“Aydın Doğan kendi gazetesini devlet sanıyor”

Medya
Ak Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Mustafa Şentop’un Sabah gazetesine yaptığı açıklamalar; Hürriyet’te dün sayın Cumhurbaşkanımıza hitaben yayımlanan mektup, s...
EMOJİLE

Ak Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Mustafa Şentop’un Sabah gazetesine yaptığı açıklamalar;

Hürriyet’te dün sayın Cumhurbaşkanımıza hitaben yayımlanan mektup, seçim günü yaklaşırken bu gazetenin başvurduğu yeni bir medyatik manipülasyon gibi görünüyor. Geçmişte bu gazetenin patron ve yöneticilerinin cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla, bakanlarla ve üst düzey bürokratlarla çok samimi ilişkiler kurduklarını biliyoruz. Biraz da bunun verdiği özgüvenden ötürü, zamanın birinde bu gazetenin patronunun da itiraf ettiği gibi Hürriyet, kendisini devlet gazetesi saymakta bir sakınca görmemiştir. Fakat burada kastedilen devlet, halkın oylarıyla iktidara gelen meşru hükümetler olmayıp, sandığa ihtiyaç duymadan sürekli iktidarı elinde tutan kudretli odaklardır.

28 ŞUBAT’TA OYNADIĞI ROL HALA HAFIZALARDA
Çok uzun yıllar Hürriyet, sandığa ihtiyaç duymadan iktidarı elinde tutan odaklarla kurduğu ilişkiler sayesinde ‘malum devlet’ adına hareket edebilmiştir. Bu rahatlığa güvenen Hürriyet’in bütün darbe dönemlerinde, fakat özellikle 28 Şubat sürecinde ve AK Parti iktidarının kritik dönüm noktalarında takındığı tavır hafızalardadır. 

O AÇIKLAMA İNANDIRICILIKTAN ÇOK YOKSUN!
‘Gerekirse silah bile kullanırız’, ‘Beceremediniz artık bırakın’, ‘Tank sesleri’, ‘411 el kaosa kalktı’ manşetlerini atan Hürriyet’in bugün basın ve ifade özgürlüğünden, demokrasiden dem vurması, eski Türkiye’nin imtiyazlı bülteninin takındığı tavır,tipik ve inandırıcı olmaktan hayli uzak bir pozdur. 

MAĞDURİYET EDEBİYATI YAPIYOR!
Onlarca bankanın battığı, ekonomik krizlerin toplumu derinden vurduğu, milletin yoksullaştığı 28 Şubat sürecinde ‘ekonomi uçuşa geçti’ yorumlarını yapan; meşru hükümeti sıkıştırmak ve ülkede kaos havasını yaymak için ‘silah’tan söz eden Hürriyet’in AK Parti iktidarına ve sayın Cumhurbaşkanımıza karşı kullandığı söylem, eskinin haksız egemenlerine dayanarak varolan bir köhne yapının yaşadığı travmanın tezahürüdür. Dün yayımlanan açık mektup ise, sayın Cumhurbaşkanını baskıcı, kendilerini ise demokratik hakları kısıtlanan bir medya organı olarak gösterme çabasıdır.

SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI’NA HAKARET ETMEK BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL!
Hürriyet’in mektubu vesilesiyle şunu söylemek zorundayız: Ne sayın Cumhurbaşkanımız baskıcı ve totaliter bir liderdir; ne de Hürriyet, salt demokratik gerekçelerle hareket eden bir yayın organıdır. Türkiye’de herkesin AK Parti’den yana olmasını zorunlu tutan bir işleyiş yoktur. Hür seçimler, şeffaf ve demokratik süreçlerle gerçekleşmektedir. Fakat hiç kimsenin demokratik değerler bahanesinin arkasına sığınarak, medyatik manipülasyonlara başvurarak halkın oylarıyla seçilen sayın Cumhurbaşkanımıza çirkin ve ifade özgürlüğüyle açıklanamayacak hadsizlikler yapma hakkı yoktur.

DARBELERDE ZAFER ÇIĞLIKLARI ATTINIZ!
Milletimiz, meşru hükümetler askeri darbeyle alaşağı edilirken zafer çığlıkları atanların, ifade özgürlüğü ve demokrasi mevzisine yatıp hangi odaklar adına pusu kurduğunu, iktidarın hangi ellere geçmesini istediğini çok iyi bilmektedir. Söylenen sözün içeriğiyle yetinmeyip, sözü söyleyenin siciline bakmak, çoğu zaman olduğu gibi Hürriyet’in mektubu vesilesiyle de maskeleri düşürmekte, gerçek niyetleri ifşa etmektedir.