Gül’ün Saçlarını Ağartan Olay

Olaylar
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kısa süreli Başbakanlık döneminde Meclis’te oylanan 1 Mart Tezkeresi yüzünden çektiği sıkıntıları anlattı. Gül "hiç uyumadım" dediği o günlerde Irak’t...
EMOJİLE

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kısa süreli Başbakanlık döneminde Meclis’te oylanan 1 Mart Tezkeresi yüzünden çektiği sıkıntıları anlattı. Gül "hiç uyumadım" dediği o günlerde Irak’taki kadın ve çocukları düşünmüş.

Londra ziyareti sona ermiş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, prestijli Chatham House Ödülü’nü Kraliçe’den almış, dönüş yoluna koyulmuştuk. 10 Kasım törenlerine yetişebilmek için davetten doğruca uçağa geçmiştik. Ana uçağında herkes smokinli, papyonlu. Bir-iki istisna siyah takım elbiseli. Köşk bürokrasisi de smokinli. O sırada saatler gece yarısını geçmiş, manzara görülmeye değerdi doğrusu. Sorularımız vardı, Ahmet Sever organize etti, Cumhurbaşkanı’nın yanına geçtik. Mutluydu Gül. Ödülün, Türkiye’nin önemini, uluslararası itibarını gösterdiğini ve artırdığını düşünüyor. Önce kıyafetlerle ilgili, ‘Bakın hepimiz siyah-beyazız’ diyerek Beşiktaş vurgusu, kısa bir futbol sohbeti… Hasan Cemal, Fehmi Koru’dan intikamını Reis-i Cumhur’un yanında aldı, ‘Fener, Ankaragücü’nden dört gol yemiş’ sözleriyle…

Sonra sorular…
Ödülle ve Londra’daki siyasi temaslarla başladık. Gül, İngiliz siyasetini önemsiyor, diplomasi geleneklerini övüyor ve Türkiye’yle ilgili Londra’daki havayı ‘Bugüne kadarki en iyisi, en olumlusu’ diye tanımlıyor. Dün yazmıştım, bunu İngilizlerin ABD gibi stratejik düşünmesine bağlıyor.

KRALİÇE’DEN AVRUPA’YA TEPKİ
Başbakan Cameron ve diğer İngiliz siyasetçilerle görüşmelerini aktarırken, ‘İngilizleri Türkiye tezlerine hiç bu kadar yakın görmemiştim’ ifadesini kullandı. Özellikle Kıbrıs politikası ve KKTC’nin geleceği açısından bu cümle önemli.

Türkiye üzerindeki baskı azalıyor, haklılığımız yavaş da olsa kabul ediliyor.
O arada Kraliçe’nin, ‘Avrupalılar nasıl olur da Türkiye’yi anlamaz, bu derinliği nasıl göremezler’ diye tepki gösterdiğini Gül’den öğrendik.

CUMHURBAŞKANI ASANSÖRDE MAHSUR KALDI
Dedim ya Gül keyifliydi, gün içinde The Economist ziyareti yapmıştı. Meğer orada asansörde mahsur kalmış hem de kendi ifadesiyle ‘5-6 dakikadan fazla, 10 dakika kadar’…
Gülerek anlattı. Asansörde durmadan fazla kilo anonsu yapılmış, ‘Halbuki tıka basa dolu değildi’ dedi.

ŞİRKETLERE DE YANSIYOR
Gül, Hüsnü Özyeğin’in törende yanına giderek kutladığını anlattı. ‘Bu olanlar sayesinde şirketlerimizin değeri artıyor’ dedi. ‘Çok önemli bunlar, patronlar bugün satılığa çıkardıklarında şirketleri için rüyalarında görmedikleri teklifler, paralar alıyorlar’ diye ekledi.

YAZILMAMAK ÜZERE CHP ANALİZİ
Uçak hızla Türkiye’ye doğru yol alıyordu, bu arada saatler sabaha karşı 04.00’e gelmişti. İzin isteyerek bir CHP sorusu yönelttim. Gül daha önce hep güçlü bir muhalefet ihtiyacından bahsetmişti. Hatırlattım, Kılıçdaroğlu ile görüşmesini de ekleyerek analizini merak ettiğimi söyledim. İç siyasetle ilgili konuda rahat değildi. ‘Türkiye’nin temel meselelerinden birisi olarak görüyorum, gerçek bir sosyal demokrat parti gerekliliğini’ dedi. Sustu, bekledi, ‘Yazılmamak üzere anlatın’ dedim, ‘Yazmayacaksanız’ diye başladı, çok etkilendiğim analizler, isim bazında tespitler ve teorik yorumlar getirdi. Kitaplardan bahsetti. Kılıçdaroğlu ve Baykal’la görüşmelerinden pasajlar aktardı. Kendi siyasi geçmişinden örnekler verdi. Buraları tamamen geçiyoruz, bizim için bilgilendirici oldu. Çok aydınlatıcı…

VE TARİHİ AÇIKLAMALAR
Bir ara yazılmak ve yazılmamak üzere olan bölümler iç içe geçti. Gül samimiyetle görüşlerini anlattı. Kritik noktalara ‘Bunu yazmayın’ dedi. Üç yerde özellikle uyardı. Günlük polemiklerden kaçınıyor. O kısımları ayıklıyorum.
Bazı sözler gündem yaratır ama bugünün konusu değil, gelecek yıllarla ilgili. Bir de kapatma davasıyla ilgili sözler var tartışma yaratacak, off the record bölümünde saklı. Sonra müthiş bir bölüme sıra geldi.

BAŞBAKAN’LA GENELKURMAY’IN DİYALOĞU
Gül’e tezkere sorusu yöneltildi, daha doğrusu ‘tezkerenin geçmemesi doğruydu’ yorumunu dile getirdi bir arkadaş.
Cumhurbaşkanı’ndan heyecan verici açıklamalar geldi. ‘İyi oldu, kötü oldu yorumuna’ girmedi. ‘Zor günlerdi’ dedi. Dört ay uyuyamamış, ‘O günlerde en çok üç saat uykum vardı’ diye çetin geceleri hatırladı.
‘Çocuklar, kadınlar gözümün önüne geliyordu’ diye ekledi. Saçları o dönemde ağarmış. Gül başbakandı, uzun tartışmalar, hararetli müzakereler yaşanmıştı. Türkiye’nin çıkarlarına en uygun kararı vermeye çalışıyorlardı. Genelkurmay Başkanı’yla aralarındaki ‘tarihi diyaloğu’ şu sözlerle açıkladı Cumhurbaşkanı:

‘Askerlerin Başbakanlığa o kadar çok geldiği dönem olmamıştır. Bir tek Kıbrıs çıkarması hariç. Genelkurmay Başkanı’na soruyordum, ‘Sabahtan öğlene kadar bakıyorum bardağın dolu tarafını görüyorum, öğleden sonra akşama kadar bakıyorum boş tarafını görüyorum’ diyordu.’

İşte böyle...
Bu anekdotu yakın dönem tarih kitapları yazacak. Askerlerin, hükümetin tutumu tartışılmıştı. Kim politik, kim stratejik davranmıştı, çok speküle edildi.

Meselenin ne kadar çetrefil, nasıl çok boyutlu olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Herkes için…

TBMM demokratik bir süreçte, oylamayla iradesini ortaya koymuştu. ‘Evet’ oyları fazla çıkmış yine de gerekli sayıya ulaşılamamış, tezkere reddedilmişti. Dünya çapında olay olmuştu. Gül dün akşam ‘iki görüşün de artısı eksisi vardı’ yaklaşımını sergiledi. Tezkereyi savunanların da reddedenlerin de haklı yanları olduğunu söyledi. Nihai hükme varmak için sanırım daha hayli zaman geçmesi gerekecek.

Akşam