Türkiye’nin En Genç Profesörü

Eğitim Güncel
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik bölümünden 1999 yılında fakülte birincisi olarak mezun olan 1978 doğumlu Serkan Eryılmaz, aynı üniversitedeki master’ı bir yılda, doktorayı ise iki y...
EMOJİLE

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik bölümünden 1999 yılında fakülte birincisi olarak mezun olan 1978 doğumlu Serkan Eryılmaz, aynı üniversitedeki master’ı bir yılda, doktorayı ise iki yılda tamamlayarak 2002 yılında doktor oldu. Akademik kariyer basamaklarını ışık hızı ile çıkan ve 40 civarı uluslararası makale yayımlayan Eryılmaz, geçen hafta profesörlük unvanını kazandı. Yaşıtları henüz doktoralarını yeni tamamlamışken profesör olan Eryılmaz, çevresindeki herkese parmak ısırtıyor. Başarısının sırrını ‘istemek, çok çalışmak ve sabır’ diye özetleyen Eryılmaz, ‘Bunun zeka ile çok alakalı olduğunu düşünmüyorum’ diyecek kadar da alçakgönüllü. İşte Akşam gazetesinden Şenay Yılmaz’ın Türkiye’nin en genç profesörüyle yaptığı röportaj…

Çok genç olduğu için katıldığı idari toplantılarda biraz ikna güçlüğü yaşadığından hafifçe dert yanan ve halen İzmir Ekonomi Üniversitesi‘nde ders veren Eryılmaz’a ABD‘deki Illinois Üniversitesi’nden de hocalık yapması için teklif gelmiş. Ama o şimdilik dışarı gidip ders verme fikrinden çok, daha fazla akademik yayın yapmaya ve öğrenci yetiştirmeye odaklanmış durumda. İşte Türkiye’nin en başarılı gençlerinden Profesör Serkan Eryılmaz‘ın sorularımıza yanıtları:

Aynı süreçte akademik çalışmaya başladığınız pek çok isim arasından sıyrılıp bu kadar erken profesör olmanızın nedeni nedir? Anahtarı ne bu işin? Üstün zekalı mısınız?

Master ve doktorayı normalde bitirilenin yarısı kadar bir sürede tamamladım. Bunu düzenli çalışmama ve yaratıcı olmama bağlıyorum. Bilimde yaratıcı olmak gerek, sanıyorum bende bu özellik var. Üstün zekalı olduğumu düşünmüyorum. Bence bu işlerde zekadan çok, sabır, yaptığınız işi sevmek ve motivasyon önemli.

Kolay mı profesör olmak?

Bu bir süreç. İnsan akademik camianın içine bir kez girdiyse ve emek verirse, bir süre sonra profesör olur diye düşünüyorum. Bunu böyle söylememem gerek belki ama ne yazık ki Türkiye’de profesör olmak için çok fazla yayın veya bilimsel keşfe gerek yok çoğu zaman.

Ben bu açılardan da iyi şeyler yaptığım için çok memnunum. Hak edilmemiş bir şey olduğunu düşünmüyorum kendi adıma. Bir gün olacağımı biliyordum ama tabii ki bu kadar erken yaşta olacağımı bilmiyordum. Bence genç yaşta elde etmekten ziyade, ayağı yere sağlam basarak bazı şeyleri başarmak önemli. Ben istatistik alanına katkı veren 3-5 kişiden biri oldum ve yaptıklarımla geldiğimi biliyorum buraya.

İnek misiniz?

Lisedeyken değildim ama itiraf ediyorum üniversitede inektim.

Çalışmadığınız zamanlarda ne yapıyorsunuz? Özel bir ilgi alanınız var mı?

Otomobile çok meraklıyım. Otomotiv dergileri okuyorum bolca.

UNVAN İÇİN ÇALIŞMADIM

Bundan sonraki süreçte ne hayal ediyorsunuz?

Hiçbir zaman unvan için çalışan birisi olmadım. Amacım unvan almak olmadığı için bundan sonrasında da çok şey değişmeyecek. Daha önce doçent olarak imzaladığım çalışma ve belgeleri, bundan sonra profesör olarak imzalayacağım. Araştırmalarına devam ederek, iyi ve saygın yerlerde yayınlar yapmaya ve öğrenci yetiştirmeye devam edeceğim.

Kendi yaşınızda öğrenciniz var mı?

Kendi yaşımda yok ama 1-2 yaş küçük doktora ve master öğrencilerim var.

Saygı sorununuz oluyor mu öğrencilerinizle?

Hayır, öğrencilerim gayet saygılılar. Bu işte bilgi birikiminiz varsa, saygı sorun olmuyor. Belki başta biraz şaşırsalar da, daha çok saygı duyuyor olabilirler tanıdıkça. Ama idari toplantılara katıldığım zaman… Evet, zaman zaman genç yaşın getirdiği handikapları yaşıyorum diyebilirim. İkna olmuyorlar. Söylemlerim yeterli olmuyor. Daha büyük birisi olunca karşılarında, daha kolay ikna oluyorlar mesela. Ama bilimsel alanda yaş değil, yaptıklarınla ilgileniyorlar. O zaman da genç yaşta çok şey yaptığım için tebrik ediliyorum.

Bir vakıf üniversitesinde çalışmanız, yükselmenizi hızlandırdı mı?

Devlet okulları ile vakıf üniversiteleri tamamen aynı süreçlerden geçiyor. O nedenle bir fark olmazdı.

Türkiye’de doçent unvanını aldıktan sonra yasa gereği profesörlük için en az 5 yıl beklemek gerekiyor.

Gerekmeseydi daha erken yaşta alabilir miydiniz profesörlüğünüzü?

Belli bir yayın sayısına ulaşmak ve sağlamanız gereken başka kriterler var profesörlük için gereken puanı toplayabilmeniz için. Ama ben bunları çok daha önce sağlamıştım zaten. Ve evet, olurdum.

Tamamen Türkçe eğitim veren bir üniversitede almışsınız eğitiminizi. Bazı üniversiteler doktora için yurtdışı şartı arıyor akademik kadrolarında. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İngilizce düzeyiniz nasıl?

İngilizceye lisede özel derslerle başladım ama hep Türkçe okudum. Fakat İngilizcenin önemini bildiğimden hiç bırakmadım. Şu an İngilizce dersler veriyor, uluslararası toplantılarda dersler veriyorum. Ben öyle yurtdışı takıntısı olan biri değilim. Harvard’a gidersin ama öyle bir hocan olur ki, bir şey beceremezsin.

Yurtdışı değil, kişinin çalıştığı hoca çok önemli akademik kariyerde. Doktora tez danışmanım olan ve asistanlığını yapmış olduğum hocam Prof. Dr. İsmihan Bayramoğlu benim için çok önemli bir kişi ve ondan çok şey öğrendim. Yurtdışında eğitim almak, sizin üretebildiğinizi göstermez. Bu konudaki algı bence biraz yanlış. Ben her şeyi Türkiye’de yaparak bunun olabileceğini gösterdiğimi düşünüyorum açıkçası. Çünkü çok insanlar biliyorum; iddialı yerlerden geçmiş ama ilerleyememişler.

YURTDIŞI, KARİYER PLANIMIN BİR PARÇASI DEĞİL

Yurtdışında, mesela Oxford, Harvard gibi yerlerde ders vermek hayaliniz var mı?

Ders verebilirim. Bu yönde teklifler de zaten geliyor. Mesela ABD’de Illinois Üniversitesi‘nden teklif aldım ziyaretçi profesör olarak ders vermem için. Ama gitmedim. Kariyer planımın bir parçası değil bunlar. Hangi üniversitede olduğun değil, yaptıkların seni bir yere taşıyor. İyi yerlerde zaten yayınlatıyorsunuz iyi işler yaptıysanız ve o zaman sizi bilmesi gerekenler de tanıyor zaten. Türkiye’deki pek çok Anadolu üniversitesinden de iyi işler çıkıyor, çıkmıyor değil.

Kıskanılıyor musunuz?

Vardır mutlaka kıskananlar, ben çok hissetmesem de. Ama açıkçası ben bunu doğuracak şekilde davranmamaya çalışıyorum. Mesela benden yaşı büyük bir doçente ‘hocam’ diye hitap ediyorum, bundan gocunmam. Her şey unvan değil. İnsanın davranışları da çok önemli.