Ece Temelkuran, Behzat Ç.’yi Yazdı

Medya
Baştan şunu söyleyeyim: Memleketi kasıp kavuran dizilerden bile bihaber bir şahıs olarak Behzat Ç.‘nin sadık bir izleyicisiyim. Öyle ki örneğin “Dikmen CSI!” esprisine bir haftaboyun...
EMOJİLE

Baştan şunu söyleyeyim:

Memleketi kasıp kavuran dizilerden bile bihaber bir şahıs olarak Behzat Ç.‘nin sadık bir izleyicisiyim. Öyle ki örneğin “Dikmen CSI!” esprisine bir haftaboyunca lüzumlu lüzumsuz gülmüşlüğüm var. Genç edebiyatçı Emrah Serbes‘in yarattığı Behzat Ç. karakterinin başarısı, başrol oyuncusu başta olmak üzere bütün ekibin çıkardığı iyi oyun, olayın Ankara’da ve öğrenciliğimden bildiğim, sevdiğim leş mekânlarda geçiyor olması, yan kadronun anladığım kadarıyla oyuncu olmayan kişilerden seçilmesi, hikâyenin sağlamlığı… Daha çok neden sayarım sevmek için. O yüzden birazdan söyleyecek olduğum şeylerin bunu size unutturmasına izin vermeyin.

ENGÜRÜ KÜLTÜRÜ
Behzat Ç. bu hayatta ve bu hayatın erkeklerinde istemediğim, istemediğimiz neredeyse her şeyi temsil ediyor. Birincisi Behzat Ç. ergen bir erkek. Aslında tam bir erkek değil yani. Hiç değilse henüz adam olamamış bir oğlan çocuğu. Karısını ve kızını kaybetmiş polis-dedektif tiplemesinin Amerikan ucuz romanlarından ve Hollywood filmlerinden çalınıp Allah ne verdiyse yerlileştirilmesiyle elde edilen “esprinin” gizleyemediği, sevimsiz bir hamlık var Behzat‘ta. Olayın Ankara’da geçmesi bu bakımdan ironiktir. Erkek erkeğe bir hayatın tesis edildiği, ergen kabalığının ve sakarlığının erkekler arasında yeniden ve yeniden onaylandığı, kadınlardan neredeyse bucak bucak kaçılan Engürü Kahvesi kültürünün ürünlerinden biridir Behzat. Kadınlar konusunda beceriksizdir, hırçındır, küser, hırttır, hırtlığını yontmaya gerek duymaz.

BEHZAT BİR VELETTİR!
Behzat Ç., kadınlar tarafından ele geçirilme korkusuyla, yalnızlığın ruhta yarattığı berduşluk arasında sıkışıp kalmış bir oğlan çocuğudur. İstediği kadar tespih sallasın, istediği kadar dövsün, sövsün, vursun, ağır abi sessizliklerine bürünsün… Hazin bir çocuktur Behzat Ç. Konuşmayı beceremediği için küfreden, özür dilemeyi beceremediği için sevimlilik yapmaya çalışan, bir kadın/bir ilişki için herhangi bir çaba harcamamasına rağmen reddedilmesine/terk edilmesine şaşıran, karşısındakinin ne hissettiği, ne istediği konusunda bir fikri olmamasını umursamayan bir şımarık velettir!

HEMŞİRE REFLEKSİ
Bu küsmüş oğlan çocuğu vakaları kadınlarda tuhaf bir ruh haline sebep olur. Birincisi ve otomatik olanı “Onun dermanı bende” sanrısıyla başlayan hemşire şefkati refleksi. İkincisi ve bunu takip eden tepki ise öğretmen-anne olmak için engellenemez istektir:
“Benimle yaşarsa adam olur!”

Kadınlar kendilerine umut verilmemesine rağmen umut edebilen son canlıdır!

Behzat Ç.‘nin bir roman/dizi kahramanı olarak çekiciliği ama aynı anda çekilmezliği buradadır. En azından kadınlar için. Erkekler için ise gerekçe malumdur. Ergen erkeklerin kendi olmamışlıklarını onaylamak için ne büyük endüstriler inşa ettiklerini hepimiz biliyoruz. “Kurtlar Vadisi”nin konuşamadığı için mal mal bakan bütün o erkek karakterleri neden seviliyor sanıyorsunuz!

PEJMÜRDENİN YÜCELİĞİ
Behzat Ç. bu durumu olumlayan, onaylayan ve hatta taçlandıran bir karakter olarak yan karakterlerini de kendi “veletliğine” çağırır. Yardımcılarının tamamı da aynı hırtlığın, beceriksizliğin ve kabalığın bir parçasıdır. Bir kadınla konuşamamanın aslında hiçbir sevimli tarafı olmamasına rağmen karakterlerin neredeyse tamamı aynı yolun yolcusudur. Bir kadınla konuşmayı becerebilen, kadına çiçek almak gibi, Behzat ve çevresi için akıl almaz derecede saçma bir şey yapabilen yakışıklı genç polis ise sadece alay konusudur. Onun nezdinde bakımlı olmak da yerin dibine sokulur ve ergen oğlan çocuğu pejmürdeliği bir kez daha yüceltilir.

SENİ UZAKTAN SEVMEK…
Sadece Emrah Serbes‘in değil, son dönem genç erkek yazarların bir tür “ergen erkek edebiyatı” yaptığını düşünüyorum. Kadın karakterlerinin erkek karakterlere oranla suni ve derinliksiz kalması bu ergenliğin bir sonucu. Kadınlara yaklaşmayan, yaklaşmaya çekinen bir edebiyat bu. Tıpkı “Sevgilin var mı len?” diye sorulunca “Ben kızlara sinir oluyorum” diye bağıran on yaşındaki oğlan çocukları gibi. Belki de bu yüzden biz kadınlar olarak Behzat Ç.‘yi izlemeyi seviyoruz. Hayatımızda asla istemediğimiz ama içimizde hemşire/öğretmen/ anne şefkati uyandırmayı bir biçimde başaran bu karakteri uzaktan(!) sevmeyi istiyoruz.