Abdullah Güner’in röportajı
Türkiye’de “gençlik hareketleri” dendiğinde aklımıza birçok ideolojik ve dini söyleme sahip gruplar geliyor: Sağcı, solcu, devrimci, ülkücü, komünist, dinci, Kemalist, Atatürkçü, laik, dindar, cemaatçi, dernekçi, bireyci, antikapitalist, muhafazakar, liberal vb. Türkiye’deki gençlerin bu ideolojik veya dini sıfatlarla tanımlandığını ve bu tanımlama çerçevesinde bir hareketin içine dahil olduklarını gözlemliyoruz. 80’lerden önce yaşanan ideolojik savaşların yerini bugün sessiz ve hızlı iletişim ağlarıyla örülü yeni kuşağın hareketleri yönlendiriyor. Bir önceki nesilden devralınan miras ile bugün faaliyetlerine devam eden bu grupların kendilerini elbet dünden biraz daha farklı tanımladıkları söylenebilir.
Türkiye’de bugün gençliğin hareketlerini oluşturan pek çok sivil toplum kuruluşunu, öncü kuruluşları, gençliği yönlendiren toplumsal hareketleri Türkiye’nin gençlik sitesine, on5yirmi5 kürsüsüne davet ettik. Sorularımızda; kim olduklarını, gençlerle ilgili yaptıkları çalışmaları, Türkiye’deki özgürlükleri, ‘Arap Baharı’nı, yeni anayasa sürecini, sosyal medyayı ve gelecek hayallerini konuştuk. Umarız bu çalışmamız Türkiye’de gençliğin önünü açıcı, onların sorunlarını çözücü, gençliğin bizim için hangi anlama ve ufka sahip olduğunun bir kanıtı olacaktır. Bu vesileyle “Türkiye’nin Gençlik Hareketleri On5yirmi5’e Konuşuyor” çalışmamıza katılan gençlik hareketi temsilcilerine teşekkür ederiz.
ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ
Anadolu Gençlik Derneği – o zamanki adıyla Milli Gençlik Vakfı- 1960’lı yılların ortalarında Milli Görüş hareketinin bir gençlik teşkilatı olarak Rahmetli Necmettin Erbakan tarafından kuruldu. Türkiye’de yarım asra yakın süredir İslami camianın gençlerini yetiştiren bir kurum olan Milli Gençlik Vakfı, 28 Şubat’tan sonra Anadolu Gençlik Derneği adıyla yolculuğuna devam etti.
Bizde bu uzun yolculuğu Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Şubesi Üniversite Komisyonu Başkanı Mustafa ALVER’le konuştuk.
"ERBAKAN HOCA MÜSLÜMANLARA ‘MÜSLÜMAN KİMLİĞİ’ KAZANDIRMIŞTIR"
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz ve neler yapıyorsunuz? Anadolu Gençlik Derneği hakkında bize bilgi verir misiniz?
Anadolu Gençlik Derneği, Milli Görüş hareketinin gençlik teşkilatıdır. Tabi ismi zamanla değişmiştir. En son halini Anadolu Gençlik olarak almıştır. Bundan önce merhum Erbakan hocamız, 1969 yılında Milli Görüş hareketini başlattığı zaman, ezelden beri var olan Milli Görüş hareketini yeniden başlattığı zaman, cumhuriyetten sonraki Türkiyemizin öz, milli kimliğine tekrar vesile olduğu zaman 1969 yılıdır. 1969 yılında Erbakan hocamız Milli Görüş hareketini başlatıyor. Önce siyasi parti olarak başlayan hareket daha sonra gençlik teşkilatları, gazete, dergiler vs. dallarına da bürünmüş oluyor. Bu vesileyle evvela Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) içinde yer alınıyor. Tabi MTTB dediğimiz çok eski bir teşkilat. Başka cenahın elindeyken Milli Görüş hareketinin muhafazası altına alınıyor. Daha sonra MTTB kapatılıyor ve onun yerine Akıncı Gençlik Teşkilatı kuruluyor. O da bir süre devam ettikten sonra değişik mübadeleler atlatıyor ve o da kapatılıyor. Ve ondan sonra efsane Milli Gençlik Vakfı kuruluyor. Tabi MTTB’yle Akıncılar Teşkilatı’nın yapısı birbirinden biraz farklıydı. Çünkü o zamanlar insanların “Müslümanım” demeleri bile zordu. Çünkü karşıda despot bir rejim vardı, söylenemiyordu. Erbakan hoca, hareketi başlattığında Müslümanlara “Müslüman kimliği” kazandırmıştır. Bu hocamızın bu ülkedeki insanlara, en büyük iyiliğidir. Bunu biz böyle düşünüyoruz.
Milli Gençlik Vakfı 1975’te kurulduktan sonra büyük hizmetler yapıyor. Gençliğin mekanı haline geliyor. Futbol turnuvaları, karate şampiyonaları, masa tenisi etkinlikleri düzenliyor. Anadolu’nun gençliği İstanbul’da ve Türkiye’nin birçok yerinde gençliğin mekanını Milli Gençlik Vakfı olarak görüyor ve bir şekilde oralara gidiyor. Milli Gençlik Vakfı’yla bir şekilde ilgi ve alakaları oluyor.
"GENÇLERE EHL-İ SÜNNET VEL CEMAAT DÜSTURUNU ÖĞRETEBİLMEK AMACIYLA BU VAKIFLAR, DERNEKLER KURULUYOR"
Milli Gençlik Vakfı ne amaçla kuruluyor? Üniversitede eğitim gören ve İslami hassasiyetlere sahip olan gençleri ortak paydada buluşturma ve geliştirme amacıyla mı? Bu minvalde bir şeyle mi kurulmuştu?
Evvela üniversitedeki arkadaşlara yönelik kurulmuyor Milli Gençlik Vakfı. Sadece siyasi partinin dışarısında kalan, kendisini siyasi partinin içinde bulamayan veyahut siyasi partinin içerisinde görev alan birçok insan var, birçok genç var. Bir şekilde bu arkadaşlarımıza görev verilmesi gerekiyor, ilişkilendirilmeleri gerekiyor bu hareketle ve çalışmalarla. Öncesinde MTTB dediğimiz 1900’lü yıllardan beri var olan eski bir teşkilat… Cumhuriyet kurulduğundan önce de sonra da belli grupların gençlik çalışmaları vardı elbet. Hareketin gençlik kolunun olması gerektiği düşünülüyor ve o şekilde gençlik çalışmaları da başlatılmış oluyor. Bu çalışmalar önce üniversite çalışması olarak başlamıyor, üniversite çalışmaları sonradan oluşmuş. Önce sokakta dolaşan -özellikle 80 ihtilalinden önce oluyor bu- sağcılık solculuk diye insanları birbirine vurduruyorlar. Bunların olmaması için gençlerin birbirini kırmaması adına Kur’an’ı, kitabı, Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerini “ehl-i sünnet vel-cemaat” düsturunu öğretebilmek için gençlere, talebelere, çocuklara yönelik bu dernek, vakıf kurulmuş oluyor.
İlk önce ortaöğretim çalışmalarıyla başlanıyor. Biraz daha yaşa göre, genç ve çalışanlara yönelik çalışma yapılıyor. Malumunuz Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren insanlar çocuklarını okula göndermekten çekiniyor. Hatta benim bir tane hocam vardı Erzurumluydu kendisi. Babası kendisini liseye gönderdiğinde köyünde laf çıkmış. Demişler ki “falancanın oğlu falanca oğlunu liseye gönderdi. Herhalde gavur edecek, gavur lisesine gönderdi.” Ben Erzurumlu değilim, Giresunluyum ama kendisi öyle anlatıyordu. Aman bu Cumhuriyetin ürünüdür diye Müslüman camia belli bir süre ne memurluğa ne eğitim hayatına ne üniversite hayatına ne de yüksek düzeyde iş hayatına kendisini yakıştıramamıştır. Hep diğer cenah bunu kullanmıştır. Müslüman camia bu duruma yeni yeni vakıf olup uyanışa geçmiştir.
Bizim uyanmamıza sebep olanların başında da Erbakan hocamız geliyor. Artık Müslümanların var olduğunu, Müslümanım demeyi, cihadın ne olduğunu rahmetli Erbakan hocamız anlatmıştır. Bu çalışmalar da bu şekilde başlıyor. Önce 15 yaşla 25 yaş arasındaki gençliğe, 15-30 yaş arasındaki gençliğe hitap eden bir teşkilat olarak kuruluyor. Daha sonra tabi teşkilat kendi kendini mütekamil bir seviyeye ulaştırmış oluyor. Zamanla kendi içerisinde gruplaşıyor. Ortaöğretim Komisyonu, Üniversite Komisyonu, Çalışan Gençlik Komisyonu vs. değişik birimler oluşturmak suretiyle kendisini tamamlamış oluyor. Üniversite teşkilatımız ise İstanbul’la başlamıştır. Yani tam anlamıyla o zamanki tüzüğümüz, resmi anlamda 1987-88 yılında başlamıştır. İstanbul’umuzla başlayan bu çalışma Türkiyemizin birçok yerinde devam etmiştir. Ve şu anda Allah’ımıza şükürler olsun ki Türkiyemizin bütün üniversitelerinde, bütün illerinde, ilçelerinde Anadolu Gençlik Derneği olarak yolculuğuna devam ediyor.
Milli Gençlik Vakfı’ndan Anadolu Gençlik Derneği’ne geçiş süreci nasıl olmuştur?
Milli Gençlik Vakfı muhteşem hizmetler yapıyor. Malumunuz 28 Şubat postmodern darbesinden sonra 2000 yılında Milli Gençlik Vakfı kapatılıyor. Milli Gençlik Vakfı kapatıldıktan sonra bir müddet Anadolu Gençlik Dergisi temsilcilikleri olarak faaliyet gösteriliyor. 2002 yılında da Milli Gençlik Vakfı’nın yerini alan Anadolu Gençlik Derneği kuruluyor. Tabi Milli Gençlik Vakfı zamanında, Milli Gençlik dergisi çıkartılıyordu. Dergi de vakıf süreciyle beraber kapatılmış oluyor. Daha sonra Anadolu Gençlik Dergisi olarak yolculuğuna devam ediyor. Bu süreçte vakıf kurmak zorlaştığından o yüzden dernek olarak kuruluyor. Böylelikle Milli Gençlik Vakfı’mızın 163 adet taşınmaz mal varlığına da el konulmuş oluyor. 2002 yılından bu yana 11 yıldır teşkilatımız Anadolu Gençlik Derneği olarak devam ediyor.
"ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ, ANADOLU’NUN GENÇLİĞİNE HİZMET EDİYOR"
Anadolu Gençlik Derneği neler yapıyor? Kısaca bundan da bahseder misiniz?
Başta Ankara’da genel merkez olmak üzere Türkiyemizin 81 vilayetinde çalışmalarını yürütüyor. Anadolu Gençlik Derneğimizin 14 tane komisyonu vardır. Bu komisyonlar: Teşkilat Komisyonu, Eğitim Komisyonu, Çalışan Gençlik Komisyonu, Üniversite Komisyonu, Hanımlar Komisyonu, Ortaöğretim Komisyonu, Dış İlişkiler Komisyonu, Ar-Ge Komisyonu, Mali İşler Komisyonu, Halkla İlişkiler Komisyonu, İnsan Kaynakları Komisyonu, Müesseseler Komisyonu, Sekreterya Komisyonu, Tanıtım Komisyonu olarak çalışmalarını yürütüyor. Bu komisyonlar bütün illerde, bütün şubelerde aynı şekilde çalışmalarını yürütüyor.
Anadolu Gençlik Derneğimiz ismiyle de ifade edildiği gibi milletimizin, Anadolu’nun gençliğine hizmet ediyor. Ne yapıyor mesela: bir yandan yılbaşı etkinlikleri yapılırken, bir taraftan Anadolu Gençlik Derneği de “Mekke’nin Fethi” programlarını yapıyor. Hicri takvime göre 1 Ocak’a tekabül eden “Mekke’nin Fethi” organizasyonları yapılıyor.
Rabbimize şükürler olsun ki İstanbul’da 26 noktada ve Türkiye’de, Kıbrıs’ta ve Azerbaycan’da da Anadolu Gençlik Derneğimiz var. 200’den fazla program icra edildi. Bu programlara da hatipler davet edildi. Sinevizyonlarla Mekke’nin fethi anlatılmış oluyor ve gençliğimize nerede olması gerektiği gösteriliyor. Yani yılbaşı kutlamalarına mı gidecek yoksa Mekke’nin Fethi’ne mi gidecek!? Bütün programlarımızda bir kere mutlaka Kur’an’ı Kerim okunuyor. Tabi bunun dışında Kur’an’ı Kerim programlarımız oluyor. Dünyaca ünlü hafızlar getirtiliyor ve Kur’an tilaveti programı yapılıyor. Türkiye’nin muhtelif yerlerinde büyük stadyumlarda Kur’an’ı Kerim tilavetleri yapılmış oluyor. Ve Şubat ayına geldiğimizde yine bu çalışmaların içinde bulunan birisi olarak Akıncılar Teşkilatından şehit Metin Yüksel ağabeyimizi 23 Şubat’ta Fatih Camii avlusunda sabah namazına müteakip yaptığımız bir programla anıyoruz. Ve ondan sonra da kabrine ziyaretine gidiyoruz. Biz Şubat ayını ‘şehitler ayı’ olarak adlandırıyoruz. Şubat ayında birçok şehidimiz vardır; Bosna’da, Çeçnistan’da, Afganistan’da, Filistin’de birçok yerde şehidimiz genellikle Şubat ayında şehit olmuştur. Biz de Şubat ayını ‘Şehitler Ayı’, ‘Şehadet Ayı’ olarak değerlendiriyoruz. Ve Şubat ayının son haftasında ‘Şehadet Gecesi’ adıyla bir program tertip ediyoruz. Tabi “Şehadet Gecesi”ni üniversitelilere yönelik büyük bir programla ifa ediyoruz.
Ayrıca Üniversite Komisyonu olarak, sene başında üniversite kayıtları esnasında kayıt çalışmaları yapmak suretiyle üniversiteyi yeni kazanan kardeşlerimize rehberlik, burs, yurt-ev ve en önemlisi hayat rehberimiz Kuran-ı Kerim hediye ediyoruz. Yeni üniversiteli kardeşlerimizi “İlk Adım Eğitim ve Tanışma Kampı”na davet edip alanında uzman hocalarımız eşliğinde faydalı bir program icra ediyoruz. Kitap kampanyası, şiir gecesi, yurt dışı gezisi, futbol turnuvası, mezuniyet gecesi gibi değişik organizasyonlar tertipliyoruz…
Bunun dışında “Helal Kazanç Konferansları” oluyor. Alanında uzman kişileri davet ediyoruz, bütün illerde ve ilçelerde bu konferanslar veriliyor. Aynı şekilde “Helal Gıda Konferansları”mız da oluyor. Helal gıdayla ilgili çalışma yapanlar gelip bu konuda konferans veriyorlar. Nisan ayında ise Kutlu Doğum haftasında Peygamber Efendimiz (sav)’i yâd ediyoruz, anıyoruz. Ve başta üniversitelerimiz olmak üzere ilçelerimiz, illerimizde programlar yapıyorlar. Salon programları oluyor, değişik etkinlikler oluyor, gül dağıtıyoruz, Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisi şeriflerini dağıtıyoruz, kitapçıklar dağıtıyoruz, gül ve lokum ikram ediyoruz. Mayıs ayında bir yılda yapılmış olan çalışmaların yekûnunu fetihle taçlandırmış oluyoruz. İnönü stadyumunu doldurup “İstanbul’un Fethi” programını icra ediyoruz. Bu program sene içerisinde tüm programları taçlandırmış oluyor.
İstanbul’un fethi bizim için çok önemlidir. Çünkü Fatih Sultan Mehmet Han Ortaçağ’ı kapatıp Yeni Çağı başlatmıştır. Bizim için bu çok önemlidir. Bizim en önemli çalışmalarımızdan biridir İstanbul’un fethi. O günde hafızlar gelip Kur’an okuyorlar programlarımızda. Vakfımızın büyükleri gençlerimize hitap ediyorlar konuşuyorlar öğüt veriyorlar. Bu programla şu an 38. dönemi kutlamaktayız. 38 dönemdir ‘İstanbul’un Fethi’ni kutlamaktayız. Ve bunun dışında birçok çalışmamız da var: “Hamle çalışmaları, kitap okuma grupları, haftalık sohbetler, haftalık afiş ve bildiriler, kulüp çalışmaları, sabah namazı programları, Kur-an’ı Kerim eğitimi çalışmaları, değişik akademi mesleki eğitim çalışmaları” da oluyor.
"BİZİM GENÇLERİMİZDE ‘KİM VAR?’ DENDİĞİNDE ‘BEN VARIM’ DİYEBİLME CESARETİ, AHLAKI VE ÜSLUBU VARDIR"
Peki siz “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? İfade edeceğiniz bu kavram çerçevesinde gençlerle ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Bizim tarifimize göre Efendimiz (sav)’in hadisinde olan “Gencin süsü güzel ahlakıdır” sözüyle anlamlandırıyoruz. Bizim gençlerimizde “kim var?” dendiğinde sağına soluna bakmayıp direkt “ben varım” diyebilme cesareti, ahlakı ve üslubu vardır.
Gençlere örnek olmak için onları ilköğretimden itibaren muhafaza ediyoruz. Yazın yaz etkinlikleri ve kışın da kış etkinlikleri yapıyoruz bu gençlerimizle.
Bu çalışmalarda en temel aldığımız ilke Kur-an’ı Kerim’i öğretmek. Temel dini bilgiler, Peygamber Efendimizin hayatı, hadis-i şerifleri ve dünyaya bakışı… Bunun yanında bir müslüman gencin dünyaya bakış açısı; nasıl yetişmesi, neler yapması, nelerle ilgilenmesi gerektiği hakkında eğitiyoruz gençlerimizi. Temel referans konularımız Kur-an ve sünnet.
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Öncelikle geleceğin gelenekle olabileceğini iddia ediyoruz. Böyle düşünüyoruz ve böyle inanıyoruz. Eğer biz geleneğimizden beslenmezsek bir geleceğimiz de olamaz. Geçmişten aldığımız gelenek ve görenekleri geleceğe taşımak istiyoruz.
Bizim geleneğimizi Mekke’nin fethinden sonra, İstanbul’un fethinden sonra süregelen gelenekler gibi görüyoruz. Biz o gelenek doğrultusunda ilerliyoruz. Bizim temel prensiplerimizden biri de şehadete gönülden inanmak ve yarınlara böyle bakmaktır. Şehitliğin, şehadetin, cihadın bu şekilde olduğunu düşünüyoruz. Bu kavramların hepsini Mekke’nin fethinden yola çıkarak kullanıyoruz.
"BİR YANDAN BAŞÖRTÜSÜ SERBEST AMA ÖĞRENCİNİN CEBİNE 5 TANE BANKA KARTI SIKIŞTIRILIYOR"
Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların birçoğunun bugün çözüldüğünü görüyoruz. Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Özgürlüklerle ilgili ciddi adımlar var. 28 Şubat’tan sonra üniversitelere başörtülü ablalarımız, kardeşlerimiz alınmaz olmuştu. Ama mevcut konjönktür sayesinde kısmi bir başörtüsü özgürlüğü sağlandı. Fakat yasağın sadece üniversitelerde kaldırılmasıyla “tamamen kaldırıldı” kavramı yanlış olur. Bütün çalışanlar arasında başörtüsünün serbest olmasını çok istiyoruz.
10 yıl öncesine kadar üniversitelerde banka yoktu mesela ama şimdi var. Biz buna da karşı bir teşkilatız. 10 yıl önce öğrenci kartımız manyetik bir karttı ama öğrencinin kartıydı, şimdilerde ise bankaların kartı. Öğrencilerimizi bankamatik çukuruna atıyorlar ve bu zoraki bir durum. Bir yandan başörtü serbest ama o öğrencinin cebine 5 tane banka kartı sıkıştırılıyor. Biz bunlara kesinlikle karşıyız.
Özgürlük için adım atılacaksa sadece üniversite ya da belirli bir düzeyde değil, özgür olunması gereken her konuda özgürlük için adım atılmalı kanaatindeyiz.
"YAPMAMIZ GEREKEN MİLLİ GÖRÜŞLERİMİZE SAHİP ÇIKMAK!"
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Türkiye’deki gençler sizce neyden memnun değiller?
Bunun sebebi, Batı’nın televizyon internet gibi araçlarla bize cafcaflı olarak sunulmasıdır. İnternet üzerinden veya her türlü iletişim araçlarından, haber kaynaklarından dış ülkelerde yaşam ve hayatın daha güzel olduğu bilgileri geldikçe gençlerimiz de her şeyin en güzelini dış ülkelerde sanıyorlar. Bizim yapmamız gereken de milli görüşlerimize sahip çıkmak!
Yani aslında böyle olması da bizden kaynaklanıyor. ‘Nasıl derseniz?’ biz bir tarım ülkesiyiz ama tohumumuzu bile dışardan alıyoruz. İthalatı ihracata çıkarırsak tabi ki insanlar yurt dışını tercih eder. Ama temel gitme sebeplerinden biri olarak daha iyi eğitim almak için olduğunu düşünüyorum.
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri sizce gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda gençlere neler tavsiye edersiniz?
Çağımız internet çağı, televizyon çağı herkes oraya odaklanmış ama biz bunları katiyen kabul etmiyoruz. Bunların kapitalizm ve emperyalizmin bir ürünü olduğunu, insanları morfin gibi bundan etkilediğini, uyuşturduğunu yani geleceğe doğru hiçbir şeyi düşünmeyen ve varlığından habersiz bir toplum oluşturduğunu görüyoruz. Biz de bu araçları kullanıyoruz ama ölçülü kullanmak en doğrusu.
Bu konuda gençlerimize karışmak gibi değil ama tavsiyelerimizle ölçülü kullanmalarını söylüyoruz ve bu konuda onlara yardımcı oluyoruz. Mesela dizi yerine daha dini bilgiler veren daha yararlı olacak bir sinema filmi izlemelerini tavsiye ediyoruz. Çünkü diziler insanları biraz daha fazla dejenere ediyor. Gençlerimize doğru haber veren TV5 gibi televizyon kanallarından haber izlemelerini, dünyada ne olup bittiğini bilmelerini istiyoruz.
"ESKİDEN BASINDAN ALIRDIK HABERİ ŞİMDİ SOSYAL MEDYADAN"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen bir ayaklanmanın, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu dünya nereye gidiyor sizce?
Sosyal medyada, Tunus’ta ve Mısır’daki hareketin bir grup insanın üzerinde haberleştiği ve seslerini duyurduğu bir oluşum olduğu görüşündeyim. Birçok sivil toplum kuruluşunun yapmış olduğu, hatta Twitter’da genel olarak yapılan çalışmalar da Türkiye’nin gündemine oturmuştur. Yeni bir örgütlenme biçimi oluşturmuştur. Örneğin Arakan’daki zulümle ilgili bir paylaşım dünya gündemine oturmuştur.
Ve şu anda basın ile sosyal medya başa baş ilerliyor. Çünkü eskiden sadece basından alırdık çoğu haberi, şimdi ise sosyal medyadan aynı içerikleri edinebiliyoruz.
"TEKNOLOJİ GENÇLERİ FAZLA KULLANDIKÇA ÜRETMEYEN, DÜŞÜNMEYEN BİR GENÇ HALİNE GETİRİYOR"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye doğru gidiyor? Bu konudaki düşünceniz, öngörünüz nedir?
60’larda, 70’lerde fikirler konuşuluyordu. Ama şimdilerde fikir dışı ne varsa o konuşuluyor. Hatta gençlikle konuşulmuyor bile. Neden derseniz internet ve televizyon kullanımı sebebiyle gençlerimiz yapılabilecek onlarca şey için zaman bulamıyor. Kitap okumadıkça, fikir üretmedikçe böyle de devam edecek… Gençler ne zaman bir eksiklik duysalar, bir şey öğrenmek ihtiyacı hissetseler hemen internete başvuruyorlar. Düşünceden uzak, fikirden uzak oluyorlar. Teknoloji gençleri fazla kullandıkça üretmeyen ve düşünmeyen bir genç haline getiriyor.
Son olarak Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Türkiye’de ve tüm dünyada gençliğin huzuru, mutluluğu ancak Kuran’ın ve Allah Rasulünün çizdiği doğrultuya bağlıdır. Bizler de bunun provasını yapıyoruz, hayatımızla ve hareketlerimizle bunu yaşamaya, yaşatmaya çalışıyoruz. Daha mutlu, huzurlu, adil bir Dünya’nın temini için çaba sarf ediyoruz. Bu Milli Görüş’ün temel hedeflerindendir. İnsanlığın saadet ve selametini bu çerçevede görüyoruz.
Bu röportaj için size çok teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim. İyi çalışmalar diliyorum.
Ayrıntılı Bilgi İçin:
Anadolu Gençlik Derneği: www.agd.org.tr
4 Fakülte: www.4fakulte.com