ÖSYM’nin başarısı görmezden geliniyor

Eğitim Kurumları
ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan açıklamada, ÖSYM Başkanlığının sınav güvenliğine ilişkin görüşlerine de yer verildi. Açıklamada, ÖSYM’nin, 2010’da ortaya atılan kopya iddiaları ...
EMOJİLE

ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan açıklamada, ÖSYM Başkanlığının sınav güvenliğine ilişkin görüşlerine de yer verildi. Açıklamada, ÖSYM’nin, 2010’da ortaya atılan kopya iddiaları ile iptal edilen KPSS sınavının ardından yeniden yapılanma çalışmalarına büyük bir hızla devam ettiği ve bu yapılanmasını yürüttüğü sınavlarda hak ve adaletin tesis edilmesi temeline oturttuğu kaydedildi.

Aradan geçen süre içerisinde gerek fiziksel ve teknolojik altyapının yenilenmesi, gerek mevzuat altyapısının oluşturulması, gerekse yürütülen iş ve işlemlerde, verimli ve performans artırıcı iyileştirmelerin ısrarlı ve sabırlı bir yönetim anlayışıyla teker teker hayata geçirildiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Bazı menfaat çevrelerinin tüm yıldırma, baskı kurma, yıpratma ve dayatmalarına karşılık büyük bir özveri ile gece gündüz demeden sistemler yenilenmiş ve uygulamaya alınmıştır. Maalesef bu çevrelerin her türlü yıpratıcı girişimleri devam etmekte; asılsız ve yalan haberlerle, uydurma dedikodularla kurumun yıpratılmasına yönelik girişimler sürdürülmektedir. Kimsenin şüphesi olmasın ki her türlü zorluğu doğru ve adil bir yönetim anlayışına dayanarak aşan ÖSYM, hiçbir somut ispat vasıtasına dayanmayan bu tür girişimlerden de asla yılmayacak, hak ve adaletli sınav yürütme anlayışını devam ettirecektir.”

“Kurum, saldırılara maruz kalmaktadır”

ÖSYM’nin her yıl yaklaşık 10 milyon adayı sınava aldığı, aileleri de göz önüne alındığında, merkezin neredeyse toplumun yüzde 60’ını yakından ilgilendirdiğine dikkati çekilen açıklamada, o nedenle ÖSYM hakkında yapılan her türlü haber ve değerlendirmenin toplumda hemen karşılığını bulduğu, bunun da “menfaat çevrelerinin gayri ahlaki girişimlerini cesaretlendirdiği” belirtildi.

Konuyla ilgisi olsun olmasın yapılan haberlere ÖSYM lafzının kondurulmasıyla toplumun ilgisinin konuya çekilmesinin hedeflendiği kaydedilen açıklamada, merkezle hiçbir ilgisi olmayan merkezi sınavlarda oluşan herhangi bir tartışmada bile ÖSYM’nin sorumlu olarak ilan edilebildiği dile getirildi. 

Bir kamu kurumu hakkında olumsuz algı uyandırmaya yönelik bu saldırıların kabul edilemez olduğu ifade edilen açıklamada, bazı yazarların “düzmece bir sınav skandalı” senaryosuyla çekinmeden reyting oluşturma gayreti içerisine girebildiği savunuldu. ÖSYM’nin bu girişimlere kayıtsız kalmadığı ve tekzip ettiği belirtilen açıklamada, ancak asılsız iddia ve haber yapanların amaçlarına ulaştıklarından, bilgi kirlenmesinin etkisini sürdürdüğü vurgulandı. 

Son zamanlarda ÖSYM sınavlarının bazılarında müfredata uyulmadığı veya tarih sorularının sadece bir kitaptan sorulduğu gibi tamamen asılsız haberlerin bunun en son örneği olduğuna işaret edilen açıklamada, “Soruların bir kitaptan alıntı olduğunu yazanlar, bir kitabın bilerek veya bilmeyerek reklamını yapma gayreti içine düşmüşlerdir” denildi. 

Açıklamada, kamuoyunun ÖSYM’nin resmi sitesi dışında verilen haber ve duyurulara itibar etmemesinin önemine işaret edildi.

Kurumun doğal yapısı ve öneminden dolayı, konuyla ilgisi olsun veya olmasın herkesin her zaman ve her yerde bir şeyler yazdığı ve çizdiğinin dile getirildiği açıklamada, ancak 2010 sonu itibariyle ÖSYM’nin kurumsal yapısını düzenleyen herhangi bir yasal mevzuatı bulunmadığı ve tamamen yöneticilerinin inisiyatifleriyle yürütülen bir kurum olduğu gerçeğinin hiçbir zaman dile getirilmediğine dikkati çekildi. 

2010-KPSS’de yaşanan olağandışı sonuçlar nedeniyle kurumun tüm üst yöneticilerinin görevden alındığının anımsatıldığı açıklamada, görevi devralan ÖSYM yönetiminin, hizmetlerin istenilen kalitede yürütebilmesi için 6 ay gibi bir sürede 6114 sayılı ÖSYM kuruluş yasası çıkartılarak kurumu idari ve mali olarak özerk bir yapıya kavuşturduğu hatırlatıldı. 

İzleyen yıllarda ise 15 yönetmelik hazırlandığı kaydedilen açıklamada, kurum çalışanlarının alışkanlıklarının değiştirilerek yapılan her işin kayıt altına alındığı, yazılı talimatların uygulandığı bir çalışma ortamının sağlandığı ve sınavların her aşamasında yapılan iş ve işlemlerin kayıt altına alınarak bireylerin inisiyatiflerinden, sözlü talimatlardan arındırılmış bir kurum oluşturulduğu vurgulandı.

6114 sayılı yasa ile Türkiye’de ilk defa kopya çekmek ve vermenin suç haline getirildiği belirtilen açıklamada, sınav kurallarının ihlal edilmesine yönelik cezai uygulamaların mümkün hale getirildiği kaydedildi.

“Kopyanın nasıl oluştuğunun peşine düşmemişlerdir”

Açıklamada, ÖSYM’nin, 2010’den sonra aday odaklı çalışmalarıyla kendini öne çıkartan, yapıcı eleştirileri ve önerileri en ince detaylarına kadar değerlendiren, bedeli ne olursa olsun kesinlikle tek bir adayı dahi mağdur etmeyen, sorunların üzerini örterek kurtulma anlayışının tam tersine her sorunu ele alıp çözümler üreten bir kuruma dönüştürüldüğü belirtildi.

 Açıklamada, şunlar kaydedildi:

“ÖSYM’ye büyük oranda ilgi gösterenler, köşe yazarları, eğitim uzmanları, her nedense; 2010-KPSS’deki kopya iddiaları ile çalkalanan kurumun, ondan sonra hiçbir sınavı aksatmadan ve geciktirmeden yürüttüğünü görmezlikten gelmiştir. Kopyanın nasıl oluştuğunun, sınav şebeklerinin nasıl çalıştığının, menfaat odakları ile ÖSYM’nin arasındaki olası ilişkilerin peşine düşmemişlerdir.

Kalem şeklinde kameraların, silgi içine yerleştirilmiş kameraların, kol saati şeklinde cep telefonlarının, düğme, anahtarlık, broş, küpeye benzetilmiş elektronik bilgi transferi gerçekleştirilmek üzere özel olarak tasarlanmış cihazların sınavlarda kullanılmasına nasıl müsaade edildiği hiçbir zaman sorgulanmamıştır. Her hali ile çalışma motivasyonunu tamamen yitirmiş olan bir kurum devralan ÖSYM yönetimi, hemen işe koyularak öncelikle kurumun iş ve işlemlerini geciktirmeden yürütmenin ve sınav takvimine sekte vurmadan tamamlamanın gayreti içine girmiştir.”

5 Ekim 2010’da sınav güvenlik kurallarnın ilan edildiği, adaylara kalem, silgi, kalemtıraşın ÖSYM tarafından verildiği, kopya alma ve vermede en çok yararlanıldığı tespit edilen sınavda tuvalete gitmenin yasaklandığı hatırlatılan açıklamada, cep telefonu, anahtarlık, metal eşyalar, kulaklık gibi her türlü bilgi iletişim aracı olarak kullanılabilecek nesnelerin görevliler de olsa dahi sınav binalarına alınmasına müsaade edilmediğine işaret edildi. 

Emniyet Genel Müdürlüğü ile yakın çalışılarak binalara giriş ve çıkışların kontrollü gerçekleştirilmeye özen gösterildiğinin belirtildiği açıklamada, “Sınavlardan menfaat temin edenler hiç hoşlanmasa da bu konuda ısrarlı yönetim anlayışı sınav sistemine önemli oranda bir düzen getirmiştir” denildi. 

“Bilişim teknolojisi modernize edildi”

ÖSYM hakkında yazanların; ÖSYM’nin, değişim sürecine tamamen kapalı olan ve oldukça eskimiş teknolojik altyapısı ile hizmet vermeye devam eden bir kurum olduğunu “hiç yazmadıklarının” belirtildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Tam aksine sanal bir saygınlığın ardına sığınmayı tercih etmişlerdir. 2010’da kopyalar ile çalkalanan kurumun düştüğü durumu görmezlikten gelerek, yeniden yapılanma sırasında menfaat çevrelerinin oluşturduğu kirletme girişimlerine kapılmışlardır. Nesli tükenmiş yazılım dillerinde yazılmış, kaynak kodları bile mevcut olmayan, kişilere bağımlı operasyonlar yürüten bir kurumu devralan ÖSYM yönetimi ise hiç gecikmeden uzmanlarından oluşan bir Bilişim Uzmanı Ekibini kurarak en son bilişim teknolojilerine dayanan bilişim sistemlerini hayata geçirmek üzere çalışmaları başlatmıştır. 2012’de bu çalışmalar meyvelerini vermiş ve tüm ÖSYM bilişim sistemi hem yazılım hem de donanım olarak günün teknolojik gelişmelerine uygun olarak yeniden tasarlanarak kullanıma alınmıştır. 2010’a kadar bilişim sistemleri bakımından tamamen kurum dışına ve bireye bağımlı çalışmak zorunda olan ve çok büyük miktarlarda bakım maliyetleri ödemek zorunda kalan ÖSYM, kendi sistemlerine kavuşmuş ve hem sistemleri günün koşullarına göre geliştirme becerisini kazanmış hem de kurum dışına bağımlılığı çok büyük oranda ortadan kaldırmıştır.”

Soru temini ve gizlilik 

Açıklamada, ÖSYM hakkında her ortamda olumsuz bir şeyler dile getirmekten mutluluk duyanların; 2010 ve öncesi ÖSYM’sinde sınavların nasıl hazırlandığını, soruların nasıl temin edildiğini, ülkenin her yerinde aslı olan olmayan soru satışlarının ve sahte cevap anahtarlarının nasıl menfaat odakları tarafından pazarlandığını hiç konuşmadıkları ve bunları görmezden gelerek sanal bir algının arkasına sığındıkları savunuldu. 

Açıklamaya şöyle devam edildi:

“Soruların ve sınavların hazırlandığı ortamda, cep telefonları ile konuşmanın serbest olduğu, her bilgisayarın internete açık olarak çalıştırıldığı, sınavların orada hazırlanıp yüksek sesle okunduğu, koridorlarda sadece çalışanlar değil misafirlerin, hatta, öğrencilerin bile çok rahat dolaştığı, giriş ve çıkış kontrolü sağlamanın hiç düşünülmediği bir ortamda görevi devralan ÖSYM yönetimi, hiç gecikmeden ÖSYM Soru Hazırlama ve Geliştirme ile Bilgi Güvenliği ve Yönetimi Dairelerini ‘Kırmızı Alan’ olarak ilan etmiştir. Sadece o birimlerde çalışanların ve soru yazmak üzere gelen akademisyenlerin giriş ve çıkışına müsaade edilmiştir. Cep telefonuyla bu alanlara giriş yasaklanmış, bu alanlardaki bilgisayarlar internete kapatılmıştır. Bu alanlara sadece misafir değil diğer dairelerin yöneticilerinin dahi girmesine müsaade edilmemiştir. Kırmızı alanların giriş ve çıkışları kamerayla kaydedilmeye başlanmış ve bu alanlarda çalışanlar için e-imza uygulaması başlatılmıştır.”

ÖSYM’nin e-imza ve parmak izi sistemleriyle herkesin nerede, ne zaman, hangi bilgiyi sisteme girdiği, hangisini değiştirdiği, hangisinin fotokopisini aldığının kayıt altına alacak altyapıyı kurduğunun kaydedildiği açıklamada bir alandaki soruların diğer alanlarda çalışanların hatta aynı alanda çalışan diğer çalışanların dahi görmesinin imkansız hale getirildiği belirtildi. 

Açıklamada, soru yazmak üzere gelen akademisyenler ve çalışanlara gizlilik sözleşmesi imzalatılarak söz konusu bilgilerin gizliliğini korumakla sorumlu tutulduğuna işaret edildi.

“Çöp dahil hiçbir şey dışarı çıkarılmıyor”

Her türden olası bilgi transferini önlemek amacıyla ÖSYM yönetiminin, sınav öncesi “Kapalı Dönem” uygulamasının yeniden tanımladığının vurgulandığı açıklamada, Kapalı Dönem Sınav Evrakı Oluşturma Sürecinin yazılarak, yapılan her çalışmanın kayıt altına alındığı belirtildi.

Açıklamada, ÖSYM’de sınavların 2010’dan itibaren tamamıyla dış dünyaya kapalı, 80’den fazla noktada sinyal kesici (jammer) bulunan, her türlü internet bağlantısından arındırılmış, elektronik iz sürme (loglama) teknolojisi ile her şeyin kaydının tutulduğu, içeriye giren çöp dahil hiçbir şeyin sınav bitene kadar dışarı çıkarılmadığı matbaada hazırlanmaya başlandığı kaydedildi.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Sınavlarda sorulacak olan soru sayısının tam 10 katı soru, her alanın ilgili uzmanı tarafından kendi elektronik imzasıyla soru bankasından seçilerek özel olarak üretilmiş, kripto ile kayıt tutan taşınabilir bir belleğe aktarılmakta ve en az iki görevlinin kontrolünde ve gözetiminde matbaaya ulaştırılmaktadır. Kapalı dönem içerisinde sınav koordinatörü veya ÖSYM Başkanlığınca yetkilendirilmiş personel, bu sorular arasından sınavda sorulacak kadar soruyu rastgele seçerek kriptolu bellekten tamamıyla bağımsız olarak çalışan matbaa bilişim sistemine transfer etmektedir. Böylece sınavdan önce matbaa dışında hiç kimsenin sınavda sorulacak soruları görmesinin veya bilmesinin olanağı kalmamıştır. Matbaanın girişinde emniyet personeli ve akademisyenlerden gözlemci atanarak 24 saat kesintisiz bu gizliliğin korunması sağlanmaktadır. Bugün, 3 günden 23 güne kadar süren ve 150-160 kişinin aynı anda baskı için kapalı bir ortamda tutulduğu sınavlar dahil her hangi bir sorun olmaksızın düzenlenebilmektedir.”

“ÖSYM tarihinde hiç bir zaman bu kadar şeffaf olunmamıştır”

Açıklamada, bu amaçla kullanılan teknolojide böyle bir şeyin mümkün olup olmayacağının dahi sorgulanmadığı aktarılarak, şu ifadelere yer verildi:

” ÖSYM yönetimi bu durumdan kendisine ders çıkartarak kitapçıkların üzerinden aday bilgilerini kaldırıp sınav salonlarında rastgele adaylara verilmesini sağlamış ancak kullanılan teknolojiden vazgeçmemiştir. Her basılan kitabın hem diğerlerinden farklı hem de ayrı bir poşet içerisinde paketlenerek sadece aday tarafından açılması sağlanmış ve önceden kitaba kimsenin erişmediğinden emin olunmak için adayların açılmış poşetli kitap olursa kullanılmadan rapor edilmesi istenmiştir. Her adaya farklı soru kitapçığı uygulaması ile tüm ümitlerini yitiren menfaat çevreleri bu defa ÖSYM’nin adaylara ait sınav sonuçlarını ve değerlendirmelerini yanlış yaptığı algısı oluşturmak sureti ile kurumu yıpratmanın derdine düşmüşlerdir. Sınav adaleti ve güvenliği kadar şeffaflığı da yönetim felsefesinin temel ayaklarından birisi olarak kabul eden ÖSYM, bu durumda adayların cevap kağıtlarını el değmeden önce bilgisayar ortamında taratarak internet üzerinden adayın kendisine göstermiştir. Adaylara aynı zamanda puanlama sistemleri ile kendi cevap anahtarları internet üzerinden sunularak kendi puanlarını kendilerinin hesaplamaları sağlanmıştır.ÖSYM tarihinde hiç bir zaman bu kadar şeffaf olunmamıştır.”

Soru havuzu

ÖSYM ile ilgili konularda yazanlar ve konuyu kendisine dert edinenlerin,  ÖSYM gibi 40 yıldır hizmet veren bir kurumda kaçınılmaz olan, her şeyin merkezinde bulunması gereken bir soru bankasının neden yer almadığını hiç sorgulamadıklarına işaret edilen açıklamada, “Her sınavı sadece 2-3 akademisyenin hazırladığı sorular ile yürüten, soruları bilenlerin sınav öncesi serbest olarak toplum içinde yaşadığı, hatta dershanelerde dersler verdiği,ÖSYM çalışanlarının dahi dershanelerde çalıştığı, sınavlar ile ilgili kitaplar yazdığı  bir kurumu teslim alan ÖSYM yönetimi bu duruma da gecikmeden el atmıştır” değerlendirmesinde bulunuldu.

Türkiye’nin her tarafından akademisyenlerin göreve çağırıldığı ve soru temin etme çalıştaylarının düzenlendiği anımsatılan açıklamada, ülke genelinde güvenli alanlar oluşturulup temin edilen soruların ÖSYM merkezinde bilimsel denetimlerden geçirildiği bildirildi.

Bu çalışmaların son 2 yıldır yoğun bir şekilde devam ettiği belirtilen açıklamada, “40 yıl boyunca soru biriktirmeyi düşünmeyen bir kurum yerine 2 yıl gibi bir sürede her alanda çok sayıda ve  toplamda ise yaklaşık 60 bin sorusu olan bir kurum oluşturulmuştur” ifadesi kullanıldı.

Elektronik çalışmaları tamamlandı

Tüm dünyada elektronik sınav yapılması kaçınılmazken ülkenin bu alanda çok gerilerde kalmasını kabul etmeyen ÖSYM yönetiminin hızla elektronik sınav projesini tetikleyerek ilgili alt yapıyı oluşturduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi.

“2014 yılı içerisinde YDS sınavını elektronik ortamda gerçekleştirecek tüm çalışmaları tamamlamıştır. Bunun için ilgili teknik alt yapı kurulmuş, yazılımlar kurum personeli tarafından geliştirilmiş, ilgili donanım ve mekan tasarımları tamamlanmış, Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı ile birlikte ilgili mevzuat alt yapısı oluşturulmuştur. Kısa zaman içerisinde bu sınavların yürütülmesine de başlanacaktır.”

Tüm dünyada özellikle ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde, açık uçlu sorular ile yazılı sınavları gerçekleştirilmekteyken bu alanda da ÖSYM’den beklenen gelişmenin önceki dönemlerde gösterilmediği ifade edilen açıklamada, bu konuda 2013’te başlatılan çalışmalara aynı hızla devam edildiği aktarıldı.