Çözüm sürecinde olumsuz bir durum yok

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı Dün Diyarbakır’da bir milyon kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Nevruz’un yankıları sürüyor. Abdullah Öcalan’ın çağrısı artık bir dönemin sonu olarak ...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

Dün Diyarbakır’da bir milyon kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Nevruz’un yankıları sürüyor. Abdullah Öcalan’ın çağrısı artık bir dönemin sonu olarak yorumlanıyor. PKK’nın Türkiye dışına çıkması çağrısının etkileri sürerken, bu çağrının ne anlama geldiğini ve nasıl bir etki yapacağını Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı ile konuştuk.

Dün Diyarbakır’da gerçekleştirilen Nevruz,  Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle herkes şunu bilmeli ki, bu süreç doğrudan hükümetimizin ve devletimizin mutabakatıyla ve bütün kurumların stratejik bir biçimde ortaya koymuş oldukları bir politikayla devam ettiriliyor. Hiçbir biçimde Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu temel niteliklerle ilgili, üniter yapısıyla ilgili, geleceğiyle ilgili herhangi bir pazarlığın veya başka türlü bir hesabın olması asla sözkonusu değildir.

İkinci husus eğer ciddi olarak bu konuda Türkiye’nin canını acıtan, toplumsal antropolojiyi bozmaya yönelik bir hal almış olan şiddetin ve terörün bitirilmesi konusunda, Türkiye bazı enstrümanları kullanma imkanına sahipse bundan da geri durmamalı. Nitekim bu Nevruz’da da bunu açık bir biçimde gördük. Türkiye şiddeti bitirme üzerine kurmuş olduğu politikalarından ve stratejisinden sonuç almaya doğru gidiyor. Ben açık söylemek gerekirse Nevruz’la ilgili, bayrağımızın olmamasının dışında genel anlamda herhangi bir olumsuz durum görmüyorum. Zaten Türkiye bu atmosferde sivil, demokratik ve özgür vatandaşlarının Türkiye ile birlik ve beraberlik duygusuna sahip olmalarını arzu ediyor. Zannediyorum bu hedefe doğru gidiyoruz. İnşallah hayırlı bir netice elde ederiz.   

Esasında bu tür konularla ilgili bence dikkat etmemiz gereken husus, nasıl bir sonucun ortaya çıkacağıdır. Türkiye’nin hangi sorundan kurtulacağı ve hangi iklimde kendi katma değerini toplumsal refaha dönüştürebileceği test edilmelidir. Bunlara bakmak gerekiyor. Buna baktığımızda da Türkiye’nin şiddet ve terörden kurtulduğu zaman çok büyük bir sinerji yakalayacağını sanırım herkes görüyor ve kabul ediyor. Bunu görerek, bazen yutkunduğumuz ve hoşumuza gitmeyen durumları da sineye çekmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. Ama genel anlamda şu anda olumsuz bir durum yok.

Türkiye’nin üniter yapısında bir değişiklik olmayacak dediniz. Sanırım yerel yönetimlerde bir takım adımlar atılacak. Peki Öcalan, PKK ve Kürt siyaseti çözüm sürecine nasıl razı olmuşlardır?
Bakın bunu açık ve net söylüyorum; birincisi PKK artık bu coğrafyada şiddeti temel bir politika olarak benimseyen bir başka partner bulamıyor. Kendisi gibi şiddet üzerinden siyaset yapan bir başka siyasi aktör yok artık. Çok ciddi anlamda bertaraf oldular. Dolayısıyla bölgede şiddet üzerinden politikalarla bir yere varılamayacağının çok açık bir biçimde görüldüğü bir süreçten geçiliyor. PKK bunun farkında. İkincisi de uzun bir süreden beri örgütün Türkiye’deki toplumsal dokuya yönelik tahrip edici bir politika izlediğini ve bunun karşılığını alamadığını görüyoruz. Bir nevi toplumsal duyarlılığımız ve hassasiyetlerimiz, toplumsal birlikteliğimizin sahip olduğu güç adeta PKK’yı dize getirmiştir. Bunu samimiyetli söylüyorum. Yani Türkiye’nin bütün farklılıklarıyla birlikte sahip olduğu sağduyu ve entegrasyon, birlikte yaşama kararlılığı örgütü pes ettirmiştir. Bu örgütün şiddet üzerinden yürüyen politikalarının iflas etmesi anlamına geliyor. Örgütün buna nasıl tepki vereceği üzerine fazla bir şey söylemem doğru olmaz. Ama Doğu ve Güneydoğu’da BDP’ye yakın kitlenin önemli bir kısmı Apocu’dur, PKK’lı değildir. Yani bir ideoloji ve örgüt yapılanması etrafında değildir. Çekirdek kadronun dışındakileri kastediyorum. Dolayısıyla burada bunu ikrar etmek şiddeti bitirmenin en önemli noktalarından biri olarak görülmeli ve Hükümet de bunu yapıyor zaten…

Doğu Ergil’in ‘Türkiye sınırları içerisinde bir Kürdistan beklentisi kalmadı’ diye bir açıklaması var.
Bu niye bitti biliyor musunuz? Bana göre sosyolojik gerçeklikle bağdaşmadığı görüldüğü için bitti. Bitirilmek zorunda kalındı. Doğrudur, bence de artık böyle bir şey bitmiştir. Artık bu saatten sonra hiç kimse böyle bir iddiaya itibar etmez.

Bundan sonra şiddetin sona ereceğini düşünürsek – PKK, Öcalan’ın çağrısına cevap verirse- sanırım çok daha farklı, mutlu ve müreffeh bir ortam ve muhtemelen K. Irak ve Suriye’yle de daha büyük bir entegrasyon sağlayan Türkiye’ye ortaya çıkacaktır diyebilir miyiz?
Tabi ki, Türkiye daha çok dışardan bakanların dile getirdiği ve bizim de buradan gördüğümüz bölgesel bir güç olma yolunda çok ciddi adımlar atıyor. Çok önemli bir kavşakta bulunuyor. Dünyanın ekseninin Asya Pasifik’e kaydığı bir dönemde, Osmanlı’nın yavaşlama ve duraklama döneminden bugüne kadar beklediğimiz fırsatın ayağımıza geldiğini düşünüyorum. Türkiye bu süreçte dünyayı yakalamalı, zamanın ruhunu okumalı ve bu ruha uygun stratejiler izlemelidir. Sorunların üstesinden geldikten sonra bölgede çok önemli işleri başaran bir konuma gelecektir. Hem K. Irak’ta, hem Suriye’de hem de diğer Arap ülkelerinde çok önemli işler yaptığını biliyoruz. Çok basit bir örnek verelim… Bakın; Mısır, Güney Kıbrıs’la yapmış olduğu petrol ve doğalgaz arama anlaşmasını Türkiye’nin talebi doğrultusunda feshetti. Bu çok önemli bir gelişme ve G. Kıbrıs’ın bu konuda neredeyse anlaşmaya varacak bir hale gelmiş olması Türkiye’nin yürüttüğü diplomasiyle gerçekleşiyor. Bu anlamda Türkiye bu sorunu gerçekten bitirdiğinde hem çok önemli bir bölgesel güç olacak, hem de dünyadaki BM gibi uluslararası kuruluşlarda önemli bir aktör olacak. Kendi sorunlarıyla ilgili çözümler ortaya koyan, arabulucu olan, aktif rol oynayan bir ülke olacak. Bu da pek çok açıdan halka yansıyacaktır.  

on5yirmi5.com