‘Dizi Reklam Arasına Yerleştirilmiş Bir Şeydir’

Medya
Adını ‘Ezel’in senaristi olarak aklımıza kazıdığımız Kerem Deren, yeni dizisi ‘Uçurum’da para kazanmak için geldikleri Türkiye’de fuhuşa sürüklenen iki Moldovalı kadının ...
EMOJİLE

Adını ‘Ezel’in senaristi olarak aklımıza kazıdığımız Kerem Deren, yeni dizisi ‘Uçurum’da para kazanmak için geldikleri Türkiye’de fuhuşa sürüklenen iki Moldovalı kadının öyküsünü anlatıyor.

Uçurum’un öyküsü ilk ne zaman düştü aklınıza?

Başka bir yapım firmasıyla çalışıyorduk, bir taksi sürücüsü üzerine bir iş üzerine… O insan ticaretiyle birleşti. Ezel’den önceydi. Bir proje hazırladık ama kaldı. Bugüne geldiğimizde tekrar çalışıldı.

Kadın ticareti üzerine araştırmaya ilk başladığınız durumla şimdiki bakışınız arasında nasıl bir fark var?

Bilgi olarak büyük ayırım var ama esas o bilginin getirdiği farkındalık insana vicdani bir ağırlık yapıyor. Bu kadar dehşetli bir şeyin hemen yanınızda olması ve bununla ilgili algının da umursamazlık olması çok kötü. Çok yakınım bir insan, Moldovalı bir kızı bakıcı alacak “Ya onlar çok çalıyor” diyebiliyor. O kadar korkunç bir algı var ki. Ötekileştirdiğiniz o insanlar çok zor şartlar altında… İnsan ticareti çok korkunç ve bu kadar yakınımızda olması, vicdanla ilgili sorumluluk yaratıyor.

Mağdurlarla görüştünüz mü?

Birebir görüşmedik. Ama IOM (Uluslararası Göç Örgütü) aracılığıyla, danışmanlarla konuştuk. Onlardan aldık hikâyelerini. İyi gazetecilik örnekleri de var. Bu durumun insanların köle gibi kaçırıldıkları, bodrumda tutuldukları ve zorla fuhuş yaptırıldıkları bir ucundan bahsediyoruz. Bu da Türkiye’de çok yaygın.

Dizideki kadınlar çalışmak üzere gelip de fuhuşa mecbur bırakılanlar mı zorla getirilenler mi?
İkisi aynı zaten. Birinde fiziksel olarak kapatıyorlar. Ama birini borçlandırdığınız, pasaportunu aldığınızda zaten onu köşeye sıkıştırmış oluyorsunuz. Tehdit de işliyor, “Moldova’daki kızını öldürürüz” gibi… Dizideki iki kardeş Moldova’dan para kazanmak üzere geliyor. Abla kaçıyor ve kız kardeşini kurtarmaya çalışıyor. Bir taksi şoförü de ona yardım ediyor.

Yabancıların ikametini düzenleyen yeni yasa da kayıtdışı çalışan kadınların hayatları zorlaşacak…
Mesele yasalar da değil, mesele uygulamadaki umursamazlıklar. Sonuçta bu yerlerin kimse tarafından bilinmediği falan yok. Bu kadınların çalıştırıldıkları yerlerde ne olduğu belli. Karşılarında karakol var. Sistem, durdurulmaya çok çalışılıyor da durdurulamıyor değil…

Bahsettiğiniz hayatın eşiğindeki kadınlar da izleyecek diziyi… Sizde karşılığı var mı bunun his olarak?

Bilmiyorum karşılığını. Bu bir dizi. Sosyal bir amacı olsa da kendinden büyük misyon yüklenmesinin imkânı yok. Bir dizinin böyle bir şansı yok. Ama IOM ile konuşuluyor, telefonlar yayımlanacak. Bu işi yapmanın sebeplerinden biri bu farkındalığın oradaki insanları olumlu etkilemesi.

Biz ‘dizi matematiği’ lafını Ezel’le öğrendik… Nedir dizi matematiği?

Daha önce niye öğrenmedik bilmiyorum ben de… Resmin nasıl matematiği varsa bu işin de öyle bir matematiği var. Bir tarafıyla kuvvetli bir zanaattır. İlla okuluna gidip öğrenmezsiniz. Ama karışık iş, senaryo. O kadar serbest bir edebiyat dalı da değil. Çok okul okudum, tiyatroyla ilgili… Ama bunun bir okulu yok. Okulun bana faydası sürekli o ortamda bulunmam, yazarlarla, kitaplarla çok haşir neşir olmamdır.

‘Uçurum’da da gizem olacak mı?

İleriye sürpriz atmak gerekli. Ama ‘Ezel’deki gibi çılgın akıllı insanların at koşturduğu bir dizi değil.

‘Ezel’ çok erkek bir diziydi de. ‘Uçurum’dakiler güçsüz kadınlar mı, mücadeleciler mi? Erkekler de ‘kurtarıcı Türk erkekleri’ mi?

Bu bir kadın hikâyesi. Kadın perspektifinden anlatılıyor. Temel çatışması, kadının başına gelmiş bir çatışma. Teorisi de kadın teorisiyle ilgili. Niyet o kadın anlayışının içinde bulunmak. Bir erkek taksici var, onun da kendi açmazları var. Bu, niyetimin ötesinde de bir soru. Ne istersem, sonuçta kültürün bir parçasıyım. Bu da o anlamda ataerkil bir iş mi… Muhtemelen öyle olacaktır, onu kırmak böyle tek bir iradeyle olacak bir şey değil.

Neden olmuyor?

Televizyonda iki şey mümkün. Bir; sorgulamak. Söylediğiniz ahlakçılığı, ataerkilliği sorgulamak yazarın derdi olabilir. Ama televizyon bunların sorgulanma derdi olan mecra değil. Dizi, reklam arasına yerleştirilmiş bir şeydir. Tersi değil. Sorgulamacı mantık zor girer televizyona…

Türkiye’nin politik iklimine dair bir iş yapılabilir mi?

Yapılamaz. Türkiye’de şu anda politik olarak muhalif bir işe yer verilebilir mi televizyonda? Bu anlamda – hiçbir zaman olduğunu düşünmüyorum da – şu anda böyle bir ortam yok. Siyasi olarak her şeyin söylenemeyeceği bir ortam var.

Tiyatro oyunu yaptığınız bir dönem de var… Oyun izler misiniz?

‘Supernova’yı gördüm yakınlarda. Takip etmeye çalışıyorum. Türkiye’ye ilk geldiğimde çok zordu tiyatro yapmak. Şu an o kadar değil. Çünkü seyirci gidiyor. Harika bir şey. Tiyatronun yaptığını başka hiçbir sanat yapmıyor. Kötü yapıldığında korkunç bir şey, iyi yapıldığında da insanın kalbine erişme olayını başka hiçbir sanat formunda görmüyorum.

Medyatava