Günümüzün En Felaket İcadı!

Medya
Röportaj: Zuhal Erkek – Sümeyye Ezer Yazar Mirkan Baran’ın çıkarmış olduğu Ben Paraya Tap(m)ıyorum Kitabı’nda, paraya nasıl esir düştüğümüz ve batının parayla bizleri geçici mutluluk...
EMOJİLE

Röportaj: Zuhal Erkek – Sümeyye Ezer

Yazar Mirkan Baran’ın çıkarmış olduğu Ben Paraya Tap(m)ıyorum Kitabı’nda, paraya nasıl esir düştüğümüz ve batının parayla bizleri geçici mutluluklara nasıl ittiği anlatılıyor.

Hemen her şeyin bir maddi değeri olduğunu zannettiğimiz zamanlarda yaşıyoruz. Gerçekten her şeyin bir maddi değeri var mı yoksa parayla satın aldıklarımız bizleri sadece bir kaç gün iyi hissetmemizi sağlayacak geçici hevesler mi? Lidyalıların parayı bulduğu günden beri o bizi ne kadar mutlu etti?Para kazanma hırsı, maddi şeyler peşinde koşmak bizim neleri kaybetmemize sebep oldu? Bu soruların tüm cevaplarını "Ben Paraya Tap(m)ıyorum" kitabının yazarı Mirkan Baran’la yaptığımız röportajda sizler için irdeledik.

Yeryüzünde Fesat Çıkaran En Büyük İcat Para

Mirkan Baran, son yüzyılın en büyük, en güçlü ve son olarak da sahte tanrılardan biri olan paranın ne anlama geldiğini on5yirmi5 okuyucuları için anlattı!

İnsanoğlunun başına paradan daha büyük bir bela gelmediğini,gelmeyeceğini de ifade eden Mirka,ünlü düşünür Sophokles’in "Paranın, insanoğlunun yeryüzünde fesat çıkaran en tehlikeli icad" olduğunu söylediğini hatırlattı.

Kesin olmamakla birlikte parayı Lidyalıların icat ettiklerini, tarih sahnesinden silinmeden önce insanlığa attıkları en büyük kazığın para olduğunu bildirdi. Mirkan, paranın icadıyla, gözünü para hırsı bürümüş bazı kadınlar yüzünden fuhuşun arttığını ve erkeklerin birbirini temizlediklerini,bu yüzden onlara dua mı yoksa beddua mı etmemiz gerektiğini bilmediğini belirtti.

İnsanların doğası gereği hep daha iyisini ve daha fazlasını istediğini ve bu doğrultuda hayatını heba ettiğini ve yetinmeyi bilmediğini söyleyen Mirkan Baran,batılının bize yetinmenin ve şükretmenin "küçük insan olmakla eşdeğer olduğunu" öğrettiğini çünkü parayla modern, özgür ve büyük insan olabileceğimizi, aynı zamanda paranın her şeye gücünün yeteceğine inandırmaya çalıştığını söyledi.

Sapkın his ve heveslerini fikir suretine bürüyüp, sahte ve yalancı düşünceler ürettirerek insanları paranın kölesi yaptığını iddia etti.

Yüzde 25 Batılı, Yüzde 75 Doğuluya Hükmediyor

Kitabınızın çıkış noktalarından söz eder misiniz?

Kitabımın çıkış noktası "yeri geldiğinde düşünce ve davranışlarıyla melekleri bile geride bırakabilecek, fakat aynı zamanda yine düşünce ve davranışlarıyla şeytana bile rahmet okutacak" insan…

Kitabın başlığı, her ne kadar BEN PARAYA TAP(M)IYORUM olsa da, genel çerçevede gözlemlendiğinde "Batı dünyasının bize yıllardır kasıtlı bir şekilde empoze etmeye çalıştığı modernizm veyahut globalleşme" eleştirisinin daha ağır bastığı görülecektir. Siz hiç, globalleşmenin "neden Batılı, neden Hristiyan ve neden liberal" olduğunu sorguladınız mı? Bizim toplumuz da dahil olmak üzere, yeryüzünün yüzde 75’i Doğulu milletlerden oluşmaktadır. İşte, Globalleşme denilen şey de, tam budur ; yani yüzde 25 Batılının, yüzde 75 Doğuluya nasıl hükmedeceği konusudur.Tabi bu modernleşmenin en temelinde de insanın zayıf noktalarından biri olan aç gözlülüğü yani hep kazanma, daha çok kazanma, para yatmaktadır. Diğer bir husus da, kültürleşmedir, yani özgürlük adı altında, sapkın his ve heveslerin fikir suretine büründürülüp, saygı duyulmasını beklemektir.
Toplumlar Parayla Başkalaşıyor

17 yy. Aydınlanma Felsefesi ile "Evet, dünyayı Tanrı yaratmıştır ama artık dizginler insanların ellerindedir" fikrine(!) kendini ikna eden Batı dünyası, sınırlı güç ve sınırlı aklıyla "temellerini kazarak" yok oluşunu hızlandırmıştır. Evet, teknolojik olarak ilerledik; yatlarımız, katlarımız, uçaklarımız, yüksek binalarımız var. Ama insana Batı tarafından empoze edilen, materyalist düşünce hep kazanma hep daha iyiyi elde etme, daha çok özgürleşme(!) hırsı insanın sonunu hazırlamaktadır. Tabi bu yapılırken de para kullanılacaktı ve öyle de oldu. Toplumlar parayla "başkalaştı", gelişim göstermedi. Çünkü gelişme özüne sadık kalınarak gerçekleşir; Başkalaşmada ise, adı üstünde her şeyinizden sıyrılarak "başkası" olursunuz.

Deniz Kadar Para Kazan Ama Üstündeki Gemi Sen Ol

Ünlü Filozof Sokrates "Maddi hayat bir derttir ve yalandır, bu yüzden maddi hayatın yok edilmesi bir mutluluktur, der ve biz bunu dilemeliyiz” diye de tavsiye de bulunur. Mevlana, “deniz kadar mal kazan ama üstündeki gemi sen ol" diyerek malın bizi değil, bizim malı yönetmemiz gerektiğini vurgular. Kısacası, Batılıların "modernleşme" dedikleri şey aslında bize, özür dileyerek söylüyorum, "mükemmel görünmeyi fakat bok gibi hissetmeyi öğretmiştir. Sınırsız özgürlük de denilebilir. İşte kitabımın temelinde de "insanımızda bir bilinç uyandırma amacı" yatmaktadır. Kıymetli okurlarım tarafından da iddia edildiği üzere, bu çalışma "batıyı eleştirme noktasında, insana dair" yerinde tesitleriyle en iddialı çalışmalardan biridir.

Para Kazanmak için Her Yol Meşru Kabul Edildi

Günümüzde para sizce neden en önemli unsur haline geldi? Bunların sebepleri neler olabilir?

Globalleşme ve Modernizm diyerek sanırım en kestirme cevabı vermiş olacağım. İlk sorunuzda ben de size bir soru sormuştum "Globalleşme denilen şey, neden Batılı, neden Hristiyan ve neden Liberal?". Batı dünyası, bize her şeyin satın alınabilir olduğunu her türlü yolla empoze etmeye çalıştı. Başaramadı desek, dünyanın en büyük yalanı olurdu. İnsanlar kazandıkça, daha çok hırslandı ve "para kazanmak için her yolu meşru kabul etti". "Adam yerine konulabilmenin" tek kriteri para, zenginlik… Siz Amerika’nın neden geçen yıl sigarayı çoğu alanda yasakladığını biliyor musunuz? Neden mi? Çünkü, sigaradan kaynaklanan hastalıklar nedeniyle yapılan masraflar, sigaradan elde edilen geliri geçti de o yüzden. Sanırım, ne demek istediğim az da olsa anlaşılacaktır. Materyalist ve insanı sadece et ve kemik -salt beden- olarak gören düşüncenin, temelini oluşturduğu bir yaşam tarzından da başka ne beklenebilirdi ki…

Meşru Gayelerin, Gayri Meşru Yolları Olmaz

Kitabınızda da belirtmiş olduğunuz gibi batı bize metaryalist bir hayat önerirken bunu bilinçli olarak mı yaptı?

Kesinlikle "evet". Batı dünyasının bilinçaltında daha çok kazanma ve daha çok hükmetme hırsı vardır. Bunu yaparken de, Kültürleme yoluyla, o da olmazsa silah yada iç karışıklıklar yoluyla bunu deneyecektir. Batı her türlü hedefe ulaşmak için her yolu meşru sayarken, biz, Anadolu insanları biliriz ki "meşru gayelerin, gayri meşru yolları olmaz."

Para ile Saat Satın Alınabilir ama Zamanı Asla

Kitabınızda geçen bir cümle dikkatimi çekti. "Herkes her şeyi satın alabilir yalanı" her şeyin para üzerine kurulmuş bir dünyada sizce neler parayla ölçülemez?

Şunu belirtmek de fayda görüyorum, Nihat Genç’in ifadesiyle "Batı, elinde gelse güneşin önüne seti çekip, güneşi bile satabilir, ama iki tane Avrupalı genci birbirini öldürmeden bir arada yaşatmayı başaramaz". Batılı bunları er-geç anlayacaktır;

Para ile saat satın alınabilir ama zaman satın alınamaz.
Para ile yatak satın alınabilir ama uyku satın alınamaz.
Para ile kitap satın alınabilir ama bilim satın alınamaz.
Para ile hastane satın alınabilir ama sağlık satın alınamaz.
Para ile rütbe, mevki satın alınabilir ama saygı satın alınamaz.
Para ile kan satın alınabilir ama hayat alınamaz.
Para ile seks satın alınabilir ama sevgi alınamaz.
Paran Varsa, Hak da Hukuk da Sensin

Kitabınızda bir tehlikeden bahsediyorsunuz. Bizleri nasıl bir tehlike bekliyor? "Müşteri her zaman haklıdır" ifadesinin korkunçluğunun. Bunu biraz daha bizim için açabilir misiniz? Bu konuda gençlere tavsiyeniz nelerdir?

Evet, ifadenin korkunçluğuna bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum. "Müşteri her zaman haklıdır." Peki, müşteri denilen kişi kimdir hiç düşündünüz mü? "Parası olandır". Yeryüzünde, hiçbir ifade bu kadar kısa bir cümleyle karşılığını bulamaz. Evet, müşteri parası olandır. Parası olanın haklılığı, işte asıl korkunçluk burada yatmaktadır. Paran varsa, hak da hukuk da sensin demektir; paran yoksa "hak da hukuk da senden yana değildir". Bundan daha büyük bir tehlike olabilir mi? İnsanı, "insan olarak" değil de, sadece maddeden ve parasından ibaret görülüyor.

Düşündüğü gibi Davranamayan, Davrandığı Gibi Düşünür

Materyalist düşünce, zamanla tüm ilişkilerimize de yansıyor. Hedonist(hazcı) ve Egoist(bencil) toplumların günümüzde bu kadar yaygın olması kadar bir tehlikeli bir şey olabilir mi? Detaylarına kitabımda yer verdiğim, daha birçok tehlikeden, bahsetmek mümkün. Batı bu fikirleri, bize usul usul, sinsi bir şekilde aşılamaktadır. Ne de olsa, onlar da çok iyi bilmektedirler ki, “düşündüğü gibi davranmayan, bir gün nasıl olsa davrandığı gibi düşünecektir.

Amacım Farklılık Değil Farkındalık Yaratarak Toplumsal Bilinç Oluşturmak

Gençlere, tavsiye etme noktasında, "kimseye nasihat etme" gibi bir haddim olmadığını söylemekte yarar görüyorum. Ben, sadece “olanı" yazdım; mümkün olduğu kadar da yorumlamadan ve yönlendirmeden yazmaya çalıştım. Kitap içerisinde, tabii ki dilim döndüğünce kendime tavsiyede bulunmaya çalıştım. Çünkü, ben inanıyorum ki güzel Anadolu’nun güzel insanları, okuduğunu anlayacak, kendince yorum ve sonuçlar çıkarabilecek kapasitededir. Benim amacım, başta da belirttiğim gibi “farklılık değil, farkındalık yaratarak”, toplumsal bir bilinç oluşturmak.

Ölümü Düşünen Biri, Materyalist Batıya Ne kadar Önem Verebilir ki

İlla ki nasihat isteyen olursa, kitabımda detaylarıyla ve gerekçeleriyle değindiğim son bölümü okuyabilirler. Ayetin ifadesiyle, "Her nefis(canlı) ölümü tadacaktır." Ölümü ve ileride mutlaka bir gün öleceğini düşünen biri, sizce materyalist batıya ne kadar önem verebilir ki. Batının asıl kaçtığı nokta da budur; Memento-mori, yani ölümü unutma. Size bir sırrımı da vereyim, en büyük tehlikeye dair;
Sad-i Şirazi’nin "Ateşe tapan biri, ateşi yüzyıl söndürmeden yaksa da ateşe düştüğü an ateş hemen onu yakıverir" vurguladığı gibi paraya tapan ya da ona köle olan birinin de sonunun bu ateş örneğinden farksız olmayacağı kanaatindeyim.

on5yirmi5.com