Okul, çocuğun duygusal, sosyal ve akademik becerileri edindiği hayatında tanıdığı ilk ve en önemli toplumsal kurumdur
Yeni öğretim yılı 24 Eylül 2009 Perşembe günü başlıyor. 1 milyon 350 bin öğrenci, 620 bin öğretmen ders başı yapacak. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ilköğretime başlayacak öğrenciler için " okula uyum programı" çercevesinde okullar, 14-18 Eylül 2009 günü kapılarını açacak.
Bu yıl ilköğretime 1 milyon 350 bin, anaokullarına bir milyon öğrenci başlayacak. Yeni öğretim yılında okula ilk defa ‘merhaba’ diyecek öğrenciler kadar öğrenci velileri de heyecanlı. Veliler çocuklarının okul korkusunu yenmenin ve iyi bir şekilde okula hazırlamanın heyecanını yaşarken, öğrenciler de aile ortamından kopmanın endişesini yaşıyor. Okula başlama konusunda her çocuğun tepkisi farklı olmakla birlikte, bu her öğrenci için kritik bir dönem. Çünkü okula hazır olarak başlamak, öğrencinin sonraki yıllardaki akademik başarısını, sosyal gelişimini, okula, öğretmenlere ve derslere yönelik tutumunu da etkiliyor.
Okula başlarken çocuğun gösterdiği tepkiler ailesi ve çevresi ile 0-5 yaş döneminde geliştirdiği ilişki biçimine göre şekillenir. Duygusal anlamda sağlıklı bir aile ortamında büyüyen, bağımlı kişilik yapısına sahip olmayan, kendine güvenen, girdiği ortamlarda kendini ifade edebilen ve yeni ilişkiler kurabilen çocukların okula uyum süreçleri hızlı olmaktadır.
Ancak anne babaya bağımlı, kendi başına hareket etmek için cesaretlendirilmemiş, koruyucu ve kollayıcı tutumu benimseyen ebeveynlerin çocukları okula başlama ve uyum sürecinde çeşitli güçlükler yaşayabilmektedir. Oysa çocuğun ailesi ve yakın çevresi dışında kendine uygun arkadaşlar edinebilmesi, farklı sosyal çevrelere girmesi, yaşamsal deneyimler elde etmesi, akademik, sosyal ve duygusal olarak her yönden gelişmesine yardımcı olmaktadır. Bu becerilerin gelişmesindeki en önemli etken ise aile eğitiminin yanı sıra nitelikli bir okul öncesi eğitim yaşantısıdır.