Cemaat ve AK Parti geriliminin nedenleri neler?

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı  Son günlerde medyadaki tartışmalar Fethullah Gülen Cemaati ve AK Parti arasındaki gerilimi var mı sorusunu yeniden gündeme taşıdı.  Bu tartışmalar her ne kadar...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı 

Son günlerde medyadaki tartışmalar Fethullah Gülen Cemaati ve AK Parti arasındaki gerilimi var mı sorusunu yeniden gündeme taşıdı.  Bu tartışmalar her ne kadar medyada kimi köşe yazarları üzerinden yapılsa da, konunun asıl muhatapları daha mutedil mesajlar veriyor ve bir gerilim olmadığı mesajı veriliyor. Ancak böyle bir gerilimin olup olmadığı, varsa sebebinin ne olduğu sorusu sıcaklığını koruyor. Cemaat ve AK Parti arasında var olduğu iddia edilen bu gerilimi Gazeteci Yazar Zihni Çakır ile konuştuk. 

MİLLİ GÖRÜŞ İDEOLOJİSİ İLE CEMAAT BARIŞIK DEĞİL 

Son günlerde medyaya yansıyan tartışmalardan Fethullah Gülen Cemaati ya da Hizmet Hareketi ile AK Parti arasında bir gerilim olduğu görülüyor. Bu gerilim nasıl başladı ve bu noktaya nasıl gelindi? Ben sizden öncelikle bunu öğrenmek istiyorum. 

Bu sorunu temelinden anlayabilmek için biraz cesur olmak ve bazı gerçekleri kabullenmek gerekiyor. Hepimiz biliriz ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını oluşturan kadroların geldiği siyasal gelenek, ideolojik referans Milli Görüş kültürü ve kimliğidir. Her ne kadar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan iktidarının ilk dönemlerinde toplumu kucaklamak, merkez sağı toparlamak ve muhafazakar demokrat kimliği üstlenmek adına, Milli Görüş kimliğini ön plana çıkarmamaya çalışmış olsa da insanların 40’lı 50’li yaşlara kadara taşıdıkları ideolojik referansı bir anda yok saymaları mümkün değil. Bu bağlamda ben Adalet ve Kalkınma Partisi kadrolarının geldiği ideolojik referansın, Cemaat’in, Fethullah Gülen’in liderliğini yaptığı Hizmet hareketinin dünya görüşü ile geçmişten bu yana bir türlü barışık olmadığını artık kabul etmek gerektiğini düşünüyorum. Bunu çok net bir şekilde ifade etmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü siz bunu Milli Görüş camiasındaki herhangi birine, camianın geçmişini bilen birine söyleseniz kabul eder ama ifade etmez. Hizmet hareketi içerisinde üst kademelerde yer almış bir insana da bunu söyleseniz, kabul eder ama ifade etmez. Bugün Cemaatle, AK Parti iktidarı arasındaki gerilim ve kavganın temel çıkış noktalarından birisi bu iki görüş farklılığından kaynaklanmaktadır. Mesela tam olarak tarih hatırlamamakla birlikte Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Yalçın Doğan’la yapmış olduğu bir televizyon programında, canlı yayında kendisine yönelik soruları cevaplandırırken Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel gibi isimlere yönelik bulunduğu saygıyı ifade eden ‘sayın ve saygıdeğer’ sıfatlarını rahmetli Necmettin Erbakan ile ilgili olarak kullanmakta imtina ettiğine ve ‘o şahıs’ dediğine tanık oluruz. Bu sosyal medyada paylaşıldı. Bunu bende paylaştım ve Cemaat cephesinden büyük tepki aldım ama bu bir gerçektir. Bu kavganın altında yatan gerçeklerden birisi budur. 

CEMAAT OKULLARI İÇİN ABD VE AVRUPA’DAKİ GÜÇ ODAKLARIYLA İTTİFAKLAR KURDU 

Diğerine gelince… Gülen hareketi büyüdü ve devasa bir yapıya dönüştü. Bir anlamda Opus Dei ya da İlluminati’yi düşünün, bunlar gibi küresel bir hareket haline geldi. Küresel bir hareket haline gelince Hizmet hareketi, dini bir hareket, dini bir cemaat olgusunu bir kenara bırakıp, hoşgörü ve diyalog adına bütün insanlığa, hiçbir insan ayırt etmeksizin bütün insanlığa hitap ettiğini söyleyip, bunu da ispat etmeye çalıştığında İslami değerlerden uzaklaştı. Haliyle Hizmet hareketi Türkiye’nin sınırları dışındaki güç odaklarıyla bir takım ittifakları gelişti. İşte Türk Cumhuriyetlerini düşünün, oradaki okulların mevcudiyetini koruyabilmek için o ülkelerdeki siyasal iktidarlarla bir takım ittikaflar içine girdi. Amerika’daki, Avrupa’daki, Afrika’daki, Kuzey Afrika’daki, Ortadoğu’daki okullarını ayakta tutabilmek için o bölgelerdeki iktidarlarla ve siyasal güç odakları ile ittifaka girdi. Bu tip ittifaklarla devasa bir güç haline dönmüş olan Cemaat’in içerisine, Cemaat’in o gücünü ve yayılımcı yapısını kullanmaya çalışan kesimler, odaklar da kendi insanlarını yerleştirdiler. Bunu küresel anlamda düşündüğünüz zaman Türkiye’de AK Parti iktidarı ile çıkan gerilimin ve kavganın içerisinde bu güçler yer aldı. Mesela ben buna çok net adres vermişimdir. Amerika’daki bir grubun, yani Ortadoğu’da Amerikan çıkarlarına uygun bir İslami anlayışı oturtmaya çalışan bir grubun sızdırdığı adamlardır AK Parti ile Cemaat arasındaki şiddetli gerilimi körükleyenler. Kamu kurumlarındaki hizmetlerin bile aksaması noktasına gelmesine sebep olanlar, bu Amerika’nın kontrolünde olan kişilerdir.  Bu kavgayı bu şekilde okuyabiliriz. 

Bir yandan temelden kaynaklanan ideolojik bir dünya bakış açısına yönelik ayrılıklar, diğer yandan Cemaatin büyümesinden yola çıkarak, Cemaatin içine ajanlarını sıkıştıran güç odakları, AK Parti iktidarına dayattıkları politikaları ya da yapmamasını istedikleri politikaları, engelleyemedikleri veya hayata geçiremediklerinde, Cemaat içerisindeki o kişiler üzerinden, Cemaati bir tetikçi gibi kullanmaktadır.

TODAY’S ZAMAN İNGİLİZ EKOLÜYLE İTTİFAK HALİNDE, MİLLİ ÇIKARLARLA HAREKET ETMİYOR 

Son günlerde medyada da bu çatışmanın yoğunlaştığını görüyoruz. Özellik Today’s Zaman’ın yayınlarında AK Parti ve özellikle Başbakan Erdoğan‘ın hedefe koyulduğu söyleniyor. Today’s Zaman dış politikada ağırlığı olan bir gazete. Sizce bu nasıl okunmalı?

Sadece İngilizce yayın yaptığı için dış politika ağırlıklı bir gazete ve sosyal medya ağı olarak değerlendirmemek gerekiyor. Ben Today’s Zaman’ı, Today’s Birmingham Times ya da Today’s London Times olarak değerlendiriyorum. Niye? Çünkü Today’s Zaman grubunu yönetenler bir ekolün etkisi altında. Dünyada ağırlıklı olarak İngiliz ekolü, Alman ekolü, Amerikan ekolü olarak tabir edilen ekoller vardır. Amerikan ve İngiliz ekolünün sürekli bir ittifak halinde hareket etmesinden hareketle de Today’s Zaman’ı yönetenler İngiliz ekolü altında insanlardır. Yani İngiltere’nin Amerika ile ortak çıkarları ya da İngiltere’nin kendi devlet çıkarlarının söz konusu olduğu durumlarda hiçbir milli değeri tanımazlar, hiçbir milli değer için hareket etmezler, hiçbir milli değeri hayata geçirmeye çalışmazlar. Sadece ama sadece o politikalar geçerlidir. Today’s Zaman da bence öyle kadroların elinde bugün. Çünkü Today’s Zaman’ın yayın politikası ile Cemaatin ve Hizmet hareketinin Türkiye’de izlemiş olduğu çizgiyi asla örtüştüremiyorum. Hatta geçin onu, biraz önce anlattığım küresel güç odaklarıyla entegrasyon sürecindeki ittifaklarıyla da açıklamak mümkün değil. Bu ülkenin başbakanını hedef alan ulusalcı söylemlerden çok daha sert söylemler kullanıp Başbakan’a saldırıyor. Ki Hizmet hareketi, o Başbakan’la ve siyasi kimlikle hala ittifak halinde olmaya devam etmeye çalışıyor. Böyle bir yayın çizgisini ben Hizmet hareketi ile birlikte de düşünemem, Türk milli kimliğine ve Türkiye’nin çıkarlarına uygun hareket eden bir yayın grubu olarak da düşünemem. 

İSRAİL’İN ORTADOĞU’DAKİ İSLAMİ HAREKETLERE YÖNELİK TAVRI NEYSE CEMAATİ’N DE AYNI

Bu tartışmaların en çok alevlendiği olaylardan biri 7 Şubat’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan için hazırlanan fezleke oldu. Başbakan Erdoğan, buna çok sert tepki verdi. Orada bir darbe girişimi olduğu söyleniyor. İsrail’in de Hakan Fidan’ı istemediği yönünde açıklamaları olmuştu. Tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hakan Fidan’a yönelik girişim Cemaat’le ilişkilendirilebilir mi?   

Bütün bu olayın dramatize boyutu bu değil mi? Bu işin özellikle AK Parti ve Başbakan Erdoğan’a gönül vermiş kişileri, sandık başına gidip demokratik tercihini AK Parti’den yana kullanmış kesimleri üzen, onların vicdanlarında derin yaralar açan bu değil mi? Her ne kadar, ‘İlk çıkışta insani bir harekettir’ diyorsa da Hüseyin Gülerce veya Ekrem Dumanlı, geçmişte İslami bir hareket olduğu için insanların teveccühünü kazanmış Gülen Cemaati’nin İsrail politikaları ile paralel bir politika izlemesi Allah aşkına hangi vicdana sığar, hangi vicdan bunu kabul eder? İsrail’in dünyada ilk defa bir devletin içişlerine karışıp, bir devletin Müsteşarlığına gelen isme müdahale etmeye çalışması gibi hayasızca bir hareket ortada iken, Hakan Fidan’a karşı tavrı bu kadar net iken, Hizmet hareketi de, İsrail’le bu kadar paralel nasıl hareket eder? Sıradan bir bakanlığın müsteşarına itiraz etmiyor, MİT başındaki isme itiraz ediyor İsrail.  Bu ne demektir? Bu adam orada olduğu sürece benim menfaatlerime, İsrail’in büyük devlet olma hayallerine engeldir. Peki Cemaat, İsrail’in Ortadoğu’da yayılma hayallerinin aracı mıdır ki, böyle ittifakları var? Eşit derecede Hakan Fidan’a verdikleri rahatsızlıkları var. Bunu nasıl açıklayabilirler bana? Cemaat siyasi parti midir ki, İsrail’le ittifak halinde olsun ya da devlet politikası olarak böyle hareket etsin, bunu meşrulaştırsın? Cemaat siyasi hareket değildir. Cemaat bir dini harekettir bence. Peki İsrail’le ittifakın anlamı nedir? Peki Amerika’daki gruplarla ittifakın anlamı nedir? Ortadoğu’daki gruplarla ittifakın anlamı nedir? Müslüman Kardeşler’e yönelik Cemaatin içerisinde son dönemde ısrarla ortaya konulan tepkinin, nefretin, kinin sebebi nedir? Hizbullah ile eş durumda tutacak kadar Müslüman Kardeşler’e yönelik Cemaat tepkisinin sebebi nedir? İsrail’den farklı bir gerekçe varsa bunu açıklasınlar, bizde bilelim. İsrail’in Ortadoğu’daki İslami hareketlere yönelik tavrı neyse Cemaati’n de aynı. İsrail’in Türkiye’ye karşı bürokrasiye tavrı neyse Cemaatin de aynı. Amerika’nın neyse cemaatin de aynı. 

Yani Cemaat ile AK Parti arasındaki çekişmenin sebebini okumak için bu da yeterli aslında. İsrail ve Amerika, Başbakan’ın bütün açıklamaların da rahatsız. Aynı şekilde Cemaat de AK Parti iktidarından rahatsız. Amerikan ve İsrail istihbarat birimlerinin özellikle Türkiye’de AK Parti iktidarının itibarı yok etmeye amaçlı manupilatif çalışmaları Cemaat medyasında sayfa sayfa yayınlanmaya çalışıldı. Bu nasıl ittifaktır? Bu nasıl kirli bir ittifaktır. Yani bunu hangi vicdanla açıklayacaklar? 

CEMAATİN RAHATSIZ OLDUĞU ŞEY AK PARTİ’NİN DEVLETİ CEMAATE TESLİM ETMEMESİ 

Cemaatin rahatsız olduğu temel konular neler?

Cemaatin rahatsız olduğu temel konu yok. Cemaattin rahatsız olduğu şey AK Parti’nin devleti Cemaate teslim etmemesi. Yani Cemaat içindeki sızma gruplar olarak değerlendiriyorum ben onları, onlar AK Parti’den devlete müdahale yetkisi istediler. Yani devletin yetki alanlarına girmeye çalıştılar. Yani Kürt sorununu çözümünü bize teslim et dediler. TSK’yı bize teslim et dediler. Emniyeti teslim ettin ne ala, şimdi de MİT’i teslim et dediler. Emniyeti teslim etti, Başbakanlık’ta böcekler çıktı. Şimdi kime nasıl teslim edeceksin devleti? Cemaat içerisine sızmış bu kadar art niyetli grup varken, uluslararası istihbarat birimlerinin uşaklığını yapan yapılar varken, siz Cemaat’e nasıl teslim edeceksiniz? Sonra Cemaatin görevi devleti yönetmek midir?

PARALEL DEVLET YAPILANMASI KURDULAR 

Bir paralel devlet yapılanması mı söz konusu?

Kurdular. Ergenekon soruşturma süreci, Balyoz soruşturma ve davası, Poyrazköy derken maalesef ama maalesef Cemaat’ten güç alanlar, Cemaat’in o manevi ikliminden güç alanlar bir paralel devlet yapılanması kurdular. Bu yapıyı lağvetmek MİT’in ve Emniyetin görevidir. Zaten bu çatışmanın her geçen günü körüklenmesinin sebebi de bunu tasfiye etmeye yönelik hareketlerdir. İşte Emniyet istihbaratında bir tasfiye süreci yaşandı. Neden? Çünkü paralel bir devlet yapılanmasına hizmet ediyor. Hükümete ve devlete hizmet etmiyor, o dönem için söylüyorum bunu. Akıllara zarar uygulamalar var. 

AK PARTİ’YE OY VERİLMEYECEK DENMESİ CEMAATİN PARAMPARÇA OLMASI DEMEKTİR 

Önümüzde 3 önemli seçim var. Yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler var. Bu çatışma seçimlere de yansır mı?

Hiç önemli değil. Cemaat’teki bu aklı evvellerin, yani kendini yönetmeye bile muktedir olamayacak Cemaat içerisindeki zavallıların, özellikle ve özellikle şu konjonktür içinde, AK Parti’ye oy verilmeyecek gibi -onlar toplantılarında gündem diyorlar- bir gündem göndermesi  demek, Cemaat’in paramparça olması demektir. Cemaat’e gönül verenler böyle bir ahlaksız oyun içerisinde yer almazlar. Bunların seçime yansıması bu şekilde olmaz. Ben buna inanmıyorum. Şu olur, böyle bir hatanın içerisine düşerlerse eğer ülke için hayırlı olur. Nasıl hayırlı olur? Cemaat içerisindeki o sızma grubun temizlenme şansı elde edilir.  Ama ben önümüzdeki seçimlerden çok Ağustos ayının sonu ve Eylül aylarını başlarında yeni bir darbe girişimiyle ilgili hazırlanacak olan o karanlık eylemlere dikkat çekmek istiyorum.

Gezi olaylarıyla ilgili olarak söylüyorsunuz herhalde… 

Evet, Cemaati oradan uzak tutmaya çalışması lazım Cemaat tabanının. Doğru olan da bu. Cemaat içinde bu yapı, Gezi Parkı’nın devamı olacak, hükümete yönelik o eylemleri kaşıyacaktır. Emniyet’in oradaki tavırlarına dikkat edilmesi gerekiyor. Emniyet’te hala o gruplarla hareket eden yapılar var. Üst düzeyde amirler, müdürler var.

Gezi Parkı olaylarında Cemaat’in bir etkisi var mıydı? 

Gezi Parkı’nda Cemaat başından sonuna kadar vardı. 

Nasıl vardı? Taban olarak mı?

Taban olarak değil. Mehmet Baransu vardı, Emre Uslu vardı, Önder Aytaç vardı ve bunlara inanan Cemaat’teki saf niyetli insanlar vardı. Ama bunlar kaşıma anlamında, Gezi Parkı’nı meşrulaştırma anlamında, Batı’da Gezi Parkı’yla ilgili hükümete yönelik tepkinin oluşması anlamında en başta yer aldılar. Başından sonuna kadar da bulundular. 

Gezi Parkı ile ilgili olaylar seçimlerden daha önemli diyorsunuz?

Evet, kesinlikle…

Teşekkür ediyorum. 

Ben teşekkür ederim.