Basın Cesur Davransaydı 28 Şubat Olmazdı

Medya
Gazetecilerin o dönem neler döndüğünü bilmelerine rağmen darbeciler tarafından kullanıldığını anlatan Memecan, ‘Basın cesur davransaydı, 28 Şubat kesinlikle yaşanmazdı’ dedi.  28 Şuba...
EMOJİLE

Gazetecilerin o dönem neler döndüğünü bilmelerine rağmen darbeciler tarafından kullanıldığını anlatan Memecan, ‘Basın cesur davransaydı, 28 Şubat kesinlikle yaşanmazdı’ dedi. 

28 Şubat postmodern darbesinin 15. yıl dönümü, süreçte aktif rol alan gazeteci ve siyasetçiler arasında ilginç hesaplaşmalara sahne oldu. Gazeteciler, birbirlerini darbe sürecinde rol almakla ve hükümeti düşürme planlarının parçası olmakla suçlarken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan 28 Şubat soruşturmasının kapsamı da hâlâ merak konusu. Sabah Gazetesi ve ATV’de yıllardır çizdiği ‘Bizimcity’ karikatürleriyle tanınan Salih Memecan, o dönem devletin Kemalist ideolojisine aşırı bağlı olan birçok gazetecinin her şeyi çok rahat manipüle ettiklerini anlattı. Gazetecilerin neler döndüğünü bildiklerini anlatan Memecan, buna rağmen süreç içinde kullanıldıklarını ifade etti. "Basın daha ilkeli durabilseydi, daha araştırmacı olsaydı her şey farklı olurdu" diyen Memecan, "Gazeteciler olarak araştırmak istemedik çünkü kimilerimiz korktu, kimilerimizin öyle işine geldi. Yani basın cesur davransaydı 28 Şubat kesinlikle yaşanmazdı" diye konuştu. Halen Medya Derneği’nin başkanlığını da yürüten Memecan, postmodern darbe sürecinde gazetecilerin üstlendiği rolü anlattı:

Karikatürist gözüyle 28 Şubat döneminde medya nerede duruyordu?

Türkiye’de son 10 yılda büyük bir değişim yaşandı. Medya daha önce devletin kurucu ideolojisine sahip çıkan insanların kontrolündeydi. O dönemin en sevimsiz yanı gazeteci olarak neler döndüğünü biliyordunuz. Aczimendilerin palavra olduğunu, Müslüm Gürbüz’ün Fadime Şahin’le yakalanmasının düzmece olduğunu, bütün bunların tiyatro olduğunu biliyorduk ama bazı arkadaşlarınız bunu öyle bir anlatıyordu ki halk da inanıyordu. Medya kullanıldı.

Bir karikatürünüzde ‘darbe şakşakçılarını’ çizmiştiniz? Kimdi bunlar?

Sürekli darbe beklentisi içinde olan insanlar vardı. Gazeteciler de buna gaz veriyorlardı. Buna karşı koyan dik duran köşe yazarları da vardı. Fakat yöneticilerinin durumu daha farklıydı. Rüzgârın yönüne göre tavır almak durumunda kaldılar. Mesela Dinç Bilgin’e büyük haksızlık yapıldı. Fakat o da nasıl davranması gerektiğini bilemedi.

Sizin de darbe beklentisi içinde olduğunuz iddia edilmişti…

Darbe beklentisi içinde olanlarla dalga geçmek için geri sayım yapan bir darbeciyi çizmiştim. Darbeci "3, 2, 1, 0" diye geri sayım yapıyordu. Ama birileri yanlış anlayıp benim beklenti içinde olduğumu zannetmiş. Bu kişi de Şevket Kazan’dı. Dava açtılar sonra dava kendiliğinden düştü.

Sizce darbe döneminin gerçek mağdurları kimlerdi?

Muhafazakâr kesim mağdur bırakıldı. Ben uzun yıllar Amerika’da yaşadım, orada kimsenin dini öğrenme hakkını elinden alamazsın. Türkiye’de ise bu hak alınmaya kalkışıldı. Türkiye baskıcı faşist bir yere dönüştü. Eskiden yazar öldürülünce, haber yapardık ve biterdi. Sonra birisi gelir "Katil buymuş" derdi ‘Aaa tamam’ derdik. Biz gazetecilerin de büyük günahı var. Niye sorgulamadık ki? Basın daha cesur davransaydı farklı yerde olurduk.

Bunu biraz daha açabilir misiniz?

Basın daha ilkeli durabilseydi, daha araştırmacı olsaydı her şey farklı olurdu. Araştırmak istemedik çünkü kimilerimiz korktu, kimilerimizin öyle işine geldi. Yani basın cesur davransaydı 28 Şubat kesinlikle yaşanmazdı.

’28 Şubat’a destek veren gazeteciler de yargılanmalı’ deniyor…

Gazeteci yargılarken, suçlanırken çok dikkat etmek gerekir. Gazeteciler, fikirlerini söylemekte serbest olmalılar. Bütün mesele çetenin parçası mısın, değil misin? 28 Şubat’ta aktif rol alıyor musun? Darbe olmasını bile isteyebilirsin, bu tartışılabilir şayet bunları bir proje dâhilinde yapıyorsan o zaman bu bir suçtur.

CHP Kemalist düzeni korumakla yükümlü

*Bir karikatürünüzde darbe anayasası değişime direnir, CHP anayasa değişikliğine sert şekilde müdahale ediyor diyorsunuz. Darbe anayasasını savunduklarını mı düşünüyorsunuz?

Tabii ki. CHP Kemalist düzenin partisi ve onu korumakla yükümlü. Artık anayasanın değişmesi gerekiyor. CHP’nin bir de tabanı var. Teşkilatında ve oy aldığı seçmenler arasında bir grup var ki değişime çok sert bir tepki gösteriyorlar.

*Peki ya AK Parti ?

AK Parti düşündüğümüzün ötesinde bir değişim gerçekleştirdi. Biz gazeteciler entelektüeller bekliyoruz ki her şey hemen olsun ama bu o kadar kolay değil. Siyaset başka bir şey. Zamanı, dengeleri kollar. Demokrasi içinde çözüm aramak zaman alır. AK Parti doğru yolda hızla ilerliyor.

TÜSİAD referandumda itibarını kaybetti

28 Şubat döneminde sivil toplum kuruluşları mesela TÜSİAD nerede duruyordu?

O yıllarda 5’li çete vardı. "Sivil toplum örgütü" diyoruz ama sivil değillerdi, organize bir şekilde asker için çalışıyorlardı. TÜSİAD’ın ise her zaman muhafazakâr bir duruşu oldu. Belki menfaatleri de onu gerektiriyordu. Askeri vesayet altında şekillenen bir yönetim anlayışları oldu. Bugün de aynı tutum içinde olmalarını doğal karşılıyorum. Şimdi Türkiye çok değişti ve yeni modern bir orta sınıf oluştu. TÜSİAD onları değil daha seçkin bir kesimi temsil edi-yor. Bu seçkin ke-simin her şeyi daha iyi bildiğini varsayıyor, değişimin farkında değil!

TÜSİAD’ın bazen sert denebilecek çıkışları oluyor ve bu kimi çevrelerce siyasete müdahale olarak da nitelendiriliyor. Buna katılıyor musunuz?

TÜSİAD’ın bugün sivil toplum örgütü olarak açıklama yapması normal! Eğitim konusu önemli çünkü Türkiye’nin çalışma hayatına büyük katkısı var ama bence TÜSİAD esas 12 Eylül referandumunda çok yanlış yaptı. Yanlış yerde durdu. Türkiye için büyük bir değişimin fırsatıydı siyasi duruşunu yanlış yerde yapınca kredibilitesinden de kaybetti.

En toleranslı siyasetçi Özal’dı

Politikacıların ‘şaka kaldırmaz’ hallerinin sizi zor durumda bıraktığı oluyor mu?

Siyasilerin çoğu hoşgörülü. Şakayı kaldıramayanlar ya acemi politikacılar ya da politikacıların acemi danışmanları oluyor. Başbakan Erdoğan da başlarda dava açıyordu, yanlış oluyordu şimdi bunu yapmıyor. Şimdiki mizah dergilerine bakınca karikatür üzerinde baskı olduğunu düşünmüyorum. Zaten karikatürün tanımı hakaret etmek üzerine kurulu. Her karikatürü de beğenmek zorunda değiliz, dergiyi almayız, bakmayız olur biter…

En rahat çalıştığınız, en toleranslı siyasetçi kim?

Sanırım Turgut Özal’dı. Gerçi bana açılan davaların çoğu yine onun tarafından gerçekleşti. Sonra öğrendim ki Cumhurbaşkanı ile ilgili karikatür çizdiğin zaman kamu davası açılıyormuş. Esas sıkıntı da Kenan Evren ile ilgili hiç karikatür çizilmezken, Özal zamanında başlamamızdan patlak vermişti. Biz çizmeye devam edince onlar da vazgeçmek zorunda kaldılar ve Cumhurbaşkanı artık çizilebilir oldu. Amerika’da da Başkan Obama’yı patlak dudaklı çizemezsin. Çünkü o zencilere yapılan hakaretleri hatırlatır.

TimeTürk