“Tornadan Çıkmış Eğitim” Kavgası

Eğitim Güncel
Yurtdışında pek çok üniversitede uygulanan sistemde öğrenciye önce kendini tanıması, sonra istediği bölümü seçmesi için kademeli ve kapsamlı eğitim veriliyor.     Yavuz Altun, fen lisesinden...
EMOJİLE

Yurtdışında pek çok üniversitede uygulanan sistemde öğrenciye önce kendini tanıması, sonra istediği bölümü seçmesi için kademeli ve kapsamlı eğitim veriliyor.
 
 
Yavuz Altun, fen lisesinden mezun olduktan sonra 2004 ÖSS’de sayısal puan türünde Türkiye 571’incisi oldu. Herkes ondan mühendis olmasını beklerken, o aldığı puanın çok altında başka bir alana sosyal bilimlere yöneldi. Kararından hiç pişman değil:

“Başarılı bir öğrenciydim, ailem fen lisesinde okumamı istedi, okudum. Sayısalda başarılı olmak kıstas değil. Üniversiteye girdiğimde sözelde kendimi daha rahat ifade ettiğimi anladım. Puanıma yazık olmasın diye düşünseydim mutsuz bir mühendis olacaktım.”

Görkem Güneş ise sayısal puan türünde ÖSS’ye girmiş ancak şu an eşit ağırlık puan türünden bir bölüm okuyor, “Mühendislikte olması gereken analitik düşünceye sahip olmadığımı fark ettim” diyor.

Yavuz ve Görkem’in yeteneklerini fark edip bölüm değiştirmelerinin nedeni Sabancı Üniversitesi’nin uyguladığı sistem. Sabancı Üniversitesi’nde öğrenciler fakülte tercihi yaparak üniversiteye giriyor ve temel dersleri aldıktan sonra istedikleri bölümü seçebiliyor. YÖK 10 yıldan beri uygulanan bu sisteme artık karşı çıksa da Sabancı’da Yavuz ve Görkem gibi yaptığı yanlıştan dönen öğrenci oranı yüzde 48.

TARTIŞILAN SİSTEM
Sabancı Üniversitesi, 1999 yılından bu yana ‘bölümsüz üniversite’ olarak da adlandırılan bir sistem uyguluyor. Sisteme göre Sabancı Üniversitesi’ni tercihlerine yazmak isteyen öğrenciler sınava girdikleri puan türüne göre bölüm değil de fakülte adı yazıyor. Sabancı’da ‘Mühendislik ve Doğa Bilimleri’, ‘Sanat ve Sosyal Bilimler’ ve ‘Yönetim Bilimleri’ olmak üzere üç fakültede eğitim veriliyor.

Öğrenciler fakülte tercihleri yapıp, okulu kazandıktan sonra ilk yıl ‘temel geliştirme’ adı altında programdan geçiyor. Sayısal, eşit ağırlık farkı gözetmeksizin tüm öğrenciler Türkçe, İnkılap tarihi, fen ve sayısal bilimler dersleri alıyor.

Birinci sınıfın sonunda kimi öğrenciler üniversiteye girdiği puan türü dışında daha başarılı olduğunu fark ediyor, yeteneklerini keşfediyor ve buna göre bölümü değiştirebiliyor.
İkinci sınıfta öğreciler seçmek istedikleri bölümün temel derslerini alıyorlar. Bölümde yapabileceklerine inanıyorlarsa, sevdilerse, derslerinde de başarılılar üçüncü sınıfta bu bölümde eğitime devam ediyorlar.

Öğrenci ikinci sınıfta temel dersini aldığı bölümü kendilerine uygun bulmazsa yine seçim hakkı var. Ancak o zaman seçmek istedikleri diğer bölümün temel derslerini almaları gerekiyor, ki bu da öğrenciye bir yıl kaybettirebiliyor.

2 BİN MEZUN VERDİ
Sabancı bu sistemle 2 bin mezun verdi. Mezunların yüzde 17’si Harvard, Stanford, MIT, Yale, Cambridge, Boğaziçi, ODTÜ ve Bilkent gibi gibi üniversitelerde burslu olarak doktora çalışmalarına devam ediyor. Bu sistemle öğrenim görüp üniversiteyi bitirdikten sonra bir yıl içinde istedikleri yerlere yerleşen mezun oranıysa yüzde 93.

Ancak 10 yıl önce YÖK’ten izinli olarak başlayan bu sisteme YÖK şimdi karşı. Gerekçe ÖSS’ye giren diğer adaylar arasında ‘fırsat eşitsizliği’ yaratması.

YÖK’ün kararının ardında yatan mantığı anlayamadığını söyleyen Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu’na göre üniversitede uyguladıkları sistem fırsat eşitsizliği değil fırsat zenginliği.

“Temel Geliştirme Programı’nda, matematik, fen bilimleri, sosyal bilimler, Türçe, Atatürk İlke ve İnkılapları, İngilizce dersleri herkese zorunlu. Bu programın önemli bir amacı ister sayısal ister eşit ağırlık puan türünde olsun liselerden değişik düzeylerde bilgilerle gelmiş öğrencileri eşit seviyeye çıkarmak. Bir telafi programı. Aynı zamanda tek boyutlu mezun vermek istemiyoruz. Sadece mühendis, sosyal bilimlerden hiç anlamaz. Sadece sosyolog, fen bilimlerinde ne olduğundan haberi yok. Böyle mezun yetiştirmek istemiyoruz. YÖK’ün buna itirazı, girişteki puanlar diyor. Girişteki puanlar Türkiye’de çok abartılan bir husus. Türkiye dışında da hiçbir geçerliliği yok. Eğitimimize güveniyoruz, sonuçlarını da gayet iyi izliyoruz. Artık bu eğitimden sonra hala en önemli şey giriş puanı demek eğitime inanmamaktır. Biz öğrencilerimizi puan mahkûmu olmaktan kurtarıyoruz. Öğrencilerimizin yüzde 48’i bölüm seçiminde fikrini değiştiriyor. Eşit ağırlık puan türünden sayısal puan türüne, sayısal puan türünden de eşit ağırlık puan türüne geçen öğrenci oranı yüzde 18.

BU DİPNOTA DİKKAT!
YÖK’te bazı üyelerin “Eğer bu sistem iyiyse bütün üniversiteler aynı tip olsun” dediğini belirten Terzioğlu, “Bir kere bütün üniversitelerin aynı tip olmasına karşıyım. Üniversiteler tek tip yapmanın yanlış olduğu kanısındayım” diyor, “Üniversitelere özerklik tanınmalı, herkes kendi modelini yaratabilmeli. Amerika’nın belli başlı üniversiteleri, Yale, Harvard, MIT gibi üniversiteler çok benzer sistemler uyguluyor. Yale’e başvuran öğrenciye hangi bölümü istediği soruluyor, 40 bölüm var. 41’inci seçenek de ‘kararsızım’. Altındaki dipnotta da şu yazılı: ‘Öğrencilerin yüzde 50’si ‘kararsızımı’ işaretliyor. Hiç çekinmeyin’.”

YÖK: ANCA BERABER KANCA BERABER
YÖK, Sabancı Üniversitesi’nde 10 yıldan beri uygulanan sistemin artık bitirilmesini istiyor. YÖK ile Sabancı arasında bu konudaki polemik sertleşirken, geçen yıl Sabancı Üniversitesi’nin kontenjanı azaltıldı.

Aslında YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan da geçen haftaki YÖK Genel Kurulu arasında Sabancı’da uygulananın ‘çağdaş’ ve ‘iyi’ bir sistem olduğu görüşünde olduğunu dile getirdi:

“Üniversiteye hasbelkader gidiyoruz. Annemiz, babamız bize bir bölüm söylüyor, orayı yazıyoruz. Bu iyi bir şey değil. O üç üniversitede (Sabancı, Işık ve Okan üniversiteleri) yapılan şey bu mekanizmaya da biraz çözüm getiriyor. Yönlendirilmemiş çocuklara son bir şans veriyor. Bir sene ortak dersler alıyorlar. Seviyeleri yükseliyor. Hem de hangi alanlara ilgileri var onlar tespit ediliyor. Çocuk ikinci yılında istediği alana yönlendiriliyor. Bu iyi bir şey.”
Peki YÖK Başkanı Özcan’ın itirazı neye?: “Şimdi bunun sakıncası, siz eşit ağırlıklı puanla düşük puan gerektiren bir yere giriyorsunuz, bir sene okuyorsunuz. Sizden 30 puan daha yüksek veya sayısalla öğrenci alan bir bölüm gösteriliyor. İlginizin o bölüme olduğunu düşünüyorsunuz. Sizi o bölüme geçiriyorlar. Sonra ne oluyor? Siz 30 puan farkı bir anda kapatmış bulunuyorsunuz. Eşit ağırlıktan, sayısala gidiyorsunuz. Bizim itiraz ettiğimiz kısım bu… Ya herkese bu sistemi verelim ya da hiç kimseye vermeyelim.” (Radikal)