Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 12 yıllık zorunlu eğitim sistemini dün gazetecilere tahtada uygulamalı olarak anlattı.
Mevcut sistemde okula başlama yaşında alt sınırın 72 ay (6 yaş), üst sınırın 84 ay (7 yaş) olduğunu hatırlatan Dinçer, yeni sistemde ise alt sınırın 60 aya (5 yaş), üst limitin 72 aya düşürüleceğini açıkladı. Dinçer’in verdiği bilgilere göre, okula başlama yaşının öne çekilmesi ilköğretimde çifte müfredat uygulamasını getirecek. 1. sınıfa başlayan öğrenciye daha önce ilköğretime başlayan diğer öğrencilerden farklı bir müfredat uygulanacak. Mevcut öğrenciler kendi müfredatları üzerinden eğitime devam edecek. Bu sayede öğrencilere 1 yıl kazandırılmış olunacak.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yeni sistemi gazetecilere tahtada uygulamalı olarak anlattı. Okula başlama yaşının öne çekilmesiyle, 1. sınıfa başlayan öğrenciye daha önce ilköğretime başlayan diğer öğrencilerden farklı bir müfredat uygulanacağını söyledi. 12 yıllık yeni sistemle üç amaçları olduğunu belirten Dinçer, "Birinci amaç, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması. Birçok ülke lise mezunu oranını yüzde 100’e çıkarmaya çalışıyor. Bizde ise toplam nüfus içinde lise mezunu oranı yüzde 28. İkinci hedef eğitim sisteminin esnekleştirilerek demokratik hale getirilmesi. Üçüncü amacımız da okula başlama yaşında üst limitin 72 ay ile sınırlandırılıp çocuklarımıza 1 yıl kazandırmak." diye konuştu.
Ömer Dinçer, yeni sisteme geçilmesiyle birlikte derslik ihtiyacının da artacağına dikkat çekti. Çok sayıda okulda, projede derslik olmasına rağmen sonradan müdür, müdür yardımcısı odası yapılan sınıfların bulunduğunu kaydetti. Sadece Antalya’da idarecilerin odalarını gözden geçirerek 470 derslik kazandırdıklarnı anlattı. Yeni sisteme geçilmesiyle 1. sınıfa başlayan öğrencilerin sayısının artacağını ve öğretmen ihtiyacı doğabileceğini kaydeden Dinçer, "1. sınıf müfredatımız belli olduğunda o müfredata uygun eğitimi verebilecek olan anaokul öğretmeni veya sınıf öğretmenini biz seçeceğiz." dedi. Açık öğretimle ilgili eleştirilere de şöyle cevap verdi: "Bu isteyeni liseye, isteyenin açık öğretime gidebileceği bir sistem değil. Kimlerin liseyi açık öğretime giderek bitirebileceğine Bakanlar Kurulu karar verecek. Açık öğretime gideceklerin oranı yüzde 2’yi geçmez."
12 yıllık kesintili eğitimle birlikte okul öncesi eğitimin de zorunlu olmasının tartışıldığını hatırlatan Dinçer şu bilgileri verdi: "Zorunlu demek, devletin ücretsiz olarak vereceği ve öğrenci gelmediğinde veliye hesabını soracağı bir sistem. Yerleşim şartların dikkate alarak okul öncesini zorunlu hale getirmedik. Zira bu durumda köy ve mezralardaki çocukları taşımak zorunda kalacağız. Türkiye’de 36 bin civarında köy, 44 bin civarında mezra var. Çocuğu 2-3 haneli yerden alıp getirmek zor bir şey. Bu alanı esnek bırakmak bize daha rasyonel geldi. Bu, altından kolay kalkabileceğimiz bir şey değil."
Seçmeli Din Dersine Yeşil Işık
"İkinci kademede seçmeli derslerin gelmesiyle din dersi zorunlu olmaya devam edecek mi?” sorusuna üzerine Dinçer, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin gerçek anlamda bir din dersi olmadığını söyledi. Dinçer, "Gerçek anlamda din dersinden bahsediyorsanız, çocukların her birine kendi dinlerinin öğretileceği, kendi inanışlarının öğretilebileceği bir bilginin verildiği ders anlaşılmalı. O yüzden de Müslüman çocuklar İslam dinini, Hristiyanlar Hristiyanlığı, Musevilerin Museviliği öğrenebildikleri bir din dersi konulursa onun isteğe bağlı verilmesi kanaatindeyim.” diye konuştu. Bir gazetecinin "Öyle olacak mı?” sorusuna, "Ben sadece düşüncemi söylüyorum. Böyle olacağına dair konuyu Talim ve Terbiye Kurulu verecek.” karşılığını verdi. "Alevilik de olacak mı bunların içinde?” sorusu üzerine şunları söyledi: "Onun da olabileceğini varsayarak düşünüyorum. Bunların hepsi benim kanaatlerim ve varsayımlarım. Türk eğitim sistemini esnekleştiriyoruz, demokratikleştiriyoruz. Çocuklarımıza tüm dünyanın ihtiyaç duyduğu ve gerektirdiği temel dersleri mutlaka vermeliyiz. Zorunlu dersler olarak bu dersleri aldıktan sonra bunun üzerine herkes kendi rengine, kendi beklentisine, kendi sesine uygun bir eğitim de alabileceği bir yapı olsun. Bunun ne mahsuru var diye sıklıkla soruyorum. Biz o zaman normalleşeceğiz çünkü, biz o zaman Türkiye olmaya başlayacağız.”
Kürtçe’nin seçmeli ders olması durumunda kimin ders vereceğinin sorulması üzerine Bakan, "Türkiye’de öğretmen olmanın şartları bellidir, biz o şartlarda öğretmen buluruz.” cevabını verdi.
Zaman