Yeliz Düzgün’ün Aljazeera Türk’teki yazısı…
Dershanelerle ilgili tartışma bundan birkaç yıl önce başladığında, daha çok dershanelerin kapanmasının üniversiteye geçişi nasıl etkileyeceği üzerinde durulmuş, özel okula dönüşecek olan dershanelerin ne getirip ne götüreceğine ise yeterince dikkat edilmemişti. İlk bakışta, bir özel öğretim kurumunun, gerekli standartları sağlayarak farklı türde eğitim veren başka bir özel öğretim kurumuna dönüşmesinde bir sakınca yok gibi görünebilir. Fakat dönüşümle kurulan okullara tanınan ayrıcalıklar, bu kurumların kendi stratejik kararları ile birleşince ortaya eğitimin niteliği ve eşitlik açısından dikkatle izlememiz gereken bir durum çıkıyor.
Dershanelerin kapanması veya özel okula dönüşmesini düzenleyen yasal altyapı 2014 yılı içerisinde tamamlandı. Dershane, yasa ve yönetmeliklerde tanımlanan bir özel öğretim kurumu olmaktan çıktı. Başvuruların başladığı Haziran 2014’ten bu yana 1.629 dershane dönüşüm kapsamına alınmış oldu. Bu, ülke genelindeki tüm dershanelerin yaklaşık yüzde 45’ini oluşturuyor.
Adaletsiz bir rekabet başlıyor
Bu kadar çok sayıda dershanenin, özel okulların sahip oldukları standartlara aylar içerisinde kavuşması nasıl mümkün olabilir? Yetkililer bu konudaki zorluğu görmüş olacaklar ki, bu kapsamdaki okullara dönüşümlerini 2018-19 eğitim-öğretim yılının sonuna dek tamamlama şansı verildi. O zamana kadar, standartların altındaki koşullarda eğitim-öğretim vermelerine de izin verildi. Bu kurumlara, diğer özel okulların sahip olmadığı pek çok ayrıcalık tanındı.
Dönüşüm sürecindeki dershaneler 2018-19 eğitim-öğretim yılının sonuna dek, okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeylerinde, tüm diğer özel okullar için gerekli olan fiziksel standartların altındaki koşullarda eğitim yapabilecek. Özel Öğretim Kurumları Standartları Yönergesi, bu kurumların tabi oldukları koşulları gösteriyor. Diğer özel okullar için geçerli olan en az 250 m2’lik oyun bahçesine sahip olma zorunluluğu, dönüşüm kapsamına alınan kurumlar için 2018-19 eğitim-öğretim yılının sonuna dek geçerli değil. Bu okulların, bağımsız bir binaları olması da gerekmiyor. Ayrıca, bu kurumların öğretmenler odası, beden eğitimi salonu ve kütüphane gibi alanlarının, 2018-19 eğitim-öğretim yılının sonuna kadar aynı düzeyde eğitim veren diğer özel okullardan daha küçük olmasına izin veriliyor. Eğer okul binasında kapalı spor salonu açılamıyorsa, bunun yerine okula 5 km’den daha yakın olan herhangi bir spor salonu, protokol yapılarak kullanılabiliyor. Kısacası bu okullar, alıştığımız dershane görüntüsünden pek farklı olmayacak.
Fiziki şartların yanı sıra, temel liselere ikili öğretim yapma ayrıcalığı tanınıyor. Oysa, Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından yapılan çalışmalar, ikili öğretimde derslere çok erken başlamanın ve geç saatlere dek devam etmenin öğrenciler ve öğretmenler üzerinde olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor. Ayrıca, temel liselerin yüz yüze ders yapmaları gereken saat sayısı, diğer liselerden daha düşük. Temel liselerde, pek çok zorunlu ve seçmeli ders, uzaktan eğitim ile verilebiliyor.
Dönüşüm sürecindeki kurumlara tanınan tüm bu ayrıcalıklar, adaletsiz bir rekabet ortamının oluşmasına neden oluyor. Bu kurumların, diğer özel okullara göre daha düşük ücretlerle öğrenci aldığı gözlemleniyor. Daha düşük ücretle eğitim vermenin, daha az kârlılık ile mi, yoksa kaliteden ödün vererek mi gerçekleştiğinin sorgulanması gerekiyor. ERG’nin görüştüğü, özel öğretim alanında çalışan pek çok kurum temsilcisi bu konuda kaygılı olduklarını belirtiyorlar.
Yeni rekabet ortamının daha geniş anlamda eğitimde kaliteyi nasıl etkileyeceği, var olan özel okulların bu duruma nasıl tepki vereceği ile de ilişkilidir. Dönüşüm ile kurulan okulların fiyat politikası ile rekabet etmek isteyen özel okulların, ücretlerini düşürme olasılıklarının özel öğretim sektörünü nasıl ve ne yönde etkileyeceğinin izlenmesi gerekiyor.
Sınavlara hazırlık
Dönüşüm programına dâhil olan dershanelerin, ellerindeki en önemli yetkinlik olan sınavlara hazırlığa odaklanmaları şaşırtıcı olmamalı. Dershanelerin önünde kapatılmak gibi bir tehlike olmasaydı, yalnızca “isteyen dershane özel okula dönüşebilir” denilseydi kaç dershane bu yolu seçerdi diye düşünmek gerekiyor. Dönüşüm sürecine giren dershanelerin uygulayacakları eğitimden tanıtıma pek çok stratejik karar, var olan koşullarda hayatta kalma dürtüleri ile açıklanabilir.
Dershanelerin dönüşümüyle kurulan temel liselerin, üniversiteye hazırlık temalı tanıtım yapmaları, bu okulların dershane anlayışı ile çalışmayı sürdürmek istediklerine işaret ediyor. Bakanlık, bu tür tanıtımları yasaklamak için, Şubat 2015’te bir genelge yayımladı. Genelgede “Valiliklerce, özel okulların öğrenci ve velileri yanıltıcı, gerçeğe aykırı reklam ve ilanlarına (‘Üniversiteye Hazırlık Koleji’, ‘Sınavlara Hazırlık Lisesi’, ‘Hem Dershane Hem Okul’ vb.) izin verilmeyecektir.” denilmekte. Ancak bu yasağın, sınavlara hazırlık odaklı tanıtımların önüne geçmediği görülüyor.
Millî Eğitim Bakanlığı, dönüşümünü tamamlamış olan ve kayıt alma hakkı bulunan 56 temel liseyi internet sitesinden duyurdu ve ailelere bu listedekiler dışındaki okullara kayıt yaptırmamaları uyarısında bulundu. Ancak, bu listede yer almayan pek çok kuruma ait reklam ve kayıt duyurusuna rastlayabiliyoruz. Özetle, yanıltıcı reklamların önü alınabilmiş değil. Ancak reklamlar önlense bile, bu uygulamada temel liselerin sınavlara hazırlık odaklı çalışmayacaklarını garanti etmez.
Dershanelerin kapatılması tartışması başladığından bu yana, dershanelerin bir neden değil, var olan sınav sisteminin bir sonucu olduğu dile getiriliyor. Dershanelerin kapatılması tartışmasının ilk alevlendiği dönemde, İksara araştırma şirketi tarafından Mayıs 2012’de yapılan bir araştırma da, öğrencilerin dershaneyi nasıl gördükleri hakkında fikir veriyor.
Çoğunluğu 11 ve 12. sınıfta okuyan öğrencilerin önemli bölümü, dershaneye gitmezse üniversite sınavını kazanamayacağını düşünüyor, gerekirse dershaneye gitmeyi, okula gitmeye tercih edeceğini söylüyor. Öğrencilerin ve ailelerinin üniversiteye giriş konusundaki kaygıları devam ediyorsa, temel liselerin sınavlara hazırlık odaklı tanıtımlarının rağbet görmesi şaşırtıcı olmaz. Liseye ve üniversiteye geçişin sıralama sınavlarına bağlı olduğu bir sistemde, öğrencilerin ve ailelerinin bir adım önde olmak için çaba sarf etmeleri anlaşılır bir durum.
ERG’nin çeşitli devlet lisesi ve özel lise yöneticileri ile yaptığı görüşmelerde, özellikle Anadolu liselerindeki 11. sınıf öğrencileri arasında, gelecek yıl temel liseye geçme eğiliminin yaygın olduğu dile getirilmekte. Yani bu öğrencilerin üniversiteye giriş kaygılarına, bir de okul değiştirme kaygısının eklenmesi güçlü bir olasılık. Sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerden gelen çocuklar için ise böyle bir şans olduğunu söylemek pek gerçekçi değil.
Önümüzdeki süreçte, diğer özel liselerin de, cumartesi günleri sınavlara hazırlık amaçlı kurslara ağırlık vermeleri beklenebilir. Devlet liselerinin de cumartesi günleri kurs açma şansı var; ancak düşük ders ücretleri nedeniyle öğretmen bulmakta zorlanmaları, dolayısıyla sınava hazırlık konusunda daha dezavantajlı durumda olmaları beklenebilir. Temel liseler ise, farklı olarak pazar günleri de kurs açabilecek. Bu durumun, daha genel anlamda devlet okullarında eğitimin niteliğini nasıl etkileyeceğini bugünden kestirmek güç.
Dönüşümle kurulan okullara tanınan ayrıcalıklar, eğitim sektöründe adaletsiz bir rekabet ortamına neden oluyor. Dönüşümle kurulan okulların sınavlara hazırlık eğitimi konusunda hem daha istekli, hem de daha avantajlı olmaları, aileleri ve öğrencileri önemli seçimler yapmak zorunda bırakıyor. Devlet okullarında eğitim görmeye devam edecek olan öğrencilerin, sınavlara hazırlıkta daha da dezavantajlı durumda kalmaları olası. Dershanelerin özel okula dönüşümü sürecinin daha düzgün yönetilmesi ve planlanması için hâlâ geç değil. Bunun için, özel öğretim kurumlarıyla ilgili çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere sivil toplumun katılımcı olduğu, eğitimin niteliğinin, eşitliğin ve öğrencilerin merkeze alındığı bir bakış açısına gereksinim var.