Eyüboğlu Eğitim Kurumları öğrencileri okul öncesi çağdaki çocukların oynayabileceği masa oyunlarının eksikliğinden yola çıkarak, onların becerilerine uygun oyunlar tasarladı. Teknoloji ve tasarım dersinde projeyi hayata geçiren liseliler 100 ürün üretti.
2006 yılından itibaren ilköğretim ders programında iş teknik dersinin yerini teknoloji ve tasarım dersi aldı. Bu derste öğrenciler yaratıcılıklarını geliştirirken ‘Zihni Sinir’ projeleri ortaya koyuyor. İlginç örneklerden biri Eyüboğlu Koleji’nin 9. sınıf öğrencilerine ait. 6,7,8. sınıfın yanı sıra 9. sınıfta da zorunlu teknoloji ve tasarım dersi alan öğrenciler, dersin bir aşamasında ürünlerini hayata geçiriyor.
Öğrencilerin iki seçeneği vardı. Bir grup masa oyunları tasarladı bir grup da hafıza kartları. Okul öncesi öğrenciler için tasarlanan ürünlerin hem fikir hem tasarımı liselilere ait. Dersin öğretmeni Barış Yalçınkaya, genelde projelerin tozlu raflara kalktığını ancak öğrencilerin ürünlerinin kullanılabilir nitelikte olduğunun altını çiziyor. Öğrenciler oyunlarını hazırlarken uzun ve öğretici bir süreçten geçti. Önce piyasa araştırması, ardından röportajlar yaptı. Yapmak istediklerine karar verdikten sonraysa kafalarındakini kâğıtlara döktüler. Şekil alan oyunları bilgisayarda çizdiler, dizaynlarını yaptılar. Son olarak da çeşitli malzemeler kullanarak çalışmalarına hayat verdiler. Oyunun kutusundan kartlarına kadar her şeyi bizzat öğrenciler yaptı. Kiminin piyonları ayakkabı oldu, kimininki küçük ayıcıklar. Her şeyi okul öncesi çağdaki çocukların zekâ seviyesi ve becerilerine göre düşündüler. ‘Kaptan Jack’ın Hazine Avı’ isimli bir oyun üreten Gözde Erol, oyununu şöyle anlatıyor. “Monopoli, tabu gibi oyunlar daha yüksek performans gerektirdiği için okulöncesi çocuklar için masa oyunları hiç yok neredeyse. Hep oyuncak var. Ben de monopolinin basit hali gibi tanımlayabilirim oyunumu. İki kız iki erkek piyonum var. Kızlar ve erkekler birlikte oynasın diye. Toplama çıkarma yetenekleri gelişmediği için tek zarla oynanıyor oyun. Bittikten sonra okulun anasınıfında öğrencilere oynattım. Çok beğendiler, sarıldılar bana. Bir şey üretmek çok mutlu etti beni”.
Cadı ve kedileri
Ayşe Altıparmak’ın oyunundaysa şatoda yaşaşan bir cadı var. Cadının üç tane kedisi var. Bu kediler kare kare ilerleyen yolun sonundaki iksire ulaşmaya çalışıyor çünkü onu büyü yapabilmesi için cadıya götürmeleri gerekiyor. Altıparmak oyununu şöyle analtıyor. “Tek zarla ilerliyorlar. Bazı karelerde resimler var. Yaratığın olduğu yere gelince yaratık taklidi yapıyorlar. İyilik perisinin karesinde iki kare ilerleme hakkı kazanıyorlar. Tavuk resmine gelen oyuncu tavuk taklidi yaparak yanlarındaki oyuncuyu güldürmeye çalışıyor. Güldüremezse bir tur bekliyor. Hayaletli karede korktukları için iki tur bekleniyor. Yolu ilk tamamlayan kazanıyor. Yani kedi iksiri cadıya ulaştırmış oluyor”. Büşra Demir’in oyununda ise çocukların çok aşina olduğu Sünger Bob ve arkadaşları var. Dört kişi dört ayrı yoldan oyunu tamamlamaya çalışıyor. Yolda hafıza kartları var. Kartları tek tek açıp kapatıyorlar. Kartlarda olan resmin ikinci eşini bildikçe bir kare ilerliyor.