YÖK tarafından yapılan yapılan açıklamada, “Üniversitelerde rektörün izni ve bilgisi haricinde hiçbir müdahalenin yapılmasının söz konusu olmadığı” bildirildi.
Yazılı açıklamada, “özgür ve güvenli üniversite” kavramının üniversitelere kolluk kuvvetlerinin en az düzeyde, mümkünse hiç müdahaleye gerek kalmamasına yönelik bir çalışma olduğu ifade edilerek, “Bu durum kolluk kuvvetlerince de istenen ve beklenen bir konudur” değerlendirmesi yapıldı.
“Yükseköğretim Kurumlarının eğitim;öğretim faaliyetlerini daha kusursuz yürütebilmeleri için özgür ve demokratik bir ortamın devamının şart olduğunun” vurgulandığı açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Üniversitelerin güvenlik konusunda özerk oluşu ve rektörün üniversitenin güvenliğinden doğrudan sorumlu olduğu, diğer tüm kurum ve kuruluşların üniversiteye ve rektöre yardımcı unsurlar olduğu açıktır. Üniversitede rektörün izni ve bilgisi haricinde hiç bir müdahalenin yapılması söz konusu değildir.
Şiddet içeren eylemler, özgür düşünceyi de baskı altına alacağından güvenli olmayan üniversitede özgür düşüncenin ortaya çıkması da olanaksızdır. Ancak, karşıt görüşlü öğrenciler arasında istenmeyen olayların yaşandığı, yaralama, hatta ölümle sonuçlanan olayların meydana geldiği bilinmektedir.
Üniversitelerde güvenli bir eğitim-öğretim ortamının devam ettirilmesi, müessif olayların önlenmesi ve öğrencilerin demokratik haklarını kullanması gibi konuların yerinde tespiti, çözümüne yönelik çeşitli tedbirlerin alınması bir zorunluluktur.
Bu hadiselerin önüne geçebilmek için olaylara sadece güvenlik penceresinden bakmak yeterli olmayacaktır. Öğrencilerin demokratik haklarının kullanması ile ilgili ortamın oluşturulması amacıyla bu tür çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.”
“GÜVENLİK DEĞİL, ÖZGÜR ÜNİVERSİTE DE GÜNDEME GELİYOR”
YÖK’ün koordinasyon görevini icra ettiği toplantılarla ‘güvenli üniversite’ kavramının geniş anlamıyla tartışılmakta olduğunun ve sadece güvenlik yönü değil ‘özgür üniversite’nin de gündeme geldiğinin belirtildiği açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
“Bu ve benzeri toplantılarda; yasadışı faaliyetleri amaç edinen bazı kolektif grupların üniversiteye sızarak yapılanmaları, yasalardaki boşlukları kullanarak üniversiteyi gergin bir ortama sürükleyerek kargaşaya tahrik etmeleri, kampüs güvenliği, fiziki güvenlik, kontrol mekanizması, özel güvenlik ve personelin eğitimi, çeşitli danışmanlık, bilgilendirme toplantıları ve seminerlerin düzenlenmesi, sosyal, teknik ve kültürel öğrenci projeleri, aile ve çevrenin rolü, öğrenci danışmanlık sisteminin gözden geçirilmesi, sosyal faaliyetler ve sosyal tesisler, dinamik güvenlik kavramı, öğrenci-yönetim görüşmeleri, öğrencinin karar alma süreçlerine katılması, ‘serbest alanlar’, basın ve halkla ilişkiler, üniversite içindeki standlar, kurumsal kimlik, öğrenci eksenli toplumsal hareketlerin güvenliği, öğrenci konseyi, dernek, klüpleri ile öğrenci konsey başkanlık Seçimleri, bütçe, öğrencilerin ekonomik durumunun iyileştirilmesi, uyuşturucu ile mücadele, konunun akademik ve bilimsel gündeme daha çok girmesi,disiplin ve yönetmelikler, yurtlar, üniversitelerde homojen yapı ile mücadele, kurumsal iletişim gibi konular görüşülmektedir.
Kamuoyunda bu konunun ne yazık ki yanlış ve maksatlı olarak değerlendirildiği görülmüştür. Bu toplantılarda sadece güvenlik ile alınan kararlara yer verilmiş, ‘özgür’ üniversite ile ilgili kararlar göz ardı edilmiştir.”
Üniversite öncülüğünde yapılan çeşitli koordinasyon çalışmalarıyla, öğrencilerin ve üniversitelerin sorunlarının çözümüne yönelik çözüm arayışları çerçevesinde hareket edilmesi, üniversitenin bir kavga alanından çok, eğitim, bilim, sanat ve araştırma ortamlarının iyileştirilmesinin hedeflendiğinin bildirildiği açıklamada, “Bu çerçevede geleceğimiz için hayati önem arz eden gençlerin güvenli öğretim ortamda eğitimlerini sağlamak başta üniversitelerimiz olmak üzere diğer kamu kurumlarımızın da sorumluluğundadır. Basınımızın da konunun hassasiyetine gereken önemi vermesini dileriz” ifadelerine yer verildi.