Karadayı’ya damga vuran şiir

Medya
Sezonun en iddialı dizisi Karadayı’nın geçtiğimiz gece yayınlanan bölümünün kulaklarda bıraktığı lezzet, Çetin Tekindor’un okuduğu Haydi Abbas şiiriydi. ÇETİN TEKİNDOR’UN MUHTEŞEM SE...
EMOJİLE

Sezonun en iddialı dizisi Karadayı’nın geçtiğimiz gece yayınlanan bölümünün kulaklarda bıraktığı lezzet, Çetin Tekindor’un okuduğu Haydi Abbas şiiriydi.

ÇETİN TEKİNDOR’UN MUHTEŞEM SESİNDEN HAYDİ ABBAS ŞİİRİ

Atv’nin yeni dönem dizilerinden Karadayı, öncelikle, birçok başrol oyuncusunu bünyesinde toplayan bir yapım olarak dikkat çekiyor. Adliyedeki çaycı bile çok iyi tiyatro oyuncusu olarak kalmış hafızamda. Kenan İmirzalıoğlu’yla, Bergüzer Korel’in bu dizide işleri daha zor görünüyor. Gerçi Kenan İmirzalıoğlu’nun yayından kaldırılan, iş yapmayan bir projesini hatırlamıyoruz.
   
Çetin Tekindor, Şebnem Dilligil gibi duayenlerin yanında, kötüyü oynayan diğer isimler de çok etkili. Girdiği diğer dizilerin unutulmayanı olmayı başaran, komiser rolüyle, Rıza Kocaoğlu, Necdet’i  oynayan  Erkan Avcı, savcı Turgut’a hayat veren Yurdaer Okur, oyunculuklarıyla tiyatro tadını yaşatıyorlar televizyon izleyicisine. Yan rollerin hayatlarına doğru kapılar aralandıkça hikaye yükseliyor. 
   
Senaryonun gidişatına göre, esas kız olma şansı bulunmayan Melike İpek Yalova için, bu dizinin önemli bir şans olduğunu düşünüyorum. Türkan Şoray’a, kendi kızından daha fazla benzeyen genç oyuncuyu izlerken,  Türkan Sultan’ın ilk filmlerindeki halini hatırlamamak mümkün değil. Bazı dizilerin hikayesi,  zamanla açılıyor, seyirci ilerleyen bölümlerde yakalanıyor; Karadayı, birinci bölümde zengin bir giriş yapmıştı. Kayıp Şehir mesela ilk günlerde o kadar sarmadı; o da çok güçlü bir proje;  hikayesi daha sert ama usul usul ilerliyor. Yetmişli yılların sokak hareketlerini, esnaflığını, zanaatkarlığını, o dönemdeki gençlerin hayallerini, ev hallerini anımsatan Karadayı dizisi, esas olarak adalet anlayışımızı sorgulatıyor. İnsanın başına öyle olaylar geliyor ki harekete geçmezsek, kurallara harfiyen uymaya kalkarsak, haklı, mazlum kaybedecek. Herkes kendi adaletini uygulamaya başlarsa bu sefer anarşi başlayacak. Hakim hanımla, sahte avukatın, birbirleriyle çeliştikleri nokta işte bu.   
 
Habertürk’te Üstün Dökmen anlattı: Öğrenilmiş Çaresizlik
   
Habertürk’de, Zafer Arapkirli’nin konuğu Üstün Dökmen’di. Üstün Dökmen hangi programa katılsa zaman yetmiyor; diyecekleri çok; her birini çok kısa zaman zarfında söylemek durumunda kaldığı için seyirci ister istemez bir yarım kalmışlık duygusunda bırakılıyor. Çok hızlı geçen konuşmaları büyük bir çaba göstererek dinlemek gerekiyor. Sanıldığından çok daha büyük oranda, depresyondan ve ilerlemiş halinden, muzdarip, insan varmış Dünya’da ve ülkemizde. Yoğun üzüntü, suçluluk duygusuyla baş edemeyen insanın yaşam kalitesi bozuluyormuş. Yakınımızı kaybettiğimizde, örnek verdi, bir ay, olmadı iki ay, yas, kabul edilebilirmiş; daha fazlasında bir uzmana danışmak şart oluyormuş.
 
Farelerde yapılan deneyleri anlatarak, öğrenilmiş çaresizlik içine nasıl sürüklenildiğini açıklayan Dökmen, depresyondan korunma yollarına da değindi, kısacık dakikalarda: Kurtulamayacakları empoze edilen fareler, kurtulacakları bir düzenekte bile hiç çaba sarfetmeye yeltenmiyorlar.  En çok medya yoluyla çaresizlik sendromuna itildiğimizi, satır arasında ima ederken, Dünya’yı değiştiremeyeceğimizi, Dünya kurulduğundan beri hep savaşların yaşandığını, çarenin kendimizi değiştirmek olduğunu belirtirken, komşu yerine psikiyatriste ve psikoloğa başvurmayı tavsiye etti. Sadece ilaç tedavisinin yetersiz kalacağının altını çizdi.  

Rotahaber