Kadına Eşitlik Değil İnsani Denklik Lazım

Olaylar
Zuhal Erkek’in röportajı Bugün Dünya 8 Mart Kadınlar Günü. Birçok TV programında, panellerde; kadın ve kadına uygulanan şiddet, kadına verilmesi gereken önem konuşulacak. Her 8 Mart Dünya K...
EMOJİLE

Zuhal Erkek’in röportajı

Bugün Dünya 8 Mart Kadınlar Günü. Birçok TV programında, panellerde; kadın ve kadına uygulanan şiddet, kadına verilmesi gereken önem konuşulacak. Her 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde olduğu gibi…Peki bütün konuşmalara ve çabalara karşılık kadın haklarında eksik olan ne? İslam’da kadının rolü ve İslam’ın kadına verdiği haklar neler? Modernitenin kadın algısı nasıl? Türkiye’de kadına uygulanan şiddet niçin her geçen gün artıyor? Tüm bu soruların cevaplarını Yazar Yıldız Ramazanoğlu ile konuştuk…

Kadınlara ithafen tüm dünyada bir Kadınlar Günü kutlaması yapılması nasıl bir tarihi süreçte ortaya çıktı ve neden 8 Mart tarihi seçildi?

1789 Fransız ihtilalinden sonra kadınlar da yazılacak yeni özgürlükçü manifestoya katkı vermek ve görüşlerini açıklamak istemişlerdi, fakat söz hakkı yerine giyotin hakkı verildi onlara. Bu yüzden devrim tamamen erkeklerin devrimiydi. 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın olam üzere 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası
Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

Cinsiyet Arası Üstünlük Takvaya Bağlıdır

Modern kadın algısı ile geleneksel kodlarla gelen kadın algısı daha farklı. Bu ikisi arasındaki farkı nasıl açıklarsınız?

Modernlik bir yönüyle İslam’ın yarattığı rönesansla çakıştı. Çünkü kadının müstakil varlığının kabulüne yaklaşır gibiydi. Peygamberimiz de Akabede tıpkı erkeklerle yaptığı gibi kadınlarla da biatlaşarak onların politik ve ekonomik varlığını ortaya koymuş üstünlüğün sadece takvaya yani özgün iradeyle kazanılan insani inkişafa bağlı olduğunu göstermiştir. Fakat aynı modernlik özgürlük paradigmaları üzerinde yükselir görünmesine rağmen kadını tutsak edebildi. Tüketimin ve cinsel meta oluşun kıskacında. Gelenek ise ona saygın bir yer vereceğim, kıymetlendireceğim derken toplumsal söz hakkını elinden almıştı.

Kadın Değerini Kendisi Üretebilir

Sanayii devrimiyle birlikte çağdaş kadın anlayışı ortaya çıktı. Kadının daha fazla değer gördü, sosyal hayatta daha fazla öne çıktı. Bugün baktığımızda “çağdaş kadın” öngörüsünde kadın insan olarak hak ettiği değeri görüyor mu?

Kadın ancak kendi değerini kendisi üretebilir. Kendini bir insan olarak nerede görüyorsa, bu dünyadaki misyonunu nasıl görüyorsa oradadır. Başkalarının vereceği haklara odaklanmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. İlkeleriniz hedefleriniz kendinize saygınız varsa bu sağlam yolu sonuna kadar izlersiniz zaten. Hepimiz çağımızın tanığıyız ve ne olmak istiyorsak onu olmalıyız. İstemek de bir Müslüman için İslami ilkelerin içinde yol almak manasına.

Sen Eşine Cariye Ol, Eşin Sana Köle

İslami açıdan ele aldığımızda kadın ile erkek eşit midir? İslam kadını nasıl görmektedir?

Her zaman verdiğim bir cevap var; elbette eşittir. İslamın hedefi üstünlük iddialarının hepsini ayaklar altına almak. Ama Kuran’daki kavvam sıfatını nasıl anlayacağız. Size bir minyatür eserle cevap vermek istiyorum. Bilirsiniz, İranlı bir sanatçının Şirin’i atıyla birlikte omuzlarında taşıyan Ferhat’ın 18. yüzyıldaki miyatürü. Burada Şirin’in yüz ifadesi çok hoşuma gider, bitkindir,
minnetle, şefkatle, tevazuyla doludur. İnsanlık tahtında eşitlendikten sonra Müslüman erkek kadını böyle korur, eşitliğin üzerine çıkar, merhametini gösterir, nezaketi fedakarlığı elden
bırakmaz. Kadın eşitlik adına onu ezen ve anneliğini, kadınlığını silen koşullara sürüklenmez. Bunlar tezat teşkil etmiyor, her şey insanlık düzeyimizin gelişkinliğiyle ilgili. Bir derece
üstünlük –kayyumluk- anı tam burasıdır ki kadın isteğinin dışında maişet için zorlanamaz, kazandıklarının tasarrufu tamamen kendine aittir ve erkek kadını, aileyi kuşatmak ve
korumak zorundadır. Kadın bu yol arkadaşının sorumluluklarının ağırlığı veçhesiyle bir derece üstünlüğünü o zaman kavrayabilir. Bu haller feminizmin eşitlik talebinin, matematik hesapların, kuramların ötesine işaret eder. Peygamberimizin Fatıma’ya söylediği gibi : Sen ona cariye ol, o da sana köle olsun makamı.

Müslümanlar Henüz İslam ile Karşılaşmadı

Müslüman kadının feminizm düşüncesinden etkilenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabii ki etkilenebilir çünkü biz şanssız insanlarız, islamla karşılaşamadık bir türlü. Avrupa’nın kadını aşağılayan ontolojik tutumu ile İslam dünyasının kadını aşağılayan tahrif olmuş İslam anlayışı örtüşüyor. Tek varlığımız sapasağlam elimizde bulunan Kur’an ki bu yeniden temel ilkelere dönebilmenin en büyük umudu ve kaynağı.

Modern kadın algısı, aile değerlerini, annelik anlayışını nasıl etkilemekte?

Annelikten söz ederken “kadın ve aile” konseptini dayatmak ve sorumluluğu tamamen erkekten uzak tutmak ne derece makul ve insani. İslamdan söz etmiyorum bile. Ben evlilikte
annelikte ve babalıkta aşka, sevmeye bir yığın söze inanmam sadece merhamete inanırım
. İnsanlık ifrat ve tefrit arasında savrulurken, Peygamber yolu müslümanlar İslam’ın imkanlarını gösterebilmiş değil. Bir kadın ve erkeğin yol arkadaşlığı, birlikte müdahil olması inisiyatif alma duygusu yok maalesef. Yıllarca kadının görev ve sorumluluklarını dinlemiş erkeğe dair hiçbir şey duymamış biri olarak artık İslami öngörülerin farklı kültürler içinde izine rastlanabileceğini bunlarla iletişim içinde olabileceğimizi biliyorum ve her tecrübe Taliban’da Bangladeş’te İran’da modernlik de dahil bizim bir parçamız. Şimdi dağılan iyilik ve insanlık parçalarını toplayıp birleştirme zamanı.

Kadının Tercihlerine Kulak Veren Yok

Kadınların kamu yaşantısında yoğun çıkışı kadın erkek ilişkilerini nasıl etkilemektedir?

Rol dağılımında kadını evde tarif etmek çok tuhaf. Geçtiğimiz günlerde tiyatrocu Gülriz Sururi başörtülü kadınlar bir emir aldı, şimdi de Nişantaşı’na geliyorlar demişti. Bizde de böyle insanlar
var: kadınlar emir aldı camilere doluşuyor erkeklere yer kalmadı, emir aldılar kamu alanında boy gösteriyorlar gibi. Geçtiğimiz Ramazanda sırayla yüzlerce doktor, medya çalışanı, şair, hukukçu ve
nice uzmanlıklardan kadınlarla iftarlar yapmıştık. İnsanlar mesleğini, görevini, sorumluluğunu ifa etmeye çalışıyor. Dışarıda namazları geçmesin diye camilere koşuyor ve bunların hepsinden bir
kötülük düşüncesi üretebiliyoruz ya söylenecek söz yok gerçekten. Camilerin çoğu insansızlıktan manen çökecek haldeyken her teravih namazına bir mahzun ve kimsesiz camiyi seçip gitmiştik
kendimize “Ramazan Teyzeleri” diyerek. Yüzlerce kadın yardım faaliyetleri için de dışarı çıkıyor.Zihinleri zamanı algılayamayan insanlara göre kadınlar sürekli özür dilememiz gerekiyor.
En çok kullanılan şablon şu : kadınlar üç kuruş maaş için çalışıyor, evini ihmal ediyor ve sürekli tacize uğruyor, aldığı para da makyaja gidiyor. Koşulları iyileştirelim, kadının tercihlerine kulak verelim, nedenlerine inelim, toplumu temiz bir topluma doğru dönüştürelim düşüncesi yok.

Kadına Matematik Eşitliği Değil, İnsani Denklik Lazım

Kadın erkek işini yapamaz gibi bir sınırlandırmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Erkek ile kadın meslekleri arasında keskin bir ayrım olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki fark var. Bir kadın kendine güveniyorsa beyin cerrahı olsun ama madene inmek zorunda kalmasın mesela. Dedim ya merhamet diye. Sadece buna inanırım ben. Eşitlik ama insanlıkla ve
merhametle paralel giden, hakkaniyetle işleyen bir eşitlik. Matematik eşitlik değil insani
denklik.

Kadına yönelik şiddetin nedenleri sizce nelerdir? Ayrıca kadına yönelik şiddet gerçekten arttı mı,yoksa bu olayların medyaya yansıma oranlarında bir artış mı oldu?

Artış var ve görünürlük de arttı. Şiddet zihinlerdeki mazur görmelerin sonucu. Tahrik lafı nasıl da cazibeli. Sara ne yaptı da öldürüldü mesela. Dekolte de giymemişti ve sadece resim çekiyordu. Neden, o ıssız yere gittin, Hak ettin yaklaşımı var sinsice. Nereden bilebilirdi ki ıssız yerde gezenlerin bunu hak  edebileceğini. Bizde şu var, mevcut durumu kabullenmek ve buna göre söylem üretmek. Dünya ve dışarısı kötü, kadın dışarı çıkmasın. Erkek için de kötü her şey. Koşulları değiştirmek dünyanın her köşesini kadınlar için de güvenli kılmaktır aslolan. İslam bize bunu gösterir hedef olarak. Son çıkan “İşgal Kadınları” kitabımda bunu anlatmaya çalıştım. Orta Doğuya özgürlük ve adalet getirme işini zalimlere bıraktık ta neler oldu!?

8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaştığı şu günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın destek verdiği bir projeler var. Çeşitli kısa filmler, kamu spotları yayınlanıyor. Kadına şiddeti önlemede çözüm olabilir mi?

Bakan Fatma Şahin canhıraş çabalıyor. Elbette olumlu katkıları olacaktır ama zihniyetin değişmesi çok zaman alacak. Müslümanların zihinleri bile öyle zalimane, öyle kayıtsız ve suçlayıcı işliyor ki.

On5yirmi5