı farklı bir özgürlük sınırı çizmektedir. Yarın gelecek olan belki daha farklı bir çerçeve belirleyecektir. Ancak günümüz Türkiye’sinde en azından Müslümanlar için bazı istisnalarıyla özgürlük probleminin olmadığını düşünüyorum.
"İMKANI OLAN HERKES MUTLAKA FARKLI ÜLKELERDE BULUNMALI"
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Siz yurt dışından gelen öğrencilerle ilgileniyorsunuz fakat Türkiye’deki gençlerde hem eğitim hem de yaşamak için yurt dışına gitmeyi tercih ettiklerini görüyoruz. Bunu karşılaştırmalı olarak düşündüğünüzde sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Türkiye’ye gelen öğrencilerle Türkiye’den giden öğrencilerin kazanımları ortak mı, aynı şey mi?
İlk önce şunu anlamamız yerinde olacaktır. Neden farklı bir ülkeye gitmek isteniyor? Eğer bu bir kaçış ise çok isabetli bir düşünce değil. Benim farklı vesilelerle Avrupa’da, Afrika’da, Asya’da farklı ülkeleri görme şansım oldu. İmkanı olan herkes mutlaka farklı ülkelerde az veya çok bulunmalı, dünyanın farklı bölgelerini görmeli, oralarda yaşamalıdır. Bu insana müthiş bir ufuk, engin bir tecrübe ve zengin bir birikim kazandırıyor. Ülkemize gelen öğrenciler gibi ülkemizden farklı coğrafyalara giden öğrencilerin de kazanımları aynıdır. Her ikisi de, birbirinden farklı olsa da, tecrübe kazanıyor. Ancak ülkemiz dünyadaki ülkeler arasında yaşanacak en güzel ülkelerden biridir. Ben de sırf tecrübe için, dil öğrenmek için farklı ülkelerde uzun zaman yaşamak isterim. Ancak bu bir kaçış değil, bir kazanım içindir. Eğer ülkemin gençleri de bu niyetteyse çok isabetli bir niyete sahipler.
"SANAL ALEMDE DENGEYİ KORUMALI!"
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Televizyon ya da sanal alem dediğimiz internet büyük bir nimet. Bu nimeti kötüleştiren, olumsuz kılan bizim ona yaklaşımımızdır. Her ikisi de günümüz insanına büyük kolaylıklar sağladığı gibi toplumlar için de birer yıkıcı, zarar verici araç olabilmektedir. Örneğin güzümüz geçliği gereğinden fazla internete veya televizyona kendinin kaptırırsa sosyal hayattan kopuk, asosyal bireyler halini alıyor, gerçek hayatta iletişim kurmada zorlanıyor. Bu anlamda acizane gençlere tavsiyen bu iletişim kanallarının nimetlerinden faydalanırken dengeyi korumalı, zararlı etkilerinde kendimizi ve çevremizi muhafaza edebilmek için toplum olarak yaşamaya çalışmalı ve ibadetlerimize dikkat ederek haramlarından sakınmalıyız.
"SOSYAL MEDYA ‘ARAP BAHARI’NDA İLETİŞİM ARACINDAN BAŞKA BİR İŞLEV GÖRMEDİ"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sosyal medyada sadece gençler değil, genel olarak herkes gerçek kimliğini saklayarak hayal dünyalarında kurdukları yeni bir kişiliği, yeni bir sanal kimliği inşa ediyorlar. Gerçek hayatta arayıp da bulamadıklarını sanal dünyada bulduklarını sanıyorlar. Ancak altını çizmek gerekir ki bu bir gerçek değil, adı üzerinde “sanal” ne o içinde bulundukları dünya ne de kendilerine biçtikleri rol gerçek değil. Sanal alemde uzun soluklu bir faydanın hasıl olacağını sanmıyorum. Çok ciddi hastalıkları barındırıyor bünyesinde. Hastalıklar tamamen manevi hastalıklar ve şu anda olgunlaşıyor. Zamanı gelince hastalık ortaya çıkacak ve neticesini toplumlar çok ağır ödeyecek.
Sosyal medyanın Arap Baharı diye adlandırılan Ortadoğu’daki hareketliliğin üzerindeki etkisi bence sadece bir iletişim aracı olmanın ötesinde değildir. Arap Baharı’nın oluşmasını sağlayan diğer şartlar olgunlaşmıştı. Örneğin bölgenin gençliği yetişmiş, kendini eğitmiş, dünyanın farklı bölgelerinde Türkiye gibi büyüyüp kendilerine model olan ülkeleri görmüşler ve bakılar artık patlama noktasına gelmişti. Nihayetinde bütün gerekli şartlar oluştuğu için bölge patladı. Bu noktada Facebook veya Twitter gibi sosyal medya olmasaydı da orada bu hareket yaşanacaktı. Toplumlar farklı bir iletişim kanalı elbet bulacaklardır. Tekrar vurgulamak istiyorum, Arap Baharı’nda sosyal medyanın iletişim aracından öteye bir işlev gördüğünü düşünmüyorum.
"‘TEKNOLOJİ DE GENÇLİK DE OLUMLU OLUMSUZ YANLARIYLA GELİŞİP, İLERLEYCEK"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye gidiyor? Gençlerin teknolojiyle irtibatını nasıl buluyorsunuz?
Teknoloji tarih boyunca sürekli gelişim içinde olmuştur. Bazen hızlı bazen yavaş ancak sürekli gelişip değişmiş, teknoloji hep ilerlemiştir. Bundan sonra da ilerleyecektir. İçinde bulunduğumuz son asırda teknik baş döndürücü bir hızla ilerledi. Her gelen yenilik ilk önce gençlerin dikkatini çekti. Gençlerin hafızası ve kavraması her zaman için yeniliklere daha açık durumda olduğu için, ilk önce onlar bu alanda gezindiler, onlar teknolojiyi kavradılar. 90 sonrası doğumlular için de aynı durum geçerlidir. 15-20 yıl sonra “Y kuşağı gençlik” de yeni çıkacak teknolojinin yabancısı olacak, 2000’li yıllardan sonra doğanlar yeni teknolojiyi kavrayacaklardır. Teknolojinin veya tekniğin etkisindeki bu gençliğin nereye gittiğine gelince; bence hepimizin gideceği son bellidir. Ben buradaki gelişmeleri çok anormal görmüyorum. Teknoloji de gençlik de olumlu ve olumsuz yanlarıyla gelişip ilerleyecektir.
"İSLAM COĞRAFYASININ TÜRKİYE’DEN BEKLENTİSİ OLDUKÇA YÜKSEK"
Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Türkiye genç ve yetişmiş bir nüfusa sahip. Son yıllarda uluslararası arenada ülkemiz çok güzel bir gelişme seyri yakalamıştır. Her şeyden önce geleceğin daha güzel olacağına inanıyorum. Tarihin bize yüklemiş olduğu misyon gereğince tüm İslam coğrafyasının Türkiye’den beklentisi oldukça yüksek. Yani dünya için Türkiye’nin çok işi var, çok çalışmamız gerekiyor. Bize biçilen bu misyonla bizden beklenilenleri karşıladığımız vakit çok güzel bir gelecek bizi bekliyor olacak.
Ayrıntılı Bilgi İçin: www.babialem.org
On5yirmi5