Batı medyasında “1 Kasım” şaşkınlığı

Medya
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) büyük bir oy çoğunluğuyla elde ettiği seçim zaferi, farklı yönleriyle Batı medyasında değerlendirilmeye devam ediyor. Bütün medya kuruluşlarının ...
EMOJİLE

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) büyük bir oy çoğunluğuyla elde ettiği seçim zaferi, farklı yönleriyle Batı medyasında değerlendirilmeye devam ediyor. Bütün medya kuruluşlarının “sürpriz” olarak nitelendirdiği seçim sonuçlarının ardından yapılan ve “1 Kasım öncesi tahminler ve beklentilerin neden boşa çıktığı” sorusuna odaklanan yorum ve analizlerin yerini, yeni oluşan siyasi tablonun Türkiye’nin, bölgesel gelişmeler üzerindeki muhtemel etkileri bakımından ne anlam ifade ettiğine ilişkin daha “soğukkanlı” değerlendirmelere bıraktığı dikkat çekiyor. 

Batı medyasının, 7 Haziran öncesinden başlayarak ağırlıklı olarak, “tırmanan terör ve şiddet olayları, toplumsal ayrışma ve kamplaşma, otoriterleşme ve basın özgürlüğü” tartışmaları odağında izlediği ve bu unsurlarla inşa edilen eleştirel söylem üzerinden siyasi aktörleri değerlendirdiği seçim süreci, anketlerin ve tahminlerin tamamen dışında gerçekleşen sonuçlarıyla farklı analizlere konu kılındı.

“İstikrar” belirleyici faktör”

Seçim sürecinde Batı medyasında yer alan analizlerde, iç ve dış gelişmelerle bağlantılı olarak 7 Haziran sonuçlarının tek parti seçeneğini devre dışı bırakmasıyla, 12 yıllık iktidar döneminin ardından AK Parti’nin gücünün zayıfladığı, artan terör olayları ve siyasi kutuplaşmalara tanık olunan çalkantılı sürecin ardından 1 Kasım’da koalisyonu zorunlu kılacak bir iktidar kompozisyonunun ortaya çıkacağı tahminleri yapıldı. 

Buna karşın AK Parti’nin yüzde 50’ye yaklaşan oy oranıyla yeniden tek başına iktidara dönmesi ve bu çerçevede 7 Haziran’a kıyasla seçmen reflekslerinin önemli ölçüde değişmesini değerlendiren uzman ve yazarlar, sürpriz hatta “şoke edici” olarak nitelendirdikleri sonuçları doğuran başlıca faktörü, etkin ve bütünlüklü bir muhalefetin yokluğunda seçmen tercihinin “istikrardan” yana tezahür etmesiyle açıkladı. 

Batı medyası, Türkiye’deki seçmen kitlesini tanıyamadı

Türk siyasetini, uzun bir aranın ardından yeniden koalisyon dönemine taşıyan 7 Haziran sonuçlarını, parti programlarındaki ağırlığı da dikkate alındığında esas olarak ekonomideki yavaşlama ve başkanlık sistemi tartışmalarının tayin ettiği, bununla beraber aynı koşulların devam etmesine karşın AK Parti’nin 1 Kasım seçimlerini nasıl açık ara önde tamamladığını belirlemeye çalışan bazı analizlerde ise seçim öngörülerinin, Türkiye’deki seçmen yapısıyla uyumlu olmaması konusuna odaklanıldı.

Seçim sonuçlarının tahmin edilememesinin, Batı’da Türkiye ve Türk toplumuna ilişkin daha derinlerdeki bir “yanılgı” ile bağlantılı olduğuna işaret edilen bazı yorumlarda, Batı medyasının ülkedeki geniş seçmen kitlesinin “muhafazakar” tabiatını kavramakta başarısız olduğu, dolayısıyla bu eğilime karşılık veren AK Parti’nin tabanını isabetle takdir edemediği vurgulandı. 

ABD ve İngiliz basınında 1 Kasım yorumları

Seçim sonuçlarına ilişkin analizlerde, Washington Post, New York Times, Wall Street Journal, Bloomberg gibi önemli medya kuruluşlarının, AK Parti’nin, kendi beklentisini de aşan bir başarı sağlayarak iktidarını pekiştirmesinin hangi koşullar çerçevesinde mümkün olabildiğine ilişkin analizlerine karşın İngiliz medyasının, seçim sonrasına ilişkin olumsuz değerlendirmelere ağırlık verdiği de dikkat çeken diğer bir ayrıntı. İngiliz medyasının önemli aktörlerinden Guardian, The Independent ve Daily Telegraph’ın terör, başkanlık tartışmaları, toplumsal kutuplaşma konuları çerçevesinde “Türkler ağır bir bedel ödeyebilir”, “Erdoğan’ın zaferi Türkiye’nin istikrarına tehdit”, “Türkiye’deki seçim sonuçları hem ülke hem bölge için kötü” gibi başlıklarla, 1 Kasım öncesi retoriği devam ettirdikleri dikkat çekiyor.

“AK Parti’nin eli güçlendi”

Sürpriz seçim sonuçlarını anlamlandırmaya yönelik yorumların ardından değerlendirmelerin, Türkiye’nin yeniden tek parti iktidarına dönmesinin bölgesel ve uluslararası ölçekte muhtemel etkilerinin ele alındığı daha “soğukkanlı” analizlere kaydığı da dikkat çeken bir husus.

Yapılan yorumlarda, ülke içinde sığınmacılar, DAEŞ ile PKK kaynaklı terör olayları ve ekonomik sorunlarla yüz yüze olan AK Parti’yi, ülke dışında da Suriye krizi, AB ile ilişkiler gibi zorlu dosyaların beklediği belirtiliyor. Bu çerçevede kesin parlamento çoğunluğunu elde ederek tek başına iktidar olan AK Parti’nin, temel iç ve dış politika tercihlerinin kamuoyundan da destek aldığını düşünerek, söz konusu politikaların devamında, bu defa eli güçlenerek ısrarlı olacağı, DAEŞ ve sığınmacı krizi gibi uluslararası boyutları olan konularla ilgili tezlerini, müzakere masasında kararlılıkla savunacağı görüşlerine yer veriliyor.