SBS İçin Altın Öneriler

Eğitim Güncel
Ebeveynler, çocuklarının saçının teline zarar gelse dünyayı yıkacak kadar üstüne titrerken, gençler çalışamama ve başarısız olmayla ilgili birçok suçlayacak sebep bulur. Son yıllarda SBS sınavına gire...
EMOJİLE

Ebeveynler, çocuklarının saçının teline zarar gelse dünyayı yıkacak kadar üstüne titrerken, gençler çalışamama ve başarısız olmayla ilgili birçok suçlayacak sebep bulur.

Son yıllarda SBS sınavına girecek gençler arasında çok farklı tablolar gözlemleyebiliyoruz. Bir kısmı spor hayatına, müzik eğitimine ara veriyor, tüm aile sınav kampına giriyor ya da ailede herkesin birbirine sürekli kaygı ve olumsuzluk topunu attığı evler var. Gençlerin bir kısmı, en sevdikleri hobilerine zaman ayırdıklarında dahi, zevk alamayıp sürekli bir suçluluk hissediyor, genel bir mutsuzluk ile hayatın zorluğu ve sıkıcılığından dem vuruyor.

Çocuğuna iyi bir eğitim ortamı kuramadığı için üzülen aileler, masa başında oturup sadece yemek yiyerek zevk alan bu yüzden de kendinden nefret eden gençler, huzursuz, gevşeyemeyen ev ortamları söz konusu. Ebeveynler, çocuklarının saçının teline zarar gelse dünyayı yıkacak kadar üstüne titrerken; “ders çalışmıyor” sıkıntısıyla sergiledikleri davranışlar ile onlara verdikleri zararın farkına bile varamıyor. Gençlerse zaman zaman ailelerine saygısızca davranıp, ağır sözler söyleme noktasına gelebiliyor.

Gençler, sınav sonrası veya lise yıllarında sınav döneminin travmalarını hala atlatamadıkları gibi, ÖSS’ye çalışırken, OKS döneminin hayal kırıklığını yaşıyor.

Memorial Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uz. Dr. Leyla Benkurt Alkaş, sınav psikolojisinin çocukların ileriki yıllarda da hayatlarını etkileyebileceğini belirterek, SBS (Seviye Belirleme Sınavı) döneminde anne babalara ve öğrencilere tavsiyelerde bulundu.

Gençlerini psikolojilerini anlamak gerekiyor

SBS sürecinin 3 yıla yayılması, hem olumlu hem de olumsuz etkileri beraberinde getirdi. Tek bir sınav anı yerine tüm okul yıllarını ele alan, okuldaki bilgiye, okul sınav notlarına da önem vermeye öğrenciyi alıştırdı. Olumsuz olarak, sınava hazırlanmak için aşırı gayret gösterme ilk okul 4.-5. sınıfa kadar indi. Sosyal, sanatsal ve sportif etkinlikler iyice geriye çekildi. Çocuklar arkadaşlarıyla daha erken dönemlerde yarışmaya başladı. Çocuk bazen en yakın sınıf arkadaşını rakip görmeye başladı. Arkadaşların değeri, sınav becerikliliği ile ölçülür oldu. Sınav kaygısı da 6. sınıf öğrencilerinde daha yoğun hale geldi. Bu yaşlarda soyut düşünce gelişimi tam oturmadığı için hem uzun vadeli bir sonuç için çalışma olgunluluğu gelişmedi hem de kendi ergenlik döneminde geçmesi gereken daha hayati öncelikler söz konusu oldu. Arkadaşlarına kendini kabul ettirme, ailesine mesafe koyup kendi ayakları üstünde durma, değişmeye başlayan bedeniyle baş etme, duygusal dalgalanmalar, dikkat ve dürtülerini kontrol etmeyi öğrenmek gibi.

Gençler çalışamama ve başarısız olmayla ilgili birçok suçlayacak sebep bulur. Eğitim sisteminin bozukluğu, eski öğretmenlerin yetersizliği, geçirilen hastalıklar, şanssızlıklar, ailemizin eğitimsizliği, komşuların gürültüleri, ekonomik imkanlar, trafikte geçen süreler gibi bir sürü olumsuzluklar suçlanabilir. Fakat tüm bu değişkenler her konuda zaten yok mu? Farklı boylara, görüntülere, yeteneklere, imkanlara sahip olarak yaşamıyor muyuz? Her kişi eşsiz ve kendi içinde muhteşem bir yapıya sahiptir. Aslında okullarda tüm becerilerin keşfedilmesi ve çocukların kendi içlerinde uyuyan yeteneklerinin farkına varıp sergileyebilmeleri için ortamlar hazırlanması uygun olurdu.

Fakat sonuçta öncelikle içinde bulunduğumuz şartları, zihnimizin özelliklerini tanıyıp ‘bu ortam ve bu şartlarda en iyi nasıl kendimi ifade edebilirim, benim amacım ve yeteneklerim nedir” sorularına cevap bulmalıyız. Hedef ve amacımızı oluştururken de hayallerimiz ve ideallerimiz bize yol gösterir. Hayali olmayanlar, isteklerini bilmeyen ve kendilerini iyi tanımayanlardır. Ya da isteklerini bilir ama ona ulaşmak için yapılması gerekenler konusunda kendine güvenemiyordur. Hayal kurmak yerine zamanını hayaline doğru yürüyerek geçirenler bir yerlere ulaşırlar. Ergenlik dönemindeki bir gencin, bir yetişkin gibi yukarıdaki süreçleri gerçekleştirmesi her zaman mümkün olmaz.

“SBS; ergenlik dönemi, gelecek planlaması, hayaller, yetenekler, imkanlar ve yapılabilirlikler gibi bir sürü değişkenin etki ettiği bir süreçtir.”

SBS sadece bilgiyi ölçen bir sınavdır. Okul ve okul dışında eğitim ortamlarında edinmiş olduğunuz bilgileri değerlendirir. Sınav başarınız sizin kişilik özelliklerinizi, iyi ve ya kötü olarak değerlendiremez ve değiştiremez. “Ailece bilmelisiniz ki sınav sonucunu, telafisi mümkün olmayan yıkıcı bir dönem olarak yaşamamanız gerekir.”

Ergenlik dönemi; değişim, başkalaşım ve hızlı büyüme dönemidir. Bu nedenle sık hata yapar, acemilik yaşar bir o kadarda enerjik, üşengeç, meraklı ve gözü kara olabilirsiniz. Bedenimiz kadın ve erkek kimliğine bürünürken, başta çirkinleşip, şekilleşebilir. Her gencin bedenindeki tüylenme, yağlanma, sivilcelenme, boy uzaması, espri ve popülarite yeteneği farklı zamanda, hızda ve şekilde gelişir. Duygularımız değişken ve zıtlıklar doludur. Tepkisel, öfkeli, alıngan, hüzünlü, öfkeli, umursamaz, takıntılı… Zihinsel gelişim ise ergenlikte en görünmeyen ama hayatı en fazla etkileyen süreçtir. Zihnimiz çok çeşitli beceri alanları ve bunların birbiriyle değişik birleşimleri ile çalışır. Bunun da farklı olgunlaşma dönemi, becerikli ve zayıf süreçlerin etkileşmesi söz konusudur. Küçüklükten bu yana beyin gelişir şekillenir ve ergenlikte olgunlaşır. Kabaca 8 yetenekten bahsedilebilir. Bunlardaki zayıflıklar bizim özellikle belli bir müfredat takip edilen eğitim sisteminde dolayısıyla sınavlarda başarımızı olumsuz etkiler. Bunun tespiti için psikometrik testler, psikiyatrik inceleme gerekebilir. Bu alanlar: Dikkat kontrol sistemi, Hafıza sistemi, Dil-sözel yetenek sistemi, Mekansal düzenleme sistemi, Ardışık düzenleme sistemi, Bedensel-motor sistem, Soyut-yüksek düşünme sistemi, Sosyal düşünme sistemidir. Kendi eşsiz zihinsel yapınıza uygun çalışma ve hedef belirlemeniz önemlidir.

Bu kadar çok belirsizliğin ve değişimin olduğu bir zeminde hayatı dondurup, sadece müfredat bilgilerini hafızaya taşımak çok kolay olmayacaktır. Büyümek ve hayat bir bütündür. Biz de ona her yönüyle hazırlanmalıyız. İşte burada ailelere çok önemli bir görev düşüyor.

Bu önerilere kulak verin:

-Huzurlu ve sakin bir ev ortamı hazırlayınız
-Eleştiri ve emir verici ifadeler yerine espri ve yardım olucu yaklaşınız.
-Çocuğunuzun yeteneklerini ve bilgi seviyesini iyi tanıyın
-Çalışma ve öğrenme tarzını çocuğunuz ve aile bilmelidir.
-Dinleyerek, çizerek, izleyerek nasıl öğreniyor bakınız.
-Zamanı ve mekanı kullanmada destek olunuz.
-Zaman çalıcılar, tv, bilgisayar, telefon, oyunların kullanımına dikkat ediniz
-Çözdüğü soru adedine takılmak yerine, çözme tekniğine ve yapamadığı sorulara odaklarınız.
-Kıyaslamayın ve yermeyin, o da sizi kıyaslar ve beğenmezse ağırınıza gider..
-Genelleme yapmadan, hatalarını ve eksiklerini bulması için ona fırsat tanıyın
sorununu kendi tanımlasın, kendi çözmek için sizden yardım istesin, yoksa SBS ye siz hazırlanırsınız.
-Umutsuzluk ve öğrenmekten nefret aşamasına gelmeyin.
-Bunalınca beraber yemek yapın, pazara gidin, araba yıkayın….
-Her tv izlerken görünce söylenmeyin, program aralarında tv’yi kapatın
-Ondan gurur duyduğunuzu, onu önemsediğinizi hissettirin
-Çocuğunuzu üçüncü kişilere şikayet etmeyin, başkasının yanında eleştirmeyin.
-Sınavları çok iyi olsa bile bu konuda aşırı övme ve memnuniyet göstermeyin
-Her zamanki kadar yemek, uyku ve sağlığı ile ilgilenin