Ali Bulaç’ın hedefinde paralel yapı mı var?

Olaylar
Tecessüs “Tecessüs”ün türediği “cesse damarı tutmak, kişinin hasta olup olmadığını tespit etmeye çalışmaktır. “Casus”la aynı kökten gelen tecessüs; gizli bir şeyi araştırmak, mahrem olanı deşifre etme...
EMOJİLE

Tecessüs

“Tecessüs”ün türediği “cesse damarı tutmak, kişinin hasta olup olmadığını tespit etmeye çalışmaktır. “Casus”la aynı kökten gelen tecessüs; gizli bir şeyi araştırmak, mahrem olanı deşifre etmek veya herkesçe bilinmemesi gereken şeyi açığa vurmak demektir.

Gizlilikleri araştıranlar, özel hayatında veya işinde kusuru olan kişiye şantaj yapmak, istemediği bir tutum veya fiile zorlamak; yakın çevresi veya kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak, gözden düşürüp işini yerine getiremez hale getirmeyi hedeflerler.

Mahrem dünyaya ait olayların teşhiri hem ahlak dışıdır hem hukuken suçtur. Bunun Hucurat Sûresi’ndeki 12. ayette yer alan “kötü zan besleme yasağı”yla ilişkisi var. “Kötü zan”dan hareketle kişiler tecessüslerde bulunur, mahrem hayatla ilgili kuralları da ihlal ederler. Bu durumu hükümetler ve devletler ölçeğinde düşündüğümüzde, bundan baskıcı yönetimler çıkar.

Bazıları, psikolojik rahatsızlıkları dolayısıyla başkalarının gizli hayatlarını araştırır, bundan tuhaf bir biçimde tatmin olurlar. Bu, “kalp hastalıkları”ndan biridir.

Teknolojik gelişme, mahrem dünya diye bir şey bırakmadı. Son derece sofistike yöntem ve araçlarla kişilerin mahrem hayatı, konuşmaları, fiilleri kayıt altına alınabilir, montaj hileleriyle istenildiği kılığa sokulabilir. Bu açıdan, elde ediliş şekli itibarıyla suç olan bir fiilin delil veya şantaj aracı olarak kullanılmasına kuşkuyla bakmalı. Tabii bu hiçbir ses ve görüntünün kanıtlanmayacağı anlamına gelmez. Ortada can ve mal güvenliğini ilgilendiren bir tehdit söz konusu ise –cinayet, terör, saldırı, yolsuzluk, rüşvet vb.- o zaman da hakimin kararıyla bu türden kayıtlar ve tespitler yapılabilir. Yine ülkenin güvenliği  söz konusuysa düşmanın plan ve hazırlıklarını öğrenip ona göre tedbir almak maksadıyla casusluk faaliyetine veya gizli dinlemelere cevaz verilmiştir.

Allah’ın Elçisi (sas): “Ey diliyle inanıp, iman kalbine girmeyen kimseler. Müslümanların gıybetini yapmayın; gizli kusurlarını araştırmayın. Kim onların gizli kusurlarının peşine düşerse, Allah da onun gizli kusurlarını araştırır. Allah kimin gizli kusurlarını araştırırsa, evinde dahi onu rezil eder.” (Tirmizi, Birr, 85.)

Abdurrahman bin Avf’tan naklen: “Bir gece Hz. Ömer’le dolaşıyorduk. Kapısı bir parça aralık bir evden kandil ışığı geliyordu. İçeride sesleri birbirine karışan kimseler vardı. Ömer ‘Bu Rabia b. Umeyye b. Halef’in evidir, şu anda içki içiyordur. Ne yapalım?’ diye sordu. Ben de, ‘Benim görüşüm, biz şu anda Allah’ın yasakladığı bir şeyi yapıyoruz.’ dedim ve Hucurat 12. ayete atıfta bulundum. Ömer beni haklı buldu, geri döndük.” Hz. Ömer’le ilgili başka bir örnek de vardır: “Hz. Ömer, bir gece Medine’de dolaşıyordu. Evlerden birinden şarkı sesleri duydu. Duvara tırmanıp içeri girdiğinde hoşlanmadığı bir manzara ile karşılaştı, içerideki adama çıkıştı. Adam: ‘Ey Mü’minlerin Emiri, dur, (hüküm vermede) acele etme. Eğer ben, Allah’a karşı bir hata işlediysem, sen üç hata işledin: 1) Allah Teâlâ, ‘Birbirinizin gizli hâllerini araştırmayın.’ (49/12) buyurduğu hâlde, sen ayıp araştırdın. 2) Allah, ‘Evlere kapılardan girin!’ (2/Bakara, 189) buyurduğu hâlde, sen duvara tırmandın. 3) Allah, ‘Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin isteyip onlara selâm vermeden girmeyiniz. Böyle yapmanız sizin için daha münasiptir. Olur ki düşünür, hikmetini anlarsınız.’ (24/Nûr, 27) buyurduğu hâlde sen evime izinsiz girdin, üstelik selam da vermedin.’ diye karşılık verdi. Hz. Ömer, ‘Eğer ben seni affedersem, sen de beni affeder misin?’ dedi. Adam kabul edince, Hz. Ömer ‘Affettim’ diyerek evden çıkıp gitti.” (Kenzu’l-Ummâl, III, 808, Hds. No: 8827)

Sonuç: Mahrem alan korunmuştur. İnsanların gizli işleri, kusur ve ayıpları araştırılmaz. Biri bizdeki ayıbı araştırmaya kalkışsa bile bizim mukabil bir hareketle onun ayıplarını araştırmaya kalkışmamız doğru değildir (Ebu Davud, Libas, 14). Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: “İnsanların ayıplarının, gizli hallerinin peşine düşme. Böyle yaparsan onların ahlakını bozarsın veya buna yakın bir şey yapmış olursun” (Ebu davud, Edeb, 37). Özetle tecessüs yasağı asli, tecessüste bulunmak arızidir.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..