2011 yılının temmuz ayında kurulan Bilinçli Hanımlar Kültür Eğitim ve Psikolojik Gelişim Derneği (BİHAN-der) toplumun kadın imajını yeniden inançla yoğurarak bilinçle ve kültürle şekillendirerek en güzel şekilde geleceğe ulaştırma amacını taşıyor. Zaten derneğin adında yer alan ‘bihan’ kelimesi de aydınlanan ve aydınlatan kişi anlamına geliyor. İnsan yaşamını bir bambu ağacına benzeten BİHAN-der’i kurucu başkanı Zeynep İkbal, BİHAN-der olarak toplumun içerisinde bilinci oluşturup hemen semeresini beklemek için değil bir müddet sonra ki güzelliği birlikte yaşamak için bir tohum ektiktiklerini ve hedeflerinin bir bambu ağacı gibi olmak olduğunu söylüyor. Aynı zamanda Psikoterapist ve Litoterapist (doğal taşlarla tedavi) olan Zeynep İkbal ile hem BİHAN-der’i hem de doğal taşlarla tedaviyi konuştuk.
Öncelikle BİHAN-der’in kurucu başkanı olarak sizi tanımak isteriz?
Ben Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi eğitimi aldım. Sonra Aydın Üniversitesi’nde gemoloji (kıymetli taşlar bilimi) eğitimini tamamladım. Litoterapi üzerine ayrıca bir eğitim aldım ve kendim 21 yıllık birikimlerle Litoterapi üzerinde uzmanlaşırken bir yandan da psikoterapi üzerinde yine eğitimimi tamamlayıp şu an hastalarıma hem Psikoterapi hem de Litoterapi ile birlikte yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu ara yaklaşık bir seneyi bulacak bir zaman içerisinde de BİHAN-der’in kurucu başkanı olarak başkanlık görevimi yürütmekteyim.
Peki BİHAN-der’i kurma fikri nereden aklınıza geldi?
Toplumda her şeyden önce ben bir hanımım ve bir anneyim. Üç çocuğa sahip bir anne olmanın ve toplumda çalışan bir hanım olmanın ve bilinçli bir şekilde aileyi yürütebilmenin zorluklarının farklılıklarını hissediyorum. Ayrıca çevremde de bu farklılığı hissettirebilmek arzusuyla arkadaşlarımızla güç birliği oluşturduk ve BİHAN-der’i kurduk. Eğitimli, şuurlu ve bilinçli bir anne toplumda her bireyin sahip olduğu ilk okul anlamına gelmektedir. Bu yüzden annelerin bilinçlenmesi çok önemli. Biz de ‘bihan’ kelimesi ile yola çıkarak toplumu aydınlatmak için inşallah hizmet vermeye devam edeceğiz.
Peki böyle bir isim nereden aklınıza geldi?
Biz ‘bihan’ kelimesini özellikle seçtik. Ama ‘bihan’ aslında bizim düşündüğümüz fakat açılımında neyi oluştururuz diye merakla beklediğimiz bir kelimeydi ve hepsi birbirine boğuldu. ‘Bihan’ kelime itibari ile aydınlanan ve aydınlatan kişi demektir. Madde döngülerinin karanlık dehlizlerinde soğuyan müritlerin verilen sonsuz nurun sıcacık ısıtan güneşi ile buluşup ayna misali ışık saçmasına vesile olmak Bihander’in yegane misyonudur. Ben BİHAN-der’i burada kısaca anlatacağım ama BİHAN-der çok detayları olan ve güzel misyon ve vizyonları olan bir dernek. Her şeyden önce toplumun kadın imajını yeniden inançla yoğurarak bilinçle ve kültürle şekillendirerek en güzel şekilde geleceğe intikal ettirme gayretinde.
BİHAN-der olarak neyi amaçlıyorsunuz? Hedef kitleniz kadınlar mı?
Hayır özellikle hedef kitlemiz kadınlar değil kadınlar evet toplumun yarısı oluşturur ama diğer yarısını da oluşturan erkeklerimiz ve onların yetiştiricileri de annelerimizdir. Bir insanın yetişmesi emek, sabır ve gayret ister. İyi bir gelecek için iyi bir eğitim, iyi bir eğitim içinde iyi bir hesap gerekmektedir. İyi bir eğitim ise öyle bol paralar verilerek dershaneler ya da özel okullardaki çarpık sistemlerle değil, en mükemmel eğitim yeri olan ailede verilendir. Dünyaya gelişi mukadder olan her yavrunun ilk ve tek okulu annedir. Annelik hiç bir diploma ile sınırlandırılamayacak bir ünvandır. Bu ünvan Yaradan’ımızın kadının bedeninde can bulan rahmetin yaratılma payesidir. Kadın olsun erkek olsun her canlının dünyada hayat buluşu ancak bir anne yani kadın şefkati ile olabilir.
Amacımız Bambu Ağacı Gibi Olmak
Biz BİHAN-der olarak insan hayatının doğum ile ölüm seferi güzergahında hızla ilerleyen bir yolculuktan ibaret olduğunu almak ve olmak arasında sıkışan nefeslerden ibaret hayatımızın körpe bedeninde anne terinin emeğinin filizlenen tıpkı bir bambu ağacı gibi emek itina gayret ve sabır istediğini bilmekteyiz. Bedensel zihinsel ve ruhsal bütünlük içinde filizlenen insan hayatının ebediyete uzanan dallarıyla tıpkı uzun bir bambu ağacı gibi 4 unsurdan oluştuğunu görmekteyiz. Birincisi köklerdir. Bu bizim hayata bakış açımıza hitap eder, ikincisi toprak yani çevremizdir, üçüncüsü gövde kazanılan değerler ve hedeflerdir, dördüncüsü ise dallarımızdır ki bu bizim kültürümüz inancımız ve motivasyonumuz demektir.
Kişinin büyümesi ve gelişmesi tıpkı bambu ağacı gibi emek ister sabır ister dedik ya; işte bu yüzden BİHAN-der olarak bambu ağacının tohumunu toprağa ekip her gün sulayıp bir kaç gün değil birkaç ay değil bir kaç yıldan sonra verilen emeklerle toplanacağını bilmekteyiz. Nitekim bir bambu ağacı da toprağa ekilir sulanır ancak bir kaç gün bir kaç yıl gibi değil tam 5 yılın sonunda 6. yılın başında filiz vermeye başlar. 5. yılın sonuna gelindiğinde bambu ağacı filiz vermeye başladığı gibi 6 hafta içerisinde tam 27 metre boyuna ulaşır. Ama bunları anlatırken söylemek istediğim şey, 6 hafta gibi sürede 27 metre uzayan bambu ağacı gibi bizler de insana emek verirsek eğer sabır ve gayret gösterirsek eğer belki bir anda değil ama bir müddet sonra bir anda bir takım toplumda güzelliklerin yeşerdiğini göreceğiz. İşte bu yüzden BİHAN-der bu amaçla toplumun içerisinde bilinci oluşturup hemen semeresini beklemek için değil bir müddet sonra ki güzelliği birlikte yaşamak için bir tohum ekti ve biz bu tohum ile birlikte inşallah güzel günleri emekle bekleyeceğiz. Yani bizim hedefimiz bambu ağacı gibi olmak.
BİHAN-der’i ne zaman kurdunuz? Tam olarak ve bize üye profiliniz hakkında bilgi verir misiniz?
2011 yılının haziran ayında kurduk. Bu yıl haziran ayında 1 yıl olacak. Bizim üyelerimiz arasında erkekler ve kadınlar karışıktır. Biz kadın erkek ayrımı yapmıyoruz. Sadece bayanlara yönelik bir dernek değiliz ama tabi ki de eğitimlerimizde ve deneğimizin kurulmasında kadın birinci hedefimiz. Fakat biz kadın erkek ayrımı yapan bir dernek değiliz. Kadın, erkek ve çocuk üyelerimiz var. Bünyemizde gençlik kurulumuz var, sportmenler kulübümüz var, ayrıca çocuk kulübümüz de var.
Bundan sonra yapmak istedikleriniz hakkında neler söyleyeceksiniz?
Bundan sonra her ay en az 2 ya da 3 program seminerimiz var. Her aya yayılan bu seminerlerimiz ciddi anlamda toplumda bu güne kadar işlenmemiş ama işlenmesi zaruri olan konulardan oluşacak. Dikkat çekici meselelerle ilgili olarak o konunun uzmanları tarafından gerçekleştireceğimiz seminerlerle aile içi iletişime ve annelerin daha sağlıklı çocuklar yetiştirmesine katkı sağlamak istiyoruz. Geçtiğimiz haftalarda subliminal mesajlara ilişkin bir seminerimiz oldu, hiperaktif çocuklara yönelik bir çalışmamız var. Otistik çocuklara yönelik eğitimlerimiz var. Toplumumuzda bu konular hep söylenir ancak annelerimizin yeteri kadar bilgilendirilmediği kanaatini taşıyoruz.
Eğitimlerimiz herkese açıktır. Tabi ki bu konuyla ilgili olan akademik çalışmaları olan arkadaşlarımıza verdiğimiz eğitimlerle halkımıza verdiğimiz eğitimler farklı. BİHAN-der olarak toplumda duyarlılık farkındalık kazandırmak istiyoruz. Üye sayımız şu anda 100’ü geçti, 200’e yakın olduğunu söyleyebilirim. Üyelerimizden herhangi bir ücret almıyoruz.
Peki mesela kişiler bu derneğe neden üye olsunlar?
Daha fazla aile içi huzur ve iletişimi sağlayabilmek bilinçli bir farkındalık elde edebilmek için bize üye olsunlar. Kendileri ya da çocukları ile ilgili problemlerde hem psikolojik hem inanç eksikliği açısından bir problem varsa bunları giderebilmek için doğru ve uygun adresiz. O yüzden bizi tercih edebilirler. Biz hem inancı hem manevi temeli hem psikolojiyi bir araya getirerek fiziksel, ruhsal ve eteriksel olarak en iyi şekilde aile yapısının dinamizmini oluşturmaya çalışıyoruz.
Biraz da sizden bahsedelim istiyorum. Siz psikoterapist ve litoterapistsiniz? Litoterapi yani doğal taşlarla tedaviden biraz bahseder misiniz? Neden doğal taşlar?
Yaradılan her şeyin bir gayesi olduğu gibi her şeyin her şeyle mutlak bir ilgisi vardır. Çoğu kez yaratılan bir şeyin varlığı diğerine sebeptir, bazen de yokluğu diğerini doğurmaktadır. Her şey diğer şeylerle oluşan bir bütün olunca doğal taşlar da hayatımızın bir parçasıdır. Muazzam dengenin ayrılmaz parçaları gibi müstakil dengenin kolektif bir şuurla her bir şey bir parça olarak ancak bir bütün içinde anlaşılabilir. Taşlar dünyasına gelecek olursak atom dünyasının proton, nötron ve elektronlardan oluşan mikro kozmostan tutun da makro kozmostan yani dünya ve dünya üzerindeki yer çekiminden gökyüzündeki galaksilere, okyanus dibindeki varlık aleminden yağmur damlasına, her şey sınırsız bir ilahi ismin sınırsız güzelliğine teslimiyetle durmadan dinlenmeden görevlerini yapmakta ve sürekli bir enerji alışverişi ile meşgul olmaktadırlar. Yaradılış sırlarını çözmede alışkanlık perdesini aralayarak hayatın gizemine dair sorular ve sorunlarımıza bu mutlak farkındalık ilkesiyle bakabilirsek, işte minicik bir çakıl taşının bile enerjisini hissedebiliriz.
Yeryüzündeki Her Şeyin Bir Aurası, Enerjisi Vardır
Taşların tedavi edici özellikleri nerden kaynaklanıyor?
İster uzayda ister yerkürede ister okyanus dibinde yaratılan her varlık bir enerji alışverişiyle yaşamını sürdürür. Yaradılıştan kaynaklanan korunma içgüdüsüyle her varlık ama her varlık bu bir taş da olsa bir enerji kalkanı oluşturur kendi çevresinde. Biz buna aura diyoruz. Yani uzayda ilerleyen ilk enerjinin oluşturduğu da yeryüzündeki bir insana, bir bitkiye, bir minik kuşa, bir çakıl taşına kadar her ne varsa varlık ifade eden her şeyin bir aurası, bir enerjisi mevcuttur. Gama patlamaları nasıl oluyorsa mesela bir güneş iki sistemin gezegenin birbirine çarpması sonucu bu kainat nasıl dünyaya geliyorsa şuanda evrende bununla ilgili yaşanmışlıklar devam ediyorsa yeryüzünde de şu anda taş dediğimiz şeyde de bunlar gerçekleşiyor.
Doğadaki 4 Bin Çeşit Doğal Taş Var
İnsan bedeni iç içe geçmiş süptül bedenlerle yani aura dediğimiz enerji alanlarıyla çevrelenmiştir. Eterik beden denilen ilk katman bedenimizi çevreleyen 5-7 buçuk santimetrelik bir alandır.Eterik bedenimizi izleyen 7.5-30 santimetrelik bir katman daha vardır ki bu da duygusal zihinsel beden olarak ifade edilir. Psikolojik alanda kullandığımız alan da budur. Ayrıca ruhsal beden ise bedenimizden 30-100 santimetre kadar derinliğe ulaşan en derin katmandır. Fiziksel zihinsel ve ruhsal beden için daima doğal ve doğru enerji freskanslara ihtiyacımız vardır. Bununla birlikte sağlıklı ve dengeli bir vücut için yeterli miktarda minarellerin bulunması şarttır. Tarih boyu insanlar sağlıklı dengeli ve huzurlu bir yaşam için kainat eczanesinin şifa dağıtan sebeplerine sarılarak yaşama çabasında olmuşlardır. Orta çağ’dan bu yana bitkilerle tedavi dediğimiz fitoterapinin yanı sıra litoterapi yani doğal taşlarla tedavide güçleri bilinip yaygın bir biçimde halk tarafından uygulanan bilim dalı haline gelmiştir. Kainat eczanesinde yaratılan 124 bin bitkinin kökü, sapı, yaprağı, çiçeği, meyvesi, dalı ve yağlarından elde edilen vitamin ve minareller ne ise doğada var olan 4 bin çeşit doğal taşın içinde var olan minarel ve vitamin de aynı hatta çok daha kalıcı ve saf haliyle bulunmaktadır.
Taşlarla Tedavi Antibiyotik Gibi Hemen Etkisini Göstermez
Üstelik bitki ve gıdalar kullanımıyla tükendiği halde, taşlar uzun bir zaman mineral ve enerji deposu olarak insan bedenine çok daha yoğun faydalar sağlamaktadır. Taşlar, hücre emilimiyle vücudumuza enerji ve vitamin olarak nüfus ederken bir yandan da kozmostan tüm dış alemden bedenimize ulaşan enerjilerin büyük kısmını toplayıp süzgeçten geçirerek eleme ayrıştırma özelliği ile toksik yani atık ve zararlı maddelerin temizlenmesini de sağlamaktadır. Çeşitli sebepler sonucunda olan hastalıklarımız belirli blokajlarla hücre mebranındaki biyokimyevi proseslerinin bozulup tıkanmasıyla atıklar ve diğer zararlı ifrazatlar oluşturur. Dalga boyu ve enerji yoğunluğu oluştuğu hava şartlarında ve ekolojik dengeye göre farklılıklar gösteren taşlar ile direkt hücre yüzeyindeki biyokimyevi reaksiyon hızlandırılarak hücre metobolizmasındaki rezonans etkilenmeler, yenilenmeler sağlanmış olur. Böylelikle sadece hastalanmış olan organa ilaç vererek hastalığı bastırıcı tedavi etmek yerine taşlarla proflaktik amaçla tedavi uyguladığımızda tüm vücudun dengesini fiziksel zihinsel ve ruhsal olarak moleküler seviyede dengede tutmamız mümkündür. Bunun yanı sıra dış alemden bedenimize ulaşan enerjilerin süzgeçten geçip ayrıştırılmasıyla da uygun vücut temizliği detoks elde edilmiş olur. Ancak hemen belirteyim ki taşlarla tedavi herhangi antibiyotik ya da ağrı kesici tablet gibi derhal etki göstermesi gerekecek bir defa uygulama olarak algılanmamalıdır.
Doğal Taşlar Bilinçli Kullanılmalı
Doğal taşların tedavi amaçla kullanılmasında nelere dikkat etmek gerekir?
Taşlarla tedavi bilgi, emek, sabır ve deneyim gerektiren ancak hiç bir yan etkisi bulunmayan profilaktik ve integratif bir tedavi sağlar. Taşlarla tedavi doğanın frekans ve titreşimleriyle uyum içine giren insana, doğaya müdahale etmeden onunla uyumlu bir rezonans olma yeteneği kazandırır. Bu yüzden hem hipnoterapi de hem de piskoterapide hem de litoterapide bir bütünlük sağlaması için taşlarımızı doğal haliyle en bilinçli bir biçimde kullanmayı öneriyorum. Doğal taşlarla tedavide bilinçli olmayan bir insandan taşlar alınmamalıdır. Bu konunun eğitimini görmüş gerçekten taşın mahiyetini bilen ve hangi konuda ne zaman nerede kullanılmasını öğretecek ya da öğrendiğimiz bir uzman olmadan taşı kullanmamalıyız. Bu fayda yerine zarar temin eder. İkincisi taşları herkes kendi bünyesinde seçebilmelidir. Seçtiğiniz taşın o an için vücudunuzun ihtiyacı olduğu bilinciyle tamamen doğal bir süreç içerisinde reaksiyonla seçilmesi gerektiğinin farkına varmalıyız. Taşı vücut kendisi seçecek. Taştan ezbere bir şifa beklenmemeli. Yani herkesin başı arıyor diye baş ağrısına sıradan bir aspirin gibi bir ilaç taş verilemez. Herkesin taşı farklıdır. Ben burç taşlarına da inanmıyorum, burçların taşı diye bir şey söz konusu değildir. Herkesin kendi vücudunda o anda mevcut olan hastalığının blokajının rahatsızlığının semptomu olan belirtiler mevcuttur ve bu belirtilere göre taş seçilmelidir.
Bijuterik Taşlar İşlenmiş Olduğu İçin Bir Fayda Göstermez
Her taşın kendine göre özellikleri vardı. Biz bazı taşların sularını içiyoruz, bazı taşları tamamen ortama koyuyoruz, bazı taşları tamamen vücudumuza değdiriyoruz, bazı taşları ise enerji boyutunu hissedecek şekilde kullanıyoruz. Bunun için her taş standart biçimde böyle kullanılır dememeliyiz. Her taşın temizliği, arındırılması farklıdır. Bütün taşları alalım toprağa gömelim, bütün taşları suyun içine koyalım gibi bir yanlışlığa gitmemeliyiz. Mesela kristaller farklı şekilde tedavi gerektirir, kristallerin temizliği de farklıdır. Taşları bu konuda eğitimli olan uzman insanlardan istifade ederek kullanmak gerekir. Bir ametis taşlı bir yüzüğünüz vardır, bu bana etkilemiyor diyebilirsiniz. Zaten o taş olarak işlenmiştir. Üzerinde birsürü kimyasal maddeler bulunmaktadır. Alt zemini kapanmıştır, üzerindeki enerji boyutunu yayıcı blokajlar vardır o yüzden siz bu taşın faydasını görmezsiniz. Hiçbir taşı bijuteri olarak görmek değil, üzerinde hiç arındırılmış bir madde bulunmadan doğal haliyle kullandırmaktan yanayız. Litoterapi deyince bu algılanmalıdır. Hamilelerde bir yiyeceğe aşerir ya, insan vücudunun da taşlara yönelişi aynen bu şekildedir. Vücudunuzun ihtiyacına göre siz taşınızı seçersiniz. Bu yüzden insanlar kendi taşlarını kendileri seçmeliler. Başkasının yönlendirmesiyle taş seçimi doğru değildir.
Bize peki taşların nelere iyi geldiği ile ilgili olarak neler söylemek istersiniz?
Bütün taşların neye iyi geldiğini anlatmak için zamanımız yetmez herhalde. O yüzden ben bugün size Kaplan gözünden bahsetmek istiyorum. Kaplan gözü taşı kristal kuvarsın alt türü olan kalsedon ailesindendir. Agat, yosunlu akik, kan taşıyla da türdeştir. Asıl kahve siyah karışımı altınımsı sarı halleri bulunan bir ipeksi cam parlaklığında bir taştır. Kullananın hareketlerine ve ruhsal durumuna göre renk değiştirmesi önemli özelliğidir. Enerji dengeler, psikolojik zorlanmaları yenmemize yardımcı olur. Önsöz yeteneğini geliştirir, iyimserlik verir. Ticari ve iş hayatında ilerleyebilmek için heyecan ve iş arzusu oluşturur. Kanı temizler, kalp için yararlıdır. Özellikle işitme rahatsızlıklarında, kulak problemlerinde ve kalp rahatsızlıklarında etkileyici bir katkı sağlar.Sindirim sistemini düzeltir, göz eğmesinde de nazarı engeller. Çünkü içinde silisyum, oksijen, demir mineralleri ile fonksiyonları bir enerji reaksiyonu oluşturur. Taş deyip geçmemek gerekiyor onun enerjisini manasını ehemmiyetini, içeriğini, mineral yapısını, neden dolayı Allah tarafından bizim hizmetimize sunulduğunu bilirsek ondan istifademiz de ona göre daha fazla olacaktır.
on5yirmi5