Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Celil Güngör, karne alarak tatile girecek öğrencilerin ailelerine, “Çocuklarımızın ilgi ve yetenekli olmadığı alanlarda eğitim görmesi için ısrar ettiğimizde mutsuz ve başarısız olmalarına neden olabiliriz. Her çocuk özeldir ve farklıdır. Bunları kabul ederek, farklılıkları doğrultusunda değerlendirmeli, asla ne kardeşleri ne de çevredeki diğer çocuklarla kıyaslamaya gitmemeliyiz” uyarısını yaptı.
Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Güngör, bugün 2014-2015 eğitim öğretim yılının sona erdiğini ve yaklaşık 17,5 milyon öğrencinin karnelerini aldığını söyledi.
Bazı çocukların sevinerek, bazılarının ise burukluk içinde tatile başlayacağını dile getiren Güngör, çocukları “düşük not getirdi” diye kimi velilerin de üzüntü içinde olabileceğini ifade etti. Hiçbir şeyin çocukların mutluluğundan ve hayata umutla bakmalarından önemli olmadığına dikkati çeken Güngör, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Dolayısıyla çocuklarımızın karnelerini ve eğitim öğretim yılını değerlendirirken hem kendimizi hem çocuğumuzun eğitim gördüğü okulu hem de çocuklarımızı ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor. Kendimizi değerlendirmeliyiz, çünkü; bütün yıl boyunca ‘öğretmenlerle ne kadar iletişim kurdum, çocuğumun akademik gelişimini ne kadar takip ettim, çalışmasını desteklemek için neler yaptım, sürekli ders çalış diyerek motivasyonunu olumsuz etkiledim mi, uygun eğitim ortamını hazırladım mı, sürekli başka çocuklarla kıyaslayarak kendine karşı olan güvenini etkiledim mi, ne olursa olsun onun yanında olacağını söyleyerek kendine güven duymasını ve ayakları üstünde durmasına yönelik neler yaptım.’ Bu liste uzayıp gider. Yani aslında çocuğun gelişimi ve başarısı sadece çocuktan kaynaklanmıyor. Çocuklar ebeveynlerin küçük modelleridir ailede ne görürse, ne duyarsa, ne yaşarsa eğitim ortamında ve sokakta da benzerini uygularlar.”
ÖĞRENCİ – VELİ – OKUL DAYANIŞMASI
Ailelerin çocukların güçlü bireyler olarak yetişmesini ve toplumda etkin, üreten, gelişime açık, etik değerlere sahip, sorumluluk sahibi vatandaşlar olmasına katkı sağlaması gerektiğine işaret eden Güngör, çocuğun aileden sonra en çok vaktini geçirdiği ve toplumsallaştığı yerlerin okullar olduğunu vurguladı.
Çocukların evde öğrendiklerini okulda, okulda öğrendiklerini de evde uyguladıklarını anlatan Güngör, hem aile hem eğitim kurumunun birlikte hareket etmesi halinde çocukların sağlıklı bireyler olarak toplumsal hayata geçiş yapabileceğini söyledi.
Çocukları, çeşitli risklerden korunmanın en etkili yolunun öğrenci-veli-okul dayanışması ile olacağına dikkati çeken Güngör, “Her eğitim öğretim yılı boyunca, veliler olarak sadece veli toplantılarına çağırılınca gitmek yerine, sık sık okulla iletişim kurarak, okullarda rehber öğretmenler aracılığıyla verilen aile rehberliği hizmetlerinden yararlanarak, okul rehber öğretmeniyle sık sık iletişime geçip ‘neler yapabilirim’i sorgulayarak güçlü, mutlu çocuklara sahip olmak için çalışmamız gerektiğini unutmamalıyız” diye konuştu.
“HER ÇOCUK ÖZEL VE FARKLIDIR”
Çocuklar, değerlendirilirken onların anne babaların yansıması olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade eden Güngör, velilerin, çocuklarını iyi tanıması, ilgi ve yeteneklerini öğrenmesi, başarılı ve başarısız olduğu alanları tespit etmesi gerektiğini belirtti. Ailelerin, çoğu zaman gerçekleştiremedikleri hayalleri çocuklarına yansıtmaya çalıştığını ve ısrarla o alanlarda başarılı olmasını istediğini aktaran Güngör, şu görüşleri dile getirdi:
“Çocuklarımızın ilgi ve yetenekli olmadığı alanlarda eğitim görmesi için ısrar ettiğimizde mutsuz ve başarısız olmalarına neden olabiliriz. Her çocuk özeldir ve farklıdır. Bunları kabul ederek, farklılıkları doğrultusunda değerlendirmeli, asla ne kardeşleri ne de çevredeki diğer çocuklarla kıyaslamaya gitmemeliyiz. Akademik başarının her şey olduğu fikrinden kurtulmalı, kendine güvenen, sağlıklı, mutlu bireyler yetiştirmenin çok daha önemli olduğunu unutmamalıyız.
Geleceğimizi yani çocuklarımızı eğitirken tüm olumsuz yargılarımızdan kurtulmalı, çocukla okul personeliyle çocuğumuzun arkadaşlarıyla ve hatta gerektiğinde arkadaşlarının aileleri de iletişime geçerek çocuklarımıza her alanda destek olmalıyız.
Tüm yıl boyunca yorulan çocuklarımız, yaz tatilini sadece dinlenme ve eğlenme zamanı olarak değerlendirmemeli, aileler çocuklarını hem eğlenip hem öğreneceği programlara yönlendirmeli. Tatilde, çocuklarımızın, geleceğe ilişkin beklentilerini desteklemeli, kısa ve orta vadeli plan yapmalarını sağlamalı ve her şekilde onlarla birlikte olduğumuzu ve onları sevdiğimizi hatırlatmalıyız.”