İşte YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın Sabah gazetesinde yayınlanan o yazısı…
Yükseköğretim sistemimizin yeniden yapılandırılması ihtiyacı bütün toplumsal kesimlerin üzerinde uzlaştıkları bir husus. Türkiye’nin 2023 hedefleri ve küresel dinamikler ışığındaönümüzdeki on yılda odaklanmamız ve politika geliştirmemiz gereken üç temel stratejik alan var: Nicel büyümeden nitelikli büyümeye geçiş, akademik insan kaynağının geliştirilmesi ve uluslararasılaşma.
Bütün bu stratejik çalışma alanlarının ortak paydası, eğitim-öğretim, araştırma, topluma katkı ve yönetim süreçlerinde kalite odaklı bir yükseköğretim sistemini inşa etmektir. Türkiye yükseköğretimi için bir yol haritası belirleyeceksek, hiç kuşkusuz “dün neler oldu”, “bugün ne durumdayız” sorularını sormamız gerekir. Yükseköğretim sisteminde son otuz yılda göze çarpan büyüme son on yılda büyük ivme kazandı. Bu büyüme sonucunda, 1980’de % 6 civarında olan yükseköğretim brüt okullaşma oranı 2013 itibariyle % 75’e ulaşmış olup, 2014 itibariyle % 80’i aşacağı tahmin ediliyor. Bu oranlarla Türkiye’nin Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkeleri yakaladığını görüyoruz. 2010’da (açıköğretim dâhil) 3,5 milyon, 2013’te 4,9 milyon, 2014’te ise 5,5 milyon yükseköğretim öğrenci sayısına ulaşıldığı düşünüldüğünde, Türkiye’nin tüm dünyada -ABD ve Çin gibi kıtasal ölçekteki ülkeler dışarıda tutulursa- en yüksek kapasiteye sahip ülkelerden biri haline geldiği anlaşılıyor.
Türkiye’deki bu büyüme eğiliminin; demografik yapı, her seviyede artan okullaşma oranları, zorunlu hale gelen 12 yıllık eğitim, küresel sosyo-ekonomik dinamikler ve gittikçe daha fazla uluslararasılaşan yükseköğretim dünyası dikkate alındığında önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini söyleyebiliriz.
Nisan 2014 verilerine göre, Türkiye yükseköğretim kurumlarında okuyan yaklaşık 5,5 milyon öğrenciden, 1 milyon 750 bini ön lisans (% 32), 3 milyon 370 bini lisans (% 62), 329 bini ise lisansüstü (% 6) programlarda yer alıyor. 2 milyon 545 bin öğrenci açıköğretim (% 46,7), 44 bin öğrenci (% 0,8) ise uzaktan öğretim programlarında kayıtlı. Bu rakamları göz önüne alarak önümüzdeki on yılda büyümenin yüz yüze ve uzaktan öğretim programlarında gerçekleşmesi, açıköğretimin payının ise kademeli olarak indirilmesi rapordaki önerilerin arasında yer alıyor.
Yine Nisan 2014 verilerine göre, 141.674 öğretim elemanı bulunuyor. Doktoralı öğretim üyelerinin tüm öğretim elemanları içindeki payı % 45. Türkiye’de öğretim elemanı sayılarındaki artış oranının, öğrenci sayılarında gerçekleşen artış oranının altında kaldığı acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Öğretim üyesi başına 48, öğretim elemanı başına 21 öğrenci düşüyor. Türkiye’nin öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı bakımından OECD ortalaması olan 16’ya ulaşabilmesi için, 20 bini doktoralı öğretim üyesi olmak üzere yaklaşık 45 bin öğretim elemanına ihtiyacı vardır. Bu süreçte hiç kuşkusuz en önemli adım, şu anda sistemimizde yer alan öğretim elemanlarının özlük haklarının ivedilikle iyileştirilmesidir.
Temel hedeflerimizden bir diğeri olan uluslararasılaşmaya ait temel göstergelere bakarak; rakamların yıldan yıla arttığını ancak Türkiye’nin dünyadaki konumu ve etkinliği oranında yükseköğretimde uluslararasılaşma haritasına kavuşamadığı görülüyor. 2006’da 16 bin olan uluslararası öğrenci sayısı, 2013’e gelindiğinde 47 bine, Nisan 2014 itibariyle ise 55 bine ulaşmış; uluslararası öğretim elemanı sayısı ise 2012 yılı itibariyle 1.700 iken Nisan 2014 verilerine göre ise 2.600’e yükselmiştir.
Hedefimiz, yeni başlayan bu uluslararasılaşma eğiliminin Türkiye’nin dünyadaki konumuna uygun, ekonomik ve dış politika hedefleriyle uyumlu bir seviyeye çıkarmak, uzun vadeli başarısı için ülke içinde kurumsallaşmasını ve dünyada markalaşmasını sağlayacak önlemleri almak, çok boyutlu ve çok taraflı bir politikayı konunun bütün paydaşlarıyla entegre bir şekilde yürütebilmek olmalıdır. Yükseköğretim Kurulu olarak hayata geçirdiğimiz Mevlana Değişim Programı, sağladığımız yurt dışı araştırma destekleri ve uluslararası arenada çalışmalarını ve tanıtımlarını yürüttüğümüz “studyinturkey. gov.tr” projesi bu amaca hizmet ediyor.
İlgi duyanlar, bu üç stratejik alanla ilgili daha detaylı çözümlemelere birkaç gün önce yayımladığımız “Büyüme, Kalite, Uluslararasılaşma: Türkiye Yükseköğretimi İçin Bir Yol Haritası” (https:// yolharitasi.yok.gov.tr) başlıklı rapordan erişebilirler. Yeni Türkiye’ye yakışan, önümüzdeki dönemde büyümeye devam edecek yükseköğretim alanında yüz yüze eğitiminin payını yükseltmek, nitelikli doktora sayısını artırmak (akademik insan kaynağının geliştirmek) ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uluslararasılaşma alanını büyütmektir.